*-*-*BlackScale*-*-* 4. Bölüm Taze çıktı!!! Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, Sonraki |
Yazar
Mesaj
BAYILDIM! Tek kelimeyle bayıldım!
Uzun süredir girememiş olmama rağmen 1 yıldır buranın üyesiyim ve neredeyse hiçbir hikayeye böylesine bağlanmadım.
Drake forever! <3
Devamını isterim, takipçinim!
Uzun süredir girememiş olmama rağmen 1 yıldır buranın üyesiyim ve neredeyse hiçbir hikayeye böylesine bağlanmadım.
Drake forever! <3
Devamını isterim, takipçinim!
''Haruki suzukeru, Allen!''
''Zavallı şeytan, ruhunun kurtarılmasına izin ver!''
BÖLÜM III
Bir çift pençe gecenin keskin karanlığını yırtarak avın üzerine atıldı.Kalın sisin içinde bile net bir ışıltıyla parlayan gözleri tedirgin bakışlarla etrafı kontrol edip zaferle uçtu.Baykuş insanın kanını donduran bir ötüşle ödülünü yemeye koyuldu.Avcı kuş avıyla ilgilenirken ormanın korkunç ağaçları garip bir ışıltı yayıyordu.Işık ormanın karanlığını delmeye yetmiyordu aksine daha da korkunç bir hava katıyordu.
Ormanın ortasındaki karanlık kuleden yıllardır ilk defa ses geldi.Dördüncü kattaki pencere gıcırdayarak açıldı.Gıcırtı o kadar yavaştı ki bu manzarayı izleyen biri olsa camın rüzgardan açıldığını sanırdı ama hayır camın diğer tarafında havada süzülen biri vardı.Kapşonlu bir cüppe giyiyordu ve yüzü net gözükmüyordu.Derin bir iniltiyle içeri doğru adım attı.Pencereyi kapatmadan ilerleyip önündeki göremediği bir şeyi tutundu.Öksürerek kan kustu, ağır yaralıydı.Zorlanarak ilerlemeye devam etti, arkasında kırmızı bir iz bırakıyordu.Kanında boğulur gibi bir sesle bağırdı:
“Gric, nerdesin lanet olasıca?”
Hiçbir cevap yoktu.Yaralı adam hayal kırıklığıyla tökezledi ve diz üstü çöktü.Hizmetkarı Gric de gitmişti demek.Geriye tek bir çaresi kalmıştı, bir çağırma ritüeli yapacaktı.Ama bunun için yeterli zamanı kalmamıştı.Garip kelimelerle yasak bir büyü okudu.Büyü birkaç saat daha dayanmasını sağlayabilirdi ama iyileşince – tabi iyileşebilirse- bedeli ağır olacaktı.
Parmağını cübbesinin içine sokup kana bulayarak yere bir ritüel çemberi çizdi.Çemberin içini onlarca değişik büyülü harfle doldurdu.Kanlı eliyle şeklin üzerine bastırdı ve şekil parıldamaya başladı.Bir an için öldüğünü ve ruhunun çekilip alındığını sandı.Tüm enerjisi saniyeden az bir zaman biriminde kesin ve tek bir noktaya akmıştı, parlayan sembole.
Yerdeki semboller üçüncü boyutu kazanıp yerlerinden ayrıldılar.Havada süzülen garip harfler sıralarını değiştirmeye başladılar.Cüppeli figür tüm bu gösteriden etkilenmemiş gibi –bunun sebebi engel olmazsa yakında ölecek olması olabilir mi acaba?- oturuyordu.Şekiller değişmeye başlayınca dikkatle izlemeye koyuldu.Bu zahmetli ve uzun bir aşamaydı ama burada yapacağı en ufak hata korkunç sonuçlar doğurabilirdi.
Yeniden diziliş tamamlanmak üzereyken bir harfin yerine yerleşmek istemiyormuş gibi asılı kalıp titreştiğini fark etti, sonra da iradesine şeytani bir gücün aktığını hissetti.Bitkin olduğu için çağırma ritüeline fazladan koruma rünleri çizmemişti ve işte şimdi de büyüye müdahale ediliyordu.
“Güçlü bir şey ama yenemeyeceğim bir şey değil” diye mırıldandı.
İradesini ele geçirmeye çalışan şeytanı bastırmaya çalışırken nefesi kesildi ve midesinde büyük bir acı hissetti, yarası kanıyordu.Zorlukla nefes almaya başladı.Eliyle yarasına bastırıp kanı durdurmaya çalışırken gözü havadaki şekillere takıldı.O an gözleri şaşkınlıkla büyüdü, harflerin dizilişi olması gerekenden tamamen farklıydı.Onun yapmaya çalıştığı cehennemin en üst en güçsüz katlarından zayıf bir şeytan çağırıp onun gücünü ödün alarak kendini iyileştirmekti ve bu yüzden küçük bir ritüel büyüsüne başlamıştı.Ama başka bir şeytanın karışmasıyla büyü değişmiş ve on kat büyümüştü.Boşta kalan son harfin de yerine yerleşmesiyle şekilleri bir araya toplandı ve tek bir isim şeklini aldı.Bu isim kara büyücünün dehşete kapılması için yeterliydi.Çağırdığı şeytan artık basit bir şeytan değirdi.Korku dolu bir çığlık attı.
Karşısında küçük bir figür belirmeye başladı.Figür gittikçe büyüdü ve bir insan boyutunu biraz aşıp netleşmeye başladı.Yüzünde garip bir gülümsemeyle ilerledi.Elini dokunuşuyla büyücünün yaraları kapandı.
“ Gel hizmetkarım” diye bir ses zihninde yankılandı büyücünün ve itaat etti.Neden olduğunu bilmiyordu, düşünmeden davranmıştı.Belki de güçlü bir şeytanla ortak olmak ona fayda sağlayabilirdi.Hem şeytan yaralarını da iyileştirmişti.
“ Beni bu dünyaya getirdiğin için seni öldürmeyecek ve hizmetkarım olmana izin vereceğim”
Bu söz büyücünün hoşuna gitmişti.Evet bu şeytanla yapılan bir ortaklık ona çok şey kazandırabilirdi.Bir şeyler söylemek için ağzını açacaktı ki üzerinde dumanlar tüten bir kolun ucundaki pençeler karnını deldi.Şeytan kahkahasının arasında eğlenir gibi bir sesle konuştu:
“Safsınız, siz insanlar hepiniz safsınız.Bir şeytana güvenmek mi?Delirdin mi sen insan!”
Büyücü ölürken şeytana son bir kez daha baktı.Müthiş bir dehşet tüm vücudunu kapladı.Yaptığı şeyin ağırlığı beynine bir balyoz gibi indi.Çağırdığı şey kesinlikle “O”ydu.”O”nu yalnızca bir kez bir kitapta görmüştü.Cehennemin lordlarından bile eski bir şeytan.Sadece efsanelerde yer almış bir varlık.Daha ilk insanoğlu bile doğmadan melekler tarafından yok edildiği söylenen en büyük efendi, Tzarr!
Bir çift pençe gecenin keskin karanlığını yırtarak avın üzerine atıldı.Kalın sisin içinde bile net bir ışıltıyla parlayan gözleri tedirgin bakışlarla etrafı kontrol edip zaferle uçtu.Baykuş insanın kanını donduran bir ötüşle ödülünü yemeye koyuldu.Avcı kuş avıyla ilgilenirken ormanın korkunç ağaçları garip bir ışıltı yayıyordu.Işık ormanın karanlığını delmeye yetmiyordu aksine daha da korkunç bir hava katıyordu.
Ormanın ortasındaki karanlık kuleden yıllardır ilk defa ses geldi.Dördüncü kattaki pencere gıcırdayarak açıldı.Gıcırtı o kadar yavaştı ki bu manzarayı izleyen biri olsa camın rüzgardan açıldığını sanırdı ama hayır camın diğer tarafında havada süzülen biri vardı.Kapşonlu bir cüppe giyiyordu ve yüzü net gözükmüyordu.Derin bir iniltiyle içeri doğru adım attı.Pencereyi kapatmadan ilerleyip önündeki göremediği bir şeyi tutundu.Öksürerek kan kustu, ağır yaralıydı.Zorlanarak ilerlemeye devam etti, arkasında kırmızı bir iz bırakıyordu.Kanında boğulur gibi bir sesle bağırdı:
“Gric, nerdesin lanet olasıca?”
Hiçbir cevap yoktu.Yaralı adam hayal kırıklığıyla tökezledi ve diz üstü çöktü.Hizmetkarı Gric de gitmişti demek.Geriye tek bir çaresi kalmıştı, bir çağırma ritüeli yapacaktı.Ama bunun için yeterli zamanı kalmamıştı.Garip kelimelerle yasak bir büyü okudu.Büyü birkaç saat daha dayanmasını sağlayabilirdi ama iyileşince – tabi iyileşebilirse- bedeli ağır olacaktı.
Parmağını cübbesinin içine sokup kana bulayarak yere bir ritüel çemberi çizdi.Çemberin içini onlarca değişik büyülü harfle doldurdu.Kanlı eliyle şeklin üzerine bastırdı ve şekil parıldamaya başladı.Bir an için öldüğünü ve ruhunun çekilip alındığını sandı.Tüm enerjisi saniyeden az bir zaman biriminde kesin ve tek bir noktaya akmıştı, parlayan sembole.
Yerdeki semboller üçüncü boyutu kazanıp yerlerinden ayrıldılar.Havada süzülen garip harfler sıralarını değiştirmeye başladılar.Cüppeli figür tüm bu gösteriden etkilenmemiş gibi –bunun sebebi engel olmazsa yakında ölecek olması olabilir mi acaba?- oturuyordu.Şekiller değişmeye başlayınca dikkatle izlemeye koyuldu.Bu zahmetli ve uzun bir aşamaydı ama burada yapacağı en ufak hata korkunç sonuçlar doğurabilirdi.
Yeniden diziliş tamamlanmak üzereyken bir harfin yerine yerleşmek istemiyormuş gibi asılı kalıp titreştiğini fark etti, sonra da iradesine şeytani bir gücün aktığını hissetti.Bitkin olduğu için çağırma ritüeline fazladan koruma rünleri çizmemişti ve işte şimdi de büyüye müdahale ediliyordu.
“Güçlü bir şey ama yenemeyeceğim bir şey değil” diye mırıldandı.
İradesini ele geçirmeye çalışan şeytanı bastırmaya çalışırken nefesi kesildi ve midesinde büyük bir acı hissetti, yarası kanıyordu.Zorlukla nefes almaya başladı.Eliyle yarasına bastırıp kanı durdurmaya çalışırken gözü havadaki şekillere takıldı.O an gözleri şaşkınlıkla büyüdü, harflerin dizilişi olması gerekenden tamamen farklıydı.Onun yapmaya çalıştığı cehennemin en üst en güçsüz katlarından zayıf bir şeytan çağırıp onun gücünü ödün alarak kendini iyileştirmekti ve bu yüzden küçük bir ritüel büyüsüne başlamıştı.Ama başka bir şeytanın karışmasıyla büyü değişmiş ve on kat büyümüştü.Boşta kalan son harfin de yerine yerleşmesiyle şekilleri bir araya toplandı ve tek bir isim şeklini aldı.Bu isim kara büyücünün dehşete kapılması için yeterliydi.Çağırdığı şeytan artık basit bir şeytan değirdi.Korku dolu bir çığlık attı.
Karşısında küçük bir figür belirmeye başladı.Figür gittikçe büyüdü ve bir insan boyutunu biraz aşıp netleşmeye başladı.Yüzünde garip bir gülümsemeyle ilerledi.Elini dokunuşuyla büyücünün yaraları kapandı.
“ Gel hizmetkarım” diye bir ses zihninde yankılandı büyücünün ve itaat etti.Neden olduğunu bilmiyordu, düşünmeden davranmıştı.Belki de güçlü bir şeytanla ortak olmak ona fayda sağlayabilirdi.Hem şeytan yaralarını da iyileştirmişti.
“ Beni bu dünyaya getirdiğin için seni öldürmeyecek ve hizmetkarım olmana izin vereceğim”
Bu söz büyücünün hoşuna gitmişti.Evet bu şeytanla yapılan bir ortaklık ona çok şey kazandırabilirdi.Bir şeyler söylemek için ağzını açacaktı ki üzerinde dumanlar tüten bir kolun ucundaki pençeler karnını deldi.Şeytan kahkahasının arasında eğlenir gibi bir sesle konuştu:
“Safsınız, siz insanlar hepiniz safsınız.Bir şeytana güvenmek mi?Delirdin mi sen insan!”
Büyücü ölürken şeytana son bir kez daha baktı.Müthiş bir dehşet tüm vücudunu kapladı.Yaptığı şeyin ağırlığı beynine bir balyoz gibi indi.Çağırdığı şey kesinlikle “O”ydu.”O”nu yalnızca bir kez bir kitapta görmüştü.Cehennemin lordlarından bile eski bir şeytan.Sadece efsanelerde yer almış bir varlık.Daha ilk insanoğlu bile doğmadan melekler tarafından yok edildiği söylenen en büyük efendi, Tzarr!
Haha sırf sizin için dördüncü bölümü koyuyorum aslında yarın koycaktım ama Yorumalrı eksik etmeyin yorum yazan birinin benzinidir
IV
Bir kova suyun boşalmasını şaşkın bir çığlık sesi izledi.Drake sırılsıklam bir şekilde yataktan fırladığında gözleri yarı kapalıydı ve önünü göremeyip kıç üstü düştü.Belini ovuşturarak kalktığında neler olduğunu anca kavrıyordu.Gözleri kovayı daha rahat boşaltmak için parmak ucuna kalmış cüceye takılınca bağırmak için ağzını açtı sonra hayatını kurtaran bu adama nasıl bir tepki vereceğini kestiremeyerek boş boş bakındı.Cüce kıkırdayarak çocuğa yaklaştı:
“Kusura bakma ama başka türlü uyandıramadım, baya ağır bi’ uykun var.”
“O halde uyumama izin verebilirdin!” diye homurdandı.Cüce cevap verdi:
“Dün seni uyarmıştım, burada kaldığın süre boyunca ağır bir tempoyla karşılaşacaksın.”
Drake elf yurdunu terk ettiğinden beri kabul edileceği, garip görünüşü yüzünden hor görülmeyeceği bir yer arıyordu ve eğer burası ona bunu sağlayacaktıysa her türlü tempoyu kabul ederdi.Memnun bir edayla gülümsedi ve karşılık olarak cüceden de benzeri bir gülümseme aldı. “Acıkmışsındır” dedi cüce.Drake başıyla onayladı.
“Beni izle evlat.” Drake’in tereddütsüz takip ettiği cüce geçen gece kısa sohbetlerinin geçtiği odaya girdi.Drake’ye oturmasını işaret etti ve birkaç kap yemek getirmek için yanan ateşin başına gitti.
Taş ocağın içinde yanan odunların zayıf ateşinin üstüne asılmış kilden kaptaki yemeği karıştırırken çocuğa sorular sormaya başladı:
“Kaç yaşındasın evlat?”
“17”
“Silah kullanmayı biliyor musun? Kılıç mesela?”
“Birkaç pis goblinle yaptığım çatışmadan yarasız çıkamayacak kadar az.”
Cüce gülümsedi.Elfler kibirli yaratıklar değillerdi; kendilerini rahatça eleştirir ve başkalarının eleştirmesine de izin verirlerdi.Görünüşe bakılırsa bu özellik çocuğa mükemmel bir şekilde geçmişti.Kafasında çocukla ilgili planlar belirmeye başladı, belki de ondan gelecek vadeden bir çırak çıkarabilirdi.
“Elflerle yaşamaktan niye vazgeçtiğini sormayacağım, bununla ilgili tahminlerim var ama onları doğrulayarak veya yalanlayarak bir şey kazanmam evlat ve senin de böyle nahoş anıları anlatmak istiyceğini sanmam!” dedi cüce sonunda elinde yemeklerle masaya dönerken.Çocuk başıyla onayladı ve kafasını eğip düşüncelere daldı.Cücenin tekrar konuşmaya başlamasıyla irkildi:
“Hah!Benden öyle kolay kurtulacağını sanma evlat muhabbetimiz daha yeni başlıyor!”
Drake memnun oldu çünkü cücenin sorularıyla ona dirlik vermemesine rağmen onun da sormak istediği onlarca soru vardı.Neşeli bir tonla konuştu:
“Kendinden hiç bahsetmedin cüce.”
“Ah, doğru! Merakıma yenik düşmüş olmalıyım.Ben taş cücelerinin ‘Stonebeard’ klanından Balrus Stonebeard! Bi’ rün ustasıyım.”
“Rün mü?” diye merakla sordu Drake. “Cüce silahlarının meşhur olduğunu birçok kez duymuşsundur evlat.” Diye övündü cüce sonra gururla ekledi “Bunun sebeplerinden biri cücelerin en iyi madenleri kullanıp onları mükemmel işlemesidir ancak bir sebep daha var ve o da silahlara kazınan büyülü rünler.Rün kadim cüce lisanında yazılmış mısralardan oluşur ve yazıldığı nesneye müthiş büyülü özellikler verebilir!”
Drake cüceyi hevesle dinlerken cüce de anlatmaya devam etti.Yemeklerini bitirdikleri halde hala konuşuyorlardı.Sohbet daha uzun süre devam edeceğe benziyordu.
IV
Bir kova suyun boşalmasını şaşkın bir çığlık sesi izledi.Drake sırılsıklam bir şekilde yataktan fırladığında gözleri yarı kapalıydı ve önünü göremeyip kıç üstü düştü.Belini ovuşturarak kalktığında neler olduğunu anca kavrıyordu.Gözleri kovayı daha rahat boşaltmak için parmak ucuna kalmış cüceye takılınca bağırmak için ağzını açtı sonra hayatını kurtaran bu adama nasıl bir tepki vereceğini kestiremeyerek boş boş bakındı.Cüce kıkırdayarak çocuğa yaklaştı:
“Kusura bakma ama başka türlü uyandıramadım, baya ağır bi’ uykun var.”
“O halde uyumama izin verebilirdin!” diye homurdandı.Cüce cevap verdi:
“Dün seni uyarmıştım, burada kaldığın süre boyunca ağır bir tempoyla karşılaşacaksın.”
Drake elf yurdunu terk ettiğinden beri kabul edileceği, garip görünüşü yüzünden hor görülmeyeceği bir yer arıyordu ve eğer burası ona bunu sağlayacaktıysa her türlü tempoyu kabul ederdi.Memnun bir edayla gülümsedi ve karşılık olarak cüceden de benzeri bir gülümseme aldı. “Acıkmışsındır” dedi cüce.Drake başıyla onayladı.
“Beni izle evlat.” Drake’in tereddütsüz takip ettiği cüce geçen gece kısa sohbetlerinin geçtiği odaya girdi.Drake’ye oturmasını işaret etti ve birkaç kap yemek getirmek için yanan ateşin başına gitti.
Taş ocağın içinde yanan odunların zayıf ateşinin üstüne asılmış kilden kaptaki yemeği karıştırırken çocuğa sorular sormaya başladı:
“Kaç yaşındasın evlat?”
“17”
“Silah kullanmayı biliyor musun? Kılıç mesela?”
“Birkaç pis goblinle yaptığım çatışmadan yarasız çıkamayacak kadar az.”
Cüce gülümsedi.Elfler kibirli yaratıklar değillerdi; kendilerini rahatça eleştirir ve başkalarının eleştirmesine de izin verirlerdi.Görünüşe bakılırsa bu özellik çocuğa mükemmel bir şekilde geçmişti.Kafasında çocukla ilgili planlar belirmeye başladı, belki de ondan gelecek vadeden bir çırak çıkarabilirdi.
“Elflerle yaşamaktan niye vazgeçtiğini sormayacağım, bununla ilgili tahminlerim var ama onları doğrulayarak veya yalanlayarak bir şey kazanmam evlat ve senin de böyle nahoş anıları anlatmak istiyceğini sanmam!” dedi cüce sonunda elinde yemeklerle masaya dönerken.Çocuk başıyla onayladı ve kafasını eğip düşüncelere daldı.Cücenin tekrar konuşmaya başlamasıyla irkildi:
“Hah!Benden öyle kolay kurtulacağını sanma evlat muhabbetimiz daha yeni başlıyor!”
Drake memnun oldu çünkü cücenin sorularıyla ona dirlik vermemesine rağmen onun da sormak istediği onlarca soru vardı.Neşeli bir tonla konuştu:
“Kendinden hiç bahsetmedin cüce.”
“Ah, doğru! Merakıma yenik düşmüş olmalıyım.Ben taş cücelerinin ‘Stonebeard’ klanından Balrus Stonebeard! Bi’ rün ustasıyım.”
“Rün mü?” diye merakla sordu Drake. “Cüce silahlarının meşhur olduğunu birçok kez duymuşsundur evlat.” Diye övündü cüce sonra gururla ekledi “Bunun sebeplerinden biri cücelerin en iyi madenleri kullanıp onları mükemmel işlemesidir ancak bir sebep daha var ve o da silahlara kazınan büyülü rünler.Rün kadim cüce lisanında yazılmış mısralardan oluşur ve yazıldığı nesneye müthiş büyülü özellikler verebilir!”
Drake cüceyi hevesle dinlerken cüce de anlatmaya devam etti.Yemeklerini bitirdikleri halde hala konuşuyorlardı.Sohbet daha uzun süre devam edeceğe benziyordu.
drakai gomenne bu geç yorum için ama çoook güzel bolumdu merakta kaldım şimdi ne olcak nasıl gelişcek olaylar bide çok kısaydı umarım hikayeye devem edersin bırakma sakın ha ben seni takıp ediyorum valla yeni bölümü merakla bekliyorum
2. sayfa (Toplam 3 sayfa) [ 24 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |