Zamanda Yolculuk |
Yazar
Mesaj
Forumdaki fan fic tufanına bende katıldım, hadi hayırlısı
Umarım beğenirsiniz
Zamanda Yolculuk:
Prologue (Giriş):
Israrla çalan telefonun susmasını bekledi. Gözleri anneanne devrinden kalma bu koca alete kilitliydi. Anneannesi ona kablolardan nefret edişini, gelecek bir tarihte kablosuz telefonlar icat edileceğini hep söyler dururdu. Nitekim kehaneti tutmuş, kablosuz bağlantı bir hayal olmaktan çıkıp sıradan bir gerçekliğe dönüşmüştü şimdi.
Anneannesinin yaşını umursamazsızın hayata olan bağlılığı ve merakı onun hep ilgisini çekmişti. Belki kendisi genç yaşına rağmen ondan daha yaşlıydı. Hem yaş neydi ve neyi temsil ediyordu ki? Yaş da ırk kadar gereksiz bir detaydı. Yaşlıları öldürmek, onlardan kurtulmak isteyen insanlara olan nefreti bir kez daha arttı. Onların engin deneyimleri ve hayata olan masum bağlılıkları bir çocuğunkiyle eş değerdi halbuki.
Şimdiki genç diye nitelendirilen kesim yaşlı gördükleri hemcinslerinden daha unutkanlardı. Bunun farkına varamamaları ise onları çok daha komik duruma düşürüyordu.
Diğer yazarlar gibi ben de ilgi paralelinde yazmaya devam edeceğim
Umarım beğenirsiniz
Zamanda Yolculuk:
Prologue (Giriş):
Israrla çalan telefonun susmasını bekledi. Gözleri anneanne devrinden kalma bu koca alete kilitliydi. Anneannesi ona kablolardan nefret edişini, gelecek bir tarihte kablosuz telefonlar icat edileceğini hep söyler dururdu. Nitekim kehaneti tutmuş, kablosuz bağlantı bir hayal olmaktan çıkıp sıradan bir gerçekliğe dönüşmüştü şimdi.
Anneannesinin yaşını umursamazsızın hayata olan bağlılığı ve merakı onun hep ilgisini çekmişti. Belki kendisi genç yaşına rağmen ondan daha yaşlıydı. Hem yaş neydi ve neyi temsil ediyordu ki? Yaş da ırk kadar gereksiz bir detaydı. Yaşlıları öldürmek, onlardan kurtulmak isteyen insanlara olan nefreti bir kez daha arttı. Onların engin deneyimleri ve hayata olan masum bağlılıkları bir çocuğunkiyle eş değerdi halbuki.
Şimdiki genç diye nitelendirilen kesim yaşlı gördükleri hemcinslerinden daha unutkanlardı. Bunun farkına varamamaları ise onları çok daha komik duruma düşürüyordu.
Diğer yazarlar gibi ben de ilgi paralelinde yazmaya devam edeceğim
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Crazy Cat Lady, Zaraki_NanoLy
Bölüm 1:
Zaman değişiyordu. Aslında zaman hiç var olmamıştı diyebiliriz. Sürekli doğan ve sürekli ölen bir nefesti hayat. Şayet mutluluk sadece bir ‘an’lıktı. Hiç eskimeyen anılar ve sürekli eskiyen alışkanlıklar da cabası.
Düşüncelerinde oldukça kaybolmaya başlamıştı Tarık. Bu kayboluş her ne kadar hoşuna gitse de, insanlarla arasında yarattığı uçurumlar onu yalnızlığın kuyusuna itiyordu.
Hem anneannesiyle bile konuşacak bir şey bulamıyordu ki. Tamam, onu beğeniyor ve destekliyordu fakat kelimeler artık ona boş gelmeye başlamıştı. Konuşması gereken tek şey Eylemlerdi artık.
Boş sözlerle kaybedilen zaman öldürme operasyonları şimdi son bulmaya yaklaşıyordu.
Devir değişiyordu.
Alışkanlıkların getirdiği karakter sınırlamaları kalkmaya başlamıştı. Düşünceler amaç, amaçlar eylem oluyordu. Ama artık eylemler alışkanlık, alışkanlıklar ise karakteri oluşturmuyordu. Artık tutsak alınmış Ruhlar yoktu, karakterler içinde hapsolmuş.
Şimdi sınırlar kalkıyordu. Uyanış başlamıştı. Peki bu Uyanışı birbiriyle paylaşacak insanlar neredeydiler?
Tarık yalnızlığının hüznünü Doğa’ya akıtmak için Cam’ın kenarına geçti. Yeşilin envai çeşit tonunda dinlendirdiği gözleri dalıp gitmişti sonsuzluğa.
Zaman değişiyordu. Aslında zaman hiç var olmamıştı diyebiliriz. Sürekli doğan ve sürekli ölen bir nefesti hayat. Şayet mutluluk sadece bir ‘an’lıktı. Hiç eskimeyen anılar ve sürekli eskiyen alışkanlıklar da cabası.
Düşüncelerinde oldukça kaybolmaya başlamıştı Tarık. Bu kayboluş her ne kadar hoşuna gitse de, insanlarla arasında yarattığı uçurumlar onu yalnızlığın kuyusuna itiyordu.
Hem anneannesiyle bile konuşacak bir şey bulamıyordu ki. Tamam, onu beğeniyor ve destekliyordu fakat kelimeler artık ona boş gelmeye başlamıştı. Konuşması gereken tek şey Eylemlerdi artık.
Boş sözlerle kaybedilen zaman öldürme operasyonları şimdi son bulmaya yaklaşıyordu.
Devir değişiyordu.
Alışkanlıkların getirdiği karakter sınırlamaları kalkmaya başlamıştı. Düşünceler amaç, amaçlar eylem oluyordu. Ama artık eylemler alışkanlık, alışkanlıklar ise karakteri oluşturmuyordu. Artık tutsak alınmış Ruhlar yoktu, karakterler içinde hapsolmuş.
Şimdi sınırlar kalkıyordu. Uyanış başlamıştı. Peki bu Uyanışı birbiriyle paylaşacak insanlar neredeydiler?
Tarık yalnızlığının hüznünü Doğa’ya akıtmak için Cam’ın kenarına geçti. Yeşilin envai çeşit tonunda dinlendirdiği gözleri dalıp gitmişti sonsuzluğa.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Crazy Cat Lady
Bölüm 2
"Düşündüklerimiz hiç elimizi kıpırdatmadan yazıya dökülse ne güzel olurdu" diye söylendi Tarık kendi kendine.
"Hız kaçınılmaz bir gereksinim. Uzun zamandır bekliyoruz Işık hızında seyahet edebilmeyi, uzayda yaşayabilmeyi.. Bunlar hayal değil." diye konuşmasını sürdürdü.
"Başlamamız gereken nokta kendimiz, sessizliğimiz ve dinginliğimiz. Ve Evren’in sesinde kayboluşumuz."
Kendi kendine yaptığı bu romantik konuşmasının dinlendiğinin farkına varamamıştı Tarık. Arkasında beliren bir gölge ona doğru yaklaşmaktaydı.
Tarık bir iç geçirişten sonra tatlı bir tebessümle Doğa’yı seyretmeye devam etti.
Arkasındaki gölgenin sahibi onu rahatsız etmek istemiyordu fakat fikirlerinden de çok etkilenmişe benziyordu. Onla nasıl olurda konuşabilirim diye düşünmeden edemiyordu.
Bu adam Tarık’ın dayısıydı. Kendisi aileden afaroz edilmiş bir müzisyendi. Sorunlarla dolu bir ailede büyümüş olan Tarık hiç bir aile ferdiyle gerçek bir ilişki kuramamıştı. Fakat dayısı onu uzaktan da olsa takip etmeyi sürdürmüştü.
"Düşündüklerimiz hiç elimizi kıpırdatmadan yazıya dökülse ne güzel olurdu" diye söylendi Tarık kendi kendine.
"Hız kaçınılmaz bir gereksinim. Uzun zamandır bekliyoruz Işık hızında seyahet edebilmeyi, uzayda yaşayabilmeyi.. Bunlar hayal değil." diye konuşmasını sürdürdü.
"Başlamamız gereken nokta kendimiz, sessizliğimiz ve dinginliğimiz. Ve Evren’in sesinde kayboluşumuz."
Kendi kendine yaptığı bu romantik konuşmasının dinlendiğinin farkına varamamıştı Tarık. Arkasında beliren bir gölge ona doğru yaklaşmaktaydı.
Tarık bir iç geçirişten sonra tatlı bir tebessümle Doğa’yı seyretmeye devam etti.
Arkasındaki gölgenin sahibi onu rahatsız etmek istemiyordu fakat fikirlerinden de çok etkilenmişe benziyordu. Onla nasıl olurda konuşabilirim diye düşünmeden edemiyordu.
Bu adam Tarık’ın dayısıydı. Kendisi aileden afaroz edilmiş bir müzisyendi. Sorunlarla dolu bir ailede büyümüş olan Tarık hiç bir aile ferdiyle gerçek bir ilişki kuramamıştı. Fakat dayısı onu uzaktan da olsa takip etmeyi sürdürmüştü.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Crazy Cat Lady
Ben bunca zamandır nasıl da gözü kapalı yaşamışım, hayret ettim.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Crazy Cat Lady
Bölüm 3
Tarık’ın dayısı büyük salonun orta yerinde duran şömineye doğru yanaştı. Yaklaşan kış mevsimiyle beraber en iyi odunlar toplanmış, yakıt olmaları için şöminenin yanına dizilmişlerdi. Tarık ve ailesi Doğa’ya çok saygı duyan ve onun kurallarına göre yaşamayı kendilerine ilke edinmiş bir soydan geliyorlardı. Olabildiğince doğal materyalden işlenmiş evleri bunun kanıtıydı.
Tarık zaman zaman neden herkesin kendileri gibi yaşamadığını düşünür, üzülürdü. İnsanların hepsinin aynı koşullar altında yaşayamıyor oluşu onu yaşamdan soğutmaya yetiyordu. Kahramanı Peter Pan gibi zenginden alıp fakire dağıtmayı hiç hayal etmemiş olsa dahi, en azından Tanrı’dan daha adaletli bir Dünya dilemeyi gecelerinden hiç eksik etmezdi.
Tanrı Tarık’ı çok iyi tanırdı. Çok ilgisini çekerdi çünkü. Yaşıtlarından farklı davranışları, büyük emelleri ve sözüne olan bağlılığı Onu Halifesi seçmesi için yetmişti.
“Tarık”
Tarık isminin anılmasıyla birden ürperdi. Başını yavaşça sesin olduğu yöne çevirdi. Dayısını şöminenin yanı başında oturur vaziyette görünce hemen ayaklandı.
“Ah dayıcığım siz mi gelmiştiniz. Hiç farketmedim oysaki.” diye mahcup bir şekilde kendisini selamladı.
Tarık’ın dayısı büyük salonun orta yerinde duran şömineye doğru yanaştı. Yaklaşan kış mevsimiyle beraber en iyi odunlar toplanmış, yakıt olmaları için şöminenin yanına dizilmişlerdi. Tarık ve ailesi Doğa’ya çok saygı duyan ve onun kurallarına göre yaşamayı kendilerine ilke edinmiş bir soydan geliyorlardı. Olabildiğince doğal materyalden işlenmiş evleri bunun kanıtıydı.
Tarık zaman zaman neden herkesin kendileri gibi yaşamadığını düşünür, üzülürdü. İnsanların hepsinin aynı koşullar altında yaşayamıyor oluşu onu yaşamdan soğutmaya yetiyordu. Kahramanı Peter Pan gibi zenginden alıp fakire dağıtmayı hiç hayal etmemiş olsa dahi, en azından Tanrı’dan daha adaletli bir Dünya dilemeyi gecelerinden hiç eksik etmezdi.
Tanrı Tarık’ı çok iyi tanırdı. Çok ilgisini çekerdi çünkü. Yaşıtlarından farklı davranışları, büyük emelleri ve sözüne olan bağlılığı Onu Halifesi seçmesi için yetmişti.
“Tarık”
Tarık isminin anılmasıyla birden ürperdi. Başını yavaşça sesin olduğu yöne çevirdi. Dayısını şöminenin yanı başında oturur vaziyette görünce hemen ayaklandı.
“Ah dayıcığım siz mi gelmiştiniz. Hiç farketmedim oysaki.” diye mahcup bir şekilde kendisini selamladı.
Bölüm 4
“Evet, Tarık. Ben geldim”
Dayısı tebessüm etmeye çalışıyor fakat hüzün dolu hislerini gizlemeyi başaramıyordu. Hayat ona yeterince çelme atmış, her seferinde sağlam bir şekilde ayağa kalkmayı başarmışsa da kalbinde yarası bağlanmayan derin izler bırakmıştı.
Dayısı dalgın bakışlarından ustaca sıyrılıp sonunda gülümsemeyi başardı. Hayatını sürdürmek için oynadığı rollerin haddi hesabı yoktu. Gülümsemek ve insanları övmek en iyi oynadığı rollerin başında gelirdi.
Dayısı Tarık’ın sağ omzuna elini koydu ve içten bir şekilde;
“Nasılsın bakalım?” dedi.
Tarık tamamen tepkisizdi. Dayısını sevse de onun kendisine olan ilgisini anlamakta güçlük çekiyordu. Aslında dayısının evden afaroz edilmiş olması onu da çok üzüyordu. Fakat ömrü boyunca kendinden başkasını düşünmemiş biri olarak ona nasıl yardım edebileceği hususunda hiç bir fikri yoktu.
“İyiyim, sağolun. Ya siz?”
Diyebildi sadece.
Dayısı Tarık’la diyalog kurmanın ne kadar zor olduğuna bir kez daha şahit olmanın verdiği huzursuzluğu yaşasa da, şartları sonuna kadar zorlamaya kararlıydı.
“Tarık, kusura bakma ama kendinle olan konuşmana kulak misafiri oldum. Çok etkileyici düşüncelerin var. Biliyor musun?”
Tarık dinlenilmiş olmanın verdiği utançla kızardı ve yere baktı.
“Şey.. Çok teşekkür ederim..”
“Bak Tarık, artık diğer insanlarla da ilişki kurmanın vakti geldi, yalnız olmadığını bilmeni istiyorum.”
“Evet, Tarık. Ben geldim”
Dayısı tebessüm etmeye çalışıyor fakat hüzün dolu hislerini gizlemeyi başaramıyordu. Hayat ona yeterince çelme atmış, her seferinde sağlam bir şekilde ayağa kalkmayı başarmışsa da kalbinde yarası bağlanmayan derin izler bırakmıştı.
Dayısı dalgın bakışlarından ustaca sıyrılıp sonunda gülümsemeyi başardı. Hayatını sürdürmek için oynadığı rollerin haddi hesabı yoktu. Gülümsemek ve insanları övmek en iyi oynadığı rollerin başında gelirdi.
Dayısı Tarık’ın sağ omzuna elini koydu ve içten bir şekilde;
“Nasılsın bakalım?” dedi.
Tarık tamamen tepkisizdi. Dayısını sevse de onun kendisine olan ilgisini anlamakta güçlük çekiyordu. Aslında dayısının evden afaroz edilmiş olması onu da çok üzüyordu. Fakat ömrü boyunca kendinden başkasını düşünmemiş biri olarak ona nasıl yardım edebileceği hususunda hiç bir fikri yoktu.
“İyiyim, sağolun. Ya siz?”
Diyebildi sadece.
Dayısı Tarık’la diyalog kurmanın ne kadar zor olduğuna bir kez daha şahit olmanın verdiği huzursuzluğu yaşasa da, şartları sonuna kadar zorlamaya kararlıydı.
“Tarık, kusura bakma ama kendinle olan konuşmana kulak misafiri oldum. Çok etkileyici düşüncelerin var. Biliyor musun?”
Tarık dinlenilmiş olmanın verdiği utançla kızardı ve yere baktı.
“Şey.. Çok teşekkür ederim..”
“Bak Tarık, artık diğer insanlarla da ilişki kurmanın vakti geldi, yalnız olmadığını bilmeni istiyorum.”
RPGer yazmış:
Gözümü açtın. Hatta tokatlanarak uyandırılmış gibi hissediyorum ama minnetarım.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): RPGer
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 10 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |