Unexplored [8. Bölüm] Sayfaya git: 1, 2, 3 ... 6, 7, 8, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Evet Arkadaşlar Bi iki arkadaşın yoğun isteği üzerine bişey yazmak istedim ve böyle bişey çıktı ^^ eğer beğenilirse devamınıda yazmayı düşünüyorum... Buyrun Yorum Sizin...
DİP NOT = Resim İçin HaYaLiMjeanne Arkadaşımıza Teşekkürlerimi İletiyorum )
Bölüm 1
Her zamanki gibi soğuk bir sonbahar günüydü . Ağaçlardaki , hafif yeşil hafif sarı renkli yapraklar yollara düşüyor , arkamdan gelen hafif bir rüzgar esintisi bana onu hatırlatıyordu. Oda rüzgar gibi aniden arkamdan gelip boğazıma sarılırdı. O yumuşacık elleriyle gözlerimi kapatır ve kim olduğunu sorardı. Ben de her zamanki cevabımı verirdim. “ Benim bi tanecik aşkım… “Herzaman bildiğim için bana çok kızardı… O kısa boyu , kar tanesi gibi beyaz teni , beline kadar uzanan simsiyah düz saçları ve boncuk mavisi gibi gözleriyle benim karşımda durup bana baktığı zaman , işte o zaman her şey bitiyordu benim için. Tanışmamızda çok ilginç oldu diyemeyiz. Soğuk bi kış günüydü , evde oturup sıkıldığım için çıkıp parkta biraz dolaşmaya karar vermiştim. Üzerime kalın birşeyler giydikden sonra o soğuk kış günü esen rüzgarla beraber yürümeye başladım… Yürüdüm yürüdüm en sonunda parka gelmiştim. Herkes ailesi ile sevgilisi ile dolaşıyor günlerini gün ediyorlardı. Bu durumdan çok şikayetçiydim. Çünkü annem ve babam ben çok küçükken vefat etmişlerdi… Kardeşimi ve beni öylece bırakıp gitmişlerdi yapayalnız , çaresiz… Bi kaç yıl kardeşimle beraber yaşadıkdan sonra kardeşim bir anda ortadan kaybolmuştu. Ne yapacagını bilmeyen yavru bir ceylan yavrusu gibi ortada kalmıştım. Her gün annemin ve babamın mezarının yanına gidip onlarla konuşmaya çalışıyordum. Ama nafile , ne onlar beni duyabiliyordu nede ben kendimi onlara anlatabiliyordum. Çok küçüktüm , yapayalnız , elimden tutucak kimsem yoktu…
Ama bunların elbet bir gün geçiceğini biliyordum… Bir yerden başlamak gerektiğini düşündüm ve dolaştım , durmak sızın dolaştım şehir şehir , ülke ülke.
En sonunda Kanada’da çoçukları olmayan bir aile ile karşılaştım… Bu ailenin yanında büyüdüm ve asla gerçek anne – babamın kim olduğunu bilemedim. Üvey anne ve babam beni gerçekten çok iyi büyütmüşlerdi. Bir işim , bir arabam , hatta bi evim bile vardı… Üvey annem ve babam giderek yaşlanmaya başlamışlardı ve gerçekten çok hastalardı. Onlarda beni öz anne ve babam gibi yalnız bıraktılar. Ama onlara kızamıyordum , kızmıyordum. Çünkü onlar beni kendi öz oğullarıymışım gibi büyüttüler ve ellerinden geldiği kadar herşeyiyle yardım etmişlerdi. Aradan geçen bi kaç senenin ardından şimdiki durumumdaydım. Parkta yapayalnız oturuyor , geçmişimi düşünüyor ve kendimle yüzleşiyordum.
Artık yalnızlıkdan çok sıkılmıştım ve evlenmeyi düşünüyordum fakat “ evet! , işte hayatımın kadını… “ diyebiliceğim kimse yoktu. Derin düşünceler ve sıkıntılar içinde o soğuk sonbahar gününde kalkıp evime doğru yürüyordum. Birden “ takkk “
- Ahh ! ayağım…
O da ne aman Allah’ım ölüpde cennetemi gelmiştim yoksa bu bir rüyamıydı. Karşımdaydı , evet o “ Evet! , işte hayatımın kadını… “ diyebiliceğim kadını görüyordum karşımda…
Parkta bir bisikletin çarpmasıyla yere savrulmuştu. Kendi başına kalkmaya çalışıyor ama ayağını burktuğu için kalkamıyordu. Etrafta o kadar kişi bulunmasına rağmen hiç kimse eşinin dostunun yanından ayrılıp yardım etme gereği duymuyordu…
- Pardon! Yardım Edebilir misiniz ?
Aman tanrım benmiydim o , banamı sesleniyordu , şaşkınlık içersinde etrafıma bakınıyordum…
- Siz , siyah ceketli bayım , lütfen yardım edebilir misiniz ? Ayağımı burktum sanırım.
Evet , evet o bendim , siyah ceketli bendim , hemen yanına koştum elinden tutup kalkmasına yardımcı olmuş ve ayağındaki ağrının geçmesi için onu sıcak bir café ye götürmüştüm. Ve café’deki konuşmalarımızla ikimizin arasındada aşk ateşlenmeye başlamıştı… Tanışmamız böyle olmuştu…
Aradan geçen bi kaç yılın ardından “ hayat “ onu bana verdiği gibi benden aldı.
Bir trafik kazası , hemde tam tanıştığımız yerin köşesinde kalan yolda. Haberi alır almaz hastahaneye koştum fakat nafile. Yapabilicek hiç bişey kalmamıştı artık. Ve o gitmişti… Bu olay bende gerçekten çok büyük etki yaratmıştı , çünkü gene yalnızdım tıpkı en başdaki gibi…
Olayın etkisindenmidir bilemiyorum ama , her gece rüyalarıma giriyor , her gece beni sevdiğini , annemin ve babamın çok iyi olduğunu söylüyordu. O her gelip bunları söylediği zaman ben kan ter içinde uyanıyordum. Balkona geçip elimdeki viski bardağı ile ay’ı seyrediyordum ve onu ay’da görüyordum resmen…
Bir kaç gün rüyalarımda hiç birşey görmemeye başladım… Nedense kendimi çok garip hissediyordum , çünkü “ öldükden sonra bile hep beraber olalım…” demişti gitmeden once… Ve inanıyordumki bu nedenle her gece rüyalarıma giriyordu…
Ama rüyalarıma girmemesi beni gerçekden tedirgin ediyordu kesin ters giden birşeyler vardı. 1 gün geçti , 2 gün , 3 gün derken 2 ay onu rüyamda görmeden geçti . Gerçekten çok tedirgin olmuştum. Her an birşeyler olucak gibi herşeye hazırlıklı olmaya çalışıyordum. Ve sonunda olaylar tahmin ettiğim gibi gerçekleşmeye başladı , işimi kaybettim , evimi ve arabamıda kaybettim. Artık hiç birşeyi göz önünde bulundurmuyordum. Her gece onunla tanıştığımız parka gidip , konuştuğumuz banklardan birinde sızıp kalıyordum. Ama bir gün dierlerinden çok farklıydı . Her zamanki gibi parka gidip oturmuş o’nu düşünüyordum. Ama herzaman hiçkimse olmayan parkta bazı kişiler vardı ve yeri kazıyolardı… Bazı araştırmalar yaptıkdan sonra öğrendimki , O sanki ölüceğini hissetmiş ve benim bu hallerde olucağımı biliyormuş gibi bir vasiyet yazmıştı.
“ Merhaba , bu mektubu okuyorsan büyük ihtimalle şuanda öldüm ve karşında duran adamlarda beni seninle tanıştığım yere gömüyorlar… “
Bir anda gözlerim dolmuştu , ne yapıcağımı bilemedim ve mektubu okumaya devam ettim.
“…her gece rüyalarına girmemin sebebi , annenin ve babanın seni ve kardeşini yalnız bıraktıkları için çok üzgün olduklarını söylemek , ve seni gerçekten sevdiğimi tekrar tekrar söyleyebilmekdi. Annen ve baban senin gerçekten iyi birisi olucağını çok küçükken anlamışlar ve ölmeden öncede kardeşine , kendileri öldüğü zaman senden sebebsiz ve hiç birşey söylemeden ayrılmasını söylemişler. Şuanda büyük ihtimal kardeşinide merak ediyorsun. Merak etme oda annenin ve babanın yanında. “
DİP NOT = Resim İçin HaYaLiMjeanne Arkadaşımıza Teşekkürlerimi İletiyorum )
Bölüm 1
Her zamanki gibi soğuk bir sonbahar günüydü . Ağaçlardaki , hafif yeşil hafif sarı renkli yapraklar yollara düşüyor , arkamdan gelen hafif bir rüzgar esintisi bana onu hatırlatıyordu. Oda rüzgar gibi aniden arkamdan gelip boğazıma sarılırdı. O yumuşacık elleriyle gözlerimi kapatır ve kim olduğunu sorardı. Ben de her zamanki cevabımı verirdim. “ Benim bi tanecik aşkım… “Herzaman bildiğim için bana çok kızardı… O kısa boyu , kar tanesi gibi beyaz teni , beline kadar uzanan simsiyah düz saçları ve boncuk mavisi gibi gözleriyle benim karşımda durup bana baktığı zaman , işte o zaman her şey bitiyordu benim için. Tanışmamızda çok ilginç oldu diyemeyiz. Soğuk bi kış günüydü , evde oturup sıkıldığım için çıkıp parkta biraz dolaşmaya karar vermiştim. Üzerime kalın birşeyler giydikden sonra o soğuk kış günü esen rüzgarla beraber yürümeye başladım… Yürüdüm yürüdüm en sonunda parka gelmiştim. Herkes ailesi ile sevgilisi ile dolaşıyor günlerini gün ediyorlardı. Bu durumdan çok şikayetçiydim. Çünkü annem ve babam ben çok küçükken vefat etmişlerdi… Kardeşimi ve beni öylece bırakıp gitmişlerdi yapayalnız , çaresiz… Bi kaç yıl kardeşimle beraber yaşadıkdan sonra kardeşim bir anda ortadan kaybolmuştu. Ne yapacagını bilmeyen yavru bir ceylan yavrusu gibi ortada kalmıştım. Her gün annemin ve babamın mezarının yanına gidip onlarla konuşmaya çalışıyordum. Ama nafile , ne onlar beni duyabiliyordu nede ben kendimi onlara anlatabiliyordum. Çok küçüktüm , yapayalnız , elimden tutucak kimsem yoktu…
Ama bunların elbet bir gün geçiceğini biliyordum… Bir yerden başlamak gerektiğini düşündüm ve dolaştım , durmak sızın dolaştım şehir şehir , ülke ülke.
En sonunda Kanada’da çoçukları olmayan bir aile ile karşılaştım… Bu ailenin yanında büyüdüm ve asla gerçek anne – babamın kim olduğunu bilemedim. Üvey anne ve babam beni gerçekten çok iyi büyütmüşlerdi. Bir işim , bir arabam , hatta bi evim bile vardı… Üvey annem ve babam giderek yaşlanmaya başlamışlardı ve gerçekten çok hastalardı. Onlarda beni öz anne ve babam gibi yalnız bıraktılar. Ama onlara kızamıyordum , kızmıyordum. Çünkü onlar beni kendi öz oğullarıymışım gibi büyüttüler ve ellerinden geldiği kadar herşeyiyle yardım etmişlerdi. Aradan geçen bi kaç senenin ardından şimdiki durumumdaydım. Parkta yapayalnız oturuyor , geçmişimi düşünüyor ve kendimle yüzleşiyordum.
Artık yalnızlıkdan çok sıkılmıştım ve evlenmeyi düşünüyordum fakat “ evet! , işte hayatımın kadını… “ diyebiliceğim kimse yoktu. Derin düşünceler ve sıkıntılar içinde o soğuk sonbahar gününde kalkıp evime doğru yürüyordum. Birden “ takkk “
- Ahh ! ayağım…
O da ne aman Allah’ım ölüpde cennetemi gelmiştim yoksa bu bir rüyamıydı. Karşımdaydı , evet o “ Evet! , işte hayatımın kadını… “ diyebiliceğim kadını görüyordum karşımda…
Parkta bir bisikletin çarpmasıyla yere savrulmuştu. Kendi başına kalkmaya çalışıyor ama ayağını burktuğu için kalkamıyordu. Etrafta o kadar kişi bulunmasına rağmen hiç kimse eşinin dostunun yanından ayrılıp yardım etme gereği duymuyordu…
- Pardon! Yardım Edebilir misiniz ?
Aman tanrım benmiydim o , banamı sesleniyordu , şaşkınlık içersinde etrafıma bakınıyordum…
- Siz , siyah ceketli bayım , lütfen yardım edebilir misiniz ? Ayağımı burktum sanırım.
Evet , evet o bendim , siyah ceketli bendim , hemen yanına koştum elinden tutup kalkmasına yardımcı olmuş ve ayağındaki ağrının geçmesi için onu sıcak bir café ye götürmüştüm. Ve café’deki konuşmalarımızla ikimizin arasındada aşk ateşlenmeye başlamıştı… Tanışmamız böyle olmuştu…
Aradan geçen bi kaç yılın ardından “ hayat “ onu bana verdiği gibi benden aldı.
Bir trafik kazası , hemde tam tanıştığımız yerin köşesinde kalan yolda. Haberi alır almaz hastahaneye koştum fakat nafile. Yapabilicek hiç bişey kalmamıştı artık. Ve o gitmişti… Bu olay bende gerçekten çok büyük etki yaratmıştı , çünkü gene yalnızdım tıpkı en başdaki gibi…
Olayın etkisindenmidir bilemiyorum ama , her gece rüyalarıma giriyor , her gece beni sevdiğini , annemin ve babamın çok iyi olduğunu söylüyordu. O her gelip bunları söylediği zaman ben kan ter içinde uyanıyordum. Balkona geçip elimdeki viski bardağı ile ay’ı seyrediyordum ve onu ay’da görüyordum resmen…
Bir kaç gün rüyalarımda hiç birşey görmemeye başladım… Nedense kendimi çok garip hissediyordum , çünkü “ öldükden sonra bile hep beraber olalım…” demişti gitmeden once… Ve inanıyordumki bu nedenle her gece rüyalarıma giriyordu…
Ama rüyalarıma girmemesi beni gerçekden tedirgin ediyordu kesin ters giden birşeyler vardı. 1 gün geçti , 2 gün , 3 gün derken 2 ay onu rüyamda görmeden geçti . Gerçekten çok tedirgin olmuştum. Her an birşeyler olucak gibi herşeye hazırlıklı olmaya çalışıyordum. Ve sonunda olaylar tahmin ettiğim gibi gerçekleşmeye başladı , işimi kaybettim , evimi ve arabamıda kaybettim. Artık hiç birşeyi göz önünde bulundurmuyordum. Her gece onunla tanıştığımız parka gidip , konuştuğumuz banklardan birinde sızıp kalıyordum. Ama bir gün dierlerinden çok farklıydı . Her zamanki gibi parka gidip oturmuş o’nu düşünüyordum. Ama herzaman hiçkimse olmayan parkta bazı kişiler vardı ve yeri kazıyolardı… Bazı araştırmalar yaptıkdan sonra öğrendimki , O sanki ölüceğini hissetmiş ve benim bu hallerde olucağımı biliyormuş gibi bir vasiyet yazmıştı.
“ Merhaba , bu mektubu okuyorsan büyük ihtimalle şuanda öldüm ve karşında duran adamlarda beni seninle tanıştığım yere gömüyorlar… “
Bir anda gözlerim dolmuştu , ne yapıcağımı bilemedim ve mektubu okumaya devam ettim.
“…her gece rüyalarına girmemin sebebi , annenin ve babanın seni ve kardeşini yalnız bıraktıkları için çok üzgün olduklarını söylemek , ve seni gerçekten sevdiğimi tekrar tekrar söyleyebilmekdi. Annen ve baban senin gerçekten iyi birisi olucağını çok küçükken anlamışlar ve ölmeden öncede kardeşine , kendileri öldüğü zaman senden sebebsiz ve hiç birşey söylemeden ayrılmasını söylemişler. Şuanda büyük ihtimal kardeşinide merak ediyorsun. Merak etme oda annenin ve babanın yanında. “
04 Oca 2009 5:10, Değiştirme: 13 Mar 2009 5:18 (Toplamda 8 kere)
Vayyy Şizofren arakdaş bu işede elini atmışsın. Çok sevindim
Yazım dilin çok güzel konunda çok ilginç ama ben bir yeri anlamadım. Bu gerçek ailesini ve kardeşini küçükken kaybetmiyor mu? küçükken mi dolaşıyor şehir şehir ülke ülke ahh çok merak ettim, şu mektup işi çok gizemli olmui
Yazım dilin çok güzel konunda çok ilginç ama ben bir yeri anlamadım. Bu gerçek ailesini ve kardeşini küçükken kaybetmiyor mu? küçükken mi dolaşıyor şehir şehir ülke ülke ahh çok merak ettim, şu mektup işi çok gizemli olmui
"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
04 Oca 2009 13:20
Ehhehe bazıları dün gece boş durmamış dimi Ozi XD
Sonunda seni fanfic sayfalarında görebildik,bir drama yazarı daha katıldı bası PİSİlerin hoşuna gitmiştir dimi
Çok akıcı anlatmışsın başka söze gerek yok valla çok arayı açmadan yeni bölümü isteriz
Sonunda seni fanfic sayfalarında görebildik,bir drama yazarı daha katıldı bası PİSİlerin hoşuna gitmiştir dimi
Çok akıcı anlatmışsın başka söze gerek yok valla çok arayı açmadan yeni bölümü isteriz
eveeeeet
drama isterizzzz
şizofren arkadaşım ağlat beni
drama isterizzzz
şizofren arkadaşım ağlat beni
"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
04 Oca 2009 16:15
Off Off Off Offff... Sen neymişsin böyle ya!Walla ağzım açıkta okudum!.Süper resmen. Sen böyle dewam edersen, havada kaparlar seni,ciddiyim. Dewamını beklediğimi söylememe gerek yok heralde. Çünkü beklenmeyecek gibi değil.
04 Oca 2009 17:32
Bölüm 2
Gerçekten şok içinde kalmıştım. Ne yapıcağımı bilemedim ve öylece donup kaldım. Karşımda kimliği belirsiz kişiler tarafından ilk tanıştığımız yere gömülüyordu şuan. Ayaklarım yanına yürümek için ısrar ediyordu resmen. Ama hareket edemiyordum. Bu mektup beni gerçekten çok şaşırtmıştı. Ve onun beni gerçekten sevdiğini tekrar tekrar anlamıştım. Son bir cesaret mezarın yanına doğru gitmeye çalıştım. Ama etrafındaki kişiler izin vermediler. Ben ne kadar ısrar etsemde resmen onun o cansız yatan bedenini bana son bir kez göstermemek için çabalıyorlardı. Her ne yaptıysam beni mezarın yanına bile yaklaştırmadılar. Gözlerimden damla damla akan göz yaşlarımın , her , yere çarpışında sanki onun sesini duyuyordum. “ yeter artık , ağlamana gerek yok. Bundan sonra beni göremesen bile her zaman yanındayım bunu unutma… “ diyordu durmadan. Ama ne yapsam ağlamamı durduramıyordum. Çünkü hayattaki en sevdiğim insan yoktu artık. En azından görünen öyledi , ama her zaman yanımda olucağını biliyordum. Aradan bir kaç gün geçti. Ve bir an düşünmeye başladım. Orda annemin ve babamın üzgün olduklarını hatta kardeşimin bile onların yanında olduğunu nasıl bir mektupla yazmıştı bana… bu düşüncenin sonunda şok içerisinde kalmıştım. Tekrar tekrar düşündüm , ama nasıl olabilirdiki bu öldükden sonra bana nasıl mektup yazabilmişti ki ?
Kafam gerçekten çok karışmıştı. Ne yapıcağımı bilemeden sokak sokak dolaşıyordum. Gece gündüz bunun nasıl olabiliceğini düşünüyordum. Bunun tek bi yolu vardı. O ölmemişti!. En azından böyle düşünüyordum. Hayretler içerisinde hemen mezarının yanına koştum ve kazmaya başladım. Kazdım kazdım sonunda tabutu bulmuştum , Korku ve merak içerisinde tabutu açtım , kefenini hafif sıyırdım. Oda neydi , bu kadın o değildi!. Şok içerisinde donup kaldım. Etraftan biri sürü kişi gelip bana sesleniyorlar , beni çıkartmaya çalışıyorlar ama ben resmen buz kesmiştim cesed üzerinde öyle kala kalmıştım. Kefeni biraz daha araladığım zaman bir mektup gördüm. Hemen aldım ve okumaya başladım.
“ Bu mezarı kazıp , içerisindekinin ben olup olmadığıma bakıcağını tahmin etmiştim. “
Ama ama ! nasıl olabilirdi bu. Onun cansız bedenini hastahanede görmüştüm. Ölmüştü o yaşamıyordu. Ama yaşamadığı halde nasıl oluyorda biliyordu. Korku ve merak içinde mektubu okumaya devam ettim.
“ Benim öldüğümü görmeni gerçekten istemiyordum. Ama yapılabilicek birşey yok artık. Evet ölmüştüm , ve sana bu mektubu nasıl yazdığımı merak ediyorsun şuanda. Merak etme herşey yakında gerçekleşicek , çok az kaldı merak etme. “
Ne oluyordu , ne gerçekleşicekti hiç birşeyin farkında değildim ama işin garip tarafı ise orada ne mezar oldugunu nede mektubun olduğunu benden başka kimse göremiyordu. Nasıl olabilirdiki bu , yoksa yoksa bendemi ölmüştüm. Ama insanlar beni görebiliyorlardı. Kafam gerçekten çok karışmıştı mektubun geri kalanını gözlerim yaşlı bi şekilde okumaya devam ettim.
“ Şuanda olanların farkına varmaya çalışıyorsun ama ne olduğunu bilemiyorsun farkındayım. Ama merak etme herşeyi anlatıcam… “
Mektubun gerisi yoktu yırtılmıştı öyle kalmıştım orda ,bir yandan hıçkıra hıçkıra ağlıyor , bir yandanda bu olup bitenlere bir anlam vermeye çalışıyordum.
Bölüm 3 ve devamı biraz geç gelebilir kusura bakmazsınız inşallah ^^ ( geç derken 2-3 gün fln ^^ )
04 Oca 2009 20:32
1. sayfa (Toplam 8 sayfa) [ 80 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |