Örümcek Ağı - Bölüm 2: (17.04.2011) Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Hepinize ciddi bir özür borçluyum.
Şu an hastayım okula gidemedim de öyle vakit buldum, gerçekten korkunç yoğunum. Bir yandan konservatuar, bir yandan dershane, okul falan çok zor oldu yürütmesi.
Hangi yazıyı okuyacaksın diye ödün koptu ki?
Hmm ben kısa bölüm sizi tatmin etmez diye uzun uzun koyuyorum. Yani bir çok kişi kısa olmasından şikayet eder sen uzun olmasından ediyorsun.
Ama ne fark var ki, kısaltsam da sen onu önünde sonunda okumayacak mısın?
Şu an hastayım okula gidemedim de öyle vakit buldum, gerçekten korkunç yoğunum. Bir yandan konservatuar, bir yandan dershane, okul falan çok zor oldu yürütmesi.
Bounto yazmış:
Hangi yazıyı okuyacaksın diye ödün koptu ki?
Hmm ben kısa bölüm sizi tatmin etmez diye uzun uzun koyuyorum. Yani bir çok kişi kısa olmasından şikayet eder sen uzun olmasından ediyorsun.
Ama ne fark var ki, kısaltsam da sen onu önünde sonunda okumayacak mısın?
Everyone is alone. Everyone is empty. People have no longer any need of others. You can always find a substitute for any talent. Any relationship can be replaced. I've grown sick of a world like that… - Shougo Makishima
oha! konsevatuar mı?
şan dersleri falan mı alıyorsun?
ben de bi ara meraklıydım şarkıcılığa ama aile baskısı yüzünden bırakmak zorunda kaldım
ya sorun değil, birim sbs yıllarını vakit bulamazsın hiç bir şeye...
boş vaktinde(o da ancak yazın olur herhalde) yazarsın, beklerim en acelem yok...
şan dersleri falan mı alıyorsun?
ben de bi ara meraklıydım şarkıcılığa ama aile baskısı yüzünden bırakmak zorunda kaldım
ya sorun değil, birim sbs yıllarını vakit bulamazsın hiç bir şeye...
boş vaktinde(o da ancak yazın olur herhalde) yazarsın, beklerim en acelem yok...
Ben piyano çalıyorum, bir de org.
Piyanist gibi yani, bir de solistlik yapıyordum koromuzda ama 12 yaşımdan sonra sesim biraz bozulunca vokale geçirdiler beni.
Şu aralar da çalışmalar iyice yoğunlaşmışken + ben hastayken + dershane sıkı yönetimdeyken + okuldakiler saçıma yapışmışken cidden çok zorlanıyorum.
Şu an yazıyorum hızla, bitince atacağım.
Piyanist gibi yani, bir de solistlik yapıyordum koromuzda ama 12 yaşımdan sonra sesim biraz bozulunca vokale geçirdiler beni.
Şu aralar da çalışmalar iyice yoğunlaşmışken + ben hastayken + dershane sıkı yönetimdeyken + okuldakiler saçıma yapışmışken cidden çok zorlanıyorum.
Şu an yazıyorum hızla, bitince atacağım.
Everyone is alone. Everyone is empty. People have no longer any need of others. You can always find a substitute for any talent. Any relationship can be replaced. I've grown sick of a world like that… - Shougo Makishima
tmm sen çabuk at da yeni bölümü okuyalım merakla bekliyorum
Bir bölümü bir günde bitirmemi beklemeyin.
Bilgisayara normalde ödevlerim amacıyla girdim bir yandan burada gezinip hikayeyi yazıyorum, yani elde yazıp Pazar günü bilgisayara geçirsem...
O zaman olur işte.
Hatta cumartesi de geçirebilirim.
Bilgisayara normalde ödevlerim amacıyla girdim bir yandan burada gezinip hikayeyi yazıyorum, yani elde yazıp Pazar günü bilgisayara geçirsem...
O zaman olur işte.
Hatta cumartesi de geçirebilirim.
Everyone is alone. Everyone is empty. People have no longer any need of others. You can always find a substitute for any talent. Any relationship can be replaced. I've grown sick of a world like that… - Shougo Makishima
Evvet. Milletin geçmişini yazmaya bayılıyorum ya.
Bir bölüm daha.
Bölüm 2: (17.04.2011)
Kanepede yatarken Shida, kapı çalmıştı. Mariah ona, bugün ona bu davada yardım edecek birini gönderdiğini söylemişti. Bu kadar çabuk gelmesini beklemese de Shida, surat asarak yerinden kalktı.
***
“Acıyor.” Diye düşündü genç kız, yerde hareketsizce boylu boyunca uzanmıştı. Bacakları çok hafifçe bükülmüş, yan dönmüştü, yüzü sol koluna gömülmüş, sağ kolu ise sağlıklı bir kolun kıvrılamayacağı garip bir açıyla kıvrılmıştı. “Neden bu kadar acıyor?” diye düşünmeden de edemedi. “Hani bir daha kimsenin canını acıtmasına izin vermeyecektin?” Kasvetli gökyüzünden düşen damlalar yüzünü ıslatıyordu. Kasvetli gözlerinden düşen damlalar yanaklarını ıslatıyordu.
“Yvonne!” diye feryat etti bir ses. “Yvonne, iyi misin? Yvonne!” İyiyim, diye cevap vermek isterdi. İyiyim, deşilen kalbim dışında iyiyim. Kilitlendiği için nefes aldırtmadan ciğerlerim dışında iyiyim. Düşünmeme izin vermeyen baş ağrım dışında, çok iyiyim. Fiziksel olarak çok iyiyim.
Ama kalbim hiç bu kadar acımamıştı. Midemde, yumruk yemişim gibi gittikçe ağırlaşan bu his bu kadar kuvvetli olmamıştı. Hiç böyle korkmamıştım. Ağlamaktan bu kadar utanmadım hiç. Ayağa kalkmayacaktı. Kimsenin kendisin kaldırmasına izin vermeyecekti.
Çünkü biliyordu ki, her kalktığında uçmak istiyordu. Her yürüdüğünde koşmak istiyordu. Yavaşa tahammül edemiyordu, ne kadar hızlanır ve yükselirse öyle şiddetli düşüyor, her düşüşü bir o kadar can yakıyordu.
Hiç kimse onun havada kalmasına izin vermiyordu.
Hiç kimse koşması için düz bir yol sermiyordu önüne.
“Bir daha kalkmayacağım.” Diye düşündü. “Uzatılan eli de tutmayacağım. Yatarak beklemek daha kolay, çok daha kolay.”
Shida, perişan halde yerde yatan kıza yakarırken, Yvonne yorgunlukla canını acıtan bir nefes daha almayı reddetti.
Ölüm isteği, Tanrı'sı tarafından kabul edilmemişti.
***
Shida, kapıyı açtığında karşısında Yvonne’u bulmayı beklemiyordu. Güzel kız, ona gözlerinin tüm sertliğiyle bakıyordu. Yvonne, kayıp bir kuştan başka bir şey değildi. Her sabah zorla uyandırılan, dalgalara karşı yüzmektense kendini olduğu yere, suyun dibine kilitlemiş, zincirin izin verdiği mesafeye kadar akıntıyla sürüklenen bir balıktı.
Uçarken yere çakılmış, suyun diplerine dalarak balıklaşmış bir kuş.
-“Pekala.” Diye itiraf etti kendi kendine Shida. “Seni burada görmeyi beklemiyordum. İ-iyi misin sen?” Yvonne cevap vermiyordu. Yüzünde yine o ifade vardı. Açık kumral saçlı genç kadın telaşlanarak arkadaşını omuzlarından tuttu ve sarstı, endişeyle bağırdı:
-“Yvonne, iyi misin? Yvonne!”
İyi miydi Yvonne? Bu defa kasvetli gökyüzü, evin çatısıyla örtülmüştü. Tıpkı gözlerinin tekrar acı çekmemek için duygusuzluk kalkanıyla örtüldüğü gibi.
Kalbim dışında, bir de ağrıyan başım. Evet iyiyim.
-“İyiyimdir belki.” Dedi sakince karşısındaki kişi. Aklındaki şey mücadele etmek değildi. Kendisinden istenilen şeyi yapmada yardım edecekti, Shida’ya. Zincirleri akıntıya müsaade ettiği müddetçe, Shida’nın akıntısına yaklaşacaktı. Ve zincirlerinin kendisini kısıtladığı noktada, kalacaktı. Geçen yıllar, aralarından akan farklı sıcaklıkta sular, esen lodoslar, poyrazlar, yıkılan köprüler ve kurulan duvarlar, sevgili halasını kucaklamasına engel olmadı. Shida’nın boğazı garip bir acıyla kavruldu, Yvonne yere siyah, minik bir bavul bırakmıştı.
Demek ki gelmişti.
Geri kalan tek varlığı halasının yanına gelmişti. Çok trajik bir bağları vardı. Shida’nın babası, Shida’nın annesiyle evlenmeden çok önce, başka bir kadından çocuğu olmuştu. Kısa zaman sonra boşanmışlardı. Bu oğlan ile Shida’nın arasında 17-18 yaş kadar fark vardı.
Yvonne’a gelince, Shida ile arasında 2 yaş fark vardı. 20 yaşında, okul okurken evlenen ve bir çocuğu olan ağabeyinden (yarı-ağabeyinden)di.
Ailelerini kaybettiklerinde bir kere olsun yalnız bırakmadılar birbirlerini. Haladan çok abla gibiydi Shida, ve Yvonne yaşadığı onca şeyden sonra onun karşısındaydı. “Eğer Yvonne buradaysa, ve Mariah’ın dediği gibi bu olay için geldiyse, ya geçmişimizle, ya da bir şekilde birbirimizle bağlantısı var bu olayın. Mariah aptal değil ki.” Diye düşünüyordu o sabahın akşamında, Shida.
Kahve gözlerini kapattı, aklı çok karışmıştı. Yvonne’a düşen ise, gri polar battaniyeyi, yorgunluktan uyuyakalan halasının üzerine sermekti.
Bir bölüm daha.
Bölüm 2: (17.04.2011)
Kanepede yatarken Shida, kapı çalmıştı. Mariah ona, bugün ona bu davada yardım edecek birini gönderdiğini söylemişti. Bu kadar çabuk gelmesini beklemese de Shida, surat asarak yerinden kalktı.
***
“Acıyor.” Diye düşündü genç kız, yerde hareketsizce boylu boyunca uzanmıştı. Bacakları çok hafifçe bükülmüş, yan dönmüştü, yüzü sol koluna gömülmüş, sağ kolu ise sağlıklı bir kolun kıvrılamayacağı garip bir açıyla kıvrılmıştı. “Neden bu kadar acıyor?” diye düşünmeden de edemedi. “Hani bir daha kimsenin canını acıtmasına izin vermeyecektin?” Kasvetli gökyüzünden düşen damlalar yüzünü ıslatıyordu. Kasvetli gözlerinden düşen damlalar yanaklarını ıslatıyordu.
“Yvonne!” diye feryat etti bir ses. “Yvonne, iyi misin? Yvonne!” İyiyim, diye cevap vermek isterdi. İyiyim, deşilen kalbim dışında iyiyim. Kilitlendiği için nefes aldırtmadan ciğerlerim dışında iyiyim. Düşünmeme izin vermeyen baş ağrım dışında, çok iyiyim. Fiziksel olarak çok iyiyim.
Ama kalbim hiç bu kadar acımamıştı. Midemde, yumruk yemişim gibi gittikçe ağırlaşan bu his bu kadar kuvvetli olmamıştı. Hiç böyle korkmamıştım. Ağlamaktan bu kadar utanmadım hiç. Ayağa kalkmayacaktı. Kimsenin kendisin kaldırmasına izin vermeyecekti.
Çünkü biliyordu ki, her kalktığında uçmak istiyordu. Her yürüdüğünde koşmak istiyordu. Yavaşa tahammül edemiyordu, ne kadar hızlanır ve yükselirse öyle şiddetli düşüyor, her düşüşü bir o kadar can yakıyordu.
Hiç kimse onun havada kalmasına izin vermiyordu.
Hiç kimse koşması için düz bir yol sermiyordu önüne.
“Bir daha kalkmayacağım.” Diye düşündü. “Uzatılan eli de tutmayacağım. Yatarak beklemek daha kolay, çok daha kolay.”
Shida, perişan halde yerde yatan kıza yakarırken, Yvonne yorgunlukla canını acıtan bir nefes daha almayı reddetti.
Ölüm isteği, Tanrı'sı tarafından kabul edilmemişti.
***
Shida, kapıyı açtığında karşısında Yvonne’u bulmayı beklemiyordu. Güzel kız, ona gözlerinin tüm sertliğiyle bakıyordu. Yvonne, kayıp bir kuştan başka bir şey değildi. Her sabah zorla uyandırılan, dalgalara karşı yüzmektense kendini olduğu yere, suyun dibine kilitlemiş, zincirin izin verdiği mesafeye kadar akıntıyla sürüklenen bir balıktı.
Uçarken yere çakılmış, suyun diplerine dalarak balıklaşmış bir kuş.
-“Pekala.” Diye itiraf etti kendi kendine Shida. “Seni burada görmeyi beklemiyordum. İ-iyi misin sen?” Yvonne cevap vermiyordu. Yüzünde yine o ifade vardı. Açık kumral saçlı genç kadın telaşlanarak arkadaşını omuzlarından tuttu ve sarstı, endişeyle bağırdı:
-“Yvonne, iyi misin? Yvonne!”
İyi miydi Yvonne? Bu defa kasvetli gökyüzü, evin çatısıyla örtülmüştü. Tıpkı gözlerinin tekrar acı çekmemek için duygusuzluk kalkanıyla örtüldüğü gibi.
Kalbim dışında, bir de ağrıyan başım. Evet iyiyim.
-“İyiyimdir belki.” Dedi sakince karşısındaki kişi. Aklındaki şey mücadele etmek değildi. Kendisinden istenilen şeyi yapmada yardım edecekti, Shida’ya. Zincirleri akıntıya müsaade ettiği müddetçe, Shida’nın akıntısına yaklaşacaktı. Ve zincirlerinin kendisini kısıtladığı noktada, kalacaktı. Geçen yıllar, aralarından akan farklı sıcaklıkta sular, esen lodoslar, poyrazlar, yıkılan köprüler ve kurulan duvarlar, sevgili halasını kucaklamasına engel olmadı. Shida’nın boğazı garip bir acıyla kavruldu, Yvonne yere siyah, minik bir bavul bırakmıştı.
Demek ki gelmişti.
Geri kalan tek varlığı halasının yanına gelmişti. Çok trajik bir bağları vardı. Shida’nın babası, Shida’nın annesiyle evlenmeden çok önce, başka bir kadından çocuğu olmuştu. Kısa zaman sonra boşanmışlardı. Bu oğlan ile Shida’nın arasında 17-18 yaş kadar fark vardı.
Yvonne’a gelince, Shida ile arasında 2 yaş fark vardı. 20 yaşında, okul okurken evlenen ve bir çocuğu olan ağabeyinden (yarı-ağabeyinden)di.
Ailelerini kaybettiklerinde bir kere olsun yalnız bırakmadılar birbirlerini. Haladan çok abla gibiydi Shida, ve Yvonne yaşadığı onca şeyden sonra onun karşısındaydı. “Eğer Yvonne buradaysa, ve Mariah’ın dediği gibi bu olay için geldiyse, ya geçmişimizle, ya da bir şekilde birbirimizle bağlantısı var bu olayın. Mariah aptal değil ki.” Diye düşünüyordu o sabahın akşamında, Shida.
Kahve gözlerini kapattı, aklı çok karışmıştı. Yvonne’a düşen ise, gri polar battaniyeyi, yorgunluktan uyuyakalan halasının üzerine sermekti.
Everyone is alone. Everyone is empty. People have no longer any need of others. You can always find a substitute for any talent. Any relationship can be replaced. I've grown sick of a world like that… - Shougo Makishima
vauw
yeni bölüm güzeldi de hikayeyi unuttuğum için baştan okumak zorunda kaldım...
bu ikinci bölümde sahne değişiyor, sende başka birinin hayatını anlatıyorsun değil mi?
yeni bölüm güzeldi de hikayeyi unuttuğum için baştan okumak zorunda kaldım...
bu ikinci bölümde sahne değişiyor, sende başka birinin hayatını anlatıyorsun değil mi?
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Zerinda
Evet bu sefer Shida'nın göznden değil.
İlahi bakış dediğimiz tarzda yazdım, Yvonne'un ve Shida'nın geçmişlerinden bahsedip birbirine bağladım.
Ve güm -Yvonne Shida'nın karşısına çıkıverdi.
İlahi bakış dediğimiz tarzda yazdım, Yvonne'un ve Shida'nın geçmişlerinden bahsedip birbirine bağladım.
Ve güm -Yvonne Shida'nın karşısına çıkıverdi.
Everyone is alone. Everyone is empty. People have no longer any need of others. You can always find a substitute for any talent. Any relationship can be replaced. I've grown sick of a world like that… - Shougo Makishima
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Zerinda
Arigatouuu.
Bu seferkini özenle daha kısa tuttum.
Sıkılmadınız inşallah.
Bu seferkini özenle daha kısa tuttum.
Sıkılmadınız inşallah.
Everyone is alone. Everyone is empty. People have no longer any need of others. You can always find a substitute for any talent. Any relationship can be replaced. I've grown sick of a world like that… - Shougo Makishima
3. sayfa (Toplam 4 sayfa) [ 35 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |