Deep Red [15.Bölüm+Omake pt:6 ve KandaxAkane resimleri ^^] Sayfaya git: 1, 2, 3 ... 31, 32, 33, Sonraki |
Yazar
Mesaj
bu fanfici yarım bırakmıycam! BIRAKMIYCAM İŞTEEEE! *cinnet* z-z-z-zaten diğerlerini de yarım bırakmadım. on hiatus dielim
---
OCleri biz çok severizzzz laylaylom...
OCımızı tanıyalım;
tasvir; (çizmek için gecenin 4 üne kadar uğraştım )
Adı; Akane Deary (akane japoncada deep red demek saç rengi ve hikayenin adı da ordan geldi
Milliyeti; yarı ingiliz-yarı japon
Boyu; 1.45
kilosu; 34
Saç rengi; çok çok çok çok çok (...) çok çok koyu kırmızı. karanlıkta ve uzaktan bakınca siyah gibi gözüküyor. kısa. omzuna bile gelmiyiii T^T
Göz rengi; eflatunumsu menekşe mavisi. hani şu mor-mavi arası renk var ya? o işte. betimliycem zati anlayın işte
yaşı;15 (a.k.a. klasik anime başkarakteri yaşı.)
Kişiliği; okudukça anlarsınız yahu
Geçmişi; top secret
-------------------------------------------------------------------------------------
Tokyo/Japonya
‘’Aaaah…’’ hikayede pek fazla yeri olmayacak bir genç kız sevgilisiyle birlikte kaldırımda yürürken reklam panosuna bakıp hayaller içinde iç çekti.
‘’Ne oldu?’’ dedi erkek arkadaşı.
‘’Bu Kanda Yuu. Japonya’nın-hayır tüm dünyanın en yakışıklı erkeği! Gerçi emin değilim Tyki Mikk ve Lavi Bookman de onunla yarışabilir ama, biliyorsun Tyki Mikk şu portekiz model-ahhhh o kadar yakışıklı ki, bir insanın nasıl öyle güzel altın sarısı gözleri olabilir demek istediğim-’’ heyecanla konuşan kızın sesi sevgilisinin sinirli sesiyle kesildi.
‘’Nasıl yani?… Sen benim sevgilimsin!...’’
‘’Ama Kanda Yuu senden çok daha yakışıklı…Ah onunla çıkabilmek için neler vermezdim!!’’ dedi kız fangirl çığlıkları atarak.
Ve ayrılmayla sonlanan bir kavgaya başladılar.
…
Kanda Yuu. Genç kızların yüzde doksanının sevgilisinden ayrılma sebebi.
-------------------------------------------------------------------------------------
Tokyo/Japonya – Okul çıkışı
‘’Akane eğer o pisliği görsen öldürmeden duramazdın. Cidden…ben bile öldürmemek için kendimi zor tutuyorum.’’
Akane Deary en iyi arkadaşının kar rengi saçlarını teselli edercesine karıştırdı. Allen Walker çoğu modelin fotoğraflarını çeken ünlü fotoğrafçı Marian Cross’un yardımcısı olarak haklı sebeplerle kızıl saçlı adama derin bir nefret besliyordu.
Allen pes edercesine çenesini Akane’nin sırasının karalamalarla dolu yüzeyine dayadı. Onun sırası Akane’nin sırasının bir önündeydi ve teneffüslerde Akane’yle konuşurken genelde genç kızın yüzüne bakabilmek için sandalyesine ters otururdu.
‘’Bana berbat davranıyor! Sırf fotoğrafçı olmak istiyor diye insan yardımcısını bu kadar da sömürmez ki!’’
Akane Allen’ın saçıyla oynamaya devam etti. Akane’nin siyah denebilecek kadar koyu kırmızı saçları Allen’ınkilerden sadece birkaç santim daha uzundu. Akane asla uzun saçı sevmemişti.
‘’Haftaya Kanda Yuu’nun fotoğraflarını çekecekmiş…’’ diye homurdandı Allen.
Normal bir kız en iyi arkadaşının Kanda Yuu’yla bir şekilde temasta bulunduğunu, bulunuyor olduğunu ya da bulunacağını öğrense atacağı fangirl çığlıkları muhtemelen yarasaların duyacağı bir tizlik ve yükseklik seviyesine gelirdi ama gelgelelim, Akane normal bir kız değildi. Aslında normal bir kız olmaktan oldukça uzaktı.
‘’İşte şimdi sana acıyorum dostum. O herif muhtemelen Cross’tan bile kötüdür.’’ Kanda Yuu’nun röportajlarındaki kaba tavrı Akane dışında her kızı kendine çeviriyordu. ‘Ah tabii, tam bir Bad Boy…’ diye düşündü Akane tiksinerek.
Allen bir kalp krizi geçirmeye pek de uzak değildi.
‘’Shishou’dan daha mı kötü?! İEEEEEEE!!’’
‘’Sakin ol küçük oğlan. Şakaydı.’’ Dedi Akane sırıtarak. ‘küçük bir kısmı.’ Diye ekledi zihninden.
‘’Küçük bir oğlan değilim!! Tanrı aşkına, 15 yaşındayım!’’
‘’Ve bir 1.68’sin.’’
‘Benden 23 santim daha kısasın!’’
‘’Mükemmel matematiğin için teşekkürler ama ben bir kızım!’’
‘’Yine de!!’’
‘’Kabul et Allen, kısasın işte!’’
‘’Kısa değilim!’’
‘’Kısasın!’’
‘’Kısa değilim!’’
‘’Kısasın!’’
‘’Kısa değilim!’’
‘’Kısasın!’’
‘’Kısa değilim!’’
‘’Kısasın!’’
‘’Kısa değilim!’’
‘’Kısa değilsin!’’
‘’Kısayım!!’’
‘’HAHAHAHA!’’ Akane zaferle güldü.
‘’Ahhh! Bazen tam bir pislik olabiliyorsun!’’
‘’Biliyorum.’’ Dedi Akane sakince, içlerinde eflatun tonları bulunduran menekşe mavisi gözlerini masum masum Allen’a dikerek.
‘’Neyse prenses, ben çıkıyorum, işe yetişmem lazım.’’ Dedi Akane konuşurken bir yandan topladığı sırt çantasını çabucak bir omzuna atıp Allen’ın ‘’Ben prenses değilim!’’ çığlıklarını duymazdan gelerek sınıftan son hız çıktı.
‘’Eh ne de olsa okulun en hızlı koşanı.’’ Dedi Allen Walker ingiliz olması yüzünden çekik olmayan ve japonya’da biraz garip karşılanan mavi-gri gözlerini Akane’nin çıktığı kapıdan ayırmayarak. ‘’Neyse.’’ dedi hafifçe iç çekip kendi çantasını da toplamaya başlayarak.
-------------------------------------------------------------------------------------
Akane okul kapısının önünde hızla koyu mor botlarını çantasından çıkardığı açık mor patenleriyle değiştirdi. Moru çok severdi. Rozetlerle dolu mor-siyah kareli çantasını tekrar omzuna atıp yıllarca paten sürmekten kazandığı ve yanından geçtiği insanların ona imrenen, bazen de onaylamayan bakışlar atmasına sebep olan inanılmaz hızıyla kaldırımları ve yolları çabucak geçerek part-time çalıştığı restorana geldi.
-------------------------------------------------------------------------------------
‘’Hımm… Bir mektup?...’’ dedi Akane saatlerce çalışmadan sonra akşamın geç saatlerinde geldiği apartman kapısının önündeki posta kutusuna bakarak. Yolun üzerindeki bir marketten aldığı çikolatadan ısırıklar alarak üçüncü kattaki dairesine giden merdivenlerden çıktı.
‘’Evim evim güzel evim.’’ Diye homurdandı kapıyı arkasından kapatıp patenlerini köşeye atarken. Evi fıstık yeşili biraz yıpranmış duvar kağıtları, açık renk parkeler ve salonla birleşik mutfağıyla standart –ya da belkide standartın biraz altında bir evdi.
Akane hala okul üniformasında olduğunu farkedip (işte sadece üniformasının üstüne bir önlük giyiyordu) üstüne soluk mavi bol bir eşofman altı ve ince askılı rahat bir üst giyip mektubunu bıraktığı salondaki sehpaya yanaştı.
‘’Umarım yine faturalar değildir.’’ Diye inledi biraz korkarak mektubu açarken.
Uzun mektubu okurken gözleri hayretle açıldı.
‘’Offf… Ne yapacağım ben şimdi?’’ dedi mektuba canı sıkkın bir bakış atarak.
-------------------------------------------------------------------------------------
hahaha cliffhanger >D aslında bu prologue gibi bişiydi yani burda karakterimizin hayatını falan anlattım daha çok. diğer bölümde esas hikaye başlıycak
(ipucu; mektup faturalar değil XD)
---
OCleri biz çok severizzzz laylaylom...
OCımızı tanıyalım;
tasvir; (çizmek için gecenin 4 üne kadar uğraştım )
Adı; Akane Deary (akane japoncada deep red demek saç rengi ve hikayenin adı da ordan geldi
Milliyeti; yarı ingiliz-yarı japon
Boyu; 1.45
kilosu; 34
Saç rengi; çok çok çok çok çok (...) çok çok koyu kırmızı. karanlıkta ve uzaktan bakınca siyah gibi gözüküyor. kısa. omzuna bile gelmiyiii T^T
Göz rengi; eflatunumsu menekşe mavisi. hani şu mor-mavi arası renk var ya? o işte. betimliycem zati anlayın işte
yaşı;15 (a.k.a. klasik anime başkarakteri yaşı.)
Kişiliği; okudukça anlarsınız yahu
Geçmişi; top secret
-------------------------------------------------------------------------------------
Tokyo/Japonya
‘’Aaaah…’’ hikayede pek fazla yeri olmayacak bir genç kız sevgilisiyle birlikte kaldırımda yürürken reklam panosuna bakıp hayaller içinde iç çekti.
‘’Ne oldu?’’ dedi erkek arkadaşı.
‘’Bu Kanda Yuu. Japonya’nın-hayır tüm dünyanın en yakışıklı erkeği! Gerçi emin değilim Tyki Mikk ve Lavi Bookman de onunla yarışabilir ama, biliyorsun Tyki Mikk şu portekiz model-ahhhh o kadar yakışıklı ki, bir insanın nasıl öyle güzel altın sarısı gözleri olabilir demek istediğim-’’ heyecanla konuşan kızın sesi sevgilisinin sinirli sesiyle kesildi.
‘’Nasıl yani?… Sen benim sevgilimsin!...’’
‘’Ama Kanda Yuu senden çok daha yakışıklı…Ah onunla çıkabilmek için neler vermezdim!!’’ dedi kız fangirl çığlıkları atarak.
Ve ayrılmayla sonlanan bir kavgaya başladılar.
…
Kanda Yuu. Genç kızların yüzde doksanının sevgilisinden ayrılma sebebi.
-------------------------------------------------------------------------------------
Tokyo/Japonya – Okul çıkışı
‘’Akane eğer o pisliği görsen öldürmeden duramazdın. Cidden…ben bile öldürmemek için kendimi zor tutuyorum.’’
Akane Deary en iyi arkadaşının kar rengi saçlarını teselli edercesine karıştırdı. Allen Walker çoğu modelin fotoğraflarını çeken ünlü fotoğrafçı Marian Cross’un yardımcısı olarak haklı sebeplerle kızıl saçlı adama derin bir nefret besliyordu.
Allen pes edercesine çenesini Akane’nin sırasının karalamalarla dolu yüzeyine dayadı. Onun sırası Akane’nin sırasının bir önündeydi ve teneffüslerde Akane’yle konuşurken genelde genç kızın yüzüne bakabilmek için sandalyesine ters otururdu.
‘’Bana berbat davranıyor! Sırf fotoğrafçı olmak istiyor diye insan yardımcısını bu kadar da sömürmez ki!’’
Akane Allen’ın saçıyla oynamaya devam etti. Akane’nin siyah denebilecek kadar koyu kırmızı saçları Allen’ınkilerden sadece birkaç santim daha uzundu. Akane asla uzun saçı sevmemişti.
‘’Haftaya Kanda Yuu’nun fotoğraflarını çekecekmiş…’’ diye homurdandı Allen.
Normal bir kız en iyi arkadaşının Kanda Yuu’yla bir şekilde temasta bulunduğunu, bulunuyor olduğunu ya da bulunacağını öğrense atacağı fangirl çığlıkları muhtemelen yarasaların duyacağı bir tizlik ve yükseklik seviyesine gelirdi ama gelgelelim, Akane normal bir kız değildi. Aslında normal bir kız olmaktan oldukça uzaktı.
‘’İşte şimdi sana acıyorum dostum. O herif muhtemelen Cross’tan bile kötüdür.’’ Kanda Yuu’nun röportajlarındaki kaba tavrı Akane dışında her kızı kendine çeviriyordu. ‘Ah tabii, tam bir Bad Boy…’ diye düşündü Akane tiksinerek.
Allen bir kalp krizi geçirmeye pek de uzak değildi.
‘’Shishou’dan daha mı kötü?! İEEEEEEE!!’’
‘’Sakin ol küçük oğlan. Şakaydı.’’ Dedi Akane sırıtarak. ‘küçük bir kısmı.’ Diye ekledi zihninden.
‘’Küçük bir oğlan değilim!! Tanrı aşkına, 15 yaşındayım!’’
‘’Ve bir 1.68’sin.’’
‘Benden 23 santim daha kısasın!’’
‘’Mükemmel matematiğin için teşekkürler ama ben bir kızım!’’
‘’Yine de!!’’
‘’Kabul et Allen, kısasın işte!’’
‘’Kısa değilim!’’
‘’Kısasın!’’
‘’Kısa değilim!’’
‘’Kısasın!’’
‘’Kısa değilim!’’
‘’Kısasın!’’
‘’Kısa değilim!’’
‘’Kısasın!’’
‘’Kısa değilim!’’
‘’Kısa değilsin!’’
‘’Kısayım!!’’
‘’HAHAHAHA!’’ Akane zaferle güldü.
‘’Ahhh! Bazen tam bir pislik olabiliyorsun!’’
‘’Biliyorum.’’ Dedi Akane sakince, içlerinde eflatun tonları bulunduran menekşe mavisi gözlerini masum masum Allen’a dikerek.
‘’Neyse prenses, ben çıkıyorum, işe yetişmem lazım.’’ Dedi Akane konuşurken bir yandan topladığı sırt çantasını çabucak bir omzuna atıp Allen’ın ‘’Ben prenses değilim!’’ çığlıklarını duymazdan gelerek sınıftan son hız çıktı.
‘’Eh ne de olsa okulun en hızlı koşanı.’’ Dedi Allen Walker ingiliz olması yüzünden çekik olmayan ve japonya’da biraz garip karşılanan mavi-gri gözlerini Akane’nin çıktığı kapıdan ayırmayarak. ‘’Neyse.’’ dedi hafifçe iç çekip kendi çantasını da toplamaya başlayarak.
-------------------------------------------------------------------------------------
Akane okul kapısının önünde hızla koyu mor botlarını çantasından çıkardığı açık mor patenleriyle değiştirdi. Moru çok severdi. Rozetlerle dolu mor-siyah kareli çantasını tekrar omzuna atıp yıllarca paten sürmekten kazandığı ve yanından geçtiği insanların ona imrenen, bazen de onaylamayan bakışlar atmasına sebep olan inanılmaz hızıyla kaldırımları ve yolları çabucak geçerek part-time çalıştığı restorana geldi.
-------------------------------------------------------------------------------------
‘’Hımm… Bir mektup?...’’ dedi Akane saatlerce çalışmadan sonra akşamın geç saatlerinde geldiği apartman kapısının önündeki posta kutusuna bakarak. Yolun üzerindeki bir marketten aldığı çikolatadan ısırıklar alarak üçüncü kattaki dairesine giden merdivenlerden çıktı.
‘’Evim evim güzel evim.’’ Diye homurdandı kapıyı arkasından kapatıp patenlerini köşeye atarken. Evi fıstık yeşili biraz yıpranmış duvar kağıtları, açık renk parkeler ve salonla birleşik mutfağıyla standart –ya da belkide standartın biraz altında bir evdi.
Akane hala okul üniformasında olduğunu farkedip (işte sadece üniformasının üstüne bir önlük giyiyordu) üstüne soluk mavi bol bir eşofman altı ve ince askılı rahat bir üst giyip mektubunu bıraktığı salondaki sehpaya yanaştı.
‘’Umarım yine faturalar değildir.’’ Diye inledi biraz korkarak mektubu açarken.
Uzun mektubu okurken gözleri hayretle açıldı.
‘’Offf… Ne yapacağım ben şimdi?’’ dedi mektuba canı sıkkın bir bakış atarak.
-------------------------------------------------------------------------------------
hahaha cliffhanger >D aslında bu prologue gibi bişiydi yani burda karakterimizin hayatını falan anlattım daha çok. diğer bölümde esas hikaye başlıycak
(ipucu; mektup faturalar değil XD)
Arbeit macht frei.
sanırım ff neti takip ediyorsun. yazış tarzın uluslararası fanfic federasyonundan geçer not alabilir xD özellikle mekan ismi belirtmen çok güzel olmuş bir de başa o hikayede hiç geçmeyecek kızı katarak tam bir anime havası oluşturmuşsun.
hikayede güzel bence fakat d gray man fanı olmadığım için ne yazık ki hikayene yeterli övgüyü yağdıramam.
hikayede güzel bence fakat d gray man fanı olmadığım için ne yazık ki hikayene yeterli övgüyü yağdıramam.
hepinize teşekkürler XD ya aslında kızı kısa yapmamdaki neden güçsüz görünmesi ama güçlü olması >D mirate sen iste yeter grimm'i çiziyimmi sanaaaa 8D rukia kadar deil!! rukia'dan 1 santim uzun ve 1 kilo fazla XD
edit: bu arada evet nigma ff.nette takılıyorum hergün nerden bildin O.o?
edit: bu arada evet nigma ff.nette takılıyorum hergün nerden bildin O.o?
Arbeit macht frei.
1. sayfa (Toplam 33 sayfa) [ 325 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |