~Cantabilian~ [ Ep;10 - 22 Eylül 09] Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6, Sonraki |
Yazar
Mesaj
koştum koştum xDxD
gölgeleri seviyoring öhöm *-* vincent *-* lorien *-* karar veremiyorum sanırım orda sen karada benden daha hızlısın derken biraz da vincenti durdurmaya çalışıyodu lorien
bi önerim olucak hangi bölümleri kim anlatıyo yazarsan iyi olur beynim karışıyo sonra mesela o en son elinden alev çıkan lyndis miydi sanırım
sende msne koş intik döğme yaptırdım *-*
gölgeleri seviyoring öhöm *-* vincent *-* lorien *-* karar veremiyorum sanırım orda sen karada benden daha hızlısın derken biraz da vincenti durdurmaya çalışıyodu lorien
bi önerim olucak hangi bölümleri kim anlatıyo yazarsan iyi olur beynim karışıyo sonra mesela o en son elinden alev çıkan lyndis miydi sanırım
sende msne koş intik döğme yaptırdım *-*
Mervito-chii ^___^
Orda zaten diyaloglardan anlıosn olm dasfsdfads fs Lyndis'ti o (Misao adsfdsfssad)
Vincent vampir olduğu için çok hızlı koşuo Onu kastediodu Lorien-sama ^.^ Dur daha 10. bölümde ben gelcem
Frozlea gören Lyndis ----->
Vincent'la ve Lorien ------>
Ophelia---------->
dassfdfsdafssfda XD XD XD
Orda zaten diyaloglardan anlıosn olm dasfsdfads fs Lyndis'ti o (Misao adsfdsfssad)
Vincent vampir olduğu için çok hızlı koşuo Onu kastediodu Lorien-sama ^.^ Dur daha 10. bölümde ben gelcem
Frozlea gören Lyndis ----->
Vincent'la ve Lorien ------>
Ophelia---------->
dassfdfsdafssfda XD XD XD
By~ me -is back ~
vaay çok gsl olmuş, gittikçe ilginçleşiyo. . . bişi dha dicektim ama unuttum. . . saat gece 3 e ceyrek kala olunca kafam gsl gibi hissediorum biraz. . .
yeni bölümün geldiğini görünce ifadem;
bölümler bittikten sonraki ifade deisimi: (bölüm okumadan kalan ifade) uwaaaaaah! *başını duvarlara vurur*
*normal moda dönüş*
hah ne diceimi hatırladım lan. . .
10. bolumde okuyuculara wtf dedirtçek şeyleri merak ediorm
yeni bölümün geldiğini görünce ifadem;
bölümler bittikten sonraki ifade deisimi: (bölüm okumadan kalan ifade) uwaaaaaah! *başını duvarlara vurur*
*normal moda dönüş*
hah ne diceimi hatırladım lan. . .
10. bolumde okuyuculara wtf dedirtçek şeyleri merak ediorm
Arbeit macht frei.
Ya aşk olsun İntegram yaa! Walla hayal kırıklığına uğradım. Tamam, bir kaç gün tembellik yapmış ve nete girememiş olabilirim. Ama insan haber verir özel mesajla di mi? Sen muhteşeeeeem fanlarından birini kalbimize indirerek yayımla, sonra da bana bir haberi çok gör! Çok kırıldım walla U.U
Her neyse, geç olsun güç olmasın. Bütün günümü ayırmış da olsam sonunda yetiştim, benim için bir zevkti.
Tek kelimeyle MÜKEMMEL!!! Nereden buluyorsun böyle senaryoları ya? Bence geleceğin parlak senin, bu yazma meselesini iyi bir düşün.
Öhmm fana gelince.... Her şey ortada gerçi ama söyleme gereği buluyorum; harikasın! Lyndis'i ve Ophelia'yı çok sevdim yaaa!!! Yeni karakterlerimizi de merakla bekliyorum.
Lyndis, böyle herşeyin farkında olan saf kalpli insanlara benziyor. Herşeyini en derinden, en bağlı şekilde yaşayan ve hisseden tiplerden. Ve karakterine bakacak olursak; Lorien'i de en kısa zamanda affedecek gibi geliyor.
Ophelia... Onu tanımlamak biraz zor. İyi niyetli, sevmeyi bilen biri. Ama yapısı gereği dışa vurmuyor, içine atıyor, herşeyini bilen ve sırlarını paylaşan tek kişi kendi kalbi. Ama onun içinde yakın zamanda bir şeylerin değişeceğine eminim
Vincent. Evet, dediğin gibi sert bir karakter. Böyle sus pus duruyor ama konuştuğunda da lap diye yapıştırıyor. Az, öz ve doğru konuşanlardan. Henüz duyguları konusunda bir şey kestiremedim. Çevresindekilerle asıl benliği arasına kalın duvarlar örüp, kendini gizleyen biri..
Ve Lorien... Kendi içinde ikiye bölünmüş ve bu iki parçası diğerinden nefret eden biri. Bir parçası evet derken diğeri ısrarla hayır diyor. Bir yanı severken, diğeri nefret ediyor. Ama Lyndis'in sevgisi, bana kalırsa; içindeki savaşın galibini olumlu yönü yapacak. Bakalım bu olumlu yön, hangisi olacak...
Benden şimdilik bu kadar canım, dewamını bekliyorum..
Her neyse, geç olsun güç olmasın. Bütün günümü ayırmış da olsam sonunda yetiştim, benim için bir zevkti.
Tek kelimeyle MÜKEMMEL!!! Nereden buluyorsun böyle senaryoları ya? Bence geleceğin parlak senin, bu yazma meselesini iyi bir düşün.
Öhmm fana gelince.... Her şey ortada gerçi ama söyleme gereği buluyorum; harikasın! Lyndis'i ve Ophelia'yı çok sevdim yaaa!!! Yeni karakterlerimizi de merakla bekliyorum.
Lyndis, böyle herşeyin farkında olan saf kalpli insanlara benziyor. Herşeyini en derinden, en bağlı şekilde yaşayan ve hisseden tiplerden. Ve karakterine bakacak olursak; Lorien'i de en kısa zamanda affedecek gibi geliyor.
Ophelia... Onu tanımlamak biraz zor. İyi niyetli, sevmeyi bilen biri. Ama yapısı gereği dışa vurmuyor, içine atıyor, herşeyini bilen ve sırlarını paylaşan tek kişi kendi kalbi. Ama onun içinde yakın zamanda bir şeylerin değişeceğine eminim
Vincent. Evet, dediğin gibi sert bir karakter. Böyle sus pus duruyor ama konuştuğunda da lap diye yapıştırıyor. Az, öz ve doğru konuşanlardan. Henüz duyguları konusunda bir şey kestiremedim. Çevresindekilerle asıl benliği arasına kalın duvarlar örüp, kendini gizleyen biri..
Ve Lorien... Kendi içinde ikiye bölünmüş ve bu iki parçası diğerinden nefret eden biri. Bir parçası evet derken diğeri ısrarla hayır diyor. Bir yanı severken, diğeri nefret ediyor. Ama Lyndis'in sevgisi, bana kalırsa; içindeki savaşın galibini olumlu yönü yapacak. Bakalım bu olumlu yön, hangisi olacak...
Benden şimdilik bu kadar canım, dewamını bekliyorum..
Sanat tapıorum ay prensesim usagi'im. En güzel yorumlar sana ait ve karakterein kişilikleri falan gerçekten böyle. Ve mükemmel bir okuyucu, gözlemcisin.
Çok dikkatli okuosun ayrıca .
Sana çoook teşekkür ediyorum ^___^ Valla bütün Fan Fiction'larımı ben hiç ısrar etmeden daha koyduğum gün,dakka,saniye okudun ^___^
Dediğim gibiii yarın sabah yeni blümü koyucamm *__*
Çok dikkatli okuosun ayrıca .
Sana çoook teşekkür ediyorum ^___^ Valla bütün Fan Fiction'larımı ben hiç ısrar etmeden daha koyduğum gün,dakka,saniye okudun ^___^
Dediğim gibiii yarın sabah yeni blümü koyucamm *__*
By~ me -is back ~
Smut bölüm yaklaşıo Mervito
Arigatto Neko-chii ^__^
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Ulumanın geldiği yöne baktım. Bu daha hızlı olmam anlamına geliyordu. Yukarı baktım, Lyndis ve Lorien hızla eve gidiyorlardı. O sırada donmuş gölün üstünde bekleyen Ophelia’yı gördüm. Ayakkabısının sivri topuklarıyla buzu kırmaya çalışıyordu.
“Ne yapıyorsun ?” diye sordum.
“Buraya toplanmamız lazım. Frozlea’lar(*) bizi bulmak için buraya gelecekler ve buz kırılınca içine düşüp donacaklar.”
Fikir gerçekten iyiydi ama işe yarayıp yarayamayacağını bilmiyorduk.
----------------------------------------
Ophelia ve Vincent’ı gördüm. Gölün üstünü kaplayan buzu kırmaya çalışıyorlardı.
Yere hafif bir iniş yaptım ve Lyndis’i kucağımdan indirdim. Lyndis onların buzu delmeye çalıştığını görünce ellerine baktı ve;
“Size yardım edebilirim” dedi. Ophelia kafasını kaldırıp baktı “Peki bize nasıl yardım edeceksin” diye sordu.
Lyndis avucuna bakmaya başladı. Elinin üstüne ve avucuna bakıp duruyordu. Sonra pençeleri varmış gibi ellerini kastı. Parmak uçları yanmaya başlamıştı. Tırnaklarını kırmızı bir şey kaplamıştı. Vincent ve Ophelia, yaptıkları işi bırakmış, dehşet içinde Lyndis’e bakıyorlardı.
“B-Bu ne zamandan beri yapabiliyorsun?” diye sordu Ophelia.
“Sanırım beş-altı saat oldu. Bir kar tilkisi..onu yanlışlıkla yaktım... Böyle öğrendim.”
-----------------------------------------
Konuşmamız bitince yavaşça eğildim ve elimi yere bastırdım. Elimdeki yüksek ısı yüzünden buz hemen erimişti. Suya düşmemem için erittiğim yerlerden uzak duruyordum. Sonunda küçük bir adanın içinde kalmıştık. Etrafımızdaki buz tamamıyla erimişti. Sonra Lorien’in kolumu tuttuğunu hissettim.
“Frozlea’ları buraya çağırmak için havaya bir ateş topu göndermen lazım... Bunu yapabilir misin ?” diye sordu.
“Emin değilim” diye cevap verdim. Yalan söylemiyordum, gerçekten emin değildim.
İki elimi birleştirip havaya bakacak şekilde kaldırdım ve odaklandım.
Avucumda biriken alevler bir top halini aldığında olabildiğince uzağa fırlattım.
Ben dahil herkes etkilenmişti. Ophelia homurdanarak;
“Bir insan olmana rağmen nasıl bunları yapabiliyorsun anlamıyorum.” Dedi.
“Belki bir insan değilimdir...” dedim. Gerçekten insan olmadığımdan şüphe etmeye başlamıştım.”
Lorien araya girerek “Tabii ki insan değilsin” dedi.
“Nasıl yani?” diye sordum. Gözlerimi sonuna kadar açtım. Elini omuzlarımın biraz aşağısına, sırtıma koymuştu. Elini koyduğu yer yavaşça ısınıyordu.
Nefes... Nefes alamıyorum. Sırtımdaki acıda neyin nesi?
İnanılmaz bir acı sürekli elini koyduğu yere saplanıyordu. Gözlerimin kararmaya yakın olduğu bir anda, etrafta uçuşan beyaz tüyleri gördüm.
Dizlerimin bağı çözüldü ve yere çöktüm. Ama bayılmamıştım. Yere bakarken, önüme büyük bir gölge düştü. Milletin suratına baktığımda herkes sırıtıyordu.
Sonra gözüme beyaz bir şey takıldı ve arkama baktım. Sırtımdan kocaman kanatlar çıkıyordu.
“Aman tanrım! Bir tengu olmuşum... Yada öyleydim.” Şoktaydım.
Arkama bakarak kanatlarımı hareket ettirmeye başladım. Turuncu saçlarımla uyum içindelerdi. Kanatlarımı hareket ettirirken çıkan hava saçlarımı havalandırıyordu. Bir süre sonra yerden birkaç santim havalandığımı hissettim ve devam ettim. Yükseliyordum. Mutluluktan ağlamak üzereydim.
Nefret dolu bir uluma bütün neşemi altüst etmişti. Hemen Lorien’in yanına döndüm ve sesin geldiği yöne kafamı çevirdim. Bir grup Frozlea gölün erimemiş ve bizden uzak tarafında dikiliyordu. Liderleri olan, aralarında en iri olandı.
İleri doğru yürümeye başladı. Her adım attığında şekli değişiyordu. Gölün kıyısına geldiği zaman insan formuna gelmişti. Şok üstüne şok yaşıyordum.
“Buda ne...”diye mırıldandım. Dediğimi sadece kendim duyabilmiştim sanırım.
Adam tıpa tıp Lorien’e benziyordu. Tek fark saçlarının ondan biraz daha uzun olması, saçlarıyla aynı renk olan tilki kulakları ve arkasında sallanan bol tüylü bir kuyruktu. Bir ara Lorien’in “Pislik...” diye tısladığını duymuştum.
“Oo... Yeni birilerini görüyorum.” Dudaklarını yaladı.
“Adım Lucien... Frozlea’ların lideriyim.” Karşısında bir kraliçe varmış gibi eğilip selam verdi. Eğilirken bile gözleri direkt olarak gözlerime bakıyordu. Telaşa kapıldım ve istemeden gülümsedim. Lorien “Ormanın bu kısmına asla sahip olamazsın Lucien.” Diye kükredi . Sesleri bile birbirlerine çok benziyordu. Lucien elini omuzlarının hizasına getirdi ve arkasını döndü,bir elide cebindeydi. Tamamıyla siyah giyinmişti. Vampiri andıran uzun dişleri vardı. Aramızda sadece beş-altı metrelik bir boşluk vardı. Oradan atlayabilirdi...
---------------------------------
Lucien benim öz kardeşimdi... Annem bir Frozlea, babamda bir Tenguydu. Ama o ve annem kötü tarafı seçmişti. Ben tengu olarak doğmuştum o ise bir Frozlea olarak doğmuştu. Annem diğer tengular tarafından bir savaşta katledilmişti. Babamda Frozlea’lar tarafında bir savaşça dondurularak öldürülmüştü. Lucien, Frozlea’ların daha güçlü olduğuna karar vermişti. Ve onlara katıldı.
Ormanın bir kısmını ele geçirmişti ve benim yaşadığım bölgeyi de sahiplenmek istiyordu. Diğer tenguları çağırmam gerekiyordu ama onlar çok uzaktaydı ve onlarla zihinsel bağlantı kuramıyordum.
---------------------------------
Gözleri altın rengine yakındı. Ve sürekli olarak bana bakıyordu. Yan gözle Lorien’e baktım ve “Çabuk olmalıyız gölün üstü buz tutmaya başladı.”
Buzu eritmek istemiyordum. Onun buraya gelmesini istiyordum. Neden...
İkimizde birbirimize baktık ve kanatlarımızı açtık. Yerden uzaklaşırken, Lorien havada uçuşan tüylerden birini eline aldı. Tüyleri kemanını yaratmak için kullanıyordu. Ama bu sefer tüyü, işaret parmağı ve orta parmağının arasına aldı. Ardından hızla saldırı pozisyonundaki tilkilerden birine savurdu. Tüy, tuhaf bir şekilde çok hızlıydı. Tilki daha kenara bile çekilemeden tüy onun karnına saplandı. Acı içinde yere yıkılan kurdun kürkünün üstünü tonlarca tüy kapladı. Tüyler rüzgârın etkisiydi uçuşup kaybolduğunda kurt yok olmuştu.
Acımasızca, akıllıca ve çok mükemmel bir hareketti. Lucien’in suratı asılmıştı. Savaşçılarından birinin bu kadar çabuk ölmesi hiçte hoşuna gitmemişti.
Kurt formuna geri döndü, biraz geri gitti ve koşmaya başladı. Suyun kenarına yaklaşınca havaya atladı. Şaşırtıcı bir biçimde bizim olduğumuz adacığa yetişebilmişti.
Buzun üstünde biraz patinaj çektikten sonra ve havaya zıpladı. Havada kardan bir çemberin içinden geçip insan formuna dönüştü.
“Merhaba”. Bunu demeseydi arkamda olduğunu fark edemeyecektim. Beni arkadan sarmaladı. Bir eliyle çenemi tuttu. Birden diğer elini göğsümde hissettim. Lorien diğerleriyle savaştığı için farkına varmamıştı. Çığlık atmak istemiştim.
Tam ağzımı açtım “Şşşş...”. Eliyle ağzımı kapatmıştı.
Göz kapaklarım ağırlaşıyordu. Kucağına düştüm. Daha henüz donan buzun üstüne zarif bir şekilde atladı. Diğer kurtlar Lorien, Ophelia ve Vincent’ı oyalarken, Lucien kucağında benim baygın bedenimle ilerliyordu...
Frozlea: Kar Tilkilerinin normal adı.
Arigatto Neko-chii ^__^
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Ulumanın geldiği yöne baktım. Bu daha hızlı olmam anlamına geliyordu. Yukarı baktım, Lyndis ve Lorien hızla eve gidiyorlardı. O sırada donmuş gölün üstünde bekleyen Ophelia’yı gördüm. Ayakkabısının sivri topuklarıyla buzu kırmaya çalışıyordu.
“Ne yapıyorsun ?” diye sordum.
“Buraya toplanmamız lazım. Frozlea’lar(*) bizi bulmak için buraya gelecekler ve buz kırılınca içine düşüp donacaklar.”
Fikir gerçekten iyiydi ama işe yarayıp yarayamayacağını bilmiyorduk.
----------------------------------------
Ophelia ve Vincent’ı gördüm. Gölün üstünü kaplayan buzu kırmaya çalışıyorlardı.
Yere hafif bir iniş yaptım ve Lyndis’i kucağımdan indirdim. Lyndis onların buzu delmeye çalıştığını görünce ellerine baktı ve;
“Size yardım edebilirim” dedi. Ophelia kafasını kaldırıp baktı “Peki bize nasıl yardım edeceksin” diye sordu.
Lyndis avucuna bakmaya başladı. Elinin üstüne ve avucuna bakıp duruyordu. Sonra pençeleri varmış gibi ellerini kastı. Parmak uçları yanmaya başlamıştı. Tırnaklarını kırmızı bir şey kaplamıştı. Vincent ve Ophelia, yaptıkları işi bırakmış, dehşet içinde Lyndis’e bakıyorlardı.
“B-Bu ne zamandan beri yapabiliyorsun?” diye sordu Ophelia.
“Sanırım beş-altı saat oldu. Bir kar tilkisi..onu yanlışlıkla yaktım... Böyle öğrendim.”
-----------------------------------------
Konuşmamız bitince yavaşça eğildim ve elimi yere bastırdım. Elimdeki yüksek ısı yüzünden buz hemen erimişti. Suya düşmemem için erittiğim yerlerden uzak duruyordum. Sonunda küçük bir adanın içinde kalmıştık. Etrafımızdaki buz tamamıyla erimişti. Sonra Lorien’in kolumu tuttuğunu hissettim.
“Frozlea’ları buraya çağırmak için havaya bir ateş topu göndermen lazım... Bunu yapabilir misin ?” diye sordu.
“Emin değilim” diye cevap verdim. Yalan söylemiyordum, gerçekten emin değildim.
İki elimi birleştirip havaya bakacak şekilde kaldırdım ve odaklandım.
Avucumda biriken alevler bir top halini aldığında olabildiğince uzağa fırlattım.
Ben dahil herkes etkilenmişti. Ophelia homurdanarak;
“Bir insan olmana rağmen nasıl bunları yapabiliyorsun anlamıyorum.” Dedi.
“Belki bir insan değilimdir...” dedim. Gerçekten insan olmadığımdan şüphe etmeye başlamıştım.”
Lorien araya girerek “Tabii ki insan değilsin” dedi.
“Nasıl yani?” diye sordum. Gözlerimi sonuna kadar açtım. Elini omuzlarımın biraz aşağısına, sırtıma koymuştu. Elini koyduğu yer yavaşça ısınıyordu.
Nefes... Nefes alamıyorum. Sırtımdaki acıda neyin nesi?
İnanılmaz bir acı sürekli elini koyduğu yere saplanıyordu. Gözlerimin kararmaya yakın olduğu bir anda, etrafta uçuşan beyaz tüyleri gördüm.
Dizlerimin bağı çözüldü ve yere çöktüm. Ama bayılmamıştım. Yere bakarken, önüme büyük bir gölge düştü. Milletin suratına baktığımda herkes sırıtıyordu.
Sonra gözüme beyaz bir şey takıldı ve arkama baktım. Sırtımdan kocaman kanatlar çıkıyordu.
“Aman tanrım! Bir tengu olmuşum... Yada öyleydim.” Şoktaydım.
Arkama bakarak kanatlarımı hareket ettirmeye başladım. Turuncu saçlarımla uyum içindelerdi. Kanatlarımı hareket ettirirken çıkan hava saçlarımı havalandırıyordu. Bir süre sonra yerden birkaç santim havalandığımı hissettim ve devam ettim. Yükseliyordum. Mutluluktan ağlamak üzereydim.
Nefret dolu bir uluma bütün neşemi altüst etmişti. Hemen Lorien’in yanına döndüm ve sesin geldiği yöne kafamı çevirdim. Bir grup Frozlea gölün erimemiş ve bizden uzak tarafında dikiliyordu. Liderleri olan, aralarında en iri olandı.
İleri doğru yürümeye başladı. Her adım attığında şekli değişiyordu. Gölün kıyısına geldiği zaman insan formuna gelmişti. Şok üstüne şok yaşıyordum.
“Buda ne...”diye mırıldandım. Dediğimi sadece kendim duyabilmiştim sanırım.
Adam tıpa tıp Lorien’e benziyordu. Tek fark saçlarının ondan biraz daha uzun olması, saçlarıyla aynı renk olan tilki kulakları ve arkasında sallanan bol tüylü bir kuyruktu. Bir ara Lorien’in “Pislik...” diye tısladığını duymuştum.
“Oo... Yeni birilerini görüyorum.” Dudaklarını yaladı.
“Adım Lucien... Frozlea’ların lideriyim.” Karşısında bir kraliçe varmış gibi eğilip selam verdi. Eğilirken bile gözleri direkt olarak gözlerime bakıyordu. Telaşa kapıldım ve istemeden gülümsedim. Lorien “Ormanın bu kısmına asla sahip olamazsın Lucien.” Diye kükredi . Sesleri bile birbirlerine çok benziyordu. Lucien elini omuzlarının hizasına getirdi ve arkasını döndü,bir elide cebindeydi. Tamamıyla siyah giyinmişti. Vampiri andıran uzun dişleri vardı. Aramızda sadece beş-altı metrelik bir boşluk vardı. Oradan atlayabilirdi...
---------------------------------
Lucien benim öz kardeşimdi... Annem bir Frozlea, babamda bir Tenguydu. Ama o ve annem kötü tarafı seçmişti. Ben tengu olarak doğmuştum o ise bir Frozlea olarak doğmuştu. Annem diğer tengular tarafından bir savaşta katledilmişti. Babamda Frozlea’lar tarafında bir savaşça dondurularak öldürülmüştü. Lucien, Frozlea’ların daha güçlü olduğuna karar vermişti. Ve onlara katıldı.
Ormanın bir kısmını ele geçirmişti ve benim yaşadığım bölgeyi de sahiplenmek istiyordu. Diğer tenguları çağırmam gerekiyordu ama onlar çok uzaktaydı ve onlarla zihinsel bağlantı kuramıyordum.
---------------------------------
Gözleri altın rengine yakındı. Ve sürekli olarak bana bakıyordu. Yan gözle Lorien’e baktım ve “Çabuk olmalıyız gölün üstü buz tutmaya başladı.”
Buzu eritmek istemiyordum. Onun buraya gelmesini istiyordum. Neden...
İkimizde birbirimize baktık ve kanatlarımızı açtık. Yerden uzaklaşırken, Lorien havada uçuşan tüylerden birini eline aldı. Tüyleri kemanını yaratmak için kullanıyordu. Ama bu sefer tüyü, işaret parmağı ve orta parmağının arasına aldı. Ardından hızla saldırı pozisyonundaki tilkilerden birine savurdu. Tüy, tuhaf bir şekilde çok hızlıydı. Tilki daha kenara bile çekilemeden tüy onun karnına saplandı. Acı içinde yere yıkılan kurdun kürkünün üstünü tonlarca tüy kapladı. Tüyler rüzgârın etkisiydi uçuşup kaybolduğunda kurt yok olmuştu.
Acımasızca, akıllıca ve çok mükemmel bir hareketti. Lucien’in suratı asılmıştı. Savaşçılarından birinin bu kadar çabuk ölmesi hiçte hoşuna gitmemişti.
Kurt formuna geri döndü, biraz geri gitti ve koşmaya başladı. Suyun kenarına yaklaşınca havaya atladı. Şaşırtıcı bir biçimde bizim olduğumuz adacığa yetişebilmişti.
Buzun üstünde biraz patinaj çektikten sonra ve havaya zıpladı. Havada kardan bir çemberin içinden geçip insan formuna dönüştü.
“Merhaba”. Bunu demeseydi arkamda olduğunu fark edemeyecektim. Beni arkadan sarmaladı. Bir eliyle çenemi tuttu. Birden diğer elini göğsümde hissettim. Lorien diğerleriyle savaştığı için farkına varmamıştı. Çığlık atmak istemiştim.
Tam ağzımı açtım “Şşşş...”. Eliyle ağzımı kapatmıştı.
Göz kapaklarım ağırlaşıyordu. Kucağına düştüm. Daha henüz donan buzun üstüne zarif bir şekilde atladı. Diğer kurtlar Lorien, Ophelia ve Vincent’ı oyalarken, Lucien kucağında benim baygın bedenimle ilerliyordu...
Frozlea: Kar Tilkilerinin normal adı.
By~ me -is back ~
4. sayfa (Toplam 6 sayfa) [ 59 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |