Beyaz Ölünün Masalı- 6. Bölüm; Küçük Bir Kedi Gibi... Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Çok teşekkür ederim cosette ^^
Yazar olmak *-* bir bilsen ne kadar çok istiyorum
Yazar olmak *-* bir bilsen ne kadar çok istiyorum
"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Teşekkür ederim ^_^ Umarım bir yazra olabilirim *-*
"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
İlk önce lafa eleştiriyle başlıyorum xD Hani yeni bölümlerde bana haber çakacaktın yalancı. Sana güvenmiyorum artık hıh U_U
Dönelim hikayeye,
Oldukça sıradışı bir abla-kardeş ilişkisi bu. Bu seferki tarzın psikolojik gerilim mi olcak yoksa bakem =D Valla benim için hava hoş karanlık temalı olsun bizim olsun.
Bu seferki hikayende dilini daha sadeleştirdiğini sezdim hafiften. Hangisi daha güzel dersen açıksözlülükle sana bu tarzı daha çok sevdiğimi söyleyebilirim Kedi v.v İşte gelişme budur! (bkz: hamdım, piştim, oldum... diğer bir sonuç için Mevlana'dan seçmeler... =D)
Çok güzel çok güzeeel... fakat şunu da eklemeden gitmiyorum. Bu hikayeni de yarım bırakırsan seni boykot ederim kedi =D Vallaha da ederim bilirsin yaparım.
Sonraki bölümde görüşmek üzere adiossuu...
Dönelim hikayeye,
Oldukça sıradışı bir abla-kardeş ilişkisi bu. Bu seferki tarzın psikolojik gerilim mi olcak yoksa bakem =D Valla benim için hava hoş karanlık temalı olsun bizim olsun.
Bu seferki hikayende dilini daha sadeleştirdiğini sezdim hafiften. Hangisi daha güzel dersen açıksözlülükle sana bu tarzı daha çok sevdiğimi söyleyebilirim Kedi v.v İşte gelişme budur! (bkz: hamdım, piştim, oldum... diğer bir sonuç için Mevlana'dan seçmeler... =D)
Çok güzel çok güzeeel... fakat şunu da eklemeden gitmiyorum. Bu hikayeni de yarım bırakırsan seni boykot ederim kedi =D Vallaha da ederim bilirsin yaparım.
Sonraki bölümde görüşmek üzere adiossuu...
Kara Kedi yazmış:
Ah benim mütevazi, ince fikirli kediciğiiiim (Bu daha düzgün bi yorum olucak, söz ağlamayacağım U.U)
Cosette'nin ilk yorumunu görünce ve ikinci sayfayı çevirmeden önce aklımdan geçen ilk şey şu oldu;
"Kara Pisi bir yazar olmak istemiyorsa ve olmayacaksa, o zaman kimse yazar olmak nedir bilmiyor ki..."
Ama sayfayı çevirdiğim ve senin yorumunu okuduğum an... içimden geçenleri asla anlatamam. O kadar derindi yani. Senden alışkanlık mı yaptı nedir, direk olarak o sözlerini okuduğumda kafamda bir kaç cümlelik, belki de bir paragraflık bir metin oluştu. Seninle paylaşmak istiyorum:
Ve minik kediciğin dileği, bu masala inanılmaz derecede benziyormuş. Hani bir gün güzel bir kızın yanına bir iyilik perisi gelir de; "Seni bir melek yapmamı ister misin?" diye sorar. Kız da tereddütsüz sadece başını sallar; umutla, mutlulukla ve ikisinin aniliğiyle ortaya çıkan masum şaşkınlıkla. Peri sihirli değneyini yavaşça gezdirir kızın sallanan başı üzerinde. Ama o da ne! Birden peri tozlarının tümü sönüverir... Peri açıklar olanları yapmacık bir üzüntüyle. "Özür dilerim güzel kız... Dileğin asla gerçekleşemeyecek. Çünkü hiçbir perinin gücü, yetmez zaten melek olan birini melek yapmaya..."
Bilmem anlatabildim mi ben de sana isteğinle masal arasındaki bağlantıyı. Muhteşem yeteneğinin yanısıra inanılmaz derecede mütevazisin. Ama inan artık harikulade bir yazar olduğun gerçeğine.Yine de hala kedi inadıyla ısrar ediyorsan, senin için bir dilek tutmama izin ver pisiciğim...
"Eğer yazar olman bağlıysa bir mucizevi sihre, gökyüzü karanlık kalsın, kaysın tüm yıldızlar senin gerçekleşmesini istediğin hayallerle..."
Şimdi içimden "way beeee!!! Bi şair olmadığım kaldıydı, onu da hallettim ya kara pisi için. Helal olsun yani!" diyorum. Sen böylesin işte, içimde zaten bir volkan misali kabaran duyguları havai fişek gibi patlatıyorsun. Günün birinde tawşan tawşan derken, Bugs Bunny'nin maceralarına dönecek karakterim, haberin olsun.
Öhm... Ve hikayeye gelecek olursak...
İlla söyleteceksin yani di mi nasıl mükemmel, nasıl tarifsiz, nasıl eşsiz ve nasıl vb. sürüleri şeklinde iltifat saydığın gerçeklerle dolu olduğunu değil mi? Bıkmadın çünkü beni söyletmeye ve inanmamaya. Siz kedigillerde ırsi bir durum mu bu nazlı nazlı kabullenmeyişler? Yoksa sadece sana özgü mü?
Anlatımın hizashi'nin de dediği gibi sadeleşmiş. Ha kötü mü olmuş? Haşaaaa... Taş olurum valla söylersem. Bir daha yawşancık heykelini eşantiyon takviyesi diye Bremen'e yollarlar. (Ya biliyorum, iğrenç bir konu katledicisiyim. Bremen'i yazdığın hikaye yorumuna nasıl gelebildim, hayret. Ama bu katliyam meselesi de bana özgü bir tür yetenek galiba, az rastlanır cinsten.)
İçerik içerik içerik... Söyleye söyleye dilimde tüy bitti. Senden hayalperesti kalmadı bu alemde. Yeni yeni tarzlar falan da getirirmişiz hikayelerimize. Ne diyelim yolumuz açık olsun. Yine hizashi'den alıntı yapıyorum, psikolojik takılmaya başladıysan ne mutlu sana. Mitoloji ya da fantastikte de iyiydin tabii. Ama bu dalda da iyi olduğun gerçeğini söylemeden geçemeyeceğim. (Söylemezsem olmaz zaten. Neden, yine çenem düştü.) Çünkü açmış seni bu tür, renk gelmiş bak azıcık senaryolarına. Mavi kırmızı başlıklar falan...
İki saattir Bremen takılıyorum zaten. Kırmızı Başlık değince hepten çağrışım yaptı, aklıma geldi. Hikayenin başında da "-MIŞ"larımızı kullanmışsın, dikkatimi çekti. Ama çook yakışmış, bunu da belirteyim. Sevmiyor olabilirsin ama, bu tür de yakışıyor sana. Bence bir düşün derim ben. Senin şaheserlerinden görmek takıntı yaptı çünkü bize.
Sana söz vermiştim, onu da yerine getireyim tabii. O kadar başını ağrıttık, bir işe yarayalım değil mi? Shaina'yı (anladığım kadarıyla baş karakter o) duygusal manada anlatmamı istemiştin, sanırım. (Ben çenemi tutmayı öğrenmeliyim.Yoksa işi böyle sarpa sarmaya dalgaya vurmaya devam edersem, -duygu anlatmaktan da kendimi alamıyorum- adım tawşancıktan Medyum Memiş'e çıkacak.Demedi demeyin)
Shaina hakkında... Ne yalan söyleyeyim şu an için pek betimleyeceğim bir şey yok. Tek söyleyebileceğim, çözülmesi zor derecede iç içe girmiş bir yaşamı olduğu ve buna bağlı olarak da duygularının da bu karmaşadan nasibini aldığı. Öyle ilk bakışta çözülebilecek bir karakter değil, daha yakından tanınmalı.Yani diyorum ki; karakterlerini bile kurgularken ince ince dokuyorsun her ilmeğini. Shaina 'yı betimleyebilmem için biraz daha beklemek istiyorum ben affına sıfınarak. Yine de emin ol; bu bekleyişin ardından mükemmel bir şey çıkacak, orası kesin.
Yerini doldurur mu doldurmaz mı bilemem, orası sana kalmış. Ama ben daha ikinci bölüm de olsa, Tera'yı çözdüm gibi gibi. Yalanını doğrusunu ayıklamak sana kalmış.
Tera, Tera, Tera... Tera'da söylediğin gibi küçük bir çocuğun kalbi var. Ama bu öyle bir kalp değil, büyüdükçe değişen bir duygu değil bu. Tanımlaması biraz zor, ama şöyle anlatayım...
Ölü mü, diri mi orasını bilemem, henüz olaylar bunu anlamak için çok taze. Yine de hani bazı çocuklar vardır; ne kadar yaramaz da olsa gün geçtikçe suyu dinginleşen bir göl misali uysallaşır, yaramaz yanlarını kaybederler.
Ama Tera'nın kalbi... Evet, büyümüş, değişmiş, bazı yönleriyle uysallaşmış. Ama öyle bir büyüme değil bu. Ne kadar büyüse de, çocuk yanı hep aynı kalmış. Duyguları derinlik kazanmış, bazı şeylerin farkına varmış, hissetmeyi hissedip, öğrenmeyi öğrenmiş. Ama bunların hepsini, tüm bu gelişmeler bütününü çocuksu yanıyla yapabilmiş nadir kimselerden biri o.
Hayran olunası bir karakter. Kötü değil, ya da şu anki görünümüyle öyle belki, ama özünde kötümserlik yok. Bazı kayıplarının acısını çıkarıyor;ne, nedir sadece tahmin yürütüyorum gerçi ama, yanlış kişiden de olsa hakkı olanı alıyor sanki. Eski masum saflık değil ondaki. Belki de büyümesiyle gelişen de bu. Olumsuzluğa sürükleyen masumluk değil, ama tecrübeyle iyimserleşen bir saflık var onda. Yine de inatçı, çok hırslı. Karakterinin olumsuzluğu bu olabilir, bilemiyorum. Sağlığının şekil değiştirmesiyle kendini daha da belirginleştiren bir inadı var. Ve bu her ne sebeple istiyorsa alacağı intikamı da tetikleyen şey bu inat.
Bunu yaparken sakin, sessiz, uysal. Çünkü inadı saflığının önüne geçemiyor. Olumsuz yanı olumsuz da olsa, olumluyla kontrol ediliyor. Ayrıca uysal; çünkü o hala asla büyümeyen bir çocuğun yaramazlığına sahip. Hani çileden çıkaran, ama buna karşın bile katlanılamaz derecede masum olan...
Yine çok konuştum, öhm; kısa kesiyorum. Devamını bekliyorum...
gene geç kaldım ama ama kamptaydım yaz kampındaydım iğrenç sıkıcı bir yer
Ne diyebilirim ki xunlai sen mükkemmelsin betimlemelerin yanlız diğer hikayeler hep yarıda kalıyor
yinede böyle bir abla kardeş ilişkisi beni şaşırtı diyebilirim merakla devamını bekliyorum
vallahi yazılarını bile özlemişim ya içim eridi
Ne diyebilirim ki xunlai sen mükkemmelsin betimlemelerin yanlız diğer hikayeler hep yarıda kalıyor
yinede böyle bir abla kardeş ilişkisi beni şaşırtı diyebilirim merakla devamını bekliyorum
vallahi yazılarını bile özlemişim ya içim eridi
İnanılmaz gelebilir ama öm görme yeteneğim sıfır =_=
2. sayfa (Toplam 6 sayfa) [ 58 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |