Aslında bu seriyi ilk basın duyurusu yapıldığından beri takip ediyordum fakat forumda konusunu göremeyince birşeyler çiziktirmek farz oldu sanırım. 2012 bahar sezonunda DVD/Blu Ray üzerinden ön gösterimle yayına başlayan ve Nisan 2013'de TV serisi olarak yayına girecek serinin konusu kısaca şöyle:

Güneş sisteminde kolonileşmeye hazırlanan insanlık ani şekilde bir uzaylı saldırısına maruz kalır. Dahası insanlığın o ana dek sahip olduğu silahlar bu esrarengiz düşmanlara neredeyse hiç zarar verememektedir. Bir süre sonra kendilerine Gamilas denen bu dünya dışı ırk, dünyaya karşı radyoaktif astreoidler düşürmeye başlar. Takvimler 2199'e yaklaşırken yüzeydeki yaşam tamamen bitmiş ve milyarlarca insan ölmüştür. İnsanlık inşaa ettiği yeraltı şehirlerinde hayatta kalmaya çabalarken artan radyoaktivite giderek daha aşağıya nüfuz etmeye başlar.

B.M. yönetimi elde avuçta kalan tüm filolarla Gamilus saldırılarını Pluton sınırında oyalayıp bir avuç insanı yaşamı yeniden başlatmak için uzaya yollamakla ilgili Izumo Planı'na başlar. Pluto cephesindeki ilk temastan beri geçen savaşlarda çok ağır zaiyat verilmesine karşın yaklaşık 2 yıllık zaman kazanılır. İnsanlığın direnme gücü yavaş yavaş erirken insanlık alışılmadık şekilde dünya dışı başka bir ırkla temas kurar.

Gamilas armadaları ile Pluto cephesindeki son savaş sırasında güneş sisteminin dışından gelen fakat Gamilas'a da ait olmayan bir gemi Mars'a çakılır. İçindeki mesaj ise 6 ay kadar sonra bir zamanlar varolan en güçlü savaş gemisi olan Yamato'nun diriltilmesini ve insanlığın son umudu haline gelmesini sağlar. Öte yandan zaman sınırlıdır. Tek başına, insanlığın meçhul kaderine doğru yol alan Yamato'nun farklı geçmiş ve karakterlere sahip mürettebatının göstereceği fedakarlıklar insanlığın yokoluşu yada devamı arasındaki çizgiyi belirleyecektir.

Öte yandan Yamato'nun uğraşması gereken tek düşman Gamilas olmayacaktır.

Yamato efsanesi hakkında bilgi sahibi olmayan arkadaşlar için biraz açmak gerekirse, bu seri aslen 1974 yılında Noburo Ishiguro ve Leiji Matsumoto tarafından yaratıldı. 1974 yılının sınırlı animasyon imkanları ile hazırlanan seri, hem Japon siyasi hayatında sağ hareketin yükselmeye başladığı bir döneme denk geldiğinden hem de o döneme dek ilk defa yetişkinleri de ekran karşısına çekecek nitelikte militaristik ve bilimkurgu-drama özellikleri taşıdığından kısa sürede bir fenomene dönüştü. 26 bölümlük ilk sezon tamamlandığında Japon anime sektörü ilk büyük kültünü yaratmış oldu. O sıralarda bir yardımcı yönetmen olan Yoshiyuki Tomino'nun ileride kendilerini daha ön plana çıkartabilmesine vesile olan bu seri aynı zamanda Yoshinobu Nishizaki'nin prodüksiyona el atmasından hemen sonra bir film serisine de dönüştü ve TV'deki devam sezonlarına alternatif olarak devam eden film serisiyle Anime sektörünün ileride dönüşeceği sektör kimliğinin taslaklarını oturtmaya başladı. Seri daha Japonya'da yayınlanırken Amerikan TV'lerinde Star Blazers adıyla gösterildi ve orada da bir kült haline geldi. Macross, Gundam ve hatta Evangelion gibi pek çok yapımın ruhani atası olan bu kült seri Evangelion'un yönetmeni Hideaki Anno tarafından şu sözlerle tanımlanır:

"Yamato'yu ilk kez izlediğimde ne hissettiğimi hala tam olarak anlatabilmem mümkün değil. Okulda tüm tenefüs saatlerinde arkadaşlarımı bir ara toplar ve onların bu seriden haberdar olmalarını sağlamak için uğraşır, izleyenleri bulup onlarla sohbet edebilmek için çırpınır dururdum. Yamato daima favori serim olarak kalacaktır ve Anime için anladığım ne varsa, onları başlatmış milattır." der ve yıllar sonra Yamato 2199 projesine "Ben yaşadıkça, hala imkanım varken bu serinin bir parçası olmamayı kabulennemem!" diyerek seriye prodüksiyon aşamasında dahil olur.

1983'de 3 saatlik Uchuu Senkan Yamato Final filmiyle veda eden seri, birkaç yıl geçmeden seriyi devam ettirmek isteyen Nishizaki ve henüz bunun vakti olmadığını düşünen Matsumoto arasında uzun süreli bir dava konusu haline gelir. 90'ların sonlarına değin uzanan telif hakkı belirsizlikleri nedeniyle yapılmaya girişilen iki Yamato OVA'sı birkaç bölümü çıkmışken mahkeme kararları yada izleyicinin uğradığı canon kararsızlıkları sebebiyle oluşan düşük OVA satışları gibi nedenlerle sekteye uğrar ve serinin 35. yılına değin gerçek manada Yamato Final'ı canon olarak tamamlayacak bir başka yapım gelemez. Nishizaki'nin ölmeden 1 yıl önce vizyona soktuğu Uchuu Senkan Yamato Resurrection filmi ticari olarak hedefine ulaşamamış olmasına karşın cüzi denebilecek bir bütçe ile hazırlanmış Live Action film uyarlaması büyük ticari başarı yakalamış ve eleştirmenlerden olumlu denebilecek notlar almıştır.



Nishizaki'nin ölümünün ardından telif hakları konusundaki dava sürecinin düşmesi ile Leiji Matsumoto, Uchuu Senkan Yamato'yu bir Remake olarak yeniden çekmeye karar verdi. RahXephon serisinden tanıyabileceğiniz Yutaka Izubuchi ve EVA'nın yaratıcısı Hideaki Anno'nun imzasını taşıyan bu seri aslen bir TV serisi olarak 2012 yayın sezonu için planlanmıştı. Fakat projenin gerçekten masraflı oluşu ve birçok stüdyonun işbirliğini gerektirmesi nedeniyle yapımcılar TV serisini 2013'de TV'den yayınlamaya karar verdiler, fakat seri için 2013'ü sabredemeyecek hayranlar içinde de 2.5 ayda bir Blu Ray üzerinden yayınlanacak bir ön yayın ve 7 bölümden oluşacak bir film serisi üretmeye de söz verdiler. Bu yazıyı yazmamın konusu ise Blu Ray üzerinden şu an ilk 14 bölümünü izleyebileceğiniz ön gösterim bölümleri.

Yamato 2199 ruhuna oldukça sadık kalmış bir adaptasyon. Sizi eğlendirmiş olmak için uğraşmıyor aksine derinliği ve detaylarıyla kendine çekiyor. Orijinal serideki çoğu nüzik atılmadan aynen kullanılmış. Hatta serinin açılış şarkısı bile orijinali ile aynı. Seiyuu kadrosu bir devler geçidi olmuş. Açık ara uzun süredir gördüğüm en sağlam kadro: Rie Tanaka'dan Kikuko Inoue'ye, Daisuke Ono'dan Kenichi Suzumura'ya, Houko Kuwashima'dan Kouichi Yamadera'ya, Akio Ootsuka'dan Jouji Nakata'ya, Norio Wakamoto'dan Toshihiko Seki'ye ve çok daha fazlasına uzanan, veteranlarla dolu benzersiz bir kadrosu var. Sadece bu yönüyle bile izlemek isteyebileceğinizden eminim. Kimi seiyuu'lar bu seri için kendi karakterlerini yeniden seslendirmiş ki bu bile bir saygı duruşu olarak bu serinin değerini kanıtlar nitelikte.

Çizimler inanılmaz. Ufotable'dan XEBEC'e, Production IG'den Sunrise'ye anime dünyasının devleri bu yapım için güçlerini birleştirmiş. Gerek 2D gerekse CGI animasyonlar kanımca bu yıl hem de sonrası için en iyisi olmaya aday. Detaylara gösterilen hassasiyet inanılmaz.

Seri sadece bir nostalji yapımından daha fazlası olmaya da çalışıyor. Eski serinin kimi yerlerde satır satır aynı diyaloglarla gittiği yerler oluyor olmasına karşın eski seride atlanan yada vakit bulunamayan kısımlar da temelli şekilde işlenebilmiş. Eski serinin kadrosuna eklenen yan karakterler bulunuyor ve bu sayede bayan karakter kadrosu doyurucu şekilde arttırılabilmiş. Ayrıca karakterlerin karton birer tipleme olmamaları, her birinin farklı motivasyonlara göre hareket etmeleri serinin değerini koruyor.

7-10 arası bölümler ilk 6 bölüm kadar yüklü aksiyon içermiyor fakat bu kısımlarda ekip episodik bir tarz belirleyerek anlatımı yan karakterlere yaymayı denemişler. Özellikle 9. bölümdeki cyberpunk subplot denemesi hikayeye farklı bir hava katmış.

7. bölümde Makoto Harada, 11. bölümde de Yuki Mori yoluyla bir hayli fanservice görüyoruz neyse ki bu kısımlar son birkaç bölümler atmosfere çöken militarist ve grimdark havayı az biraz dağıtıyor.

Son olarak bir diğer bahsetmek istediğim husus, serinin gittiği yön ile alakalı. İlk 6 bölümde -Mars arc'ının atlanması haricinde- tüm önemli olaylar şu yada bu şekilde anlatılmıştı ve seri bölüm bölüm klasik serinin 1. sezonunu izliyordu. 7-10 arasında ise TV serisinin o kısmında anlatılmayan birçok olay oluyor ve doğal olarak "canon" klasik seriden bir miktar farklı ilerlemeye de başlıyor. Klasik serinin devasa hikayesini sizin keşfetmenizi istediğim için yeni ve eski yorumların farklarından tek tek bahsetmeyeceğim.

Son çıkan bölümleri göz önüne alırsam, kendi adıma her bölümde farklı bir sebep seriyi unutulmazlar listesine yazdırıyor ve seride kolaya kaçılmış tek bir kare bile olmadığını her bölümde daha iyi gösteriyor. Bir kez daha belirtmek isterim, detaylar inanılmaz.

Yeni bölümlerin bir diğer önemi de insan ve Gamilas ırklarının Pluto'daki ilk savaşının ardındaki sırrın ortaya çıkması, Yuki'nin geçmişi ve Kodai'nin Gamilas'lara olan bakışındaki değişme oldu. Ayrıca Gamilas karakterine yapılan odaklanmalar onların da içindeki onurlu savaşçılar kadar çıkarcılar, idealistler ve arada kalanları görmemizi sağlıyor.

Ozma'da olduğu üzere Leiji Matsumoto'nun bir Das Boot yada Hunt of the Red October hayranı olduğunu kanıtlayan bölümler oldular bunlar aynı zamanda. Yanlış anlaşılmasın ama uzayda denizaltı taktikleri ile yapılan savaşlar tadından yenmez nitelikte. Bunlara "pure" asker karakterler ve hikayede tek bir velet olmaması eklenirse serinin militaristik anlatım başarısı daha iyi anlaşılabilir.

Geçtiğimiz 4-5 bölüm serinin klasik seriden ayrılarak kendi yolunu çizmeye başladığının işaretlerini ciddi ciddi veren bölümler oldular. Özellikle 13. ve 14. bölümler (ki RahXephon referansları yönünden 14. bölümü tüm seriden ayrı bir yerde bile değerlendirebilirim, yönetmen önceki serisine gayet estetik dokunuşlarla hatırlatmalarda bulunmuş ve bunları anlatımı zenginleştirecek soslar olarak kullanmış) ileride göreceklerimizin kalitesi konusunda fikir verektir diyerek şimdilik bu uzun yazıyı sonlandırayım.

Özetlemem gerekirse, Anime'yi "eğlenmek yada zaman geçirmek" dışında amaçlarla da izleyen bir kişinin muhakkak izlemesi gereken, yeni dönem Anime'leri ile arasında ciddi kulvar farkı bulunduran bir yapıt olduğunu söyleyebilirim.