Uyanış mı?, Diriliş mi? -> Sezon Sonu! Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 16, 17, 18 ... 28, 29, 30, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj


Yroum yapmayı unutmuşum hiç söylemiyorsun
gene güzel olmuş
Lotus sevgim iyice arttı
Lotussss



gene güzel olmuş

Lotus sevgim iyice arttı

Lotussss

"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^

Ohoooooooo iki gün girmedik yani, neler neler olmuş.Allah muhabbetinizi arttırsın.Yok yok siz düşünmeyin beni ben uzaktan takılırım sorun değil
Şaka yaptım alınmayın sakın.Yine çok hoştu bebeem.Şu bilgiler falan güzel olmuş.Dewamını bekliyorum canişkom...

Şaka yaptım alınmayın sakın.Yine çok hoştu bebeem.Şu bilgiler falan güzel olmuş.Dewamını bekliyorum canişkom...


Ayy aşkolsun!....
Biz seni unuturmuyuz prensesim!
Yorumlar için teşekkürler arkideşler....
Ayy, xunlai yaa, benim çizdiğim Lotus iğrenç olmuştu, renkler falan hiç uyumlu değildi. O yüzden baştan çizeceğim, ve koyacağım, ok?


Yorumlar için teşekkürler arkideşler....


Ayy, xunlai yaa, benim çizdiğim Lotus iğrenç olmuştu, renkler falan hiç uyumlu değildi. O yüzden baştan çizeceğim, ve koyacağım, ok?


''Haruki suzukeru, Allen!''
''Zavallı şeytan, ruhunun kurtarılmasına izin ver!''

BÖLÜM 21 - BİÇARE DURUMDA
Sıcak kahvenin dumanını içine çeken Kintada, şu bir saatte, yılların yorgunluğunu üzerinden atmış gibi hissediyordu. Aklına bir anda, eski anılar geldi. Lavie ile Ozaku'nun oyunları... Lotus'un yaramazlıkları... Jas'ın her seferinde Lavie'ye sataşması... Sahi, Ozaku neredeydi? '' Nasıl da unutmuşum.'' diye geçirdi içinden. Yapılan Moetsukiru Gekkou Neuran'a gitmişti. Birkaç ay sonra da, ölüm haberi ulaşmıştı ellerine. Nasıl da üzülmüştü... Noda, Kintada'nın aklını okumuşcasına gitti, Ozaku'nun yolladığı mektupları getirdi. Kintada, mektupları özenle sakladığı küçük mavi kutuyu, yıllar sonra eline almıştı. Fakat anılar dünyasından çıkmak zorunda kaldı; çünkü Noda, birisini çekiştiriyordu.
- Bırak beni, tamam mı? Şurada annemin ne yapmaya çalıştığını öğrenecektim ne güzel. Aptal kaplan! Git başımdan yaaa!
Kintada mutfak kapısını araladı ve... Küçük bir kız ile bir kaplanın boğuşmakta olduklarını gördü. Lavie, annesi gelince, 32 dişini de gösterecek şekilde sırıtarak mazeretler bulmaya başladı.
- Merhaba anne. Bak, ben aslında seni izlemiyordum. Hatta Noda'nın, küçük elmas kaplamalı mavi kutuyu senin yatak odandaki dolabın üçüncü çekmecesinin sağ köşesinden alıp sana getirdiğini de görmedim. Ben uyuyamadım da.
- Seni gidi küçük cadı. Gel mutfağa.
Lavie mahcup olmuştu ama o kutuda ne olduğunu delicesine merak ediyordu. Küçükken, annesi o kutuya hiçbir ekilde dokunmasına izin vermezdi. Şimdi büyümüştü. Noda'yı ittikten sonra ağır adımlarla mutfağa yöneldi. SAndalyeye yığıldı ve Kintada'nın tatlı sesiyle hayal etti her şeyi...
'' Sen daha o zamanlar çok küçüktün canım. Daha 5 yaşındaydın. Ozaku'nun haberi geldiğinde, kiraz ağaçları çiçek açmışlardı. Kapımızda aniden beliren subaydan çok korkmuştuk. Köyü boşaltmamızı isteyebilirlerdi her dakika. Ama istedikleri şey, çok daha beterdi. Subay, köyün bütün erkeklerinin savaşa gitmesi gerektiğini belirtti. Ozaku oysaki çok küçüktü; savaşa gidemezdi. Ama düşünüldüğü gibi olmadı. Jas'ı bile almayı planladılar; bildiğin gibi o bir melek. Bu nedenle Jas'ı da alacaklardı ama ben yaşı konusunda ısrar ettim. Yani, sence de o yaştaki çocuk alınır mı? Neyse, Ozaku'nun yaşının da tuttuğunu söylediler. Tabi ki bu sefer de baban karşı çıktı. 13 yaşındaki çocuk savaşa alınır mı hiç? Ama alınmak zorunda kalındı. Subay, eline silahı tutuşturdu. Üstüne üstlük '' Silahı benden iyi tutyor be!'' dedi. Neyse, Ozaku her hafta mektup yazacağına söz verdi ve bunu ülke için yapması gerektiğine inandırdı bizi. Ve gitti. Birkaç aya kadar da ölüm haberi geldi. İşte böyle canım...''
Kintada, Lavie'nin aklında soru işaretleri kalmasına neden olan bu konuşmadan sonra kalktı ve bir fincan daha kahve aldı kendine. O sırada Lavie, meraklıca soruşturdu.
- Anne, Ozaku kimd? Anlattın ama kim olduğunu bile bilmiyorum.
- Anlatayım o zaman. Kahve?
- İyi olur. Bir de, Jas bir melek dedin. Ne kastettin?
- Onu da anlatayım. Kurabiye?
- Sıcaksa, lütfen. Ayrıca, ne savaşı?
- O kadarını anlatmam çok uzun sürer. Kitaplıktaki tarih kitabına bak. Çikolatalı pasta?
- Bir dilim harika olurdu. Neyse yaa! Bana yiyecek hazırlarken sen anlatsana!
- Tamam. O zaman 2 yaşındaydın. Baban, başarabileceğine inandığı için - ki bence çok saçma ve aptalca - sana bisiklete binmeyi öğretecekti. Hem de anayola varan yokuşta. Sen bindin bsiklete, asıldın pedallara. Baban da arkandan güvenle bakıyordu. Birden bisiklet kaydı ve yere düştün. Ama yollar çamurluydu ve kaymaya başladın. Baban çok korktu ve arkandan koştu. Tabi ben de. Ana yola çıktın birden. Hızla gelen bir atın altında kalacağın sırada, Ozaku atladı ve seni kurtardı. Ama bu, onun yarım koluna mal oldu. Biz de onun gerekli hastane masraflarını karşıladık. Meğer yetimmiş. Yume ile Nozomi - Lotus'un anne ve babası; yani teyzenle enişten - bu çocuğa çok acıdılar. Biz de evlatlık alalım dediler. Sonra onları Chi Gekkou Faciası'nda kaybettiğimizde, Lotus ve Ozaku bize kaldı.
- E peki Jas'ın melek oluşu?
- O da şöyle oldu: Bir gün babanla oturmuş, konuşuyorduk. Sen 5 yaşındaydın. Geceydi ve hava çok sıcaktı. Sen, Lotus ile içerideki odada oynuyordun. Birden Lotus çığlık attı.
- Dur! Hatırlıyorum. Lotus ile ellerimizi yıkamak için banyoya gittiğimizde, gümüş bir sıvı ile dolu küvetteki bebeği görünce atmıştı o çığlığı.
- İşte o Jas'tı. Onu aldık ve baktık uzunca bir süre, değil mi? Sonra, yine birgün mutfakta yemek yapıyordum. Kapıyı çaldılar. Açtığımda karşımda tamamen turuncu giyimli bir kadın duruyordu. Jas'a iyi bakmamızı, onun bir melek prensi olduğunu söyledi. Adının anlamının, onun gibi Taimu'ların dilinde ''kurt'' demek olduğunu söyledi. İşte böyle.
- Yaaa! Sizi yalancılar sizi! Bize de ''Zavallıcık yetimmiş Ozaku gibi.'' dediniz!
- Yerim ben seni şimdi!
O sırada bu tatlı sohbeti bölmek zorunda kaldılar. Noda, aniden hırıldamaya başlamıştı. Sanki bir şeye tıslıyor, onu kovalamak ve korkutmak istiyor gibiydi. Lavie, kafasını çevirdiğinde, Jabarandum'un mor bir renkte parıldadığını gördü. Tam bunu Kintada'ya söyleyecekti ki, onun bayılmış olduğunu farketti. Panikledi fakat Kintada'yı hemen kapıp, arka odalardan birine bırakmayı ihmal etmedi. Sonra mutfağa döndü. Noda, hala tıslıyordu. Bir boyut kalbinin açılmış olduğunu gördü. Boyut kalbinin üzerinde, yakut kırmızısı bir renkte ''Amadare Kareha'' yazıyordu. Bunun imkansız olduğunu düşündü bir an. Madara Kareha, yıllar önce, Yondaime tarafından mühürlenmişti. Açılması olanaksızdı. Lavie, boyut kalbnden gelen rüzgarın, butfağı dağıttığını ve Noda'nın uyumasına neden olduğunu görünce panikledi. Olduğu yere çöktü. Boyut kalbi soyutlamayı, sadece olitler yapabilirdi. Annesi de hem şaman, hem olit , hem de medyum olduğu için bu işlemi başarıyla gerçekleştirirdi fakat Lavie, bunun nasıl yapılacağını bilmiyordu. Lotus'un yattığı odadan altın renkli bir ışığın sızdığını da ancak farkedince, paniğe kapıldı. Hemen o odaya koştu. Bir boyut kalbi daha. Aman ne harika... Onun da üstünde ''Utahoshi'' yazıyordu. Bu boyut kalbini ise, ilk Hokage mühürlemişti. Sonra yeşil bir ışığın da banyodan geldiğini görür görmez, oraya koştu. Üçüncü bir boyut kalbi... Adı da ''Youkou Seppen'' ... Bu da şimdiki Hokage tarafından mühürlüydü. Bunları kim açıyor diyemeden, Jas'ı hatırladı. O boyut kalplerini küçükken de açabiliyordu. Hemen yanına koştu. Darmandağın olmuş evin her köşesinde kağıtlar vardı. Bunlar Jabarandum'un sayfalarıydı. Lavie, Jas'ı oda kapısının önünde görünce irkildi. Altınrengi bakan gözleri, altın renkli melek kanatları, beyaz giysisi ile, tam bir meleğe benziyordu. Lavie, ona bakarken aniden dizlerinin üstüne çöktü ve ardından yere kapaklandı. Jas, onu bayıltmıştı. Sonra çakralarının tükendiğini hissetti, ardından yine 7 yaşındaki haline döndü. O da bayıldı. Evde üç boyut kalbi açıktı ve Noda, Kintada, Lotus ve Jas gibi, bunları kapatabilecek kişiler ayık bile değillerdi. Lavie, tam anlamıyla bayılmamıştı. Jas, üzerinde yanlış büyüyü kullanmış, onu felç etmişti. Gözlerinden akan iki damla yaş, çaresizliğinin acısına aktı. Ne yapacağını bilemiyordu. Üstelik gecenin körüydü. Lavie, ilk kez zavallıca ağlıyordu. Yapacak bir şeyi olmadığına ağlıyordu...
Artık ister istemez çaresizlik zindanının kara duvarlarına hapsolmuştu...
Jas'ı getiren kimdi? Lotus, asıl oluyor da bir boyut kalbi kapatabiliyor? Kintada neden bayıldı? Açılan boyut kalpleri neden bu kadar önemli? Noda ile Jabarandum arasındaki ilişki ne? Asıl Jabarandum ne?
Gelecek bölümde görüşmek üzere...
Umarım beğenmişsinizdir...
Yazarınız Uchiha-chan...

Sıcak kahvenin dumanını içine çeken Kintada, şu bir saatte, yılların yorgunluğunu üzerinden atmış gibi hissediyordu. Aklına bir anda, eski anılar geldi. Lavie ile Ozaku'nun oyunları... Lotus'un yaramazlıkları... Jas'ın her seferinde Lavie'ye sataşması... Sahi, Ozaku neredeydi? '' Nasıl da unutmuşum.'' diye geçirdi içinden. Yapılan Moetsukiru Gekkou Neuran'a gitmişti. Birkaç ay sonra da, ölüm haberi ulaşmıştı ellerine. Nasıl da üzülmüştü... Noda, Kintada'nın aklını okumuşcasına gitti, Ozaku'nun yolladığı mektupları getirdi. Kintada, mektupları özenle sakladığı küçük mavi kutuyu, yıllar sonra eline almıştı. Fakat anılar dünyasından çıkmak zorunda kaldı; çünkü Noda, birisini çekiştiriyordu.
- Bırak beni, tamam mı? Şurada annemin ne yapmaya çalıştığını öğrenecektim ne güzel. Aptal kaplan! Git başımdan yaaa!
Kintada mutfak kapısını araladı ve... Küçük bir kız ile bir kaplanın boğuşmakta olduklarını gördü. Lavie, annesi gelince, 32 dişini de gösterecek şekilde sırıtarak mazeretler bulmaya başladı.
- Merhaba anne. Bak, ben aslında seni izlemiyordum. Hatta Noda'nın, küçük elmas kaplamalı mavi kutuyu senin yatak odandaki dolabın üçüncü çekmecesinin sağ köşesinden alıp sana getirdiğini de görmedim. Ben uyuyamadım da.
- Seni gidi küçük cadı. Gel mutfağa.
Lavie mahcup olmuştu ama o kutuda ne olduğunu delicesine merak ediyordu. Küçükken, annesi o kutuya hiçbir ekilde dokunmasına izin vermezdi. Şimdi büyümüştü. Noda'yı ittikten sonra ağır adımlarla mutfağa yöneldi. SAndalyeye yığıldı ve Kintada'nın tatlı sesiyle hayal etti her şeyi...
'' Sen daha o zamanlar çok küçüktün canım. Daha 5 yaşındaydın. Ozaku'nun haberi geldiğinde, kiraz ağaçları çiçek açmışlardı. Kapımızda aniden beliren subaydan çok korkmuştuk. Köyü boşaltmamızı isteyebilirlerdi her dakika. Ama istedikleri şey, çok daha beterdi. Subay, köyün bütün erkeklerinin savaşa gitmesi gerektiğini belirtti. Ozaku oysaki çok küçüktü; savaşa gidemezdi. Ama düşünüldüğü gibi olmadı. Jas'ı bile almayı planladılar; bildiğin gibi o bir melek. Bu nedenle Jas'ı da alacaklardı ama ben yaşı konusunda ısrar ettim. Yani, sence de o yaştaki çocuk alınır mı? Neyse, Ozaku'nun yaşının da tuttuğunu söylediler. Tabi ki bu sefer de baban karşı çıktı. 13 yaşındaki çocuk savaşa alınır mı hiç? Ama alınmak zorunda kalındı. Subay, eline silahı tutuşturdu. Üstüne üstlük '' Silahı benden iyi tutyor be!'' dedi. Neyse, Ozaku her hafta mektup yazacağına söz verdi ve bunu ülke için yapması gerektiğine inandırdı bizi. Ve gitti. Birkaç aya kadar da ölüm haberi geldi. İşte böyle canım...''
Kintada, Lavie'nin aklında soru işaretleri kalmasına neden olan bu konuşmadan sonra kalktı ve bir fincan daha kahve aldı kendine. O sırada Lavie, meraklıca soruşturdu.
- Anne, Ozaku kimd? Anlattın ama kim olduğunu bile bilmiyorum.
- Anlatayım o zaman. Kahve?
- İyi olur. Bir de, Jas bir melek dedin. Ne kastettin?
- Onu da anlatayım. Kurabiye?
- Sıcaksa, lütfen. Ayrıca, ne savaşı?
- O kadarını anlatmam çok uzun sürer. Kitaplıktaki tarih kitabına bak. Çikolatalı pasta?
- Bir dilim harika olurdu. Neyse yaa! Bana yiyecek hazırlarken sen anlatsana!
- Tamam. O zaman 2 yaşındaydın. Baban, başarabileceğine inandığı için - ki bence çok saçma ve aptalca - sana bisiklete binmeyi öğretecekti. Hem de anayola varan yokuşta. Sen bindin bsiklete, asıldın pedallara. Baban da arkandan güvenle bakıyordu. Birden bisiklet kaydı ve yere düştün. Ama yollar çamurluydu ve kaymaya başladın. Baban çok korktu ve arkandan koştu. Tabi ben de. Ana yola çıktın birden. Hızla gelen bir atın altında kalacağın sırada, Ozaku atladı ve seni kurtardı. Ama bu, onun yarım koluna mal oldu. Biz de onun gerekli hastane masraflarını karşıladık. Meğer yetimmiş. Yume ile Nozomi - Lotus'un anne ve babası; yani teyzenle enişten - bu çocuğa çok acıdılar. Biz de evlatlık alalım dediler. Sonra onları Chi Gekkou Faciası'nda kaybettiğimizde, Lotus ve Ozaku bize kaldı.
- E peki Jas'ın melek oluşu?
- O da şöyle oldu: Bir gün babanla oturmuş, konuşuyorduk. Sen 5 yaşındaydın. Geceydi ve hava çok sıcaktı. Sen, Lotus ile içerideki odada oynuyordun. Birden Lotus çığlık attı.
- Dur! Hatırlıyorum. Lotus ile ellerimizi yıkamak için banyoya gittiğimizde, gümüş bir sıvı ile dolu küvetteki bebeği görünce atmıştı o çığlığı.
- İşte o Jas'tı. Onu aldık ve baktık uzunca bir süre, değil mi? Sonra, yine birgün mutfakta yemek yapıyordum. Kapıyı çaldılar. Açtığımda karşımda tamamen turuncu giyimli bir kadın duruyordu. Jas'a iyi bakmamızı, onun bir melek prensi olduğunu söyledi. Adının anlamının, onun gibi Taimu'ların dilinde ''kurt'' demek olduğunu söyledi. İşte böyle.
- Yaaa! Sizi yalancılar sizi! Bize de ''Zavallıcık yetimmiş Ozaku gibi.'' dediniz!

- Yerim ben seni şimdi!
O sırada bu tatlı sohbeti bölmek zorunda kaldılar. Noda, aniden hırıldamaya başlamıştı. Sanki bir şeye tıslıyor, onu kovalamak ve korkutmak istiyor gibiydi. Lavie, kafasını çevirdiğinde, Jabarandum'un mor bir renkte parıldadığını gördü. Tam bunu Kintada'ya söyleyecekti ki, onun bayılmış olduğunu farketti. Panikledi fakat Kintada'yı hemen kapıp, arka odalardan birine bırakmayı ihmal etmedi. Sonra mutfağa döndü. Noda, hala tıslıyordu. Bir boyut kalbinin açılmış olduğunu gördü. Boyut kalbinin üzerinde, yakut kırmızısı bir renkte ''Amadare Kareha'' yazıyordu. Bunun imkansız olduğunu düşündü bir an. Madara Kareha, yıllar önce, Yondaime tarafından mühürlenmişti. Açılması olanaksızdı. Lavie, boyut kalbnden gelen rüzgarın, butfağı dağıttığını ve Noda'nın uyumasına neden olduğunu görünce panikledi. Olduğu yere çöktü. Boyut kalbi soyutlamayı, sadece olitler yapabilirdi. Annesi de hem şaman, hem olit , hem de medyum olduğu için bu işlemi başarıyla gerçekleştirirdi fakat Lavie, bunun nasıl yapılacağını bilmiyordu. Lotus'un yattığı odadan altın renkli bir ışığın sızdığını da ancak farkedince, paniğe kapıldı. Hemen o odaya koştu. Bir boyut kalbi daha. Aman ne harika... Onun da üstünde ''Utahoshi'' yazıyordu. Bu boyut kalbini ise, ilk Hokage mühürlemişti. Sonra yeşil bir ışığın da banyodan geldiğini görür görmez, oraya koştu. Üçüncü bir boyut kalbi... Adı da ''Youkou Seppen'' ... Bu da şimdiki Hokage tarafından mühürlüydü. Bunları kim açıyor diyemeden, Jas'ı hatırladı. O boyut kalplerini küçükken de açabiliyordu. Hemen yanına koştu. Darmandağın olmuş evin her köşesinde kağıtlar vardı. Bunlar Jabarandum'un sayfalarıydı. Lavie, Jas'ı oda kapısının önünde görünce irkildi. Altınrengi bakan gözleri, altın renkli melek kanatları, beyaz giysisi ile, tam bir meleğe benziyordu. Lavie, ona bakarken aniden dizlerinin üstüne çöktü ve ardından yere kapaklandı. Jas, onu bayıltmıştı. Sonra çakralarının tükendiğini hissetti, ardından yine 7 yaşındaki haline döndü. O da bayıldı. Evde üç boyut kalbi açıktı ve Noda, Kintada, Lotus ve Jas gibi, bunları kapatabilecek kişiler ayık bile değillerdi. Lavie, tam anlamıyla bayılmamıştı. Jas, üzerinde yanlış büyüyü kullanmış, onu felç etmişti. Gözlerinden akan iki damla yaş, çaresizliğinin acısına aktı. Ne yapacağını bilemiyordu. Üstelik gecenin körüydü. Lavie, ilk kez zavallıca ağlıyordu. Yapacak bir şeyi olmadığına ağlıyordu...
Artık ister istemez çaresizlik zindanının kara duvarlarına hapsolmuştu...
Jas'ı getiren kimdi? Lotus, asıl oluyor da bir boyut kalbi kapatabiliyor? Kintada neden bayıldı? Açılan boyut kalpleri neden bu kadar önemli? Noda ile Jabarandum arasındaki ilişki ne? Asıl Jabarandum ne?
Gelecek bölümde görüşmek üzere...
Umarım beğenmişsinizdir...
Yazarınız Uchiha-chan...





''Haruki suzukeru, Allen!''
''Zavallı şeytan, ruhunun kurtarılmasına izin ver!''




Teşekkürler. O boyut kalbi isimlerini bulmak için internetten Japonca kelimeleri araştırmak zorunda kaldım. Mühürleyenleri ise o anda yazarken buldum.
Prenses, sen yazıya yorum mu yaptın, yoksa bana iltifat mı yazdın?
Şaka, şaka! Teşekkürler elmalı turtam!


Prenses, sen yazıya yorum mu yaptın, yoksa bana iltifat mı yazdın?

Şaka, şaka! Teşekkürler elmalı turtam!



''Haruki suzukeru, Allen!''
''Zavallı şeytan, ruhunun kurtarılmasına izin ver!''

17. sayfa (Toplam 30 sayfa) [ 296 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |