1
Hafif esen rüzgârla beraber dans ediyormuşçasına sallanan gelincikler ve aralarında kendilerini göstermeye çalışan papatyalar arasında siyah saçları, kirli sakalıyla ve iri vücuduyla insanın ilk bakışta korkabileceği birisi, orta yaşta bir adam; gökyüzünde özgürce süzülen bulutları izliyor. Rüzgârın yüzünü okşamasıyla hissettiği rahatlık gözlerinin bulutları kıskanarak bakmasından belli oluyordu.’Niçin? Niçin? Biz de bu bulutlar gibi olamadık kardeşim’ diye mırıldanıyordu. Aklına gelen onca hatıra gözlerinin bir anda hüzünle dolmasına neden oldu. Artık yüzüne vuran rüzgâr mutluluk değil bir kılıç gibi acı veriyordu ona. Bir anda anılara daldı. Abisini hatırlıyordu; o çok sevdiği abisini, onu her zaman koruyan. Yavaşça yerinden doğruldu ve etrafındaki güzelliklere baktı bu güzellikleri kime borçlu olduğunu düşündü ve aslında düşünmesine gerek yoktu kime olduğu belliydi sevgili abisi Efsanevi Yuğra’ya.

30 yıl önce…

—Hey Sagu nabıyon orda gelsene bi el güreşe var mısın?
—De get ağabey sen hep yeniyon
—Hadi be gel yarın 14 yaşına basacaksın kocaman adam oldun.
—Tamam, ama sadece bir el
İki kardeş birbirlerinin boynunu tutarlar Yugra Bir anlık hareketle Sagu’nun bacağını yakalar.Sagu kurtulmak için abisinin pantolonun dan tutmaya çalışır ama abisi hızlı bir hamleyle Sagu’yu yere vurur.
—Off abi ya çok güçlüsün bende senin kadar güçlü olacak mıyım?
-Haha benim kadar güçlü olabilmek için en az kırk fırın ekmek yemen lazım.
—Görürsün bir gün seni çok kötü yenecen hehehe
—Rüyanda görürsün anca.
‘Yugra kardeşinle uğraşmasana senden güçsüz olabilir ama öğretmenleri ondan daha çok memnun’ dedi, ablası.
-Haha diyene bak.

Hemen sonra Yugra dışarı çıkar. Sagu da peşinden gelir. Yugra babasının yanına gidiyordur.Babası Zaştürk boyunun reisi Oukan dır. Uzun boylu, geniş omuzlu, sert bakışlı Uzun saçlı ve üstündeki ayı postundan yapılma giysiyle çadırında bekliyordu. Derken Yugra ve kardeşi Sagu içeri koşarak girdiler.’Noldu ne istiyorsunuz çocuklar’ dedi. Yugra:’bugün beraber ok atmayacak mıyız baba’ dedi.’Hayır bugün olmaz.’ dedi, Oukan.’Tamam’ dedi ve çadırdan çıkarken Sagu: ‘o zaman bizde amcamızla gideriz’ dedi. ‘Gidemezsiniz!’ diye bağırda Oukan sesindeki hüzün ve pişmanlık belli oluyordu. Yugra arkasına dönüp babasının yüzüne baktı babasının yanında oturan dedesinin kısık gözlerinin arasından yaşlar akıyordu. Yugra’nın gözleri büyüdü ‘Noldu nie hepiniz böylesininz amcama bir şey mi oldu!’ diye haykırdı.’Hayır amcanıza bir şey olmadı’ dedi. ‘Ancak babanız…’.’babamız?’.’Babama noldu söylesene amca!’.

Evet, Yugranın karşısında oturan babasının ikiz kardeşi Gorukan idi. her şeyleri Oukan ile tıpa tıp aynıydı Yugra ve Sagu içeri girdiklerinde dikkat etmedikleri için anlayamadılar, ancak şimdi her şeyi anlıyorlardı babalarına bir şey olmuştu ve şimdi amcaları bunu söleyecekti.

‘Yugra Dorkanlılar, baban ava çıktığında onu ve yanındakileri hazırlıksız yakalayıp öldürmüşler.’ Dedi.Gorukan cümlesini bitirir bitirmez boydan bir adam içeri girdi ve ‘Gorukan , Dorkanlılar ve Sebilliler köye doğru yaklaşıyolar sayıları çok fazla!’ dedi köylü.
2
‘Bakir hemen bütün silahlı adamları topla ve savunmaya geç’’savaşacak kadınlara silahlarını verin geri kalan herkesi Deyr dağına götürün.’ Gorukan emirlerini sıralarken Yugra silahlarını kuşanıyordu. Sagu yanına geldi ve ‘abi bende savaşmak istiyorum. dedi. ‘Hayır, olmaz’ dedi Yugra. Sagu çok ısrar edince tamam dedi Yugra : ‘ama götümden ayrılmayacaksın’ tamam mı.’tamam’. Bütün silahlılar köyü savunmaz için köy sınırına doğru koştular. Yaklaşık 600 kişi şimdi sınırda hizaya girmişti. Düşman göründü ve sayıları 3 bin atlı kadardı yaklaşık Gorukan’nın da başında olduğu 300 atlı hiç tereddüt göstermeden düşmanı karşılamak için dörtnala koştular. Yugra ve Sagu’nun da aralarında bulunduğu yayalar geride kaldılar. Bazıları düşmanın sayısını görünce korkmaya başlamışlardı ancak Yugra’ nın en önde dimdik duruşu herkese Oukan’ı hatırlatıyordu ve bu onlara cesaret veriyordu.

‘Bakir adamları al ve sağ taraftan dağınık şekilde saldır’ diye bağırıyordu Gorukan. Bakir 120 atlıyla beraber Sağ tarafa doğru ayrıldı. Artık saldırı grubu ikiye ayrılmıştı Gorukan ve peşindeki 180 atlı düşmana merkezden saldıracakalrdı.Gorukan düşmanın sol tarafı için özel bir planı vardı.

Atların kişneyişleri göğü inletiyordu ve Goruka’nın askerleri öyle bir cesaretle at sürüyorlardıki sanki üç yüz kişi değilde 3 yüz bin kişi gibiydiler ama düşmanla temasa geçtiklerinde böyle olmayacaktı tabii ki.

‘Kamerevü da mevrü kobo deyrü na heyrü bundo ore konayva derü na degutte ni bandaaoooo’ bu kelimeler Gorukan’ın ağzından döküldüğü anda bin tane bozkurt Gorukan’nın solunda belirdi. Bu bir şaman ‘kurt büyüsüydü’ ve bunları herkes yapamazdı.Bin kurtun hırıltısı eşliğinde Bakir :’ demu da mevrü tera deyrü na sundeai bundo ore vokkinginü derü na degutte ni bandaoooo’ bu sözler bakirin ağzından dökülür dökülmez Bakir ve birliğinin arkasında yaklaşık yüz tane at belirdi ve üzerlerinde yüz savaşçı. Bu da bir şaman ‘çağırma büyüsüydü’ kurt büyüsüne göre daha basit bir büyüydü ama ortaya çıkanlar büyüyü yapanın önceden seçtiği atalarıydı ve eskiden olduklarıyla aynı güçlere sahiptiler ancak sadece ay gökyüzünde belirene kadar durabilirlerdi.

Zaştürklerin hamlelerini gören düşman birlikleri kendi ordularını 3 e ayırdılar bin kişi bozkurtları karşılamak, bin kişi Goruka’nın 180 kişilik birliğini, bin kişide Bakir’in 220 kişilik birliğini karşılamak için ayrıldılar.

İki ordunun çarpışmasına çok az kalmıştı ve henüz güneş batmamıştı ama Bakir dikkatle baktığında ayın çıkmasına az kaldığını fark etti ve hızlandılar böylece düşmanla çarpışan ilk birlik oldu. Bakir kılıcını sallarken adamlarından bazılarının yaralandığını gördü canlandırdığı askerler ise düşman atlıları adeta biçiyorlardı. Bakir’in bir anlık dikkatsizliğinden atı yaralandı ve yere düştü ancak hemen ayağa kalktı ve mızrağını eline aldı bir elinde kılıcı bir elinde mızrağıyla ve düşman atlıları teker teker kesiyordu. Durumu gören düşman atlıları Bakir in üzerine hücum ettiler yaklaşık 700 kişi onları biçen canlanmış askerleri önemsemeden Bakir’in üstüne hücum ettiler. Bakir bir anda şaşırdı yapabileceği bir şey yoktu düşman topyekûn üzerine hücum ediyordu ve az önce mızrağı kırılmıştı elinde sadece babasından yadigâr Gura kılıcı vardı. Gura kılıcı Türk dünyasında 7 kutsal kılıçtan biriydi ve hepsinin kendine has özellikleri vardı Gura’nın özellikleri asla yıpranmaması ve dünya üzerindeki her şeyi kesebilmesidir. Düşman Bakir’in üzerine doğru gelirken Bakir’in arkasında ki atlılar Bakir’in önüne geçip adeta kendilerini feda ettiler 80 atlı bir anda 700 atın altında kaldı ve öldüler. Ayda hala aydınlık olan gökyüzünde kendisini göstermişti ve Bakir’in canlandırma büyüsü etkisini yitirmişti. Artık bakir tek başına 700 atlıya karşıydı.
Bakir üşünüyordu ne yapabilirdi tekbir şansı kalmıştı, Gura kılıcıyla birleşip düşmanı bir anca püskürtmek, yani intihar etmek.

Henüz tamamlamadım eğer beğenirseniz devam edip tamamlayacağım . Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin