Ursula K. LeGuin Sayfaya git: 1, 2, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Açıkcası ben çok severim ama favorim Yerdeniz Öyküleri'ydi. Çok güzel yazıyor. Ben de hem okuyup, hem de izledikten sonra bari bu kadın kmin nesidir araştırayım dedim. İşte sonuç:
Ursula Kroeber Le Guin, ABD'li yazar.
1929’da Kaliforniya, ABD’de dünyaya geldi. Antropolog bir babayla (Alfred Kroeber) yazar bir annenin (Theodora Covel Brown Kracaw Kroeber) kızıdır. Massachusetts-Radcliffe College’tan sonra Columbia Üniversitesi'ni bitirdi. “Fransa’da Orta Çağ ve Rönesans Dönemi Edebiyatı” üzerine yüksek lisans yaptı. 1951’de tarihçi Charles A. Le Guin ile evlendi. Üç çocuk dünyaya getirdi. Halen ABD’nin Oregon eyaletinde yaşamaktadır.
Bilimkurgu türünde yazmaya 60’li yıllarda başladı. İlk öyküsü 1962’de yayınlandı. Pek çok üniversitede ders verdi, çeviri, derleme ve makaleleri yayınlandı. Le Guin, 1969'da yazmış olduğu "Karanlığın Sol Eli" adlı romanıyla Bilimkurgu dünyasının 2 büyük ödülü olan Hugo ve Nebula ödüllerini aldıktan sonra ün kazanmıştır. Ayrıca, 1974'te yazmış olduğu ütopik bilimkurgu romanı Mülksüzler ile 1975'de yine Hugo ve Nebula ödüllerini almıştır. Bilimkurgu ve fantastik kurgunun yanısıra şiir ve çocuk kitapları da bulunmaktadır.
LeGuin, teknolojik gelişmelerin değil, politika, toplumbilim ve psikolojinin öne çıktığı ve alternatif toplum biçimlerinin sorgulandığı bilimkurgu yaklaşımının en önemli temsilcilerindendir.
Eserleri arasında özellikle Yerdeniz Üçlemesi ya da sonradan eklenen dördüncü kitapla Yerdeniz Dörtlemesi (ing. Earthsea Quartet) çok ciddi hayran kitlesine ulaşmıştır. Bu serinin 3. romanı olan "En Uzak Sahil" (The Farthest Shore) kitabıyla 1973 yılında Çocuk Kitapları için verilen ABD milli ödülü (National Book Award) kazamıştır.
Temel feminist teoreme oldukça hakim olan LeGuin yazılarında teorisini gizlice vererek erkek okuru rahatsız etmez ve teoriyi okuyucuya gizlice zerk eder. Anarşist eğilimli ya da anaerkil toplumlar yaratmaktan çekinmez. Zaten hayatı boyunca asice hareket etmiştir. Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar adlı makale denemesinde, bir yazısında zamanında Playboy dergisinde bile yazdığını söylemektedir. Pek çok okuru için bilge bir kadın tiplemesi olan LeGuin Ged (Çevik Atmaca) karakteri ile de pek çok okurun kişiliğine etki etmiştir. Yüzüklerin Efendisindeki bilge ve ilk yaratılan Gandalf'ın aksine (Gandalf Tolkien mitosunda ilk yaratılan ve kutsal olan maiardandır. Bkz. Güç Yüzüklerine Dair adlı Tolkien kitabı) LeGuin'in baş kahramanı Ged Gontlu bir keçi çobanı olarak başlayıp Roke adası büyücülerinin en büyüklerinden olmuştur. Yeraltı tanrılarının başrahibesi Tenar ise sıradan bir kadın olmayı tercih ederek kendini bulmuştur. LeGuin'in her kahramanı, her romanı bir süreç, bir değişim anlatır. Bilgeliği ve büyümeyi değişmekten korkmamakta bulur.
İşte bizim LeGuin'imiz... Umarım sevmişsinizdir. Onun eserleri hakkında burada konuşabiliriz.
Ursula Kroeber Le Guin, ABD'li yazar.
1929’da Kaliforniya, ABD’de dünyaya geldi. Antropolog bir babayla (Alfred Kroeber) yazar bir annenin (Theodora Covel Brown Kracaw Kroeber) kızıdır. Massachusetts-Radcliffe College’tan sonra Columbia Üniversitesi'ni bitirdi. “Fransa’da Orta Çağ ve Rönesans Dönemi Edebiyatı” üzerine yüksek lisans yaptı. 1951’de tarihçi Charles A. Le Guin ile evlendi. Üç çocuk dünyaya getirdi. Halen ABD’nin Oregon eyaletinde yaşamaktadır.
Bilimkurgu türünde yazmaya 60’li yıllarda başladı. İlk öyküsü 1962’de yayınlandı. Pek çok üniversitede ders verdi, çeviri, derleme ve makaleleri yayınlandı. Le Guin, 1969'da yazmış olduğu "Karanlığın Sol Eli" adlı romanıyla Bilimkurgu dünyasının 2 büyük ödülü olan Hugo ve Nebula ödüllerini aldıktan sonra ün kazanmıştır. Ayrıca, 1974'te yazmış olduğu ütopik bilimkurgu romanı Mülksüzler ile 1975'de yine Hugo ve Nebula ödüllerini almıştır. Bilimkurgu ve fantastik kurgunun yanısıra şiir ve çocuk kitapları da bulunmaktadır.
LeGuin, teknolojik gelişmelerin değil, politika, toplumbilim ve psikolojinin öne çıktığı ve alternatif toplum biçimlerinin sorgulandığı bilimkurgu yaklaşımının en önemli temsilcilerindendir.
Eserleri arasında özellikle Yerdeniz Üçlemesi ya da sonradan eklenen dördüncü kitapla Yerdeniz Dörtlemesi (ing. Earthsea Quartet) çok ciddi hayran kitlesine ulaşmıştır. Bu serinin 3. romanı olan "En Uzak Sahil" (The Farthest Shore) kitabıyla 1973 yılında Çocuk Kitapları için verilen ABD milli ödülü (National Book Award) kazamıştır.
Temel feminist teoreme oldukça hakim olan LeGuin yazılarında teorisini gizlice vererek erkek okuru rahatsız etmez ve teoriyi okuyucuya gizlice zerk eder. Anarşist eğilimli ya da anaerkil toplumlar yaratmaktan çekinmez. Zaten hayatı boyunca asice hareket etmiştir. Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar adlı makale denemesinde, bir yazısında zamanında Playboy dergisinde bile yazdığını söylemektedir. Pek çok okuru için bilge bir kadın tiplemesi olan LeGuin Ged (Çevik Atmaca) karakteri ile de pek çok okurun kişiliğine etki etmiştir. Yüzüklerin Efendisindeki bilge ve ilk yaratılan Gandalf'ın aksine (Gandalf Tolkien mitosunda ilk yaratılan ve kutsal olan maiardandır. Bkz. Güç Yüzüklerine Dair adlı Tolkien kitabı) LeGuin'in baş kahramanı Ged Gontlu bir keçi çobanı olarak başlayıp Roke adası büyücülerinin en büyüklerinden olmuştur. Yeraltı tanrılarının başrahibesi Tenar ise sıradan bir kadın olmayı tercih ederek kendini bulmuştur. LeGuin'in her kahramanı, her romanı bir süreç, bir değişim anlatır. Bilgeliği ve büyümeyi değişmekten korkmamakta bulur.
İşte bizim LeGuin'imiz... Umarım sevmişsinizdir. Onun eserleri hakkında burada konuşabiliriz.
''Haruki suzukeru, Allen!''
''Zavallı şeytan, ruhunun kurtarılmasına izin ver!''
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Elsa, airraidsiren
Ursula Le Guin okumadım ama okuaycam hakkında çok yazı okudum bide üzerine Uchi'nin övgüleri gelince dedim ki, heyt be bu kadın okunmaz mı U_U en yakın zamanda okuyacağııım ve yorumum sayfada yerini alacak
"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
22 Şub 2009 0:27
Ursula K. Le Guin,
İsmiyle yanına hemen eklerler: Taocu, feminist, anarşist (lütfen ülkemizdeki olaylarla gerçek tanımını karıştırmayın wikipedia'dan gerçek tanımına bakın. sonunda -izm olan her şeyi, her türlü gereksiz insan istediği gibi yormakta)
Belki doğrudur. Erken dönem romanlarında Taocu hazcılığı gözüme direkt ilişen bir ayrıntıdır. Fakat ilerleyen yıllardaki eserlerinde bunun dozunu azaltmıştır. Feminist kısmını ise denemelerinden geldiğini düşünüyorum. Kadınların neden resimlerde deniz kenarında yazılan bir tabloya hapsedildiğinden bahseder, neden masa başında çalışmak bir kadına yakıştırılmayacak şekilde zihinlerimizde örtülmüştür der.
Neyse Le Guin, bilim kurgu, fantastik kurgu ve denemleri ile çıkar karşımıza. Bilim kurguda eleştirel bilim kurgunun öncülerinden kabul edilir. Ortaya koyduğu ütopyalarda ise hiçbir sosyalist rejimin tanımına uymayan bence fikri ileri götürmüş dünyalar çıkarır karşımıza.
En başta Mülksüzler gelir akla. Gerçekten okunmaya değer ve yarattığı ütopya sorgulanacak belkide burda huzur vardır dedirtir insana. Fakat ülkemizde bana göre bazı ideolojilere sahip insanların O'nu istediği gibi tanıtmasına ise uyuz oluyorum. Halbuki yazıları şiir, masal gibidir. Yürek okşayıcıdır kendi gerçekliği. Ama bu işte bizim kanıtımızdır diyenleri görünce kafam atıyor. Eseri rahat bırakın, kendi ideolojinizin kanıtı olarak görmekten vazgeçip mistik bir şeyi bozmayın demekten alamıyorum kendimi. Ah bu aidiyet duygusu yok mu beni deli ediyor.
Oysa kadını ve erkeği ondan daha güzel tanımlayabilen birini görmedim ben. Yani gerçekten insan tanımı böyle olmalı dediğim hikayeler.
Karanlık ve ışık, doğadaki herşey içiçedir. Yatsınamaz zıtlığın bir bütünlüğünden bahseder. Yerdeniz'de gün gibi görürüz bunu.
Aslında uzunca bahsetmek istiyorum eserlerinden. Ama içimde duygu seli olmuş kitaplarını kelimelere dökmek. Bir büyünün dokusunu yanlış işlemek olur gibi geliyor. Siz okuyun kendiniz farkedeceksiniz zaten.
En sevdiğim eserleri:
Yerdeniz Dizisi
- Yerdeniz Büyücüsü, 1994
- Atuan Mezarları, 1995
- En Uzak Sahil, 1995
- Tehanu, 1996
- Yerdeniz Öyküleri, 2001
- Öteki Rüzgar, 2004
Bağışlanmanın Dört Yolu, 2001
Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar (Makaleler), 1999
Her Yerden Çok Uzakta, 2004
Başlama Yeri, 1995
Mülksüzler, 1990
Dünyanın Doğum Günü, 2005
İçdeniz Balıkçısı, 2007
Marifetler, 2006
Sesler, 2008
Güçler, 2009
* Marifetler, Sesler ve Güçler aynı coğrafyada geçmektedir. Devam kitapları niteliğindedir.
Ekeleme: İtiraf edeyim aşıktım bu kadına. ( İkinci bir aşık olacağım kadın varsa O da Virginia Woolf'tur. İntihar etmeden önce eşine yazdığı son mektup ise ayrı bir içimi parçalar. Ya da Marry Shelley geldi aklıma O'na da aşıktım ben..Frankenstein gibi bir yapıtı kazandırmış bize...Kafam karıştı, şimdi hangisine aşığım ben Ya da sanırım sadece hayranım...) Ah! eşi yerine ben olsaydımda tüm vaktimi onla geçirip kelimelerinin ağzından düşüşüne şahit olsaydım. Kendi dizelrinde çocuklarından az da olsa bahsederken O'nunla büyütmenin ve büyümenin güzelliklerini tadabilseydim. Ruhumu kaç kez yakıp kavurduğunu bilmiyorum bile. Ama hayal gücü işte, sadece yazıları ile bile sizi kendine bağlayabilen insanlar vardır. Bir anda Olympus'tan inen bir güzellik gibi figür haline gelebiliyor gözünüzde.
"Benim ev işleri ve öykü yazma konusundaki yeteneğim ve eğilimim ta başından beri güçlüydü, müzik ve dikiş konusundaki hünerim ve ilgimse zayıf; bu yüzden ne kadar çalışırsam çalışayım iyi bir terzi ya da piyanist olabileceğimi sanmıyorum. Ancak iyi yaptığım şeyleri yapmayı nasıl öğrendiğim konusundaki bilgilerim beni hiç de piyano, dikiş makinesi ya da beceremediğim herhangi bir sanatta püf noktaları olduğu inancına götürmedi. Yalnızca bir eğilimin inatla, sürekli geliştirilerek icrada beceriye dönüştürülmesi söz konusu."
Her Yerden Çok Uzak'tan :
Yüce Dağ Başında Bir Arkadaşla
"Önceden de oldu yüce anlarım.
Bir kez geceleyin parkta yürüken,
yağmur altında, güzün.
Bir kez çöl ortasında, yıldızlar altında,
ekseni üzerinde dönen
yeryuvarına döndüğüm gün.
Kimileyin düşünürken,
sadece düşünüp tartarken olan
biteni.
Ama hep yalnız.
Kendi başıma.
Bu kez yalnız değilim.
Yüce dağ başında bir arkadaş vardı yanımda.
Natalie.
Bir şey yok, hiçbir şey yok bundan üstün.
Ömrümce görmezsem de bir daha,
eh diyebilirim yine de,
Bir kez orada bulundum.
Dahası da var elbet, ama bu konuda
anlatmak istediklerimin hepsi bu kadar
sanırım. "Dahası" dediğim, bundan
sonra olup bitenler, olup duranlar..."
İsmiyle yanına hemen eklerler: Taocu, feminist, anarşist (lütfen ülkemizdeki olaylarla gerçek tanımını karıştırmayın wikipedia'dan gerçek tanımına bakın. sonunda -izm olan her şeyi, her türlü gereksiz insan istediği gibi yormakta)
Belki doğrudur. Erken dönem romanlarında Taocu hazcılığı gözüme direkt ilişen bir ayrıntıdır. Fakat ilerleyen yıllardaki eserlerinde bunun dozunu azaltmıştır. Feminist kısmını ise denemelerinden geldiğini düşünüyorum. Kadınların neden resimlerde deniz kenarında yazılan bir tabloya hapsedildiğinden bahseder, neden masa başında çalışmak bir kadına yakıştırılmayacak şekilde zihinlerimizde örtülmüştür der.
Neyse Le Guin, bilim kurgu, fantastik kurgu ve denemleri ile çıkar karşımıza. Bilim kurguda eleştirel bilim kurgunun öncülerinden kabul edilir. Ortaya koyduğu ütopyalarda ise hiçbir sosyalist rejimin tanımına uymayan bence fikri ileri götürmüş dünyalar çıkarır karşımıza.
En başta Mülksüzler gelir akla. Gerçekten okunmaya değer ve yarattığı ütopya sorgulanacak belkide burda huzur vardır dedirtir insana. Fakat ülkemizde bana göre bazı ideolojilere sahip insanların O'nu istediği gibi tanıtmasına ise uyuz oluyorum. Halbuki yazıları şiir, masal gibidir. Yürek okşayıcıdır kendi gerçekliği. Ama bu işte bizim kanıtımızdır diyenleri görünce kafam atıyor. Eseri rahat bırakın, kendi ideolojinizin kanıtı olarak görmekten vazgeçip mistik bir şeyi bozmayın demekten alamıyorum kendimi. Ah bu aidiyet duygusu yok mu beni deli ediyor.
Oysa kadını ve erkeği ondan daha güzel tanımlayabilen birini görmedim ben. Yani gerçekten insan tanımı böyle olmalı dediğim hikayeler.
Karanlık ve ışık, doğadaki herşey içiçedir. Yatsınamaz zıtlığın bir bütünlüğünden bahseder. Yerdeniz'de gün gibi görürüz bunu.
Aslında uzunca bahsetmek istiyorum eserlerinden. Ama içimde duygu seli olmuş kitaplarını kelimelere dökmek. Bir büyünün dokusunu yanlış işlemek olur gibi geliyor. Siz okuyun kendiniz farkedeceksiniz zaten.
En sevdiğim eserleri:
Yerdeniz Dizisi
- Yerdeniz Büyücüsü, 1994
- Atuan Mezarları, 1995
- En Uzak Sahil, 1995
- Tehanu, 1996
- Yerdeniz Öyküleri, 2001
- Öteki Rüzgar, 2004
Bağışlanmanın Dört Yolu, 2001
Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar (Makaleler), 1999
Her Yerden Çok Uzakta, 2004
Başlama Yeri, 1995
Mülksüzler, 1990
Dünyanın Doğum Günü, 2005
İçdeniz Balıkçısı, 2007
Marifetler, 2006
Sesler, 2008
Güçler, 2009
* Marifetler, Sesler ve Güçler aynı coğrafyada geçmektedir. Devam kitapları niteliğindedir.
Ekeleme: İtiraf edeyim aşıktım bu kadına. ( İkinci bir aşık olacağım kadın varsa O da Virginia Woolf'tur. İntihar etmeden önce eşine yazdığı son mektup ise ayrı bir içimi parçalar. Ya da Marry Shelley geldi aklıma O'na da aşıktım ben..Frankenstein gibi bir yapıtı kazandırmış bize...Kafam karıştı, şimdi hangisine aşığım ben Ya da sanırım sadece hayranım...) Ah! eşi yerine ben olsaydımda tüm vaktimi onla geçirip kelimelerinin ağzından düşüşüne şahit olsaydım. Kendi dizelrinde çocuklarından az da olsa bahsederken O'nunla büyütmenin ve büyümenin güzelliklerini tadabilseydim. Ruhumu kaç kez yakıp kavurduğunu bilmiyorum bile. Ama hayal gücü işte, sadece yazıları ile bile sizi kendine bağlayabilen insanlar vardır. Bir anda Olympus'tan inen bir güzellik gibi figür haline gelebiliyor gözünüzde.
"Benim ev işleri ve öykü yazma konusundaki yeteneğim ve eğilimim ta başından beri güçlüydü, müzik ve dikiş konusundaki hünerim ve ilgimse zayıf; bu yüzden ne kadar çalışırsam çalışayım iyi bir terzi ya da piyanist olabileceğimi sanmıyorum. Ancak iyi yaptığım şeyleri yapmayı nasıl öğrendiğim konusundaki bilgilerim beni hiç de piyano, dikiş makinesi ya da beceremediğim herhangi bir sanatta püf noktaları olduğu inancına götürmedi. Yalnızca bir eğilimin inatla, sürekli geliştirilerek icrada beceriye dönüştürülmesi söz konusu."
Her Yerden Çok Uzak'tan :
Yüce Dağ Başında Bir Arkadaşla
"Önceden de oldu yüce anlarım.
Bir kez geceleyin parkta yürüken,
yağmur altında, güzün.
Bir kez çöl ortasında, yıldızlar altında,
ekseni üzerinde dönen
yeryuvarına döndüğüm gün.
Kimileyin düşünürken,
sadece düşünüp tartarken olan
biteni.
Ama hep yalnız.
Kendi başıma.
Bu kez yalnız değilim.
Yüce dağ başında bir arkadaş vardı yanımda.
Natalie.
Bir şey yok, hiçbir şey yok bundan üstün.
Ömrümce görmezsem de bir daha,
eh diyebilirim yine de,
Bir kez orada bulundum.
Dahası da var elbet, ama bu konuda
anlatmak istediklerimin hepsi bu kadar
sanırım. "Dahası" dediğim, bundan
sonra olup bitenler, olup duranlar..."
şiddet sorununu çözemiyorsa kesinlikle eksik kullandığındandır
Okuma listeme kitaplarının bazılarını eklediğim yazar. Görünüşe göre iyi bir karar vermişim.
Nedensiz olan eylemler bilinçsiz, bilinçsiz olan eylemler mantıksız, mantıksız olan eylemler ise anlamsızdır. - Lowan Whedaus
Sıkıldım artık anlamsız kalıplardan.
HaHaHaHaa!
Sıkıldım artık anlamsız kalıplardan.
Spoiler:
HaHaHaHaa!
1. sayfa (Toplam 2 sayfa) [ 18 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |