Anime ve Manga'yla nasıl tanıştınız Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 13, 14, 15 |
Yazar
Mesaj
yagamihikaru yazmış:
Adam gibi bir sonuca bağlanır yani üzülmene gerek yok. Dışarısı 12-26 bölüm arası değişen ve adam gibi konusunu bitiren animelerle dolu
peşin edit.
bende inanmadım
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Ichimi
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): RPGer
Animelerle tanışmam hatırlayamadığım bir zamana dayanıyor. İlk izlediğim animeler: Pokémon,Digimon,Yu-Gi-Oh!,Beyblade,Sailor Moon. Animelerin hayatımdaki yerini Lise 2'deyken eve alınan bilgisayarda günlerce anime seyrettiğim zamanlar daha iyi anladım.
Animeler ve ben:
Çocukken sürekli giydiğim sarı renkli canım Digimon tişörtüm sarı rengi sevme nedenimdir. Pokemon ilk koleksiyonum olan taso koleksiyonunu yapma nedenimdir. Mahalledeki yaşıtlarım ve ikiz kardeşim erkek olduğu için onlarla ya taso oynar ya da Beyblade turnuvaları düzenlerdik. Aşırı mutlu olduğum zamanlar bu zamalardı. Beyblade'imin kırıldığı gün hıçkırarak ağladığımı hatırlıyorum
Aldığım ilk hatıra defterim Sailor Moon'luydu, 1.sınıftaki tüm arkaşlarıma ve öğretmenlerime hatıra yazdırmıştım. Orta okulda arkadaşlarıma hatıra yazdırmak için götürdüğüm bir gün çantamdan çalınmıştı. (Hayatımdaki en sinirlendiğim ve üzüldüğüm gün o gündür ,orta okuldaki arkadaşlarımdan nefret ediyorum kim başkasının hatıra defterini çalar ki )
İzlediğim ilk anime film: Spirited Away, bu anime Hayao Miyazaki'nin dünyasıyla tanıştığım ilk animedir. Sinemalara geldiğinde salonda 5 kişi vardı ve alt yazıyı okuyamayacak kadar küçük olduğum halde etkisinden 16 yıldır kurtulamadığım anime olarak hayatımda yer edinmiştir.
Bilgisayar alındığında izlediğim ilk animler: Death Note, Another,Zankyou No Terror
(Not: Hayatımın kısa bir özeti gibi oldu lakin muhtemlen hayatımdaki bir çok anıyı animelerle özdeşleştirdiğim için hatırlıyorum )
Animeler ve ben:
Çocukken sürekli giydiğim sarı renkli canım Digimon tişörtüm sarı rengi sevme nedenimdir. Pokemon ilk koleksiyonum olan taso koleksiyonunu yapma nedenimdir. Mahalledeki yaşıtlarım ve ikiz kardeşim erkek olduğu için onlarla ya taso oynar ya da Beyblade turnuvaları düzenlerdik. Aşırı mutlu olduğum zamanlar bu zamalardı. Beyblade'imin kırıldığı gün hıçkırarak ağladığımı hatırlıyorum
Aldığım ilk hatıra defterim Sailor Moon'luydu, 1.sınıftaki tüm arkaşlarıma ve öğretmenlerime hatıra yazdırmıştım. Orta okulda arkadaşlarıma hatıra yazdırmak için götürdüğüm bir gün çantamdan çalınmıştı. (Hayatımdaki en sinirlendiğim ve üzüldüğüm gün o gündür ,orta okuldaki arkadaşlarımdan nefret ediyorum kim başkasının hatıra defterini çalar ki )
İzlediğim ilk anime film: Spirited Away, bu anime Hayao Miyazaki'nin dünyasıyla tanıştığım ilk animedir. Sinemalara geldiğinde salonda 5 kişi vardı ve alt yazıyı okuyamayacak kadar küçük olduğum halde etkisinden 16 yıldır kurtulamadığım anime olarak hayatımda yer edinmiştir.
Bilgisayar alındığında izlediğim ilk animler: Death Note, Another,Zankyou No Terror
(Not: Hayatımın kısa bir özeti gibi oldu lakin muhtemlen hayatımdaki bir çok anıyı animelerle özdeşleştirdiğim için hatırlıyorum )
[center][center]
Bu mesaja teşekkür edenler (4 kişi): revashinsi, prenses serenity, Rukia, Kelan
Transformers çizgi filmini izleyerek tanıştım. Deseptikonları sevmezdim ama çok sonra Starscream fanı oldum. Rütbesine rağmen kötüler tarafından da hep ezilen, ikinci planda kalan bir kötüydü. Biraz maldı. Sevdim. Yedirmeyiz Starscream'i.
İlk indirdiğim anime Rurouni Kenshin. Sabah Kanal D'de yayınlanırdı 6.00'da izlerdim. Başa tekrar dönüyordu bir noktadan sonra. İndirip izledim.
İlk okudum manga Claymore. Animesini izledim ve bunun devamında ne oldu diye merak ettim.
İlk indirdiğim anime Rurouni Kenshin. Sabah Kanal D'de yayınlanırdı 6.00'da izlerdim. Başa tekrar dönüyordu bir noktadan sonra. İndirip izledim.
İlk okudum manga Claymore. Animesini izledim ve bunun devamında ne oldu diye merak ettim.
Bu mesaja teşekkür edenler (5 kişi): Rukia, vivi, mirai, Law, SanJi
İlkokul 7. sınıfta bir arkadaşımla oturup izlediğimiz şeyler hakkında konuşuyorduk. Arkadaşım da Sailor Moon adında bir anime izlediğini söyledi. Animenin ne demek olduğunu o zaman öğrendim. Eve gidince Sailor Moon'un görsellerine baktım ve hoşuma gitti. Sonra bir ara bakarım diye düşündüm. Aradan birkaç hafta geçti ve o zamanın sınavı olan SBS'den moralim bozuk bir şekilde çıktım. Eve gidince de Sailor Moon aklıma geldi ve ben de izlemek yerine çizimini yapayım dedim. Çizimi güzel olunca resme yeteneğim olduğunu fark ettim. Sonra da o kadar çizdim bari izleyeyim dedim ve ilk animeme öyle başlamış oldum.
Özetle Sailor Moon SBS'den sonra moralimi düzelten, resme yeteneğim olduğunu keşfettiğim ve ilk izlediğim anime oldu. Bana Sailor Moon'u öneren arkadaşıma defalarca kez teşekkür ederim.
Özetle Sailor Moon SBS'den sonra moralimi düzelten, resme yeteneğim olduğunu keşfettiğim ve ilk izlediğim anime oldu. Bana Sailor Moon'u öneren arkadaşıma defalarca kez teşekkür ederim.
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): revashinsi, RPGer
Anime önceden de izlemiştim ben ancak anime olduğunu bilmiyordum. Sonra Lise 1' de ablam Naruto animesini izliyordu. Bende merak ettim. Beraber izledik. Naruto karakterini gerçekten çok sevdim. Sonra bu çizgi filmlerin aslında Japon yapımı anime olduğunu ögrendim ve ta-da devamı geldi.
Sonra tabi animelerin aslında mangalardan yapılma olduğunu öğrendim. Başlamaya çalıştım ancak mangayı çok istesemde internette okuyamıyorum. :')
Sonra tabi animelerin aslında mangalardan yapılma olduğunu öğrendim. Başlamaya çalıştım ancak mangayı çok istesemde internette okuyamıyorum. :')
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): RPGer
İlkokul 3. Sınıfta kırmızı kurdela diye bir çizgifilm vardı tvde. Hayran kaldım. Tarzı acaip farklıydı. Daha önceden izlediğim çizgifilmlere hiç benzemiyordu. Sonra onun anime olduğunu öğrendim ve orjinal adı hime-chan no ribbondu. Fakat benim çocukluğumda seker kız candy de baya popülerdi. Herkes izlerdi. Sailormoonda zaten sürekli yayınlanırdı. Asıl çıkış onla oldu. Sonra pokemon, digimon, beyblade, card captor sakura, diğer ismini bilmediğim envai çeşit anime. Valla benim çocukluğumda anime bolluğu varmış. Birde bizde yabancı kanallar olduğu için oralardada yayınlanırdı.
Spoiler:
Etrafımda anime seven çok kişi vardı iyi kötü hangi animenin ne olduğunu vs biliyordum ama nedense hiç ilgimi çekmiyordu. 12. sınıfa geçtiğim yaz bi arkadaşım bana kimi no na wa'yı izletmişti o animeye bayılmıştım sonra a silent voice falan izledim sonra tüm yıl sürüyle anime filmi izlemeye başladım (mezuna kaldım xd) mezun yazında tüm filmer bittiği için dizilere de şans verdim (mirai nikki ve gençlik ateşi izledim sanırım). üniversiteye girince de daha fazla izleyebilmeye başladım.
"Üniversiteye geçince rahatlarsın."
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): mirai
2018 yılı Ağustos’u… Doların gayet makul bir düzeyde olduğu vakitler. Ülkemiz şimdiye nazaran daha huzurlu iken… Odamda sırtüstü uzanmış yatıyorum. O aralar yeni aldığım iPhone SE’imin ufacık ekranından arkadaştan arakladığım Netflix’te izleyecek bişiiler arıyorum. Dolaşırken dolaşırkeeen çizgifilmvâri bir şeye rast geliyorum. Adı «Shigatsu wa Kimi no Uso»… Hadi bir başlayayım diyerek ilk bölüme adımlıyorum. Ama adımımı atar atmaz animede gözlerimin önüne serilen şehir manzaraları içimden hayret nidaları atmama sebep oluyor. Vay bee adamlar ne çizmiş yâhu! Derken derken 24 bölümlük animeyi bir günde bitirmişim. Dedim böyle başka animeler de var mı acep? Kakegurui isimli bir anime buldum. Shigatsu ile yakından uzaktan alakası yok ama onu da hemencecik bitirdim. Sonra bir tane daha bir tane daha derken aman aman animelere beni müptela eden o seriyle karşılaştım. Bir ay sonra olmalı. Code Geass ile karşılaştım. Hâlâ aşamadığım şaheserlerden biridir. Animeler dünyasına girerken yeni olmam dolayısıyle mi yoksa hakikaten Code Geass’ın büyüklüğünden mi bilinmez ama dedim işte eser budur. Anime böyle olur. Shingeki no Kyojin izlemeye başladım bir iki ay sonrasında. Hâlâ hayret ediyorum o 4 inçlik telefon ekranından 3 sezonu nasıl da izleyivermişim ahaha. Ama izliyor insan işte.
Gayet tabii animelere başlayınca mangalar da size göz kırpmaya başlıyor. Mangaların dünyasına da oldukça kaliteli ve kült bir eserle, One Piece ile giriş yapmıştım. 838 bölüm kadar renklendirilmiş hâlini bulup okumuştum. Sonrasında ise yine mangadan devam edip ara ara da animesini izledim. Hâlâ da aynısını yapıyorum. Tabii anime manga derken otakuluk yeteneklerim de iyice gelişmeye başlayınca Kore Webtoon’ları, Çin Manhua’ları da okumaya başladım. Orada da Japon işi eserlere nazaran daha az da olsa gayetle kaliteli eserler okudum. İşte böyle böyle ele avuca sığmaz bir otaku olup çıkıverdim… Hatta en nihayetinde Hoshi Mamoru İnu isimli kısa ve tatlı bir mangayı da Türkçeye kazandırdım. Sırada manga çizmek kaldı herhalde
Ama animelerin hayatımı büyük ölçüde etkilemesi içimde Japonca öğrenme isteğiyle asıl kıvamını bulmuştu. Anime izlerken boşa gitmesin bari duyduğumu az çok anlayayım diye “garip” bir hevesle Japonca öğrenmeye başladım. Zaten dil öğrenmeye -en azından gramer çalışmaya” bayılıyordum. O günden bu yana 3 yıl geçti. Disiplinli bir şekilde çalışamasam da fırsat buldukça çeşitli yerlerden Japonca çalıştım hâlâ da çalışırım. Tabii onu çalışırken animeler sayesinde yarım yamalak da olsa içine girdğim Japon kültürü de beni hayli etkilemeye başlamıştı. Bu sayede Japonya hakkında da araştırmalar yapıp kitaplar okumaya gayret ettim. Nereden nereye yahu… Netflix’te öylesine takılırken izlediğim bir animeden Japonca öğrenmeye ve Japonya’yı keşfetmeye uzanan bir yolculuk oldu benimçin. İnsanlık için mini minnacık ama benim için teselliler ve aydınlıklarla örülü koccamaaaan bir adımdı. Sore dake ya!
Gayet tabii animelere başlayınca mangalar da size göz kırpmaya başlıyor. Mangaların dünyasına da oldukça kaliteli ve kült bir eserle, One Piece ile giriş yapmıştım. 838 bölüm kadar renklendirilmiş hâlini bulup okumuştum. Sonrasında ise yine mangadan devam edip ara ara da animesini izledim. Hâlâ da aynısını yapıyorum. Tabii anime manga derken otakuluk yeteneklerim de iyice gelişmeye başlayınca Kore Webtoon’ları, Çin Manhua’ları da okumaya başladım. Orada da Japon işi eserlere nazaran daha az da olsa gayetle kaliteli eserler okudum. İşte böyle böyle ele avuca sığmaz bir otaku olup çıkıverdim… Hatta en nihayetinde Hoshi Mamoru İnu isimli kısa ve tatlı bir mangayı da Türkçeye kazandırdım. Sırada manga çizmek kaldı herhalde
Ama animelerin hayatımı büyük ölçüde etkilemesi içimde Japonca öğrenme isteğiyle asıl kıvamını bulmuştu. Anime izlerken boşa gitmesin bari duyduğumu az çok anlayayım diye “garip” bir hevesle Japonca öğrenmeye başladım. Zaten dil öğrenmeye -en azından gramer çalışmaya” bayılıyordum. O günden bu yana 3 yıl geçti. Disiplinli bir şekilde çalışamasam da fırsat buldukça çeşitli yerlerden Japonca çalıştım hâlâ da çalışırım. Tabii onu çalışırken animeler sayesinde yarım yamalak da olsa içine girdğim Japon kültürü de beni hayli etkilemeye başlamıştı. Bu sayede Japonya hakkında da araştırmalar yapıp kitaplar okumaya gayret ettim. Nereden nereye yahu… Netflix’te öylesine takılırken izlediğim bir animeden Japonca öğrenmeye ve Japonya’yı keşfetmeye uzanan bir yolculuk oldu benimçin. İnsanlık için mini minnacık ama benim için teselliler ve aydınlıklarla örülü koccamaaaan bir adımdı. Sore dake ya!
watashi wa kanashimi de shinu deshō ga; tamashii mo kagayaite imasu ※
Bu mesaja teşekkür edenler (3 kişi): mirai, NekoBetsy, SanJi
15. sayfa (Toplam 15 sayfa) [ 149 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |