İkiz Tapınak Sayfaya git: 1, 2, 3, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Ön Söz
Hava her zamankinden soğuk ve ıssız, her zaman içinde bülbüller dans eden şen şakrak müzikler çalan Sarı Kule’yi bir hüzün kaplamış, adeta bir yasa bürünmüştü. Tüm gözler baş büyücü Sarolonde’nin üzerindeydi ama ondan da tık çıkmıyordu. Şu an biri hayatını kaybetmemiş, hayat kazanmıştı ama bu Büyücü Dünyasını sarsacak olan sözde bir kazançtı.
Üç tane bebek, iki tane anne, ama sadece bir tanesi yaşıyor diğeri ise tüm gücünü doğan "kızı" na vermiş kendi tükenmişti tabi ki bunu isteyerek yaptığı söylenemezdi. Bunu o saf güzelliğin ardındaki kız bebek yapmıştı. Diğer ikisi ise İkizdi, anneleri ise yaşıyordu ama oğullarını kaybetme acısı içerisinde...
Sarolonde bebekken Earwen'i (Kız bebeği) öldüremezdi, çünkü eğer öldürürse o hiç vakit kaybetmeden yeniden doğardı oysa büyüyünce ölürse tam on bin yıl beklemek zorunda kalırdı. Gerçi iki kez beklemişti artık beklemeye niyetli olduğu söylenemezdi.
Sarolonde Çatık kaşlarla James ile Drew'i kucakladı gergin yüz hatları gevşedi ve kirpiklerinin ardından uzun süredir dökülmeyi bekleyen bir yaşlı bir göz yaşı süzüldü.İki bebeğinde saçını suçluluk duygusuyla okşadıktan sonra titreğen elleriyle ıslanmış yüzünü sildi. Yüzünde eski kararlı tavır belirdi ve birkaç sihirli sözcük geveledikten sonra görkemli salonun ortasında iki tane karadelik belirdi. Sarolonde Drew'i tahtının üstüne bıraktıktan sonra James'i kucakladı ve karadeliğin içine adeta fırlattı. Bu olaydan sonra Drew koca bir çığlık attı ve ağlamaya başladı. Az önce oldukça kararlı görünen Sarolonde bu çığlıktan sonra biraz da olsa yaptığı şeyden ürkmüş olacak ki eli ayağı titremeye başladı. Burada rezil olmamak için bebeği kucakladı ve ikinci kara deliğin içine fırlattı ve kara delikler oldukça büyük bir rüzgar estirerek salondan kayboldu...
Arkasını döndüğünde yerde duran kız bebek (Earwen) ortadan kaybolmuştu ama bunu büyük bir kriz haline getirmeden soğuk kanlılığını koruyarak konuştu
"James ve Drew... Onları 13 yaşlarında görebileceksiniz yani 13 yıl sonra. Earwen'e gelince onu da 13 yıl sonra tekrar göreceğimizden eminim. Korkmayın ordu hazırlıkları hemen başlayacak ve inşallah Earwen'i alt edeceğiz..."
Bir süre durdu. Sanki çok önemli birşey söyleyecekmiş gibi bir eda vardı yüz hatlarında. Ellerini iki kere çırptı ve içeri iki tane asker girdi. Kalplerinin bulunduğu bölgede 'Işığın Koruyucuları' yazılı bir arma taşıyorlardı. Herkes onların bir zulüm yaratacağı düşüncesindeyken, onlar sadece oldukları yerde durdular.
Sarolonde Konuşmasına devam etti
"Ve sıra James ve Drew'in ailesine gelince. Earwen Numanesse'nin saflarına geçme tehlikesine karşı, idam edilecekler"
Bu sözlerden sonra salonda ufak fısıldaşmalar, şaşkın suratlar, sinirli suratlar, hüzünlü suratlar ve zafer duygusuyla coşan suratlar vardı. Ama en içi acıtanı, en can yakanı Bay ve Bayan Sainela'nınkiydi. İkisininde gözlerinde nefretle karışık hüzün, hüzünle karışık nefret vardı.Derken askerker Bay ve Bayan Sainela'yı kollarından tutup içeri götürdüler ve yaklaşık on dakika sonra içeriden çığlıklar yükselmeye başladı. Onlar son saniyelerini bile yaşayamamışlardı. Artık o gün, o gece doğan bebeklerin hiçbirinin ailesi yaşamıyordu, tek risk onlar olmuştu böylece
Devamı Gelecek~ Bu fikir aklıma okul başlarında gelmişti yalnız hiç vaktim olmamıştı şimdi yazıyorum
Hava her zamankinden soğuk ve ıssız, her zaman içinde bülbüller dans eden şen şakrak müzikler çalan Sarı Kule’yi bir hüzün kaplamış, adeta bir yasa bürünmüştü. Tüm gözler baş büyücü Sarolonde’nin üzerindeydi ama ondan da tık çıkmıyordu. Şu an biri hayatını kaybetmemiş, hayat kazanmıştı ama bu Büyücü Dünyasını sarsacak olan sözde bir kazançtı.
Üç tane bebek, iki tane anne, ama sadece bir tanesi yaşıyor diğeri ise tüm gücünü doğan "kızı" na vermiş kendi tükenmişti tabi ki bunu isteyerek yaptığı söylenemezdi. Bunu o saf güzelliğin ardındaki kız bebek yapmıştı. Diğer ikisi ise İkizdi, anneleri ise yaşıyordu ama oğullarını kaybetme acısı içerisinde...
Sarolonde bebekken Earwen'i (Kız bebeği) öldüremezdi, çünkü eğer öldürürse o hiç vakit kaybetmeden yeniden doğardı oysa büyüyünce ölürse tam on bin yıl beklemek zorunda kalırdı. Gerçi iki kez beklemişti artık beklemeye niyetli olduğu söylenemezdi.
Sarolonde Çatık kaşlarla James ile Drew'i kucakladı gergin yüz hatları gevşedi ve kirpiklerinin ardından uzun süredir dökülmeyi bekleyen bir yaşlı bir göz yaşı süzüldü.İki bebeğinde saçını suçluluk duygusuyla okşadıktan sonra titreğen elleriyle ıslanmış yüzünü sildi. Yüzünde eski kararlı tavır belirdi ve birkaç sihirli sözcük geveledikten sonra görkemli salonun ortasında iki tane karadelik belirdi. Sarolonde Drew'i tahtının üstüne bıraktıktan sonra James'i kucakladı ve karadeliğin içine adeta fırlattı. Bu olaydan sonra Drew koca bir çığlık attı ve ağlamaya başladı. Az önce oldukça kararlı görünen Sarolonde bu çığlıktan sonra biraz da olsa yaptığı şeyden ürkmüş olacak ki eli ayağı titremeye başladı. Burada rezil olmamak için bebeği kucakladı ve ikinci kara deliğin içine fırlattı ve kara delikler oldukça büyük bir rüzgar estirerek salondan kayboldu...
Arkasını döndüğünde yerde duran kız bebek (Earwen) ortadan kaybolmuştu ama bunu büyük bir kriz haline getirmeden soğuk kanlılığını koruyarak konuştu
"James ve Drew... Onları 13 yaşlarında görebileceksiniz yani 13 yıl sonra. Earwen'e gelince onu da 13 yıl sonra tekrar göreceğimizden eminim. Korkmayın ordu hazırlıkları hemen başlayacak ve inşallah Earwen'i alt edeceğiz..."
Bir süre durdu. Sanki çok önemli birşey söyleyecekmiş gibi bir eda vardı yüz hatlarında. Ellerini iki kere çırptı ve içeri iki tane asker girdi. Kalplerinin bulunduğu bölgede 'Işığın Koruyucuları' yazılı bir arma taşıyorlardı. Herkes onların bir zulüm yaratacağı düşüncesindeyken, onlar sadece oldukları yerde durdular.
Sarolonde Konuşmasına devam etti
"Ve sıra James ve Drew'in ailesine gelince. Earwen Numanesse'nin saflarına geçme tehlikesine karşı, idam edilecekler"
Bu sözlerden sonra salonda ufak fısıldaşmalar, şaşkın suratlar, sinirli suratlar, hüzünlü suratlar ve zafer duygusuyla coşan suratlar vardı. Ama en içi acıtanı, en can yakanı Bay ve Bayan Sainela'nınkiydi. İkisininde gözlerinde nefretle karışık hüzün, hüzünle karışık nefret vardı.Derken askerker Bay ve Bayan Sainela'yı kollarından tutup içeri götürdüler ve yaklaşık on dakika sonra içeriden çığlıklar yükselmeye başladı. Onlar son saniyelerini bile yaşayamamışlardı. Artık o gün, o gece doğan bebeklerin hiçbirinin ailesi yaşamıyordu, tek risk onlar olmuştu böylece
Devamı Gelecek~ Bu fikir aklıma okul başlarında gelmişti yalnız hiç vaktim olmamıştı şimdi yazıyorum
onu 4. yazımda açıklamayı düşünüyorum. Yani neden ailelerinin öldürüldüğünü ve bebeklerin niçin hapsedildiğini...
Bölüm 1 (13 yıl sonra)
Sarolonde ve yandaşları...Kırmızı duvar kağıdı ile döşeli büyükçe, bomboş salona doluşmuşlardı. İğne atsan dahi düşmeyecek bir yoğunluk vardı içeride. Sarolonde aynı soğuk kanlılığını koruyarak elleri ile askerlerine açılmalarını emretti. Fazla konuşmayı, fazla konuşanları sevmezdi. Zaten kendi de mimikleri ile anlatamayacağı şeylerde söze, dile baş vurmayı yeğlerdi. Saatine baktı tam 00.30 (yarım) olmuştu. Ellerini birkaç kere şaklattı bu 'zaman geldi' anlamı taşıyordu.
Bu bağzılarını hüzne boğdu, çağresiz aşıklar birbirine sarıldı, küsler barıştı çünkü şu anda içinde bulundukları vakit birbirlerini son görüşleri olabilirdi. Derken Sarolonde kimsenin duymaması gereken sihirli birkaç sözcüğü ağzında yuvarlayarak söylemesi ile Salonun tam ortasında iki tane kara deliğin belirmesi bir oldu. Sarolonde'nin uzun beyaz saçlarını ve uzun grimsi sakalını havalandıran bir meltem esti ilk başlarda ama O bir Karadeliğe damarları çıkmış eliyle 'gel' işareti yaparken diğer eliylede, diğer karadeliğe 'dur' işareti yaptı. Yani çocuklardan sadece bir tanesi gelecekti, şu an için.
Karadelik içinde hapis tuttuğu çocuğu dışarı saldı, çocuk oldukça salaş görünümlüydü. Tabi ki bu doğaldı çünkü tam tamına on üç (13) yıldır ne saçını kestiriyordu nede elbisesini değiştiriyordu. Yırtık, üzerinde kan izleri bulunan buluzunu büyük bir hıcımla çıkarttığı gibi Sarolonde'nin yüzüne doğru fırlattı. Ateş püsküren gözlerle O'na, Sözde Bilge olarak gördüğü Sarolonde'ye yaklaştı:
"Sen, sen! Demek sendin bana ruhlardan işkence çektiren! Demek sendin küçücük bir bebeğe eziyet eden! Demek sendin yeni doğan birini annesinden ve babasından mahrum bırakan! Demek sendin... Sana söyleyecek kelime bulamıyorum, o kadar... o kadar!!!" dedi sırtındaki kırbaç izlerini, pıhtılaşmış kanları göstererek.
Sarolonde James'in bluzunu O'na uzattı, böyle bir tavrı ya O'ndan yada Drew'den bekliyordu, çünkü öyle olması gerekiyordu. Bir çift ikiz ve bir çift kişilik...Böyle olması gerekiyordu. Biri aydınlık yolda yürüyecek biri karanlık yolda yolunu bulmaya, geri dönmeye çalışacak yada inat edip sonsuzlukta kaybolacak...
James Sarolon'denin elinden bluzunu kaptı ve üstüne geçirdi. Sarolonde'ye arkasını döndü, O ilk başta James'in bu davranışını ona saygı göstermediğine bağlamıştı ta ki James kapıya doğru koşana dek. Sarolonde James'i engellemek için önüne sihirle hemencecik bir duvar ördü. James'in gözleri o anda kördü kaçtığı hayallerini görmekten, kaçmaya çalışmaktan başka birşey yapmıyordu işte bu yüzden duvara çarptı ve oracıkta yere yığıldı oysa ki sadece bayılmıştı.
Sarolonde geri teptiği kara deliğe 'gel' işareti yaptı ve tahtında rahatça oturdu çünkü Drew'in nasıl biri olacağını biliyordu, belki biraz mızmız ama tamamen saf ve duru. Derken kara delikten kardeşine çok benzeyen bir çocuk salınıverdi.
Tek farkı James'in saçlarının siyah Drew'inkilerin ise sarı olmasıydı. İkisininde ten rengi bembeyaz gözleri masmaviydi.Yalnız ikisinin doğuştan gelen özelliklerinin yanı sıra sırtlarındaki morluklar dahi birbirine çok benziyordu. Ustaca vurulmuşlardı. Hatta Drew'in birçok yarası hala kanıyordu.
Drew, James'in aksine Sarolonde'ye yardım dilenircesine yaklaştı. Ayaklarına kapandı ve ağlamaya başladı. Drew'in göz yaşları Sarolonde'nin boyuna göre biraz uzun entarisini ıslatıyordu. Sarolonde yaptıklarından pişmanlık duymadı, çünkü ikisinin de gerçek karakterlerini anlamanın tek yolu buydu. Belki on üç (13) yıl biraz abartıydı ama onun dışında tamamen gerekliydi. Drew'in saçlarını on üç (13) yıl sonra tekrar okşamanın zevkini yaşıyordu şu sıralar.
"Ne olur Yüce (...) Bana yardım edin! Beni siz bu bataklığın içine sürüklediniz ancak siz kurtarabilirsiniz.LÜTFEN!" dedi yardım beklercesine.
Sarolonde Drew'e sahte bir üzgünlükle baktı ama gözleri gerçekten dolmuştu belki de kasten yapıyordu ama oldukça gerçekçi gözüküyordu. Derken James ayıldı ve bu duygusal anlar sona erdi. Sarolonde belki ilk defa böyle bir duygu yoğunluğu yaşıyordu. Bu kadar güzel bir duyguyu ilk defa yaşıyordu ve bölünmesine çok kızdı. James'i büyükçe bir balonun içine aldı ve karadeliğe göndermeye başladı. Karadeliklerden biri (Drew'inki) kapanmıştı çünkü görevini tamamlamıştı ama diğeri James'i bekliyordu.
James ne olduğunu bile anlamadan kendini baloncuğun içinde bulmuştu. Oldukça kararlı ve inatçı gözüküyordu ta ki kara deliğe yöneldiğinin farkına varana kadar. İnatla baloncuğun çerçevesine vurmaya başladı ama fazla başarılı olduğu söylenemezdi. Artık kara delikle arasında yaklaşık iki metre (2 m) vardı ama o pes etmişti bile. Birden yerden yaklaşık on metre (10 m) yüksekte olan tavandan bir çatırtı geldi. Sarolonde ayağa kalktı, James gözlerini tavana dikti, son bir umut olurda tekrar işkence çekmekten kurtulurum umuduyla gözlerini tavana dikti.
Derken tavan çatladı ve ardından döküldü. Tavandan aşağıya siyahlara bürünmüş kumral saçlı, gri gözlü, beyaz tenli bir kız iniverdi. Kararlı bakıyordu karanlık yolda yürüdüğü oldukça belliydi yalnız onun bir özelliği vardı Karanlıkta görebiliyordu...
Bu bölüm baya uzayacağı için yarıda kestim...
Bölüm 1 (13 yıl sonra)
Sarolonde ve yandaşları...Kırmızı duvar kağıdı ile döşeli büyükçe, bomboş salona doluşmuşlardı. İğne atsan dahi düşmeyecek bir yoğunluk vardı içeride. Sarolonde aynı soğuk kanlılığını koruyarak elleri ile askerlerine açılmalarını emretti. Fazla konuşmayı, fazla konuşanları sevmezdi. Zaten kendi de mimikleri ile anlatamayacağı şeylerde söze, dile baş vurmayı yeğlerdi. Saatine baktı tam 00.30 (yarım) olmuştu. Ellerini birkaç kere şaklattı bu 'zaman geldi' anlamı taşıyordu.
Bu bağzılarını hüzne boğdu, çağresiz aşıklar birbirine sarıldı, küsler barıştı çünkü şu anda içinde bulundukları vakit birbirlerini son görüşleri olabilirdi. Derken Sarolonde kimsenin duymaması gereken sihirli birkaç sözcüğü ağzında yuvarlayarak söylemesi ile Salonun tam ortasında iki tane kara deliğin belirmesi bir oldu. Sarolonde'nin uzun beyaz saçlarını ve uzun grimsi sakalını havalandıran bir meltem esti ilk başlarda ama O bir Karadeliğe damarları çıkmış eliyle 'gel' işareti yaparken diğer eliylede, diğer karadeliğe 'dur' işareti yaptı. Yani çocuklardan sadece bir tanesi gelecekti, şu an için.
Karadelik içinde hapis tuttuğu çocuğu dışarı saldı, çocuk oldukça salaş görünümlüydü. Tabi ki bu doğaldı çünkü tam tamına on üç (13) yıldır ne saçını kestiriyordu nede elbisesini değiştiriyordu. Yırtık, üzerinde kan izleri bulunan buluzunu büyük bir hıcımla çıkarttığı gibi Sarolonde'nin yüzüne doğru fırlattı. Ateş püsküren gözlerle O'na, Sözde Bilge olarak gördüğü Sarolonde'ye yaklaştı:
"Sen, sen! Demek sendin bana ruhlardan işkence çektiren! Demek sendin küçücük bir bebeğe eziyet eden! Demek sendin yeni doğan birini annesinden ve babasından mahrum bırakan! Demek sendin... Sana söyleyecek kelime bulamıyorum, o kadar... o kadar!!!" dedi sırtındaki kırbaç izlerini, pıhtılaşmış kanları göstererek.
Sarolonde James'in bluzunu O'na uzattı, böyle bir tavrı ya O'ndan yada Drew'den bekliyordu, çünkü öyle olması gerekiyordu. Bir çift ikiz ve bir çift kişilik...Böyle olması gerekiyordu. Biri aydınlık yolda yürüyecek biri karanlık yolda yolunu bulmaya, geri dönmeye çalışacak yada inat edip sonsuzlukta kaybolacak...
James Sarolon'denin elinden bluzunu kaptı ve üstüne geçirdi. Sarolonde'ye arkasını döndü, O ilk başta James'in bu davranışını ona saygı göstermediğine bağlamıştı ta ki James kapıya doğru koşana dek. Sarolonde James'i engellemek için önüne sihirle hemencecik bir duvar ördü. James'in gözleri o anda kördü kaçtığı hayallerini görmekten, kaçmaya çalışmaktan başka birşey yapmıyordu işte bu yüzden duvara çarptı ve oracıkta yere yığıldı oysa ki sadece bayılmıştı.
Sarolonde geri teptiği kara deliğe 'gel' işareti yaptı ve tahtında rahatça oturdu çünkü Drew'in nasıl biri olacağını biliyordu, belki biraz mızmız ama tamamen saf ve duru. Derken kara delikten kardeşine çok benzeyen bir çocuk salınıverdi.
Tek farkı James'in saçlarının siyah Drew'inkilerin ise sarı olmasıydı. İkisininde ten rengi bembeyaz gözleri masmaviydi.Yalnız ikisinin doğuştan gelen özelliklerinin yanı sıra sırtlarındaki morluklar dahi birbirine çok benziyordu. Ustaca vurulmuşlardı. Hatta Drew'in birçok yarası hala kanıyordu.
Drew, James'in aksine Sarolonde'ye yardım dilenircesine yaklaştı. Ayaklarına kapandı ve ağlamaya başladı. Drew'in göz yaşları Sarolonde'nin boyuna göre biraz uzun entarisini ıslatıyordu. Sarolonde yaptıklarından pişmanlık duymadı, çünkü ikisinin de gerçek karakterlerini anlamanın tek yolu buydu. Belki on üç (13) yıl biraz abartıydı ama onun dışında tamamen gerekliydi. Drew'in saçlarını on üç (13) yıl sonra tekrar okşamanın zevkini yaşıyordu şu sıralar.
"Ne olur Yüce (...) Bana yardım edin! Beni siz bu bataklığın içine sürüklediniz ancak siz kurtarabilirsiniz.LÜTFEN!" dedi yardım beklercesine.
Sarolonde Drew'e sahte bir üzgünlükle baktı ama gözleri gerçekten dolmuştu belki de kasten yapıyordu ama oldukça gerçekçi gözüküyordu. Derken James ayıldı ve bu duygusal anlar sona erdi. Sarolonde belki ilk defa böyle bir duygu yoğunluğu yaşıyordu. Bu kadar güzel bir duyguyu ilk defa yaşıyordu ve bölünmesine çok kızdı. James'i büyükçe bir balonun içine aldı ve karadeliğe göndermeye başladı. Karadeliklerden biri (Drew'inki) kapanmıştı çünkü görevini tamamlamıştı ama diğeri James'i bekliyordu.
James ne olduğunu bile anlamadan kendini baloncuğun içinde bulmuştu. Oldukça kararlı ve inatçı gözüküyordu ta ki kara deliğe yöneldiğinin farkına varana kadar. İnatla baloncuğun çerçevesine vurmaya başladı ama fazla başarılı olduğu söylenemezdi. Artık kara delikle arasında yaklaşık iki metre (2 m) vardı ama o pes etmişti bile. Birden yerden yaklaşık on metre (10 m) yüksekte olan tavandan bir çatırtı geldi. Sarolonde ayağa kalktı, James gözlerini tavana dikti, son bir umut olurda tekrar işkence çekmekten kurtulurum umuduyla gözlerini tavana dikti.
Derken tavan çatladı ve ardından döküldü. Tavandan aşağıya siyahlara bürünmüş kumral saçlı, gri gözlü, beyaz tenli bir kız iniverdi. Kararlı bakıyordu karanlık yolda yürüdüğü oldukça belliydi yalnız onun bir özelliği vardı Karanlıkta görebiliyordu...
Bu bölüm baya uzayacağı için yarıda kestim...
ehhh bunu da koleksiyonuma katacam yakında
Spoiler:
Appleseed XIII Ova -> PekYakında ve
Kamisama no Memo-chô Güncelleniyor...
Sadomi -> ilk 4 sayfa çıktı
Sakasama no Patema Özel; ilk 3 bölüm çıktı
Sakasama no Patema Movie çevriliyor
[Bağlantı]
Kendi Çevirilerim Aktif artık... *-*
1. sayfa (Toplam 3 sayfa) [ 23 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |