Amaçlar ve insanın kendisi |
Yazar
Mesaj
Amaçsız geldiğim bu dünyada amaçlarımla boğuşmaktan bıktım. Neden insanların seçim hakkı bu kadar kısıtlanıyor anlamıyorum. Doğumumuzu veya ölümümüzü seçemiyoruz. Her şeyi zamana bırakıp olmasını bekliyoruz.
Bazen insanların seçim hakları olmalı. Hiç bir insan, hiç bir seçim yapmadan tüm hayatını yaşayamaz sanırım. Yoksa yaşar mı ? Artık kafam almıyor, çocukluğumdan beri bu hep böyle; kendimi anlamaya çalışmam da bile seçim hakkı bana verilmedi. Kendimi asla anlayamadım. İnsanların en büyük düşmanları kendileridir. Bunu kaç kişi biliyor acaba. Kaç insan en büyük düşmanının kendisinden başkası olmadığını biliyordur. Kendini iyi tanımayan bir insan, tüm acılarını kendisinin yüzünden çekmez mi ?
Belki çekmez, tüm acıları kendine bağlamakta pek akıllıca olmayabilir. Ama bu dünyada ne akıllıca geliyor ki ? Hiçbir şey, evet hiçbir şey yapılabilecek en akıllıca şey sanırım. Çünkü yapmaya çalıştığımız bir şey yok. Ne bir amaç, ne bir umut ne bir sonuç. Hiçbir şeyden başka bir şey yok elimizde. Aynı şu an ki hayatımızda olduğu gibi. Elimizdekileri nasıl sayabiliriz ki ? Biraz umut, biraz sevgi, nadir bulunan başarı ve yaşamın kendisi olan acı. İşte bundan ibaret değimlidir bu yaşam !
Çocukken yaptıklarımı hatırlıyorum şu anda; deliler gibi etrafta koştururdum. Ne annemin sözünü dinlerdim ne de başkasının sözüne kulak asardım. Hastalanmak umurumda bile olmazdı. Tek bir amacım vardı. Şu anda ulaşamadığım, ulaşmak için her şeyimi verebileceğim tek bir amaç : MUTLULUK . Mutlu olmak için koşardım. Çocukken sadece etrafta koşturmaktan mutlu olurduk ama artık öylemi ? Hiç sanmıyorum.
Artık insanlar mutlu olamıyor. Çocukları bu yüzden seviyorum. Saf ve mutlular. Geleceklerinde ki hüznü, acıyı, başarısızlık tadını bilmeden, sanki o günlerin geleceği zamana inat olarak eğleniyorlar, mutlu oluyorlar. Sanki yarın olmayacakmış gibi eğleniyorlar.
Bende zamanında onlar gibiydim ama dediğim gibi zaman garip bir kavram insanı çok değiştiriyor. Şimdi koşturmamın birkaç nedeni var; belki otobüsü kaçırmışımdır veya acelem vardır. Artık koşturmaktan bende zevk alamıyorum. İnsanlar büyüdükçe bir şeylerin değiştiğini fark ediyor. Dünyanın acımasızlığını hissediyorlar. İlk önce savaşıyorlar, evet savaşıyorlar. Kazanmak istiyorlar, her şeyleri için savaşıyorlar ama etrafta ki diğer insanlar tarafından, sanki başka bir şekilde yaşanamaz diye düşünen insanlar tarafından, durduruluyorlar. Tek düze hayatın içine onları da çekiyorlar ve bu süreç içinde verdikleri savaşa erginlik ismini takıyorlar.
Aslında ne kadar hoş değil mi ? Baş edemediğin bir şeye bir isim tak ve onu bir sorun olarak insanlara göster. Ama aslında ergenlik dönemi bir savaş, kazananı az olsa da bir savaş. Zaten savaşta her zaman kaybeden taraf vardır. Çoğu insan bu savaşı kaybedip korktuğu için onların da kazanmasına göz yumamıyor ve düşmana katılıyor. İşte bu süreç içinde insan kendisi amaçları ve hayatıyla karşılaşıyor. İnsanların engellemeye çalıştığı ise tek düze hayatın devam etmesi için bizim duygularımız. Bütün duygularımız ve bizi yaratan, bizi çocukluktan çıkartıp gerçek hayatımıza sokmak üzere olan o savaş zamanında ki davranışlarımız. Bunu bir sorun olarak göstererek bizleri de savaşa sokuyorlar. İşte o zaman geldiğinde bizde kendimize o soruyu soruyoruz ; “ Benim bu dünyada ki amacım neydi “ ama asla cevabını bulamıyoruz ...
Bazen insanların seçim hakları olmalı. Hiç bir insan, hiç bir seçim yapmadan tüm hayatını yaşayamaz sanırım. Yoksa yaşar mı ? Artık kafam almıyor, çocukluğumdan beri bu hep böyle; kendimi anlamaya çalışmam da bile seçim hakkı bana verilmedi. Kendimi asla anlayamadım. İnsanların en büyük düşmanları kendileridir. Bunu kaç kişi biliyor acaba. Kaç insan en büyük düşmanının kendisinden başkası olmadığını biliyordur. Kendini iyi tanımayan bir insan, tüm acılarını kendisinin yüzünden çekmez mi ?
Belki çekmez, tüm acıları kendine bağlamakta pek akıllıca olmayabilir. Ama bu dünyada ne akıllıca geliyor ki ? Hiçbir şey, evet hiçbir şey yapılabilecek en akıllıca şey sanırım. Çünkü yapmaya çalıştığımız bir şey yok. Ne bir amaç, ne bir umut ne bir sonuç. Hiçbir şeyden başka bir şey yok elimizde. Aynı şu an ki hayatımızda olduğu gibi. Elimizdekileri nasıl sayabiliriz ki ? Biraz umut, biraz sevgi, nadir bulunan başarı ve yaşamın kendisi olan acı. İşte bundan ibaret değimlidir bu yaşam !
Çocukken yaptıklarımı hatırlıyorum şu anda; deliler gibi etrafta koştururdum. Ne annemin sözünü dinlerdim ne de başkasının sözüne kulak asardım. Hastalanmak umurumda bile olmazdı. Tek bir amacım vardı. Şu anda ulaşamadığım, ulaşmak için her şeyimi verebileceğim tek bir amaç : MUTLULUK . Mutlu olmak için koşardım. Çocukken sadece etrafta koşturmaktan mutlu olurduk ama artık öylemi ? Hiç sanmıyorum.
Artık insanlar mutlu olamıyor. Çocukları bu yüzden seviyorum. Saf ve mutlular. Geleceklerinde ki hüznü, acıyı, başarısızlık tadını bilmeden, sanki o günlerin geleceği zamana inat olarak eğleniyorlar, mutlu oluyorlar. Sanki yarın olmayacakmış gibi eğleniyorlar.
Bende zamanında onlar gibiydim ama dediğim gibi zaman garip bir kavram insanı çok değiştiriyor. Şimdi koşturmamın birkaç nedeni var; belki otobüsü kaçırmışımdır veya acelem vardır. Artık koşturmaktan bende zevk alamıyorum. İnsanlar büyüdükçe bir şeylerin değiştiğini fark ediyor. Dünyanın acımasızlığını hissediyorlar. İlk önce savaşıyorlar, evet savaşıyorlar. Kazanmak istiyorlar, her şeyleri için savaşıyorlar ama etrafta ki diğer insanlar tarafından, sanki başka bir şekilde yaşanamaz diye düşünen insanlar tarafından, durduruluyorlar. Tek düze hayatın içine onları da çekiyorlar ve bu süreç içinde verdikleri savaşa erginlik ismini takıyorlar.
Aslında ne kadar hoş değil mi ? Baş edemediğin bir şeye bir isim tak ve onu bir sorun olarak insanlara göster. Ama aslında ergenlik dönemi bir savaş, kazananı az olsa da bir savaş. Zaten savaşta her zaman kaybeden taraf vardır. Çoğu insan bu savaşı kaybedip korktuğu için onların da kazanmasına göz yumamıyor ve düşmana katılıyor. İşte bu süreç içinde insan kendisi amaçları ve hayatıyla karşılaşıyor. İnsanların engellemeye çalıştığı ise tek düze hayatın devam etmesi için bizim duygularımız. Bütün duygularımız ve bizi yaratan, bizi çocukluktan çıkartıp gerçek hayatımıza sokmak üzere olan o savaş zamanında ki davranışlarımız. Bunu bir sorun olarak göstererek bizleri de savaşa sokuyorlar. İşte o zaman geldiğinde bizde kendimize o soruyu soruyoruz ; “ Benim bu dünyada ki amacım neydi “ ama asla cevabını bulamıyoruz ...
21 Ağu 2008 22:23
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 2 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |