' Curtis!' * Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, Sonraki |
Yazar
Mesaj
ayy çok güzel olmuş. anca şimdi okuyabildim.. galiba bu karekterlerle curtis'in yolları kesişecek. ( biliyorum bu tahmin için dahi olmaya gerek yok ) Nadya ya bak hele... yuh! yaş 16 otuzu aşkın sevgili gerçi bu durumu göze alınca erkekler baktığındaki tepkisi çok toy geldi bana.
anlatımın falan çok güzel. hikayede çok ilgi çekici. yeni bölüm için sabırsızlanıyorum
anlatımın falan çok güzel. hikayede çok ilgi çekici. yeni bölüm için sabırsızlanıyorum
Bu hikayede de hiç sevdiğim bir karakter olmayacak galiba... Zaten Nadya pusuda bekleyen avcı konumunda olmasından dolayı benden sıfırı aldı... Dikkat çekmeye çalışıyor filan Başından geçenleri dahil etmiyorum bile... (Bir de bu kız sanki İsimsiz Kitap'taki bir karakterine çok benziyor Yukiko. Ama galiba bu daha aşmış versiyonu olsa gerek... ) Birazcık ısındığım diğer kızımız oldu. Belki Curtis'in de beklediği bu kızdır... Artık kesişmelerini bekliyoruz...
Bu arada anlatım tarzın sayesinde olaylar tamamen gözümüzün önünde canlanıyor Yukiko...
Devamını merakla bekliyorum...
Bu arada anlatım tarzın sayesinde olaylar tamamen gözümüzün önünde canlanıyor Yukiko...
Devamını merakla bekliyorum...
Babamdan Sonra
Bu yaz çok sıcak geçiyor.
Terledim, bittim...
Sonunda odama atabileceğim kendimi. Önce üzerimdekilerden kurtulacağım sonra da doğru duşa.
Bu ne ya?
Bu sesler ne?
Kapıyı hemen açıp, holden hızla salona yürüdüm.
Bu...
Bu, bu mümkün değil!
Mümkün değil...
Bir adam!
Bizim evde bir adam.
Babam öldüğünden beri bizim eve yabancı bir adam hiç girmemişti. Annemle anlaşmıştık. Ben, annem ve kardeşim hep sonsuza kadar beraber olacaktık. Aramıza yeni birini almayacaktık. Böylece ailemiz, babamın istediği gibi bir arada olacaktı.
Kanepede yayılmış,elinde içki bardağıyla yatıyordu. Yanında da annem!
Babamı seven annem. Babam öleli on yıl geçmişti. On yıl sonra annem p**in tekini eve atmıştı! O herifin yanında, elini tutmuş, hipnotize olmuş gibi oturuyordu. Adam da aynı şekilde ona bakıyordu.
Öylece kaldım salonun girişinde. Adam elini yavaşça annemin yanağında gezdirdi. Yaslandığı yerden doğrulup anneme yaklaştı. Dudaklarını parmak uçlarıyla hafifçe okşadı.
Dayanamıyordum!
Yüzüm yanıyordu, sırtımdan terler boşalıyordu. Avuçlarım terliyordu,ağzımı açmaya çalışsam da kendimi çok sıktığımdan sesim çıkmıyordu. Dişlerimin arasından, kendimi zorladım. Hırlayarak, ''anne!'' dedim.
Duymadı!
Duymadı lanet kadın!
Adam, p** oğlu p** anneme daha da yaklaşıyordu.
-ANNE!''
Bu yaz çok sıcak geçiyor.
Terledim, bittim...
Sonunda odama atabileceğim kendimi. Önce üzerimdekilerden kurtulacağım sonra da doğru duşa.
Bu ne ya?
Bu sesler ne?
Kapıyı hemen açıp, holden hızla salona yürüdüm.
Bu...
Bu, bu mümkün değil!
Mümkün değil...
Bir adam!
Bizim evde bir adam.
Babam öldüğünden beri bizim eve yabancı bir adam hiç girmemişti. Annemle anlaşmıştık. Ben, annem ve kardeşim hep sonsuza kadar beraber olacaktık. Aramıza yeni birini almayacaktık. Böylece ailemiz, babamın istediği gibi bir arada olacaktı.
Kanepede yayılmış,elinde içki bardağıyla yatıyordu. Yanında da annem!
Babamı seven annem. Babam öleli on yıl geçmişti. On yıl sonra annem p**in tekini eve atmıştı! O herifin yanında, elini tutmuş, hipnotize olmuş gibi oturuyordu. Adam da aynı şekilde ona bakıyordu.
Öylece kaldım salonun girişinde. Adam elini yavaşça annemin yanağında gezdirdi. Yaslandığı yerden doğrulup anneme yaklaştı. Dudaklarını parmak uçlarıyla hafifçe okşadı.
Dayanamıyordum!
Yüzüm yanıyordu, sırtımdan terler boşalıyordu. Avuçlarım terliyordu,ağzımı açmaya çalışsam da kendimi çok sıktığımdan sesim çıkmıyordu. Dişlerimin arasından, kendimi zorladım. Hırlayarak, ''anne!'' dedim.
Duymadı!
Duymadı lanet kadın!
Adam, p** oğlu p** anneme daha da yaklaşıyordu.
-ANNE!''
Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥
Çocuğun öfkesini nasıl anlatacağımı bilemedim. Bir bölümü yazdım, abartılı buldum, sildim. Baştan yazdım.
Çok Gülen Çok Ağlar
Güneş o kadar çok yaktı ki tenimizi, cildim ağrıyor.
Ama gel gör ki Nadya hala beylerle fingirdeşmekte.
Küçük sürtük, ne olcak!
Yaşına göre çok şey biliyor. Yo, yo! O bildiği şeylerin ilim irfan olduğunu düşünme. Erkekler ve sex konusunda ne varsa uzmanlaşmış durumda.
Erkeklerin bakışları...
Vücut dilleri.
Dokunuşları.
Tavırları vs. vs.
Ne zaman bir yere gitsek orda en az üç çocukla işi pişirir. Mutlaka çıkar birileri. Sonra gelir maceralarını bana anlatır. Ve her seferinde 'içkilerimizi aldık ve odaya çıktık' demesiyle hikayesini keserim.
Bana ne bunların maceralarından?
Fakat anlatmak için yalvarır benim deli dostum. Çocuksu bir heves olur gözlerinde:
-N'oluur! N'oluur!'' diye mızmızlanır. Ama gerçekten Nadya'yı tanımadığım biriyle çıplak, yatakta hayal etmek miğde bulandırıcı! Üstelik bizimki uçuyor bazen, iki kişiyle birlikte oluyor. Yani en yakın dostum bundan hoşlansa da ben düşünmeyi bile istemiyorum.
Tamam, çok yakın dostum!
Ama onun tercihi, onun hayatı. Ben fikrimi söyledim. Bir gün başına birşey gelirse çok üzülürsün dedim. Yine de kendi bildiğini okuyor.
Bu yüzden onun hikayelerini bir yere kadar dinliyorum.
Güzel bir vücudu var.
Bakımlı, şirin bir kız. Fakat o 'şirin' sıfatını kendine yakıştıramıyor, istemiyor. Daha çok 'ateşli', 'çekici' ve 'baştan çıkarıcı' olmayı seviyor.
Bunlar Nadya'nın istekleri. Bütün bunlara rağmen küçüklüğümden beri komşu çocuklarıyız. Ve zıt karakterli olmamıza rağmen harika dostuz.
-Nastya?'' cilveli ve şımarık ses tonuyla bana seslendi. Yeni biriyle tanıştığımızda mutlaka sesinde cezbedici eda olur. Şımarık ve kendinden emin hareketleriyle 'ne istediğimi biliyorum' sinyalini verir karşısındakine. Eh, bizim delikanlımız n'apsın? Karşısında 'beni al! Beni al!' diye çırpınan kızı elinin tersiyle itsin mi?
Kfamdaki hasır şapkanın ucunu kaldırıp, ''efendim kuzum?'' dedim.
-Artık kalkalım mı? Beyler sıkıldılar''
Sana da senin beylerine de dememek için kendimi zor tuttum. Bi bu eksikti, ne güzel yatıyordum.
-Eh, şey... Nadya'cığım , bebeğim ben daha güneşlenemedim''
Yalan!
Külliyen yalan! Cildim sızlıyordu, kim bilir kaç saattir burda yatıyordum. Ama n'apalım, onların aptal sohbetlerini çekemiyorum!
-Ve biraz daha yatmak istiyorum,'' diye ekleyip gülümsedim. Yorgun, bıkkın , yerinden zor kalkacak hantal bir arkadaş pozisyonu aldım. Bittim ey ahali, kaldırın kaldırabiliyorsanız modundaydım. Bakışlar da bu işi çok güzel becerdiğimi kanıtlıyordu. Nadya'nın yüzü hafif asıldı. Bozuntuya vermemek için gülümsedi.
Biliyordum aklından geçenleri:
Herşeyi beraber yapardık. Her yerde birbirimize destek çıkardık. Sadece erkekler konusunda yollarımız ayrılıyordu.
Nadya'ya göre:
Daha geçti, on altı yaşındaydı.
Hayatının anlamı, beyaz atlı prensi bu yaşta bulması imkansızdı.
Onu bulana kadar da boş mu duracaktı, mümkün değil!
Hadi bulmuş diyelim, bu yaşta bunu nasıl anlarmış.
Anlamış diyelim on altı yaşından evlenmeyi düşünene kadar tek bir erkekle, ondan sıkılmaz mıymış?
Sıkılmamış olsunmuş, o zaman da evlenecekler ve ömür boyu mutlu sona ulaşırlarmış. Peki o ömrün sonuna kadar on altı yaşından başlayarak 90 yaşına kadar biriyle bunalmaz mıymış...
O doksan yaşı da her seferinde söylediğinde, ''o kadar yaşayacağın ne malüm?'' diye sorarım. O da , ''ben en uzun süreyi hesaplıyorum'' diyor. '''Neden yüz değil de doksan?''
-Yüz yaşıma kadar yaşayacağımdan emin değilim''
Kısacası, 'evlenene kadar eğlence' sloganıyla yaşıyor Nadya. Benim eğlence anlayışım da ona uymadığı için yollarımız burda ayrılmak zorunda kalıyor.
-Peki tatlım, akşam evde olurum,'' diyerek çantasını ve soğuk içeceğini alıp, yakışıklı gençlerle yürümeye başladı. Tabi ben de, zavallı genç kız. Keşkelerle arkasından imrenerek bakmakla yetindim. İmrenmem, o kadar yakışıklıyı bulması içindi. Hemen onlarla muhabbete dalıyordu, hemen kaynaşıyordu. Ama ben o kadar kolay birisi değilim. Utanırım öyle beş dakikadır tanıdığım kişiye kırk yıllık dostummuş gibi yakınlaşmaya.
Şenzongun şemşiyesinin altına çekildim hemen.
Gölgeye çekildim...
Her zaman yaptığım gibi. Nadya hep eğlenir, bense yalnız yalnız kendi hayal dünyamla kalırdım. O romantik ortamlarda, yakışıklılarla baş başayken ben; hayal dünyamla baş başa kalırdım. Ve tabi pişmanlıklarımla. Neden Nadya'dan kendime bir çocuk ayarlamasını istemiyorum ki?!
Belki de bu kadar aciz durumumu ona çaktırmak istemiyorumdur...
Bu gece evde yalnızım.
Babam işte sabahlayacakmış, Nadya da büyük ihtimal çocuklarla geceyi geçirecek.
Yalnız kalmaktan nefret ediyorum!...
Derin uykuya dalmıştım.
Eve gelir gelmez ılık bir duş, hafif bir atıştırma ve yumuşacık yatak huzurlu bir uyku için idealdi.
Baş ucumda zırlayan telefonun sesi beynimi sulandırana kadar açmadım. Belki de vazgeçer diye. Ama hayır, lanet şey susmak bilmiyor!
-Alo?''
-Nastya?'' Titreyen , narin bir ses. Nadya'ydı!
-Nadya? Ne oldu?'' Ağlamaya başladı.
-Nadya? Nadya'cığım? Birtanem, ne oldu?'' Hıçkıra hıçkıra ağlamasını devam edince hemen yataktan fırladım. Tek elimle eteği giymeye çalıştım. Olmayınca telefonu kulağımla omzum arasında sıkıştırarak giymeye çalıştım:
-Tamam, tamam! Sakin ol canım, nefes al derin derin.''
-Nastya...''
-Ha? Dinliyorum? Evet?''
-B-ben... Ben...'' Yine ağlamaya başladı.
-Nadya ! Kendine gel artık! Nerdesin söyle oraya geliyorum!''
-Ta-tamam, bağırma beynimin içinde ya,'' dedi sonunda.
-Anlat şimdi, geliyorum, çıkıcam birazdan''
-Ben çocuklarla gitmiştim...''
-Geç oraları biliyorum, sonra?'' Çantamı kapmıştım çoktan. Ayakkabılarımdan yazlık terliklerimi ayağamı geçirdim hemen.
-İkisi çantamı odaya geldiğimizde almaya çalıştı. Paramı aldılar. Kaçmaya çalıştım ama ikisi beni yakalayıp dövdüler. Sonra...'' diye sesi kısıldı.
-Tamam sonrasını anladım ben. Ayrılma bi yere olur mu? Şu adresi tam olarak verir misin? Hangi pansiyon demiştin?''
Çok Gülen Çok Ağlar
Güneş o kadar çok yaktı ki tenimizi, cildim ağrıyor.
Ama gel gör ki Nadya hala beylerle fingirdeşmekte.
Küçük sürtük, ne olcak!
Yaşına göre çok şey biliyor. Yo, yo! O bildiği şeylerin ilim irfan olduğunu düşünme. Erkekler ve sex konusunda ne varsa uzmanlaşmış durumda.
Erkeklerin bakışları...
Vücut dilleri.
Dokunuşları.
Tavırları vs. vs.
Ne zaman bir yere gitsek orda en az üç çocukla işi pişirir. Mutlaka çıkar birileri. Sonra gelir maceralarını bana anlatır. Ve her seferinde 'içkilerimizi aldık ve odaya çıktık' demesiyle hikayesini keserim.
Bana ne bunların maceralarından?
Fakat anlatmak için yalvarır benim deli dostum. Çocuksu bir heves olur gözlerinde:
-N'oluur! N'oluur!'' diye mızmızlanır. Ama gerçekten Nadya'yı tanımadığım biriyle çıplak, yatakta hayal etmek miğde bulandırıcı! Üstelik bizimki uçuyor bazen, iki kişiyle birlikte oluyor. Yani en yakın dostum bundan hoşlansa da ben düşünmeyi bile istemiyorum.
Tamam, çok yakın dostum!
Ama onun tercihi, onun hayatı. Ben fikrimi söyledim. Bir gün başına birşey gelirse çok üzülürsün dedim. Yine de kendi bildiğini okuyor.
Bu yüzden onun hikayelerini bir yere kadar dinliyorum.
Güzel bir vücudu var.
Bakımlı, şirin bir kız. Fakat o 'şirin' sıfatını kendine yakıştıramıyor, istemiyor. Daha çok 'ateşli', 'çekici' ve 'baştan çıkarıcı' olmayı seviyor.
Bunlar Nadya'nın istekleri. Bütün bunlara rağmen küçüklüğümden beri komşu çocuklarıyız. Ve zıt karakterli olmamıza rağmen harika dostuz.
-Nastya?'' cilveli ve şımarık ses tonuyla bana seslendi. Yeni biriyle tanıştığımızda mutlaka sesinde cezbedici eda olur. Şımarık ve kendinden emin hareketleriyle 'ne istediğimi biliyorum' sinyalini verir karşısındakine. Eh, bizim delikanlımız n'apsın? Karşısında 'beni al! Beni al!' diye çırpınan kızı elinin tersiyle itsin mi?
Kfamdaki hasır şapkanın ucunu kaldırıp, ''efendim kuzum?'' dedim.
-Artık kalkalım mı? Beyler sıkıldılar''
Sana da senin beylerine de dememek için kendimi zor tuttum. Bi bu eksikti, ne güzel yatıyordum.
-Eh, şey... Nadya'cığım , bebeğim ben daha güneşlenemedim''
Yalan!
Külliyen yalan! Cildim sızlıyordu, kim bilir kaç saattir burda yatıyordum. Ama n'apalım, onların aptal sohbetlerini çekemiyorum!
-Ve biraz daha yatmak istiyorum,'' diye ekleyip gülümsedim. Yorgun, bıkkın , yerinden zor kalkacak hantal bir arkadaş pozisyonu aldım. Bittim ey ahali, kaldırın kaldırabiliyorsanız modundaydım. Bakışlar da bu işi çok güzel becerdiğimi kanıtlıyordu. Nadya'nın yüzü hafif asıldı. Bozuntuya vermemek için gülümsedi.
Biliyordum aklından geçenleri:
Herşeyi beraber yapardık. Her yerde birbirimize destek çıkardık. Sadece erkekler konusunda yollarımız ayrılıyordu.
Nadya'ya göre:
Daha geçti, on altı yaşındaydı.
Hayatının anlamı, beyaz atlı prensi bu yaşta bulması imkansızdı.
Onu bulana kadar da boş mu duracaktı, mümkün değil!
Hadi bulmuş diyelim, bu yaşta bunu nasıl anlarmış.
Anlamış diyelim on altı yaşından evlenmeyi düşünene kadar tek bir erkekle, ondan sıkılmaz mıymış?
Sıkılmamış olsunmuş, o zaman da evlenecekler ve ömür boyu mutlu sona ulaşırlarmış. Peki o ömrün sonuna kadar on altı yaşından başlayarak 90 yaşına kadar biriyle bunalmaz mıymış...
O doksan yaşı da her seferinde söylediğinde, ''o kadar yaşayacağın ne malüm?'' diye sorarım. O da , ''ben en uzun süreyi hesaplıyorum'' diyor. '''Neden yüz değil de doksan?''
-Yüz yaşıma kadar yaşayacağımdan emin değilim''
Kısacası, 'evlenene kadar eğlence' sloganıyla yaşıyor Nadya. Benim eğlence anlayışım da ona uymadığı için yollarımız burda ayrılmak zorunda kalıyor.
-Peki tatlım, akşam evde olurum,'' diyerek çantasını ve soğuk içeceğini alıp, yakışıklı gençlerle yürümeye başladı. Tabi ben de, zavallı genç kız. Keşkelerle arkasından imrenerek bakmakla yetindim. İmrenmem, o kadar yakışıklıyı bulması içindi. Hemen onlarla muhabbete dalıyordu, hemen kaynaşıyordu. Ama ben o kadar kolay birisi değilim. Utanırım öyle beş dakikadır tanıdığım kişiye kırk yıllık dostummuş gibi yakınlaşmaya.
Şenzongun şemşiyesinin altına çekildim hemen.
Gölgeye çekildim...
Her zaman yaptığım gibi. Nadya hep eğlenir, bense yalnız yalnız kendi hayal dünyamla kalırdım. O romantik ortamlarda, yakışıklılarla baş başayken ben; hayal dünyamla baş başa kalırdım. Ve tabi pişmanlıklarımla. Neden Nadya'dan kendime bir çocuk ayarlamasını istemiyorum ki?!
Belki de bu kadar aciz durumumu ona çaktırmak istemiyorumdur...
Bu gece evde yalnızım.
Babam işte sabahlayacakmış, Nadya da büyük ihtimal çocuklarla geceyi geçirecek.
Yalnız kalmaktan nefret ediyorum!...
Derin uykuya dalmıştım.
Eve gelir gelmez ılık bir duş, hafif bir atıştırma ve yumuşacık yatak huzurlu bir uyku için idealdi.
Baş ucumda zırlayan telefonun sesi beynimi sulandırana kadar açmadım. Belki de vazgeçer diye. Ama hayır, lanet şey susmak bilmiyor!
-Alo?''
-Nastya?'' Titreyen , narin bir ses. Nadya'ydı!
-Nadya? Ne oldu?'' Ağlamaya başladı.
-Nadya? Nadya'cığım? Birtanem, ne oldu?'' Hıçkıra hıçkıra ağlamasını devam edince hemen yataktan fırladım. Tek elimle eteği giymeye çalıştım. Olmayınca telefonu kulağımla omzum arasında sıkıştırarak giymeye çalıştım:
-Tamam, tamam! Sakin ol canım, nefes al derin derin.''
-Nastya...''
-Ha? Dinliyorum? Evet?''
-B-ben... Ben...'' Yine ağlamaya başladı.
-Nadya ! Kendine gel artık! Nerdesin söyle oraya geliyorum!''
-Ta-tamam, bağırma beynimin içinde ya,'' dedi sonunda.
-Anlat şimdi, geliyorum, çıkıcam birazdan''
-Ben çocuklarla gitmiştim...''
-Geç oraları biliyorum, sonra?'' Çantamı kapmıştım çoktan. Ayakkabılarımdan yazlık terliklerimi ayağamı geçirdim hemen.
-İkisi çantamı odaya geldiğimizde almaya çalıştı. Paramı aldılar. Kaçmaya çalıştım ama ikisi beni yakalayıp dövdüler. Sonra...'' diye sesi kısıldı.
-Tamam sonrasını anladım ben. Ayrılma bi yere olur mu? Şu adresi tam olarak verir misin? Hangi pansiyon demiştin?''
Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥
vay vay vay...olanlar olmuş bizim nadyaya.eeee belliydi kızım bu.bir sıçrarsın iki ve hooop üçüncüde çuvallarsın.hem paran gitti hem sen gittin.kaydı kızım sana kaydılar daha doğrusu.
nedense üzülmedim.ama yine de 16 yaşındaymış daha.neyse.yeni blümü bekliom.
glcek bölüm curtile ilgili dimi.ben olsam adamı evire çevire döver annemi de odaya kitlerdim.
nedense üzülmedim.ama yine de 16 yaşındaymış daha.neyse.yeni blümü bekliom.
glcek bölüm curtile ilgili dimi.ben olsam adamı evire çevire döver annemi de odaya kitlerdim.
gabriella yazmış:
Özgürlüğün ve gücümüzün sınırlarını zorlarsak böyle oluyor işte =)
Herkesin hayatı kendi elinde. Fakat biraz durup etrafımıza da bakıp hataların içine düşmemek gerek. On altı yaşındaki bir kıza sonsuz özgürlük ve kontrolsüz bir hayat verilirse sonu hüsran olur =)
Çoğumuz hep tamamen, ailemizin karışmadığı bir hayat istiyoruz. Ama bazen birazcık onları dinlemek hem karakterimizi hem de hayatımızı etkiler.
Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥
4. sayfa (Toplam 8 sayfa) [ 77 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |