Yol |
Yazar
Mesaj
Uzun yollar aşmıştım tek başıma. Hayallerim vardı, umutlarım vardı küçükte olsa. Bir şeyler arıyordum belki bu dünyada, mutluluk veren, huzur veren bir şeyler.
Yol sona ercek gibi geliyordu artık, Işıkta yürüdüğüm yol karanlığa bürüncek gibi geliyordu artık. Arkama baktım geri dönmek için ama her ileri adımımda gerideki yol yıkılıyordu, yok oluyordu adeta. Bu yol dönüşü olmayan bir yoldu anladığım kadarıyla.
Sevgi aradım etrafta bir tutam olsun beni mutlu edebilecek. Bir şeyler buldum ama çok uzun sürmedi. Bir kedi gördüm köşede, hasta gibiydi, yatıyordu yerinde. Gözleri kançanağı olmuş, simsiyah kürküyle bütünleşip ölüm olmuş adeta. Acı çekiyordu kedi umutsuzca, kurtar beni diyen kanlı gözlerle bakıyordu bana, göz yaşları dökülmeye başladı en sonunda. Kedi ağlıyordu yol kenarında, yıkılan yolların ucunda durmuş, kırmızı gözlerinden akan saydam göz yaşlarına izin veriyordu. Gözlerini bana dikmiş miyavlıyordu, acı bir edayla. Dili olsa ne derdi diye sormaya gerek yok ki dostlar. Kurtar beni bu karanlık dünyadan derdi anca. Aldım kediyi kollarımın altına, kayıtsız kalamazdım sanırım bu duruma. Koşmaya başladım karanlığa doğru yıkılan yollardan kaçarcasına. Belki her şeyi yanlış düşünmüştüm. Benim ışığım karanlıktı belki diyerek koşmaya başlamıştım hayata. Hızlanmıştım her adımda. Etraf kararıyordu, ama içimi rahatlatan bir anlamla. Kedi gülümsüyordu, mutluluk bizi buluyordu sonunda. Koşuyorduk ışıktan karanlığa son nefesimizi vermek uğruna. Arkada çok yol kalmıştı, hızlandırmıştık hayatımızı adeta ama mutluyduk kediyle baş başa. Koştuk sürekli, koştuk ve koştuk.
Sonunda sona geldik. Karanlık bir çukurdan başka bir şey değildi. Ama karşıda bir şey vardı bizi çağıran. Kedi huysuzdu biraz sanki ama o da alıştı kısa zamanda. Bizi çağırıyordu karşıda dev misali bir abla. Gelin buraya diyordu, mutluluklar diyarına. Adımımı attım yavaşça karanlığa, garip bir his oldu dudağımda. Diğer ayağımıda attım karanlığa kalbim hızlandı bir anda. Mutluluk sardı etrafımı her adımda. Ama garip bir şeyler vardı bu karanlıkta. Her adımda beni kendine bağlıyordu, yaşamımı alıyordu benden adeta. Gittikçe zevkler mutluluk vermekten vazgeçti acı çektirmeye başladı. Her adım bir zevk meselesi olmaktan çıktı, ihtiyaç meselesine döndü. Kedi ölmüştü çoktan, kilo vermişti önce daha sonra bir anda gitmişti adım atarken. Işık çok uzak geliyordu bana artık. Adım atmak istemiyordum, belli bir süre durup dinleniyordum ama sonunda çıldırıyordum. Adım atmamak elde değildi, her adım bir anlık zevk, bir anlık yaşamdı benim için. Ölüyordum yavaşça mutluluklar diyarında.
Karanlık kaybolmaya başladıkça. Nerdeyim ben Tanrım acaba ? Gerçek dünya burası, yanımda bir adam var, ölmek üzere veya ölü, arkamda insanlar var ellerinde cigara. Orada abla var beni karanlığa çağıran. Tekrar çağırıyor beni yanına elinde bir şırınga var ama. "Al bugün ki ilacın" diyor bana, karşı koyamıyorum, kalbim alma diyor ama vücudum almak için yanıp tutuşuyor. Arkamı dönüyorum koşmak istiyorum, bir adım atıyorum, bir adım daha atıyorum ama bir kez daha ses geliyor bana; "Alsana yavrucum ilacını ablanla". Ses o kadar içten geliyor ki, o kadar kalpten söyleniyor ki, sanki esrar vermiyor bana çikolata veya şeker veriyor yaşla bir hanım abla. Dönüyorum arkamı istemsizce, gözlerim gördüğüm kedi gibi kırmızı olmuş olsada, kürküm simsiyah olmuş olsada, kalbimden gelen acı gözlerimden saydam bir suyla akıyor olsada, alıyorum bu akşam ki ilacımıda.
Yol sona ercek gibi geliyordu artık, Işıkta yürüdüğüm yol karanlığa bürüncek gibi geliyordu artık. Arkama baktım geri dönmek için ama her ileri adımımda gerideki yol yıkılıyordu, yok oluyordu adeta. Bu yol dönüşü olmayan bir yoldu anladığım kadarıyla.
Sevgi aradım etrafta bir tutam olsun beni mutlu edebilecek. Bir şeyler buldum ama çok uzun sürmedi. Bir kedi gördüm köşede, hasta gibiydi, yatıyordu yerinde. Gözleri kançanağı olmuş, simsiyah kürküyle bütünleşip ölüm olmuş adeta. Acı çekiyordu kedi umutsuzca, kurtar beni diyen kanlı gözlerle bakıyordu bana, göz yaşları dökülmeye başladı en sonunda. Kedi ağlıyordu yol kenarında, yıkılan yolların ucunda durmuş, kırmızı gözlerinden akan saydam göz yaşlarına izin veriyordu. Gözlerini bana dikmiş miyavlıyordu, acı bir edayla. Dili olsa ne derdi diye sormaya gerek yok ki dostlar. Kurtar beni bu karanlık dünyadan derdi anca. Aldım kediyi kollarımın altına, kayıtsız kalamazdım sanırım bu duruma. Koşmaya başladım karanlığa doğru yıkılan yollardan kaçarcasına. Belki her şeyi yanlış düşünmüştüm. Benim ışığım karanlıktı belki diyerek koşmaya başlamıştım hayata. Hızlanmıştım her adımda. Etraf kararıyordu, ama içimi rahatlatan bir anlamla. Kedi gülümsüyordu, mutluluk bizi buluyordu sonunda. Koşuyorduk ışıktan karanlığa son nefesimizi vermek uğruna. Arkada çok yol kalmıştı, hızlandırmıştık hayatımızı adeta ama mutluyduk kediyle baş başa. Koştuk sürekli, koştuk ve koştuk.
Sonunda sona geldik. Karanlık bir çukurdan başka bir şey değildi. Ama karşıda bir şey vardı bizi çağıran. Kedi huysuzdu biraz sanki ama o da alıştı kısa zamanda. Bizi çağırıyordu karşıda dev misali bir abla. Gelin buraya diyordu, mutluluklar diyarına. Adımımı attım yavaşça karanlığa, garip bir his oldu dudağımda. Diğer ayağımıda attım karanlığa kalbim hızlandı bir anda. Mutluluk sardı etrafımı her adımda. Ama garip bir şeyler vardı bu karanlıkta. Her adımda beni kendine bağlıyordu, yaşamımı alıyordu benden adeta. Gittikçe zevkler mutluluk vermekten vazgeçti acı çektirmeye başladı. Her adım bir zevk meselesi olmaktan çıktı, ihtiyaç meselesine döndü. Kedi ölmüştü çoktan, kilo vermişti önce daha sonra bir anda gitmişti adım atarken. Işık çok uzak geliyordu bana artık. Adım atmak istemiyordum, belli bir süre durup dinleniyordum ama sonunda çıldırıyordum. Adım atmamak elde değildi, her adım bir anlık zevk, bir anlık yaşamdı benim için. Ölüyordum yavaşça mutluluklar diyarında.
Karanlık kaybolmaya başladıkça. Nerdeyim ben Tanrım acaba ? Gerçek dünya burası, yanımda bir adam var, ölmek üzere veya ölü, arkamda insanlar var ellerinde cigara. Orada abla var beni karanlığa çağıran. Tekrar çağırıyor beni yanına elinde bir şırınga var ama. "Al bugün ki ilacın" diyor bana, karşı koyamıyorum, kalbim alma diyor ama vücudum almak için yanıp tutuşuyor. Arkamı dönüyorum koşmak istiyorum, bir adım atıyorum, bir adım daha atıyorum ama bir kez daha ses geliyor bana; "Alsana yavrucum ilacını ablanla". Ses o kadar içten geliyor ki, o kadar kalpten söyleniyor ki, sanki esrar vermiyor bana çikolata veya şeker veriyor yaşla bir hanım abla. Dönüyorum arkamı istemsizce, gözlerim gördüğüm kedi gibi kırmızı olmuş olsada, kürküm simsiyah olmuş olsada, kalbimden gelen acı gözlerimden saydam bir suyla akıyor olsada, alıyorum bu akşam ki ilacımıda.
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 6 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |