Kızıl Günlükler "bölüm 15"
Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 10, 11, 12, Sonraki

Anime Manga Forum -> Fan Fiction
 
Yazar
Mesaj
hizashi
Mangaka
Mangaka



Yaş: 32
Kayıt: 11 Hzr 2008
Mesajlar: 795
Tanıtımlar: 2
Nerden: In my coffin
Teşekkür: 15

Durumu: Çevrimdışı

hizashi
Mangaka
Kızıl Günlükler "bölüm 15" Konu: Yanıt: Kızıl Günlükler [--12--]
Alıntıyla Cevap Gönder
Mangaka-san, günlükteki tek cümle son sayfadaki o yazıydı, diğer sayfalar belki zarar görmüştür belki defter boştur kim bilir =D (Yalnız direkt konuya girdim bende..)

Sayılar, ipuçları.. ilk defterimizden de anlaşılacağı gibi hepsinin içinde buna benzer bir şeyler var. Bunlar hazineye giden haritalar kısacası =D Peki bu ikisi bunun bir ipucu olduğunu nasıl fark ettiler? Veyahut biri.. Polisiyede hiçbir şey tesadüf değildir sevgili okuyucular şüpheniz olmasın bundan ^^ Bu arada "when" tespitin doğru mangaka-san, her zamanki gibin xD

Yuki serinin en akıllı adamlarından biri olarak öyle kapak yapma ayrıcalığına sahip =D İmtiyazlı o.(Bere'nin vizesi..)

Hikaru'nun kaçışı oldukça basit ama etkili bir yoldu. Onu da açıklayacağız tabii ki v.v

Evet tempoyu düşürmeyip dengeli tutmaya çalışıyoruz. Yani iki tarafında satranç oyunu gibi karşılıklı hamleler yapmasını sağlıyoruz. Aslında bu yüzden bu bölümün adını 1+1=1 seçtim çünkü Jin ve Yuki bir hamle yaptı ama Hikaru ve Taiga'nın hamlesiyle durumda pek değişiklik ve üstünlük olmamış oldu xD Ama tabi ilerde baskın çıkan bir taraf olacaktır. (O__o spoilerlar mı verdim bana mı öyle geliyor.. Bere kescek beni.)

Çok teşekkür ederiz Mangaka-san v.v


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
10 Eyl 2009 18:21
Kara Kedi
Mangaka
Mangaka



Yaş: 31
Kayıt: 03 Nis 2007
Mesajlar: 1,106
Teşekkür: 37

Durumu: Çevrimdışı

Kara Kedi
Mangaka
Kızıl Günlükler "bölüm 15" Konu: Yanıt: Kızıl Günlükler [--12--]
Alıntıyla Cevap Gönder
Allah' ım sonunda *-* yorum yapacağım günü de gördüm XD

İlk olarak bu gecikme için özür dilerim ama affedersiniz *-*

Okduğum kitaplara kendmi çok kaptırmıştım, okudum ama yorum yazmadan kitabıma döndüm *-*


Sayılaaaaaaaar Çıldırmış Durumda Bu bölümün içinde sayılar vardııı Çıldırmış Durumda Sayılardan nefret ederim, onlarda benden nefret eder XD Ama tamam ciddi oluyorum matematiğim henüz bir artı bir gördüm diye stres olacağım kadar kötü değil *-*

Şu "WHEN" olayından çok etkilendim *-* Nasıl geliyor aklına bu tür şeyler şaşırıyor ve de imreniyorum efnm Uyuyor...,


Bu arada gösterdiğini özen için de bir okuyucu olarak teşekkürlerimi sunarım. İnsanın yazmadan önce aratırması çok güzel bir şey *-*
Sayenizde Japonyada booom üretilmediğini de öğrenmiş oldum *-*

Devamını bekliyorum *-*

"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"

(Roberto Totaro-Nirvana)

Trafik kurallarına uyalım ^^
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
12 Eyl 2009 22:22
berenasan
Otaku (Level 4)
Otaku (Level 4)



Yaş: 35
Kayıt: 27 Hzr 2007
Mesajlar: 447
Tanıtımlar: 24
Favori Anime & Manga: FMA, FullMoon wo Sagashite, Bleach, Blood+, Tsubasa Chronicles
Cinsiyet: Kız
Nerden: Gongaga
Teşekkür: 6

Durumu: Çevrimdışı

berenasan
Otaku (Level 4)
Kızıl Günlükler "bölüm 15" Konu: Yanıt: Kızıl Günlükler [--12--]
Alıntıyla Cevap Gönder
yorumun için teşekkürler kedicik ^^ ben şuan üniyle hiza da dersaneyle uğraştığı için siteye uğrama fırsatımız olmuyor ama şimdi oldu T_T

when olayı şey aslında. yazmayı unutmuşum ama o cümle alıntı. final fantasy - crisis core'da geçen efsanedeki cümle. çok sevdiğim için kullandım o cümleyi. ama when olayı tamamen bana ait Şık

japonya olayına gelirsek. 2. dünya savaşından beri önlem alınması gerektiğini düşünerek bazı anlaşmalar imzalandı birlikler kuruldu (NATO gibi) ve japonya anayasasını değiştirerek bundan sonra asla ve asla savaşa katılmayacakları hakkında bir kanun çıkardı ve anayasalarında ilk maddelerde yer aldı. hala da var. işte bu maddenin ihlali söz konusu olmasın diye füze yapımı veya şöyle deyim. saldırı amaçlı bir yönde araştırma yapıp ilerleme kaydetme istemediler. bu yüzden robot alanına yönelip o alanda uzman durumdalar. yeteneklerini tek bir yöne doğrulttular diyelim. buradan yola çıkarak silahlanma konusuna değindik işte ^^

araştırma yapmak güzel şey Şık

ama beğenmene sevindim hem de çok *-*


Spoiler:

******
-Kara Murat benim!
-Hayır! O benim!
-Yalannn söylüyorsunuz! Kara Murat beniiim!
(nim-nim-ni-ni-ni-i-i-i) *bizans şatolarından yükselen yankı efekti O_o
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
16 Eyl 2009 15:23
hizashi
Mangaka
Mangaka



Yaş: 32
Kayıt: 11 Hzr 2008
Mesajlar: 795
Tanıtımlar: 2
Nerden: In my coffin
Teşekkür: 15

Durumu: Çevrimdışı

hizashi
Mangaka
Kızıl Günlükler "bölüm 15" Konu: Yanıt: Kızıl Günlükler [--12--]
Alıntıyla Cevap Gönder
Bölüm 13: Kaçış


Gece denildiğinde ilk akla gelenler nedir? Karanlık? Sessizlik? Ürperti? Ya da cırcır böceği?.. Benim aklıma gelen ilk şey ‘kaçış’ olurdu oysaki. Geceleri bir yerlerden belli sebepler yüzünden az kaçmamış/kovalanmamıştım. Tıpkı şimdiki gibi.
Ama geceleri iyi görebilmek gibi bir avantaja da sahip olduğum güzel bir ayrıntıydı, atlamayalım.

Işıltılı bir dükkânın önünden geçerken vitrindeki saate baktım. 21:01. Az kaldı. Hızlı adımlarla yürümeye devam ediyordum. Sık sık arkama bakmak gibi bir gaflete düşmeden tabii ki.(Bkz: şüphe çeken hareketler dizisi...)

Gitmem gereken sokağa varmıştım. Sokağın başında durdum, soğuk duvara yaslanıp havaya derin bir nefes verdim.

En fazla 5 dakika bekle, sonra git..

“Yosh. Dakika tutmaya başlayal-“
Fakat bir elin beni sertçe kendine doğru çekmesi.. Sonrada aynı sertlikte duvara çarpması.. Benim öfkeyle yumruğumu kaldırmam.. Ve,
“Ara araaa... Bir Tiger yakaladım sanırım.”
“Temeeee!” Hikaru’yu ittirdim. Hikaru bu hareket serilerinden korktuğumu anlamış olacaktı ki gülüyordu.
“Tek söyleyeceğin lanet okumak mı Tigeeer? Huyların değişmiş oğlum.”

Doğru. Jin’e hergün hem sesli hem de içimden kaç düzine lanet okuduğumu ben bile unutmuştum. Bazı şeyler alışkanlık mı yapıyor ne?
“İyice ayaz çökmeye başladı Hikaru, acele etsek iyi olur.” Dedim ellerimi ceketin cebine sokarak.
“Şu kendine iki beden büyük ceketin içinde nasıl üşümeyi başarabiliyorsan artık...”

Eh?
Ha, doğru. Jin’in cenazeden önce giyeyim diye suratıma fırlattığı ceketi giymiştim. Umarım Jin beni koklayarak bulmaya kalkmaz hahahah......ahah.....
İçler acısı.

“Hikaruuu, sana acele-“
“Dur da biraz havayı koklayayım.”
“...”

Bazı şeyler barizdir, kalıplaşmıştır. Kimse kumarda kaybetmek istemez, kimse araba park etmek istediğinde bedava bulduğu bir otoparkı boş bırakmak istemez. Ve kimse kaybetmeden özgürlüğün değerini bilemez. Uzaktan casusları çok mu özgür görüyorlardı bilemeyeceğim. Ama bizim için özgürlük kaybetmesi çok çok kolay, kazanması ise çok zor olan bir şeydi. Tanrının ceza sistemine pek inanmayıp kaile almasam da, Bir şey çok açıktı.
Elinizdekinin değerini iyi bilin.


“Hah...hah...hah....Hikaruu....Yaklaşık 1 saattir aynı tempoda yürüyoruz...”
“Formdan düşmüşsün oğlum.”
“Nereye gidiyoruz?” Dilim damağıma yapışmıştı...
“Eski mekânımıza dönemeyeceğimize göre, pek bilinmeyen bir yere gidiyoruz Tiger.”
“Bende mi bilmiyorum bu yeri?”

Aslında bu soru biraz saçmaydı. Hikaru benden daha tecrübeliydi, hatta yaşı ve pozisyonu sebebiyle benim abim pozisyonundaydı da diyebiliriz (dikkat, yaş 32). Bu yüzden benim bilemeyeceğim mekânları bilmesi doğaldı. Zaten Hikaru da bu sualime cevap vermemişti.

5 dakika sonra biraz durduk.
“Ara araaa... Oraya gitmeden bir şeyler götürmeliyiz Tiger.”
“Eh?”
“Evet bir hediye... Dök bakalım ceplerini.”
Bir şey anlamamıştım ama dediğini yaptım. Hikaru, Yuura’dan yürüttüğüm cüzdanı elimden aldı, biraz saydı.
“Naaaanda kore waaa?!! Bu çok az Tigeeeeer!”
“Kusura bakma ama o sırada kaçmakla meşguldüm ne bulduysam yürüttüm işte.”
“İyi iyi. Biraz düşük kalite olacak ama...”

Marketten rekor sürede çıktığında, (2 dakika 14 saniye... evet artık dakika saymaya da başlamıştım!) elinde poşete konulmuş bir içki şişesi görmüştüm. Ben söylenmek için ağzımı açtığımda Hikaru kızıl saçlı başını yana düşürdü.
“Giriş vizesi olarak düşün Tiger.”

Ve sonunda varmıştık. Sanırım şehrin bir ucundan bir ucuna yürümüştük, zira artık çektiğim hava ciğerlerimi yakıyordu.
Hikaru kapıyı çalmadan önce önüme geçti, ceketimi düzeltti, saçlarımı şöyle bir karıştırdı, iki tokat yapıştırdı.
“Oiii! Ne halt-“
“Yüzün pek renksiz adamım.”

Benim nerdeyse kül rengi, ya da kısaca renksiz yüzümle dalga geçmenin tam sırasıydı evet.
“İyi de bu davranışının sebe-“
“Akeginu biraz çapkın bir kadındır da. Ne kadar iyi görünürsen o kadar iyi.”
“Ha? Kim? Ne çap-“
-kını demeye kalmadan kapı çoktan açılmıştı bile.
“Hikaruuuuu! Tatlım hapisten firari olacağın zamanı da mı görecektim?”
“Senin için kaçtım güzelim.”

Vay sahtekâr...

“Bırak bunları tatlım, da...” Karşımdaki dekolteyi çok sevdiği belli olan, 30’larında görünen bu kadın gözlerini bana çevirdi. Daha doğrusu ayak ucumdan başlayıp saçımın en tepe noktasına kadar geniş çaplı bir tarama yaptı. Sonra pek anlam veremediğim acayip bir tavırla bluzunun yakasını biraz daha aşağı çekti.
“Sende kimsin bakalım?” Gayet sıradan bir soruyu nasıl bu kadar seksi sormayı başarabilmişti acaba? Ben daha ağzımı açmadan Hikaru atladı.
“Tiger-chan o, bizden.”
“Vauuv harika bir isim. Tiger. Çok vahşiiii...”
“Eee, aslında adım Taig-“
“Neyse neyse, Akeginu bak,(beni işaret ederek,) bu yakışıklı sana bir de hediye getirdi ama kendisi takdim etmekten utandığı için sana ben veriyorum.”

Kendime not; bir ara Hikaru’nun ağzını burnunu kır....
Akeginu ise gayet memnun bir şekilde şişeyi aldı, ceketimin kolunu kavrayarak beni içeri çekti.
“Hadi, içeri gelin bakalım.”

Aaahh, bu kadın beni korkutmaya başlamıştı...
****************************************************

“Yani ikinizde kaçaksınız ha?”
“Yahh.”
“Tabii peşinizde polisler...”
“Yahh.”
“Ve Tiger-chan 25 yaşında ha?”
“...”
Lafı ciddiyetle Hikaru aldı.
“Akeginu, birkaç gün saklanmamız gerekiyor. Polisleri bilirsin, yapışkan mahlûklardır.”
Akeginu bordo renge boyadığı dudaklarını yaladı.
“Maalesef bilirim tatlım.”
“Yani bize yardım edeceksin değil mi? Sadece saklanmak için ve-“
“Ya sonra Hikaru? Polisleri hep böyle mi atlatacaksınız?”
“Şimdiye kadar hep böyle atlatmadık mı?”

Akeginu suskun kaldı. Ben başından beri pek konuşmadığım için sorun değildim şu ana kadar.
Ama Hikaru polisler hakkında bu kadar rahat olsa da, ben Jin hakkında olamıyordum. Her an ensemdeymiş gibiydi.( Belki de ceket yüzündendir?) Tuhaf...

“Birkaç gün Akeginu, sonra gideceğiz.”
“Tiger hatırına kabul ettim bile Hikaru,” Sırtımın ürperdiğini hissettim, “Ama sadece birkaç gün, o kadar. Erkekleri uzun süre kendine ayak bağı yapmaya gelmez. Siz uğraşması zahmetli varlıklarsınız tatlım.”
Bu gayet feminizm kokan cümleden sonra Hikaru uysal uysal başını salladı.
“Eh, bu tezinde haklısın sanırım. Neyse biz artık dinlenelim.”
“Üst kata çık, orda tek oda var zaten. Ama Tiger-chan isterse benim odama-“
“İyi geceler Akeginuuuu!” Hikaru kolumdan çektiği gibi hızla merdivenlere doğru sürükledi ve gözden kaybolduk.

“Ben bu kadından korktum.” Dedim odaya girerken. Hikaru kapıyı kapatıp kilitledi.
“Korkmalısın da.” Sonra bana döndü, “Ama sırf şehvet düşkünü biri olduğundan değil.” Sonra oturduğum koltuğun yanına çöktü. “Akeginu bir zamanlar bir Yakuza liderinin karısıydı. İstediğini elde etmesini bilen biridir o. Bu yüzden dikkat et oğlum.” Hikaru soğuk bir gülüşle lafını tamamladı. Ben ise nahoş bir iniltiyle içimi çektim.
“O hala güçlü bir kadın, arkasında sağlam adamları var ama her zaman yeterli olmayabiliyor. Ve şu defter işi...”
İşte birden dikkat kesilebildiğim bir nokta.
“Akeginu bu işin peşinde olduğumu bilirse benimle tüm irtibatını kopartır. Bu işin sonuçlarının kötü olacağını bilenlerden o da.”
“Kötü mü? Nasıl yani?”
“Casuslar öldürülüyor Tiger. Ölüyoruz. Bunu ne için yapıyorlar hiç düşündün mü?”
“Evet, ama...”
“Shiro’yu düşün. Bir zamanlar deftere sahipti. Fakat yurtdışına kaçtığında defteri birden ortadan kayboldu. Ya İzuno?”
Başımı eğdim. Hala pişmanlığını çektiğim bir konuydu bu.
“İzuno geriye bir defter bıraktı. Sana bıraktı. Bir şey söylemeye çalışıyordu...”
“Defterin peşindeler.” Lafını ben tamamladım. Hikaru birden omzumdan tutup beni sarstı.
“İzuno sana güvendi Taiga. Ve bende güveniyorum. Bu yüzden sıradaki aradığım defter hakkında birkaç bir şey söylemek istiyorum.”
Yutkunmaktan başka hiçbir faaliyette bulunmadım.
“Defterin izini bir yıl önce Ryouzo ile birlikte bulmuştuk. Ben adamdan yurt dışından getirttiğim silahlar karşılığında defteri istediğimde bize şöyle demişti, ‘birinizin hayatı karşılığında bu defteri size veririm.’ Tabii bu teklif bize oldukça saçma gelmişti. Doğal olarak da kabul etmedik. Şimdi sorun şu,” Hikaru ayağa kalktı,” Defter için neden bir insanın hayatını istedi de başka bir şey istemedi? Her şey bu sorunun cevabında gibi...”

Ryouzo’nun adını duymamla içimde kabaran öfkeyle birlikte düşüncelerim birbirine karışmıştı.

“Kim bu adam?”
“Kuzey çetesinden Aoi.” Hikaru başını sallayıp güldü “Ve o, bana defteri ancak öldüğümde verecek. Ama öldüğümde defter ne işe yarayacak ki?”
“Gidip zorla alalım.”
“Denemeye kalkıştık, ama Aoi artık saklanıyor. Hem de defterle birlikte saklanıyor. Ve biz öldürülüyoruz. Çok tuhaf değil mi sence de?”
“Yani kim ondan defteri isterse bedeli hayatı olacak ha?”
“Evet. İşte asıl saçmalığı da burada. Öldükten sonra ne işimize yarar ki?”
“Demek ki Aoi’nin bir çıkarı var.”
“Saklanması da bu teoriyi destekliyor. Evet Tiger...”

Aoi’nin defteri. Yeni hedef belirlendi demektir bu...

“Aoi’nin bildiği bir şeyler var, yani mutlaka onu bulmalıyız. Belki bu sefer bu işten paçamızı kurtarmayı başarabiliriz. Artık nasıl bir işe bulaştıysak...” Hikaru’nun yüzünde yorgun bir gülümseme belirdi,”Neyse, geç oldu Tiger. Yarın sabah ne yapacağımıza bakarız.”

Ben itiraz etmek için ağzımı açtığımda Hikaru’nun yüzündeki o yorgun ifadeyi gördüm. Hücrede onu çok hırpaladıklarından adım gibi emindim. İçimde Hikaru’ya karşı tuhaf bir acıma hissi uyanmıştı. Hiçbirimizin geçmişi pek iç açıcı değildi ama, zamanında birkaç kişiden Hikaru’nun geçmişte fazlasıyla büyük acılar çektiğini duymuştum. Fakat hiçbir zaman sormadım... Çünkü o hep gülmeyi tercih ediyordu. İlk karşılaştığımız andan itibaren.

“Yosh...”

Kafam bulanık düşüncelerle dolu yattım. Fakat oldukça yorgun olduğum için uyumam hiç de zor olmamıştı...

“Tigeeeer-chan.”
“Iııh...” (kim bu saçımla oynayan bakayaro...)
Uyku sersemi yılanımsı gözlerimi açtım. Başımda bana doğru eğilmiş bir kadını fark ettiğimde birden irkilmiştim. Tuhaf bir refleks gereği biraz geriye sıçradım.
“A-Akeginu-san!”
“Ne o korktun mu bakalım!” Akeginu tiz bir kahkaha attı ve elini omzuma koydu. “Sabah oldu, ohayooo!”
Etrafıma bakındım. Hikaru’yu göremeyince gerginliğim biraz daha arttı.
“Hikaru-“
“Sigara içmek için dışarı çık- bu da ne böyle!”
“Ha?”

İkimizde gözlerimizi yattığım koltuğun kumaşına çevirdik. Bir kısmının kanlandığını görmüştük.
“Bu kan senden mi aktı Tiger-chan?”
“Ahh, evet. Geçenlerde kolumu cam kesmişti de, yara tekrar açılmış...” Aynı şekilde kanlanmış kolumu gösterdim. Akeginu biraz bana eğilip yüzümü tuttu.
“Ben şimdi pansuman ederim sen merak etme Tiger.”
“A-Ari-gatou...”

Kadın gidince alnımdaki teri silip ayağa kalktım. Cam meselesi yalandı tabii ki. İşin aslı uzun...
Fakat Akeginu’dan en kısa zamanda yakamı kurtarmalıydım sanırım. Burada kaldığımız süre içinde duruma daha ne kadar ayak uydurabilirdim, bilemiyorum.

Normalde 3-4 dakikada bitmesi gereken pansuman işi yaklaşık 15 dakika civarı bitmişti. Akeginu kolumla birlikte hala tam yarası kapanmamış kaşımı da pansumanlamaya kalkınca arkamda Hikaru’nun kahkahasını ustaca öksürüğe çevirdiğini işitmiş, hepten kudurmuştum. Pansuman bitince ‘işte bittiiii’ diye alnımdan öpmesi ise cabası...

Akşama kadar mecburen evde durmak zorunda kalmıştık. Hikaru bir yerlerden silah bulmuştu kendisine.(Bu adamın her yerden silah bulabilme potansiyeli vardı. Issız adadan bile silah bulup çıkartabilirdi, inanıyorum.) Hani bana gözüyle ona baktığımda sırıttı.
“Şimdilik bir taneyle idare ederiz Tiger.”

Hava kararınca dışarı çıktık. Hikaru iki dakika beklememi söyleyip bir dükkâna girdi, çıktığında elinde iki tane telefon vardı.

“Kullan-at telefonlar Tiger. Sana hediyem olsun al.”
“Vaav, hayatım boyunca saklayacağım bu hediyeni.”
“Hahah, dalga geçme. Acil durumlar için.”
Gülerek telefonu cebime koydum.
“Aoi’yi aramaya nereden başlayacağız?” Eğer o adamı biraz olsun tanısaydım bir başlangıç yolu düşünebilirdim. Ama şimdilik ipler Hikaru’nun elindeydi.
“Aoinin nerede saklandığını tanrı bilir.”
“Nasıl yani? Sen-“
“Ara araaa... Her şeyi bilmemi de bekleme lütfen.”

Eh doğru. Fakat Hikaru’nun neredeyse bilmediği şey yok gibiydi, bu biraz hayal kırıklığı olmuştu.
“Ama bilen birileri daha olduğuna eminim.”
Birden başımı kaldırdım.
“İlk işimiz av köpeği olmak, yani şimdilik istihbarat toplamak ve-“
“Bugün hava çok bunaltıcı Hikaru, bence geziyi başka zamana erteleyelim ha?”

Hikaru ‘ne diyorsun sen’ gözüyle bana baktı, gözlerimiz kesişti, sonra o klasik gülümsemesiyle omuz silkti.
“Haklısın Tiger.”

Evet. İkimizin de fark ettiği gibi, şu an takip ediliyorduk...


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
28 Eyl 2009 15:50
mangaka_sym
Mangaka
Mangaka



Yaş: 36
Kayıt: 31 Tem 2008
Mesajlar: 2,085
Teşekkür: 983

Durumu: Çevrimdışı

mangaka_sym
Mangaka
Kızıl Günlükler "bölüm 15" Konu: Yanıt: Kızıl Günlükler [13]
Alıntıyla Cevap Gönder
Ya olaylar tam tadında ilerliyor... Mesela kadına gittiler saklanmak için ama olaylarda bir sulanma olmadı... Yerli yerinde kaldı... Takip edildiklerini anladıkları yer de çok güzeldi... Bir de şu Taiga, Jin'i esnesinde hissediyormuş ya... Belki de cidden ceket yüzündendir... Kahkaha Atıyor Kahkaha Atıyor
Neyse... Taiga'nın ilahi kavramlar hakkında düşündükleri kendisini gözümden düşürse de sonunun ne olacağını merak ediyorum...
Defterlere ait bir hikaye daha öğrenmiş olduk... Böyle bir işten adamın ne gibi bir çıkarı olabilir... Başlı başına bir merak konusu...
Bir de şu takip edenler kim acaba? Jin olmadığını düşünüyorum... Artık kimse bakacağız...
Şu hikayeyi böylesine yazabiliyorsunuz ya... Aferin... Şık Çünkü yazmasının çok zor olduğunu düşünüyorum...
Devamını şiddetle merak ediyorum... Göz Kırpıyor

http://www.youtube.com/watch?v=LuRuLqzuhbM
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
30 Eyl 2009 2:29
hizashi
Mangaka
Mangaka



Yaş: 32
Kayıt: 11 Hzr 2008
Mesajlar: 795
Tanıtımlar: 2
Nerden: In my coffin
Teşekkür: 15

Durumu: Çevrimdışı

hizashi
Mangaka
Kızıl Günlükler "bölüm 15" Konu: Yanıt: Kızıl Günlükler [13]
Alıntıyla Cevap Gönder
Bizim Taiga inançsız Mangaka-san =D Daha bir ton şey çekecek ama imana gelmicek yok =D (spoiler bu arada v.v)

Defterde daha bir ton hikaye var ohooo =___= İnsanların açgözlülükte sınır tanımayacağını göstercez size bu hikaye sonunda Mangaka-san xD Sosyal mesaj veriyorum buradan falan =D

Mangaka-san... Valla zor açıkçası yalan söylemeyeceğim. Bir yerde saçmalamayayım diye eski bölümleri 500 kere tarıyorum =D Not aldım sağa sola başlarına da numara koydum karışmasın diye =D İyice keçileri kaçırdım mı noluyor anlamadım. Ama hikaye bittiğinde mantıksız bir durumun ortaya çıkması en büyük korkumuz.

Teşekkür ederiz okuduğun için ^^


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
01 Ekm 2009 14:31
nana17
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Yaş: 33
Kayıt: 11 Oca 2009
Mesajlar: 166
Favori Anime & Manga: [IMGhttp://img153.imageshack.us/img153/3491/thsebassmile02.png[/IMG]
Nerden: ****hibari-sama'mın yanından :))****
Teşekkür: 6

Durumu: Çevrimdışı

nana17
Otaku (Level 3)
Kızıl Günlükler "bölüm 15" Konu: Yanıt: Kızıl Günlükler [13]
Alıntıyla Cevap Gönder
harika iki bölümdü diğer bölümde sayılardan bahsemişsiniz merak ettim doğrusu nasıl buldunuz sayıa olayını ve şunu anladım bir tane kızıl günlük yok sanıorım beş tane var ve bu bölümde gerçekten çok güzeldi günlükler hakında bilgi edindik şu günlükleri vermeyen adam ve onları takip edenler kim merak ettim bu işin sonu nereye varıcak çok meraktayım yeni bölümü merakla bekliyorum

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
08 Ekm 2009 17:09
hizashi
Mangaka
Mangaka



Yaş: 32
Kayıt: 11 Hzr 2008
Mesajlar: 795
Tanıtımlar: 2
Nerden: In my coffin
Teşekkür: 15

Durumu: Çevrimdışı

hizashi
Mangaka
Kızıl Günlükler "bölüm 15" Konu: Yanıt: Kızıl Günlükler (bölüm 14)
Alıntıyla Cevap Gönder
nana17-san doğru 5 adet günlüğümüz olduğunu buldular geçen bölümde. Takip edenin kim olduğu.. azz sonraaa =D Teşekkür ederiz ^^

Bu bölüm BERENASAN'ın yazısıdır.
Bölüm 14: Dört Silahşör

-Cevap vermiyor Jin, Yuura’ya bir şey olmuş olmalı.
-Seni lanet Taiga..Yuki ceketini al hemen gidiyoruz.
-Bay Minori nereye gidiyorsunuz?
-Şef! Yuura cevap vermiyor Taiga da kaçmış olabilir diye şüphelendik.
-Derhal durumu kontrol etmek için ekip gönderin!
-Reddediyorum şef! Kendim gitmem gerek!
-Jiiin! Sana ne diyorsam onu yap!

Yuki’yle çoktan odadan çıkmış koşar adımlarla merdivenlerden inerken şefin sesini duyabiliyorduk. Yuki’nin bir yandan “Şefin sözünü dinlemediğin iyi oldu.” deyişi ve bir yandan da hala merdivenlerden inişimiz bize bir kez daha fazladan asansörün yapılmasının ihtiyaç olduğunu göstermişti. Olayların buraya kadar ilerleyişini, daha doğrusu bu şekilde ilerleyişini nasıl hayal edemiyorsak şu an Taiga ile Hikaru’nun birlikte oluşunu da hayal edemiyordum. Ama ikisi de kaçmıştı, ikisi de sanık, ikisi de casus ve ikisi de ortak.

-Taiga kaçmış olursa onu istediğin kadar pataklayabilirsin araya girmicem.
-Saçmalamaya başladın yine Jin. Adam kaçmışsa nasıl dövebilirim?
-Bilmiyorum, yaparsın sen bir şekilde.
-Orasını sonra düşünürüz bir an önce eve gidelim de..

403. sokaktan sola dönüş, sonra gökdelene kadar direkt sürüş, sağa dön, sola dön vslerinden sonra nihayet eve gelmiştik. Apartmanın önündeki polis aracında kimse yoktu. Korktuğum başıma gelecek miydi ondan korkuyordum. Ama benden önce Yuki’nin yine koşar adımlarla merdivenlerden çıktığını görmem biraz da olsa adam akıllı davranmam gerektiğini bir kez daha göstermişti bana. Yuki’nin peşinden merdivenlerden nefes nefese kalmış olsam da en nihayetinde kapının önüne gelmiştim. Yuki az daha yana çekilse veya Yuki az daha zayıf ve kısa boylu bir şey olsaydı olanca durumu görebilirdim. Neyse ki Yuki geldiğimi anladı ve kenara çekildi. Gördüğüm manzara benim bile düşüncelerimi aşacak güçteydi. Yuura kan üzerinde öylece baygın yatıyordu ve diğeri (lanet olsun adını hatırlayamadım!) bayılmış şekilde resmen koltuğa asılmış duruyordu.

-Yuura! Kendine gel Yuura! Beni duyuyor musun?
Yuura’nın gözkapaklarını hafif hareket ettirmesinden sonra Yuki hemen diğer polisi koltuğa yatırdı.
-Bu da yaşıyor Jin endişelenme.
-Yuura kendine gel Yuura!

Biraz daha bu halde dursa herhalde benim yüzümden ölecekti Yuura ama bunu yapmadan önce kendisi ayılıp bir şeyler söylemeye çalıştı. Ben de yarası tam olarak nerde diye kontrol etmeye çalıştım ama yarasını bir türlü bulamamıştım lanet olsun!

-Şeef.. Taiga..
-Durumu biliyoruz ama kendini zorlama hemen ambulans çağırcaz endişe-
-Şeef, Taiga yaralı ben—ben değil..

***************
-İşte ben eve girecekken Taiga’nın yerde yattığını gördüm ve hemen içeri girdim şef. Taiga hala baygın yatıyordu ama numara yaptığını bilmiyordum. Başının dibine geldiğimde hemen dönüp sakladığı şişeyi bana doğru savurdu ama ben hemen geri çekildim, o hızla şişe kendi koluna saplandı. Bağırınca yardım etmek istedim ama dizleriyle bacaklarıma vurdu ve de gerisini hatırlamıyorum. O sırada Hajime gelmiş (hah, adı Hajime’ydi).

-Yuura’yı yere düşerken gördüğümde hemen Taiga elindeki şişeyi (aslında vazoydu hem de Sakura’nın hediyesi) bana fırlattı, ben geri çekilince onu fırsat bilip arkama geçti, bileklerimden tutup belime tekme attı (Hajime hala belini tutuyordu) sonra boynuma vurdu sanırsam çünkü o an boynuma çok şiddetli ağrı girdi ve gerisini hatırlamıyorum.

Biz daha ne diyebilirdik ki, daha doğrusu ben ne diyebilirdim. Şefe hesap vermek zorundaydım şimdi.
-Yuki, sen polis aracına bin, Yuura’yı yanına al; Hajime sen de benimle geliyorsun ve merkeze gidiyoruz.

-Özür dileriz şef.
-Asıl ben özür dilerim.

Duymadıklarından çok emindim. Çok da önemli değildi zaten.. Şu an önemli olan merkeze gidip Hikaru’nun nasıl kaçtığını öğrenmekti. Şefe karşı çıkarak buraya geldiğim için ters bir şeyler olacağını tahmin edebiliyordum. Takano’nun kendisi oradaydı zaten boşa beklememe gerek yoktu. Neyse sakin olup merkeze gitmem ve her zamanki vurdumduymaz havamı takınmak zorundaydım, yoksa şefin söylediği bir lafla onu..
**************
Merkeze gelmiştik evet, daha az önceki toplantı üyeleri hali hazırda bekletilirmiş gibi odada yerlerini almıştı. Hajime ve Yuura hesap verdikten sonra odadan ayrıldılar. Kimseden çıt çıkmıyordu. Ve kimse Hikaru’nun nasıl kaçtığını hala anlatmıyordu. Bunu sormanın sırası değildi ama odada birilerinin konuşması lazımdı.

-Hala birileri Hikaru’nun nasıl kaçtığını bana anlatmayacak mı?
-Hakkın varmış gibi bir de soruyorsun Jin inanamıyorum sana.
-Beni yargılamak sana düşmez Takano.
-Ama Bay Minori eğer yanılmıyorsam (Takano’nun ortağı Kenichi konuşmayı devralmıştı) Taiga sanığı sizin evde tutuklu bulunuyordu ama evinizden kaçtı.

-Kaçtıysa ne yapabilirim? Kaçtığı an ben burada toplantıdaydım!(Yuki sakin olmam için kolumdan tutup aşağıya doğru çekiştiriyordu ama oturmam için yeterli değildi) Taiga bir oyun oynayarak kaçmış ve kaçışı zaten planlı olduğu apaçık ortada! Ve hala bu benim suçum mu?

-Bay Minori lütfen yerinize oturun. (Bay Isao ellerini birleştirmiş sakin bir şekilde öylece oturuyordu. Bu hali normal değildi biliyorum ama..) Hikaru’nun kaçışı Taiga’nınkiyle benziyor.

-Güvenlik görevlisi yemeğini getirirken Hikaru’nun kendini astığını görmüş.(Şef susunca Daisuki konuşmaya devam etti. Merkezdeki bir diğer ortaklardan biri ve en az Yuki kadar çalışkan biriydi ama henüz yeni olduğu için fazla görev verilmiyordu ama bu davada ona çok büyük görevler verilecekti.) Daha ne olduğunu anlamadan hemen hücrenin kapısını açıp kimseye haber vermeden içeri girmiş. Ama işin aslı öyle değilmiş. Hikaru, kendi gömleğini halat gibi kıvırmış ve tepesinde yanan ampule bir şekilde bağlamış. Gömleğin diğer ucundan da Hikaru tutmuş ki bu da gömleğin ucunda bir ağırlık varmış gibi gömleği dümdüz yapmış (yani tam asılmış gibi). Hikaru kapı arkasına gizlenmiş ve güvenlik görevlisinin az önce verdiği yemek tepsisini görevlinin başına vurmuş. Bunu tam olarak doğrulayamadık çünkü dışarıdaki güvenlik kamerasına sprey boya sıkılmış ve dolayısıyla görüntü sağlanamamış.
-Yani güvenlik odasında duranlar makinede bir arıza olduğunu düşünememiş.

-Çünkü ortada arıza yok bu yüzden harekete geçmemişler. Durum anlaşıldığında çoktan gecikmişiz.
Olan durum gösteriyor ki Hikaru’nun kaçışı da planlı. Güvenlik kamerası da kısmen kapatıldığı için dışarıdan birinin yardımını almış olmalı.
-Peki girişteki kameralarda bir şey yok mu?
-Senin düşündüğün kadar biz de düşünüyoruz Jin, şu an görüntülere bakıyorlar söylemene gerek yok.
Takano’ya cevap verme gereği duymamıştım. Zaten cevap versem ne olacaktı ki. Yine didişecektik sonra Bay Isao ikimizi birden susturacaktı veya kendisi bağıracaktı, veya Yuki lafa girecekti. Neyse kesin bir şey olacağı belliydi.
Ama olacak şeyin şef Isao’nun ağzından duyacağıma hayatta inanamazdım.

-Bu arada Jin, Ryouzo delil yetersizliğinden serbest bırakıldı.
Ben tam şoke olmuş halde ayağa kalkacakken benden önce Yuki ayağa kalkmıştı, bu sıralar gerçekten de çok ayağa kalkıyorduk. Neyse..
-Nee! Ama nasıl olur şef buna nasıl izin verirsiniz?

-Maalesef elimizde tutmak için hiçbir şey yapamadık. Zaten fazladan bir gün tutmuştuk ama serbest bırakmadığımızı anlayan bakanlık hemen yazılı dilekçe gönderdi. Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu Yuki.

Yuki masadan uzaklaşıp pencereye yöneldi. Bu hareketi ben yapsam şef hemen “Yerinize oturun Minori!” diye bağıracağından emindim ama söz konusu Yuki olunca, şefin ona torpili yoktu ama Yuki’nin karakterini bildiği için ona bir şey demezdi.

-Hikaru, Taiga, Ryouzo, İzuno.. Casuslar teker teker elimizden uzaklaştı. Şef, Ryouzo Hikaru’nun yanına gidiyor olmasın?
-Salaklaşma Takano. Ryouzo öttüğü için Taiga’nın eline geçse onu gebertirler. Ryouzo’nun konuştuğunu biliyorlar ve bu durumdan hoşnut değiller.
-Bu doğru Takano. Durumu tartışmaya bile gerek yok. Bu yüzden şimdilik toplantı bitti.

Şefin bu sözünü duyunca herkes yerinden kalktı. Kapıya doğru yönelirken Yuki de nihayet yüzünü bize döndü ve yanıma geldi. Çıkalım dermişçesine göz kırpması baya hoşuma gitmişti.

Odadan ceketlerimizi çıkartarak çıkmıştık. Kendi odama adımımı atmak için biraz süre gerekti bizim için. Her gün posta var diye rahatsız eden Sora bile hemen masasına oturdu ve boş boş klavye tuşlarına basıyordu. Yuki’nin güldüğünü hissetmiştim. Sora gerçekten de boşuna korkmuştu bizden..Biz gergin değildik ki!

Ve nihayet odaya girdim. Kendimi hemen koltuğa atınca Yuki arkamdan kapıyı ve peşinden perdeyi kapattı. Ceketini ise koltuğun yanındaki duvara astı. Ehh malum, konuşacaklarımızı kimsenin duymasını istemiyorduk ve bunu Yuki, ceketini böcek diye tabir edilen gizli mikrofonun üzerini örterek halletmişti.

-Söylesene Yuki pencereden Ryouzo’nun çıktığını gördün mü?
-Evet. Korkar bir hali vardı tahmin ettiğimiz gibi. Onun serbest bırakıldığı gün Hikaru’nun kaçmış olması onu ürkütmüş olmalı.
Hafif bir gülüşmeden sonra devam etmiştik.
-Bir taksiye bindi bu arada. Şansımız var ki taksinin önünde bir araç yoktu. Taksi durağının adını hemen görebildim. Ve yine şanslıyız ki durak hemen arkamızda. Bu sefer dikkatli olmalıyız Jin. Aksi takdirde gerçekten işimizden olabiliriz.
-Sorun değil. Yeter ki bizi Taiga’ya götürsün. Bu arada Yuki, gerçekten harika rol yaptın içerde. Ne ara ayağa kalktın nasıl pencerenin önüne gittin, Takano’nun Taiga’nın yanına gidebileceği ihtimalini nasıl da söndürdün hala aklım almıyor.

Ben gülmeye devam ederken Yuki bir iki şey söyledi. Aslında neşeli değildik. Seneler sonra Taiga’yı elimizden kaçırmıştık. Olayların tek tanığı Ryouzo bakanlığın isteğiyle serbest bırakıldı. Bu da yetmezmiş gibi Taiga’nın konuşmak istediği Hikaru da hücreden kaçabilmişti. Hücreden biri kaçabiliyorsa bir evden biri nasıl kaçmasın?
-Endişelenme Yuki, Taiga’yı bu sefer konuşturcaz ve bu sefer sana bırakcam dostum.

-Güldürme beni Jin. O hırsla adamı bana bırakırsan beni cezaevine atarlar.
-Ama hak ediyor!
-Yare yare, sakin ol. 2 sene öncesinin intikamını almamıza az kaldı sakin ol.
-Nasıl sakin olabilirim Yuki! Malum davayı hatırlayıp da nasıl sakin olabilirim!
-Endişelenme, Taiga’yı bir konuşturalım, Takano’nun icabına bakarız.
-Takano’yu ben alırım ama Yuki..
-Dur ben vazgeçtim, Takano’yu ben alcam, Taiga’yı sen halledersin. Hem boyun anca yeter ahahah!
-Yukiii!

2 sene önce belki de tam bu zamanlar ekibim ve Yuki’yle birlikte Ehime limanında çatışma içindeydik. Bize gelen ihbar, yurtdışından kaçak silah getirileceği olayıydı. Bu ihbar üzerine tüm birlik harekete geçmiş, limana resmen pusu kurmuş bekliyorduk. O zaman da hava şimdi olduğu gibi nemliydi. O zamanın havasını daha çok sevmiştim ama..

Kurşunlar resmen havada uçuşurken o sırada telsizle Takano bize haber vermişti. Çete lideri limanın kuzey tarafından kaçmaya çalışıyormuş..
-Yuki duydun mu!
-Duydum! Ben önden gidiyorum sen arkamdan gel!
-Yuki olmaz! Buradan hareket edersek kesin yaralanırız!
-Hareket etmezsek de kaçarlar! Çaremiz yok Jin gitmemiz lazım!

O an Tanrı’ya Yuki’yi koruması için dua ettiğimi çok iyi hatırladım. Yuki’nin bir anlık fırlamasıyla benim de arkasından koşar adımlarla ilerlemem, kaçakçıların üzerimize ateş açmasına sebep olmuştu. Ama sağ tarafımızda bir adam vardı ki..
-Yuki yere yaat!
Kurşun Yuki’ye isabet etmesin diye Yuki’nin üzerine atlamıştım. Yuki’nin o an beni geriye itti. Yuki o an tam önümde duruyordu. Ve ardından gelen kurşun sesi..Yuki’nin omzuna denk gelmişti.
-Yuki lanet olsun! Boşuna mı seni yere attık şu hale bak!
-Bir şeyim yok çocuk. Hadi kalk da kuzey tarafına git.
-Yuki burada yaralı bırakamam!
-Sinirlendirme beni çocuk! (Ne zaman ağlayacak olsam Yuki bana çocuk derdi) destek geliyor baksana şuraya. (Gerçekten de geliyorlardı) Sen acele et ve hemen yetiş ben iyiyim.
-Seni affetmicem Yuki!!

Koşarak ilerlemeye başlamıştım. Ağlamak da istemiyordum ama yüzüme vuran rüzgâr gözümden yaşların akmasını kolaylaştırmıştı. Abim diyebileceğim insanı koruyamamıştım. Benim yüzümden vurulmuştu. Bunu yanlarına bırakamazdım.
Kuzey limana gelmiştim ama burada kimse yoktu. Biraz daha bakmalıydım. Gemilere, konteynırlara, araçlara gerekirse kolilerin altlarına her nesri olursa…
Ama burada kimse yoktu!!
-Takanoo seni gebertceeeeeeeem!!!

Takano’nun bize verdiği ihbar yalandı. Operasyonu kaybetmemiz için bizi besbelli uzaklaştırmıştı. Bunun yanında Yuki de yaralanmıştı. Geriye dönüp Takano’yu gebertmeliydim, bunu hak ediyordu.

Ama arkamdan gelen ayak sesleri.. Bir konteynırın arkasına gizlenip olanları seyrettim.
-Shiro’nun kulağına gider mi bu Taiga?

Birinin adı Taiga’ydı. Tavırlarına bakılırsa operasyondan kaçıyorlardı.
-Biz sadece Hikaru’ya haber verelim İzuno. Unutma, bizi çatışma ortasında bırakan Shiro başkası değil!
-Sen de haklısın-
-Olduğunuz yerde kalın! Ellerinizi havaya-

Kaldırın diyemeden önümdeki ikiliden biri hemen arkasını dönüp kaçtı. Adının Taiga olduğunu öğrendiğim kişinin arkasından biri belirdi ve hemen bana ateş açtı. Bunların kaçmasına izin veremezdim hayır. Batmak üzere olan operasyonu son anda kurtarma fırsatı elime geçmişken bunların kaçmasına izin veremezdim. Yuki için izin veremezdim. 2 el ateş ettikten sonra Taiga, sokak lambasına ateş edip ortalığın kararmasına sebep olmuştu. Ne yaptıklarını göremeden çoktan gemiye binip kaçmışlardı bile.

O an için dizlerimin üzerine çöküp giden gemiye bakmıştım. Operasyon başarısız olmuştu. Kaçakçılar kaçmıştı. Yuki’nin yaralanması da yanına kâr kalmıştı. Üstelik bunların hepsine sebep olan Takano telsizden geri çekilme emri vermişti.

-Sana dedim ya Jin, Taiga’yı sen al. Takano’yu ben hallederim.
-Peki öyleyse anlaştık.
Zaten en doğrusu da buydu.

Taksi durağına gelmiştik. Oradakilerle konuşmaya başlamıştık bile. Polis olduğumuz gizlemiştik. Gitmemiz gereken bir adres olduğunu ama adresi kaybettiğimizi, az önce bir şoförün merkezin önünden birini alıp bıraktığı yer bizim asıl gitmemiz gereken yer olduğunu anlattık. Tam o sırada bir şoför geldi. Bahsettiğimiz kişiyi az önce bıraktığını ve hemen geri geldiğini söyledi. Bıraktığı adresi de çok iyi bildiğini söyledi ve masanın üzerinden kalem alıp adresi yazmaya başladı.

Yuki adresi alınca gülmeye başladı. Pek de yabancı olmayan bu adres bizi Taiga’ya götürecekti belki de..
Tam da Ehime Limanına..


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
11 Ekm 2009 14:20
mangaka_sym
Mangaka
Mangaka



Yaş: 36
Kayıt: 31 Tem 2008
Mesajlar: 2,085
Teşekkür: 983

Durumu: Çevrimdışı

mangaka_sym
Mangaka
Kızıl Günlükler "bölüm 15" Konu: Yanıt: Kızıl Günlükler (bölüm 14)
Alıntıyla Cevap Gönder
Çıldırmış Durumda Diyecek bir kelime bulamıyorum bu sefer şahsen... Çıldırmış Durumda Olaylar nerelere bağlandı... Bu 2 sene önceki olayı Taiga'nın ağzından da dinlemiştik galiba yanlış hatırlamıyorsam... Ve galiba Taiga'nın o zamanlar Jin denen bir polisten haberi yoktu.. Takano da ne kadar kötüymüş ya... Yanlış adresler filan... Madde Yuki'ye aferin... Bayağı bayağı iyi laf söylüyor... Ama neden bilmiyorum Yuki bana hala şüpheli geliyor... Şüpheli derken bazı şeylerle gereğinden fazla ilgili olabilir bazında... Neyse yanlış bir düşünce de olabilir... Şaşırmış Durumda Şimdi kimlerin öleceğine kafa yoruyorum biraz... Bir de şu günlük meselesine... Ya bir an Yuki ve günlük... Çıldırmış Durumda diye düşündüm... Sayenizde herşeyin altında birşey arar oldum... Kahkaha Atıyor
Devamını şiddetle merak ediyorum... Şık Okumak gerçekten çok zevkli.

http://www.youtube.com/watch?v=LuRuLqzuhbM
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
14 Ekm 2009 15:02
hizashi
Mangaka
Mangaka



Yaş: 32
Kayıt: 11 Hzr 2008
Mesajlar: 795
Tanıtımlar: 2
Nerden: In my coffin
Teşekkür: 15

Durumu: Çevrimdışı

hizashi
Mangaka
Kızıl Günlükler "bölüm 15" Konu: Yanıt: Kızıl Günlükler "bölüm 15"
Alıntıyla Cevap Gönder
Verdiğimiz kısa ara için gomenne ^^ Bir daha işi savsaklamayacağım ama izci sözü =D
Neysem efenim..
***************************************************************

Hayat felsefelerimden biri, ‘Durum ne olursa olsun her şart için bir plan aklında tut’dur. Anlaşılmadıysa şöyle açıklayayım, işi oluruna bırakma durumu her zaman sökmediği için zor şartlarda hazırda tuttuğun bir plan o an seni kurtarabilir.. Ama asıl ilginci benim bu hayat felsefemden tüm casuslarda da mevcuttu. İşe yarar bir yöntem olduğuna garanti veriyorum...

Hala takip edildiğimizin bilincinde karşımıza çıkan sokaklardan Hikaru sağa,, ben sola saptım. Hoş bir numaradır, yutmayan insan azdır. İkiye ayrılıp hedefi kıstırmak, yapmayalı uzun zaman olmuştu.
Fakat peşimizdekinin iki yoldan birini seçeceğini düşünürken o yolun ortasında öylece durmuştu. Bunu fark eden Hikaru da yolun karşısında durmuştu. Yüzümü ona döndüm. Hikaru silahını çıkarttı, bana arkadan dolaş işareti yaptı, ikiletmedim.
Hızlıca arkadan dolanıp sokağın köşesinden yolun ortasında duran bu adamı gözetliyordum. Buradaki caddelerin tekinsizliğini bilen insanlar hava karardıktan sonra pek dışarı çıkmazdı (tamam pek değil hiç çıkmazdı...). Sokak sessiz olduğu kadar zifiri karanlıktı, ve o adamın sadece iri cüsseli, orta boylu biri olduğunu görebiliyordum.

Ancak Hikaru’nun birden köşeden fırlayıp silahını bu adama doğrultması adamın gerilemesine yol açmıştı. Arkasından da ben çıkınca kıstırılmış olmuştu.
Plan 2, başarılı.

Bölüm 17: İnfaz

“D-Durun! Hikaru saçmalama adamım!”
“Sen..?!”

Ama bu ses...
Hikaru cebinden çıkarttığı lambayı (onu ne ara bulmuş?!) adamın yüzüne tuttu. Ama tutmasına ne gerek vardı ki.
Ryouzo’nun sesini tanımak bizim için hiç de zor değildi.

Kimsede çıt çıkmıyordu. Bir an western filmlerine düştüğüm izlenimine kapılmıştım. Kovboy Hikaru elindeki silahla kötü adamı kıstırmıştır. Arkada uğuldayan bir rüzgâr sesi, birde yolun ortasında uçuşan bir toz kütlesi vardır.
İkinci kovboy Taiga ise, beklemektedir.
Şaşkın ve kesinlikle... ÖFKELİ!

“Ryouzoooooo!” Koşup Ryouzo’nun üstüne atlamam, birlikte yere düşmemiz, vurduğum ilk yumrukta burnunu kırdığımı işaret eden bir ses, fışkıran kan, beni tutmaya çalışan Hikaru... Bayağı hızlı gerçekleşmişti.

“Aşağılık herif! Aşağılık herif! Senin yüzünden, hepsi senin yüzündeeen!”
“Taiga dikkat çekmeye başlamadan buradan ayrılsak-“
“Kes sesini Hikaru!” Yerde elimden kurtulmaya çalışan Ryouzo’ya döndüm. Üstüne çöktüğüm için pek kıpırdayamıyordu. Ne amaçla, ne yüzle peşimize takıldı bilmiyordum ama umurumda da değildi!
“Bizi ihbar ettin! Beni sattın! Seni adi korkak sıçan!”

Vurduğum son yumruk elmacık kemiğini çatlatmış olabilirdi, zira yumruğum biraz içeri gömülmüştü. Aynı zamanda yarılan etinden fışkıran kan da elimi iyice batırmıştı. Ama işin kötüsü bu performansı kestiğim kolumla yapıyordum. Yara açılmazsa iyidir.

Ryouzo fırsat bulduğu bir ara acıyla bağırdı.
“Hi-Hikaru! Yardım e-“
“Kapa o iğrenç çeneni!” Ve final yumruğumu acıyan koluma inat vurmaya hazırlanırken başka bir yerden yumruk yemeyi beklemiyordum.
Hikaru’nun yumruğuyla geriye doğru adeta uçup yere yapışmıştım. Hikaru tatmin olmamıştı, yakamdan tutup sarstı.
“Sınırını bilmez misin sen! Adam elinde kalacak onu mu istiyorsun!”
“Gebersin!” Diye haykırdım kanlanmış ağzımı iyice açıp bağırarak. “Bırak beni geberteyim şunu Hikaru.”
“Ara araaa.. Uğraştırma beni Taiga. Şimdi seni bırakacağım, şu yerdeki süprüntüyü de alıp uygun bir yere gidelim.”

Ryouzo biraz doğrulmaya çalışmıştı ama Hikaru onu enseledi.
“Kalk bakalım çakma casus.” Kaba bir hareketle onu kaldırıp kolunu boynuna doladı. Biraz sakinleşmeye başlayınca Ryouzo’nun yüzüne bir estetik ameliyat uzmanının iyi gelebileceği düşünceleriyle oturduğum yerden doğrulup mecbur Hikaru’yu takip ettim, yol maceramız şimdilik bitmiş gibi görünüyordu.

“Ne? Yani sende haberdarsın ha?”
“Benim de casus olduğumu unuttun sanırım Hikaru.”

“Sen casus falan değilsin! Sahtekârın birisin!” Hırsımı alamayıp önümdeki sandalyeyi tekmeledim. Bu limana çok yakın küçük kulübe de Akeginu’ya aitti. Hikaru iyi bir yer bulmuştu doğrusu. Benim bu çıkışımdan sonra Ryouzo başını bana çevirdi ama onda karşılık verecek göz yoktu artık. (Bkz; suratı itibari ile..)
Hikaru derin bir nefes çekip Ryouzo’nun kafasını dürttü.
“Madem casus takımının öldürüldüğünden haberin var nedenini de biliyorsun değil mi?”
“Çok bariz ki defterin peşindeler.”
“Bir defter mi hepsi mi?”
“O kadarını nereden bileyim.” Ryouzo şişen yüzünü tutup acıyla iniltiye benzer bir ses çıkarttı.
“Niye bizi buldun peki?”diye hırladım. Ryouzo biraz suskun kaldı.
“Çünkü casusları öldürenler benim de peşimde olabilir diye korktum ve belki kalabalık olursak-“
“Dur bakalım. Sen deftere sahip oldun mu da korkuyorsun?” Dedi Hikaru. Ryouzo çarpık bir ifadeyle güldü.
“Sen de sahip olmadın Hikaru. Ama senin de peşindeler.”

Hikaru ve Ryouzo keskin bir ifadeyle bakıştı.
“Aoi olayını diyorsun ha?”
“Evet.”
“O zaman Aoi nerde biliyorsundur da.”
“Diyelim ki biliyorum, karşılığında –“
Fakat Ryouzo gerçekten çizgiyi aşmıştı.
Bunu, Hikaru’nun onu tek yumrukla yere devirip bu sefer benim onu tutmak zorunda kalmamla anlayabiliriz...

“Hi-Thao...”
“Şaşırdım...”
“Bende diyemeyeceğim çünkü Aoi’yi tanımıyorum.”
“Anlatırım sonra.”

Hikaru’yla aramızda fısıldaşmamız bitmişti. Hi-Thao, zamanında bir Çinli’nin satın aldığı limanlardan biri. Liman tahmin edileceği gibi bu zengin Çinli’nin koruması altında. Aoi şayet burada saklanıyorsa, iyi bir seçim doğrusu. Oraya nasıl girdiği de muamma tabii.
Tekrar Ryouzo’ya döndük.
“Hevesinizi alıp iyice dövdüyseniz şimdi bu işten yırtmanın bir yolunu-“
“İzuno öldüğü için hiç pişmanlık duydun mu Ryouzo?”
“Ha?”
“Eğer biz dışarıda olabilseydik onu kurtarabilirdik. Bunu hiç düşündün mü?”
“...”
“Ryouzo?”
“Hayır.”
“Yaa...”
Dedikten sonra güldüm. Hikaru omzumu tuttu.
“Bu şeref kime ait olsun?”
“Benim olsun lütfen.”
“Hai hai.” Hikaru silahı bana uzattı.
“Arigatou.”
“Oii! Siz-ne-“
“Ben çıkıyorum Taiga çok oyalanma hadi.” Hikaru çıktı. Küçük kulübede Ryouzo ve ben. En son Ryouzo ile ortak ne yapmıştık? Ahh eveeet, poker oynamıştık. Shiro da vardı. Hatta floş açmıştı.
Ne sevimsiz anılar.

“Eh o zaman Ryouzo, cehennemde görüşürüz ha?”
“Taiga hata yapıyorsun! Bilgilerim var, elimde bir sürü-“
“Adios amigo.” Soğukkanlılıkla gülerek emniyeti kaldırdım, tetiğe çekmeme iki saniye kala...
Hep bir sorun çıkar lanet olsun!

“Taiga! Yürü! Polisler!”
“Polisin ne işi var burada!”
“Yürü dedim, ve silahı ateşleme!” Hikaru ceketimin yakasını tuttuğu gibi dışarı fırladık.
“Lanet olsun Ryouzo’yu vuramadım ki!”
“Yine karşımıza çıkar elbet.”
“Ya şimdi Jin’in yanına giderse?”

Hikaru durdu. Dolayısıyla bende.
“Doğru... O zaman bir an önce Aoi’nin yanına gidiyoruz. Hemen, şimdi!”
“Yosh!”

Artık koşmaya başlamıştık. Yorgunduk, tedirgindik. Ve sonradan acı bir şekilde anlayacağım üzere, çok dikkatsizdik.
Saat gece yarısını geçmişti, soğuk ayaz nefeslerimizi buharlaştırıyordu. Yürüdük, yürüdük, durmadan yürüdük. Bir ara Hikaru’ya baktım. Saçları alnına yapışmış, silah tutan eli kasılmış, gözlerini ileriye sabitlemişti. Hi-Thao’ya. Çok belli ki orayı bir kurtuluş olarak görüyordu. Ama ben bir türlü emin olamıyordum. Neden bilmiyorum ama defter orda olmasına rağmen ve benim o kırmızı kaplı günlüğü her şeyden daha çok istememe rağmen bir türlü-

“Bu işten yakamızı sıyırdık mı gerisi kolay Tiger.” Hikaru rahat bir ses tonuyla konuşuyordu. “Bu iş bittikten sonra defter falan görmek istemiyorum. Yine kendi işimle meşgul olacağım. Birkaç sene sonra da Vittoria’yı alırım.”
“Bundan hiç şüphem yok merak etme.”

Vittoria, Hikaru’nun gelecekte kendisine alacağı devasa yata vereceği isimdi. Sık sık ‘deniz taşıtlarına kadın adı veriyorlar da, denize kadınla açılmanın uğursuzluk getireceğini niye söylüyorlar hiç anlamıyorum’ derdi. Bu laftan sonra genelde biri, ‘kadın çenesi çekilmez, kendini denize atarsın sonunda’ diye karşılık verir, bu Hikaru’nun derin derin düşünmesine sebep olurdu.

“Peki, Vittoria’ya kadın sokmayı düşünüyor musun?”dedim gülerek. Hikaru sessiz bir kahkaha attı.
“Aaaah Tiger, sen o ayyaşların dediğine bakma. Kendi Vittoria’mı bulmadan bir yat düşünmüyorum.” Bu laf ikimizi de güldürmüştü.
“Ya sen ne yapacaksın Tiger? Hayvanat bahçesinde kaplan terbiyecisi?”
“Hahah. Çok komik.”
“Tamam ciddiyim adamım.” Dedi Hikaru geniş ve kuytu bir sokağa girdiğimizde. Sokak diğer alanlara oranla bir hayli soğuktu.
“Ben mi...eee...”
“Geleceği düşünmedim deme bana?”
“Düşünmedim, desem?”
“Baaaaka. Casus dediğin biraz planlı olur.”

Gelecekten vazgeçeli ne kadar olmuştu?
Ah evet. 2 yıl.
“Plan falan yok iş-“

Niye sürekli laflarım yarım kalıyor ki...
Çünkü önümüze iki, üç, dört... yedi kişi çıkmıştı. Kahretsin, bir daha saydım. Evet yedi.
Yedi kişi..Yedi silah. İki kişi.. Bir silah. Matematiğimin yanlış çıkması için dua etmenin zamanı değildi. Kahretsin.
Asabi bir tavırla güldüm. Hikaru gözlerini kapatıp başını yana eğdi.
“Ara araaa... Buradan kurtulabilirsek casusluk tarihinde büyük bir yerimiz olacak gibi.”

Önümüzde beliren tiplerden biri boğuk bir sesle konuştu.
“Defter nerede?”

“Bir bilsek buralarda dolanır mıyız?”

Hikaru silah tuttuğu elini biraz kıpırdattı. Ben ne yapacaktım acaba, taş mı fırlatacaktım?

“Yani defter yanınızda değil öyle mi?”
“Hiçbir yerimizde değil çünkü bizde değil.” Dedim biraz bağırır gibi.

Pozisyon itibariyle biz daha sokağın başında, onlar sokağın ortasının biraz gerisindelerdi. Tüymek için yetersiz bir mesafe olsa da uzak sayılırdık. Ve yardıma gelecek kimsemiz yoktu.
Birden Jin’in burada olmasını istemiştim. Jin polisliği bıraksa casus olsa daha faydalı olurdu uğursuz herif!

“Ara araaaa... Sualiniz bittiyse bize müsaade.”

Yedi adam da şöyle bir kıpırdandı. Aralarındaki en uzun boylusu elini havaya kaldırdı, ve sertçe indirerek tüm gücüyle bağırdı.
“İnfaz!”
Silahlarını nasıl bir hızla çıkarıp ateşe başlamışlardı orayı kaçırmıştım. Tek anlayabildiğim yer Hikaru’nun bir taraftan ateş ederken bir taraftan beni ensemden çekmesi olmuştu. Sokaktan çıkabildiğimizde arkamızdan ayak seslerinin geldiğini duyabiliyordum.
“Koş Tiger, durmadan koş!”
“Kahretsin çok kalabalıklar!”
“Önüne bak sen!!”

Koşuyorduk ama... Nereye, kime? Akeginu’ya mı? Hiç sanmıyorum. Hikaru kendisine yardım etmiş birini zor duruma sokacak kadar hain değildi. Hem oraya yetişene kadar...
İşte çaresizlik böyle bir şey.
Ve bu sefer bir planımız var mıydı? Korkarım ki hayır.

“İkiye ayrılalım Hikaru.”
“Saçmalama senin silahın yok!”
“Bir şey olmaz. Hızlı koşarım ben. Dağılırsak bölünmek zorunda kalırlar!”
“Pekâlâ o zaman.”

Fakat daha dağılmaya yeltenmeden tekrar ateşe başlamaları çok kötü olmuştu. Bir kurşun Hikaru’nun koluna girmiş, benim omzumu sıyırmıştı. Ama tam anlamıyla sıyırmıştı. Sadece ceket yırtılmıştı o kadar. Fakat Hikaru’nun hızı kesilmişti. Birden arkasını dönüp ateş açtı, bir adam yere devrildi. Arkasındaki adam da ateşle karşılık verince refleks gereği Hikaru’nun üstüne atladım. Bu seferki kurşun kaburgama bir yerlere girmişti. Ama tuhaftır ki sandığımdan daha az acıtmıştı.

Hikaru beni kaldırdı ve koşmaya devam ettik. İki adamı atlatmıştık, biri vurulmuştu. Kaldı dört. O kadar çok yerlerden atlayıp zıplamıştık ki her insanın başına geleceği üzere yorulmuştuk.
“Sesler kesildi gibi.” Bir duvara siper almıştık şimdi de.
“Aptal! Sana beni koru diyen oldu mu!”
“Bir şeyi de beğen Hikaru.” Dedin hoşnutsuz bir tavırla. Jin’in ceketini yarama bastırdım. Tuhaf şey, yaranın niye pek fazla acımadığını anlayamamıştım.
“Bir daha böyle saçmalıklar yapma.”
“Olur!”
Hikaru bana öfkeli bir bakış attı. Sonra dikkatini ileriye verdi.

“Şu anlık atlattık gibi görünüyor. Ama burası küçük bir alan, başka bir yere gitmezsek burada da bulunuruz.”
“Evet, ama yine şanslıyız. Daha yakın olsaydık kesin ölmüştük.”
“Buradan bir kurtulayım dile benden ne dilersen Tiger.”
“Hah, büyük konuşma bence.”
Hikaru kolunu tutup güldü.
“Her neyse, artık yer değiştirelim diyoru-“

“İşte orada!” Önümüzde birden iki kişi belirmişti, Hikaru nasıl olduğunu anlamadığım bir çeviklikle iki el ateş edip beni sertçe ittirdi. Ben oldukça sert biçimde yere düşerken benimle birlikte iki kişi daha yere düşmüştü. Önümüze çıkan adamlar.

“Vay canına Hikaru. İkisini birlikte-“
“T-Tek bir kurşun kaldı, Tiger.”
Hikaru?
Hikaru’nun göğsüne yakın bir yerden ince bir şerit halinde kan süzülüyordu. Bir duvara yaslanmış dengede durmaya çalışıyordu o pozisyondayken bile.
“Sen, ama... Bakayaro! Vurulmuşsun!”
“Ara araaa... Borcu-mu öde-mek is-tedim.” Hikaru’nun elindeki silah düştü. Hemen koşup Hikaru’yu tuttum.
“Tamam, şimdi hemen en yakın hastaneye gidiyoruz merak etme.”
“Ap-tal falan mı-sın sen? Yakalanı-“
“Umrumda değil! Bir kişiyi daha kaybetmeyeceğim!” Silahı cebime atıp Hikaru’yu sırtıma aldım.
“Taiga... Hasta-ne olmaz...”
“Sana sorduğumu hatırlamıyorum.”
“...”

Hikaru sırtımda olsa bile müthiş bir süratle yürüyordum. Buradan caddeye çıkmalıydık, çıkarsak işimiz daha kolay. Evet, daha kolay. Kolay... Kooolaaaay.....
Hikaru kesik kesik öksürdü, ağzından dökülen kan omzuma damlıyordu.
“Ahh, go-men...” Sanki bir hata yapmış gibi bir de özür diledi...
“...”

Hayat felsefelerimden biri ‘Durum ne olursa olsun her şart için bir plan aklında tut’dur. Peki, bugünkü olanlarla benim bu saçma sapan felsefem örtüşüyor muydu? Uzaktan bakıldığında sadece aptal biri gibi görünmüyor muydum? Akıllı olsaydım bu hale düşer miydik? Kendime çok mu güvendim?

“Taiga...”
Yine Taiga dedi, kahretsin.
“Ne?”
“Aoi’ye git...”
“Bir hastane bulalım da-“
“Def-ter için beni kul-lan...”
“Ne zırvalıyorsun sen?”
“O def-teri anca bir casus öldü-ğünde...”
“Kes sesini! Defterin canı cehenneme!”
“Böy-le konuşma Taiga...”
“Bana Taiga demeyi kes!”

Kurşunun girdiği yer acıyordu.
Sırtımda Hikaru’yla yürümeye devam ediyordum. 5 dakika suskun bir hava içinde yolumuza devam ettik.
“Oii, Hikaru...”
“Hmm...”
“Hastanede kurşun çıkar çıkmaz Akeginu’nun yanına gidelim, sonra-“

Önümüzde beliren bir diğer adamı bende fark etmiştim, Hikaru’nun omzumu dürtmesine gerek yoktu. Tek kurşun.
“Çekil yolumuzdan!” Tek kurşunumla önüme çıkan adamı başından vurdum. Hiçbir şey olmamış gibi lafıma devam ettim.
“Sonra da Aoi’yi basacağız hem de en kısa zamanda. Aoi bayağı korkak birine benziyor, yani bana öyle geldi. Öyle değil mi?”
“...”

Hikaru suskun kaldı. Çünkü bunu o da biliyordu. Genelde bildiği şeylere cevap vermezdi.

“O ödlekten olanı biteni öğrendikten sonra eski takıma geri döneriz. Onlar da saklanıyordur gerçi, bulmak zor olacak...”
“...”

Hikaru bununda farkındaydı, o yüzden suskun kaldı.

“Ayrıca, şu an karar verdim de, hani gelecek hakkında bir fikrim yok demiştim ya, birkaç yıl sonra senin Vittoria’ya atlar denize açılırız diyorum. İyi balık tuttuğumu söyleyebilirim sana. İş gören bir tayfa olurum ha?”
“...”

Hikaru yine suskun kaldı. Bu hayalimi biliyor olamazdı oysaki.
Başımı eğip öfkeyle, istem dışı bir şekilde güldüm. Bu gülüş daha çok içimde patlayan fırtınaları gizleyen adi bir maskeydi.
“Hikaru, seni kahrolasıca... Seni, kahrolasıca...”

Evet. Ben aptal Taiga, Hikaru’nun deyimiyle Tiger, şu dakikadan itibaren sırtımda Hikaru’nun cesediyle birlikte Aoi’ye gidiyordum...


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
05 Ksm 2009 22:22
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 10, 11, 12, Sonraki
11. sayfa (Toplam 12 sayfa) [ 111 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız