BÜYÜ Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, Sonraki |
Yazar
Mesaj
sailor maron gecikmeyi sorun etmem merak etme zahmet edip yazman bile incelik +15 olyaına gelince haklısın bnde öyle düşünüorum +15lik bir durum kesinlikle yok ama bn bu konuda biraz hassas davrandım başta iblis işine ilerde anlıcaksın gençlerin akibetlerini tabii
xunlaiciim çok sağol hikayelerimin orjinal olmasını istiorum bunu başarabiliyosam ne güzel çok mutlu ettin beni o çocuk aslında salak değilde daha çok küçük biliosun eski zamanlarda bizim yaşımızda olanlar yine bizim kadr akıllı değildi dönemin şartları itibariyle xD
yeni bölümlere gelince koymayı çok istiyorum ama bilgsyr zart die kapanıo ondan ama yinede uğraşıyorum
xunlaiciim çok sağol hikayelerimin orjinal olmasını istiorum bunu başarabiliyosam ne güzel çok mutlu ettin beni o çocuk aslında salak değilde daha çok küçük biliosun eski zamanlarda bizim yaşımızda olanlar yine bizim kadr akıllı değildi dönemin şartları itibariyle xD
yeni bölümlere gelince koymayı çok istiyorum ama bilgsyr zart die kapanıo ondan ama yinede uğraşıyorum
*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
Hehe bende okudum.
Assolist gibi hep son yazan ben oluyorum galiba neyse.
Fantastik hikayeleri iyi kıvırıyorsun Psico,ikinci hikayende bunu anlamış bulunuyorum artık Bir de ne olacak o gençlerin sonu merak ediyorum doğrusu.Bak birlikten kuvvet doğar,bunlar isyan çıkarmasın zindanda dikkat et XD
Assolist gibi hep son yazan ben oluyorum galiba neyse.
Fantastik hikayeleri iyi kıvırıyorsun Psico,ikinci hikayende bunu anlamış bulunuyorum artık Bir de ne olacak o gençlerin sonu merak ediyorum doğrusu.Bak birlikten kuvvet doğar,bunlar isyan çıkarmasın zindanda dikkat et XD
çook saol hiza*mm önemli değil sen oku yeter
gençlere gelince bilemem olabilir
gençlere gelince bilemem olabilir
*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
hobaleeey ^-^
uzun bir aradan sonra yeni bölüm hadi hayırlı olsun xD
4.BÖLÜM
YAMAN SAVAŞÇI
Rasha odasına gidip kapıyı çarpmıştı.
“aşkmış, saçma!”
Tam yatağına oturmuşken sihirli küresi parlayarak havalandı. Rasha Lilith’in yanına koştu.
“Lilith geliyor, yakında çok yakında” Lilith kardeşi adına çok sevinmişti;
“sonunda “ iki kardeş birbirine gülümsedi.
Ertesi gece bir yaratık çığlığı duyuldu. Markus, Voltaire ve Michael yerlerinden zıpladılar. Lilith ve Rasha’da sesleri duymuştu. Hemen büyük balkona çıktılar buradan şatonunun önü ve her yer görünüyordu. Aşağıda bir atlı vardı. Ok tabancasıyla şatonun koruyucuları gorgoylelere saldırıyordu. Rasha görür görmez adamın vampir ve diğer şeytani varlıkları öldüren bir avcı olduğunu anladı. Lilith’ê
“bu avcılar yaman olur gorgoyle lerimiz değerli trolleri ve harpyleri yolla”
Lilith söyleneni yaptı ama onu öldürmemelerini emretti. Kendini şanslı saymıştı. Onuda koleksiyonuna katacaktı. Rasha’nın da dediği gibi adam yamandı ama tek başına başaramazdı. Bunun basit bir cadı şatosu olduğunu sanmıştı. Gorgoyleler değil ama troller ve harpyler haçtan etkilenmezdi. Hazırlıksız yakalanmıştı. Aksine bu şato çok iyi korunuyordu. Çünkü Lilith ve Rasha basit cadılar değildi. Direk şeytana bağlı büyülerini sadece kötülük için kullanan sadık hizmetkârlardı. Güçlü bağlantıları vardı. Gerçi bunun için çok şey feda etmişlerdi, ama onlara göre buna deymişti.
Sonunda bu karanlık güçlere dayanamayan savaşçı canlı olarak yakalandı. Lilith onun hemen hücreye kapatılmasını emretti. Rasha bunu duyunca itiraz etti;
“o çok güçlü bir savaşçı onu şatonun içine alarak intihar mı etmek istiyorsun?”
Lilith kararlıydı;
“ben büyü odasını büyülerle kontrol altına alırım kuş uçmaz merak etme” deyince Rasha kabul etti.
Hücrelerine birinin daha geldiğini gören gençler ayağa kalktı. Yaratıklar adamı içeri bırakıp gittiler. Michael şaşkın;
“şu üstündeki kıyafetlere bakın şövalye gibi” Markus’ta onayladı;
“evet galiba şatoya saldırıyordu. O yaratık çığlıklarının sebebi anlaşılıyor”
O anda Voltaire’in kafasında bir şimşek çaktı. Bu adamları tanıyordu. Onlar vampir avlarlardı. Tabi aynı zamanda kurtadamları da. Köylüler bu adamları parayla tutar, insanları rahatsız eden yaratıkları öldürtürlerdi. Çok güçlü ve zeki olmalıydı bu adam. Onun sayesinde bu kafesten kaçabilirdi. Şimdi tek ihtiyacı olan bir isyandı.
Adam birkaç saat sonra uyandı.
“hey bakın uyanıyor” dedi Michael. Adam başını tutarak doğrulmaya çalışıyordu;
“nerdeyim ben?” Michael adamın sözlerini duyunca;
“sakin ol açıklayacağız” dedi. O anda adam yerinden zıpladı ve parmaklıklara yapıştı. Markus;
“sakin ol!... yaralısın, hem bu demirler çok sağlam boşuna gücünü harcama” Markus adamı zorla oturttu.
“şimdi hizmetkarlardan biri gelip yaralarını sarar, burada güvendesin” adam sağ koluna sıkı sıkı yapışmıştı. Belli ki kolu ağır yaralanmıştı. Boş bir noktaya konsantre oldu;
“burası o cadıların şatosu onları öldürmeliyim, çıkmam gerek” dedi. Michael üzgün;
“maalesef onlar çok güçlü garip büyüleri var. Sense sadece bir insansın, nasıl kafa tutacaksın onlara?” dedi. Markus katıldı;
“hem biz neredeyse her yolu denedik” az sonra yaratık geldi. Adam biraz telaşlandıysa da Michael ve Markus onu sakinleştirdi. Yaratık onun yaralarını tek tek sardı. Tam o sırada beklenmeyen bir hareketle garip adam yaratığın üzerine atladı. Ama yaratık göründüğünden güçlüydü ve onu bir büyü darbesiyle kafesin diğer yanına savurdu. Yaratık hiçbir şey olmamış gibi çıkıp gitti. Michael ve Markus adamı yerden kaldırdılar. Markus adama;
“sen aklını mı kaçırdın? O yaratıkların büyüleri var hem yaralısın, zaten tek başına koca şatoya saldırmandan belli biraz kaçık olduğun” dedi. Adam düşünceli düşünceli, bir yere gözünü daldırdıktan sonra;
“ama bu tür vahşi orman orklarının büyüleri olmaz, bu şato nasıl bir şeytani gücün etkisinde böyle” dedi. Voltaire tahmininde yanılmamıştı. Bu genç oldukça bilgiliydi. Sonunda harekete geçmeye karar verdi. Savaşçının yanına gitti.
“senin adın ne avcı?”
“Leopold” Michael birden atıldı;
“benimki de Michael”
“bende Markus”
“Voltaire”
“memnun oldum geldiğimde biraz kötüydüm, kaçmadan önce burada biraz dinlensem iyi olacak sanırım. Kolumu o yaratıkların birinden zor kurtardım.” Michael merakla;
“hangi yaratıklar hani şu bağıranlar mı?”
“evet gorgoyleler gerçekten büyükler ama haça karşı dayanıksızlar, ama şu troller ve bilmediğim garip kuş gibi yaratıklar haçtan etkilenmiyor.” Leopold genç olmasına karşı baya bilgili gibi görünüyordu. Tavırları kendine oldukça fazla güvendiğini gösteriyordu. Michael ona hayran kalmıştı. Voltaire’in de kaçma umutları iyice artıyordu. Leopold dağınık kahverengi saçlı karizmatik bir çocuktu. Savaş kıyafeti içinde oldukça etkileyici görünüyordu. Yirmi iki yaşındaydı henüz, ama oldukça uzun bir boya ve geniş omuzlara sahipti.
İyice yorgun düşünce herkes uyudu. Voltaire hariç. Zaten o genelde az uyurdu. Ne zaman kapana kısıldığını hissetse aynı kabus dönüp dururdu uykusunda. Daha 17 yaşındayken çok sevdiği karlarından nasıl ayrı düştüğünü hatırladı. Güzel ülkesinde yaşarken bir yaratık olduğu için onu ülkesinden kovduklarını, sonra ilk aşkının nasıl köylülerle onu kovaladığını hatırladı. Ailesini öldürmüşlerdi. Günlerce ormanda ağlamıştı. Aç kalmıştı. Ama sonra avlanmayı, güçlü olmayı öğrenmişti. O günden sonra bir kez bile ağlamadı. Şimdi ise özgürce yaşadığı ormandan, tek ailesinden mahrum kalmıştı ve şimdi uyumak istemiyordu. Çünkü anılarının uykusunda onu rahat bırakmayacağını biliyordu. tam düşüncelere dalmışken omzundaki elle irkildi. Bu Leopold’tu;
“neden uyumuyorsun canını sıkan bir şey mi var?” Voltaire ilgisiz davranarak;
“sadece uyumak istemedim o kadar” dedi. Leopold imalı bir sesle;
“evini özledin sanırım” Voltaire birden Leopold’a döndü. Gözleri kısarak;
“ne zamandır biliyorsun?”dedi. Leopold kendinden emin;
“ilk gördüğüm andan beri. Türünün kusursuz bir örneğisin bir lupus olduğun her halinden belli.”
“lupus mu oda ne?”
“doğuştan kurtadam, safkan yani”
“lupus olmak iyi bir şey mi?”
“oldukça, senin gibilerin arasında saygı görürsün”
“benim gibiler mi?”
“evet kurtlar beraber 10-15 kişilik klanlar halinde yaşarlar, küçük bir örgüt gibi yani, ama sanırım sen senin gibilerin arasına pek karışmamışsın, ben bile insan halimle kurtadamları senden iyi tanıyorum”
“ben yalnız avlanırım”
“biliyor musun? Hiç insan halindeki bir kurtadama bu kadar yakın olmamıştım. Açıkçası bize insankende oldukça vahşi olduğunuz söylenmişti.”
“öyleyiz aslında, ama sadece birisi canımızı sıkarsa… üstüne alınma” Leopold hafifçe gülümsedi;
“alınmam”
Leopold ve Voltaire kurt adamlar hakkında uzunca bir süre konuştular. Voltaire daha önce kendi gibi bir kurt adamla karşılaşmadığından Leopold’un söylediği birçok şeyi ilk kez duyuyordu. Leopold sonunda;
“kadınları baştan çıkarmak gibi bir yeteneğin olduğunu da mı bilmiyorsun, halbuki kendin gibi bir kurtadamı görmüş olman gerekir. Yani dolunay da kurtlar dövüşürler, bölge kavgası için, illa karşılaşmışsındır.”
“aslında olabilir. Bazen uyandığımda yanımda paramparça cesetler bulduğum olmuştu. Sanırım onlarla dövüşmüştüm. Ama insan halinde bir kurtla hiç tanışmadım.”
“evet bu mümkün. Kurtlar kimliklerini wamfarlardan iyi saklarlar çünkü gündüzde yürüyebiliyorlar.”
“evet ben insanlar arasında rahatça dolaşabiliyorum. Şu ikisi şüphelenmedi bile.”
“peki dolunay da ne olacak. Senin iriliğinde biri dönüştüğünde en az 5 metre eder. Kurtadamların elinden teke tek karşılaşmada bir vampir bile kurtulamaz. Bizim şansımız sıfırın altında.”
“merak etme cadılar bunu halleder. Geçen sefer buraya ilk geldiğimde bana bir ilaç verdiler sonra bir daha dönüşmedim.”
“heralde, Markus burada size çok iyi baktıklarını söyledi.”
“evet öyle”
“ama anlamıyorum sizi buraya sadece kanlarınız için mi alıyorlar?”
“açıkçası ben bunun doğru olduğunu sanmıyorum, eğer böyle olsaydı pekala burada bir kadında olabilirdi.”
“yani cadılar kendileri için erkek topluyor diyorsun.”
“evet. Siyah saçlı cadı Michael ve Markus’u çeşitli numaralarla kandırmış. Benide dolunayda diğer cadı avladı. Sende kendin geldin ama yakışıklı olduğun için seni buraya aldılar.”
“haklısın galiba”
“gerçi şu ana kadar bir şey görmedim ama, her an olabilir.”
“olmaz ben böyle kalamam, buradan kaçmamız lazım, iyi bir plan ve ortak çalışmayla başarabiliriz.”
“ben senin yanındayım” Leopold ve Voltairekısa bir süre kaçış planlarından konuşup yattılar. Ertesi gün planlarını Michael ve Markus’a da anlatacaklardı.
uzun bir aradan sonra yeni bölüm hadi hayırlı olsun xD
4.BÖLÜM
YAMAN SAVAŞÇI
Rasha odasına gidip kapıyı çarpmıştı.
“aşkmış, saçma!”
Tam yatağına oturmuşken sihirli küresi parlayarak havalandı. Rasha Lilith’in yanına koştu.
“Lilith geliyor, yakında çok yakında” Lilith kardeşi adına çok sevinmişti;
“sonunda “ iki kardeş birbirine gülümsedi.
Ertesi gece bir yaratık çığlığı duyuldu. Markus, Voltaire ve Michael yerlerinden zıpladılar. Lilith ve Rasha’da sesleri duymuştu. Hemen büyük balkona çıktılar buradan şatonunun önü ve her yer görünüyordu. Aşağıda bir atlı vardı. Ok tabancasıyla şatonun koruyucuları gorgoylelere saldırıyordu. Rasha görür görmez adamın vampir ve diğer şeytani varlıkları öldüren bir avcı olduğunu anladı. Lilith’ê
“bu avcılar yaman olur gorgoyle lerimiz değerli trolleri ve harpyleri yolla”
Lilith söyleneni yaptı ama onu öldürmemelerini emretti. Kendini şanslı saymıştı. Onuda koleksiyonuna katacaktı. Rasha’nın da dediği gibi adam yamandı ama tek başına başaramazdı. Bunun basit bir cadı şatosu olduğunu sanmıştı. Gorgoyleler değil ama troller ve harpyler haçtan etkilenmezdi. Hazırlıksız yakalanmıştı. Aksine bu şato çok iyi korunuyordu. Çünkü Lilith ve Rasha basit cadılar değildi. Direk şeytana bağlı büyülerini sadece kötülük için kullanan sadık hizmetkârlardı. Güçlü bağlantıları vardı. Gerçi bunun için çok şey feda etmişlerdi, ama onlara göre buna deymişti.
Sonunda bu karanlık güçlere dayanamayan savaşçı canlı olarak yakalandı. Lilith onun hemen hücreye kapatılmasını emretti. Rasha bunu duyunca itiraz etti;
“o çok güçlü bir savaşçı onu şatonun içine alarak intihar mı etmek istiyorsun?”
Lilith kararlıydı;
“ben büyü odasını büyülerle kontrol altına alırım kuş uçmaz merak etme” deyince Rasha kabul etti.
Hücrelerine birinin daha geldiğini gören gençler ayağa kalktı. Yaratıklar adamı içeri bırakıp gittiler. Michael şaşkın;
“şu üstündeki kıyafetlere bakın şövalye gibi” Markus’ta onayladı;
“evet galiba şatoya saldırıyordu. O yaratık çığlıklarının sebebi anlaşılıyor”
O anda Voltaire’in kafasında bir şimşek çaktı. Bu adamları tanıyordu. Onlar vampir avlarlardı. Tabi aynı zamanda kurtadamları da. Köylüler bu adamları parayla tutar, insanları rahatsız eden yaratıkları öldürtürlerdi. Çok güçlü ve zeki olmalıydı bu adam. Onun sayesinde bu kafesten kaçabilirdi. Şimdi tek ihtiyacı olan bir isyandı.
Adam birkaç saat sonra uyandı.
“hey bakın uyanıyor” dedi Michael. Adam başını tutarak doğrulmaya çalışıyordu;
“nerdeyim ben?” Michael adamın sözlerini duyunca;
“sakin ol açıklayacağız” dedi. O anda adam yerinden zıpladı ve parmaklıklara yapıştı. Markus;
“sakin ol!... yaralısın, hem bu demirler çok sağlam boşuna gücünü harcama” Markus adamı zorla oturttu.
“şimdi hizmetkarlardan biri gelip yaralarını sarar, burada güvendesin” adam sağ koluna sıkı sıkı yapışmıştı. Belli ki kolu ağır yaralanmıştı. Boş bir noktaya konsantre oldu;
“burası o cadıların şatosu onları öldürmeliyim, çıkmam gerek” dedi. Michael üzgün;
“maalesef onlar çok güçlü garip büyüleri var. Sense sadece bir insansın, nasıl kafa tutacaksın onlara?” dedi. Markus katıldı;
“hem biz neredeyse her yolu denedik” az sonra yaratık geldi. Adam biraz telaşlandıysa da Michael ve Markus onu sakinleştirdi. Yaratık onun yaralarını tek tek sardı. Tam o sırada beklenmeyen bir hareketle garip adam yaratığın üzerine atladı. Ama yaratık göründüğünden güçlüydü ve onu bir büyü darbesiyle kafesin diğer yanına savurdu. Yaratık hiçbir şey olmamış gibi çıkıp gitti. Michael ve Markus adamı yerden kaldırdılar. Markus adama;
“sen aklını mı kaçırdın? O yaratıkların büyüleri var hem yaralısın, zaten tek başına koca şatoya saldırmandan belli biraz kaçık olduğun” dedi. Adam düşünceli düşünceli, bir yere gözünü daldırdıktan sonra;
“ama bu tür vahşi orman orklarının büyüleri olmaz, bu şato nasıl bir şeytani gücün etkisinde böyle” dedi. Voltaire tahmininde yanılmamıştı. Bu genç oldukça bilgiliydi. Sonunda harekete geçmeye karar verdi. Savaşçının yanına gitti.
“senin adın ne avcı?”
“Leopold” Michael birden atıldı;
“benimki de Michael”
“bende Markus”
“Voltaire”
“memnun oldum geldiğimde biraz kötüydüm, kaçmadan önce burada biraz dinlensem iyi olacak sanırım. Kolumu o yaratıkların birinden zor kurtardım.” Michael merakla;
“hangi yaratıklar hani şu bağıranlar mı?”
“evet gorgoyleler gerçekten büyükler ama haça karşı dayanıksızlar, ama şu troller ve bilmediğim garip kuş gibi yaratıklar haçtan etkilenmiyor.” Leopold genç olmasına karşı baya bilgili gibi görünüyordu. Tavırları kendine oldukça fazla güvendiğini gösteriyordu. Michael ona hayran kalmıştı. Voltaire’in de kaçma umutları iyice artıyordu. Leopold dağınık kahverengi saçlı karizmatik bir çocuktu. Savaş kıyafeti içinde oldukça etkileyici görünüyordu. Yirmi iki yaşındaydı henüz, ama oldukça uzun bir boya ve geniş omuzlara sahipti.
İyice yorgun düşünce herkes uyudu. Voltaire hariç. Zaten o genelde az uyurdu. Ne zaman kapana kısıldığını hissetse aynı kabus dönüp dururdu uykusunda. Daha 17 yaşındayken çok sevdiği karlarından nasıl ayrı düştüğünü hatırladı. Güzel ülkesinde yaşarken bir yaratık olduğu için onu ülkesinden kovduklarını, sonra ilk aşkının nasıl köylülerle onu kovaladığını hatırladı. Ailesini öldürmüşlerdi. Günlerce ormanda ağlamıştı. Aç kalmıştı. Ama sonra avlanmayı, güçlü olmayı öğrenmişti. O günden sonra bir kez bile ağlamadı. Şimdi ise özgürce yaşadığı ormandan, tek ailesinden mahrum kalmıştı ve şimdi uyumak istemiyordu. Çünkü anılarının uykusunda onu rahat bırakmayacağını biliyordu. tam düşüncelere dalmışken omzundaki elle irkildi. Bu Leopold’tu;
“neden uyumuyorsun canını sıkan bir şey mi var?” Voltaire ilgisiz davranarak;
“sadece uyumak istemedim o kadar” dedi. Leopold imalı bir sesle;
“evini özledin sanırım” Voltaire birden Leopold’a döndü. Gözleri kısarak;
“ne zamandır biliyorsun?”dedi. Leopold kendinden emin;
“ilk gördüğüm andan beri. Türünün kusursuz bir örneğisin bir lupus olduğun her halinden belli.”
“lupus mu oda ne?”
“doğuştan kurtadam, safkan yani”
“lupus olmak iyi bir şey mi?”
“oldukça, senin gibilerin arasında saygı görürsün”
“benim gibiler mi?”
“evet kurtlar beraber 10-15 kişilik klanlar halinde yaşarlar, küçük bir örgüt gibi yani, ama sanırım sen senin gibilerin arasına pek karışmamışsın, ben bile insan halimle kurtadamları senden iyi tanıyorum”
“ben yalnız avlanırım”
“biliyor musun? Hiç insan halindeki bir kurtadama bu kadar yakın olmamıştım. Açıkçası bize insankende oldukça vahşi olduğunuz söylenmişti.”
“öyleyiz aslında, ama sadece birisi canımızı sıkarsa… üstüne alınma” Leopold hafifçe gülümsedi;
“alınmam”
Leopold ve Voltaire kurt adamlar hakkında uzunca bir süre konuştular. Voltaire daha önce kendi gibi bir kurt adamla karşılaşmadığından Leopold’un söylediği birçok şeyi ilk kez duyuyordu. Leopold sonunda;
“kadınları baştan çıkarmak gibi bir yeteneğin olduğunu da mı bilmiyorsun, halbuki kendin gibi bir kurtadamı görmüş olman gerekir. Yani dolunay da kurtlar dövüşürler, bölge kavgası için, illa karşılaşmışsındır.”
“aslında olabilir. Bazen uyandığımda yanımda paramparça cesetler bulduğum olmuştu. Sanırım onlarla dövüşmüştüm. Ama insan halinde bir kurtla hiç tanışmadım.”
“evet bu mümkün. Kurtlar kimliklerini wamfarlardan iyi saklarlar çünkü gündüzde yürüyebiliyorlar.”
“evet ben insanlar arasında rahatça dolaşabiliyorum. Şu ikisi şüphelenmedi bile.”
“peki dolunay da ne olacak. Senin iriliğinde biri dönüştüğünde en az 5 metre eder. Kurtadamların elinden teke tek karşılaşmada bir vampir bile kurtulamaz. Bizim şansımız sıfırın altında.”
“merak etme cadılar bunu halleder. Geçen sefer buraya ilk geldiğimde bana bir ilaç verdiler sonra bir daha dönüşmedim.”
“heralde, Markus burada size çok iyi baktıklarını söyledi.”
“evet öyle”
“ama anlamıyorum sizi buraya sadece kanlarınız için mi alıyorlar?”
“açıkçası ben bunun doğru olduğunu sanmıyorum, eğer böyle olsaydı pekala burada bir kadında olabilirdi.”
“yani cadılar kendileri için erkek topluyor diyorsun.”
“evet. Siyah saçlı cadı Michael ve Markus’u çeşitli numaralarla kandırmış. Benide dolunayda diğer cadı avladı. Sende kendin geldin ama yakışıklı olduğun için seni buraya aldılar.”
“haklısın galiba”
“gerçi şu ana kadar bir şey görmedim ama, her an olabilir.”
“olmaz ben böyle kalamam, buradan kaçmamız lazım, iyi bir plan ve ortak çalışmayla başarabiliriz.”
“ben senin yanındayım” Leopold ve Voltairekısa bir süre kaçış planlarından konuşup yattılar. Ertesi gün planlarını Michael ve Markus’a da anlatacaklardı.
*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
İlk yorum benden....
Yine çok güzeldi. Özellikle savaşçı isimlerin çok hoştu.
Demek Voltaire'yi Rasha avlamış...
Bir de Leopod eklendi.... Dört kişi oldular ya.....
Neyse çoğaldıkça kaçmak akıllarına geldi nihayet.
Hepsi iyi hoş ama nedense Micheal'dan pek hoşlanmadım...
Devamını bekliyorum psico_mama.....
Yine çok güzeldi. Özellikle savaşçı isimlerin çok hoştu.
Demek Voltaire'yi Rasha avlamış...
Bir de Leopod eklendi.... Dört kişi oldular ya.....
Neyse çoğaldıkça kaçmak akıllarına geldi nihayet.
Hepsi iyi hoş ama nedense Micheal'dan pek hoşlanmadım...
Devamını bekliyorum psico_mama.....
micheal biraz saf mangaka. çocuk o daha psico,yeni bölüm güzeldi... yazımında bir kusur yok ama diyaloglarda kimin konuştuğu bazen anlaşılmıyor... onun dışında güzel... gittikçe gizemli oluyor bu cadılar. beklemekteyizz.
***VeRa TePeS***
Eski Maron_Rei
Karin Axelsson
Eski Maron_Rei
Karin Axelsson
mangakacım saol isimleri özel seçiyorum ordan burdan duyduğun karizmatik isimleri koyuyorum xD voltaire ilk geldiğinde rasha getirmişti zaten gittikçe çoğalıyolar ama kişi sınırlaması var yeni bi kişi daha gelcek önemli bir kişi bu sınırlamayı o koydu sonra konu biraz ferahlıcak Michael pek saf evet ondan böle aman onunda bi sevimliliği var iyi kalpli bir çocuktur pek akıllı olmasada
maron cum normalde konuşmaların başına kimin konuştuğunu yazmaya gayret ediyorum ama bu bölüm biraz böle oldu iki kişi arasında geçen akıcı konuşmalarda böle olabilio bi daha ki sefere dikkat ederim yorumun için saol
maron cum normalde konuşmaların başına kimin konuştuğunu yazmaya gayret ediyorum ama bu bölüm biraz böle oldu iki kişi arasında geçen akıcı konuşmalarda böle olabilio bi daha ki sefere dikkat ederim yorumun için saol
*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
Fantastik terimleri kullanmaan bayılıyorum
çok güzel olmuş
gerçektende efsane tadında yani karakterlerin cesuluğu ve bundan ileri gelen aptallıkları( tek başına saldırılırmıymış şatoya). Ortaçağ hikayeleri gibi
Rasha fan
çok güzel olmuş
gerçektende efsane tadında yani karakterlerin cesuluğu ve bundan ileri gelen aptallıkları( tek başına saldırılırmıymış şatoya). Ortaçağ hikayeleri gibi
Rasha fan
"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
5. sayfa (Toplam 7 sayfa) [ 66 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |