Kızıl Nefretin Öpücükleri [Yeni Bölüm 28.08.09- Sayfa 7] Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, Sonraki |
Yazar
Mesaj
XDXD Sonunda adalet yerini buluyor, tam destek arkadayım Kirika-sama'cığım *-* Bu arada Pisi-chan'ım eski hikayelerinin devamını yazmaya başladığın zaman, bana da haber verebilir misin *-*
Ehem, sonuçta bende senin sıkı takipçi okuyucularından biriyim *-*
Daha fazla yorum yok mudur bu arada Karın tokluğuna yeni bölüm koyuyoruz =__='' Valla yorum sayısı bu kadar az olursa bölümü koymuyoruz Q_Q (Tehdite bak be Çok artistik oldu )
Ehem, sonuçta bende senin sıkı takipçi okuyucularından biriyim *-*
Daha fazla yorum yok mudur bu arada Karın tokluğuna yeni bölüm koyuyoruz =__='' Valla yorum sayısı bu kadar az olursa bölümü koymuyoruz Q_Q (Tehdite bak be Çok artistik oldu )
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
Anıların Kızıl Şafağı
Emily, önündeki karanlığa doğru dalgalanan siyah nehre baktı. Nehrin içindeki kayalar suyun içinden dev dişler gibi ortaya çıkmıştı.
Hafif bir esinti bu güzel yaratığın parıltılı alev renkli saçlarını okşuyor, narin boynunu adeta öpüyordu. Nehir suyunun köpürdüğü yerin hemen yakınındaki toprak parçasına, yaşlı bir ağaç kök salmıştı. Su gümüş parıltılar halinde, ağacın yaprakları arasından süzülüp geçiyordu.
Emily birden, açık mavi kadife giysisinin üstüne giydiği, gösterişli siyah pelerini tek bir hareketle gerisinde bıraktı.
Yalınayak nehre doğru ilerlerken altın renkli yumuşacık kum tanelerinin hava da uçuştuğunu görebiliyordu. Nehrin karanlık suları kıyıya vurduğu zaman, köpüğümsü güzellikteki dalgalar, kumu içine alıyordu.
Emily yürümeye devam etti.
Kızıl saçları, başının etrafında hareler halinde taşıp, omuzlarını ipek bir şalmış gibi örtüyordu.
Ay ışığı süzgün bir parıltıyla, kıyıdaki ağaçların saçaklarına ışıldıyordu.
Emily kıyıdan adımını atıp suyun içine yavaşça girdi. Nehrin içinde ilerlemeye başladığı zaman açık mavi elbisesinin eteğini su doldurmaya başlamıştı. Ayaklarında ve bacaklarında suyun ufak çırpınışlarını hissedebiliyordu.
Aynı zamanda Emily bir şey daha hissediyordu…
Her adımında dibe daha çok çekiliyordu…
Her adımında elbisesi daha çok ağırlaşıyor, ilerlemek gittikçe güçleşiyordu…
Kızıl saçları, tutam tutam suda ıslanıp siyaha yakın bir renge dönüşmeye başlamıştı. Suyun üstünde nazikçe dalgalanan saçlarının, gittikçe ağırlaşmaya başladığını hissedebiliyordu.
Ama Emily bunları yalnızca hissediyordu, onun düşündüğü şey gittikçe dibe doğru çekilmesi değildi… İstediği anda bu zayıf insansı oyunu durdurabilirdi… Yarı-Ölümsüz bir Tanrıça olarak bir kaşık suda boğulmaktan korkmuyordu, zaten istese de bu şekilde ölmeyi başaramazdı ki…
O başka bir şey düşünüyordu, kendisine huzur veren bir ölümlünün alabildiğine gülümseyen yüzünün düşünüyordu…
Emily, onunla tanıştığı zaman henüz 17’sinde ölümlü bir genç kızdı. Hayatını, babasının taşradaki huzurlu kalesinde, annesi, babası, ağabeyi, ikiz kız kardeşi ve hizmetkârları arasında geçiriyordu.
Kendisinin güneşin sıcaklığı sinmiş ışıltılı yüzünü, saatlerce gökyüzüne bakarak hayal kurduğunu, Amelia ile taşradaki dağın eteklerinde buldukları, nadide çiçeklerle başlarına taç yaptıkları zamanı, çiftçilerin nasıl onu görünce içten bir şekilde gülümsediğini, anne ve babasının sonsuz sevgisini anımsıyordu.
Emily ilk kez onu, “özel yerim” olarak nitelendirdiği bembeyaz papatyalar, vahşi renkleriyle göz kamaştıran yaban gülleri ve ışıltılı ağaçların çevrili olduğu mükemmel bir çayırda görmüştü.
Çayırın biraz ilerisinde bulunan nehrin taşan berrak sularının coşkusunu bugün bile anımsayabiliyordu.
Çayırın ortasında, çiçeklerin arasında kutsal bir obje gibi parıldayan sevgilisini işte, ilk kez o zaman görmüştü.
Sevgilisinin, siyah saten gömleğinin ilk düğmeleri açık olduğu için yapılı, esmer göğsü güneş ışıkları altında adeta dans ediyordu.
Gür kahverengi – kumral saçları omuzlarını okşayacak kadar uzundu. Yüzündeki kusursuz esmerlik, masum ilkbahar göğü ve ışıldayan çimen rengi karışık gözlerini, gizemli bir şekilde vurguluyordu. Bu Emily’nin nefesini kesmeye yetmişti bile…
Geniş omuzlarını ve güçlü kollarını okşayan kaşmir başlıklı pelerini ise, genç adamın çekici vücut hatlarını belli ediyordu. Rüzgârın savurduğu, ipeğimsi kahverengi perçemleri güneşte kızıl bir renge bürünüyordu.
Tam o sırada genç adam Emily’yi görmüştü ve görür görmez nefes kesici bir gülümsemesiyle genç kıza dönerek, onun yanına gitmişti.
Emily dans eden parlak güneş ışığını ilk defa teninde bu kadar canlı hissedebiliyordu, midesindeki uçuşan kelebekleri, bir erkeğin erkeksi ve çarpıcı kokusunu, davetkâr sıcaklığını…
Genç adam Emily’nin heyecandan buz kesmiş elini, kendi sıcacık elleri arasına alarak, nazikçe dolgun dudaklarıyla dokunmuştu.
Bu basit ama güzel çayırda sevgilerinin, tutkulu bir aşka dönüşünü hatırlıyordu… Evlenecekleri günü, çocuklarını, beraber yaşlanacakları o tatlı ama asla gerçekleşmeyecek hayalleri anımsıyordu.
Emily nehri boydan boya, yüzerek geçip, karşı kıyıdaki yaşlı ağaçlarla kaplı karanlık ormana baktı… Hala içinde küçük de olsa bir umut vardı, belki hala ölebilir, belki de hala tek aşkına sonsuza dek kavuşabilirdi!..
Sararmış ağaç yapraklarının hışırtısını, yere sürünen ıslak elbisesinin de yere dökülen yaprakları kendisiyle beraber sürüklemesinin sesini duyabiliyordu. Ayakları yere emin bir şekilde basıyor, gözleri sadece tek bir noktaya bakıyordu.
Aşırı soğuktan kimi yerler don tutmuştu, kimi yerlerdense rutubetten dolayı ince bir küf kokusu yayılıyordu. Kurumuş gül yapraklarının havada uçuştuğunu gördü son olarak Emily…
Sonra, diz çökmüş vaziyette, dizlerinin altında hissettiği sert toprağın altındaki kişiyi düşünüyordu… Tek aşkını… Biricik Sevgilisini…
Soğuk mezar taşındaki isim belli belirsiz silinmişti… Ama mezarın sık sık ziyaret edildiği papatyalardan, yaban güllerinden ve daha bir çoğu hala taptaze gibi görünen çiçeklerden belli oluyordu.
Emily’nin dudakları aralandı ve fısıltı halinde:
- Bekle beni, yakında sana geliyorum sevgilim. Dedi.
Emily, önündeki karanlığa doğru dalgalanan siyah nehre baktı. Nehrin içindeki kayalar suyun içinden dev dişler gibi ortaya çıkmıştı.
Hafif bir esinti bu güzel yaratığın parıltılı alev renkli saçlarını okşuyor, narin boynunu adeta öpüyordu. Nehir suyunun köpürdüğü yerin hemen yakınındaki toprak parçasına, yaşlı bir ağaç kök salmıştı. Su gümüş parıltılar halinde, ağacın yaprakları arasından süzülüp geçiyordu.
Emily birden, açık mavi kadife giysisinin üstüne giydiği, gösterişli siyah pelerini tek bir hareketle gerisinde bıraktı.
Yalınayak nehre doğru ilerlerken altın renkli yumuşacık kum tanelerinin hava da uçuştuğunu görebiliyordu. Nehrin karanlık suları kıyıya vurduğu zaman, köpüğümsü güzellikteki dalgalar, kumu içine alıyordu.
Emily yürümeye devam etti.
Kızıl saçları, başının etrafında hareler halinde taşıp, omuzlarını ipek bir şalmış gibi örtüyordu.
Ay ışığı süzgün bir parıltıyla, kıyıdaki ağaçların saçaklarına ışıldıyordu.
Emily kıyıdan adımını atıp suyun içine yavaşça girdi. Nehrin içinde ilerlemeye başladığı zaman açık mavi elbisesinin eteğini su doldurmaya başlamıştı. Ayaklarında ve bacaklarında suyun ufak çırpınışlarını hissedebiliyordu.
Aynı zamanda Emily bir şey daha hissediyordu…
Her adımında dibe daha çok çekiliyordu…
Her adımında elbisesi daha çok ağırlaşıyor, ilerlemek gittikçe güçleşiyordu…
Kızıl saçları, tutam tutam suda ıslanıp siyaha yakın bir renge dönüşmeye başlamıştı. Suyun üstünde nazikçe dalgalanan saçlarının, gittikçe ağırlaşmaya başladığını hissedebiliyordu.
Ama Emily bunları yalnızca hissediyordu, onun düşündüğü şey gittikçe dibe doğru çekilmesi değildi… İstediği anda bu zayıf insansı oyunu durdurabilirdi… Yarı-Ölümsüz bir Tanrıça olarak bir kaşık suda boğulmaktan korkmuyordu, zaten istese de bu şekilde ölmeyi başaramazdı ki…
O başka bir şey düşünüyordu, kendisine huzur veren bir ölümlünün alabildiğine gülümseyen yüzünün düşünüyordu…
Emily, onunla tanıştığı zaman henüz 17’sinde ölümlü bir genç kızdı. Hayatını, babasının taşradaki huzurlu kalesinde, annesi, babası, ağabeyi, ikiz kız kardeşi ve hizmetkârları arasında geçiriyordu.
Kendisinin güneşin sıcaklığı sinmiş ışıltılı yüzünü, saatlerce gökyüzüne bakarak hayal kurduğunu, Amelia ile taşradaki dağın eteklerinde buldukları, nadide çiçeklerle başlarına taç yaptıkları zamanı, çiftçilerin nasıl onu görünce içten bir şekilde gülümsediğini, anne ve babasının sonsuz sevgisini anımsıyordu.
Emily ilk kez onu, “özel yerim” olarak nitelendirdiği bembeyaz papatyalar, vahşi renkleriyle göz kamaştıran yaban gülleri ve ışıltılı ağaçların çevrili olduğu mükemmel bir çayırda görmüştü.
Çayırın biraz ilerisinde bulunan nehrin taşan berrak sularının coşkusunu bugün bile anımsayabiliyordu.
Çayırın ortasında, çiçeklerin arasında kutsal bir obje gibi parıldayan sevgilisini işte, ilk kez o zaman görmüştü.
Sevgilisinin, siyah saten gömleğinin ilk düğmeleri açık olduğu için yapılı, esmer göğsü güneş ışıkları altında adeta dans ediyordu.
Gür kahverengi – kumral saçları omuzlarını okşayacak kadar uzundu. Yüzündeki kusursuz esmerlik, masum ilkbahar göğü ve ışıldayan çimen rengi karışık gözlerini, gizemli bir şekilde vurguluyordu. Bu Emily’nin nefesini kesmeye yetmişti bile…
Geniş omuzlarını ve güçlü kollarını okşayan kaşmir başlıklı pelerini ise, genç adamın çekici vücut hatlarını belli ediyordu. Rüzgârın savurduğu, ipeğimsi kahverengi perçemleri güneşte kızıl bir renge bürünüyordu.
Tam o sırada genç adam Emily’yi görmüştü ve görür görmez nefes kesici bir gülümsemesiyle genç kıza dönerek, onun yanına gitmişti.
Emily dans eden parlak güneş ışığını ilk defa teninde bu kadar canlı hissedebiliyordu, midesindeki uçuşan kelebekleri, bir erkeğin erkeksi ve çarpıcı kokusunu, davetkâr sıcaklığını…
Genç adam Emily’nin heyecandan buz kesmiş elini, kendi sıcacık elleri arasına alarak, nazikçe dolgun dudaklarıyla dokunmuştu.
Bu basit ama güzel çayırda sevgilerinin, tutkulu bir aşka dönüşünü hatırlıyordu… Evlenecekleri günü, çocuklarını, beraber yaşlanacakları o tatlı ama asla gerçekleşmeyecek hayalleri anımsıyordu.
Emily nehri boydan boya, yüzerek geçip, karşı kıyıdaki yaşlı ağaçlarla kaplı karanlık ormana baktı… Hala içinde küçük de olsa bir umut vardı, belki hala ölebilir, belki de hala tek aşkına sonsuza dek kavuşabilirdi!..
Sararmış ağaç yapraklarının hışırtısını, yere sürünen ıslak elbisesinin de yere dökülen yaprakları kendisiyle beraber sürüklemesinin sesini duyabiliyordu. Ayakları yere emin bir şekilde basıyor, gözleri sadece tek bir noktaya bakıyordu.
Aşırı soğuktan kimi yerler don tutmuştu, kimi yerlerdense rutubetten dolayı ince bir küf kokusu yayılıyordu. Kurumuş gül yapraklarının havada uçuştuğunu gördü son olarak Emily…
Sonra, diz çökmüş vaziyette, dizlerinin altında hissettiği sert toprağın altındaki kişiyi düşünüyordu… Tek aşkını… Biricik Sevgilisini…
Soğuk mezar taşındaki isim belli belirsiz silinmişti… Ama mezarın sık sık ziyaret edildiği papatyalardan, yaban güllerinden ve daha bir çoğu hala taptaze gibi görünen çiçeklerden belli oluyordu.
Emily’nin dudakları aralandı ve fısıltı halinde:
- Bekle beni, yakında sana geliyorum sevgilim. Dedi.
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
Bu bu *-*
Ne kadar güzel yazmışsın Maron *-*
Kıskandııım XD Yok ıhm kıskanaçlığımı bir kenara itiyorum *-* Ve seni yürrekten tebrik ediyorum U_U
Bana da öğret böyle yazmayı *-* Böyle güzel benzetmeler *-* Bu kadar güzel bir ambiyans nasıl tutturuyorsun bunları böyle
Ne kadar güzel yazmışsın Maron *-*
Kıskandııım XD Yok ıhm kıskanaçlığımı bir kenara itiyorum *-* Ve seni yürrekten tebrik ediyorum U_U
Bana da öğret böyle yazmayı *-* Böyle güzel benzetmeler *-* Bu kadar güzel bir ambiyans nasıl tutturuyorsun bunları böyle
"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Kara Pisi-samam *-*
Bu güzel yorumun için çok teşekkür ederim *-*
Kıskanılacak bir vasfım olsaydı, biraz da olsa mutlu olabilirdim fakat esas kıskanılması gereken kişi sensin *-*
XDXD Asıl sen bana, kendi ince üslubunu öğret Pisi-chan'ım *-* Senin ambiyansının yanında benimkisi çok sönük kalıyor =_=''
Tekrardan teşekkür ederim *-* Evet, yok mudur başka okuyucu ?..
Bu güzel yorumun için çok teşekkür ederim *-*
Kıskanılacak bir vasfım olsaydı, biraz da olsa mutlu olabilirdim fakat esas kıskanılması gereken kişi sensin *-*
XDXD Asıl sen bana, kendi ince üslubunu öğret Pisi-chan'ım *-* Senin ambiyansının yanında benimkisi çok sönük kalıyor =_=''
Tekrardan teşekkür ederim *-* Evet, yok mudur başka okuyucu ?..
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
Hah var tabii Maron-san! (yoksa artık kontes Bathory mi demeliyiz =___=)
Şimdii,
Emily'nin hüzünlü bir hikayesi olduğu belli. Yarı tanrıça olayı da vovv v.v Ama bence Emily ona gitmesin çocuk ona gelsin dirilme misali =D Bu saçma şakadan sonra tekrar olaya dönersek, özellikle nehire giriş sahnesini çok canlı anlatışsın her detaya okuyucuyu sıkmadan tek tek değinmişsin ve betimleme tekrarı yapmamışsın, sürekli farklı kelimeler, eklentiler... Bu Tanrı tarafından doğuştan verilen bir yetenek bence xD
Başta da belirttiğim gibi hikayenizi en çok betimleme şöleninin damağımda bıraktığı nefis tat yüzünden okuyorum daha çok, ben fazla betimleme sevmem aslında, kullanmam da öyle pek =D Ama sizinki bi başka yani. Herşeyiyle dört dörtlük bir yazıydı tebrik ediyorum. Ama ben biraz daha çabuk gelmesini istiyorum bölümlerin (okuyucu kaprisi..) ama işiniz varsa tabi zorlamak istemem, yine de çabuk istiyorum =D (çelişki..) Neyse yorumumu okuduğunuz için teşekkür ederim zira biraz anlaşılmaz olabilir xD
Şimdii,
Emily'nin hüzünlü bir hikayesi olduğu belli. Yarı tanrıça olayı da vovv v.v Ama bence Emily ona gitmesin çocuk ona gelsin dirilme misali =D Bu saçma şakadan sonra tekrar olaya dönersek, özellikle nehire giriş sahnesini çok canlı anlatışsın her detaya okuyucuyu sıkmadan tek tek değinmişsin ve betimleme tekrarı yapmamışsın, sürekli farklı kelimeler, eklentiler... Bu Tanrı tarafından doğuştan verilen bir yetenek bence xD
Başta da belirttiğim gibi hikayenizi en çok betimleme şöleninin damağımda bıraktığı nefis tat yüzünden okuyorum daha çok, ben fazla betimleme sevmem aslında, kullanmam da öyle pek =D Ama sizinki bi başka yani. Herşeyiyle dört dörtlük bir yazıydı tebrik ediyorum. Ama ben biraz daha çabuk gelmesini istiyorum bölümlerin (okuyucu kaprisi..) ama işiniz varsa tabi zorlamak istemem, yine de çabuk istiyorum =D (çelişki..) Neyse yorumumu okuduğunuz için teşekkür ederim zira biraz anlaşılmaz olabilir xD
*-* Sevgili Hiza-sama bu güzel yorumun için çok teşekkür ederiz *-*
Evet, Yeni nick aldım ve Elizabeth Bathory-sensei'min izinden giderek, yeni bir Kanlı Kontes Çağı başlatacağım falan XDXD
Evet, söylediğin gibi Emily'ciğimizin gayet hüzülü bir hikayesi var, -Bugünde Emily'nin hayatıyla ilgili önemli bir konuda iki saat Pisi'mle kafa patlatmışlığımız vardır-
Betimlerimizi bu kadar çok beğenmene çok sevindik *-* Tanrı Vergisi Yetenek he, XDXD *-* Keşke öyle olduğunu söyleyebilsem ama zamanında benim de çok dandik betimlemelerim vardı XDXD Tabii, Pisi-chan'ım her zaman böyle kusursuzdu o ayrı bir durum *-*
Ehem, Kara Pisi-sama'mın kulağını çekeceğime ve en kısa zamanda yeni bölümü koymasını söyleyeceğime emin olabilirsin Hiza-sama *-* XDXD Herhalde, o da geç yazdığım için benim kulağımı çeker neysem efendim *-*
Tekrardan teşekkürler *-* Evet, yorum sayımız ikiye çıktı, yok mu arttıran?.. XDXD
Evet, Yeni nick aldım ve Elizabeth Bathory-sensei'min izinden giderek, yeni bir Kanlı Kontes Çağı başlatacağım falan XDXD
Evet, söylediğin gibi Emily'ciğimizin gayet hüzülü bir hikayesi var, -Bugünde Emily'nin hayatıyla ilgili önemli bir konuda iki saat Pisi'mle kafa patlatmışlığımız vardır-
Betimlerimizi bu kadar çok beğenmene çok sevindik *-* Tanrı Vergisi Yetenek he, XDXD *-* Keşke öyle olduğunu söyleyebilsem ama zamanında benim de çok dandik betimlemelerim vardı XDXD Tabii, Pisi-chan'ım her zaman böyle kusursuzdu o ayrı bir durum *-*
Ehem, Kara Pisi-sama'mın kulağını çekeceğime ve en kısa zamanda yeni bölümü koymasını söyleyeceğime emin olabilirsin Hiza-sama *-* XDXD Herhalde, o da geç yazdığım için benim kulağımı çeker neysem efendim *-*
Tekrardan teşekkürler *-* Evet, yorum sayımız ikiye çıktı, yok mu arttıran?.. XDXD
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
var arttıran
uff sadece birinci bölüme yorum yazdığıma inanamıyorum... diğerlerini yeni okudum!...
kanımca emily daha mı saf ne...?
off olayları, görünüşleri, duyguları ve kana açlığı öyle güzel betimlemişsin(iz)ki kendimi hikayenin içinde hissettim ya
cidden bence siz yazarlığı kariyer olarak düşünün.... fanfic falan yazmaya tabiiki devam ama sadece fanfic yazmada kalırsanız yazık olur yani...
ö.m. la size kitap projelerinizi gönderebilceiniz bi e-mail adresi verme isteği var şimdi içimde
uff sadece birinci bölüme yorum yazdığıma inanamıyorum... diğerlerini yeni okudum!...
kanımca emily daha mı saf ne...?
off olayları, görünüşleri, duyguları ve kana açlığı öyle güzel betimlemişsin(iz)ki kendimi hikayenin içinde hissettim ya
cidden bence siz yazarlığı kariyer olarak düşünün.... fanfic falan yazmaya tabiiki devam ama sadece fanfic yazmada kalırsanız yazık olur yani...
ö.m. la size kitap projelerinizi gönderebilceiniz bi e-mail adresi verme isteği var şimdi içimde
Arbeit macht frei.
Hadi ben de arttırayım...
Bu günlerde özür ve teşekkür etme kompleksi başladı bende, farkındayım. Ama özür dileriiiiiiimmmm... Arada bir bölüm kaynamış, anca fark ediyorum. Bundan sonra parmağıma kurdele bağlayacağım, yoksa unutuyorum ya
Öhm,arkadaşlara katılıyorum. Siz harikasınız yaaa!!! Tam adamını da buldunuz, ağlatın bakalım ağlatabildiğiniz kadar. Ama olsun, varsın gözyaşlarımız sizin sanatınıza dökülsün...
İlk yorumumda da dediğim gibi, bölümler ve hikaye geliştikçe, karakterleri çözmek daha kolay oluyor benim için. Galiba 6. bölümdeyiz; ama ben yıllardır tanıyormuş gibi hisler beslemeye başladım Emily'e karşı. Özellikle bu bölümden sorna...
İlk yorumumda demiştim; Emily acısını da neşesini de derin ve içten yaşayan birisi diye. Ve eklemiştim; geçmişinde duygularıyla da hareket etse, sonraları bunu mantığına bırakmış... Ve şimdi tekrar ekliyorum; Emily'nin içinde yaşadığı o derin sevgi ve acı, -her nasıl olmuşsa artık, orası size kalmış- bir şekilde içinde kesişince, bu bizim yarı Tanrıça Emilymizi çok incitmişe benziyor. Ama Emily bu... Kızın karakterinde var ciddilik, asalet, sadakat ve hürmet... Acısı ne olursa olsun, başını dik, gözlerini kuru ve kelimelerini de aynı asil tonda tutmayı şart biliyor kendine. Tabii bu duruma içinde bulunduğu hüzünlü sevgi de eklenince, kızımız özünde barındırdığı o derin sevgiyi ve acıyı, daha derinlere gömüp gizleme mecburiyeti bulmuş kendinde. Aslında o da biliyor; ciddi karakteri ne denli benliğini sarmış da olsa, duygularıylakaplı yüreğinin önüne geçemiyor. Yarı ölümlü Tanrıçamızın parçalara ayrılmış benliğine başlattığı savaş da bu noktada başlıyor...
Sıkıyor muyum bilmem ama, senin hikayelerinde karakterlere karşı normalden daha fazla bir empati besliyorum. Ayrıca ekliyorum, ben bir gözlemci sayılmam, yani bana sorarsan yaptığıma "gözlemlemek" denemez. Ben "özellikle de sizin tarzınız", derin duygulu ve bol betimlemeli hikayelerde kendimden geçiyorum. Zaten duygulu biri olduğumu söylerler. O yüzden iyi de olsa kötü de olsa; anlattığınız karakteri okumaktansa, hissederek yaşamayı daha çok seviyorum. Ve o kadar güzel yazıyorsun ki; izin verirsen senin yeteneğinle tohumlanmış bu hislerimi yorumlarımda seninle de paylaşmak istiyorum. Ama tabii sana bağlı, eğer sen istersen. Asla laf kalabalığı yapıp yazarlarımızı sıkmak istemem.
Betimlemelerin her zamanki gibi mükemmel ötesiydi. Ne yalan söyleyeyim Mona Lisa'yı izlemektense, senin hikayeni okumak daha güzel geliyor bana. O kadar güzel yazıyorsun yani.
Senaryon... 6. bölümdeyiz ve uzun bir fan olacağa benziyor. Bence harika; hem uzun olması, hem de bu harika senaryonun uzun sürmesi...
Ne diyelim, dewamını belkiyorum...
Bu günlerde özür ve teşekkür etme kompleksi başladı bende, farkındayım. Ama özür dileriiiiiiimmmm... Arada bir bölüm kaynamış, anca fark ediyorum. Bundan sonra parmağıma kurdele bağlayacağım, yoksa unutuyorum ya
Öhm,arkadaşlara katılıyorum. Siz harikasınız yaaa!!! Tam adamını da buldunuz, ağlatın bakalım ağlatabildiğiniz kadar. Ama olsun, varsın gözyaşlarımız sizin sanatınıza dökülsün...
İlk yorumumda da dediğim gibi, bölümler ve hikaye geliştikçe, karakterleri çözmek daha kolay oluyor benim için. Galiba 6. bölümdeyiz; ama ben yıllardır tanıyormuş gibi hisler beslemeye başladım Emily'e karşı. Özellikle bu bölümden sorna...
İlk yorumumda demiştim; Emily acısını da neşesini de derin ve içten yaşayan birisi diye. Ve eklemiştim; geçmişinde duygularıyla da hareket etse, sonraları bunu mantığına bırakmış... Ve şimdi tekrar ekliyorum; Emily'nin içinde yaşadığı o derin sevgi ve acı, -her nasıl olmuşsa artık, orası size kalmış- bir şekilde içinde kesişince, bu bizim yarı Tanrıça Emilymizi çok incitmişe benziyor. Ama Emily bu... Kızın karakterinde var ciddilik, asalet, sadakat ve hürmet... Acısı ne olursa olsun, başını dik, gözlerini kuru ve kelimelerini de aynı asil tonda tutmayı şart biliyor kendine. Tabii bu duruma içinde bulunduğu hüzünlü sevgi de eklenince, kızımız özünde barındırdığı o derin sevgiyi ve acıyı, daha derinlere gömüp gizleme mecburiyeti bulmuş kendinde. Aslında o da biliyor; ciddi karakteri ne denli benliğini sarmış da olsa, duygularıylakaplı yüreğinin önüne geçemiyor. Yarı ölümlü Tanrıçamızın parçalara ayrılmış benliğine başlattığı savaş da bu noktada başlıyor...
Sıkıyor muyum bilmem ama, senin hikayelerinde karakterlere karşı normalden daha fazla bir empati besliyorum. Ayrıca ekliyorum, ben bir gözlemci sayılmam, yani bana sorarsan yaptığıma "gözlemlemek" denemez. Ben "özellikle de sizin tarzınız", derin duygulu ve bol betimlemeli hikayelerde kendimden geçiyorum. Zaten duygulu biri olduğumu söylerler. O yüzden iyi de olsa kötü de olsa; anlattığınız karakteri okumaktansa, hissederek yaşamayı daha çok seviyorum. Ve o kadar güzel yazıyorsun ki; izin verirsen senin yeteneğinle tohumlanmış bu hislerimi yorumlarımda seninle de paylaşmak istiyorum. Ama tabii sana bağlı, eğer sen istersen. Asla laf kalabalığı yapıp yazarlarımızı sıkmak istemem.
Betimlemelerin her zamanki gibi mükemmel ötesiydi. Ne yalan söyleyeyim Mona Lisa'yı izlemektense, senin hikayeni okumak daha güzel geliyor bana. O kadar güzel yazıyorsun yani.
Senaryon... 6. bölümdeyiz ve uzun bir fan olacağa benziyor. Bence harika; hem uzun olması, hem de bu harika senaryonun uzun sürmesi...
Ne diyelim, dewamını belkiyorum...
Rhea-chan *-* Bu güzel yorumun için çok teşekkür ederiz *-*
XDXD Şimdi gelelim ilk bölüme, Emily içten içe derin acıları olan bir kız, Amelia'nın da bu kadar sadist durduğuna bakılmamalı belki o da içten içe derin acılar çekiyor olabilir *-* Duyguları olan her canlı gibi de Emily'nin mantığı bu yönde duygularıyla çelişiyor *-* Ama yarasına basılınca da belki bu derece duygusal olmadığını rahatlıkla görebilirz *-*
Betimlemelerimiz için aldığımız övgüler gün geçtikçe artıyor *-* Siz değerli okuyucularımıza beğendirebildiysek ne mutlu bize *-*
Ben Yazarlık kariyerini düşünmüyorum, yani başlıca işim bu olamaz ama Pisi-chan'ım düşünüyor *-* Bence de Pisi-chan'ım yeteneğini geliştirmesi çok önemli, aksi taktir de senin de belirttiğin gibi yazık olur *-*
E-mail adresini şu şekilde bekleyebiliriz ya da ben bekleyebilirim, bu hikaye paylaşımı yalnızca tek taraflı olmamalı senin de güzel hikayelerini görmek isterim *-* Kara Pisi-chan'ımın da böyle düşüneceğine eminim *-* Tekrardan bu güzel yorumun için çok teşekkür ederim Rhea-chan *-*
Ve ve ve, çok dikkatli okuyucumuz Prenses-chan bu güzel yorumun için sana da çok teşekkür ederiz *-*
Yorumunu okuduktan sonra zihnimde ister istemez bir düşünce oluştu, bunu paylaşmadan rahat edemeyeceğim *-* "Bu kız gerçekten 12 yaşında mı ya?.." Türü bir düşünce aklımdan geçti XDXD Kelime seçimin, düşüncelerini ifade ediş biçimin yaşının katlarca ilerisinde, bilmem bunu fark ediyor musun *-*
Bir daha kesinlikle bu hikayeye yoruma başladığın zaman "özür dilerim" tarzı bir şey görmek istemiyoruz *-* Özür dilenecek bir şey yapmıyorsun ki Prenses-chan *-* Bizi güzel yorumlarınla aydınlatıyorsun *-*
Evet, bundan birkaç bölüm önce hiçbir şey yokken daha Emily hakkında söylediklerin kelimesi kelimesine doğruydu =) O, acısını içten yaşayan bir insandı *-* Ve yaşları konusunda da yanılmamıştın *-* Emily, Amelia'dan daha büyüktü *-*
Ve yine doğru söylüyorsun, acısı olmasına karşın başını daima dik tutuyor Emily'miz *-*
Ve kelime seçimini çok beğendiğim bir cümleyle de bu durumu özetlemişsin *-*
Senin yorumlarından sıkılmak kesinlikle mümkün değil Prenses-chan, böyle yorumları arasak da bulamıyoruz *-* Herkes ayrıntılara bu kadar çok değinmiyor fakat anime.web.tr'nin havasından mı suyundan mı bilemiyorum buranın okuyucuları insana bir yorum yaptı mı, bu konuda hiç sıkıntı vermiyorlar =)
XDXD Ne dersen de Prenses-chan ben senin harikulade bir gözlemci olduğunu düşünüyorum *-* Ki bence bu senin normal yaşantın için de geçerlidir *-* En ufak bir değişikliği, en ufak bir ayrıntıyı bile hemen fark ediyorsun *-*
Belki de söylediğin gibidir, bizim bol betimlemeli hikayemizde o gözlemci ruhun ortaya çıkıyordur fakat ben durumun bu kadar basit olduğuna inanmıyorum *-*
Ahah, ardı arkası kesilmeyen övgüler, çok teşekkür ederiz Prenses-chan *-* Okuma zahmetine katlandığın ve bu kadar harikulade bir yorum yazma inceliğini gösterdiğin için çok teşekkür ederiz *-*
Evet, yok mudur daha arttıran yorum sayısını arttıran?.. XDXD
XDXD Şimdi gelelim ilk bölüme, Emily içten içe derin acıları olan bir kız, Amelia'nın da bu kadar sadist durduğuna bakılmamalı belki o da içten içe derin acılar çekiyor olabilir *-* Duyguları olan her canlı gibi de Emily'nin mantığı bu yönde duygularıyla çelişiyor *-* Ama yarasına basılınca da belki bu derece duygusal olmadığını rahatlıkla görebilirz *-*
Betimlemelerimiz için aldığımız övgüler gün geçtikçe artıyor *-* Siz değerli okuyucularımıza beğendirebildiysek ne mutlu bize *-*
Ben Yazarlık kariyerini düşünmüyorum, yani başlıca işim bu olamaz ama Pisi-chan'ım düşünüyor *-* Bence de Pisi-chan'ım yeteneğini geliştirmesi çok önemli, aksi taktir de senin de belirttiğin gibi yazık olur *-*
E-mail adresini şu şekilde bekleyebiliriz ya da ben bekleyebilirim, bu hikaye paylaşımı yalnızca tek taraflı olmamalı senin de güzel hikayelerini görmek isterim *-* Kara Pisi-chan'ımın da böyle düşüneceğine eminim *-* Tekrardan bu güzel yorumun için çok teşekkür ederim Rhea-chan *-*
Ve ve ve, çok dikkatli okuyucumuz Prenses-chan bu güzel yorumun için sana da çok teşekkür ederiz *-*
Yorumunu okuduktan sonra zihnimde ister istemez bir düşünce oluştu, bunu paylaşmadan rahat edemeyeceğim *-* "Bu kız gerçekten 12 yaşında mı ya?.." Türü bir düşünce aklımdan geçti XDXD Kelime seçimin, düşüncelerini ifade ediş biçimin yaşının katlarca ilerisinde, bilmem bunu fark ediyor musun *-*
Bir daha kesinlikle bu hikayeye yoruma başladığın zaman "özür dilerim" tarzı bir şey görmek istemiyoruz *-* Özür dilenecek bir şey yapmıyorsun ki Prenses-chan *-* Bizi güzel yorumlarınla aydınlatıyorsun *-*
Evet, bundan birkaç bölüm önce hiçbir şey yokken daha Emily hakkında söylediklerin kelimesi kelimesine doğruydu =) O, acısını içten yaşayan bir insandı *-* Ve yaşları konusunda da yanılmamıştın *-* Emily, Amelia'dan daha büyüktü *-*
Ve yine doğru söylüyorsun, acısı olmasına karşın başını daima dik tutuyor Emily'miz *-*
Ve kelime seçimini çok beğendiğim bir cümleyle de bu durumu özetlemişsin *-*
Alıntı:
Senin yorumlarından sıkılmak kesinlikle mümkün değil Prenses-chan, böyle yorumları arasak da bulamıyoruz *-* Herkes ayrıntılara bu kadar çok değinmiyor fakat anime.web.tr'nin havasından mı suyundan mı bilemiyorum buranın okuyucuları insana bir yorum yaptı mı, bu konuda hiç sıkıntı vermiyorlar =)
XDXD Ne dersen de Prenses-chan ben senin harikulade bir gözlemci olduğunu düşünüyorum *-* Ki bence bu senin normal yaşantın için de geçerlidir *-* En ufak bir değişikliği, en ufak bir ayrıntıyı bile hemen fark ediyorsun *-*
Belki de söylediğin gibidir, bizim bol betimlemeli hikayemizde o gözlemci ruhun ortaya çıkıyordur fakat ben durumun bu kadar basit olduğuna inanmıyorum *-*
Ahah, ardı arkası kesilmeyen övgüler, çok teşekkür ederiz Prenses-chan *-* Okuma zahmetine katlandığın ve bu kadar harikulade bir yorum yazma inceliğini gösterdiğin için çok teşekkür ederiz *-*
Evet, yok mudur daha arttıran yorum sayısını arttıran?.. XDXD
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
bu bu bu çok çok gü güzel bak konuşamıyorum dilim tutuldu ay pardon elim tutuldu ya bu kadrmı olurya mükemmel bu bölümden kendimi tıtmasam alıcaktım ben bu kızı çok sevmeye başladım bu çocuk nasıl ölmüş ailesiyle mutlu yaşayan bu kardeşler nasıl bu hale gelmişler vs vs.. bir sürü soru var ilerleyen bölümlerde hepsi açığa çıkar yeni bölümü çok çok merak ediyorum en kısa zamanda gelsin not:diğer arkadaşların dediği gibi betimlemelerin mükemmel mesala kitaplarda betimleme olaylarını pek sevmem ama sen betimlemeleri okadar güzel yapıyosunki gözümde canlanıyo hepsi bide dövüş sahneleri falan olacakmı meraktayım neyse çok konuştum ben yen böümü merakla beklemekteyim
5. sayfa (Toplam 7 sayfa) [ 68 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |