fikrimi paylaşmana sevindim (: aslında sevmeyen birçok kişi var da, kral çıplak masalındaki gibi dile getirmeye ürküyor olabilirler "oha, nasıl sevemezsin ya vs" gibi tavırlarla karşılaşmamak için.

@Naniwa No Tora: evet popülist bir yaklaşımla yapılmış, ama konusu güzel aslında. dediğim gibi, hikaye çok kötü anlatılmış. yoksa, izledin mi bilmiyorum ama, ergo proxy'e benzer konulu çok şey izledik, okuduk -cyborglar, karanlık ütopyalar vs. vs.- , gene de elfen lied ile karşılaştırmam bile aslında, ergo çok çok güzel (konuları itibariyle değil de, türleri itibariyle belki, birbirlerine benzedikleri için ep'yi örnek verdim. ikisinde de bilim kurgu ögeleri var -insansı ama bilinmedik türler (proxyler ve dicloniuslar), günümüze yabancı sayılabilecek teknoloji, bu yeni tür canlıların olağanüstü güçleri, o karanlık atmosfer..) , ancak ergo proxy, elfen lied gibi basitleştirilmemiş. hmm, kendimi anlatamıyormuşum gibi hissettim, ama neyse, sen anlarsın zaten )

demeye çalıştığım, baştan bir kan-dehşet-şiddet sahnesi görüyorsun, bakıyorsun bunu yapan masum görünüşlü bir kız!! (evet, popülist, ama enteresan da aynı zamanda.. dedim ya, bu tip tezatlar bana ilginç geliyor her zaman için ) ayrıca mükemmel bir giriş müziği ve gustav klimt.. ama sonrasında ne oluyor? çok fena ya.. ya heroes'u izliyor musun bilmiyorum ama, kendimi heroes izliyormuş gibi hissetmiştim, bir yerden sonra hikaye fena halde yamulmuştu, düzeltememişlerdi de.

@matt: Ergo Proxy tuttuğum bir animedir ve Elfen Lied'le "monster of the episode" konsepti dışında bir bağlantı kuramadım (: EP postapokaliptik bir atmosfere sahip ve bunu adamın beyin hücrelerine zorla sokuyor. EL atmosferden tamamen yoksun, kimi kimi (o zamanlar yeni izlediğim) Love Hina ya da herhangi bir harem anime izler gibi bulmuştum kendimi ecchi sahnelerinden dolayı.



Heroes izlemedim (1 bölüm izlemek sayılır mı bilemem). bir sürü shouneni harmanlayıp devşirmeye çalışmış bir yapım gibi gelmişti bana.

yok yahu, heroes'ın shounenler ile alakası yok.. aynı heroes'dan bahsettiğimize emin misin?

E.L. atmosferi şu şekilde sağlıyor: öncelikle giriş jenerik müziği ve bu eserin farklı versiyonları.. ayrıca dicloniusların yarattığı dehşet hissi ile de sağlıyor, o kadar sevimli tiplerden o kadar psikopat karakterler çıkması.. bir de yok edilmeleri gereken bir tür olmalarınının yarattığı umutsuzluk, sonlarının belli olması.. aynı his ergo proxy'de de var.. zaten E.P. ile normalde karşılaştırmayacağımı ve hangi noktaların benzer olduğunu söyledim. Benim açıklamam biraz fazla detaylı kaçtı sanırım, kusura bakmayın ben okuduğum/izlediğim/dinlediğim herhangi bir şey (kuş sesinden tut da, ışığın yansımasına kadar) hakkında aşırı derecede derin düşündüğüm için, benim açıklamalarım karşısında genelde insanlar aynı tepkiyi veriyor:"yaa ne alaka?! " muhtemelen insan eliyle yapılmış eserlerin yaratıcıları bile bu kadar anlam yükleyip, derin derin düşünmüyordur.. bende çağrışım sorunu var aslında -doktorum söylerdi- ve tabi ki gereksiz yere vakit kaybı.. mesela Elfen Lied, üzerinde düşünülmeye değecek bir anime değil aslında, ecchi ve şiddet sahneleri ile donatılmış bir anime.. o yüzden izleyip kaldırırsın kenara zaten.. çok da elzem değil..

Benim Elfen Lied'i sevemememin tam nedeni de bu işte, o atmosferi pek veremedi ki bana (bu kadar az bölümde vermesini de beklemiyordum) halbuki dediğiniz gibi gelecekteki dünyayla, farklı insan türleriyle felan ilgili Cyborglu, Proxyli, Dicloniuslu vs. seriye has uydurma yaratıkların olduğu animelerde özellikle de izleyene bir mesaj verme kaygısındaysa atmosfer ve karakterlerin temelini sağlam oturtmak şart..

ya tabi, dedim ya, herkes aynı duyguyu alabilecek diye bir kaide yok, sonuçta nasıl baktığınıza bağlı.. mesela o duygu animede bazı anlarda yok, ama yukarıda bahsettiğim noktalarla sağlanıyor.. biraz da izleyenin konsantrasyonuna da bağlı olabilir, ben tamamen zihnimi vererek seyretmiştim. bir de bahsettiğim gibi detaycıyım, en ufak andan bile bir sonraki adımı çıkarabiliyorum bu yüzden, ondan kelli izlerken o atmosferi bir şekilde algılayabiliyorum. tabi anime izlermek zevktir, o kadar kasmaya gerek yok benimki default gelen bir özellik. örnek vermek gerekirse, çoğu insan vampire knight'ın alt metnine dikkat etmez, saçma bir shoujo anime olarak görür. halbuki hem ensest, hem pedofili, hem de eşcinsel ilişki üzerinden gider hikaye.. hatta hafiften nekrofili ve s&m eğilimlerinden bile bahsedebilirim.. ama yaratıcısı bunu uluorta söyler mi? söylemez tabi aynı durum elfen lied için de geçerli, çok karanlıkta kalmış yönleri var, çoğu insan da animenin genel havasına baktığı için, oturup da üzerinde düşünmüyor özel olarak.. ben de özel olarak yapmıyorum tabi, huy benimki tabi sadece animeyi seyrettiğim, mangayı okumadığım için, daha fazla da yorum yapmam yanlış olur..

Mangasını okumanı öneririm yine de... Mangasının (bence) daha güzel olduğunu söyleyebilirim. 13 bölüm az olmuş anime için bence. 24 bölüm falan olsaymış iyi olurmuş... Bu arada, aynıyız seninle, dediğin konuda. ^^ (Her şeye aşırı dikkât kesilmek ve haddinden fazla anlam yüklemek... ^^)

evet evet.. dikkat kesilmek bir de..

bence de animeyi düzgünce toparlayıp daha uzun sürede verebilirlerdi..

Kısa seriler zaten genel olarak, negatif eleştirilere meyilli (müsait vesaire :P). Fakat çok da yüklenmemek gerek diye düşünüyorum. :P Elbette çok şey sığdırılamaz... Aslında kısa serileri daha çok tercih ediyorum. Vurucu son görmeye imkân ihtimâl bırakıyorlar. ^^ Uzun olmadıkları için, insanın gözünü korkutmuyorlar. :P Başlamak konusunda daha cesaretli oluyor insan, hâl böyle olunca. :P Meselâ şu sıralar uzun bir Shounen'e başlamak yerine, kâliteli birçok kısa seri izleyebilirim diye düşünüyorum ve öyle de yapmaya koyuldum bile... ^^