BÜYÜ Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Çok güzel olmuş psicocuğum ama dediğim gibi betimlemelere biraz daha çalışmalısın canım. Büyü işlerinde çok yeteneklisin veya çok şey biliyorsun farketmez yazma da heyecan duyduğun için en verimli şeklinde yazamıyor olabilirsin bence Lilith'le Rasha'nın hangi büyüyü yapmak için kurtadamla Marcus'u esir tuttuğunu pek anlamadım orası da sır herhal Kutadamalrı pek sewmiyorum vampirler daha klas geliyor da bu kurtadam ilgimi çekti bakalım ne olacak dewamını bekliyorum canım
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
bu hikayeyi yazalı baya oluyor defterden geçiriyorum Markus ve kurt a gelince onların büyü durumlarında özel birşey yok zaten Rasha ve Lilith bu büyüleri düzenli olarak yapıyolar onların görevi sadece kan sağlamak... esir tutulmalarının nedenini de sanırım ilk bölümde belirttim ama ilerki bölümlerde daha iyi anlarsınız
bnde daha çok vampirleri severim ama burada kurtlar daha ön planda
bnde daha çok vampirleri severim ama burada kurtlar daha ön planda
*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
evet
*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
süper yazmışsın psico*-* takipçinim
Shana~ Arigatou!! :3
Spoiler:
my_dream_jeanne@hotmail.com
çok saol HaYaLiMjeanne hoş geldin
*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
hoşbuldum canım
Shana~ Arigatou!! :3
Spoiler:
my_dream_jeanne@hotmail.com
sende hoş geldin öyleyse Sewimlİ_HırsıZ çok sevindim en kısa zamanda koyucam yeni bölümü
*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
İŞTE YENİ BÖLÜM
3. BÖLÜM:
DOLUNAYIN AŞKI
Lilith için geçen dolunay oldukça bereketli geçmişti. Parmağını bile kıpırdatmadan yeni bir tutsağa sahip olmuştu ablası sayesinde ama bu yeni gelen bir bakıma geçici olduğu için yeni bir tane bulmak için köye inmeye karar verdi.
Saat daha gece yarısı değildi. Erken gidip daha yatmamış olan diğerlerinden daha genç birini bulmak istiyordu. Köyün ormana yakın bir kenar kısmında gece vakti gençler saklambaç oynuyordu. Bu saklambaç kızlı erkekli oynanırdı. Genelde saklanmak bahanesiyle çalılıkların arkasında cilveleşirlerdi. Lilith bunu biliyordu çünkü eskiden oda oynardı bu oyunu. Ağacın birine konup beklemeye başladı. Ebe çocuk saydı, aradı taradı ama birkaç kişiyi bir türlü bulamadı. Sonra onları aramaktan vaz geçti ve çocuklar yeni bir oyun kurmaya karar verdiler. Lilith insan formunda yanlarına gidip;
“bende oynayabilir miyim?” dedi. Başta birkaç kız itiraz etti ama sonra erkeklerin dediği oldu. Böyle güzel bir kıza nasıl hayır denilebilirdi ki… Lilith gözüne önceki oyundaki ebeyi kestirmişti. Omuzlarında siyah saçlı, mavi gözlü bir çocuktu, bebek gibi bir yüzü vardı. On altı yaşlarındaydı. Lilith oyuna girer girmez onu tutup;
“hadi beraber saklanalım” dedi. Çocukta habersiz kabul etti. Sonra beraber ormana daldılar. Çocuk az ilerdeki çalılıkların arkasına gizlenmek istedi ama Lilith kolundan tuttu ve;
“ormanın içine gidersek bizi bulamazlar” gülümsedi. Çocuğun köşeli jetonu düşünce ormanda ilerlemeye başladılar. Lilith çocuğun elinden tutmuş sürüklüyordu sonra sordu;
“senin adın ne?”
“Michael seninki?”
“Lilian”
“memnun oldum”
“bende”
İyice uzaklaştıklarına emin olunca Lilith Michael’i bir ağaca yasladı ve ateşli dudakları çocuğun vişne rengi dudaklarıyla buluştu. Uzunca bir süre öpüştükten sonra çocuk kendinden geçti.
Uyandığında biri onu tokatlıyordu. Gözlerini hafifçe araladı. İyi görmüyordu ama başında iki adam vardı. İri olan onu tokatladıktan sonra diğerine sordu;
“sence nasıl?”
“bıraksana yatsın işte orda belkide ölmüştür.”
“nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?”
“NE?! Bişey mi dedin, duyamadım”
“aaaaa!!!” Markus sinirlenince farkında olmadan hızlı bir şekilde vurdu Michael’a, Michael birden zıpladı;
“hey!” Markus hiç bişey olmamış gibi gülümseyerek Michael’a “merhaba” dedi. Michael birden ayaklandı;
“sizde kimsiniz? ben nerdeyim?” Markus onu sakinleştirmeye çalıştı;
“sakin ol açıklayacağız… artık nasıl olacaksa..”
Sonra çocuğa her şeyi anlattılar. Michael sayıklar gibi;
“o kız…” Markus da;
“o kız yaa o kız…”
“çok güzel öpüşüyor…” Markus afallamıştı. Voltaire;
“anlaşılan senin cadı bu çocuğu erkek yapmış” Michael kızardı;
“yok… sadece öpüştük.”
“bende bir şey sandım”
Tanışınca Michael’ın varlıklı bir lordun oğlu olduğu çıktı. Zaten kıyafetleri de pek güzeldi. Sonra Voltaire Markus’u çekip;
“babası aramaya çıkar mı acaba? Bu daha bir çocuk”
“bilmiyorum pek de güzel yazık olacak”
Birkaç gün sonra Lilith’in ballandıra ballandıra anlattığı çocuğu merak eden Rasha kurda rağmen odaya indi. Rasha odaya girince onu avlayanı tanıyan Voltaire içgüdüsel olarak karanlık bir köşeye sindi. Bir yandan da onu görmeye çalışıyordu. Rasha seslendi;
“Michael öne çık!” Michael adeta süzülür gibi ürkekçe parmaklıklara yaklaştı. Rasha çocuğun çenesini yakaladı. Kafasını sağa sola yukarıya kaldırıp inceledi ardından hiçbir şey söylemeden gitti. Markus;
“neydi bu şimdi!” o sırada Michael hala Rasha’nın gittiği yöne bakıyordu;
“ne güzel kız..” Markus atıldı. Çocuk nerde olduğunun farkında değildi heralde!;
“o Lilith’in ablası ondan iki kat daha kötüdür, hiç ağzının suları akmasın yüzüne bakmaz!”
Ertesi gece Rasha kışkırtıcı kırmızı elbisesiyle bir iblis heykelinin önünde dans ediyordu. Kırmızı elbisenin etekleri savruluyor mum ışığında bir gül yaprağı görünümünü alıyordu;
“kötülüklerin imparatoru, güçlen ve yüksel bir sadık kulların büyülerimizle sana hizmet ediyoruz sende bizi karanlığının gücünden mahrum bırakma.”
Etraftaki mumlar titriyor, odadaki ışık azalıp artıyordu. Birden iblis heykelinin altındaki büyük mumların ateşi büyüdü ve bütün heykeli kapladı. Rasha dansına devam etti. Sonra sihirli sözcükler söyleyerek;
“yaptığımız büyülerin adanmışlığının kanıtı olarak sana kanımı veriyorum.”
Sonra bileğini keserek iblisin ayakları dibinde yanan mumlara damlattı. Ateş parladı. Sonra birden bütün mumlarla beraber söndü. Şimdi oda kapkaranlıktı…
Rasha ve Lilith bir odada buluştular burası şatonun en güzel odasıydı. Tam ortasında kuş banyosuna benzeyen küçük bir havuz vardı. Havuzun etrafını aldılar. Son zamanlarda cadılar aleminde çok konuşulan iki gencin aşkını izleyeceklerdi. Bu aşıklar bir iblisi sevgilerinin gücüyle yeniyorlardı. Hikayenin sonunda çift evlendi. Rasha daha hikaye bitmeden;
“buna tahammül edemeyeceğim. Nasıl oluyor da kötülük ne kadar büyük olursa o kadar küçük iyiliklerle yenilebiliyor. Çok saçma bu zayıf insanların palavrası. Hıh.”
O sırada Lilith çiftlerin evlendiği sahneyi izledi.
“ama şuna bak Rasha insanların aşk dedikleri şey bunu yapabiliyorsa gerçekten güçlü ve muhteşem olmalı. Acaba şu aşk nasıl bir şey…iblis hayatı kadar sonsuz mudur acaba..” Rasha sinirle;
“emin ol güçlü değil, sonsuz değil, muhteşemde değil ve sen bir cadı olarak asla bu saçma şeyi yaşayamazsın. Dedim ya bu insanların palavrası ne olduğunu unutma!” dedi ve hışımla odadan çıktı. Ama Lilith hala hikayenin etkisindeydi. Pencereye yaklaştı;
“acaba bende bir gün aşık olabilir miyim?”
Tam o sırada dolunayda küçük bir ışık parladı. Bunu gören Lilith;
“ben sana mı aşığım acaba?… sanırım bunu asla bilemeyeceğim.”
yavaş ilerliyor biliyorum ama bn fanficten bi haber olduğum zamanlar kitap olarak yazmıştım bunu ondan yani umarım sıkılmazsınız gecikme içinde üzgünüm bilgsyrımda bozukluk var birden kapanıyor uzun süre kullanamıyorum
yorumlarınızı bekliyorum
3. BÖLÜM:
DOLUNAYIN AŞKI
Lilith için geçen dolunay oldukça bereketli geçmişti. Parmağını bile kıpırdatmadan yeni bir tutsağa sahip olmuştu ablası sayesinde ama bu yeni gelen bir bakıma geçici olduğu için yeni bir tane bulmak için köye inmeye karar verdi.
Saat daha gece yarısı değildi. Erken gidip daha yatmamış olan diğerlerinden daha genç birini bulmak istiyordu. Köyün ormana yakın bir kenar kısmında gece vakti gençler saklambaç oynuyordu. Bu saklambaç kızlı erkekli oynanırdı. Genelde saklanmak bahanesiyle çalılıkların arkasında cilveleşirlerdi. Lilith bunu biliyordu çünkü eskiden oda oynardı bu oyunu. Ağacın birine konup beklemeye başladı. Ebe çocuk saydı, aradı taradı ama birkaç kişiyi bir türlü bulamadı. Sonra onları aramaktan vaz geçti ve çocuklar yeni bir oyun kurmaya karar verdiler. Lilith insan formunda yanlarına gidip;
“bende oynayabilir miyim?” dedi. Başta birkaç kız itiraz etti ama sonra erkeklerin dediği oldu. Böyle güzel bir kıza nasıl hayır denilebilirdi ki… Lilith gözüne önceki oyundaki ebeyi kestirmişti. Omuzlarında siyah saçlı, mavi gözlü bir çocuktu, bebek gibi bir yüzü vardı. On altı yaşlarındaydı. Lilith oyuna girer girmez onu tutup;
“hadi beraber saklanalım” dedi. Çocukta habersiz kabul etti. Sonra beraber ormana daldılar. Çocuk az ilerdeki çalılıkların arkasına gizlenmek istedi ama Lilith kolundan tuttu ve;
“ormanın içine gidersek bizi bulamazlar” gülümsedi. Çocuğun köşeli jetonu düşünce ormanda ilerlemeye başladılar. Lilith çocuğun elinden tutmuş sürüklüyordu sonra sordu;
“senin adın ne?”
“Michael seninki?”
“Lilian”
“memnun oldum”
“bende”
İyice uzaklaştıklarına emin olunca Lilith Michael’i bir ağaca yasladı ve ateşli dudakları çocuğun vişne rengi dudaklarıyla buluştu. Uzunca bir süre öpüştükten sonra çocuk kendinden geçti.
Uyandığında biri onu tokatlıyordu. Gözlerini hafifçe araladı. İyi görmüyordu ama başında iki adam vardı. İri olan onu tokatladıktan sonra diğerine sordu;
“sence nasıl?”
“bıraksana yatsın işte orda belkide ölmüştür.”
“nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?”
“NE?! Bişey mi dedin, duyamadım”
“aaaaa!!!” Markus sinirlenince farkında olmadan hızlı bir şekilde vurdu Michael’a, Michael birden zıpladı;
“hey!” Markus hiç bişey olmamış gibi gülümseyerek Michael’a “merhaba” dedi. Michael birden ayaklandı;
“sizde kimsiniz? ben nerdeyim?” Markus onu sakinleştirmeye çalıştı;
“sakin ol açıklayacağız… artık nasıl olacaksa..”
Sonra çocuğa her şeyi anlattılar. Michael sayıklar gibi;
“o kız…” Markus da;
“o kız yaa o kız…”
“çok güzel öpüşüyor…” Markus afallamıştı. Voltaire;
“anlaşılan senin cadı bu çocuğu erkek yapmış” Michael kızardı;
“yok… sadece öpüştük.”
“bende bir şey sandım”
Tanışınca Michael’ın varlıklı bir lordun oğlu olduğu çıktı. Zaten kıyafetleri de pek güzeldi. Sonra Voltaire Markus’u çekip;
“babası aramaya çıkar mı acaba? Bu daha bir çocuk”
“bilmiyorum pek de güzel yazık olacak”
Birkaç gün sonra Lilith’in ballandıra ballandıra anlattığı çocuğu merak eden Rasha kurda rağmen odaya indi. Rasha odaya girince onu avlayanı tanıyan Voltaire içgüdüsel olarak karanlık bir köşeye sindi. Bir yandan da onu görmeye çalışıyordu. Rasha seslendi;
“Michael öne çık!” Michael adeta süzülür gibi ürkekçe parmaklıklara yaklaştı. Rasha çocuğun çenesini yakaladı. Kafasını sağa sola yukarıya kaldırıp inceledi ardından hiçbir şey söylemeden gitti. Markus;
“neydi bu şimdi!” o sırada Michael hala Rasha’nın gittiği yöne bakıyordu;
“ne güzel kız..” Markus atıldı. Çocuk nerde olduğunun farkında değildi heralde!;
“o Lilith’in ablası ondan iki kat daha kötüdür, hiç ağzının suları akmasın yüzüne bakmaz!”
Ertesi gece Rasha kışkırtıcı kırmızı elbisesiyle bir iblis heykelinin önünde dans ediyordu. Kırmızı elbisenin etekleri savruluyor mum ışığında bir gül yaprağı görünümünü alıyordu;
“kötülüklerin imparatoru, güçlen ve yüksel bir sadık kulların büyülerimizle sana hizmet ediyoruz sende bizi karanlığının gücünden mahrum bırakma.”
Etraftaki mumlar titriyor, odadaki ışık azalıp artıyordu. Birden iblis heykelinin altındaki büyük mumların ateşi büyüdü ve bütün heykeli kapladı. Rasha dansına devam etti. Sonra sihirli sözcükler söyleyerek;
“yaptığımız büyülerin adanmışlığının kanıtı olarak sana kanımı veriyorum.”
Sonra bileğini keserek iblisin ayakları dibinde yanan mumlara damlattı. Ateş parladı. Sonra birden bütün mumlarla beraber söndü. Şimdi oda kapkaranlıktı…
Rasha ve Lilith bir odada buluştular burası şatonun en güzel odasıydı. Tam ortasında kuş banyosuna benzeyen küçük bir havuz vardı. Havuzun etrafını aldılar. Son zamanlarda cadılar aleminde çok konuşulan iki gencin aşkını izleyeceklerdi. Bu aşıklar bir iblisi sevgilerinin gücüyle yeniyorlardı. Hikayenin sonunda çift evlendi. Rasha daha hikaye bitmeden;
“buna tahammül edemeyeceğim. Nasıl oluyor da kötülük ne kadar büyük olursa o kadar küçük iyiliklerle yenilebiliyor. Çok saçma bu zayıf insanların palavrası. Hıh.”
O sırada Lilith çiftlerin evlendiği sahneyi izledi.
“ama şuna bak Rasha insanların aşk dedikleri şey bunu yapabiliyorsa gerçekten güçlü ve muhteşem olmalı. Acaba şu aşk nasıl bir şey…iblis hayatı kadar sonsuz mudur acaba..” Rasha sinirle;
“emin ol güçlü değil, sonsuz değil, muhteşemde değil ve sen bir cadı olarak asla bu saçma şeyi yaşayamazsın. Dedim ya bu insanların palavrası ne olduğunu unutma!” dedi ve hışımla odadan çıktı. Ama Lilith hala hikayenin etkisindeydi. Pencereye yaklaştı;
“acaba bende bir gün aşık olabilir miyim?”
Tam o sırada dolunayda küçük bir ışık parladı. Bunu gören Lilith;
“ben sana mı aşığım acaba?… sanırım bunu asla bilemeyeceğim.”
yavaş ilerliyor biliyorum ama bn fanficten bi haber olduğum zamanlar kitap olarak yazmıştım bunu ondan yani umarım sıkılmazsınız gecikme içinde üzgünüm bilgsyrımda bozukluk var birden kapanıyor uzun süre kullanamıyorum
yorumlarınızı bekliyorum
*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
3. sayfa (Toplam 7 sayfa) [ 66 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |