Yaoi / Yuri Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 23, 24, 25, 26, 27, 28, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
Uchihamessi yazmış:
Bu kadar da geri görüşlü bir kültür işte. Kültüre, dine uymuyor diye yok mu sayacağız bazı tercihleri yani.?
Katsu yazmış:
Bu konuya gelecek olursak. Tam öyle geçmese de bu durumla ilgili ayetler vardır Kur'an da. Lut peygamberin kavminde yasak ilişkiler, eşcinsellik ortaya çıkmış ve bu duruma Kur'an da yer verilmiş
bir ayette şöyle der : "Hani Lut da kavmine şöyle demişti: "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz? Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz."
Ve sonuç olarak bu kavmin cezalandırıldığı söylenir.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): obuzi
Bu Kültür Escinselligi hos görmuyorsa sadece sunu demek gerek. Kültür sabit birsey degil, Kültür degisiyor ve bu iyi birsey ancak böyle gelisme olabilir.
1400 Sene önce kitapa dayanip gelismek istemeyen Arap ve daha dogrusu Müslüman ülkelerin durumunu görüyoruz.
Japonya escinselligi herzaman Hosgörülü karsiliyordu ve hatirlatdirmak istiyorum Japonya bungü en gelismis ülke.
Bu Dünyada escinsellik bir Tanri/Allah yaratilmadan önce bilem vardi.
Atalarimizin eski kafalarina dayanmayalim, genclik olarak daha iyi bir Kültür yaratalim.
Escinselligi anormal yada bir hastalik olarak görmemekde bunun ilk adimi.
DÜZENLEME: 2013 senesindeyiz ve insanlar escinselligin hala tercih oldugunu inaniyor ...
Escinsellig dogustan gelir arkadaslar, terchi degildir. Bir insan dis güclerlen Biseksuel olabilir ama escinsell degil. Bir escinsell insani Hetrosexuell yapmakda mümkün degil.
1400 Sene önce kitapa dayanip gelismek istemeyen Arap ve daha dogrusu Müslüman ülkelerin durumunu görüyoruz.
Japonya escinselligi herzaman Hosgörülü karsiliyordu ve hatirlatdirmak istiyorum Japonya bungü en gelismis ülke.
Bu Dünyada escinsellik bir Tanri/Allah yaratilmadan önce bilem vardi.
Atalarimizin eski kafalarina dayanmayalim, genclik olarak daha iyi bir Kültür yaratalim.
Escinselligi anormal yada bir hastalik olarak görmemekde bunun ilk adimi.
DÜZENLEME: 2013 senesindeyiz ve insanlar escinselligin hala tercih oldugunu inaniyor ...
Escinsellig dogustan gelir arkadaslar, terchi degildir. Bir insan dis güclerlen Biseksuel olabilir ama escinsell degil. Bir escinsell insani Hetrosexuell yapmakda mümkün degil.
Hastalık olarak tanımlanmayan eşcinsellik egosintonik eşcinselliktir. Yani kişi bu tercihi özgür iradesi ile seçmiştir. Eşcinselliğini bir sorun olarak görmez. İkinci grup eşcinsellik egodistonik olarak bilinen eşcinselliktir. Bu grup eşcinseller tedavi arayışı içindedir ve psikiyatrinin ilgi alanındadır.
Homofobi yani eşcinselleri aşağılamak, dışlamak, şiddet uygulamak doğru değildir tabii ki.
Ama eşcinselliğin hastalık olmadığı söylenerek tedavi ve yardım kapısı kapanmaktadır.
ERKEK HOMOSEKSÜELLER İÇİN ONARIM TERAPİSİ / YENİ BİR KLİNİK YAKLAŞIM
Yazar: Dr. Joseph Nicolosi, ABD’deki NARTH (National Association for Reasearch and Therapy) Eşcinsellik Üzerine Araştırma ve Tedavi Birliğinin başkanı.
[Bağlantı]
“Homoseksüel eğilimlerinin üstesinden gelmeye çalışan erkekler” dünyada hızla yayılan “Gey Hakları Hareketi” tarafından görmezden gelinmektedir. Hiç de azımsanmayacak sayıdaki “tedavi olmak isteyen homoseksüel eğilimliler”, destek alma veya terapi görme imkânlarından mahrum bırakılmaktadırlar.
....
DSM ya da APA nedir araştıran, bunlardaki siyasi kokular hakkında bilgileri olan arkadaşlarım var mı, yoksa 3-5 entry, klişe köşe yazılarıyla ve homofobik insanların yanlış yaklaşımları sonucu koruyuculuk politikasına dayanan bir içgüdüsel koruma sonucu bunu savunan arkadaşlarım mı var? Bunu bilmem gerekiyor.
Son yüzyılın son çeyreğine kadar hastalık olarak görülen eşcinsellik, tek bir hamleyle de hastalık kategorisinden çıkartılmamıştır elbette.
Eşcinselliğin bir ruhsal bozukluk olmadığına yönelik karar Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından 1973’te alınmışsa da, hastalık sınıflandırmalarından tam olarak çıkarılması kademeli olmuştur (Ritter ve Terndrup, 2002; Drescher, 2010). DSM-I’de (1952) “sosyopatik kişilik bozukluğu” kategorisi altında yer alan eşcinsellik, DSM-II’de (1968) bir cinsel sapma olarak sınıflandırıldı. 1970’lerde psikiyatri topluluğunda yüksek sesle ifade edilmeye başlanılan karşı görüşler üzerine oluşturulan çalışma gruplarının vardıkları kararlar APA kurullarında kabul edilerek 1973’te karar resmiyet kazandı. DSM-II’de eşcinsellik kategorisi yerini “cinsel yönelim bozukluğu” kategorisine bıraktı. Bu süreçte karara karşı çıkan uzmanların etkisiyle oluşturulan bu kategorinin geçerliği pratikte heteroseksüel yönelimi nedeniyle ruh sağlığı uzmanlarına başvuru olmadığı için tartışmalıydı. Bu nedenle DSM-III’te (1980) yerini “egodistonik eşcinselliğe” bıraktı. Belirgin hale gelmiş kendi cinsine yönelik uyarılmanın neden olduğu ruhsal sıkıntıyı kapsayan bu kategori, hemen tüm eşcinsellerin hayatlarının bir döneminde eşcinselliklerinin egodistonik olduğu bir aşamadan geçmeleri, toplumsal homofobi etkisiyle gelişen içselleştirilmiş homofobinin neden olduğu bir sıkıntının ruhsal bozukluk olarak tanımlanmasının yanlış olması gerekçeleriyle DSM-III-R’de (1987) tamamen terk edildi.
Heteroseksüelliğin geni vardır ancak eşcinselliğin geni yoktur. Aile ağaçları incelendiğinde, eşcinsel bireylerin anne tarafında daha çok eşcinsel bireye rastlanmasından yola çıkarak yapılan DNA analizleriyle de anne tarafından aktarılan genetik yapının (X kromozomu ya da mitokondriyal DNA) önemli olduğu öne sürülmüştür (Hamer ve ark, 1993; Sykes, 2003) Bu sadece bir önesürümdür, kesinliği ispatlanmamıştır.
Freud sonrası psikanalistlerce öne sürülen eşcinselliğin ruhsal mekanizmanın genel işleyişinde bozukluğa neden olduğu iddiası, terapistlerin kendilerine başvurmuş bireyler üzerinde yaptıkları gözlemlerden yola çıkarak yaptıkları genellemelere dayanmaktadır, bu nedenle bilimsel niteliği tartışmalıdır. Projektif değerlendirme yöntemleri ile yaptığı kontrollü çalışmayla eşcinsel ve heteroseksüel bireyler arasında farklılık olmadığını gösteren Evelyn Hooker bu önkabulleri tartışmaya açmış, seksoloji alanında yürütülen alan çalışmalarının (Kinsey raporları gibi) bulguları ve eşcinselliğin bir ruhsal bozukluk olmadığını kabul eden psikanalistlerin (Judd Marmor gibi) çabaları ile eşcinsellik ruhsal bozukluklar sınıflandırmasından çıkarılmıştır.
“Psikiyatri ve psikolojinin eşcinselliğin hastalık olmadığını söylemeleri eşcinselliği teşvik eder.”
Lakin bu yanlış algılanmamalıdır. Diğer cinsel yönelimler gibi eşcinsellik de, irade ile yapılan bir tercih sonucu değildir. Teşvik edilebilir ya da teşvikler sonucu ortaya çıkabilir bir durum değildir. Eşcinselliğin hastalık olarak kabul edilip edilmemesi kimsenin cinsel yönelimi üzerinde etki ederek, eşcinselliğin yaygınlığında bir değişikliğe neden olamaz, olmamıştır. Sadece psikiyatri/psikolojinin eşcinsel bireyler üzerinde oluşturulan homofobik baskı mekanizmasının payandası olmasına son vermiştir. Psikiyatr ve psikologların tutum ve söylemleri kimsenin heteroseksüel olmasına neden olmadığı gibi, kimseyi de eşcinsel kılacak güçte değildir.
...
Parafili terimi cinsel dürtülerin nesnesi veya hedefi olarak sapkın veya zorlantılı davranış ve fantezinin varlığına işaret eder. DSM-IV-TR sapkın cinsel imge ve davranışların olağan dışı veya garip olması gerektiğini vurgulamaktadır. Doğru tanı parafilik fantezi ve törensel davranışın saptanmasına dayanır. Tanının konulabilmesi için cinsel uyarılmanın, sapkın fantezilerin davranışsal dışavurumu veya zihinsel tasarımının varlığına bağlı olması; bu davranış, cinsel dürtü ve fantezilerin klinik olarak belirgin sıkıntı ya da sosyal, mesleki veya işlevselliğin diğer önemli alanlarında bozukluklara yol açması gerekir.
Bu sebeple eşcinselliğin, hayvanlara cinsel sevi (zoofili), eşyaya cinsel sevi (fetişizm) gibi bir cinsel sapma (parafili) olarak değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Eşcinsellik 1968 yılı DSM-II basımında parafili (egzibisyonizm, zoofili, transvestik fetişizm gibi) grubu ile cinsel sapma sınıflaması altında yer alsa da APA'nın 1973’te aldığı resmi kararla DSM-II’de eşcinsellik kategorisi parafili sınıflandırmasından çıkarılmış ve yerini “cinsel yönelim bozukluğu” kategorisine bırakmıştır. Parafili kategorisinden çıkarılmış olması şu nedenlere bağlıdır:
1) Eşcinsellerin temel düşlemleri heteroseksüellere benzer, genellikle garip ya da tuhaf değildir;
2) Eşcinsel dürtüler heteroseksüel dürtülerden farklı ölçüde zorlayıcı değildir;
3) Eşcinsel ve heteroseksüel davranışın parafiliklerde kaçınılmaz biçimde bulunduğu şekilde ritüelleşmiş ve stereotipik olması gerekmez;
4) Eşcinsel ve heteroseksüel bireylerin fantezi dünyaları parafililerde olduğu gibi fakirleşmemiştir;
5) Eşcinsel düşüncelerin zihinsel yaşamı değişmez biçimde ve aşırı olarak meşgul ettiği, herhangi bir eşcinsel etkinliği bastırmanın yüksek düzeyde kaygı veya disforik duygulanıma yol açtığı, veya eşcinselliğin heteroseksüellikten daha fazla bir oranda kişilik bozukluğu ile bağlantılı olduğu gösterilmemiştir;
6) DSM-IV-TR parafili tanısı için 'karşılıklı, sevecen, sevgi içeren cinsel etkinlik kapasitesinin' olumsuz etkilenmesini bir gereklilik olarak ortaya koymaktadır. Bilindiği üzere eşcinsel ilişkiler tıpkı heteroseksüel ilişkiler gibi bu olumsuz etkilenmeleri taşımamaktadır.
Homofobi yani eşcinselleri aşağılamak, dışlamak, şiddet uygulamak doğru değildir tabii ki.
Ama eşcinselliğin hastalık olmadığı söylenerek tedavi ve yardım kapısı kapanmaktadır.
ERKEK HOMOSEKSÜELLER İÇİN ONARIM TERAPİSİ / YENİ BİR KLİNİK YAKLAŞIM
Yazar: Dr. Joseph Nicolosi, ABD’deki NARTH (National Association for Reasearch and Therapy) Eşcinsellik Üzerine Araştırma ve Tedavi Birliğinin başkanı.
[Bağlantı]
“Homoseksüel eğilimlerinin üstesinden gelmeye çalışan erkekler” dünyada hızla yayılan “Gey Hakları Hareketi” tarafından görmezden gelinmektedir. Hiç de azımsanmayacak sayıdaki “tedavi olmak isteyen homoseksüel eğilimliler”, destek alma veya terapi görme imkânlarından mahrum bırakılmaktadırlar.
....
DSM ya da APA nedir araştıran, bunlardaki siyasi kokular hakkında bilgileri olan arkadaşlarım var mı, yoksa 3-5 entry, klişe köşe yazılarıyla ve homofobik insanların yanlış yaklaşımları sonucu koruyuculuk politikasına dayanan bir içgüdüsel koruma sonucu bunu savunan arkadaşlarım mı var? Bunu bilmem gerekiyor.
Son yüzyılın son çeyreğine kadar hastalık olarak görülen eşcinsellik, tek bir hamleyle de hastalık kategorisinden çıkartılmamıştır elbette.
Eşcinselliğin bir ruhsal bozukluk olmadığına yönelik karar Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından 1973’te alınmışsa da, hastalık sınıflandırmalarından tam olarak çıkarılması kademeli olmuştur (Ritter ve Terndrup, 2002; Drescher, 2010). DSM-I’de (1952) “sosyopatik kişilik bozukluğu” kategorisi altında yer alan eşcinsellik, DSM-II’de (1968) bir cinsel sapma olarak sınıflandırıldı. 1970’lerde psikiyatri topluluğunda yüksek sesle ifade edilmeye başlanılan karşı görüşler üzerine oluşturulan çalışma gruplarının vardıkları kararlar APA kurullarında kabul edilerek 1973’te karar resmiyet kazandı. DSM-II’de eşcinsellik kategorisi yerini “cinsel yönelim bozukluğu” kategorisine bıraktı. Bu süreçte karara karşı çıkan uzmanların etkisiyle oluşturulan bu kategorinin geçerliği pratikte heteroseksüel yönelimi nedeniyle ruh sağlığı uzmanlarına başvuru olmadığı için tartışmalıydı. Bu nedenle DSM-III’te (1980) yerini “egodistonik eşcinselliğe” bıraktı. Belirgin hale gelmiş kendi cinsine yönelik uyarılmanın neden olduğu ruhsal sıkıntıyı kapsayan bu kategori, hemen tüm eşcinsellerin hayatlarının bir döneminde eşcinselliklerinin egodistonik olduğu bir aşamadan geçmeleri, toplumsal homofobi etkisiyle gelişen içselleştirilmiş homofobinin neden olduğu bir sıkıntının ruhsal bozukluk olarak tanımlanmasının yanlış olması gerekçeleriyle DSM-III-R’de (1987) tamamen terk edildi.
Heteroseksüelliğin geni vardır ancak eşcinselliğin geni yoktur. Aile ağaçları incelendiğinde, eşcinsel bireylerin anne tarafında daha çok eşcinsel bireye rastlanmasından yola çıkarak yapılan DNA analizleriyle de anne tarafından aktarılan genetik yapının (X kromozomu ya da mitokondriyal DNA) önemli olduğu öne sürülmüştür (Hamer ve ark, 1993; Sykes, 2003) Bu sadece bir önesürümdür, kesinliği ispatlanmamıştır.
Freud sonrası psikanalistlerce öne sürülen eşcinselliğin ruhsal mekanizmanın genel işleyişinde bozukluğa neden olduğu iddiası, terapistlerin kendilerine başvurmuş bireyler üzerinde yaptıkları gözlemlerden yola çıkarak yaptıkları genellemelere dayanmaktadır, bu nedenle bilimsel niteliği tartışmalıdır. Projektif değerlendirme yöntemleri ile yaptığı kontrollü çalışmayla eşcinsel ve heteroseksüel bireyler arasında farklılık olmadığını gösteren Evelyn Hooker bu önkabulleri tartışmaya açmış, seksoloji alanında yürütülen alan çalışmalarının (Kinsey raporları gibi) bulguları ve eşcinselliğin bir ruhsal bozukluk olmadığını kabul eden psikanalistlerin (Judd Marmor gibi) çabaları ile eşcinsellik ruhsal bozukluklar sınıflandırmasından çıkarılmıştır.
“Psikiyatri ve psikolojinin eşcinselliğin hastalık olmadığını söylemeleri eşcinselliği teşvik eder.”
Lakin bu yanlış algılanmamalıdır. Diğer cinsel yönelimler gibi eşcinsellik de, irade ile yapılan bir tercih sonucu değildir. Teşvik edilebilir ya da teşvikler sonucu ortaya çıkabilir bir durum değildir. Eşcinselliğin hastalık olarak kabul edilip edilmemesi kimsenin cinsel yönelimi üzerinde etki ederek, eşcinselliğin yaygınlığında bir değişikliğe neden olamaz, olmamıştır. Sadece psikiyatri/psikolojinin eşcinsel bireyler üzerinde oluşturulan homofobik baskı mekanizmasının payandası olmasına son vermiştir. Psikiyatr ve psikologların tutum ve söylemleri kimsenin heteroseksüel olmasına neden olmadığı gibi, kimseyi de eşcinsel kılacak güçte değildir.
...
Parafili terimi cinsel dürtülerin nesnesi veya hedefi olarak sapkın veya zorlantılı davranış ve fantezinin varlığına işaret eder. DSM-IV-TR sapkın cinsel imge ve davranışların olağan dışı veya garip olması gerektiğini vurgulamaktadır. Doğru tanı parafilik fantezi ve törensel davranışın saptanmasına dayanır. Tanının konulabilmesi için cinsel uyarılmanın, sapkın fantezilerin davranışsal dışavurumu veya zihinsel tasarımının varlığına bağlı olması; bu davranış, cinsel dürtü ve fantezilerin klinik olarak belirgin sıkıntı ya da sosyal, mesleki veya işlevselliğin diğer önemli alanlarında bozukluklara yol açması gerekir.
Bu sebeple eşcinselliğin, hayvanlara cinsel sevi (zoofili), eşyaya cinsel sevi (fetişizm) gibi bir cinsel sapma (parafili) olarak değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Eşcinsellik 1968 yılı DSM-II basımında parafili (egzibisyonizm, zoofili, transvestik fetişizm gibi) grubu ile cinsel sapma sınıflaması altında yer alsa da APA'nın 1973’te aldığı resmi kararla DSM-II’de eşcinsellik kategorisi parafili sınıflandırmasından çıkarılmış ve yerini “cinsel yönelim bozukluğu” kategorisine bırakmıştır. Parafili kategorisinden çıkarılmış olması şu nedenlere bağlıdır:
1) Eşcinsellerin temel düşlemleri heteroseksüellere benzer, genellikle garip ya da tuhaf değildir;
2) Eşcinsel dürtüler heteroseksüel dürtülerden farklı ölçüde zorlayıcı değildir;
3) Eşcinsel ve heteroseksüel davranışın parafiliklerde kaçınılmaz biçimde bulunduğu şekilde ritüelleşmiş ve stereotipik olması gerekmez;
4) Eşcinsel ve heteroseksüel bireylerin fantezi dünyaları parafililerde olduğu gibi fakirleşmemiştir;
5) Eşcinsel düşüncelerin zihinsel yaşamı değişmez biçimde ve aşırı olarak meşgul ettiği, herhangi bir eşcinsel etkinliği bastırmanın yüksek düzeyde kaygı veya disforik duygulanıma yol açtığı, veya eşcinselliğin heteroseksüellikten daha fazla bir oranda kişilik bozukluğu ile bağlantılı olduğu gösterilmemiştir;
6) DSM-IV-TR parafili tanısı için 'karşılıklı, sevecen, sevgi içeren cinsel etkinlik kapasitesinin' olumsuz etkilenmesini bir gereklilik olarak ortaya koymaktadır. Bilindiği üzere eşcinsel ilişkiler tıpkı heteroseksüel ilişkiler gibi bu olumsuz etkilenmeleri taşımamaktadır.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): obuzi
Uchihamessi yazmış:
1-Öncelikle kültürümüz için etik olmaması hiç bir şeyin mazereti olamaz. Hele ki ayrımcılığın hiç! Osmanlı dönemindede kültürümüzde kadın hep geri plandaydı peki ya sonsuza kadar "kültürümüz böyle değişemeyiz" deselerdi n'olurdu?. Demiş olmalarına rağmen ne kadar değişti orasıda tartışılır gerçi, gelenek/görenekler anayasadan daha üstün görülüyor çoğu zaman maalesef. Bu yüzden arada bir düşünsel update kimseyi öldürmez, aksine trans/eşcinsel cinayetleri bile önlenebilir. Daha öncede dediğim gibi burda bir "tercih" söz konusu değil, bir varoluş söz konusu.
2-Kimsenin kimseye zorla yaoi/yuri izlettiği yok kardeş. İzlemek istemeyebilirsin, bu tür bir ilişki ilgini çekmeyebilir ama işin içinde iğrenme, aşağılama varsa o insanlara karşı saygını yitirmişssindir büyük ölçüde. Hele ki mahalle baskısının bu insanlara zora sokması senin işine geliyorsa, ortada ciddi bir sıkıntı, ciddi bir faşizm vardır.
3-Hayvanla kıyaslamaya gelirsek, bunun tıpkı heteroseksüel ilişki gibi doğadada var olan "normal" bir durum olduğunu belirtmek istedim. Haaa insanı hayvan kategorisinden çıkarıp, ilahlaştıranlardan değilsindir diye umuyorum.
4-Aslında ordaki ergen lafımı kendime etmiştim. Çünkü seninkine çok benzer bir tepkilervermiş olabileceğimi düşündüm ve yanılmamışımda bende "ıyk/mıyk", "ilginç" falan yazmışım. Orası tamamen özeleştiriydi. Dediğim gibi, bu tip bir ilişki türü ilgini çekmez izlemezsin bu hak sana ait ama ortada bir "tiksinme" varsa acilen dogmalarından kurtulmanı tavsiyederim.
Edit: "Tedavi olmak isteyen eşcinseller" hakkında bi yazı okumuştum, hatta bulursam atayım buraya. Yazı ne kadar objektifti bilemem fakat bu isteğin tamamen baskıdan dolayı kendinden utanmadan kaynaklandığı, uygulanan tedavinin kişide iyice "kendi kendini aşağılama" meydana getirdiği yazıyordu. Ve herhangi bir şekilde o kişinin heteroseksüel bireye dönüşmediğinede. Sonuç olarak şunu diyordu, o bireyler cinsel yönelimlerinden utanmayacak bir çevrede yaşasalardı bununla ilgili bir sorunları olmaz, hastaymışım gibi hissetmez ve kendiyle barışık bireyler olurlardı. Ama dediğim gibi bir LGBT yazısıydı, yani ne kadar objektif ele almışlarıdr bilmiyorum
Yok size imza mimza.
Alıntı:
yazi falan paylasmana gerek yok ben insanlara hakaret edip utandirmaya calisan egosunu tatmin etmeye calisan tiplerden degilim. cogu konuda hosgoruluyumdur. muhabbet olsun diye yaziyoruz...
gelenek goreneklerimiz yasalardan hicbirzaman ustun olmadi.. ornek verecek olursak tore,imam nikahi gibi eski ogelere bugun cogu kisi sonuna kadar karsidir..cogu insan sadece dogru bulduklari orf adetleri-destekler bunedenle escinselligi dogru bulan insanlar azinligi temsil ediyor..demek ki escinsellige karsi olmak cokta tuhaf ve saygisizca bisey degil
ayrica gelismis ulkeler muhabbetine girmis bir arkadasimiz.. amerikanin cogu eyaletinde escinsel evlilik kesinlikle yasaklanmistir.. daha yeni yeni bazi eyaletler serbest birakmaya baslamistir.. escinsel evlilik bir ulkeyi gelistirir kiyaslamasi yapmayin lutfen
ama trans escinsel karsiti cinayetlerin hicbir aciklamasi olamaz..boyle konularin konusulmasi bile beni sinir ediyor.. sirf bir insanin tercihini dogru bulmadigi icin kimse kimsenin hayatini alamaz..ister siyasi ister dini ister cinsel tercih olsun.. herkesin en fazla yapabilecegi en fazla tartismak olmalidir..
kadin ayrimciligiyla bu konuyu bagdastiramadim acikcasi.. tamam osmanli doneminden gelen bir erkegi yuceltme mevcut.dogru oldugunu kimse soylemiyor ama konuyla ne alakasi oldugunu pek anlayamadim..
hayvanla insani kiyaslayamazsin.. hayvan mantik ve ahlak dusuncesi olmayan bir varliktir.. insan zeka sahibidir.. 2sini kiyaslaman cok yanlis..
evet acikcasi tiksiniyorum ve cloud atlasi filminin yarisini gozum kapali izledim ... canli olarak gormeye katlanacagim bisey degil..ama beni igrendiren seylerin sayisi cok azdir hayatta.
proxy ye ayri bir not:
kulturumuzu bende sevmiyorum ama bu ulkede yasiyoruz .. bu konuda cogunluga uymak zorundayiz..
surda kulturmuzdeki sacmaliklari yazcak olursak ayri bir baslik acmamiz gerekir.
15 Tem 2013 15:45
Bu başlığa son kez yazıyorum(konu dağılmaya başladı), açıkçası mahalle baskısından, geleneklerden, dinsel sebeplerden dolayı insanların dışlanmasına, yaşamlarına müdahale edilmesine hatta eleştirilmesine bile alerjim var. Bu yüzden bağzen aşırıya kaçarak, karşı tarafa belkide tam anlamadan bodozlama savunma moduna alabiliyorum kendimi.
Uchihamessi, ahlak insan uydurmasıdır ve kişiseldir. Hayvanların mantıktan yoksun olduğu ise çok büyük bir yanılgıdır ki konumuzla alakasıda yok bu durumun. Zaten, zihinsel(çokta zihinden ayıramayız belki) değil bedensel bir şeyi kıyaslıyoruz. Doğadada var olduğunu, ahlaktan farklı olarak insan uydurması bir şey olmadığını söylüyoruz.
Vede son olarak şunu söylüyorum: Asla ama asla çoğunluğa uymak zorunda değilsin
Uchihamessi, ahlak insan uydurmasıdır ve kişiseldir. Hayvanların mantıktan yoksun olduğu ise çok büyük bir yanılgıdır ki konumuzla alakasıda yok bu durumun. Zaten, zihinsel(çokta zihinden ayıramayız belki) değil bedensel bir şeyi kıyaslıyoruz. Doğadada var olduğunu, ahlaktan farklı olarak insan uydurması bir şey olmadığını söylüyoruz.
Vede son olarak şunu söylüyorum: Asla ama asla çoğunluğa uymak zorunda değilsin
Yok size imza mimza.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Acepi
obuzi yazmış:
benimde son olsun yazcagimi yazmistim eklemelerde bulunayim gereksiz olmaya basladi tartisma..
hayvanlar dogruyla yanlisi ayirt edemezler.. sen bir tavugun onunune 1 cuval buday birakirsan karni patlayip olene kadar onu yer..
bir kopegi egitmezsen evini batirir..ki kopek en zeki hayvanlardan biridir..
yani hayvanlarda mantik yoktur.. mantigi olmayan bir turun yaptigi bir tercihle.. uygarlik kurmus bir insan zekasini kiyaslayamazsin..
sen cogunluga uymayabilirsin ama tekerlegi yeniden icat etmekle ne eline gececek? insanlar bunu ahlaki acidan yanlis bulmuslar.. her zamanda yanlis bulunacak
15 Tem 2013 16:43
@Uchihamessi
Ahlak kültüre bagli ve kisiye bagli obuzi dedigi gibi. Ahlak anlayisi kültürlen degisiyor. Bir ciftin sokakda el tutmasi bagzi gerikafali insanlar icin bilem ahlaksiz olabilir.
Bazi kisiler bir kadinin bacak arasindaki deri parcasinida Ahlak ve namuz olarak görüyor, ama gelismis insanlar bunlarin hepsini sacmalik oldugunu biliyor.
Simdiki sey Ahlaksiz , herzaman ahlaksiz gibi birsey yok, bu düsünce gelismede tamamen bir firen
Ahlak kültüre bagli ve kisiye bagli obuzi dedigi gibi. Ahlak anlayisi kültürlen degisiyor. Bir ciftin sokakda el tutmasi bagzi gerikafali insanlar icin bilem ahlaksiz olabilir.
Bazi kisiler bir kadinin bacak arasindaki deri parcasinida Ahlak ve namuz olarak görüyor, ama gelismis insanlar bunlarin hepsini sacmalik oldugunu biliyor.
Simdiki sey Ahlaksiz , herzaman ahlaksiz gibi birsey yok, bu düsünce gelismede tamamen bir firen
Katsu yazmış:
aklıma gelen ilk örnek: Fujioka Ryouji, ouran host club serisinden.
Alıntı:
yani adam zamanında biseksüeldi, karısı ölünce transeksüel oldu. daha fazla karakter için liste.
24. sayfa (Toplam 28 sayfa) [ 272 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |