İsimsiz Kitap(10. Bölüm! ) Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 9, 10, 11, 12, 13, 14, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
yukicim gölüm güzel olmuş ama çok kısa uzun olsaymış süper olurmuş devamını bekliyorum
[Bağlantı]
fan art sayfam
fan art sayfam
İşte bu benim aphlam İrina!! (Wuah hemen iki saniye de aphla diye bağrıma bastım.) Çok değişik, ilginç bir kız. Acaba bizim isimsiz kitabımız İrina'yı tahmin edip, Pelin'e İrina ile ilgili bir şeyler yazacak mı? Ortalamanın çok altında, acayip kısa bir bölüm olmuş. Bir gün merak edip senin hikayenin bir bölümü word'de kaç sayfa tutuyor diye düşünmüştüm 6 sayfa tutyor, bunun bir sayfayı doldurabileceğinden bile şüpheliyim. Yorumum, bayağı geç geldi beni anlayacağını umuyorum tamda yeni bölüm nerde diye sana kızmak üzere yazıyordum ki yeni bölümün geldiğini fark ettim. Harika bir bölüm, devamını bekliyorum
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
Okudum okudum hem de ilk koyduğunda okudum!!!! Ama malum sınavlar felan yorum yazamadan anne baskısıyla çıktım netten Ve diğer ff ler içinde aynı şey geçerliiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii
Ihm ıhm yoruma gelirsek Çok güzel gidiyorsun ^^ İrina yı bende çok sevdim ^^ devaaaaaaaaaaaaaam
Ihm ıhm yoruma gelirsek Çok güzel gidiyorsun ^^ İrina yı bende çok sevdim ^^ devaaaaaaaaaaaaaam
"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Genç kadın odada bir aşağı bir yukarı yürüdü bir müddet. Sonra kendisine şaşkınlıkla bakmakta olan kıza baktı. Gülümsedi:
-Merak etme, başına biraz daha çorap örmek için gelmedim buraya,'' dedi. ''Amacım bu piskopatı yakalamak.''
-Bana yardımcı olabileceğinizden kuşkum var. Bir kere bana hiç birşey anlatmadınız, herşeyi ben anlattım.''
-Pekala,'' dedi genç kadın. ''Adım İrina ama istersn Lübov da diyebilirsin. Lübov Rus dilinde ''Aşk'' demektir. Bu ismim Rus kökenlidir. Aslında Ukraynalıyım. Yani dünyada böyle biliniyorum.''
-Dünyada mı? Gerçekte kimsiniz peki?'' Genç kadın tekrar sandalyeye, aynı pozisyonda oturarak, '' bu şimdilik, belki de hep gizli kalacak birşey,'' dedi.
-Neden?''
-Çok fazla soru soruyorsun, herşeyin bir sırası var. Sana bu peşindeki hakkında bilgi vereceğim ama bu aramızda kalacak.
İkincisi tesadüfenmiş gibi ailenle tanışacaım ve senin Sensei'nin olacağım.''
-Neyim?''
-Sensei, dövüş ustasıyım tatlım,'' diye göz kırptı.
-Ah, öyle mi? İlginç, kaç yaşındasınız?'' Genç kadın bir an kahkaha attı.
-Bilmiyorum, dünyada otuz civarlarındayım ama gerçek yaşım bilinmiyor.'' Pelin garipseyerek Genç kadına baktı. ''Siz bu durumdan pek te mutsuz gibi görünmüorsunuz,'' dedi.
-Neden mutsuz olayım?''
-Neyse, devam edelim lütfen. Annemle nasıl tanışmayı planlıyorsunuz? Yada durun önce bana o kitaba yazı yazanı anlatın. Nasıl biri? Neden benim peşimde? ''
-Bizim bir grubumuz var. Her birimiz insanların doğdukları andan itibaren gelişmelerini takip edip, küçük te olsa hata yapmalarına engel oluyoruz. İnsan psikolojisini anlayıp, bize verilen kişinin hayatını takip ediyoruz.
Dünyada yaşıyoruz çünkü Bulutsuz Tabaka'da yaşamamız için daha çok küçüğüz. Oradakiler bizden daha üst seviyede ve onlar insanlarla değil dünyanın yaşamasıyla ilgileniyorlar. Zamanı koruyorlar. '' dedi. Pelin devamının gelmesini bekledi ancak İrina çarpık gülümsemeyle yetindi.
-Şimdi bütün bunlarla benim ne alakam var? Neden ben?'' İrina küçümseyen bakışlarla, '' kendini çok önemli birisiymiş gibi mi görüyorsun?'' Pelin bu duruma sinirlendi.
-Hayır tabiki! Ama neden benimle uğraştığını bilmiyorum ve bu benim canımı sıkıyor.''
-Şimdilik bu kadar bilgi yeter sana tatlım. Hatta istersen bundan sonra yanında bir not defteri taşı, bilgileri teker teker yaz ve onların birbiriyle bağlantılarını anlamaya çalış.'' Sandalyeden kalktı ve sandalyeyi olduğu yere geri koydu. Işığa gitti ve kapattı.
-Hey! Dur bir dakika! Gidemezsin!'' Loş odada İrina'nın gölgesi bir an hafifçe kıpırdar gibi oldu, '' bundan sonra bana 'sen' diye hitap etmezsen sevinirim tatlım. Ben senin ustanım ve bana karşı saygılı olmak zorundasın. Yoksa seni aç köpeklerin arasına atarım, can çekişirsin,'' dedi. Sesi sıcaklığını kaybetmiş, soğuk metal gibiydi. Pelin doğrulduğu yatakta sırtını duvara dayadı ve iyice yatağın içinde büzüldü. 'Aç köpekler' onun içinde tuhaf bir korku uyandırmıştı.
Odaya son süratle dalmıştı Serdar. Nefes nefese...
Babası çalışma masasının yanında sırt üstü yatıyordu.
-Baba!!!''
Yanına koştu, çömeldi. Birkaç defa yanaklarına hafifçe vurdu. Korkuyla eli titreyerek nabzına baktı.
Atmıyordu kalbi...
-Baba!!! Yardım edin!!! '' Korku ve dehşet pişmanlık ve öfkeye karışmıştı Serdar'ın. Gözleri dolmuş, dişlerini sıkıyordu ağlamamak için Telefona uzandı. Ama öyle hızlı davranmıştı ki telefon yere düştü. Ahizeyi kaptı, sekreter çıktı. ''Ambulans! Çabuk ambulans isteyin!'' diyebildi.
Kalp masajını denedi. İçeriye bir anda sekreter girdi. Sekreterin çığlıklarıyla birlikte diğer çalışanlar. Tam bir kargaşa, tam bir uğultu, curcuna... Bütün bunların içinde Serdar öylece babasının yüzüne bakakalmıştı.
Ambulans beklenin aksine hızlı geldi ancak babası çoktan ölmüştü.
Ambulansa sedyeyle götürülen, cansız olan babasının bedeninin arkasından dikildi baktı bir süre. Herkes ağlayıp, şok geçirirken Serdar içinden ' üzülmedim, ağlamayacağım!'' diye tekrarlıyordu. Annesi aklına geldi.
-Kahretsin!'' dedi mırıldanarak. Yanında duran sekreter bunu duydu. Gözlerinden yaşlar akarak, '' vah zavallım benim, üzülme birtanem,'' diye Serdar'ın başını göğsüne yasladı. Serdar bundan rahatsız oldu. Genç kadının parfümü, dekoltesi , sevgisi, acıması sinirine dokundu. Setçe kadını itti. ''Bırak beni! Hepsi sizin suçunuz! Neden odasına gidip hiç bakmadınız? Neden kontrol etmediniz? Uzun zaman ondan haber alamayınca hiç merak etmediniz mi?'' diye isyan etti.
Gözlerini silip duran sekreter burnunu çekti. Sesi titreyerek, '' beni rahatsız etmeyin demişti. Bu yüzden odasına hiç gidemedim,'' dedi.
-Bahane!!! Herşeye de bahaneniz var sizin!!!''
Serdar böyle sekretere bağırırken siyah bir jipin sokağa girdiğini gördü etraftaki çalışanlar. Hepsi 'ne yapacağız?' dercesine birbirine baktı. Jip kaldırım yanına yanaştı ve içinden hızla Serdar'ın annesi indi.
-Serdar?'' diye seslendi. Annesinin olaylardan haberi yoktu. Sekreter, '' annenize birşey söylemedim sadece şirkette acil bir işin çıktığını söyledim,'' dedi hızlı hızlı. Serdar ambulansın olduğu yere baktı ancak yoktu. Gitmişti. Ve geriye meraklı gözlerle bakan, yalnız annesi kalmıştı...
Şimdi odasındaydı Serdar. Balkonda, yerde, mermer taşlardan olan yere oturmuştu. Sırtını duvara dayamış, buz gibi havaya rağmen incecik siyah gömleğiyle sol elinde küçük bir bira kutusu... Gökyüzüne bakıyordu. babasıyla geçirdiği zamanları düşündü. Acıyla gülümsedi.
-Ne yaşadım ki seninle şimdiye kadar?'' dedi kendi kendine. Alaycı sesi isyan doluydu. Kırıktı, üzgündü, pişmandı. '' Bana babalık yapmadın ki üzüleyim. Tek üzüntüm annemin üzülmesi. Ama annem bilmiyor, sen üzülmeye deyecek bir adam değilsin!'' Bira kutusunu dudaklarına götürdü. Kenarda kalmış buz gibi bira damlaları dudaklarına damladı. Tadı alınca tiksindi. ''Seni içmek te bir işe yaramaz,'' dedi. Baygın bakışlarla birayı yere koydu. Gözleri hafifçe kapanmaya başladı. Çok içmişti.
Soğuk , mermer taşların üzerinde, kış gecesinde Serdar, balkonda ölümcül uykuya dalmıştı.
-Merak etme, başına biraz daha çorap örmek için gelmedim buraya,'' dedi. ''Amacım bu piskopatı yakalamak.''
-Bana yardımcı olabileceğinizden kuşkum var. Bir kere bana hiç birşey anlatmadınız, herşeyi ben anlattım.''
-Pekala,'' dedi genç kadın. ''Adım İrina ama istersn Lübov da diyebilirsin. Lübov Rus dilinde ''Aşk'' demektir. Bu ismim Rus kökenlidir. Aslında Ukraynalıyım. Yani dünyada böyle biliniyorum.''
-Dünyada mı? Gerçekte kimsiniz peki?'' Genç kadın tekrar sandalyeye, aynı pozisyonda oturarak, '' bu şimdilik, belki de hep gizli kalacak birşey,'' dedi.
-Neden?''
-Çok fazla soru soruyorsun, herşeyin bir sırası var. Sana bu peşindeki hakkında bilgi vereceğim ama bu aramızda kalacak.
İkincisi tesadüfenmiş gibi ailenle tanışacaım ve senin Sensei'nin olacağım.''
-Neyim?''
-Sensei, dövüş ustasıyım tatlım,'' diye göz kırptı.
-Ah, öyle mi? İlginç, kaç yaşındasınız?'' Genç kadın bir an kahkaha attı.
-Bilmiyorum, dünyada otuz civarlarındayım ama gerçek yaşım bilinmiyor.'' Pelin garipseyerek Genç kadına baktı. ''Siz bu durumdan pek te mutsuz gibi görünmüorsunuz,'' dedi.
-Neden mutsuz olayım?''
-Neyse, devam edelim lütfen. Annemle nasıl tanışmayı planlıyorsunuz? Yada durun önce bana o kitaba yazı yazanı anlatın. Nasıl biri? Neden benim peşimde? ''
-Bizim bir grubumuz var. Her birimiz insanların doğdukları andan itibaren gelişmelerini takip edip, küçük te olsa hata yapmalarına engel oluyoruz. İnsan psikolojisini anlayıp, bize verilen kişinin hayatını takip ediyoruz.
Dünyada yaşıyoruz çünkü Bulutsuz Tabaka'da yaşamamız için daha çok küçüğüz. Oradakiler bizden daha üst seviyede ve onlar insanlarla değil dünyanın yaşamasıyla ilgileniyorlar. Zamanı koruyorlar. '' dedi. Pelin devamının gelmesini bekledi ancak İrina çarpık gülümsemeyle yetindi.
-Şimdi bütün bunlarla benim ne alakam var? Neden ben?'' İrina küçümseyen bakışlarla, '' kendini çok önemli birisiymiş gibi mi görüyorsun?'' Pelin bu duruma sinirlendi.
-Hayır tabiki! Ama neden benimle uğraştığını bilmiyorum ve bu benim canımı sıkıyor.''
-Şimdilik bu kadar bilgi yeter sana tatlım. Hatta istersen bundan sonra yanında bir not defteri taşı, bilgileri teker teker yaz ve onların birbiriyle bağlantılarını anlamaya çalış.'' Sandalyeden kalktı ve sandalyeyi olduğu yere geri koydu. Işığa gitti ve kapattı.
-Hey! Dur bir dakika! Gidemezsin!'' Loş odada İrina'nın gölgesi bir an hafifçe kıpırdar gibi oldu, '' bundan sonra bana 'sen' diye hitap etmezsen sevinirim tatlım. Ben senin ustanım ve bana karşı saygılı olmak zorundasın. Yoksa seni aç köpeklerin arasına atarım, can çekişirsin,'' dedi. Sesi sıcaklığını kaybetmiş, soğuk metal gibiydi. Pelin doğrulduğu yatakta sırtını duvara dayadı ve iyice yatağın içinde büzüldü. 'Aç köpekler' onun içinde tuhaf bir korku uyandırmıştı.
Odaya son süratle dalmıştı Serdar. Nefes nefese...
Babası çalışma masasının yanında sırt üstü yatıyordu.
-Baba!!!''
Yanına koştu, çömeldi. Birkaç defa yanaklarına hafifçe vurdu. Korkuyla eli titreyerek nabzına baktı.
Atmıyordu kalbi...
-Baba!!! Yardım edin!!! '' Korku ve dehşet pişmanlık ve öfkeye karışmıştı Serdar'ın. Gözleri dolmuş, dişlerini sıkıyordu ağlamamak için Telefona uzandı. Ama öyle hızlı davranmıştı ki telefon yere düştü. Ahizeyi kaptı, sekreter çıktı. ''Ambulans! Çabuk ambulans isteyin!'' diyebildi.
Kalp masajını denedi. İçeriye bir anda sekreter girdi. Sekreterin çığlıklarıyla birlikte diğer çalışanlar. Tam bir kargaşa, tam bir uğultu, curcuna... Bütün bunların içinde Serdar öylece babasının yüzüne bakakalmıştı.
Ambulans beklenin aksine hızlı geldi ancak babası çoktan ölmüştü.
Ambulansa sedyeyle götürülen, cansız olan babasının bedeninin arkasından dikildi baktı bir süre. Herkes ağlayıp, şok geçirirken Serdar içinden ' üzülmedim, ağlamayacağım!'' diye tekrarlıyordu. Annesi aklına geldi.
-Kahretsin!'' dedi mırıldanarak. Yanında duran sekreter bunu duydu. Gözlerinden yaşlar akarak, '' vah zavallım benim, üzülme birtanem,'' diye Serdar'ın başını göğsüne yasladı. Serdar bundan rahatsız oldu. Genç kadının parfümü, dekoltesi , sevgisi, acıması sinirine dokundu. Setçe kadını itti. ''Bırak beni! Hepsi sizin suçunuz! Neden odasına gidip hiç bakmadınız? Neden kontrol etmediniz? Uzun zaman ondan haber alamayınca hiç merak etmediniz mi?'' diye isyan etti.
Gözlerini silip duran sekreter burnunu çekti. Sesi titreyerek, '' beni rahatsız etmeyin demişti. Bu yüzden odasına hiç gidemedim,'' dedi.
-Bahane!!! Herşeye de bahaneniz var sizin!!!''
Serdar böyle sekretere bağırırken siyah bir jipin sokağa girdiğini gördü etraftaki çalışanlar. Hepsi 'ne yapacağız?' dercesine birbirine baktı. Jip kaldırım yanına yanaştı ve içinden hızla Serdar'ın annesi indi.
-Serdar?'' diye seslendi. Annesinin olaylardan haberi yoktu. Sekreter, '' annenize birşey söylemedim sadece şirkette acil bir işin çıktığını söyledim,'' dedi hızlı hızlı. Serdar ambulansın olduğu yere baktı ancak yoktu. Gitmişti. Ve geriye meraklı gözlerle bakan, yalnız annesi kalmıştı...
Şimdi odasındaydı Serdar. Balkonda, yerde, mermer taşlardan olan yere oturmuştu. Sırtını duvara dayamış, buz gibi havaya rağmen incecik siyah gömleğiyle sol elinde küçük bir bira kutusu... Gökyüzüne bakıyordu. babasıyla geçirdiği zamanları düşündü. Acıyla gülümsedi.
-Ne yaşadım ki seninle şimdiye kadar?'' dedi kendi kendine. Alaycı sesi isyan doluydu. Kırıktı, üzgündü, pişmandı. '' Bana babalık yapmadın ki üzüleyim. Tek üzüntüm annemin üzülmesi. Ama annem bilmiyor, sen üzülmeye deyecek bir adam değilsin!'' Bira kutusunu dudaklarına götürdü. Kenarda kalmış buz gibi bira damlaları dudaklarına damladı. Tadı alınca tiksindi. ''Seni içmek te bir işe yaramaz,'' dedi. Baygın bakışlarla birayı yere koydu. Gözleri hafifçe kapanmaya başladı. Çok içmişti.
Soğuk , mermer taşların üzerinde, kış gecesinde Serdar, balkonda ölümcül uykuya dalmıştı.
Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥
Hem, İrina'yı daha fazla sevdim. Eğer, birden kıza her şeyi anlatsaydı ondan soğuyacağımı düşünüyordum, neyse ki biraz esrarengiz takılmayı seçmiş ^^ Pelin, hımm ne desem gereksiz bir şekilde fazla mı duygusal ya da olaylara sakin bir kafayla bakamıyor mu? (bende artık delirdim mi ne sadist bir kitap yok böyle olacak yok şöyle olacak, diye seninle konuşuyor, buna karşılık Pelin'in sakin olmasını bekliyorum )
Serdar'dan bu bölümde hoşlanmadım, ne olursa olsun ölen adam onun babasıydı. Annesini sevdiğini iddia ediyor ama annesinin yanında bile değil. Tamam, belki daha haberi vermemiş olabilirler ama Serdar'ın en azından annesinin yanında olması daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Bir de biraz acele mi yazdın Yukiko-samacığım öyle bir izlenime kapıldım. Her neyse diğer bölümü en kısa zamnda bekliyorum her zamanki gibi mükemmel yazmışsın ^^
Serdar'dan bu bölümde hoşlanmadım, ne olursa olsun ölen adam onun babasıydı. Annesini sevdiğini iddia ediyor ama annesinin yanında bile değil. Tamam, belki daha haberi vermemiş olabilirler ama Serdar'ın en azından annesinin yanında olması daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Bir de biraz acele mi yazdın Yukiko-samacığım öyle bir izlenime kapıldım. Her neyse diğer bölümü en kısa zamnda bekliyorum her zamanki gibi mükemmel yazmışsın ^^
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
ene serdarra bay bay mı d,yeceğiz yani şimcik. ahah ölmesin yağız delikanlımız.
Yukiko derslerden heralde epeyi bir ara vermişti.Artık yeni bölümler sık sık gelir inşallah.
Heheheh şu irinayı sevmeyen bir benmiyim önceden kanım ısınmıştı ama şincik bana çok havalı biri gibi geldi nedense
neysem yeni bölümde geri severim belki
Yukiko derslerden heralde epeyi bir ara vermişti.Artık yeni bölümler sık sık gelir inşallah.
Heheheh şu irinayı sevmeyen bir benmiyim önceden kanım ısınmıştı ama şincik bana çok havalı biri gibi geldi nedense
neysem yeni bölümde geri severim belki
İnanılmaz gelebilir ama öm görme yeteneğim sıfır =_=
çak biraları don balkondada göreyim ben seni serdarcan... ... sedacım süper bi bölüm olmuş.... irinayı sever gibi oldum... serdara üzüldüm... aslında çokta üzülmedim iraz kızdım ...
neyse işte çok güzel bi bölüm olmuş pelinde canım okyanustaki ceviz kabuğu çarpmadaki 1 rakamı geometri sınavındaki ben gibi çaresiz etkisiz canım ....üzülüyorum ona...
Spoiler:
neyse işte çok güzel bi bölüm olmuş pelinde canım okyanustaki ceviz kabuğu çarpmadaki 1 rakamı geometri sınavındaki ben gibi çaresiz etkisiz canım ....üzülüyorum ona...
[Bağlantı]
fan art sayfam
fan art sayfam
10. sayfa (Toplam 14 sayfa) [ 137 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |