Aşk Karşılık Beklemez!! Sayfaya git: 1, 2, Sonraki |
Yazar
Mesaj
slm arkadaşlar sizlerle yazdığım ve hala yazmakta olduğum bir aşk hikayesini paylaşmak istedim inş beğenirsiniz yorumlarınızı bekliyorum biraz uzun gibi gözüküyor ama değil bir solukta bitiyor aslında iyi okumalar
1.Bölüm: Başlangıç
İşte o gün, kocama göre hiç gerçekleşmemesi gereken bana göre de ne zaman olursaolsun elbet gerçekleşecek olan gün. Ben evde oturmuş dergimi okurken aniden sokak kapısı açıldı ve hızla kapandı. Ben merakla James'in salondan içeri girmesini beklerken sinirle yere atılan birkaç eşyanın sesini duydum. Ne olduğunu anlayabilmek için yavaşça yerimden kalkıp sokak kapısına doğru yürüdüm. James'i ortalarda göremeyince çok endişelendim ama onu yatak odasının kapısında görünce endişemin yersiz olduğunu düşünüp derin bir iç çektim. James ile aşk evliliği yapmamış olsakta yine de birbirimize ihtiyacımız vardı. Benim bir erkeğin varlığına James'in ise bir kadının sıcaklığına ihtiyacı vardı.
Yere attığı çantasıyla ceketini alıp yatak odasına doğru yürümeye başladım. Odaya girip çantayla ceketi yatağın üstüne koyup aceleyle takım seçen James'e doğru yürüdüm. Ellerimi karnının üstünde birleştirerek ona sarıldım. Tek istediğim biraz bile olsa onu sakinleştirmekti. Ellerini ellerimin üstüne koyup birbirinden ayırdı. Yüzünde sinirli bir ifadeyle bana döndüğünde yanlış birşey yaptığımı düşünerek endişelendim. Ama o beni şaşırtarak bana sıkıca sarıldı. Kulağıma sessizce"Teşekkürler Saren. Teşekkürler." diye fısıldadı. Onun bu içten sözleri karşısında bende ellerimi onun beline doladım. Galiba beş, on dakika kadar öyle kaldık. Odanın içi sessizdi ama bu sessizliği yataktan düşen çanta bozdu. James yüzünde tatlı bir gülümsemeyle kendini geri çekti. Yavaş adımlarla çantaya doğru giderek yere düşen dosyaları toparladı. Ben ise orada öylece dikilmiş James'i izliyordum. Çantayı eline alıp doğruldu ve ciddi bir ifadeyle tekrar dolaba doğru yürüdü. Çantayı yere bıraktı ve yeniden takım seçmeye başladı. Daha fazla dayanamayarak "James bugün işte kötü birşey mi oldu?" diye sordum.
"Bir hafta önceden, bugün için hazırlanan partiden benim daha yeni haberim oldu ve bu partiye çok iyi hazırlanmam lazım. Bütün iş adamları orada olacak ve Tanrım daha benim projem hazır bile değil." Çantaya tekme attı ve yaptığı bu sinir gösterisi karşısında kapıya kadar sürüklenen çantaya baktı.
Dolaptan en beğendiğim siyah takımı alıp ona uzattım. "Bunu giymelisin sana çok yakışıyor. Bu arada parti saat kaçta?" En tatlı gülümsemem ile ona doğru döndüm.
Elimdeki takımı süzdükten sonra elimden alıp "Saat 8'de ve ne zaman biteceği belli değil." dedi. Takımı
yatağa koyduktan sonra üstündekileri çıkarmaya başladı. Duvardaki saate baktım. Saat 6'ydı ve daha 2 saati vardı.
"Pekala o zaman hemen başlarsak projen partiye yetişir."
Üstündeki gömleği çıkarıp şaşkın bir ifadeyle beni süzdü."Saren bana bir gömlekle kravatta verebilir misin?"
Gözlerimi onun kaslı vücudundan ayırıp dolaba döndüm. "Sen beni duymuyor musun? Sana projeyi yetiştirebileceğimizi söyledim." Dolaptan beyaz bir gömlek ve siyah bir kravat çıkarıpona arkasını dönmesini işaret ettim. Gömleği kollarından geçirdikten sonra kravatı ona uzattım. Yakasını düzeltip düğmeleri ilikledim. Bağladığı kravatı bana uzattı ama James'in boyu benden uzun olduğundan kravatı başından geçiremedim. Tatlı tatlı gülümseyerek başını eğdi. Kravatını taktıktan sonra aniden başını kaldırdı.
Derin gözleriyle gözlerimin içine bakıyordu. İfadesiz yüzü ne düşündüğünü anlamamı engelliyordu.Ben ona şaşlın şaşkın bakarken o tatlı gülümsemesiyle yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Dudaklarımızın buluşmasına çok az bir mesafe kalmışken doğruldu. Ellerimi boynuna doladığımın hiç farkında değildim. O kendini geri çekince kollarımda onunla birlikte yukarı kalktı. Gözlerimi açıp ona baktığımda yüzünde küstah bir ifade vardı. Kaşlarımı çatıp hemen ellerimi arkamda birleştirdim.
"Bugün benimle fazla ilgilisin . Normalde ben evi yıksam bile sen 'James bugünün nasıldı?' diye sormazdın. Değişen ne?"
Kaşlarımı çatmaya devam ediyordum. Onu baştan aşağı süzdüm. "Değişen birşey yok. Yalnızca... Yalnızca ben...."
"Yalnızca sen ne?"
Gerçektende bana neler oluyordu? James 2 hafta iş seyahatine çıkmıştı ve onu çok özlemiştim. Genelde böyle olmazdı, onu hiç özlemezdim. O eve döndüğünde ise ona farklı davranıyordum artık. Ama o hala aynıydı. Umursamaz, küstah ama hala yakışıklıydı. Kapıya doğru yürüyüp durdum. Arkama dönüp ona baktığımda o ellerini beline koymuş hala benden cevap bekliyordu.
"Ben, eşyalarımı kırmayacağından emin olmak istemiştim o kadar."
Küstah yüz ifadesiyle giyinmeye devam ederken homurdanıyordu. Tekrar salona dönüp dergimi okumaya devam ettim. Birkaç dakika sonra yanıma gelip oturdu.
1.Bölüm: Başlangıç
İşte o gün, kocama göre hiç gerçekleşmemesi gereken bana göre de ne zaman olursaolsun elbet gerçekleşecek olan gün. Ben evde oturmuş dergimi okurken aniden sokak kapısı açıldı ve hızla kapandı. Ben merakla James'in salondan içeri girmesini beklerken sinirle yere atılan birkaç eşyanın sesini duydum. Ne olduğunu anlayabilmek için yavaşça yerimden kalkıp sokak kapısına doğru yürüdüm. James'i ortalarda göremeyince çok endişelendim ama onu yatak odasının kapısında görünce endişemin yersiz olduğunu düşünüp derin bir iç çektim. James ile aşk evliliği yapmamış olsakta yine de birbirimize ihtiyacımız vardı. Benim bir erkeğin varlığına James'in ise bir kadının sıcaklığına ihtiyacı vardı.
Yere attığı çantasıyla ceketini alıp yatak odasına doğru yürümeye başladım. Odaya girip çantayla ceketi yatağın üstüne koyup aceleyle takım seçen James'e doğru yürüdüm. Ellerimi karnının üstünde birleştirerek ona sarıldım. Tek istediğim biraz bile olsa onu sakinleştirmekti. Ellerini ellerimin üstüne koyup birbirinden ayırdı. Yüzünde sinirli bir ifadeyle bana döndüğünde yanlış birşey yaptığımı düşünerek endişelendim. Ama o beni şaşırtarak bana sıkıca sarıldı. Kulağıma sessizce"Teşekkürler Saren. Teşekkürler." diye fısıldadı. Onun bu içten sözleri karşısında bende ellerimi onun beline doladım. Galiba beş, on dakika kadar öyle kaldık. Odanın içi sessizdi ama bu sessizliği yataktan düşen çanta bozdu. James yüzünde tatlı bir gülümsemeyle kendini geri çekti. Yavaş adımlarla çantaya doğru giderek yere düşen dosyaları toparladı. Ben ise orada öylece dikilmiş James'i izliyordum. Çantayı eline alıp doğruldu ve ciddi bir ifadeyle tekrar dolaba doğru yürüdü. Çantayı yere bıraktı ve yeniden takım seçmeye başladı. Daha fazla dayanamayarak "James bugün işte kötü birşey mi oldu?" diye sordum.
"Bir hafta önceden, bugün için hazırlanan partiden benim daha yeni haberim oldu ve bu partiye çok iyi hazırlanmam lazım. Bütün iş adamları orada olacak ve Tanrım daha benim projem hazır bile değil." Çantaya tekme attı ve yaptığı bu sinir gösterisi karşısında kapıya kadar sürüklenen çantaya baktı.
Dolaptan en beğendiğim siyah takımı alıp ona uzattım. "Bunu giymelisin sana çok yakışıyor. Bu arada parti saat kaçta?" En tatlı gülümsemem ile ona doğru döndüm.
Elimdeki takımı süzdükten sonra elimden alıp "Saat 8'de ve ne zaman biteceği belli değil." dedi. Takımı
yatağa koyduktan sonra üstündekileri çıkarmaya başladı. Duvardaki saate baktım. Saat 6'ydı ve daha 2 saati vardı.
"Pekala o zaman hemen başlarsak projen partiye yetişir."
Üstündeki gömleği çıkarıp şaşkın bir ifadeyle beni süzdü."Saren bana bir gömlekle kravatta verebilir misin?"
Gözlerimi onun kaslı vücudundan ayırıp dolaba döndüm. "Sen beni duymuyor musun? Sana projeyi yetiştirebileceğimizi söyledim." Dolaptan beyaz bir gömlek ve siyah bir kravat çıkarıpona arkasını dönmesini işaret ettim. Gömleği kollarından geçirdikten sonra kravatı ona uzattım. Yakasını düzeltip düğmeleri ilikledim. Bağladığı kravatı bana uzattı ama James'in boyu benden uzun olduğundan kravatı başından geçiremedim. Tatlı tatlı gülümseyerek başını eğdi. Kravatını taktıktan sonra aniden başını kaldırdı.
Derin gözleriyle gözlerimin içine bakıyordu. İfadesiz yüzü ne düşündüğünü anlamamı engelliyordu.Ben ona şaşlın şaşkın bakarken o tatlı gülümsemesiyle yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Dudaklarımızın buluşmasına çok az bir mesafe kalmışken doğruldu. Ellerimi boynuna doladığımın hiç farkında değildim. O kendini geri çekince kollarımda onunla birlikte yukarı kalktı. Gözlerimi açıp ona baktığımda yüzünde küstah bir ifade vardı. Kaşlarımı çatıp hemen ellerimi arkamda birleştirdim.
"Bugün benimle fazla ilgilisin . Normalde ben evi yıksam bile sen 'James bugünün nasıldı?' diye sormazdın. Değişen ne?"
Kaşlarımı çatmaya devam ediyordum. Onu baştan aşağı süzdüm. "Değişen birşey yok. Yalnızca... Yalnızca ben...."
"Yalnızca sen ne?"
Gerçektende bana neler oluyordu? James 2 hafta iş seyahatine çıkmıştı ve onu çok özlemiştim. Genelde böyle olmazdı, onu hiç özlemezdim. O eve döndüğünde ise ona farklı davranıyordum artık. Ama o hala aynıydı. Umursamaz, küstah ama hala yakışıklıydı. Kapıya doğru yürüyüp durdum. Arkama dönüp ona baktığımda o ellerini beline koymuş hala benden cevap bekliyordu.
"Ben, eşyalarımı kırmayacağından emin olmak istemiştim o kadar."
Küstah yüz ifadesiyle giyinmeye devam ederken homurdanıyordu. Tekrar salona dönüp dergimi okumaya devam ettim. Birkaç dakika sonra yanıma gelip oturdu.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Desdemona
Güzel olmuş tebrikler Yazım ve noktalama işaretlerine dikkat etmişsin, bu vurdum duymazlıkta takdire değer bir durum Ama yazının rengini biraz daha okunaklı yapabilirsin
~ Katekyo Hitman Reborn ~
Roleplay'e sardım. Aranızda lit. olan varsa pm atabilir.
beğendiğinize çok sevindim okulda tam tatil oluyo hazır devamını yazarım ve evet bu aşk evliliği değil anlaşmalı evlilik ama ikisi de birbirine aşık oluyo ve diğerinin onu sevmediğini düşünüyorlar biraz karışık oldu ama devamını getirince daha iyi anlaşılır
biraz geç oldu ama sonunda devamını yazdım size iyi okumalar
Tekrar salona dönüp dergimi okumaya devam ettim. Birkaç dakika sonra yanıma gelip oturdu.
"Acaba önce bir duş mu alsaydım?"
"Bence zamanını boşa harcamak yerine projenle ilgilenmelisin. Ne yapıyorsun sen?"
Kolumun üstünde dolaşan elini ittirip şaşkın şaşkın ona baktım. Aramızdaki mesafeyi kapatarak daha çok yanıma yaklaştı. Elini omuzlarıma dolayıp beni kendine doğru çekti. Kaskatı kesilmiştim. James'in göğsüne yaslanan bir odun parçası gibi görünüyordum. Birden elimdeki dergi yere düştü.
"Seni önemsediğimi gösteriyorum."
Şaşkındım ve başımı kaldırıp yüzüne bakamıyordum. Elini omuzlarımdan aşağı indirip belime koydu. Diğer elini çenemin altına koyup başımı havaya kaldırdı. Beni masmavi gözlerine bakmaya zorladı. Ben onun gözlerine bakıyordum ama o başka yere bakıyordu. Aman Tanrım! Dudağıma bakıyordu.
James'le anlaşmalı bir evlilik yapmış sayılırdık. Benim babam biraz eski kafalıydı. Bu yüzden James'in babasıyla anlaşmışlardı. Çocuklarını evlendirip şirketleri birleştireceklerdi. Galiba James'in babasıda eski kafalıydı. James'i nişanlısından ayrılıp banimle evlenmeye ikna etmişlerdi Daha 24 yaşındaydım ve 2 aylık evliydim. James ile aslında ayrı odalarda yatıyorduk ve onunla ilk ve son kez nikah törenimizde öpüşmüştük -ve bu çok kısa bir andı-.
Onun o derin gözlerine bakıyordum ama niyetini bir türlü anlayamıyordum. Beni tekrar kandırma olasılığını göz önünde bulundurarak kendimi kaptırmadım. İkimizde kıpırdamadan duruyorduk. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum ama artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Çenemdeki elini biran olsun gevşetmemiş, dudağımdaki gözlerini başka yere hiç çevirmemişti. Tam beni bırakmasını söylemek için ağzımı açtığımda beni susturmak için baş parmağını dudağımın üstüne koydu.
"Ben gidince beni özledin mi?" derken parmağı dudaklarımın üstünde geziniyordu.
Aniden böyle birşey demesi beni şaşırtmıştı. "Ne?"
Elini çenemden çekip yanağıma koydu. Dokunuşları çok nazikti. Gözlerimi kapayıp düşündüm. Sonuçta kaybedecek birşeyim yoktu. Bu yüzden söylemekten zarar gelmez diye düşündüm. Gözlerimi açtığımda hala oradaydı. Şaka yapmıyordu. Bu kez gözlerimin içine bakıyordu. Aynı soruyu defalarca gözleriyle soruyordu. Elimi yanağımı okşayan elinin üstüne koyup başımı salladım. İtiraf etmenin verdiği rahatlamayla gülümsüyordum. Parmaklarını saçlarımın arasından geçirirken gülümsüyordu. Gözlerini kapatıp düşündükten sonra saçlarımı okşamayı bıraktı. Yüzündeki gülümseme birden silindi. Daha demin mutluyken şimdi üzgün ve sinirliydi. İsteksizce belimdeki elini gevşetti. Koltuğa yaslanırken "Keşke söz vermeseydim." diye mırıldanıyordu.
Tekrar salona dönüp dergimi okumaya devam ettim. Birkaç dakika sonra yanıma gelip oturdu.
"Acaba önce bir duş mu alsaydım?"
"Bence zamanını boşa harcamak yerine projenle ilgilenmelisin. Ne yapıyorsun sen?"
Kolumun üstünde dolaşan elini ittirip şaşkın şaşkın ona baktım. Aramızdaki mesafeyi kapatarak daha çok yanıma yaklaştı. Elini omuzlarıma dolayıp beni kendine doğru çekti. Kaskatı kesilmiştim. James'in göğsüne yaslanan bir odun parçası gibi görünüyordum. Birden elimdeki dergi yere düştü.
"Seni önemsediğimi gösteriyorum."
Şaşkındım ve başımı kaldırıp yüzüne bakamıyordum. Elini omuzlarımdan aşağı indirip belime koydu. Diğer elini çenemin altına koyup başımı havaya kaldırdı. Beni masmavi gözlerine bakmaya zorladı. Ben onun gözlerine bakıyordum ama o başka yere bakıyordu. Aman Tanrım! Dudağıma bakıyordu.
James'le anlaşmalı bir evlilik yapmış sayılırdık. Benim babam biraz eski kafalıydı. Bu yüzden James'in babasıyla anlaşmışlardı. Çocuklarını evlendirip şirketleri birleştireceklerdi. Galiba James'in babasıda eski kafalıydı. James'i nişanlısından ayrılıp banimle evlenmeye ikna etmişlerdi Daha 24 yaşındaydım ve 2 aylık evliydim. James ile aslında ayrı odalarda yatıyorduk ve onunla ilk ve son kez nikah törenimizde öpüşmüştük -ve bu çok kısa bir andı-.
Onun o derin gözlerine bakıyordum ama niyetini bir türlü anlayamıyordum. Beni tekrar kandırma olasılığını göz önünde bulundurarak kendimi kaptırmadım. İkimizde kıpırdamadan duruyorduk. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum ama artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Çenemdeki elini biran olsun gevşetmemiş, dudağımdaki gözlerini başka yere hiç çevirmemişti. Tam beni bırakmasını söylemek için ağzımı açtığımda beni susturmak için baş parmağını dudağımın üstüne koydu.
"Ben gidince beni özledin mi?" derken parmağı dudaklarımın üstünde geziniyordu.
Aniden böyle birşey demesi beni şaşırtmıştı. "Ne?"
Elini çenemden çekip yanağıma koydu. Dokunuşları çok nazikti. Gözlerimi kapayıp düşündüm. Sonuçta kaybedecek birşeyim yoktu. Bu yüzden söylemekten zarar gelmez diye düşündüm. Gözlerimi açtığımda hala oradaydı. Şaka yapmıyordu. Bu kez gözlerimin içine bakıyordu. Aynı soruyu defalarca gözleriyle soruyordu. Elimi yanağımı okşayan elinin üstüne koyup başımı salladım. İtiraf etmenin verdiği rahatlamayla gülümsüyordum. Parmaklarını saçlarımın arasından geçirirken gülümsüyordu. Gözlerini kapatıp düşündükten sonra saçlarımı okşamayı bıraktı. Yüzündeki gülümseme birden silindi. Daha demin mutluyken şimdi üzgün ve sinirliydi. İsteksizce belimdeki elini gevşetti. Koltuğa yaslanırken "Keşke söz vermeseydim." diye mırıldanıyordu.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Desdemona
Betimlemelerin gerçekten çok iyi... Havada kalmıyor hiçbir şey... En dikkatimi çeken nokta bu oldu diyebilirim...
Konu hakkında ise şimdilik bir yorumum yok... Ancak meraklandıran bir yerde bitirmişsin orası muhakkak...
Konu hakkında ise şimdilik bir yorumum yok... Ancak meraklandıran bir yerde bitirmişsin orası muhakkak...
Harika olmus kesinlikle devam etmelisin.^^
1. sayfa (Toplam 2 sayfa) [ 12 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |