Başlığı forumumuz üyelerinden Obuzi'nin imzası üzerine açmaya karar verdim. İşte o imza:

İnsan şöyle bi ilk kayıt olduğu zaman ki yorumlarını okuyunca kızarıyor. Yapmayın, okumayın...
Bir şey daha söylemem gerekirse hem Rukia hem
Hinata'yı severdim. Hatta Rukia'yı bayağa severdim. Ne zamam ki antiSakura antiOrihime olayları patlak verdi, soğudum. Şimdi bu durum beynimin hangi lobuyla ilgili? İstemli mi istemsiz mi? Beyinciğimi çıkarsalar gene aynı davranışı sergiler miyim? Oturun, az biyoloji bakın.

Açıkçası imza çok hoşuma gitti. Daha ilk cümlesinden katılmamak elde değil. Hepimizin (bu konuya en iyi örnek ben oluyorum galiba) ilk yorumlarından rahatsız olduğu anlar olmuştur... Bu, forum geçmişimizle de alakalı değil, genel olarak yeni bir forumda çömez üye olarak birtakım saçma yorumlar, daha sonra çelişki oluşturacak alakasız cevaplar yazabiliyoruz. Benimle aynı anda üye olan, iyi de anlaştığım bazı arkadaşlar daha Otaku Seviye 3'e geçmeden bu forumu terk ettiler. İşte ben bunu yapamadım, onlar gitti ben kaldım... Ama forumda kalanların da yorumlarının eskisine göre daha objektif, daha oturmuş olduğu söylenebilir. Şahsi olarak ben Death Note'tan başka animelerle de tanıştığım için daha çok söyleyeceğim söz oldu, işte bu sevindirici.

İlk soruyu anladınız sanırım... Foruma ilk geldiğinizden bu yana ne değişti? Artık benim gibi, şimdiki yorumlarınızı daha sağlıklı buluyor musunuz? Değişen fikirleriniz neler oldu (örneğin ben nefret ettiğim karakterleri çok sevmeye başladım ya da tam tersi oldu, aşağıda örneklerini vereceğim)? Ve bunun sebepleri...

Evet. Naruto, benim ilk izlediğim uzun soluklu anime olmasının kurbanıdır. Onun yerine Bleach'i izlemiş olsaydım, Bleach de bundan nasibini alacaktı. Özellikle Kishimoto'yu çok eleştirdim bu noktada. Her neyse seri başladığında Orochimaru'dan nefret etmiştim örneğin, şimdi o kadar da önemli bir güç olmadığını düşünüyorum onun. Tabii çok önemli bir güç aslında. Bunu ilerleyen bölümlerde anlayacağız...

Kişiliği değişen karakterlerle birlikte benim onlara karşı tutumum da değişti. Örneğin Gaara, Temari, ve en önemlisi, İTACHİ. Bunlar olumlu yöndeki örneklerdi. Bir de bunların olumsuzu var. Ki bu noktada Obuzi'nin imzasında yazanlar devreye giriyor işte... Bazı karakterleri çok seviyorsunuz, ama fanlar veya 'fanla karıştılanlar' soğutuyor sizi... Obuzi'nin imzasında kullandığı örnekleri vereceğim ben de. Daha tartışmasız olanla başlayayım: Orihime. Bu kıza olan nefret yüzünden bayaa bi önyargıyla izlemeye başlamıştım seriyi. Tabi siz siz olun, bunu yapmayın. Siz bir seri bitmeden kafanızda favori çiftler de oluşturmayın, sonra hüsrana uğruyorsunuz. Benim İchiRuki'ye yaptığım gibi... Aslında benden daha koyu İchiRuki fanları buraya kanıtlarını sereceklerdir (sersinler, bu onun için bir başlık zaten) lakin ben ikisinin birbirini sevdiğini düşündüren bir şeyle karşılaşmadım... Aksine, beni ilk yaptığım yorumlarımdan utandırırcasına Orihime daha çok etkiledi. Bir kere, sıradan bir fan kızı gibi değildi. Bunu İchigo'ya neden aşık olduğunu bilemememiz veya onun hakkında 'Ay çok yakışıklı' tarzında yorumlar yapmamasından anlayabiliyoruz. Bir de şu var: Daha ne olsun ya?

Haa bi de İçigo'nun da umutlandırması var orası ayrı... Kucaklama olayı başlı başına buna bi örnekti. Sonra onun elini tutması, ona o kadar nazik olması... İçiHime'yken buna bayaa bi örnek toplamıştım da, neyse yeri değil.

Ben, Orihime'nin İchigo'yu çocukluktan beri tanıdığı için aşık olduğunu düşünüyorum. İşte bu noktada da İchiHime, İchiRuki'den daha avantajlı nazarımda... Rukia ve Renji de çocukluktan tanışıyorlar, yani Soul Society'yi bir köy, Karakura Town'ı bir şehir olarak düşünürsek İchigo ve Rukia arasındaki bu derin uçurum daha iyi anlaşılabilir... Rukia'nın kurtarıldıktan sonra SS'de kalmak istemesi de buna bir örnektir. Soul Society, Rukia'nın alıştığı yerdir. Ve Soul Society'deki yaşam da normal bir insan yaşamından daha uzun olduğu için kendini yenileyen taraf hep insan dünyası olacaktır. Demek istediğim, insan dünyası 2000'lerdeyse (ki bu noktada Tite Kubo'yu tebrik etmek lazım, mangası uzun soluklu bir seri olduğu için şu anda izlediklerimiz manganın konusuna göre geçmişte kalıyor ve İchigo'nun en son kullandığı telefon da bugünkü ileri teknoloji olanlardan değil, yani mangaka mantık hatasına düşmemiş) Soul Society 1900'leri yaşayacaktır...

Sonra, Orihime sıradan fan kızları gibi sadece İchigo'yu düşünmemektedir. Öyle görünse de, düşündüğü pek çok insan vardır. Ve Rukia'yı kıskandığını belli etse de o da onun iyi arkadaşıdır, Orihime de Rukia'ya aynı uzaklıktadır. Ve Orihime, pek çok yerde İchigo'yu düşünmüştür. Kendisi aç olduğu halde, o yemiyor diye yemek yemeyi reddetmiştir. Veya kendi yemeğinden doymadığı halde ona ayırmıştır vs. Orihime'ye eksi puan kazandıran şeyler de var tabii. Örneğin o çok paylaşımcı tarafı. Çok zeki, fakat aptal görünmeyi sevdiği için Rukia'nın İchigo'dan hoşlanma mevzusunda 'kızların üstünlüğü' gibi çok çok saçma bir şeyi ortaya atmıştır örneğin. Ya da Nel Tu, Riruka gibi kızların duygularını anladığını beyan etmesi... Tabii bu onun insani yönünü yukarı çekiyor. Orihime'nin düşmanları için bile gözyaşı dökmesi çoğunluğu etkileyen olaylar arasındadır. Ve Orihime, bu noktada İchiRuki aşkı canon olsa bile bu ikisinin mutluluğunu düşünecek taraf olma özelliğini koruyor. Tabii, serinin romantizmle bitmemesi yüksek ihtimal. Bunu Kubo'nun röportajlarından anlıyoruz. Açıkçası benim gönlüm İchiHime'ye gitmedi değil, hala bir İchiRuki'ciyim ama Kubo kalkıp da İchiHime'yi canon yaparsa üzülmem. Velhasıl, tarafların birbirini çocukluktan beri tanıması bırakın bir animeyi, bir kitapta veya filmde olsun artı puandır. Ayrıca Rukia, İchigo'ya göre kat kat görmüş geçirmiştir. Yani aralarında doğacak aşk, fazlasıyla zıtlıkların ürünü olacaktır...

Evet, bir de daha tartışmalı olan taraf var. Orihime hakkında bu kadar yazdıysam Sakura kim bilir ne kadar uzun tutacak. Açıkçası, Sakura hem güzel hem de çirkin. Gerçek hayatta pembe saçlı karakterler var olmadığı için güzelliğini tartamayız. Aynı zamanda her zaman zekası vurgulanmış bir karakterdir, ancak güçsüz bir kunoichi olması ve çoğunluğu rahatsız eden Naruto'ya muamelesi onu aptal kılmaktadır. Yani Sakura her ikisidir ve bu, Kishimoto'dan ileri gelmektedir. Kız karakter yaratma konusunda sorunlu olduğunu itiraf eden mangaka, Sakura'yla ilgili fikrini sürekli değiştirmektedir. Yani Sakura, fan kızları içindir ve ben benim gibi (hatta benim de fikirlerim değişmek üzere) onu sevenleri anlamak gerektiğini düşünüyorum. Sevmeyenlerse patlamaya hazır bir dinamit gibi dolaşmamalılar. Tabii, işin bir de arada kalanlar tarafı var. Sakura ve Hinata, ister istemez rakipler. Merkezimize Naruto'yu alıyoruz: Naruto Sakura'ya aşık (ki Shippuden'de daha ağırbaşlı hareket ettiği söylenenler arasındadır), Hinata da Naruto'ya. Başlangıçta, ben Hinata'nın Naruto'ya kendine güveninden ötürü -Hinata'da olmayan bir özellik- hayranlık beslediğini düşünürdüm. Ama söylemek bahsettiğim 'fanlık yapma'ya girer. İzleyicinin küçük bir kısmı; bilerek, isteyerek fanlık yapıyor. 'Arada kalanlar' ise yanlış anlaşılıyor. Hinata ve Sakura'nın güçlerinin karşılaştırılması gibi çok çok basit bir tartışmada bile tarafmış gibi algılanıyor. Üzgünüm ama, burada suç antiler, yani o küçük kısmın. Antiler, sürekli ve sürekli bu iki kızın karşılaştırmasını yaparak (bahsettiğim sadece Sakura antileri değil, Hinata antilerinin var olduğu da bir gerçek fakat bu forumda göremediğimiz için dünya sanki Sakura fanları ve antileri gibi ikiye ayrılmış sanılıyor) bu tartışmanın taze kalmasını sağlıyorlar. Yani bir nevi, belki de her iki karakteri de sevme potansiyeli taşıyan insanları birini seçmeye zorluyorlar. Benim gibi başlangıçta Hinata'yı seven bir sürü üye vardı, ki bunlardan biri de açıkça Obuzi'ymiş, bizler Sakura'ya atılan bu lüzumsuz çamur yüzünden Hinata'dan soğumaya başlıyoruz. Sakura'nın yaptıkları bellidir, yani 1'in üzerine 10 katarak söylemeye gerek yok. Burada bakış açısı da devreye giriyor tabii. Ama biz fanların veya antilerin, güç karşılaştırmasında bile ikiye ayrılmasını gerektirmiyor bu durum. Ben öyle düşünüyorum en azından. Sizin de fikirlerinizi öğrenmeyi çok isterim.