Never Meant to Belong / One-Shot
Anime Manga Forum -> Fan Fiction
 
Yazar
Mesaj
Zerinda
Mangaka
Mangaka



Yaş: 27
Kayıt: 07 Tem 2010
Mesajlar: 1,904
Favori Anime & Manga: Psycho-Pass, Ergo Proxy, Darker Than Black.
Nerden: Mariana Trench
Teşekkür: 587

Durumu: Çevrimdışı

Zerinda
Mangaka
Never Meant to Belong / One-Shot Konu: Never Meant to Belong / One-Shot
Alıntıyla Cevap Gönder
Not:
1. Bu hikayenin adında Bleach’in ostlarından biri olan “Never meant to belong”dan esinlendim. Bitirdiğiniz zaman sebebini görebileceksiniz.
2. Urahara ve Yoruichi’nin doğum günü, yeni yılın başladığı ve eski yılın bittiği an. Tam o an işte. Biri 31 Aralık sonu, biri 1 Ocak başı diye biliyorum. Anaları planlayıp doğurmuş. Dolayısıyla ikisi de doğum günlerini iki yılın arasında, 00.00’da kutluyorlar.


Never Meant to Belong
Urahara Kisuke / Shihouin Yoruichi


Bazı insanları hayatınızda tam bir yere koyamazdınız. Ya sizin için yaratılmadıklarındandı, ya da hayatınız buna çok zıt olsa da sizin için yaratıldığındandı. Nereden geldiğiniz ya da aranızdaki farklar önemli değildi, yaratılma sebebiniz de. Belki yaratılmamıştınız, sadece tesadüftünüz. Kadere inanmayan biri için, olasılıkları sağlıyordunuz. Ama, hepsini değil.

Kimin prenses, kimin kurbağa olduğu bir yere kadar önem teşkil ediyordu. Öpüldüğünüz zaman prense dönüp dönüşmeyeceğiniz de sadece bir yere kadar önem teşkil ediyordu. Soyunuzu, sahip olduklarınızı bir kenara sahip attığınız zaman siz, sizdiniz, tamamen çıplaktınız, ve birbirinizi çıplakken seviyordunuz. Bu cinsel bir tabirden öte, birbirini görmekti. Tüm masumiyetiyle değil, tüm tecrübesizliğiyle değil, ya da tüm güçsüzlüğüyle de değil. Omzundan kalçasına inen yara iziyle, ya da belki sarı saçlarının arasındaki tek tük beyazlarla. Bazen, parmaklarının üstündeki yumruk atmaktan parçalanmış deriye dokunurken seviyordunuz. Bazen ise, koşmaktan tükenmiş, ağrısı dayanılmaz olan kaslarına masaj yaparken.
Uykusuz gecelerde, sabahları gözlerinin kenarlarındaki çizgilere bakarak yaşanmışlıklarını okuyordunuz. Tıpkı bir ağacın halkalarını sayarak yaşını bulmak gibi.

Onlar böyleydi, diğer kişiler gibi ilişkilerine ad koymak zorunda hissetmiyorlardı. Ya hissetseler de, bunun yapılmaması gerektiğini, yapılmamasının en doğrusu olacağını da hissediyorlardı.

Çocukluk arkadaşlarının aşk yaşaması gibi değildi bu. Fakat kardeşlik gibi de değildi. Bir tutku değildi, yaşanmışlığın, beraber yaşamışlığın verdiği huzur hissinin yanı sıra belki de tamamen iki farklı cinsiyetin sebep olduğu bir şeyler söz konusuydu. Belki de, bir erkek ve bir kadınken bu şekilde olamıyordunuz. Samimiyet, bir yere kadar serbestti.

Bu farklıydı. Soul Society’den kaçarken, Yoruichi onu geride bırakamamıştı. Bir prenses, bir kaptan, Urahara’ya bildiği birçok şeyi öğreten kadın, Flash Tanrıçası, Soul Society’de onsuz kalmak istememişti. Arkadaşı olduğu için ona yardım etmek zorundaydı, etmek isterdi, ettikten sonra da geri dönüşü olmayacaktı. İstese de Soul Society’ye dönemeyecekti. Ancak mesele bu değildi, çok daha basitti. Urahara bir daha geri dönmeyecekti ve Yoruichi onsuz arkada kalamayacak kadar çok “seviyordu” onu. Ya da öyle bir şey.
Söz konusu sadece Urahara olsa, yüzleşmek zorunda kalacaktı. Fakat Vaizardların durumuna da duyarsız kalamayacağını ileri sürmesi gerekiyordu. Bir yere kadar doğru da olsa, bir yerden sonra kaçması gerekiyordu.

Yoruichi, alaycıydı. Güzeldi. Vücudu, beli, uzun saçları güzeldi. Birçok kadın gibi. Son günlerde Soul Society’de mor saçlı ve esmer tenli kadın bulmak zor, değil mi?
Fakat Yoruichi, zekiydi. Saldırgandı belki. Tamamen samimiydi, ağzını kapatmadan attığı kahkahaları ve bazen patavatsızlık seviyesinde dobralığıyla o Shihouin Yoruichi’ydi.
Urahara Kisuke’yi sevmediğinden değil, aslında birçok özelliğini seviyordu. Konuşurken sesinin tınısının değişmesini, ara sıra kekelemesini, iç çekişini, kelimelerle beraber nefesinin ağzından dökülüş şeklini… Şapkasına olan takıntısını, muzip bir şekilde yelpazesini gözlerine kadar çekmesini, her zaman kendinden emin ve güçlü tavrını… Geniş omuzlu, huzur verici bir liman gibi.

Aralarında dile getirilmemiş şeyler vardı. Yüzyıllar bu şekilde geçmiş olsa da, her geçen gün aralarında görmezden gelinen bir şeyler kayıp gidiyordu. Bir avuç suyu, sonsuza dek avucunuzda tutamazdınız. Çoğunlukla parmaklarınızın arasından damlayarak tükenirdi.

Urahara Kisuke, yeşil gözleri mumun alevinde parlarken yanındaki kadının derin bir nefes aldığını duyduğunda nefesini tuttu, saatin 23.59’dan 00.00’a döndüğü anda nefesini mumu söndürecek şiddette üflemek için kullandı. İçinde tuhaf bir hüzün hissettiğini reddedemezdi. Birbirlerine kırgın olmaya hakları yoktu, ama kırgınlardı işte. Birbirlerine hissettirmeyecek kadar sevseler de, ikisi de biliyordu. Böyle devam edemeyebilirlerdi.

Birbirlerine ait olmak için doğmamışlardı, ama talihsiz bir şekilde birbirlerini bulmuşlardı. Ya da hayatları buna çok elverişsiz olmasına rağmen birbirlerine ait olmak için doğmuşlardı.

Bazı şeyler için her iki koşulun sağlanması gerekirdi, tek koşulu sağlanan olasılıkları yaratması kadar elinde tutması da zordu. Olanlar ve olması gerekenler hep kavuşamıyordu.

Ama kim bilir, hayat çok güzeldi, Urahara ve Yoruichi hayat doluydu. Kim bilir?


-“İyi ki doğdun, Yoruichi-san.”
-“İyi ki doğdun, Kisuke.” Yoruichi’nin sesi, her zaman alıştığı gibi boşvermiş bir tarzdaydı. Fakat içinden sezdiği hüzün kırıntıları, nedense kendininkilere çok benziyordu.

Son Not:
Yoruichi ve Urahara arasındaki arkadaşlık ya da aşk ile anlamlandırılamayan ilişkiyi açıklamaya çalıştım. Bu iki karakterin de bazen içine kapattıkları depresif yanları olduğunu düşünüyorum. Urahara’da bunu sezmek daha kolay, Yoruichi nadiren gösteriyor ki bariz şekilde de değil. Yani Urahara platonik de olabilir gibi bir şey. Her neyse, sanırım bir miktar gösterebilmişimdir.

Bir de, Vaizardlardan ve Soul Society’den kaçışlarından bahsettim. Bu spoiler sayılır mı bilmem, sonuçta “Back to the Pendulum” bölümlerinden. Garanti olsun diye spoiler dedim.




Everyone is alone. Everyone is empty. People have no longer any need of others. You can always find a substitute for any talent. Any relationship can be replaced. I've grown sick of a world like that… - Shougo Makishima
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
14 Tem 2012 9:05
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Katsu, nigma

Katsu
Mangaka
Mangaka



Kayıt: 26 Şub 2011
Mesajlar: 1,443
Tanıtımlar: 5
Favori Anime & Manga: Fate Zero Rainbow Angel Beats!
Cinsiyet: Erkek
Teşekkür: 842

Durumu: Çevrimdışı

Katsu
Mangaka
Never Meant to Belong / One-Shot Konu: Yanıt: Never Meant to Belong / One-Shot
Alıntıyla Cevap Gönder
aww çok sevdim.ben de one shot yazıcam ^O^

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
14 Tem 2012 18:56
Zerinda
Mangaka
Mangaka



Yaş: 27
Kayıt: 07 Tem 2010
Mesajlar: 1,904
Favori Anime & Manga: Psycho-Pass, Ergo Proxy, Darker Than Black.
Nerden: Mariana Trench
Teşekkür: 587

Durumu: Çevrimdışı

Zerinda
Mangaka
Never Meant to Belong / One-Shot Konu: Yanıt: Never Meant to Belong / One-Shot
Alıntıyla Cevap Gönder
One Shotlar tasvir ağırlıklı oluyor genelde, ben de tasvirde kendimi başarılı bulduğumdan One Shotlarımı uzun soluklularımdan daha çok seviyorum. Aslında bunun sonu çok belirsiz, devamını yazsan yazılır buna, e bu da benim zevkim.
Uzun soluklu bile bitirsem, havada asılı kalmasından bir zevk alıyorum.
Yazarsan, biz de okuruz. Gülücük Dağıtıyor




Everyone is alone. Everyone is empty. People have no longer any need of others. You can always find a substitute for any talent. Any relationship can be replaced. I've grown sick of a world like that… - Shougo Makishima
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
14 Tem 2012 20:31
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder  
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 3 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız