Geçmiş Rüzgar (Bölüm 8) Sayfaya git: Önceki, 1, 2 |
Anime Manga Forum -> Fan Fiction |
Yazar
Mesaj
oradaki hikaye ile arayı açmamak için arka arkaya vericem bölümleri u.u
Bölüm 4
Namikawa ayağa kalkmak için uğraştıysa da nafileydi.Hanabi gittikçe endişeleniyordu.”Sen burada bekle ağabey ben yardım çağıracağım” Kızı durdurmak istese de yapamadı Namikawa.On dakika sonra yardım gelmişti.Hastaneye kaldırılmıştı.Hanabi de biricik ağabeyi ile birlikte anbulansa bindi.
O sırada Seminer başlamıştı.Herkes yerlerini almıştı.Müdür mikron ile konuşmaya başladı.
“Dünyanın dört bir tarafında haber olan gazetelerde en büyük puntolar ile yazılar Kolsuz Cinayetler ne yazık ki bu bölgede oluyor.Veliler endişelenmeyin.Bizim yüksek korumamız çocuklarınızı koruyacaktır.Herkesin içi huzur dolsun.Bizler bu ülkenin en iyi okulları arasındayız hayır en iyi okulu biziz….”
Müdür konuşmasına devam ederken kapının önünden bir ses yükseldi.
-Ah, gerçekten mi?
Hajime duvara yaslanmış küstahça bir tavırla konuşuyordu “Bu bir seminerden daha çok övünme ve reklam duyurusuna benziyor”
Müdür küplere binmişti.Bu kadar küstah konuşan birine karşı sakin davranmaya çalıştı.Eğer böyle sıradan birine çok kızarsa kesinlikle saygısını yitirirdi.Bu yüzden elinden geldiğince kibar davrandı.
-Sizi buralarda ilk görüşüm daha yeni gelmiş olmalısınız adınız nedir?
Hajime başını yana çevirip küstahça konuşmaya devam etti
-Kuuseki Hajime.
-Bakın Kuuseki-san…
Hajime durumdan hoşnut olmamışa benziyordu
-Kuuseki diye bir isme san eki getirmek çok aptalca.Uyumlu değil bence Hajime-san’ı tercih ederim.
Müdür iyice kızmıştı ki artık kendisine hakim olamıyordu
-Bak çocuk bana bir daha buraya gelirsen!
Hajime’nin yüzü bulutlandı o anda “Çocuk mu?” dedi yavaşça.
-Bak moruk yaşımın 22 olmasına rağmen bana çocuk diyebilmen çok aptalca oldu.Buna pişman olabilirsin.
Hajime müdüre pis bir bakış attı.O anda kapı aniden binbir parçaya bölündü.Hajime sırıtarak küstahça bakmaya devam etti
-Sonunun böyle olmasını istemiyorsan benimle bir daha böyle konuşmazsın.
Müdür korkusundan titremeye başladı.Hayatı boyunca o kadar korkusuz bakışları olan kimseyi görmemişti.Onun bir samuray olduğunu düşündü.Titreyerek cevap verdi “Sen bir samuray mısın?”
Hajime gülmeyi kesti.Ciddileşmişti.Bir süre sessizce bekledi herkes.
Bu durumu bozan kişi de Hajime oldu.Bir elini beline koydu ve gözlerini kapatarak diğer eli hafifçe havada konuştu “Hadi hadi…!Samuray da nereden çıktı?Ah, elbette şu kapının bir çok parçaya ayrılması seni bu düşünceye itti.İnsanlar ne kadar aptalca şeyler söyleyebiliyor”
Bir süre sessizlik oldu tekrar Hajime bozdu gene
-Şu… Adı neydi.Namize, Namike, Namikaze ah elbette!
Parmağını şıklattı.
-Namikawa!Katsuyuki Namikawa!
Namikawa’nın ailesi şaşkındı.Hajime ise normal bir haber verirmişçesine pat diye söyledi “Ağır bir biçimde yaralandı” O anda her şey olup bitti.Namikawa’nın annesi ve babası bir anlığına şaşkınlığın ardından büyük bir endişe ile salonun dışına çıktılar.Hajime arkalarından yürüyerek konuştu “Gerçekten garip!Hastaneye kaldırıldığını söylemeden siz o yöne yöneldiniz.Asıl soru da şu hangi hastane?”
Namikawa’nın babası arkasına döndü hayalet gibi yürüdü.Hajime’nin yakasına yapıştı.
“Hangi Hastane!?” Hajime davranışlarına ve ses tonuna birazcık endişe katmak istedi ama bunu da eline yüzüne bulaştırdı “Hadi ama…Biraz sakin ol.Kanto Merkez Hastanesinde”
Hajime’nin yakasını bıraktı Namikwa’nın babası.Doğruca o hastaneye yöneldiler.Hajime arkalarından normal bir ifade ile baktı.Ardından yüzünde pis bir gülüş belirdi “Eğlenceli olacak gibi”
Bölüm 5
Bölüm 4
Spoiler:
Namikawa ayağa kalkmak için uğraştıysa da nafileydi.Hanabi gittikçe endişeleniyordu.”Sen burada bekle ağabey ben yardım çağıracağım” Kızı durdurmak istese de yapamadı Namikawa.On dakika sonra yardım gelmişti.Hastaneye kaldırılmıştı.Hanabi de biricik ağabeyi ile birlikte anbulansa bindi.
O sırada Seminer başlamıştı.Herkes yerlerini almıştı.Müdür mikron ile konuşmaya başladı.
“Dünyanın dört bir tarafında haber olan gazetelerde en büyük puntolar ile yazılar Kolsuz Cinayetler ne yazık ki bu bölgede oluyor.Veliler endişelenmeyin.Bizim yüksek korumamız çocuklarınızı koruyacaktır.Herkesin içi huzur dolsun.Bizler bu ülkenin en iyi okulları arasındayız hayır en iyi okulu biziz….”
Müdür konuşmasına devam ederken kapının önünden bir ses yükseldi.
-Ah, gerçekten mi?
Hajime duvara yaslanmış küstahça bir tavırla konuşuyordu “Bu bir seminerden daha çok övünme ve reklam duyurusuna benziyor”
Müdür küplere binmişti.Bu kadar küstah konuşan birine karşı sakin davranmaya çalıştı.Eğer böyle sıradan birine çok kızarsa kesinlikle saygısını yitirirdi.Bu yüzden elinden geldiğince kibar davrandı.
-Sizi buralarda ilk görüşüm daha yeni gelmiş olmalısınız adınız nedir?
Hajime başını yana çevirip küstahça konuşmaya devam etti
-Kuuseki Hajime.
-Bakın Kuuseki-san…
Hajime durumdan hoşnut olmamışa benziyordu
-Kuuseki diye bir isme san eki getirmek çok aptalca.Uyumlu değil bence Hajime-san’ı tercih ederim.
Müdür iyice kızmıştı ki artık kendisine hakim olamıyordu
-Bak çocuk bana bir daha buraya gelirsen!
Hajime’nin yüzü bulutlandı o anda “Çocuk mu?” dedi yavaşça.
-Bak moruk yaşımın 22 olmasına rağmen bana çocuk diyebilmen çok aptalca oldu.Buna pişman olabilirsin.
Hajime müdüre pis bir bakış attı.O anda kapı aniden binbir parçaya bölündü.Hajime sırıtarak küstahça bakmaya devam etti
-Sonunun böyle olmasını istemiyorsan benimle bir daha böyle konuşmazsın.
Müdür korkusundan titremeye başladı.Hayatı boyunca o kadar korkusuz bakışları olan kimseyi görmemişti.Onun bir samuray olduğunu düşündü.Titreyerek cevap verdi “Sen bir samuray mısın?”
Hajime gülmeyi kesti.Ciddileşmişti.Bir süre sessizce bekledi herkes.
Bu durumu bozan kişi de Hajime oldu.Bir elini beline koydu ve gözlerini kapatarak diğer eli hafifçe havada konuştu “Hadi hadi…!Samuray da nereden çıktı?Ah, elbette şu kapının bir çok parçaya ayrılması seni bu düşünceye itti.İnsanlar ne kadar aptalca şeyler söyleyebiliyor”
Bir süre sessizlik oldu tekrar Hajime bozdu gene
-Şu… Adı neydi.Namize, Namike, Namikaze ah elbette!
Parmağını şıklattı.
-Namikawa!Katsuyuki Namikawa!
Namikawa’nın ailesi şaşkındı.Hajime ise normal bir haber verirmişçesine pat diye söyledi “Ağır bir biçimde yaralandı” O anda her şey olup bitti.Namikawa’nın annesi ve babası bir anlığına şaşkınlığın ardından büyük bir endişe ile salonun dışına çıktılar.Hajime arkalarından yürüyerek konuştu “Gerçekten garip!Hastaneye kaldırıldığını söylemeden siz o yöne yöneldiniz.Asıl soru da şu hangi hastane?”
Namikawa’nın babası arkasına döndü hayalet gibi yürüdü.Hajime’nin yakasına yapıştı.
“Hangi Hastane!?” Hajime davranışlarına ve ses tonuna birazcık endişe katmak istedi ama bunu da eline yüzüne bulaştırdı “Hadi ama…Biraz sakin ol.Kanto Merkez Hastanesinde”
Hajime’nin yakasını bıraktı Namikwa’nın babası.Doğruca o hastaneye yöneldiler.Hajime arkalarından normal bir ifade ile baktı.Ardından yüzünde pis bir gülüş belirdi “Eğlenceli olacak gibi”
Bölüm 5
Spoiler:
Namikawa uyandığında endişeli gözler ile seyrediliyordu.Hastanedeydi.Babası, annesi ve biricik kardeşi…Gözlerini tam olarak açtığında herkes sevinçle bağırdı.Namikawa tek bir kelime bile etmedi.Sadece gözleri ile takip etti etrafı.Hemşire ailesini dışarı çıkardı.Namikawa’nın tek başına kalıp dinlenmesi gerektiğini söyledi.
Yalnız kaldıktan sonra ayağa kalktı.Zar zor yürüyerek balkona çıktı.Aşağı doğru bakarken bir ses duydu.
-İyileşmişe benziyorsun
Bu sesi tanıyordu o gün bu ses tonunu, bu sesin yarattığı baskıyı ve korkuyu…Arkasını döndüğünde o herifi gördü.Kuuseki Hajime…
Namikawa sakin olmaya çalıştı ancak beceremedi.Orada olanlardan sonra bu kişiden korkmaya başlamıştı
-Sen,ne yapıyorsun burada?
Hajime gülümsedi:
Çatının üzerinde oturmuştu Hajime.İstifini bozmadan cevap verdi:
-Sadece oturuyordum.
-Teşekkür ederim.
Hajime şaşırmış gibi bir ifade takınmak istedi ama bunu da beceremedi “Ne için teşekkür ettin?”
Namikawa, Hajime’nin yüzündeki ifadeden anlamıştı neden teşekkür ettiğini “Elbette, bizi kurtardığın için!”
Hajime sinsice gülümseyerek ayağa kalktı, elini cebine soktu “Peki ya orada neden benim yerimde sen yoktun?”
Namikawa anlamamıştı soruyu “Ne demek istedin?”
Hajime garip bir ifade takındı.Rüzgar hafifçe esiyordu.”Sakura yapraklarının görkemli görüntüsü hastalar için en iyi iyileşme yoludur” Namikawa çok şaşırmıştı.Durduk yere bunu söylemesi çok garibine gitmişti “Bunu neden dedin?”
Hajime’nin yüzünde daha pis bir gülümseme belirdi “Sakura çiçekleri açtığında hastalar iyileşir ve eğer bu çiçekler kurursa, her şeye rağmen bu senin sonun olabilir” Namikawa’nın yüzündeki şaşkın ifadenin yerini korku dolu gözler ile ürkmüş bir yüz aldı.Kaçmaya çalıştı, yavaşça geri geri gitti ama ayağı takılıp düştü.Namikawa hastanenin en üst katında olduğu için çatı balkona yakın değil adeta bitişikti.Bu durumda olduğu yerden bile Hajime’nin yüzünde hoş görünmeyen gülüşü görebiliyordu.Kendisine bakıyordu şu anda.Konuşmaya başladı. “Katsuyuki-san sorduğum soruyu anlamamıştın değil mi?O zaman uyanık olduğun halde kardeşini kurtarmak için bir şey yapmadın.Küçük kardeşini çok sevdiğini idda ediyordun.İnsanlar değer verdikleri şeyleri kaybedince büyük bir acı içinde olurlar.Bu yüzden asla kaybetmemek için onları korurlar ve bir insan değer verdiği kişiyi korumaya çalışırken hayatından vaz geçer.İşte o zaman en güçlü hallerini alırlar.Kardeşin için bir şey yapmadın.Eğer orada onlara karşı gelseydin ve yenilseydin küçük kıza daha fazla zarar vereceklerini düşündüler.Sen somut olan şeylere inanıyorsun”
Namikawa kızgın bir halde bağırdı “Somut Olan şeylerin Ne alakası Var!?” Hajime başını kaldırıp gökyüzüne baktı:
-Seni bir gün boyunca takip ettim.Eğlenceli bir insan olabileceğini düşündüm.Ama kişiliğin sadece bir günlük hareketlerini izlemem sonucunda anlaşılabilecek kadar açıktı.Kendi içinde bir çelişki yaşıyorsun.Daima olan olaylar için somut deliller aramaktasın.O zaman dediğim gibi kıza daha fazla zarar gelecek diye hareket etmemiş olsaydın gerçekten de bunları sana söylüyor olmazdım.Katsuyuki-san, sen bir öğrencisin.Bunu sana göre açıklamam gerekirse bir sınavda heyecanlanıyorsan kendinden emin değilsin demektir.Bir işi yaparken çelişki içinde isen başarılı olamazsın.Sınava girerken korkarsın.Bu senin kendine güveninle alakalı.Aslında çoğu insan bir zamanlar öğrenci değildi.İnsanoğlu, herkes aslında bir öğrencidir.Hayat onlara yepyeni şeyler öğretir.Sen eğer kendi yolunu seçerken tereddütlü isen başarılı olacağını düşünme.Dediğim gibi sen somut şeylere inanıyorsun.Sevgi, zeka ve benzeri şeyler soyuttur.Bu da senin sevdiklerin arasındaki bağını zedeliyor.Katsuyuki-san, nu somut şeylere inanman bağını zedelemez değil mi?Ama senin ki çok ileri gitmiş bir durumda.Ailen sana seni sevdiğini söylerken kalpten hitap etmezse buna inanmazsın.Şu vardır ki bu kalpten söylenen kelimeler soyut olabilir.Yürek soyuttur.Bildiğimiz kan pompalayan kalp yürek değildir.Bunu biliyorsun zaten değil mi?
Namikawa o zaman onun sözlerinin gerçek olduğunu fark etti.Daima ailesi ona seni seviyorum dedi.Bu yüzden ayakta kaldı.O zaman bir şey yapamamış değildi, yapmamıştı.Çelişkiye düştü.Kendi hayatına daha fazla önem vermişti.Eğer bir insan gerçekten değer verdiği insan için hayatını verebilirdi ama o yapmadı.Kardeşini sevmiyordu.Kendi içinde çelişkiye düştü.
Namikawa bunları düşünürken Hajime çatıdan inmiş ve hastaneden uzaklaşmaktaydı.Yürürken Namikawa’nın bağırışını duydu “Ben Sevdiklerimden Asla Vazgeçmeyeceğim!” Hajime bunu duyduğunda gözlerini açtı.Bir süre sonra ise tekrar gülümsedi.Kendi kendisine konuşmaya başladı “Dediklerimin sadece görünen yüzünü anladın, diğer insanlar gibi.”
Yalnız kaldıktan sonra ayağa kalktı.Zar zor yürüyerek balkona çıktı.Aşağı doğru bakarken bir ses duydu.
-İyileşmişe benziyorsun
Bu sesi tanıyordu o gün bu ses tonunu, bu sesin yarattığı baskıyı ve korkuyu…Arkasını döndüğünde o herifi gördü.Kuuseki Hajime…
Namikawa sakin olmaya çalıştı ancak beceremedi.Orada olanlardan sonra bu kişiden korkmaya başlamıştı
-Sen,ne yapıyorsun burada?
Hajime gülümsedi:
Çatının üzerinde oturmuştu Hajime.İstifini bozmadan cevap verdi:
-Sadece oturuyordum.
-Teşekkür ederim.
Hajime şaşırmış gibi bir ifade takınmak istedi ama bunu da beceremedi “Ne için teşekkür ettin?”
Namikawa, Hajime’nin yüzündeki ifadeden anlamıştı neden teşekkür ettiğini “Elbette, bizi kurtardığın için!”
Hajime sinsice gülümseyerek ayağa kalktı, elini cebine soktu “Peki ya orada neden benim yerimde sen yoktun?”
Namikawa anlamamıştı soruyu “Ne demek istedin?”
Hajime garip bir ifade takındı.Rüzgar hafifçe esiyordu.”Sakura yapraklarının görkemli görüntüsü hastalar için en iyi iyileşme yoludur” Namikawa çok şaşırmıştı.Durduk yere bunu söylemesi çok garibine gitmişti “Bunu neden dedin?”
Hajime’nin yüzünde daha pis bir gülümseme belirdi “Sakura çiçekleri açtığında hastalar iyileşir ve eğer bu çiçekler kurursa, her şeye rağmen bu senin sonun olabilir” Namikawa’nın yüzündeki şaşkın ifadenin yerini korku dolu gözler ile ürkmüş bir yüz aldı.Kaçmaya çalıştı, yavaşça geri geri gitti ama ayağı takılıp düştü.Namikawa hastanenin en üst katında olduğu için çatı balkona yakın değil adeta bitişikti.Bu durumda olduğu yerden bile Hajime’nin yüzünde hoş görünmeyen gülüşü görebiliyordu.Kendisine bakıyordu şu anda.Konuşmaya başladı. “Katsuyuki-san sorduğum soruyu anlamamıştın değil mi?O zaman uyanık olduğun halde kardeşini kurtarmak için bir şey yapmadın.Küçük kardeşini çok sevdiğini idda ediyordun.İnsanlar değer verdikleri şeyleri kaybedince büyük bir acı içinde olurlar.Bu yüzden asla kaybetmemek için onları korurlar ve bir insan değer verdiği kişiyi korumaya çalışırken hayatından vaz geçer.İşte o zaman en güçlü hallerini alırlar.Kardeşin için bir şey yapmadın.Eğer orada onlara karşı gelseydin ve yenilseydin küçük kıza daha fazla zarar vereceklerini düşündüler.Sen somut olan şeylere inanıyorsun”
Namikawa kızgın bir halde bağırdı “Somut Olan şeylerin Ne alakası Var!?” Hajime başını kaldırıp gökyüzüne baktı:
-Seni bir gün boyunca takip ettim.Eğlenceli bir insan olabileceğini düşündüm.Ama kişiliğin sadece bir günlük hareketlerini izlemem sonucunda anlaşılabilecek kadar açıktı.Kendi içinde bir çelişki yaşıyorsun.Daima olan olaylar için somut deliller aramaktasın.O zaman dediğim gibi kıza daha fazla zarar gelecek diye hareket etmemiş olsaydın gerçekten de bunları sana söylüyor olmazdım.Katsuyuki-san, sen bir öğrencisin.Bunu sana göre açıklamam gerekirse bir sınavda heyecanlanıyorsan kendinden emin değilsin demektir.Bir işi yaparken çelişki içinde isen başarılı olamazsın.Sınava girerken korkarsın.Bu senin kendine güveninle alakalı.Aslında çoğu insan bir zamanlar öğrenci değildi.İnsanoğlu, herkes aslında bir öğrencidir.Hayat onlara yepyeni şeyler öğretir.Sen eğer kendi yolunu seçerken tereddütlü isen başarılı olacağını düşünme.Dediğim gibi sen somut şeylere inanıyorsun.Sevgi, zeka ve benzeri şeyler soyuttur.Bu da senin sevdiklerin arasındaki bağını zedeliyor.Katsuyuki-san, nu somut şeylere inanman bağını zedelemez değil mi?Ama senin ki çok ileri gitmiş bir durumda.Ailen sana seni sevdiğini söylerken kalpten hitap etmezse buna inanmazsın.Şu vardır ki bu kalpten söylenen kelimeler soyut olabilir.Yürek soyuttur.Bildiğimiz kan pompalayan kalp yürek değildir.Bunu biliyorsun zaten değil mi?
Namikawa o zaman onun sözlerinin gerçek olduğunu fark etti.Daima ailesi ona seni seviyorum dedi.Bu yüzden ayakta kaldı.O zaman bir şey yapamamış değildi, yapmamıştı.Çelişkiye düştü.Kendi hayatına daha fazla önem vermişti.Eğer bir insan gerçekten değer verdiği insan için hayatını verebilirdi ama o yapmadı.Kardeşini sevmiyordu.Kendi içinde çelişkiye düştü.
Namikawa bunları düşünürken Hajime çatıdan inmiş ve hastaneden uzaklaşmaktaydı.Yürürken Namikawa’nın bağırışını duydu “Ben Sevdiklerimden Asla Vazgeçmeyeceğim!” Hajime bunu duyduğunda gözlerini açtı.Bir süre sonra ise tekrar gülümsedi.Kendi kendisine konuşmaya başladı “Dediklerimin sadece görünen yüzünü anladın, diğer insanlar gibi.”
Bölüm 6
Bölüm 7
Spoiler:
Ertesi gün…
Hava serindi.Güneş gökyüzünde olmasına rağmen ısısı hissedilmiyordu.Dar sokaklarda uzun bir palto ile yürüyen 1.60 boylarında bir kız çocuğu oldukça dikkat çekici idi.Ailesinin o civarlara taşınması sonucunda önceki okulundan ayrılıp o civarlardaki (Namikawa’nın okuduğu okul) okula yazdırılmıştı.Yürürken bir yandan da söylenmekteydi “Merkezde olan çok iyi bir okulmuş.Peh!Eski okulumu çok seviyordum.Babamın işi yüzünden buraya taşınmak zorunda mıydık ki!?”
Yolda sadece kendisinden başka bir kişi daha vardı sanki.Bir kaç gölge adeta sokaklarda dans ediyordu.Biraz daha yürüdükten sonra bu gölgelerin varlığını hissetmeye başladı.Korktu bir anlığına.Kanto bölgesindeki olan bir çok cinayeti duymuştu.Ailesi olayların durulması üzerine bunu pek de önemsememişti.Ama şu anda katil onun yanında olabilirdi.Yutkundu, şu anda düşman tam arkasındaydı.Bunu hissedebiliyordu.Arkasına dönüp bakmak istedi.Eninde sonunda ölecekti ve en azından katilinin kim olduğunu bilmek istedi sanki…Başını döndürdü.Normal bir insan vücuduna sahipti ancak, başı yoktu.Gözleri fal taşı gibi açıldı kızın.O anda bir çığlık duyuldu.Bir kaç dakika sonra olay yerine polisler ulaşmıştı.Etrafta bir şey yoktu.Sadece yerde bayılmış bir kız vardı.Bilinci kapalı olan kız siyah saçlı 15 yaşlarında bir kızdı.Onu hemen hastaneye kaldırdılar.Olayın olduğu yer şeritlerle çevrilmişti.Olup biteni ancak kız uyandığında anlayabilirlerdi.Olayın şeritlerle çevrildiği alanın 5 metre yakınına kadar araştırma yapıldı.
Yine dar bir sokakta polisler araştırma yaparken büyük bir vahşetin yaşandığı kanlı yeri buldular.Etrafa saçılmış bir çok kan izi vardı ve yerde yatan biri.Başı yoktu…
İnsan bu manzarayı gördükçe tiksiniyor ve midesi bulanıyordu.Polisler vahşetin olduğu yeri araştırırken, bir binanın duvarının arkasına saklanmış gülerek olanları izleyen biri vardı.Tahmin etmişsinizdir bu kadar çok gülen ve bu durumu normal karşılayan tek bir insan vardır Kuuseki Hajime.Gülümsemesi anında pis bir sırıtışa dönüştü “Bakalım, bu kez ne renk ortaya çıkacak?”
Hastaneye kaldırılan kız iki saat sonra kendisine gelmişti.Ancak bakışları gerçekten iç karartıcıydı.Ailesi ve polisler başucunda bekliyordu.İri yapılı polis konuştu:
-Yaşadığın olay üzücü.Ne olduğunu bize anlatır mısın?
Kız gözlerini kapattı.Kısık bir ses tonu ile cevap verdi “Tamam”
Polisler kıza adını sordu.Fujita Miyu, 15 yaşında siyah saçlı, mavinin yeşil tonlarında turkuaza benzer garip renkli gözleri vardı.1.66 uzunluğundaydı.Gerçekten güzel bir kızdı.Olayı anlatmaya başladı
“Yürüyordum.Sonra birinin beni takip ettiğinin farkına vardım.Arkama geçti.Onun kim olduğunu öğrenmek için arkama döndüm.Normal bir insan gibiydi ancak başı…Başı yoktu.Sonra beni zorla bir yere götürdü.Sonrasında biri ortaya çıktı ve o kişiyi öldürdü.Sonra bana döndü.Ona güvenmemi ve güvenli bir biçimde okula ulaşmamı sağlayacağını söyledi.Bense olağan gücümle kaçtım.İki üç metre ilerledim ancak.Sonra ise her şey karanlıktı.”
Polisler birbirlerine baktılar önce.Sonra ise kendisine yardım eden kişinin kim olduğunu sordular.Kız biraz düşündükten sonra cevap verdi “Tam hatırlamıyorum ama saçları siyahtı.Başka da bir şey hatırlamıyorum” Polisler kızın anlattıklarını not alıp, odadan çıktılar.Miyu’ya inanmamışlardı.Onun sadece kurmuş olduğu hayallerini anlattıkları üzerine karar aldılar.Polislerin arkasından bakan duvara yaslanmış biri vardı, Hajime.O bütün bunlara inanmıştı nedeni ise çok belli…
Hava serindi.Güneş gökyüzünde olmasına rağmen ısısı hissedilmiyordu.Dar sokaklarda uzun bir palto ile yürüyen 1.60 boylarında bir kız çocuğu oldukça dikkat çekici idi.Ailesinin o civarlara taşınması sonucunda önceki okulundan ayrılıp o civarlardaki (Namikawa’nın okuduğu okul) okula yazdırılmıştı.Yürürken bir yandan da söylenmekteydi “Merkezde olan çok iyi bir okulmuş.Peh!Eski okulumu çok seviyordum.Babamın işi yüzünden buraya taşınmak zorunda mıydık ki!?”
Yolda sadece kendisinden başka bir kişi daha vardı sanki.Bir kaç gölge adeta sokaklarda dans ediyordu.Biraz daha yürüdükten sonra bu gölgelerin varlığını hissetmeye başladı.Korktu bir anlığına.Kanto bölgesindeki olan bir çok cinayeti duymuştu.Ailesi olayların durulması üzerine bunu pek de önemsememişti.Ama şu anda katil onun yanında olabilirdi.Yutkundu, şu anda düşman tam arkasındaydı.Bunu hissedebiliyordu.Arkasına dönüp bakmak istedi.Eninde sonunda ölecekti ve en azından katilinin kim olduğunu bilmek istedi sanki…Başını döndürdü.Normal bir insan vücuduna sahipti ancak, başı yoktu.Gözleri fal taşı gibi açıldı kızın.O anda bir çığlık duyuldu.Bir kaç dakika sonra olay yerine polisler ulaşmıştı.Etrafta bir şey yoktu.Sadece yerde bayılmış bir kız vardı.Bilinci kapalı olan kız siyah saçlı 15 yaşlarında bir kızdı.Onu hemen hastaneye kaldırdılar.Olayın olduğu yer şeritlerle çevrilmişti.Olup biteni ancak kız uyandığında anlayabilirlerdi.Olayın şeritlerle çevrildiği alanın 5 metre yakınına kadar araştırma yapıldı.
Yine dar bir sokakta polisler araştırma yaparken büyük bir vahşetin yaşandığı kanlı yeri buldular.Etrafa saçılmış bir çok kan izi vardı ve yerde yatan biri.Başı yoktu…
İnsan bu manzarayı gördükçe tiksiniyor ve midesi bulanıyordu.Polisler vahşetin olduğu yeri araştırırken, bir binanın duvarının arkasına saklanmış gülerek olanları izleyen biri vardı.Tahmin etmişsinizdir bu kadar çok gülen ve bu durumu normal karşılayan tek bir insan vardır Kuuseki Hajime.Gülümsemesi anında pis bir sırıtışa dönüştü “Bakalım, bu kez ne renk ortaya çıkacak?”
Hastaneye kaldırılan kız iki saat sonra kendisine gelmişti.Ancak bakışları gerçekten iç karartıcıydı.Ailesi ve polisler başucunda bekliyordu.İri yapılı polis konuştu:
-Yaşadığın olay üzücü.Ne olduğunu bize anlatır mısın?
Kız gözlerini kapattı.Kısık bir ses tonu ile cevap verdi “Tamam”
Polisler kıza adını sordu.Fujita Miyu, 15 yaşında siyah saçlı, mavinin yeşil tonlarında turkuaza benzer garip renkli gözleri vardı.1.66 uzunluğundaydı.Gerçekten güzel bir kızdı.Olayı anlatmaya başladı
“Yürüyordum.Sonra birinin beni takip ettiğinin farkına vardım.Arkama geçti.Onun kim olduğunu öğrenmek için arkama döndüm.Normal bir insan gibiydi ancak başı…Başı yoktu.Sonra beni zorla bir yere götürdü.Sonrasında biri ortaya çıktı ve o kişiyi öldürdü.Sonra bana döndü.Ona güvenmemi ve güvenli bir biçimde okula ulaşmamı sağlayacağını söyledi.Bense olağan gücümle kaçtım.İki üç metre ilerledim ancak.Sonra ise her şey karanlıktı.”
Polisler birbirlerine baktılar önce.Sonra ise kendisine yardım eden kişinin kim olduğunu sordular.Kız biraz düşündükten sonra cevap verdi “Tam hatırlamıyorum ama saçları siyahtı.Başka da bir şey hatırlamıyorum” Polisler kızın anlattıklarını not alıp, odadan çıktılar.Miyu’ya inanmamışlardı.Onun sadece kurmuş olduğu hayallerini anlattıkları üzerine karar aldılar.Polislerin arkasından bakan duvara yaslanmış biri vardı, Hajime.O bütün bunlara inanmıştı nedeni ise çok belli…
Bölüm 7
Spoiler:
Akşam olmuştu.Gökyüzündeki yıldızlar ışıl ışıl parıldarken şehrin ışıkları onlara eşlik ediyordu adeta.Odasında durmaktan sıkılmıştı Miyu.Odasından çıkıp asansör ile en üst kata çıktı.Gökyüzünü çok güzel bir biçimde görebilirdi.Terastaydı.Asansörün kapısını ittirdi ve dışarı çıktı.
Çıkar çıkmaz karşısında birini gördü.Uzun boylu biriydi.Elini cebine sokmuştu.Ufuk çizgisine bakıyordu.Miyu aşağı inmek için kapıya yöneldi ama o kişi çoktan orada olduğunu fark etmişti.
“Demek kendi başının çaresine baktın”
Miyu’nun gözleri fal taşı gibi açıldı.O sesi daha önce duymuştu.Adam ona döndü.İşte o zaman gerçekler ortaya çıkmıştı.Karşısındaki kişi onu, o gün kurtaran kişiydi.Siyah saçlı, kırmızı gözlü bir kişi…Tanırsınız elbette okuyucular.Bu kişi Kuuseki Hajime.
Alaycı bir bakışla Miyu’ya baktı. “O gün, başsız olan kişiden korktun.Ama asıl şu an korkmalısın.”
Miyu bu cevabı beklemiyordu.Hajime’nin dediğinden hiçbir şey anlamamıştı.”Sen kimsin?” Bu soruyu sormadan kendisini alamamıştı.Karşısındaki kişiyi tanımıyordu.Bu yüzden onun dediklerine kulak asmayacaktı.O soruyu sorar sormaz Hajime’nin yüzündeki gülümseme de uçup gitmişti.Gözlerini kapatarak yanıt verdi.
-Bir insanın karşısındaki kişinin kim olduğunu sorması normaldir.Ama benim için bu iyi değil.Şu anda benim kim olduğumun önemi yok.Asıl önemli olan senin kim olduğun.Etrafına bir baksana.Yıldızlar ve daha başka şeyler.Gel ve sana göstereyim”
Miyu, ısrarlıydı.Karşısındaki kişinin kim olduğunu bilmek istedi.Onun adını öğrenmeden kendisine göstereceği şeye bakmayacaktı.Ancak oraya gitmek istedi.Düşüncesine ters hareket etti.Merakındandı bu durum.Her şeyden çok merak etmişti.O anda bilmediği bir şey oldu.Garip bir his içini kapladı.Kendi kontrolünü yitirdi.O sırada Hajime’nin yüzünde pis bir sırıtış belirdi.Bekledi şeydi bu sanki.Evet, öyleydi de.Hep bu anı beklemişti.Her şeyi buna göre ayarlamıştı.Miyu’yu bir piyon gibi oynatmıştı.Bunu anladığında Miyu, çılgına dönmüştü.
Yanağında dört tane, dörtgene benzeyen şekillerin birleşmesi ile oluşan Namikawa’nın simgesine benzer bir dövme belirdi.Bu dörtgenlerin birleşmesi sonucu oluşan, dört kenarlı yıldızın etrafında bir yuvarlak vardı.Her bir dörtgenin içinde ise kısa çizgiler.Ortasında bir çarpı.Şekil yeşil bir ışıkla belirdi.Miyu’nun gözleri yeşile döndü.Hajime’ye ani bir hareketle yaralamaya çalıştı.Bu saldırı işe yaramayınca daha da sinirlendi.Kendi kontrolünü ele geçiremiyordu.Hajime ise ortaya çıkıyor ve çıkar çıkmaz kayboluyordu.Saldırıların hepsini savuşturdu böylece.Olay hep böyle sürerken, Miyu kolunda bir sızı hissetti.Koluna baktığında yaralandığını gördü.Kanıyordu kolu.İşte o zaman sakinleşti ve kendisini kontrol edebildi.Bir süre sonra yeşil simge ortadan kayboldu.Bunun sonucunda Miyu biraz halsiz düştü.Güç, onun sınırlarını zorlamıştı.Kolundaki yarayı da unutmuştu.Acısını hissetmiyordu.Hajime ortaya çıktı.Sırıtışını biraz olsun hafifletti “Yeşil bir parlama…Namikawa’nın simgesine benzer bir şey çıktı ortaya, inanılmaz.”
Miyu Hajime’nin ne demek istediğini anlamadı haliyle.Çünkü kendi kontrolünü kaybettiği zamanda olanların hiç birinden haberi yoktu.Hajime bu durumun farkındaydı.Miyu’nun aklını karıştırmak için söylemişti bunu.Kısacası Miyu’yu bir hamur gibi yoğuruyordu.Şimdi ise asıl konuyu açmak için hazır kıvamdaydı.Konuşamaya başladı “Sana bir şey gösterecektim değil mi?Hadi gel de göstereyim.” Miyu tereddüt etti.Aklındaki düşünceyi Hajime’ye söyledi “Kim olduğunu öğrenmediğim sürece yanına gelmem” Hajime gülümseyerek yanıt verdi “Sana dediğim gibi bu durumda benim kim olduğum önemsiz.Asıl önemli olan senin kim olduğun ve düşüncelerin” Bu cevap üzerine Miyu biraz daha meraklandı.Tanımadığı kişinin yanına ağır adımlarla yürüdü.Hajime hafif bir gülümseme ile şehre baktı ve konuşmaya başladı.
"Aşağıda bir çok insan var.Her birinin farklı düşünceleri var.Hepsinin amacı farklı.Davranışları ve her şeyi farklı.Biraz daha düşünürsen ve kendinle yalnız kalırsan onların yüzlerine baktığında ne olduğunu görürsün.Gökyüzünde bir çok yıldız var hepsi de cansızlar.Duyguları yok.İnsanlar karşısındaki kişiye baktığında bir şey hissetmezler.Dünyanın sadece kendilerine ait olduğunu düşünürler.Sadece insanlara ait…Ama dünyada hayvanlar vardır, bitkiler vardır.Bunların yanı sıra cansız varlıklar vardır.Biz bu dünyayı paylaşıyoruz.Her varlıkla iç içe bir yaşam sürüyoruz.Onlara önem vermiyoruz, düşünmeden onlar hakkında kararlar alıyoruz.En çok da bitkiler için…Bu dünyadaki asıl adalet, insanların sadece kendilerine ait olmayan dünyanın farkına varmadıkları sürece sağlanamaz.Her şey tarihe karışır.Her varlık ölür.Cansızlarda yakın bir zaman sonra eskir.Ve ölen, eskiyen her şeyin yerine yenisi gelir.Bu dünyanın temel döngüsüdür.”
Miyu, karşısındaki kişinin dediklerini dinlese de bir şey anlamadı.Hajime bunun farkındaydı.Biraz bekleyip konuşmasına eklemeler yaptı “Çoğu insanın, hayır hatta tüm insanlar duydukları öğütlere inanmazlar.Doğru olarak kabul eder çoğu.Ama gerçek hayatta uygulamazlar.Sen de öylesin.Elbette ben de öyleyim.Bu yüzden sana iki dakika vereceğim.Yalnız kal ve düşün.” Hajime, Miyu’dan birkaç adım uzaklaştı ve arkasını döndü.
Miyu ise kenara daha da yakınlaştı.Aşağıya baktı.Sonra ise ufuk çizgisine, ardından gökyüzüne…Hajime’nin dediklerinin hiç birini kavrayamamıştı.Düşünmek istemedi belkide.Bir süre sonra Hajime, Miyu’ya döndü.O anda kız sırtında bir şey hissetti.Bir el onu itiyordu.Hajime’den başkası değildi bu.On katlı binadan düştü kız.Havada süzülüyordu.Hayatı gözlerinin önünden geçti.O zaman00 Hajime’nin ne demek istediğini anladı.Hiç bir zaman karşısındaki insanlara değer vermemişti.Arkadaşları vardı.Ancak çoğu dostu onun gibiydi.İnsanın duygularına önem vermeyen arkadaşlar…Anladı ki onlar gerçek dostu değilmiş.Dünyanın sadece kendisine ait olmadığının farkına vardı.Cansız ve canlı varlıkların her birinin yaşamı bağlantılıydı.Sokaklarda yürüyen insanlar geldi aklına.Her birinin acısı ve duyguları neydi bilmiyordu.Hiç kimsenin derdini dinlemek istememişti.Dediklerin karşısındaki kişiyi inciteceğini de hiç düşünmemişti.Kimseden özür dilememişti.Bitkilere zarar vermişti.Hayvanlara eziyet etmişti.Eşyalarının değerini bilmemişti.Her birini kırıp atmıştı.Zarar verirken hiç düşünmemişti o eşyalara sahip olmayan insanların ne hissettiğini…Her şeyin insanlar için var olduğunu düşünmüştü.Ama değildi.Çoğu şey insanlar içindi.Bu doğrudur.Ancak bitkiler ve hayvanların yararına yapılmış şeyler de vardı.Hayatından memnun değildi.Annesi ve babası elinden geleni yapmıştı onu mutlu etmek için.O ise her zaman elinde olandan daha çok şey istemişti.Ölmek istemişti hep…Şu anda ölecekti…Ama ölmek istemiyordu.Yaşamak istiyordu.Belki ölümü kalpten arzulamamıştı.Belki de yanlışlarının farkına varıp, hayatını düzene koymak istemişti.O binadan düşmesi sadece üç yada dört dakika olabilirdi.Ancak dakikalar onun için uzadıkça uzamıştı.Hajime’ye baktı.Bütün bunları kendisine, ismini dahi bilmediği serseri bir çocuk öğretmişti.Biraz kızgın olsa da ona minnettardı.Sonrasında ise öleceği tekrar aklına geldi.Hazırlamaya çalıştı kendisini.Fakat bir türlü yapamadı.Yaşamak istiyordu.Görmek istemedi hiçbir şeyi.Gözlerini kapadı.İşte o anda bilinmeyen bir şey oldu.Siyah bir şey onu tuttu.Gözlerini açtığında ise yerdeydi.Şaşkın bir ifade vardı yüzünde.Sonrasında ise alnında ıslak bir şey hissetti.Hajime’e baktı.O da garip bir gülümseme ile kendisine bakıyordu.Elinde ise bir bıçak vardı.Hastanedeki ameliyat bıçaklarına benziyordu.Elindeki keskin aletin üzerinde kan vardı.O zaman kolundaki sızıyı hissetti.Kendi kanıydı o.Kolunu yaralayan bıçaktı.
Karşısındaki kişinin dediklerini anlamıştı.Ama son anda bıçağı gösterme nedenini anlayamamıştı.Hajime yüzündeki garip ifadeyi bozmadan konuştu. “Dersini almasaydın seni öldürebilirdim.Her neyse yaşadıklarını asla unutma.” Bunu dedikten sonra Hajime kayboldu.
Miyu da bir süre sonra bilincini kaybetti.Uyandığında ise hastanedeki odasındaki yatağındaydı.Bunların bir rüya olduğunu düşündü.Kalkmaya çalışırken kolunun sarılı olduğunu gördü.O zaman bunların bir rüya olmadığını, gerçek olduğunu anladı.
......
Şu kızın simgesini tam olarak anlatamadım.Özelliklerini de yazmadım.Daha doğrusu yazacak yer bulamadım bölümde bu yüzden ps de yapmaya çalıştım da çok orantısız oldu =_=
Özelliklerini sonraya saklıyorum
Çıkar çıkmaz karşısında birini gördü.Uzun boylu biriydi.Elini cebine sokmuştu.Ufuk çizgisine bakıyordu.Miyu aşağı inmek için kapıya yöneldi ama o kişi çoktan orada olduğunu fark etmişti.
“Demek kendi başının çaresine baktın”
Miyu’nun gözleri fal taşı gibi açıldı.O sesi daha önce duymuştu.Adam ona döndü.İşte o zaman gerçekler ortaya çıkmıştı.Karşısındaki kişi onu, o gün kurtaran kişiydi.Siyah saçlı, kırmızı gözlü bir kişi…Tanırsınız elbette okuyucular.Bu kişi Kuuseki Hajime.
Alaycı bir bakışla Miyu’ya baktı. “O gün, başsız olan kişiden korktun.Ama asıl şu an korkmalısın.”
Miyu bu cevabı beklemiyordu.Hajime’nin dediğinden hiçbir şey anlamamıştı.”Sen kimsin?” Bu soruyu sormadan kendisini alamamıştı.Karşısındaki kişiyi tanımıyordu.Bu yüzden onun dediklerine kulak asmayacaktı.O soruyu sorar sormaz Hajime’nin yüzündeki gülümseme de uçup gitmişti.Gözlerini kapatarak yanıt verdi.
-Bir insanın karşısındaki kişinin kim olduğunu sorması normaldir.Ama benim için bu iyi değil.Şu anda benim kim olduğumun önemi yok.Asıl önemli olan senin kim olduğun.Etrafına bir baksana.Yıldızlar ve daha başka şeyler.Gel ve sana göstereyim”
Miyu, ısrarlıydı.Karşısındaki kişinin kim olduğunu bilmek istedi.Onun adını öğrenmeden kendisine göstereceği şeye bakmayacaktı.Ancak oraya gitmek istedi.Düşüncesine ters hareket etti.Merakındandı bu durum.Her şeyden çok merak etmişti.O anda bilmediği bir şey oldu.Garip bir his içini kapladı.Kendi kontrolünü yitirdi.O sırada Hajime’nin yüzünde pis bir sırıtış belirdi.Bekledi şeydi bu sanki.Evet, öyleydi de.Hep bu anı beklemişti.Her şeyi buna göre ayarlamıştı.Miyu’yu bir piyon gibi oynatmıştı.Bunu anladığında Miyu, çılgına dönmüştü.
Yanağında dört tane, dörtgene benzeyen şekillerin birleşmesi ile oluşan Namikawa’nın simgesine benzer bir dövme belirdi.Bu dörtgenlerin birleşmesi sonucu oluşan, dört kenarlı yıldızın etrafında bir yuvarlak vardı.Her bir dörtgenin içinde ise kısa çizgiler.Ortasında bir çarpı.Şekil yeşil bir ışıkla belirdi.Miyu’nun gözleri yeşile döndü.Hajime’ye ani bir hareketle yaralamaya çalıştı.Bu saldırı işe yaramayınca daha da sinirlendi.Kendi kontrolünü ele geçiremiyordu.Hajime ise ortaya çıkıyor ve çıkar çıkmaz kayboluyordu.Saldırıların hepsini savuşturdu böylece.Olay hep böyle sürerken, Miyu kolunda bir sızı hissetti.Koluna baktığında yaralandığını gördü.Kanıyordu kolu.İşte o zaman sakinleşti ve kendisini kontrol edebildi.Bir süre sonra yeşil simge ortadan kayboldu.Bunun sonucunda Miyu biraz halsiz düştü.Güç, onun sınırlarını zorlamıştı.Kolundaki yarayı da unutmuştu.Acısını hissetmiyordu.Hajime ortaya çıktı.Sırıtışını biraz olsun hafifletti “Yeşil bir parlama…Namikawa’nın simgesine benzer bir şey çıktı ortaya, inanılmaz.”
Miyu Hajime’nin ne demek istediğini anlamadı haliyle.Çünkü kendi kontrolünü kaybettiği zamanda olanların hiç birinden haberi yoktu.Hajime bu durumun farkındaydı.Miyu’nun aklını karıştırmak için söylemişti bunu.Kısacası Miyu’yu bir hamur gibi yoğuruyordu.Şimdi ise asıl konuyu açmak için hazır kıvamdaydı.Konuşamaya başladı “Sana bir şey gösterecektim değil mi?Hadi gel de göstereyim.” Miyu tereddüt etti.Aklındaki düşünceyi Hajime’ye söyledi “Kim olduğunu öğrenmediğim sürece yanına gelmem” Hajime gülümseyerek yanıt verdi “Sana dediğim gibi bu durumda benim kim olduğum önemsiz.Asıl önemli olan senin kim olduğun ve düşüncelerin” Bu cevap üzerine Miyu biraz daha meraklandı.Tanımadığı kişinin yanına ağır adımlarla yürüdü.Hajime hafif bir gülümseme ile şehre baktı ve konuşmaya başladı.
"Aşağıda bir çok insan var.Her birinin farklı düşünceleri var.Hepsinin amacı farklı.Davranışları ve her şeyi farklı.Biraz daha düşünürsen ve kendinle yalnız kalırsan onların yüzlerine baktığında ne olduğunu görürsün.Gökyüzünde bir çok yıldız var hepsi de cansızlar.Duyguları yok.İnsanlar karşısındaki kişiye baktığında bir şey hissetmezler.Dünyanın sadece kendilerine ait olduğunu düşünürler.Sadece insanlara ait…Ama dünyada hayvanlar vardır, bitkiler vardır.Bunların yanı sıra cansız varlıklar vardır.Biz bu dünyayı paylaşıyoruz.Her varlıkla iç içe bir yaşam sürüyoruz.Onlara önem vermiyoruz, düşünmeden onlar hakkında kararlar alıyoruz.En çok da bitkiler için…Bu dünyadaki asıl adalet, insanların sadece kendilerine ait olmayan dünyanın farkına varmadıkları sürece sağlanamaz.Her şey tarihe karışır.Her varlık ölür.Cansızlarda yakın bir zaman sonra eskir.Ve ölen, eskiyen her şeyin yerine yenisi gelir.Bu dünyanın temel döngüsüdür.”
Miyu, karşısındaki kişinin dediklerini dinlese de bir şey anlamadı.Hajime bunun farkındaydı.Biraz bekleyip konuşmasına eklemeler yaptı “Çoğu insanın, hayır hatta tüm insanlar duydukları öğütlere inanmazlar.Doğru olarak kabul eder çoğu.Ama gerçek hayatta uygulamazlar.Sen de öylesin.Elbette ben de öyleyim.Bu yüzden sana iki dakika vereceğim.Yalnız kal ve düşün.” Hajime, Miyu’dan birkaç adım uzaklaştı ve arkasını döndü.
Miyu ise kenara daha da yakınlaştı.Aşağıya baktı.Sonra ise ufuk çizgisine, ardından gökyüzüne…Hajime’nin dediklerinin hiç birini kavrayamamıştı.Düşünmek istemedi belkide.Bir süre sonra Hajime, Miyu’ya döndü.O anda kız sırtında bir şey hissetti.Bir el onu itiyordu.Hajime’den başkası değildi bu.On katlı binadan düştü kız.Havada süzülüyordu.Hayatı gözlerinin önünden geçti.O zaman00 Hajime’nin ne demek istediğini anladı.Hiç bir zaman karşısındaki insanlara değer vermemişti.Arkadaşları vardı.Ancak çoğu dostu onun gibiydi.İnsanın duygularına önem vermeyen arkadaşlar…Anladı ki onlar gerçek dostu değilmiş.Dünyanın sadece kendisine ait olmadığının farkına vardı.Cansız ve canlı varlıkların her birinin yaşamı bağlantılıydı.Sokaklarda yürüyen insanlar geldi aklına.Her birinin acısı ve duyguları neydi bilmiyordu.Hiç kimsenin derdini dinlemek istememişti.Dediklerin karşısındaki kişiyi inciteceğini de hiç düşünmemişti.Kimseden özür dilememişti.Bitkilere zarar vermişti.Hayvanlara eziyet etmişti.Eşyalarının değerini bilmemişti.Her birini kırıp atmıştı.Zarar verirken hiç düşünmemişti o eşyalara sahip olmayan insanların ne hissettiğini…Her şeyin insanlar için var olduğunu düşünmüştü.Ama değildi.Çoğu şey insanlar içindi.Bu doğrudur.Ancak bitkiler ve hayvanların yararına yapılmış şeyler de vardı.Hayatından memnun değildi.Annesi ve babası elinden geleni yapmıştı onu mutlu etmek için.O ise her zaman elinde olandan daha çok şey istemişti.Ölmek istemişti hep…Şu anda ölecekti…Ama ölmek istemiyordu.Yaşamak istiyordu.Belki ölümü kalpten arzulamamıştı.Belki de yanlışlarının farkına varıp, hayatını düzene koymak istemişti.O binadan düşmesi sadece üç yada dört dakika olabilirdi.Ancak dakikalar onun için uzadıkça uzamıştı.Hajime’ye baktı.Bütün bunları kendisine, ismini dahi bilmediği serseri bir çocuk öğretmişti.Biraz kızgın olsa da ona minnettardı.Sonrasında ise öleceği tekrar aklına geldi.Hazırlamaya çalıştı kendisini.Fakat bir türlü yapamadı.Yaşamak istiyordu.Görmek istemedi hiçbir şeyi.Gözlerini kapadı.İşte o anda bilinmeyen bir şey oldu.Siyah bir şey onu tuttu.Gözlerini açtığında ise yerdeydi.Şaşkın bir ifade vardı yüzünde.Sonrasında ise alnında ıslak bir şey hissetti.Hajime’e baktı.O da garip bir gülümseme ile kendisine bakıyordu.Elinde ise bir bıçak vardı.Hastanedeki ameliyat bıçaklarına benziyordu.Elindeki keskin aletin üzerinde kan vardı.O zaman kolundaki sızıyı hissetti.Kendi kanıydı o.Kolunu yaralayan bıçaktı.
Karşısındaki kişinin dediklerini anlamıştı.Ama son anda bıçağı gösterme nedenini anlayamamıştı.Hajime yüzündeki garip ifadeyi bozmadan konuştu. “Dersini almasaydın seni öldürebilirdim.Her neyse yaşadıklarını asla unutma.” Bunu dedikten sonra Hajime kayboldu.
Miyu da bir süre sonra bilincini kaybetti.Uyandığında ise hastanedeki odasındaki yatağındaydı.Bunların bir rüya olduğunu düşündü.Kalkmaya çalışırken kolunun sarılı olduğunu gördü.O zaman bunların bir rüya olmadığını, gerçek olduğunu anladı.
......
Şu kızın simgesini tam olarak anlatamadım.Özelliklerini de yazmadım.Daha doğrusu yazacak yer bulamadım bölümde bu yüzden ps de yapmaya çalıştım da çok orantısız oldu =_=
Özelliklerini sonraya saklıyorum
Sebastianı almıyorum alın sizin olsun ama Hajime benim u_u
Bölüm 8
Bölüm 8
Spoiler:
Namikawa kan ter içinde uyandı.Her gece kendisini huzursuz hissediyordu.Bu sefer de geçen gün kendisini kurtaran Hajime hakkında bir rüya görmüştü.Dar bir sokağın önünden geçiyordu rüyasında sonrasında o dar sokaktan bir ses duyuldu.Etraf toza dumana büründü.Sokaktan alevler fışkırdı o anda.Fışkıran alevlerin ardından Hajime ortaya çıktı.Gene gülümsüyordu.Sonrasını hatırlamıyordu Namikawa.Gözlerini kapatıp unutmaya çalıştı.Her gün gördüğü rüyaların bir kısmı gerçek oluyordu.Bu durumdan nefret etmişti.Özellikle de Hajime ile ilgili rüya görmekten korkmuştu.O adama minnettar olsa bile gene de huzursuzdu.Gözlerini tavana dikip düşünmeye başladı.Neden her şey bir anda olup bitmişti.Kendi kendisine sızlanmaktan geri durmadı “O gün, her şeyin sorumlusu bendim.Ben düzeltmeliydim ama o…Lanet olasıca o herif…Kahretsin!” Bütün bunları düşünürken çalar saat çalmaktaydı.Okul vaktiydi.Üstünü giyindi ve kahvaltısını etti.Ardından dışarı çıktı.Yürüyordu.Okuluna doğru…İşte o zaman her şey rüyasında olanlar gibi oldu.Dar sokağın önünden geçerken alev topu gibi ateş fışkırdı sokaktan.Yana çekilmeseydi yanıp kül olacaktı Namikawa.Soğuk soğuk terlemeye başladı.Alevler yanından geçerken zarar görmese bile ateşin sıcaklığından etkilenmişti.Tekrar uyuyor muydu?Rüya mı görüyordu?Çelişkiye düşmüştü o anda.Ateşin geldiği bölgeden omuzlarını sarkıtarak bir eli cebinde olan Hajime çıktı.Namikawa’yı baştan aşağı süzdü.Gülümseyerek konuştu “Wow, Namikawa çabuk iyileşmişsin.” Hala şok geçiriyordu Katsuyuki.Gözlerini kapatıp bunların bir rüya olmasını diledi.Hajime sinsice gülümsedi ve adeta Namikawa’nın aklını okudu. “Bunlar rüya değil Katsuyuki-san” Ve o anda tekrar uyandı Namikawa.Rüya içinde rüya görmüştü.Dehşet bir biçimde bakıyordu etrafa.Rüyaydı.Her şey birer rüyaydı.Kendisini böyle avuttu ve vakit geçirmeden okula gitmek üzere hazırlandı.
Yola çıktığında hala rüyanın etkisindeydi ve Hajime ile karşılaşmamayı umuyordu.Yavaş adımlarla yürüdü.Dar sokakların içinde çok insan vardı.Bu saatlerde yoğun kalabalığın olması oldukça şüpheliydi.Bunu pek de aldırmadı yoluna devam etti.Bir süre sonra kalabalıktan eser kalmamıştı.Ana caddede tek bir kişi bile yoktu.Ürperdi Namikawa.Karşıya geçmek üzereyken etrafının sarıldığını hissetti.Doğruydu Namikawa’nın etrafı bir sürü kişiyle çevrilmişti.Ama bu kişilerin hepsi de ya kördü, ya kolsuzdu yada başsızdı.Böyle yaratıkların ortaya çıkması oldukça ürpertiyordu insanı.Bütün mahluklar, Namikawa’ya saldırmaya hazılanmıştı.Bunu fark etti çabucak ama yapacak bir şeyi de yoktu.İşte o zaman bir insan sesi duydu.Çok uzaktan geliyordu ve “Korkacak pek bir şey yok” diyordu.Namikawa yukarıya baktığında gökyüzünde adeta uçan bir insan gördü.Bir kadındı.Nerden baksan 16 yaşlarında vardı.Diz kapağının altında gökyüzünde süzülen bir kartalın resmi vardı.Onun etrafında ise bir çember.Şu ana değin olan iki simgeden de farklı bir simgeydi bu.Yeşil ve Sarı parlayan simgelerin sahiplerinin güçleri birbirlerine yakın olduğu için benzer simgeler kullanılmıştı.Ancak mavi simge çok değişikti.Gözleri hafif mavi bir biçimde parlayan kişi elini havaya kaldırdı.O anda ise şiddetli bir rüzgar etrafı kasıp kavurdu.Bütün yaratıklar bir etrafa savruldu.Rüzgar kesildiğinde ise yaratıkların birer insana dönüştüğünü gördüler.Mavi simge gücüne sahip kız iki elini bir araya getirdi ve zaferini kutladı.Sevinçten dört köşe olmuştu ki çok fazla uzun sürmedi mutluluğu.Hajime’nin sesi duyuldu. “Vay canına, gerçekten çok iyi bir gösteri oldu seni kutlamam gerek.” Hajime bir çatının üstündeydi gene.Ellerini cebine sokmuştu gülümsüyordu.Kız ona baktığında mutluluk ifadesi uçup gitti.Sinirle bağırmaktan kendisini alamadı “Kuuseki Hajime!Seni…Seni asla affetmeyeceğim!Senin değer verdiklerini elinden alacağım ve hayatında duymadığın bir acıyı yaşatacağım!” Buna cevap vermemesi gerekirdi belki de…Ama istifini hiç bozmadı “Ah, benim elimde değer verdiğim bir şey yok.Bu yüzden acı çekmem söz konusu bile olamaz” Hajime çok sinsice konuşsa bile her zaman kibar bir ses tonu ile konuşurdu.Ama bu karşısındaki kızı durdurmaya yetmedi “Ne olursa olsun Kuuseki Hajime!Eğer elinde değer verdiğin bir şey yoksa, o zaman bunun bedelini hayatınla ödersin!”
Devam edecek…
Yola çıktığında hala rüyanın etkisindeydi ve Hajime ile karşılaşmamayı umuyordu.Yavaş adımlarla yürüdü.Dar sokakların içinde çok insan vardı.Bu saatlerde yoğun kalabalığın olması oldukça şüpheliydi.Bunu pek de aldırmadı yoluna devam etti.Bir süre sonra kalabalıktan eser kalmamıştı.Ana caddede tek bir kişi bile yoktu.Ürperdi Namikawa.Karşıya geçmek üzereyken etrafının sarıldığını hissetti.Doğruydu Namikawa’nın etrafı bir sürü kişiyle çevrilmişti.Ama bu kişilerin hepsi de ya kördü, ya kolsuzdu yada başsızdı.Böyle yaratıkların ortaya çıkması oldukça ürpertiyordu insanı.Bütün mahluklar, Namikawa’ya saldırmaya hazılanmıştı.Bunu fark etti çabucak ama yapacak bir şeyi de yoktu.İşte o zaman bir insan sesi duydu.Çok uzaktan geliyordu ve “Korkacak pek bir şey yok” diyordu.Namikawa yukarıya baktığında gökyüzünde adeta uçan bir insan gördü.Bir kadındı.Nerden baksan 16 yaşlarında vardı.Diz kapağının altında gökyüzünde süzülen bir kartalın resmi vardı.Onun etrafında ise bir çember.Şu ana değin olan iki simgeden de farklı bir simgeydi bu.Yeşil ve Sarı parlayan simgelerin sahiplerinin güçleri birbirlerine yakın olduğu için benzer simgeler kullanılmıştı.Ancak mavi simge çok değişikti.Gözleri hafif mavi bir biçimde parlayan kişi elini havaya kaldırdı.O anda ise şiddetli bir rüzgar etrafı kasıp kavurdu.Bütün yaratıklar bir etrafa savruldu.Rüzgar kesildiğinde ise yaratıkların birer insana dönüştüğünü gördüler.Mavi simge gücüne sahip kız iki elini bir araya getirdi ve zaferini kutladı.Sevinçten dört köşe olmuştu ki çok fazla uzun sürmedi mutluluğu.Hajime’nin sesi duyuldu. “Vay canına, gerçekten çok iyi bir gösteri oldu seni kutlamam gerek.” Hajime bir çatının üstündeydi gene.Ellerini cebine sokmuştu gülümsüyordu.Kız ona baktığında mutluluk ifadesi uçup gitti.Sinirle bağırmaktan kendisini alamadı “Kuuseki Hajime!Seni…Seni asla affetmeyeceğim!Senin değer verdiklerini elinden alacağım ve hayatında duymadığın bir acıyı yaşatacağım!” Buna cevap vermemesi gerekirdi belki de…Ama istifini hiç bozmadı “Ah, benim elimde değer verdiğim bir şey yok.Bu yüzden acı çekmem söz konusu bile olamaz” Hajime çok sinsice konuşsa bile her zaman kibar bir ses tonu ile konuşurdu.Ama bu karşısındaki kızı durdurmaya yetmedi “Ne olursa olsun Kuuseki Hajime!Eğer elinde değer verdiğin bir şey yoksa, o zaman bunun bedelini hayatınla ödersin!”
Devam edecek…
Sayfaya git: Önceki, 1, 2 | |
2. sayfa (Toplam 2 sayfa) [ 20 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |