BÜYÜ Sayfaya git: 1, 2, 3 ... 5, 6, 7, Sonraki |
Yazar
Mesaj
canım arkadaşlarım öncelikle bu fanfici siteye koyup komamada açıkçası biraz kararsızdım. ama sanırım bu hikaye benim için yeni bir uğraş olacak. bölümler nerdeyse bitti ve baya çok bölüm var ondan ilhamımı kaybettim falanda demiyeceğim xD rahat rahat okursunuz defterimde yazıyor bilgisayara geçiriyorum
şunuda belirteyim azda olsa cinsel içeriklidir ama öyle +18lik bi durum yok bu hikayede sadece iki tane yaramaz kızımız war ve tabiiki yakışıklı oğlanlarımız ama isteyen okur isteyen okumaz yinede bn şuraya bir +15 ibaresi koyıyımda sonra koymadın demeyin bu arada diğer fanficim SESSİZ ŞEYTAN da son sürat devam edicek merak etmeyin
yine SESİZ ŞEYTAN gibi temeli iyi oturmuş bir hikaye isterseniz yüzlerce bölüm yaparım karakterlerin çocuklarının xD torumlarının maceraları falan cart curt xD
İŞTE BAŞLIYOR İYİ OKUMALAR
1. BÖLÜM :
GECENİN SESİ
Dolunay ortaya çıkmıştı. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Rasha odasının penceresini açtı. Ona göz kırpan dolunayla karşılaştı. Gülümsedi;
“günaydın”
Lilith sabırsızlıkla aşkını görmek için saatler öncesinden kalkıp gece yarısına dek beklemişti. Dolunay çıktığında çok sevinmişti. Bugün aşkı her zamankinden daha parlaktı. Ona hayran hayran baktı.
Gece bugün gerçekten hiç olmadığı kadar güzeldi. Baykuşun sesi, gecenin sisi Lilith’e zamanın geldiğini hatırlatıyordu. Pencereyi kapatıp balkona çıktı. Mahatma köyü sessizdi. Orman da uyuyordu. Lilith emin olunca gitmeye karar verdi. Atalarından aldığı güçle baykuşa dönüşüp köye indi.
Bu her dolunayda bir sabırsızlıkla beklediği şeydi. Acele edip bu gecede koleksiyonuna yeni birini eklemeliydi. Bunu her zaman yapamıyordu. Çünkü Rasha’nın sevgilisi şatoda yakışıklı bir erkeği görmek istemiyordu. Ama Lilith onunla anlaştı ve kafeste en fazla 5 adam bulundurmayı kabul etti. Diğerlerinden sıkıldığı için kafesi boşaltıp yenilerini getirecekti. Ve bu gece ilk avını yapacaktı.
Lilith avını çoktan seçmişti. Güçlü ve yakışıklı genç bir adamdı. Onu uzun süredir izliyordu. Kaybolduğunda kimsenin aramayacağı yalnız bir demirciydi. Gece geç saatlere kadar kılıç yapmak için ateşin başında ter döküyordu. Lilith sessizce evin kapısına gelerek insan formuna dönüştü ve kapıyı yumruklamaya başladı. Bu arada “imdat!” diye bağırıyordu. Genç adam irkildi ve elindeki çekici atıp kapıya koştu. Açtığında üzerindeki siyah pelerine sıkı sıkı sarınmış oldukça güzel bir kız gördü. Öyleki zavallı genç birden hayal gördüğünü sandı. Gencin şaşkınlığını görence Lilith;
“lütfen bana yardım edin peşimde biri var.” Ardından koşarak demircinin koluna sarıldı. Genç birden kendini garip hissetti. Ve “kim? Nerde” demeye kalmadan kendinden geçti. Son gördüğü şey kızın duru mavi gözleriydi.
Uyandığında bir süre kendine gelemedi. Başında korkunç bir ağrıyla yerinden doğruldu. Bir zindandaydı. Ancak muazzam bir şatoda bulunabilecek bir mahzenin içinde sadece küçücük bir kafesti bu. Tavandan tabana otuz metre vardı. Mahzenin ortasında kafesin tam karşısında garip bir yıldız işaretinin üstünde kocaman bir kazan vardı. Duvarlarda garip resimler ve işaretler vardı. Demirleri zorladı, imkânsızdı. Demirler insan gücüyle asla kırılamazdı. Kızı hatırladığında ise aptallığı yüzünden kendine sövdü.
“o kız bir cadı olmalı” dedi. Tam o sırada karanlığın içinden çıkan Lilith;
“hoş geldin Markus” dedi. Markus birden fırladı;
“seni pis cadı çıkar beni buradan!!..” diye bağırdı. Lilith gayet sakin saçlarını savurdu;
“oo eğer seni hemen çıkaracak olsaydım onca zahmete girmezdim.” Markus daha da sinirlendi;
“Neden getirdin beni buraya? Burası neresi?” Lilith sıkıntıyla ofladı;
“gördüğün gibi burası bir şato ve sende benim kafesimde tutsaksın.”
“beni neden kaçırdın?”
“Off ne çok soru soruyorsun.” Dedikten sonra Lilith birden yok oldu.
Markus şimdi iyice bağırıyordu. Sonra susup oturdu. Ağzından savurduğu bir küfürle durumunu açıklamayı da ihmal etmedi.
Lilith hemen Rasha’nın odasına çıkıp ona genç adamı anlattı;
“ablacığım görmelisin o kadar yakışıklı ki… simsiyah saçları, iri iri siyah gözleri var neredeyse göz bebeğinden ayır edilemiyor bir görsen… hem büyüler içinde çok uygun onu büyü odasındaki kafese kilitledim.” Rasha gülümedi.
İkisi birlikte odaya indiklerinde Markus yine bağırmaya başladı;
“çıkarın beni buradaaan!!..” bu Rasha’nın sinirini bozmuştu. Zarif bir hareketle parmağını şıklattı. Ve o an Markus dudaklarını açamadığını fark etti. Ama kendi çapında bağırmayı sürdürdü sonrada çaresizce duvarın dibine çöktü. Sonra Lilith iki kere elini çırptı ve içeri yaratık insan karışımı garip hayvanlar girmeye başladı. Biri masayı diğerleri de tek tek büyü malzemelerini taşıyorlardı. Her şey hazır olunca Lilith onları gönderdi. Ve büyüye başladılar.
Rasha “önce su” diyerek elini hafifçe havaya kaldırdı. Sonra kazanın üstünde küçük bir bulut şimşekler çakarak yağmur indirdi ve kazanı doldurmaya başladı. Kazan dolunca içine tek tek malzemeleri attılar. Bunu yaparken ikisi de kazanın iki yanında durmuş garip bir şarkı mırıldanıyorlardı. Her malzemeyi atıp her sözü söylediklerinde kazandan ışıklar saçılıyordu. Bu ışıklar karanlık mahzeni hoş bir gece lambası gibi aydınlatıyordu. Markus bütün bunları şaşkınlık ve korkuyla izledi. Tam parmaklıklara yapışmış olayı seyrederken Rasha onu bileğinden tuttu. Markus hareket edemiyordu. Ardından Rasha tırnağını Markusu bileğine batırdı sonra akan kanı bir şişeye doldurdu. Lilith;
“son malzemede hazır” dedi. Rasha2nın verdiği şişedeki kanı kazana boşalttı o anda kazandan kıpkırmızı bir duman çıkıp havaya doğru yükseldi ve yok oldu. Markus şimdi daha çok korkuyordu ve kendinden endişe ediyordu ama görünüşe bakılırsa seremoni tamamlanmıştı. Rasha parmağını şıklattığında mumlar yandı ve oda aydınlandı. Lilith ellerini çırptı ve yaratıkları çağırdı. Sonra yaratıklar tüm malzemeyi toplayıp çıktılar. Bir yaratık üzerinde iki kadehin bulunduğu tepsiyi getirip masanın üstüne koydu. Lilith ve Rasha kadehlere koydukları iksiri bir dikişte içtiler ve bir anda üzerlerinden bir ışık çıktı ışık söndükten sonra bu sefer merdivenleri çıkarak odadan ayrıldılar. Markus neredeyse küçük dilini yutmuş vaziyette yerde yığılmışken bir yaratık odaya girdi. kafese girdiğinde bir an korkan Markus’u yakalayarak kanayan bileğini sardı ve gitti. Sonra Markus tekrar ağzını açabildiğini fark etti. Kafasında bir sürü soru vardı. <<bunlar az önce ne yaptı? Neden ben? Nasıl kaçabilirim? O kız neden bu kadar güzel?>> gibi. Sonunda bağırmayı bırakmıştı. Sonra birden burada oluş sebebini, nasıl kaçabileceğini düşünmeyi bırakıp; “acaba adı neydi?” diye düşünmeye başladı. Olayın şokundan mı, her şeye rağmen yinede genç bir erkek olmasından mıdır nedir? böyle düşünüyordu işte. Gerçi Rasha ve Lilith de gözleri olan her canlının başını döndürecek güzellikte kızlardı. Rasha’nın uzun dalgalı hacimli ateş kızılı ve iri su yeşili gözleri vardı. Kirpikleri kaşlarına kadar geliyordu. İri kırmızı dudakları vardı. Lilith’inde düz kalçalarına kadar simsiyah saçları ve duru mavi gözleri vardı. Onunda kirpikleri ve dudaklar muhteşemdi. İlk bakışta aynı yaşta gözükseler de Rasha Lilith’ten 100 yaş büyüktü. Rasha’nın boynunda yıldız, Lilith’in boynunda hilal işareti vardı. Bu arada Markus da çok yakışıklıydı siyah saçları ve gözlerine rağmen bembeyazda bir teni vardı. Uzun boylu ve güçlüydü. Lilith onu boşuna seçmemişti. Çünkü tutsaklarını istediği gibi kullanırdı. Bazı geceler onlarla küçük oyunlar oynar akıllarını başlarından alırdı.
Markus Lilith’in hayaliyle uykuya daldı. Bütün gece uyumadığı için gündüzü uyuyarak geçirdi. Daha ilk geceden şatonun saatlerine alışmıştı. Uyandığında yine geceydi. Acıktığını fark eder etmez dibindeki yemeği gördü. Gerçekten uzun zamandır yemediği kadar güzel bir et yemeğiydi.
“acaba beni iyi besletip şişmanlatıp yerler mi?” gibi paranoyak düşünmekten de kendini alamadı. Birkaç gün Lilith ve Rasha’yı hiç görmedi. Acıktığında en güzel yemekler karşısına geliyordu. Bir gece yine uyandığın yerde oldukça rahat görünen bir döşek gördü. Belli ki iyi beslenmesinin yanında rahat etmesi de isteniyordu. Burası biraz hoşuna gitmeye başlamıştı. En azından azıcık yemek ve yatacak yer için günlerce örzün başında çekip sallamıyordu. Şikâyeti yoktu, şimdilik…
Ertesi gün Lilith onun durumunu öğrenmek için büyü odasına indi. Markus onu görünce sevindi. Kaç gündür insan yüzü görmemişti. Ama sevindiğini belli etmedi. Yine bağırarak;
“kaç gündür burada gün ışığı görmeden yalnız oturuyorum amacınız ne sizin?” Lilith gayet lakayt;
“gündüzleri uyuyorsun hem yoksa yatak rahat değil mi?” dedi. Markus;
“burada uzun süre kapalı kalamam.”
“nedenmiş o burada rahatsın yemeğin önünde, seni akşamlara kadar ateşin başında köle gibi çalıştırmıyorum, daha ne istiyorsun.”
“YAŞAMAK!! İnsan gibi, evcil hayvan gibi değil!!..” ama bu laflar Lilith’e sökmezdi. O kendini hep haklı çıkarmasını bilirdi;
“HAYIR!!.. sen köle gibi yaşamak istiyorsun!!... Tamam öyleyse bundan sonra kölemsin!”
Bu tartışmadan sağ çıkamayacağını anlayan Markus çareyi konuyu değiştirmekte buldu;
“hem ben senin adını bile bilmiyorum. Kimsin? Nesin? O kız kim? Neden garip şarkılar söyleyip kazandan ışıklar çıkarıyorsunuz?... Siz cadısınız değil mi?” Lilith yine sıkılsa da bu sorulardan kaçış olmadığını anlamıştı;
“Doğru tahmin biz cadıyızve büyü yaparız. Adım Lilith. Yanımdaki kız kardeşim Rasha. Tamam mı?!!..”
“demek o kardeşindi peki beni öldürür müsünüz?”
“canımızı sıkmazsam gül gibi yaşarsın burada…”
“sağ ol içim rahatladı. Işıklı gösteriden sonra öleceğimi sandım.”
Tam o sırada yukarıdan garip patırtılar geldi. Sanki birileri koşuşturup duruyordu. Lilith telaşla “hemen dönerim” dedi ve hızlı adımlarla gitti. Gürültüler onu şatonun büyük giriş kapısına götürdü. Rasha boynundan zinciri tasma yaptığı dört metrelik bir kurtadamı etrafındaki yaratıklara saldırmasın diye tutmaya çalışıyordu. Kurtadam bir pençe darbesiyle onlarca yaratığı yere serince Rasha onu kapatmaları gerektiğini söyledi. Fakat yaratık on metre yakınına kimseyi sokmuyordu. Lilith çevik bir hareketle hayvanın pençe darbesinden kaçarak karnına başparmağıyla dokundu. O anda kurt şimşeğin çakardığı ışıklarla beraber yere yıkıldı. Bayıldığında insan haline dönüştü. Rasha;
“OLAMAZ!!... bu aptal hayvanı çabuk götürün buradan!!...”
Rasha kurtadamlardan nefret ederdi. Ayrıca bu kurt adam sarışındı. Rasha bunu görünce ona tahammül edemeyerek hızla merdivenleri çıktı. Lilith bu adamın gücünden ve güzelliğinden çok etkilendi ve onu da koleksiyonuna katmaya karar verdi.
umarım beğenirsiniz tipik ortaçağ efsanelerinden yola çıktım ortaçağa dair her şey var çok uzun ama ikinci bölümü kısaltarak yazıcam merak etmein
yorum yorum
şunuda belirteyim azda olsa cinsel içeriklidir ama öyle +18lik bi durum yok bu hikayede sadece iki tane yaramaz kızımız war ve tabiiki yakışıklı oğlanlarımız ama isteyen okur isteyen okumaz yinede bn şuraya bir +15 ibaresi koyıyımda sonra koymadın demeyin bu arada diğer fanficim SESSİZ ŞEYTAN da son sürat devam edicek merak etmeyin
yine SESİZ ŞEYTAN gibi temeli iyi oturmuş bir hikaye isterseniz yüzlerce bölüm yaparım karakterlerin çocuklarının xD torumlarının maceraları falan cart curt xD
İŞTE BAŞLIYOR İYİ OKUMALAR
1. BÖLÜM :
GECENİN SESİ
Dolunay ortaya çıkmıştı. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Rasha odasının penceresini açtı. Ona göz kırpan dolunayla karşılaştı. Gülümsedi;
“günaydın”
Lilith sabırsızlıkla aşkını görmek için saatler öncesinden kalkıp gece yarısına dek beklemişti. Dolunay çıktığında çok sevinmişti. Bugün aşkı her zamankinden daha parlaktı. Ona hayran hayran baktı.
Gece bugün gerçekten hiç olmadığı kadar güzeldi. Baykuşun sesi, gecenin sisi Lilith’e zamanın geldiğini hatırlatıyordu. Pencereyi kapatıp balkona çıktı. Mahatma köyü sessizdi. Orman da uyuyordu. Lilith emin olunca gitmeye karar verdi. Atalarından aldığı güçle baykuşa dönüşüp köye indi.
Bu her dolunayda bir sabırsızlıkla beklediği şeydi. Acele edip bu gecede koleksiyonuna yeni birini eklemeliydi. Bunu her zaman yapamıyordu. Çünkü Rasha’nın sevgilisi şatoda yakışıklı bir erkeği görmek istemiyordu. Ama Lilith onunla anlaştı ve kafeste en fazla 5 adam bulundurmayı kabul etti. Diğerlerinden sıkıldığı için kafesi boşaltıp yenilerini getirecekti. Ve bu gece ilk avını yapacaktı.
Lilith avını çoktan seçmişti. Güçlü ve yakışıklı genç bir adamdı. Onu uzun süredir izliyordu. Kaybolduğunda kimsenin aramayacağı yalnız bir demirciydi. Gece geç saatlere kadar kılıç yapmak için ateşin başında ter döküyordu. Lilith sessizce evin kapısına gelerek insan formuna dönüştü ve kapıyı yumruklamaya başladı. Bu arada “imdat!” diye bağırıyordu. Genç adam irkildi ve elindeki çekici atıp kapıya koştu. Açtığında üzerindeki siyah pelerine sıkı sıkı sarınmış oldukça güzel bir kız gördü. Öyleki zavallı genç birden hayal gördüğünü sandı. Gencin şaşkınlığını görence Lilith;
“lütfen bana yardım edin peşimde biri var.” Ardından koşarak demircinin koluna sarıldı. Genç birden kendini garip hissetti. Ve “kim? Nerde” demeye kalmadan kendinden geçti. Son gördüğü şey kızın duru mavi gözleriydi.
Uyandığında bir süre kendine gelemedi. Başında korkunç bir ağrıyla yerinden doğruldu. Bir zindandaydı. Ancak muazzam bir şatoda bulunabilecek bir mahzenin içinde sadece küçücük bir kafesti bu. Tavandan tabana otuz metre vardı. Mahzenin ortasında kafesin tam karşısında garip bir yıldız işaretinin üstünde kocaman bir kazan vardı. Duvarlarda garip resimler ve işaretler vardı. Demirleri zorladı, imkânsızdı. Demirler insan gücüyle asla kırılamazdı. Kızı hatırladığında ise aptallığı yüzünden kendine sövdü.
“o kız bir cadı olmalı” dedi. Tam o sırada karanlığın içinden çıkan Lilith;
“hoş geldin Markus” dedi. Markus birden fırladı;
“seni pis cadı çıkar beni buradan!!..” diye bağırdı. Lilith gayet sakin saçlarını savurdu;
“oo eğer seni hemen çıkaracak olsaydım onca zahmete girmezdim.” Markus daha da sinirlendi;
“Neden getirdin beni buraya? Burası neresi?” Lilith sıkıntıyla ofladı;
“gördüğün gibi burası bir şato ve sende benim kafesimde tutsaksın.”
“beni neden kaçırdın?”
“Off ne çok soru soruyorsun.” Dedikten sonra Lilith birden yok oldu.
Markus şimdi iyice bağırıyordu. Sonra susup oturdu. Ağzından savurduğu bir küfürle durumunu açıklamayı da ihmal etmedi.
Lilith hemen Rasha’nın odasına çıkıp ona genç adamı anlattı;
“ablacığım görmelisin o kadar yakışıklı ki… simsiyah saçları, iri iri siyah gözleri var neredeyse göz bebeğinden ayır edilemiyor bir görsen… hem büyüler içinde çok uygun onu büyü odasındaki kafese kilitledim.” Rasha gülümedi.
İkisi birlikte odaya indiklerinde Markus yine bağırmaya başladı;
“çıkarın beni buradaaan!!..” bu Rasha’nın sinirini bozmuştu. Zarif bir hareketle parmağını şıklattı. Ve o an Markus dudaklarını açamadığını fark etti. Ama kendi çapında bağırmayı sürdürdü sonrada çaresizce duvarın dibine çöktü. Sonra Lilith iki kere elini çırptı ve içeri yaratık insan karışımı garip hayvanlar girmeye başladı. Biri masayı diğerleri de tek tek büyü malzemelerini taşıyorlardı. Her şey hazır olunca Lilith onları gönderdi. Ve büyüye başladılar.
Rasha “önce su” diyerek elini hafifçe havaya kaldırdı. Sonra kazanın üstünde küçük bir bulut şimşekler çakarak yağmur indirdi ve kazanı doldurmaya başladı. Kazan dolunca içine tek tek malzemeleri attılar. Bunu yaparken ikisi de kazanın iki yanında durmuş garip bir şarkı mırıldanıyorlardı. Her malzemeyi atıp her sözü söylediklerinde kazandan ışıklar saçılıyordu. Bu ışıklar karanlık mahzeni hoş bir gece lambası gibi aydınlatıyordu. Markus bütün bunları şaşkınlık ve korkuyla izledi. Tam parmaklıklara yapışmış olayı seyrederken Rasha onu bileğinden tuttu. Markus hareket edemiyordu. Ardından Rasha tırnağını Markusu bileğine batırdı sonra akan kanı bir şişeye doldurdu. Lilith;
“son malzemede hazır” dedi. Rasha2nın verdiği şişedeki kanı kazana boşalttı o anda kazandan kıpkırmızı bir duman çıkıp havaya doğru yükseldi ve yok oldu. Markus şimdi daha çok korkuyordu ve kendinden endişe ediyordu ama görünüşe bakılırsa seremoni tamamlanmıştı. Rasha parmağını şıklattığında mumlar yandı ve oda aydınlandı. Lilith ellerini çırptı ve yaratıkları çağırdı. Sonra yaratıklar tüm malzemeyi toplayıp çıktılar. Bir yaratık üzerinde iki kadehin bulunduğu tepsiyi getirip masanın üstüne koydu. Lilith ve Rasha kadehlere koydukları iksiri bir dikişte içtiler ve bir anda üzerlerinden bir ışık çıktı ışık söndükten sonra bu sefer merdivenleri çıkarak odadan ayrıldılar. Markus neredeyse küçük dilini yutmuş vaziyette yerde yığılmışken bir yaratık odaya girdi. kafese girdiğinde bir an korkan Markus’u yakalayarak kanayan bileğini sardı ve gitti. Sonra Markus tekrar ağzını açabildiğini fark etti. Kafasında bir sürü soru vardı. <<bunlar az önce ne yaptı? Neden ben? Nasıl kaçabilirim? O kız neden bu kadar güzel?>> gibi. Sonunda bağırmayı bırakmıştı. Sonra birden burada oluş sebebini, nasıl kaçabileceğini düşünmeyi bırakıp; “acaba adı neydi?” diye düşünmeye başladı. Olayın şokundan mı, her şeye rağmen yinede genç bir erkek olmasından mıdır nedir? böyle düşünüyordu işte. Gerçi Rasha ve Lilith de gözleri olan her canlının başını döndürecek güzellikte kızlardı. Rasha’nın uzun dalgalı hacimli ateş kızılı ve iri su yeşili gözleri vardı. Kirpikleri kaşlarına kadar geliyordu. İri kırmızı dudakları vardı. Lilith’inde düz kalçalarına kadar simsiyah saçları ve duru mavi gözleri vardı. Onunda kirpikleri ve dudaklar muhteşemdi. İlk bakışta aynı yaşta gözükseler de Rasha Lilith’ten 100 yaş büyüktü. Rasha’nın boynunda yıldız, Lilith’in boynunda hilal işareti vardı. Bu arada Markus da çok yakışıklıydı siyah saçları ve gözlerine rağmen bembeyazda bir teni vardı. Uzun boylu ve güçlüydü. Lilith onu boşuna seçmemişti. Çünkü tutsaklarını istediği gibi kullanırdı. Bazı geceler onlarla küçük oyunlar oynar akıllarını başlarından alırdı.
Markus Lilith’in hayaliyle uykuya daldı. Bütün gece uyumadığı için gündüzü uyuyarak geçirdi. Daha ilk geceden şatonun saatlerine alışmıştı. Uyandığında yine geceydi. Acıktığını fark eder etmez dibindeki yemeği gördü. Gerçekten uzun zamandır yemediği kadar güzel bir et yemeğiydi.
“acaba beni iyi besletip şişmanlatıp yerler mi?” gibi paranoyak düşünmekten de kendini alamadı. Birkaç gün Lilith ve Rasha’yı hiç görmedi. Acıktığında en güzel yemekler karşısına geliyordu. Bir gece yine uyandığın yerde oldukça rahat görünen bir döşek gördü. Belli ki iyi beslenmesinin yanında rahat etmesi de isteniyordu. Burası biraz hoşuna gitmeye başlamıştı. En azından azıcık yemek ve yatacak yer için günlerce örzün başında çekip sallamıyordu. Şikâyeti yoktu, şimdilik…
Ertesi gün Lilith onun durumunu öğrenmek için büyü odasına indi. Markus onu görünce sevindi. Kaç gündür insan yüzü görmemişti. Ama sevindiğini belli etmedi. Yine bağırarak;
“kaç gündür burada gün ışığı görmeden yalnız oturuyorum amacınız ne sizin?” Lilith gayet lakayt;
“gündüzleri uyuyorsun hem yoksa yatak rahat değil mi?” dedi. Markus;
“burada uzun süre kapalı kalamam.”
“nedenmiş o burada rahatsın yemeğin önünde, seni akşamlara kadar ateşin başında köle gibi çalıştırmıyorum, daha ne istiyorsun.”
“YAŞAMAK!! İnsan gibi, evcil hayvan gibi değil!!..” ama bu laflar Lilith’e sökmezdi. O kendini hep haklı çıkarmasını bilirdi;
“HAYIR!!.. sen köle gibi yaşamak istiyorsun!!... Tamam öyleyse bundan sonra kölemsin!”
Bu tartışmadan sağ çıkamayacağını anlayan Markus çareyi konuyu değiştirmekte buldu;
“hem ben senin adını bile bilmiyorum. Kimsin? Nesin? O kız kim? Neden garip şarkılar söyleyip kazandan ışıklar çıkarıyorsunuz?... Siz cadısınız değil mi?” Lilith yine sıkılsa da bu sorulardan kaçış olmadığını anlamıştı;
“Doğru tahmin biz cadıyızve büyü yaparız. Adım Lilith. Yanımdaki kız kardeşim Rasha. Tamam mı?!!..”
“demek o kardeşindi peki beni öldürür müsünüz?”
“canımızı sıkmazsam gül gibi yaşarsın burada…”
“sağ ol içim rahatladı. Işıklı gösteriden sonra öleceğimi sandım.”
Tam o sırada yukarıdan garip patırtılar geldi. Sanki birileri koşuşturup duruyordu. Lilith telaşla “hemen dönerim” dedi ve hızlı adımlarla gitti. Gürültüler onu şatonun büyük giriş kapısına götürdü. Rasha boynundan zinciri tasma yaptığı dört metrelik bir kurtadamı etrafındaki yaratıklara saldırmasın diye tutmaya çalışıyordu. Kurtadam bir pençe darbesiyle onlarca yaratığı yere serince Rasha onu kapatmaları gerektiğini söyledi. Fakat yaratık on metre yakınına kimseyi sokmuyordu. Lilith çevik bir hareketle hayvanın pençe darbesinden kaçarak karnına başparmağıyla dokundu. O anda kurt şimşeğin çakardığı ışıklarla beraber yere yıkıldı. Bayıldığında insan haline dönüştü. Rasha;
“OLAMAZ!!... bu aptal hayvanı çabuk götürün buradan!!...”
Rasha kurtadamlardan nefret ederdi. Ayrıca bu kurt adam sarışındı. Rasha bunu görünce ona tahammül edemeyerek hızla merdivenleri çıktı. Lilith bu adamın gücünden ve güzelliğinden çok etkilendi ve onu da koleksiyonuna katmaya karar verdi.
umarım beğenirsiniz tipik ortaçağ efsanelerinden yola çıktım ortaçağa dair her şey var çok uzun ama ikinci bölümü kısaltarak yazıcam merak etmein
yorum yorum
*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
seras ve kiki çok saolun canlarım ilk yorumlar gerçekten çok önemli böyle yeni hikayelerde beğenmenize sevindim
serasçım merak etme sessiz şeytanın yeni bölümünü şuan yazıorum bu hikaye yüzünden aksamaz çünkü bu hikaye zaten hazır çekmecemde duruyodu öyle eskiden fanfic nedir bilmezdim önceden yazmıştım bunu, allah yazdırmış diye koyuyım dedim xD
tekrar arigatooo ^-^
serasçım merak etme sessiz şeytanın yeni bölümünü şuan yazıorum bu hikaye yüzünden aksamaz çünkü bu hikaye zaten hazır çekmecemde duruyodu öyle eskiden fanfic nedir bilmezdim önceden yazmıştım bunu, allah yazdırmış diye koyuyım dedim xD
tekrar arigatooo ^-^
*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
vaays yeni hikaye çok güzel olmuş psiko*m severim böyle fantastik işleri xD
--Kamina-sama is love--
Deviantart: [Bağlantı]
Spoiler:
çok saol darkrainciim beğendiğine sevindim xD
*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
Ellerine sağlık... Bende çok etkilendim
Aklıma geldi...
Zamanında fantastik kurgu romanlara para yetistiremezdim... Daha sonra yazmaya karar verdim... Başladım ve 42. sayfada gördüm ki daha hikayenin giriş kısmını tamamlamıştım... (Bir ormanın girişinde...)
O zaman elimde ölüm kapısı serisi vardı... 7 cilt (o.O). Bir yazdığım word belgesine birde okuduğum kitaba baktım...
Ardından yazmayı bıraktım... Ölüm kapısı serisini bitirdikten sonra bir daha fantastik kurgu ile ilgili kitap almadım...
Tekrar burada benzer birşey okumak bir garip geldi..
Tekrar teşekkürler hikaye için...
Aklıma geldi...
Zamanında fantastik kurgu romanlara para yetistiremezdim... Daha sonra yazmaya karar verdim... Başladım ve 42. sayfada gördüm ki daha hikayenin giriş kısmını tamamlamıştım... (Bir ormanın girişinde...)
O zaman elimde ölüm kapısı serisi vardı... 7 cilt (o.O). Bir yazdığım word belgesine birde okuduğum kitaba baktım...
Ardından yazmayı bıraktım... Ölüm kapısı serisini bitirdikten sonra bir daha fantastik kurgu ile ilgili kitap almadım...
Tekrar burada benzer birşey okumak bir garip geldi..
Tekrar teşekkürler hikaye için...
Gerçekten girişi süper yapmışsın. Diyecek kelime bulamıyorum...
Okurken hiç yorulmadım. Aksine çok keyif aldım.
Bu tarz hikayeleri sevmesem de galiba bunu kıracaksın psico_mama....
Lilith'i gerçek bir cadı gibi canlandırabildim gözümde...
Yeni bölümü sabırsızlıkla bekliyorum...
Okurken hiç yorulmadım. Aksine çok keyif aldım.
Bu tarz hikayeleri sevmesem de galiba bunu kıracaksın psico_mama....
Lilith'i gerçek bir cadı gibi canlandırabildim gözümde...
Yeni bölümü sabırsızlıkla bekliyorum...
çook saoluun çok mutlu oldum en az 30 bölümü hazır yani okuyacaksanız sevmeye çalışın
Halbarad walla fantastik kitap çok severim ama okumam harry potter felam okudum ama okdr daha önce buna benzer birşey okuduğun için sana bu hikayeyi sevdirmek bana düşer merak etme bu kadarını okuduğuna değecek umarım bu arada lilith tam bi "cadı" buna emin olabilirsin xD
(bu arada imzana koptum )
mangaka çok sevindim yorumuna sana sevdirmeyi isterim bu tür hikayeleri gerçekten güzel oluyor hem tarihini bilmelidir insan mitolojik de olsa
xunlaiciim beni yine çok mutlu ettin merak etme bölümler hazır yarın yine koyarım bi yazması var nede olsa
bu arada sessiz şeytanıda yazıorum ama bu tüm zamanımı aldığı için onu yarın koyarım artık ama onunda yeni bölümünü yazmayı bitirdim sayılır
Halbarad walla fantastik kitap çok severim ama okumam harry potter felam okudum ama okdr daha önce buna benzer birşey okuduğun için sana bu hikayeyi sevdirmek bana düşer merak etme bu kadarını okuduğuna değecek umarım bu arada lilith tam bi "cadı" buna emin olabilirsin xD
(bu arada imzana koptum )
mangaka çok sevindim yorumuna sana sevdirmeyi isterim bu tür hikayeleri gerçekten güzel oluyor hem tarihini bilmelidir insan mitolojik de olsa
xunlaiciim beni yine çok mutlu ettin merak etme bölümler hazır yarın yine koyarım bi yazması var nede olsa
bu arada sessiz şeytanıda yazıorum ama bu tüm zamanımı aldığı için onu yarın koyarım artık ama onunda yeni bölümünü yazmayı bitirdim sayılır
*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
1. sayfa (Toplam 7 sayfa) [ 66 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |