Kamaré Sayfaya git: Önceki, 1, 2 |
Yazar
Mesaj
109 görüntüleme? yorum yapın ama
3.Bölüm: "Beni izleyen bir çift göz"
Bütün gün boyunca yeni kızdan gözlerimi doğru düzgün alamadım. Üstelik onun da dikkatimi çekmeden beni gözaltında tutmaya çalıştığına yemin edebilirdim. Öff belki de kuruntu yapıyordum…
Bu şekilde birkaç ders geçirdikten sonra olan oldu. Dersin ne olduğu ya da öğretmenlerin ne anlattığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ben önümdeki deftere bir şeyler karalar ve yan gözle Leyla’yı süzerken Nesrin’in bana attığı dirsekle irkildim,
“Meliiiss!” diye tısladı Nesrin. Tuhaf kaş göz işaretleri yapıyordu. Bütün sınıf gözlerini bana dikmişti. Ne oluyordu ki?
Matematik öğretmeni Elvan Hoca tebeşirle tık-tık-tık tahtaya vuruyor, kaşları çatık pis pis sırıtarak bana bakıyordu. “Melisciğğim. Eğer uyandıysan kalk da soruyu çöz, zahmet olmayacaksa.” Sınıftan bir kahkaha seli koptu, kulaklarım alev alev yanıyordu. Ayağa kalkıp sıranın bacağına takıldım. Neredeyse yere kapaklanacaktım. Neyse ki tökezleyip kurtuldum. Bin yıl gibi gelen bir süre sonunda tahtaya ulaştım, herkesin gözü hala üzerimdeydi, Elvan Hoca tebeşiri elime bıraktıktan sonra suratında hala o pis sırıtmayla öğretmen masasına oturdu ve ilgiyle beni izlemeye başladı.
Ben de sıralar arasındaki uzun yolculuğum boyunca ayakkabılarımla o kadar ilgiliydim ki soruya bakmaya fırsat bulamamıştım. Kafamı kaldırmamla kafamdan aşağı buz gibi sular boşalmış gibi oldu. Tahtada harfler, sayılar ve ne manaya geldiğini kesinlikle bilmediğim sembollerle dolu bir denklem vardı. Kahretsin!
Bir süre boş boş tahtaya baktıktan sonra Elvan Hoca’ya dönüp sesim çıktığı kadarıyla “Ben… Ben çözemem…” diye mırıldandım. Elvan Hoca’nın dudağının kenarı alaycılıkla büküldü;
“Ne dedin Melisciğğim? Duyamadım?”
Aşağılık karı tabii ki duymuştu. Pislik. Elimdeki tebeşiri boğazına tıkmak istiyordum. Ne yazık ki yapamazdım. Tek yapabildiğim tekrarlamak oldu; “Çözemiyorum…”
“Neden cannım?” —tuhaf konuşmasından tiksiniyordum. Neden sadece yerine otur falan diyemiyordu ki? Pislik karı. Keşke bunları ona da söyleyebilseydim.
“Ben… Bilmiyorum…” —şimdi bütün suratım ateş gibiydi, trafik ışığı gibi kıpkırmızı olmuş olmalıydım.
“Neden Mellis? Sen sınıfta değil misin? Sınnıf içi performansına sıfır veriyyorum.” Boş boş bakıyordum. Verecek tek kelimelik cevaplarım tükenmişti. Eğer ağzımı açarsam bütün içimden geçenleri suratına püskürtecekmiş gibi hissediyordum kendimi. Bu kadar ezik olmaktan nefret ediyordum! Sonunda tebeşiri bırakabildim, yeniden ayakkabılarıma dikkatle bakarak sırama döndüm. Eğer kafamı kaldırıp o sınıftakilerden birinin yüzünü görseydim… Eğer görseydim…
Sırama oturup 5 dakika önce hiçbir şey düşünmeden çizdiğim anime-manga stili göz çizimine baktım. Yaşların yanaklarıma doğru süzüldüğü gözlerimi o çizimden ayıramazdım. Kimse fark etmeyecekti. Kimse ağladığımı görmeyecekti. Nesrin bile. İşte bu insanlar için bana eziyet etmek böylesine önemsizdi… Çoktan hepsi benden başka şeylerle ilgilenmeye başlamıştı.
Biri hariç… Sadece birisi gözlerini kafamın arkasına dikmişti. Onu göremiyordum ama bana baktığını biliyordum.
***
Aynı gün, son teneffüs. Tuvaletteydim, zil az önce çalmış olduğundan tuvaletler bomboştu. Tam çıkacakken bir şey bana çarptı ve beni kabinin içine itti, sonra da kapıyı kilitledi. Bir anda kendimi Leyla ile tuvalette kilitli bulmuştum… Aslında hiçbir şey yapmama gerek yoktu; ona ne halt ettiğini sormam gerekirdi. Ama bunu yapmadım. Onun yerine soluk soluğa tek söyleyebildiğim şuydu;
“Nesin sen?”…
3.Bölüm: "Beni izleyen bir çift göz"
Bütün gün boyunca yeni kızdan gözlerimi doğru düzgün alamadım. Üstelik onun da dikkatimi çekmeden beni gözaltında tutmaya çalıştığına yemin edebilirdim. Öff belki de kuruntu yapıyordum…
Bu şekilde birkaç ders geçirdikten sonra olan oldu. Dersin ne olduğu ya da öğretmenlerin ne anlattığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ben önümdeki deftere bir şeyler karalar ve yan gözle Leyla’yı süzerken Nesrin’in bana attığı dirsekle irkildim,
“Meliiiss!” diye tısladı Nesrin. Tuhaf kaş göz işaretleri yapıyordu. Bütün sınıf gözlerini bana dikmişti. Ne oluyordu ki?
Matematik öğretmeni Elvan Hoca tebeşirle tık-tık-tık tahtaya vuruyor, kaşları çatık pis pis sırıtarak bana bakıyordu. “Melisciğğim. Eğer uyandıysan kalk da soruyu çöz, zahmet olmayacaksa.” Sınıftan bir kahkaha seli koptu, kulaklarım alev alev yanıyordu. Ayağa kalkıp sıranın bacağına takıldım. Neredeyse yere kapaklanacaktım. Neyse ki tökezleyip kurtuldum. Bin yıl gibi gelen bir süre sonunda tahtaya ulaştım, herkesin gözü hala üzerimdeydi, Elvan Hoca tebeşiri elime bıraktıktan sonra suratında hala o pis sırıtmayla öğretmen masasına oturdu ve ilgiyle beni izlemeye başladı.
Ben de sıralar arasındaki uzun yolculuğum boyunca ayakkabılarımla o kadar ilgiliydim ki soruya bakmaya fırsat bulamamıştım. Kafamı kaldırmamla kafamdan aşağı buz gibi sular boşalmış gibi oldu. Tahtada harfler, sayılar ve ne manaya geldiğini kesinlikle bilmediğim sembollerle dolu bir denklem vardı. Kahretsin!
Bir süre boş boş tahtaya baktıktan sonra Elvan Hoca’ya dönüp sesim çıktığı kadarıyla “Ben… Ben çözemem…” diye mırıldandım. Elvan Hoca’nın dudağının kenarı alaycılıkla büküldü;
“Ne dedin Melisciğğim? Duyamadım?”
Aşağılık karı tabii ki duymuştu. Pislik. Elimdeki tebeşiri boğazına tıkmak istiyordum. Ne yazık ki yapamazdım. Tek yapabildiğim tekrarlamak oldu; “Çözemiyorum…”
“Neden cannım?” —tuhaf konuşmasından tiksiniyordum. Neden sadece yerine otur falan diyemiyordu ki? Pislik karı. Keşke bunları ona da söyleyebilseydim.
“Ben… Bilmiyorum…” —şimdi bütün suratım ateş gibiydi, trafik ışığı gibi kıpkırmızı olmuş olmalıydım.
“Neden Mellis? Sen sınıfta değil misin? Sınnıf içi performansına sıfır veriyyorum.” Boş boş bakıyordum. Verecek tek kelimelik cevaplarım tükenmişti. Eğer ağzımı açarsam bütün içimden geçenleri suratına püskürtecekmiş gibi hissediyordum kendimi. Bu kadar ezik olmaktan nefret ediyordum! Sonunda tebeşiri bırakabildim, yeniden ayakkabılarıma dikkatle bakarak sırama döndüm. Eğer kafamı kaldırıp o sınıftakilerden birinin yüzünü görseydim… Eğer görseydim…
Sırama oturup 5 dakika önce hiçbir şey düşünmeden çizdiğim anime-manga stili göz çizimine baktım. Yaşların yanaklarıma doğru süzüldüğü gözlerimi o çizimden ayıramazdım. Kimse fark etmeyecekti. Kimse ağladığımı görmeyecekti. Nesrin bile. İşte bu insanlar için bana eziyet etmek böylesine önemsizdi… Çoktan hepsi benden başka şeylerle ilgilenmeye başlamıştı.
Biri hariç… Sadece birisi gözlerini kafamın arkasına dikmişti. Onu göremiyordum ama bana baktığını biliyordum.
***
Aynı gün, son teneffüs. Tuvaletteydim, zil az önce çalmış olduğundan tuvaletler bomboştu. Tam çıkacakken bir şey bana çarptı ve beni kabinin içine itti, sonra da kapıyı kilitledi. Bir anda kendimi Leyla ile tuvalette kilitli bulmuştum… Aslında hiçbir şey yapmama gerek yoktu; ona ne halt ettiğini sormam gerekirdi. Ama bunu yapmadım. Onun yerine soluk soluğa tek söyleyebildiğim şuydu;
“Nesin sen?”…
Gayet akıcı bir bölümdü... Ama gerçekleşen sadece sınıf olayı ve kitli kalmaktı ki o da diğer bölüm devam edecek... Yani olayları biraz daha çoğaltsan güzel olur... En azından bölümler arasında kopukluk olduğunda geçen bölümü daha iyi hatırlayabiliriz diye düşünüyorum...
güzel hikaye hayalgücüm keşke seninki kadar geniş olsa
devamını bekliyorum ^^
devamını bekliyorum ^^
Spoiler:
私 <3 やおい
Hayırlı olsun yeni Yaoi RPG sitemiz açılmış bulunmakta ^^
tıklayın
lann n bu siteden hiç yaoici çıkmadı
BÜYÜK İKRAMİYE... gelecek hafta fan arta resimlerimi göndermemi istiyorsanız bana öm atın. banane diyorsanız kafanızda taş kırın XD
2. sayfa (Toplam 2 sayfa) [ 13 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |