Son Görüşte Aşk Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, Sonraki |
Yazar
Mesaj
2. Bölüm: Catwalk - 3. Fragman
11 Mayıs 2008
Seul - Itaewon
Coolish isimli barın yeni yeni popüler olduğu dönemlerde bu bara sayısız yakışıklı ve güzel akın ediyordu. İçeride dark roomlar kadar, uluorta sevişen türlü türlü çiftlere kadar her türlü enteresanlık vardı.
Zaten barın sloganı her şeyi anlatmaya yetiyordu:
"Sınır yok"un anlamının gerçek olduğu tek yer!
Bu bara her Cumartesi gelen gizemli bir yakışıklı vardı. Simsiyah saçları, keskin gözleri ve altın oran*lı vücuduyla oradaki herkesin beraber olmak isteyeceği türden biriydi.
Bara geldiği 7. haftanın Cumartesi'nde karşı masada tek başına oturan birini gördü gizemli şahsiyetimiz. Koreli olmadığını hemen anlamıştı. Gözleri daha büyüktü ve tişçrtünde Japonca bir şeyler yazmaktaydı. Bu bir Japon'du ve bu bardaki bütün Korelilere, bütün Uzakdoğululara bin basardı.
Çantasından cep telefonunu çıkardı ve Japon'un bir kaç fotoğrafını çekti. Telefonun flaşı çakmış olsada etraftaki ışıktan dolayı hiç bir şey anlaşılmamıştı..
İstediği votka-red bull'un nerede kaldığını merak ederken Japon'un gittiğini gördü. Nereye gitmişti 2 saniye içerisinde? Etrafına baktuı ama onu göremedim.
"Kahretsin. Nerede bu?" diye söylenirken yanına gelip onla tanışmak isteyen 6. kişiyi de başında savdı. O sadece Japon'u istiyordu.
Sinirle elini telefonuna uzattığı sırada sırtına bir parmak dokundu. "Yine mi tanışmak isteyen bir mal" diyerek hışımla arkasını döndüğünde Han Japon'u gördü. Elinde votka vardı.
"Votka-redbull istemiştin di mi? Al bakalım" diyerek Han'a içeceği uzattı.
Teşekkür etmekle yetinen Han şaşırmıştı ama hemen toparlandı.
"Garson musun sen? Neden sen getirdinki?"
"Hayır garson değilim. Bana baktığını gördüm ve siparişini alan arkadaşımdan rica ettim. O da beni kırmadı ve tadaaa. İşte içeceğin" şeklinde cevapladı.
Han çocuğun ne kadar akıcı Korece konuştuğunu düşündü. İsmini sormalıydı. Böylece Japon olup olmadığını anlayabilirdi.
"Bana içkimi getirmiş olan bu yakışıklının adını öğrenebilir miyim?"
"Kai. Nakayama Kai. Peki ya sen?"
"Kim Kyung Han. ( Alttan hafif çapkın bakış ve gülüşle ) Tanıştığıma kesinlikle ama kesinlikle memnun oldum Kai. Artı tahmin etmiştim Japon olduğunu"
"Ben de Han. Ah siz Korelilerin isimleri? Kolay ezberlenmiyor. Hemen gidiveriyor akıldan"
***
İkili tam 2 saat 25 dakika boyunca hem o masada, hem de dışarıdaki kaldırımda sohbet etti. Kai ona Japonya'yı, kendi kültürlerini ve neden Kore'de olduğunu anlattı. Han ise Kore'de nereleri görmesi gerektiğini, neler yapması gerektiğinden bahsetti. Gezilecek yerler için rehberlik yapmayı bile teklif etmişti. Çok mutlu görünüyordu.
***
3 saat sonra
Yatmışlardı.
Derin bir nefes alıp yastaklara başlarını koydular ve sarılarak uyudular..
Sabah olduğunda Kai oda servisinden kahvaltı sipariş etmişti. Han hala uyuyordu.
"Çok yordum dün gece onu" dedi gülerek Kai. Han biraz daha dinlendikten sonra kahvaltı yapacaklardı.
Kai banyoya girip duş aldıktan sonra bornozunu giyip Han'ı kaldırmaya yönelmişti. Banyo kapısından çıkar çıkmaz Han başını okşayıp çocuğu kendine çekti. Sımsıkı sarıldı ve kulağına
"Bundan böyle buna hazır ol. Çünkü seni her gördüğüm yerde kendime ait hissetmek için böle sarılacağım" dedi.
Kai hem şaşırmış, hem de mutlu olmuştu.
Han "Senden çok ama çok hoşlandığımı hissediyorum Kai. İçimdeki duyguların yoğunluğunu tahmin edemezsin" dedi.
Yüzü kızaran Kai ise hemen kendini toplayarak utangaç olmadığını şu cümleyle gösterdi:
En büyük Kore, hayır En büyük Japonya bağırışları arasında duş alan ikilinin mutlulukları acaba neden bu kadar kısa sürecekti.
Yıkım sürecinin başlangıcı bu kadar güzel mi olmalıydı?
Ve neden Han Kai'ye gerçek ismini vermemişti?
11 Mayıs 2008
Seul - Itaewon
Coolish isimli barın yeni yeni popüler olduğu dönemlerde bu bara sayısız yakışıklı ve güzel akın ediyordu. İçeride dark roomlar kadar, uluorta sevişen türlü türlü çiftlere kadar her türlü enteresanlık vardı.
Zaten barın sloganı her şeyi anlatmaya yetiyordu:
"Sınır yok"un anlamının gerçek olduğu tek yer!
Bu bara her Cumartesi gelen gizemli bir yakışıklı vardı. Simsiyah saçları, keskin gözleri ve altın oran*lı vücuduyla oradaki herkesin beraber olmak isteyeceği türden biriydi.
Bara geldiği 7. haftanın Cumartesi'nde karşı masada tek başına oturan birini gördü gizemli şahsiyetimiz. Koreli olmadığını hemen anlamıştı. Gözleri daha büyüktü ve tişçrtünde Japonca bir şeyler yazmaktaydı. Bu bir Japon'du ve bu bardaki bütün Korelilere, bütün Uzakdoğululara bin basardı.
Çantasından cep telefonunu çıkardı ve Japon'un bir kaç fotoğrafını çekti. Telefonun flaşı çakmış olsada etraftaki ışıktan dolayı hiç bir şey anlaşılmamıştı..
İstediği votka-red bull'un nerede kaldığını merak ederken Japon'un gittiğini gördü. Nereye gitmişti 2 saniye içerisinde? Etrafına baktuı ama onu göremedim.
"Kahretsin. Nerede bu?" diye söylenirken yanına gelip onla tanışmak isteyen 6. kişiyi de başında savdı. O sadece Japon'u istiyordu.
Sinirle elini telefonuna uzattığı sırada sırtına bir parmak dokundu. "Yine mi tanışmak isteyen bir mal" diyerek hışımla arkasını döndüğünde Han Japon'u gördü. Elinde votka vardı.
"Votka-redbull istemiştin di mi? Al bakalım" diyerek Han'a içeceği uzattı.
Teşekkür etmekle yetinen Han şaşırmıştı ama hemen toparlandı.
"Garson musun sen? Neden sen getirdinki?"
"Hayır garson değilim. Bana baktığını gördüm ve siparişini alan arkadaşımdan rica ettim. O da beni kırmadı ve tadaaa. İşte içeceğin" şeklinde cevapladı.
Han çocuğun ne kadar akıcı Korece konuştuğunu düşündü. İsmini sormalıydı. Böylece Japon olup olmadığını anlayabilirdi.
"Bana içkimi getirmiş olan bu yakışıklının adını öğrenebilir miyim?"
"Kai. Nakayama Kai. Peki ya sen?"
"Kim Kyung Han. ( Alttan hafif çapkın bakış ve gülüşle ) Tanıştığıma kesinlikle ama kesinlikle memnun oldum Kai. Artı tahmin etmiştim Japon olduğunu"
"Ben de Han. Ah siz Korelilerin isimleri? Kolay ezberlenmiyor. Hemen gidiveriyor akıldan"
***
İkili tam 2 saat 25 dakika boyunca hem o masada, hem de dışarıdaki kaldırımda sohbet etti. Kai ona Japonya'yı, kendi kültürlerini ve neden Kore'de olduğunu anlattı. Han ise Kore'de nereleri görmesi gerektiğini, neler yapması gerektiğinden bahsetti. Gezilecek yerler için rehberlik yapmayı bile teklif etmişti. Çok mutlu görünüyordu.
***
3 saat sonra
Yatmışlardı.
Derin bir nefes alıp yastaklara başlarını koydular ve sarılarak uyudular..
Sabah olduğunda Kai oda servisinden kahvaltı sipariş etmişti. Han hala uyuyordu.
"Çok yordum dün gece onu" dedi gülerek Kai. Han biraz daha dinlendikten sonra kahvaltı yapacaklardı.
Kai banyoya girip duş aldıktan sonra bornozunu giyip Han'ı kaldırmaya yönelmişti. Banyo kapısından çıkar çıkmaz Han başını okşayıp çocuğu kendine çekti. Sımsıkı sarıldı ve kulağına
"Bundan böyle buna hazır ol. Çünkü seni her gördüğüm yerde kendime ait hissetmek için böle sarılacağım" dedi.
Kai hem şaşırmış, hem de mutlu olmuştu.
Han "Senden çok ama çok hoşlandığımı hissediyorum Kai. İçimdeki duyguların yoğunluğunu tahmin edemezsin" dedi.
Yüzü kızaran Kai ise hemen kendini toplayarak utangaç olmadığını şu cümleyle gösterdi:
En büyük Kore, hayır En büyük Japonya bağırışları arasında duş alan ikilinin mutlulukları acaba neden bu kadar kısa sürecekti.
Yıkım sürecinin başlangıcı bu kadar güzel mi olmalıydı?
Ve neden Han Kai'ye gerçek ismini vermemişti?
İleri gitmeyiz ben de..
Hikayeyi eklediğim diğer sitede sansürsüzünü, burada hafif sansürlüsünü eklerim ben de. Çözüm çok..
3. bölümden itibaren 6 karakterimizde rayına oturmuş olacak ve hikaye su gibi akıp gidecek.
Şimdi tren yolculuğu sahnesini yazmalıyım. Ewon'un fantazi dünyası..
Hikayeyi eklediğim diğer sitede sansürsüzünü, burada hafif sansürlüsünü eklerim ben de. Çözüm çok..
3. bölümden itibaren 6 karakterimizde rayına oturmuş olacak ve hikaye su gibi akıp gidecek.
Şimdi tren yolculuğu sahnesini yazmalıyım. Ewon'un fantazi dünyası..
Darkangel hehe burda da varım evet.. Selin nicki alınmıştı ben de Leia'yı aldım.
Ah ah sen bizim sitede hiç yorumlamadın yahu okumuyor musun yoksa..
Okursan eğer yorumlamanı isterim. Merak ederim ben nasıl bulduğunuz..
***
D-chan özel mesajla atıyorum şimdi siteyi..
Ah ah sen bizim sitede hiç yorumlamadın yahu okumuyor musun yoksa..
Okursan eğer yorumlamanı isterim. Merak ederim ben nasıl bulduğunuz..
***
D-chan özel mesajla atıyorum şimdi siteyi..
Hiç okumadım canım açıkçası ben de bir fc yazarı olaran şunu söyleyim bana hitap etmeyen fcleri okumakta zorlanıyorum. Mesela bir Buffy, Merlin, Harry Potter hatta anime serileri hakkında bile okuyabiliyorum ama gel gör ki iş gerçek karakterle gelince ıh-hı oluyorum ya.
ileri gittt xDD
biz okuruz öm ile atabilirsin kıhkıh xD
valla şu ewonun yakalayamadığı "o" kişisini yakalasın istiyorum "o kişi kız ise yakalamasın boşver"
harbi korelilerin isimler çok karmaşık unutuyorummm
geri dönüp bakmam lazım xD
ewonun konuştuğu choi kimdii
han = lee han ???
yoksa ewon mu
biseksüel sonuçta
saçmaladığım bir şey varsa valla uykulu olmama ver xD
çok akıcı ve güzel bir hikaye
biz okuruz öm ile atabilirsin kıhkıh xD
valla şu ewonun yakalayamadığı "o" kişisini yakalasın istiyorum "o kişi kız ise yakalamasın boşver"
harbi korelilerin isimler çok karmaşık unutuyorummm
geri dönüp bakmam lazım xD
ewonun konuştuğu choi kimdii
han = lee han ???
yoksa ewon mu
biseksüel sonuçta
saçmaladığım bir şey varsa valla uykulu olmama ver xD
çok akıcı ve güzel bir hikaye
O Choi işte Ewon'u götrüdüğü onun tabiriyle "tek gecelik çıtır" lardan..
Beğendin mi lovely..
***
Hmm dark anladın olsun makul sebep..
Beğendin mi lovely..
***
Hmm dark anladın olsun makul sebep..
5. sayfa (Toplam 8 sayfa) [ 71 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |