| Sherlock Holmes |
Yazar
Mesaj
kuinşi
Mangaka
Mangaka
Konu: Sherlock Holmes
Bu başlık burada olsun ve bütün Sherlock Holmes fenomeni üzerine olsun istedim. Neticede BBC Sherlock için açılmış olan başlık, bu fenomenin küçük bir parçasından ibaret. O başlığı, ünlü dedektifin BBC versiyonu haricinde diğer çeşitlemelerle doldurmak ve meşgul etmek istemem. Bu yüzden artık sevgili dedektifimle ilgili yazdığım zırvaları buraya koyacağım. BBC versiyonu da burada olacak tabii ki ama onlar ortak yazılar olur artık.
Öncelikle bir giriş yazısı, diğer konudan buraya taşıdım:
"""sherlock holmes, sir arthur conan doyle'un 1887-1914 yılları arasında kaleme aldığı hikaye ve romanlardan oluşan dedektiflik serisinin baş karakteri ve isim babası. kendisi, bizzat icat ettiği bir meslek olan "danışman dedektif"liğin dünyadaki tek temsilcisi. bir arkadaşı vasıtasıyla tanıştığı afganistan gazisi dr. john watson ile birlikte meşhur baker sokağı 221b numaralı daireyi paylaşıyor. insanlarla pek anlaşamıyor, ailesinden sadece kendisinden daha zeki olduğunu iddia ettiği, ingiliz hükümetinin dışişleri biriminde önemli bir görevi olduğunu söylediği ve pek fazla görüşmediği 7 yaş büyük bir ağabeyi var. etrafında ev sahibi mrs. hudson, kendisine devamlı danışmaya gelen scotland yard'ın beceriksiz polis müfettişleri lestrade ve gregson'dan başka pek kimse yok. zor bir ev arkadaşı, dağınık, temizlikten bîhaber, bunalıma girdiği zamanlarda kelimenin gerçek anlamıyla çekilmez, ilgisiz, yer yer -özellikle sosyal ilişkilerinde- hiç de kibar olmayan bir beydir kendisi. ilgisini çekecek bir dava bulamadığı zamanlarda kokain kullanmaktan çekinmez, gecenin bir yarısı keman çalmaya başlar, hayatında hiçbir kadına yer vermez hatta onları aşağılar. aslında hayatındaki herkesi devamlı aşağılar, en çok da zavallı watson'ı. ama içten içe watson'ı sever; neticede watson onun tek arkadaşıdır, watson bütün kötü huylarına rağmen ona sabırla katlanır, onun bir numaralı hayranı ve dahası onun maceralarını noktasına virgülüne dokunmadan yazıp gazetelerde yayınlayan biricik vakanüvisidir. (holmes'ün çözdüğü davalarda genelde adı geçmez ve onun başarısı devamlı scotland yard tarafından üstlenilir.)
işte bu çekilmez adam gerçek bir dahidir, bir gözlem dahisi. üzerinizdeki kıyafetten, saçınızdan, parmaklarınızdan, çantanızdan, yürüyüşünüzden, konuşmanızdan tek bir bakışta sizinle ilgili sayısız çıkarımda bulunabilir. evet, bunu ukalaca ve karşısındakinin duygularını pek düşünmeden yapar ama yine de ona hayran kalmaktan kendinizi alıkoyamazsınız. ne kitabında, ne filmlerinde ne de dizilerinde... sherlock, her yerde sherlock'tur, bir ingiliz de canlandırsa bir amerikalı da, 2010 yılında da geçse, viktorya döneminde de, bbc yapımı da olsa, rus ya da hollywood yapımı da... hiç yaşamamış bu adamın baker sokağındaki evi bir müzeye dönüştürülmüştür, st bart's hastanesinde watson ile orada tanıştığına dair bir kitabe asılıdır duvarlardan birine ve isviçre'de şelaleden aşağı düştüğüne inanılan noktada da bir kitabesi vardır. orda burda da sayısız heykeli... yıllarca bir çılgınlık şeklinde sevilmiş, okunmuş, çekilmiş, izlenmiş, özenilmiş, taklit edilmiştir. dünya edebiyatının kuşkusuz en tanınan dedektifi olmuştur. ve kuşkusuz daima da öyle kalacaktır.
bu kısa bir giriş olsun, devamını getireceğim inşallah. bugüne dek sayısız versiyonu çekilmiş, toplam 211 filmde 75 aktör tarafından canlandırılmış (buna şu an çekilmekte olan iki dizinin aktörleri dahil mi bilmiyorum) bu açıdan en çok canlandırılan kurgu karakteri olarak guinness'e geçmiş. bu filmlerden ilki 1900'de çekilmiş. 112 yıl sonra hâlâ çekiliyor. düşünün.
bu filmlerden en meşhuru basil rathbone'lu 1939-1946 yapımı filmler serisi. izlemediğim için yorumlayamayacağım.
şu adresten tam bir fikir edinebilirsiniz.
ben şu ana kadar 5 versiyonunu izleme şansını yakaladım. 1979-1986 yılları arasında SSCB'nin çektiği, londra yerine litvanya'nın bugünkü başkenti riga'nın kullanıldığı rus sherlock holmes serisi -ki kişisel favorilerimden biridir-
diğeri bir ingiliz kanalı olan granada'nın çektiği ve trt'de de gösterilmiş olan 1984-1994 yılları arasında yayınlanan sherlock holmes serisi. sherlock'a gerçekte en yakın olanının bu serinin ilk bölümleri olduğu söylenir. ilk bölümleri diyorum çünkü son bölümlere doğru başrol oyuncusu jeremy brett'in ne yazık ki ölümcül hastalığı dizi çekimlerini zorlaştırmıştır.
diğeri 2002 yapımı bir tv filmi -pek de hazzetmediğim-
diğeri malumumuz robert downey jr.cığımın oynadığı guy ritchie fimleri 2009-2011 yapımı (her ne kadar holmes'ün reform karşıtı hayranlarının hışmına uğradıysa da bence holmes'ü tekrar gündeme taşıdığı için önemli olan iki yapımdır ve benim en sevdiğim filmlerden ikisidir aynı zamanda)
ve bbc'nin 2010 başlangıçlı şaheseri. yani konumuz.
şu an rusya, ikinci kez bir sherlock holmes dizisi çekiyor, bu kış yayınlanacak, viktorya döneminde geçiyor, çekim aşamasında. rusya'nın çok büyük bir sherlock holmes sevgisi var, inanamazsınız. insanın rus olası geliyor.
bir de amerikan tv kanalı cbs'in çektiği elementary diye günümüzde ve de new york'ta geçen bir sherlock holmes dizisi var, dr watson bir dişi olarak düşünülmüş ve rol lucy liu'ya verilmiş, haliyle epey kıyamet koptu internet ortamlarında. onun ilk gösterimi 27 eylülde.
ve bbc sherlock'un 3. sezonu mayısta. 2013 mayıs. 2 0 1 3 M A Y I S """
diğer konulara kısa yollar:
BBC Sherlock
2011 yapımı Game of Shadows
flood gibi olacak ama uzunca bir yazı koyacağım az sonra.
26 Tem 2012 18:08
Bu mesaja teşekkür edenler (6 kişi): Son Goku, prenses serenity, Leafeon, Trapspringer, Law, Birisi
kuinşi
Mangaka
Mangaka
Konu: Sovyet Rusya'da İki İngiliz
Bugün biraz Rus Sherlock Holmes’tan bahsedeceğim.
İngilizce adı “The Adventures of Sherlock Holmes and Dr. Watson” olan, orijinal yazımı da şu şekilde olan (Приключения Шерлока Холмса и доктора Ватсона) bu seri, 1979-1986 yılları arasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yani sosyalist Rusya’da çekilen bir dizi birer saatlik filmden oluşuyor. Bunlardan The Hound of The Baskervilles temalı film ise yaklaşık iki buçuk saatlik bir film. (Ben izlediklerimden söz ediyorum daha serinin tamamını bitirmedim.) Seride Vasily Livanov, Sherlock’u; Vitaly Solomin ise John Watson’ı canlandırıyor. Dizi, eski Riga’da Baker Street olarak düzenlenen bir sokakta çekilmiş, batılı örneklerindense edebiyat eseri olarak Sherlock Holmes’a daha yakın olduğu söyleniyor. 2006 yılında Sherlock’u canlandıran Vasiliy, kraliçe tarafından Britanya İmparaorluğu Nişanı ile ödüllendirilmiş. Eğer ömrü izin verseydi eminim Vitali’ye de bu nişan layık görülürdü.
Gelelim benim şahsi yorumlarıma. Bu seriyi YouTube’ta Sherlock Holmes videoları kovalarken gördüm. Önce biraz garipsedim, neden İngiliz kökenli olmayan bir ülke, hele hele sosyalist Rusya, İngiliz bir dedektifin dizisini çekmek istesin ki? Tabii, bu herhangi bir dedektif değildi, bütün dünyaya mal olmuş çok sevgili burnu havada Sherlock’umuzdu ama yine de bana garip gelmişti. Birkaç videoyu karıştırdıktan sonra gördüm ki epey eğlenceli bir seri ortaya çıkarılmış. Üşenmedim, buldum, 6-7 bölümünü izledim, hâlâ da izliyorum.
Hayatımda gördüğüm en eğlenceli şeylerden biri ^^
Öncelikle bütün oyuncu ekibi, çekimlerden önce biraz demlenelim derken votkayı fazla kaçırmışa benziyorlar
Özellikle de iki başrol oyuncusu, ciddi anlamda çakırkeyif çekmişler bu diziyi 
Sherlock Holmes, alışılmışın çok dışında olmak üzere, kesinlikle İngiliz soğukluğuna sahip biri olarak resmedilmemiş. Bilakis, çok eğlenceli, esprili, her an kahkahayı basmaya hazır, sevimli bir adam oluvermiş. Watson ise herhalde Guy Ritchie’nin filmi çekilinceye kadar gelmiş geçmiş en yakışıklı Watson olma özelliğini taşıyordu ama Jude Law’ın Watson’ı bu özelliği onun elinden aldı. Gerçekten de Vitali, Law ile rahat yarışacak kadar eli yüzü düzgün, güzel bir abimiz. Onun canlandırdığı Watson ise, alışıldığından daha sakar, daha saf, yer yer gerçekten ömür törpüsü olabilen ama inanılmaz sevimli, neredeyse bir çocuk-adam. Ve aralarında inanılmaz bir bağ var. Olması gerektiği gibi
İlk bölüm, orijinal hikayelerde Sherlock Holmes’ün John Watson ile tanıştığı A Study in Scarlett’a dayanıyor, A Speckled Band’ten de yararlanılmış. Tanışmaları epey eğlenceli bir şekilde işlenmiş: Ortak bir arkadaşları sayesinde tanışan ikili, daha ilk gün birbirlerine meydan okurlar, çünkü içlerinden biri “başkalarının işine burnunu sokmayı çok seven biri” iken diğeri tam tersi bundan hiç de hoşlanmayan biridir. “Challenge Accepted” misali Holmes, işe girişir. Evde acayip deneyler, su bardaklarının içinden çıkan insan gözleri, Holmes’ün odasına girip bir daha çıkmayan tipi kayık bir takım kişiler, gecenin bir yarısı gıy gıy keman resitalleri, eve devamlı gidip gelen müşteri kılıklı kimseler, hırpani kılıklı sokak çocukları peyda olur. Anahtarını unutan Holmes’ün kapıyı kendi yöntemleri ile açarken Watson’a yakalanması, bütün bunların üstüne tuz-biber eker. Öyle ki zavallı doktor, Holmes’ü bir tür suç organizasyonunun başı yani bildiğimiz bir mafya babası sanmaya başlar. İşin garibi, bu durum Watson’n hoşuna gider, parka giderken Holmes’ün peşine adam taktığından şüphelenecek kadar işkillendiği halde ortak arkadaşlarına “Ben bu adamı sevdim.” diyecek kadar hem de (“I said “dangerous” and here you are.” Sherlock Holmes/BBC Sherlock s01e01) . Sonunda her şey ortaya çıktığında ve Watson, Holmes’ün aslında babasının hayrına suçla savaşan bir dedektif olduğunu öğrendiğinde artık onun bir numaralı fan-boy’udur. Ve olaylar gelişir.
Serinin bundan sonrası; Holmes’ün keskin zekası ile çözdüğü davalar, Watson’ın bir şekilde kendini aptal duruma düşürmesi ve Holmes’ün onu toparlaması, devamlı Holmes’ün açığını arayan ama hep bir şekilde gene ona muhtaç olan Scotland Yard’ın beceriksiz müfettişi Lestrade’ın mükemmel komünist bıyıkları ve sevimli bayan Hudson’ın o yaşta evi nasıl çekip çevirdiğine dair seyircilerde uyandırılan merakla geçer gider. Tabii azılı düşman Moriarty de olaya bir yerde dâhil olur, ki benim kanaatimce gelmiş geçmiş en asap bozucu Moriarty’dir kendileri, meşhur Reichenbach düşüşü yaşanır ama 221B Baker Sokağı’ndaki üç kişilik minik aile kısa sürede tekrar bir araya gelir ve macera devam eder.
Dediğim gibi normalden daha az sinir bozucu ve daha az kendini beğenmiş olan Holmes ile (aslında yine kendini beğenmiştir de en azından Watson ile bayan Hudson’a karşı değildir bu seride) normalden daha saf ama yakışıklı olan dr. Watson’ın, Viktorya döneminin puslu Londra’sına epey benzetilmiş Riga’daki maceraları bana kalırsa izlenmeye değer. Ben izlerken müthiş eğleniyorum, benim gibi tek Sherlock ile yetinemeyecek kadar çaresizseniz izleyin derim. Ama kimse o kadar çaresiz değildir herhalde.
Birkaç video ve resim:
Bu video, Reichenbach üzerine kurulu, favorilerimden
[Bağlantı]
Bu video, bir trailer, dilini anlamasanız da seveceksiniz
[Bağlantı]
Bu, Rusların üç favori Sherlock Holmes serisini birleştirdikleri bir video, kişisel favorilerimden Yalnız, ağır spoiler içerir BBC Sherlock ve RDJ’li film hakkında, ona göre.
[Bağlantı]
Biraz da resim:
herhalde hangisinin hangisi olduğunu yazmama gerek yok:
bu ikiliyi oynayan herkesin arasında sıkı bir bağ kurulması, tesadüf olmasa gerek:
Moriarty'den kaçarken:
bundan sonra:
Efsanevi Jeremy Brett ve kalp hastası, depresif Holmes
Without a Clue ile bildiğimiz hikayenin tersten anlatımı
RDJ ve Jude ile şamar oğlanı dedektif ve yakışıklı doktorun "Seni öldürürüm, Holmes!" bakışları
BBC Sherlock ile "Will you do this for me?"
İngilizce adı “The Adventures of Sherlock Holmes and Dr. Watson” olan, orijinal yazımı da şu şekilde olan (Приключения Шерлока Холмса и доктора Ватсона) bu seri, 1979-1986 yılları arasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yani sosyalist Rusya’da çekilen bir dizi birer saatlik filmden oluşuyor. Bunlardan The Hound of The Baskervilles temalı film ise yaklaşık iki buçuk saatlik bir film. (Ben izlediklerimden söz ediyorum daha serinin tamamını bitirmedim.) Seride Vasily Livanov, Sherlock’u; Vitaly Solomin ise John Watson’ı canlandırıyor. Dizi, eski Riga’da Baker Street olarak düzenlenen bir sokakta çekilmiş, batılı örneklerindense edebiyat eseri olarak Sherlock Holmes’a daha yakın olduğu söyleniyor. 2006 yılında Sherlock’u canlandıran Vasiliy, kraliçe tarafından Britanya İmparaorluğu Nişanı ile ödüllendirilmiş. Eğer ömrü izin verseydi eminim Vitali’ye de bu nişan layık görülürdü.
Gelelim benim şahsi yorumlarıma. Bu seriyi YouTube’ta Sherlock Holmes videoları kovalarken gördüm. Önce biraz garipsedim, neden İngiliz kökenli olmayan bir ülke, hele hele sosyalist Rusya, İngiliz bir dedektifin dizisini çekmek istesin ki? Tabii, bu herhangi bir dedektif değildi, bütün dünyaya mal olmuş çok sevgili burnu havada Sherlock’umuzdu ama yine de bana garip gelmişti. Birkaç videoyu karıştırdıktan sonra gördüm ki epey eğlenceli bir seri ortaya çıkarılmış. Üşenmedim, buldum, 6-7 bölümünü izledim, hâlâ da izliyorum.
Hayatımda gördüğüm en eğlenceli şeylerden biri ^^
Öncelikle bütün oyuncu ekibi, çekimlerden önce biraz demlenelim derken votkayı fazla kaçırmışa benziyorlar
Özellikle de iki başrol oyuncusu, ciddi anlamda çakırkeyif çekmişler bu diziyi Sherlock Holmes, alışılmışın çok dışında olmak üzere, kesinlikle İngiliz soğukluğuna sahip biri olarak resmedilmemiş. Bilakis, çok eğlenceli, esprili, her an kahkahayı basmaya hazır, sevimli bir adam oluvermiş. Watson ise herhalde Guy Ritchie’nin filmi çekilinceye kadar gelmiş geçmiş en yakışıklı Watson olma özelliğini taşıyordu ama Jude Law’ın Watson’ı bu özelliği onun elinden aldı. Gerçekten de Vitali, Law ile rahat yarışacak kadar eli yüzü düzgün, güzel bir abimiz. Onun canlandırdığı Watson ise, alışıldığından daha sakar, daha saf, yer yer gerçekten ömür törpüsü olabilen ama inanılmaz sevimli, neredeyse bir çocuk-adam. Ve aralarında inanılmaz bir bağ var. Olması gerektiği gibi
İlk bölüm, orijinal hikayelerde Sherlock Holmes’ün John Watson ile tanıştığı A Study in Scarlett’a dayanıyor, A Speckled Band’ten de yararlanılmış. Tanışmaları epey eğlenceli bir şekilde işlenmiş: Ortak bir arkadaşları sayesinde tanışan ikili, daha ilk gün birbirlerine meydan okurlar, çünkü içlerinden biri “başkalarının işine burnunu sokmayı çok seven biri” iken diğeri tam tersi bundan hiç de hoşlanmayan biridir. “Challenge Accepted” misali Holmes, işe girişir. Evde acayip deneyler, su bardaklarının içinden çıkan insan gözleri, Holmes’ün odasına girip bir daha çıkmayan tipi kayık bir takım kişiler, gecenin bir yarısı gıy gıy keman resitalleri, eve devamlı gidip gelen müşteri kılıklı kimseler, hırpani kılıklı sokak çocukları peyda olur. Anahtarını unutan Holmes’ün kapıyı kendi yöntemleri ile açarken Watson’a yakalanması, bütün bunların üstüne tuz-biber eker. Öyle ki zavallı doktor, Holmes’ü bir tür suç organizasyonunun başı yani bildiğimiz bir mafya babası sanmaya başlar. İşin garibi, bu durum Watson’n hoşuna gider, parka giderken Holmes’ün peşine adam taktığından şüphelenecek kadar işkillendiği halde ortak arkadaşlarına “Ben bu adamı sevdim.” diyecek kadar hem de (“I said “dangerous” and here you are.” Sherlock Holmes/BBC Sherlock s01e01) . Sonunda her şey ortaya çıktığında ve Watson, Holmes’ün aslında babasının hayrına suçla savaşan bir dedektif olduğunu öğrendiğinde artık onun bir numaralı fan-boy’udur. Ve olaylar gelişir.
Serinin bundan sonrası; Holmes’ün keskin zekası ile çözdüğü davalar, Watson’ın bir şekilde kendini aptal duruma düşürmesi ve Holmes’ün onu toparlaması, devamlı Holmes’ün açığını arayan ama hep bir şekilde gene ona muhtaç olan Scotland Yard’ın beceriksiz müfettişi Lestrade’ın mükemmel komünist bıyıkları ve sevimli bayan Hudson’ın o yaşta evi nasıl çekip çevirdiğine dair seyircilerde uyandırılan merakla geçer gider. Tabii azılı düşman Moriarty de olaya bir yerde dâhil olur, ki benim kanaatimce gelmiş geçmiş en asap bozucu Moriarty’dir kendileri, meşhur Reichenbach düşüşü yaşanır ama 221B Baker Sokağı’ndaki üç kişilik minik aile kısa sürede tekrar bir araya gelir ve macera devam eder.
Dediğim gibi normalden daha az sinir bozucu ve daha az kendini beğenmiş olan Holmes ile (aslında yine kendini beğenmiştir de en azından Watson ile bayan Hudson’a karşı değildir bu seride) normalden daha saf ama yakışıklı olan dr. Watson’ın, Viktorya döneminin puslu Londra’sına epey benzetilmiş Riga’daki maceraları bana kalırsa izlenmeye değer. Ben izlerken müthiş eğleniyorum, benim gibi tek Sherlock ile yetinemeyecek kadar çaresizseniz izleyin derim. Ama kimse o kadar çaresiz değildir herhalde.
Birkaç video ve resim:
Bu video, Reichenbach üzerine kurulu, favorilerimden
[Bağlantı]
Bu video, bir trailer, dilini anlamasanız da seveceksiniz
[Bağlantı]
Bu, Rusların üç favori Sherlock Holmes serisini birleştirdikleri bir video, kişisel favorilerimden Yalnız, ağır spoiler içerir BBC Sherlock ve RDJ’li film hakkında, ona göre.
[Bağlantı]
Biraz da resim:
bu ikiliyi oynayan herkesin arasında sıkı bir bağ kurulması, tesadüf olmasa gerek:
Moriarty'den kaçarken:
bundan sonra:
Efsanevi Jeremy Brett ve kalp hastası, depresif Holmes
Without a Clue ile bildiğimiz hikayenin tersten anlatımı
RDJ ve Jude ile şamar oğlanı dedektif ve yakışıklı doktorun "Seni öldürürüm, Holmes!" bakışları
BBC Sherlock ile "Will you do this for me?"
26 Tem 2012 18:51
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): RPGer
kuinşi
Mangaka
Mangaka
Konu: Yanıt: Sherlock Holmes
İyi ki doğdun, Sherlock Holmes
6 Ocak 1854
6 Ocak 1854
06 Oca 2013 18:24
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Lost Control
Tantei
Mangaka
Mangaka
Konu: Yanıt: Sherlock Holmes
Türkü yok mu bunun la
Sadece ben bu kadar başka bir şey yok.
04 Tem 2013 14:26
  |
|
| 1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 4 mesaj ] |
| Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |