Yeşil Kısa Saçlı Küçük Esmer Yetim Kız
Anime Manga Forum -> Fan Fiction
 
Yazar
Mesaj
ismi lazım değil
Misafir

Avatar





Avatar
ismi lazım değil
Misafir
Yeşil Kısa Saçlı Küçük Esmer Yetim Kız Konu: Yeşil Kısa Saçlı Küçük Esmer Yetim Kız
Alıntıyla Cevap Gönder
Shok'un ilk günü
Shok genç ve deneyimsiz bir savaşçıydı ama SAM'liler tarafından öldürülemeyecek kadar güçlüydü. Onu da baygın bir şekilde Dünya'ya bıraktılar. Zayıflatma işlemi sırasında hafızasını kaybetti.

Ayıldığında bir binanın tepesindeydi ve 14 yaşlarında yeşil kısa saçlı esmer bir kız onu izliyordu. Ayağa kalktı. O ayağa kalkarken kız ürktü çünkü Shok 220cm boyundaydı ve çok kaslı bir yapıya sahipti. Kızın endişeli bakışları kurtadamın hafif gülümseyişi ile son buldu.

"İlginç, adımdan başka bir şey hatırlamıyorum." dedi Shok düşünceli bir ifade ile.

Kız gülümseyerek cevap verdi, "Hafızanı kaybettiğini de hatırlıyorsun."

Shok bu sefer sadece bakışlarıyla değil ağzıyla da gülüyordu. O gülünce kız da güldü. Kızın bu kadar sakin olması ilginçti. Shok bu güzel ve şirin kızdan hoşlanmıştı.

"Peki o zaman, bana buraya nasıl geldiğimi anlatır mısın?" dedi Shok. Burası ona evi gibi his ettirmiyordu. Kız gökyüzünde bir ışığın belirdiğini ve onun o ışığın içinden düştüğünü anlattı.

Shok bunun bir portal olabileceğini düşündü. "Anlıyorum. . ." dedi kenarda küçük saksılarda duran bitkilere bakarken. "Biraz da kendinden bahset." dedi Shok. Kız ona bu binada oturduğunu söyledi sadece. Sonra kız gitti ve Shok yeniden uyudu.

Hava karardığında kızın uzaklaştığını his edip uyandı. Nereye gittiğini merak ediyordu. Uykulu uykulu takip etti onu. Keskin duyuları ve tırmanma yeteneği bu takibi çok kolaylaştırdı. Daha sonra o küçük kız gibi kokan yaratıklar fırladı pek çok yerden. Bir çeteye benziyorlardı. Burası çok garip bir gezegendi. Her yerde binalar vardı ama gökyüzü azıcık kararınca binalara aldırmadan her yer çetelerle dolmuştu.

Yaratıklardan biri küçük kızı yaraladı. Shok hemen dövüşün ortasına atıldı. "Neler oluyor?!" diye sordu aceleyle yeşil saçlı kıza.

Küçük kız, "Sonra anlatırım." dedi. Shok sayısı iki elinin parmaklarını geçmiyen yaratıkların hepsine aynı anda elektrik akımı vererek birkaç saniyede öldürdü. Yeşil saçlı esmer kız saldırıdan korkup geriye atlamıştı. Shok bunlara hiç bir anlam veremiyordu.

Öfkeyle kıza bağırdı, "Burada neler oluyor?"

Kız öncekinden daha çok ürküyordu şimdi. "Sana benzeyen diğer varlıklardan farklı kokuyorsun, o serseriler de farklı kokuyordu. Cevap versene!!" dedi Shok giderek artan merağından kaynaklanan öfkesiyle.

"Sadece beni burada istemediler tamam mı!" dedi kız ağlayarak uzaklaşırken.

Shok onu merakla takip etti. Kız koşarken arkasına bakıyordu. Kız takip edildiğinin farkındaydı, Kurt onun takip edildiğinin farkında olduğunun farkında ve kız ayrıca onun, onun takip edildiğini fark ettiğini bildiğinin farkındaydı(Cümleden ne anladınız?). Bu şekilde birbirlerinden haberdar bir kovalamacanın ardından kız bir binaya girdi. Kurt, kız ile arasında kızın sakinleşmesi için büyük bir mesafe bırakmıştı. Bu nedenle kızın ardından binaya girmesi uzun sürecekti. Bina, binalar. Ne çok bina vardı bu gezegende. Hiç beğenmemişti bu kalabalık yeri. Binaya biraz yaklaşmışken küçük kızın çığlığını duydu. Bacakları endişeden kaynaklanan hızla hareket etti ve anında kızın içinde bulunduğu evdeydi.

İçeri girdiğinde kılıçlı ve küçük kız gibi kokmayan ama ona benzeyen bir varlıkla karşılaştı. Onu ilgilendiren şey nasıl göründükleri değil sadece silahları ve kokularıydı. Kızın ise sol kolu kopmak üzereydi. Kılıç ile feci şekilde yaralanmıştı. "Acımış olmalı." dedi pis pis sırıtarak ev sahibi.

Shok onu önemsemiyordu. Önemli olan merakıydı. Sadece, "Neden farklı kokuyorsunuz?" dedi.

Ev sahibi "Defol git ucube!" diye bağırırken kılıcını Shok'un karnına saplayarak cevapladı soruyu. Kılıç sadece bir kaç santim derine inebilmişti. Shok etinden kılıca doğrudan bir akım verince öldü ev sahibi. Ne saçma bir gezegen burası diye düşünerek isyan etti.

Cesetten gelen sese baktığında kızın ceseti yediğini gördü. "Nesin sen? Bir çeşit hastalık mı?" dedi şaşkınlıkla.

Kız bir an durdu. Sonra söyleyecek bir şey bulamadı ve yemeye devam etti. Her şey yerine oturmuştu. Kızın yiyişine bakılırsa uzun zamandır açtı. Bu nedenle konuşmadı ve acele etti. Yo, hayır. Bir boşluk kalmıştı. O serseriler neden kıza saldırmıştı?

Kendi türünü yiyen kız oldukça tiksinç görünüyordu. Kurtadamlar bile kendi türlerini yemezken bu yırtıcı bile olmayan varlığın kendi türünü yemesi çok saçmaydı. Onu öldürmek istedi bir an. Sonra kızdan nefret etmedi sadece acıdı çünkü yardım etmeseydi kız bir günde iki sefer ölmüş olacaktı. Kız sanki acı çekmişti ya da hala çekiyordu. Ruhu büyük zarar görmüş olabilirdi. Bunu davranışları belirtiyordu. Yalnız hissetmeseydi Shok'la konuşur muydu o terasta? Acı çekmemiş olsaydı öyle kolay ağlar mıydı? Yaşamaktan bıkmış olmasa öyle şuursuzca dövüşüp yaralanır mıydı?

Shok eğilip kıza baktı. Kız ona bakmadı. Sonra ceseti birlikte yediler. En çok karaciğerin tadını beğenmişti Shok. Kız ise daha çok bağırsakları yiyordu.

Shok'un düşüşü
Açtı gözlerini Melisa ve dün iki kere hayatını kurtaran kurtadamı incelemeye başladı. Her ne kadar mavi kurt olarak anılsa da çok azıcık mavi, daha çok beyazdı. Lacivert renkli kaplan çizgileri vardı sırtında ve biraz da kollarında. Bacaklarını pantolonu kapatıyordu. Pantolonu çok sağlam bir şeyden yapılmıştı. Kuyruğu ve boynuzları yoktu. Elleri ve ayakları insansıydı. İnsandan farklı olarak parmakları kısaydı. Bedeni çok sıcaktı ve kısa yumuşak tüyleri gıdıklıyordu. O an onu istedi ama korkarak çekindi çünkü kurtadam çok iri yapılıydı(yanlış anlayın=P).

Shok aslında uyanmıştı ama belli edip kendisine sokulan kızı utandırmak istemedi. Bunlar güzel anlar, bu duygular güzel duygulardı. Anı bozmamalıydı. Hem kendisi hem onun için.

Dün uyumadan önce, ev sahibini yedikten sonra küçük kız Shok'a adını sormuştu. Shok soruyu cevaplamıştı ama kızın adını sormamıştı. Kız bunun üzerinde durmayıp, "Benimki de Melisa." deyiverip söylemişti adını. Böylelikle iyice tanışmışlardı. Shok onu çok merak ediyordu fakat geçmişi hatırlayıp ağlar filan diye soru sormamıştı. Kızın çok acı çektiğini düşünüyordu. En azından ailesi yoktu küçük kızın. Kız ise Shok hakkında Shok'un hatırladığı her şeyi afacan bir çocuk gibi sorup öğrenmişti.

Buzdolabından ev sahibinden kalanları çıkarıp yediler. Shok yumurta yedi ve süt içti. Kız ise sadece ceseti yiyordu. Onlar yemeklerini yerken binaya yanık ve o kız gibi kokan bir şeylerin yaklaştığını fark etti Shok. Kıza saklanmasını söyledi ama kız gitmedi. Kız karnı tok olduğu sürece herkesi yenebileceğini düşünmüştü o an.

Hazır olduklarında eve gireceklerdi. 4 kişiydiler. Shok'un dün öldürdüğünü sandığı kişilerden bazılarıydı bunlar. Aynı anda camlar kırıldı. Evet bu bir baskındı. Kurta bir silahla ateş edildi. Bu silahtan çıkan üç parmaklı bir kancaydı. Kanca acı vererek parmaklarını göğüse sapladı. Kanca atıldığı silaha bir kablo ile bağlıydı. Silah Shok'un bedenindeki elektriği kancanın parmaklarının yaptığı kısa devre ile bir anlık büyük bir patlama oluşturarak boşalttı. Bu patlama aslında çok büyük bir kıvılcımdı. Bütün bunlar o lanet kanca etine saplandığı anda olmuştu. Shok acının ve şokun etkisiyle kendini kaybedip öne doğru düştü. Düşerken ellerini yere koyup doğrulmak istedi ama kollarının gücü yere yatmasını bile zor engelliyordu. Gövdesindeki kancanın daha derine saplanmasından korkup zar zor dizlerinin üstüne oturabildi.

Kendi elektriği tarafından çarpılmıştı. Bu çok korkunç bir şeydi. Konuşacak hali bile yoktu sanki. Boğazında büyük bir acı seziyordu. Tüm kasları bu ani enerji akışından fena etkilenmiş ve aşırı kasılarak incinmişti. İç organları insanlardan farklı olduğundan yaşayabilmişti. Çok yorgundu ve hissedemiyordu.

Bayılmamak için direndi. Sonra neden diye sordu kendine ve anlamsız direnişi bırakıp uyudu.

Her şey bitti. Belki de öldüm. Onu koruyamadım. O küçük yetim kızı koruyamadım. Hala ne olduğumu bilmiyorum. Daha geçmişimi hatırlamadan öleceğim. Merakımı gidermeden ölmek istemiyorum. Öldüm mü? Neden bu kadar hissizim? Neden bu kadar güçsüzüm. Kendimi hasta gibi hissediyorum.

Bilim adamı heyecanla odaya girdi.

"Bakalım bu gün ne getirmişsiniz. Bir yoma ile bir werewolf. İlginç bir çift. Bu ikisini bir odaya koyup özel hayatlarını incelemek isterdim. Werewolf'a bakılacak olursa şu yeni silah gerçekten işe yaramış. Sanırım tam elektroplax'ından vurdurmuşsunuz onu. Şimdi onu iyice inceleyelim. Bakalım içinde neler varmış. Gerçekten ilginç bir şeye benziyor."

Neşterini kurtun göğüs kafesine yaklaştırdı. Yeşil kısa saçlı esmer yetim kız ona engel olmaya çalıştı. Çırpınışları zincirleri koparamazdı.

+18Melisa, zavallı Melisa+18cinsellik+18
Shok o gün ölmemeliydi. O gün ölemezdi. Bir şeyler yapmalıydı. Hala baygındı. Hala rüya görüyordu. Hala kendine kızıyordu. Yaratıcıya kızabilirdi ama yaratıcıya inanıp inanmadığını bile hatırlayamıyordu aptal herif. SAM'lilerin onu Dünya'ya postalarken yaptığı zayıflatma işlemi hafızasını ve neredeyse tüm gücünü almıştı ondan. Hadi size bir yüzde vereyim. SAM'lilerin ondan alabildiği güç %95 filandı. Yani aslında Shok bundan yirmi kat güçlüydü. Bir kendine gelse şu odadaki herkesi öldürebilirdi. Ve o azgın gücüyle onu tutan zinciri, zincire bağlı olan duvarı yıkabilirdi.

Hayır, hiçbir şey yapamazdı. Bunlar için henüz çok erken. O hala çok yorgun. O hala hasta. Şimdi tek yapabildiği soğuk neşter etine dokunduğunda cinsel içerikli rüyalar görmek. Soğuk ve keskin metalin dokunuşları bedenini okşuyor. Bu daha çok bir kaşıntı. Yo hayır, bu cinsellikle alakalı değil. Bu kanamakla ilgili. Acı, giderek artan acı. Derine inen neşter.

Shok bedenini yaran neşterin verdiği acılarla sonunda uyandı. Hani elektrik çarpması sinir sistemini ve kaslarını mahvetmişti ya, bu hissizlik bundan kaynaklanıyordu. Bulanık görüntüye bakıp “Hey o benim kanım.” dedi. Bilim adamı ona baktı. Onun gözlerinin içine. Uykulu, yorgun, uyuşuk gözler. “Evet, peki neden mavi ve jöle kıvamında?” dedi bilim adamı. Neden mi mavi? Neden olacak, kan zaten mavidir. Acaba onun ki farklı bir renkte miydi? Doğru, Melisa'nın kanı kırmızıydı değil mi? Sakince “Ben bir uzaylıyım.” dedi Shok. Adam şaşırdı. Sonra mutlu bir şekilde tepinmeye başladı. Eline keşfedilmeyi bekleyen bir beden geçmişti.

Büyük bir istekle yırttı kurtun göğsünü. Kemiklerin üstündeki tabakayı görebiliyordu. Onun kaburgası yoktu. Göğsünde tek bir kemik vardı. Çelik yelek gibi. Lanet olsun, onun içini nasıl açabilirdi. Shok göğsü açılırken inlemişti. Yüzü ilginç ifadeler almıştı. Terlemişti. “Acıyor lan!” diyerek bağırdı bilim adamına. “Üzgünüm uyuşturucu kullanmayacağım. Sadece yatışman için ereksiyon hapı verdim.” dedi sapık bilim adamı. Shok adamın ne dediğini anlamamıştı. Onun gezegeninde yoktu böyle şeyler.

Adam sapıkça onu biçmeye devam etti. Aşağıya doğru ilerletti yarığı. Bunlar olurken Shok bedeninin tamamını kasıyordu. “Ah! Yapma acıyor!” dedi şok acının ritmine uygun bir ses tonlamasıyla. Adam “Kendini kasarsan elbet acır. Lütfen gevşe ve sakin ol. Bitmek üzere olduğunu düşün. Yoksa sürekli sana az kaldı, bu son filan mı diyeyim!” dedi öfkeyle. O kasıldığında etini kesmek daha zordu. Nihayet göbeğine ulaşmış, göğüs kemiğinin bittiği yeri bulmuştu. Tek engel o yumuşak, kaygan göbekti. Onu da aşabilirse organlara ulaşabilirdi. Adamın son söyledikleri mavi kurdu iyice korkutmuştu. “Lanet olsun. Ölüceğğm! Burada ölüceğğm.” dedi korku dolu gözlerle bakarken boşluğa.

Umut tükenirken yeniden belirdi. Son kasılmalar kaslarının iyileştiğini gösteriyordu. Artık gücü vardı. Elektrik çarpmasının verdiği yaralar iyileşmek üzereydi. Ayrıca ruhsal zorlanmalar bedeninde yeniden elektrik toplamıştı. Adam neşteri kibarca yeniden saplarken çarpıldı. Çarpılmıştı ama ölmedi. Hala zayıftı Shok. Melisa ise orada, köşede durmuş ağlayarak onu izliyordu.

“Hemen buraya gelin!” dedi bilim adamı. Odaya doluştu üç kişi. Adam emirler yağdırdı; “O ayıldı. Artık onu öldürebilirsiniz. Onu ölmüşken incelemek daha kolay olacak.”

Melisa “Durun, durun!” dedi ve ağlamaya devam etti ya da başladı. Bu daha kötü bir ağlayıştı. Bir bıçak göbeğe saplandı. Derin göbeğe. Bu neşterden daha kötü, daha büyük.

Her şey bitmişti. Shok kaybetmişti. Hayatını değil, savaşını. Sanki tecavüze uğramıştı. Şu sapık bilim adamının bir sikiciden ne farkı vardı? Ağzından kan gelmiyordu. Hayır gelmiyordu. İnsan olsaydı gelirdi ama onun anatomisi farklıydı. Ve onlar içeri girdiler. “Durun, hareket etmeyin. Eğer hareket etmezseniz, ölümünüz daha kolay olacak.” dedi içeri girenlerden birisi. Bunlar kurtarıcı meleklerdi. Aslında cezalandırıcı. Ellerinde kılıçları vardı. Kocaman kılıçları. Hala beyaz giyiniyorlardı. Beyaz onlara yakışıyordu ve çabuk kirleniyordu. Onlar da çabuk kirleniyordu zaten. Belki de zaten kirlilerdi.

“Claymore!” dedi bağıran bilim adamı. Sonra o pısırık adam ona doğru koşan kızın kafasına vurdu asit şişesini. Eğer duman bombası yapabilirse kurtulurdu. Eline şişeyi aldı ve içine metali attı. Çalkalayacaktı. Kız, başka bir kız onu kesmeseydi. Diğer üçü zaten salaktı. Biri makinalı tüfeğiyle ateş etmeyi başardı. Kızlar vuruldu. Omzundan, öteki karnından. Karnından, midesinden; kurşunlar sırtından çıkana dek. Sonra onları da biçtiler. Odada benden başka Melisa kalmıştı. Melisa'ya yaklaştı bir tanesi. Kılıcı kaldırdı. Melisa korktu. Gözlerini kapattı. “Imm, ıhı.” gibi ağlamaya hazırım anlamına gelen sesler çıkarttı. Sonra hızla sallanan kılıç. Benim gözlerim bile zor gördü ki ne kadar iyi bir görme yeteneğim olduğunu hatırlamıyorum. Sonra hızla uçtu Melisa'nın kolu. Tavana çarptı. Duvara da çarptı. Duvardan yere sekti, yerden tekrar tavana. Ben, ben sanırım şok oldum ve bayıldım ya da kan kaybından bayıldım. Emin değilim ama çığlık atmıştı sanırım. Çığlıkla karışık ağlamak. . . Çığlık, gözyaşlarıyla birlikte. . .

En Yukarı Git
 
17 Hzr 2009 3:39
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder  
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 1 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız