Uyanış mı?, Diriliş mi? -> Sezon Sonu! Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 23, 24, 25 ... 28, 29, 30, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
depresif ve meşgul yazar hanım
şimdik sana bir sır
kara kedi =Xunlai
şşş çaktırma
bende delirdim berbat sınav notlaeım yüzünden
saçamlarsam anlayış gösterin U_U

şimdik sana bir sır

kara kedi =Xunlai
şşş çaktırma



saçamlarsam anlayış gösterin U_U
"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^

Kara Kedi = Xuniş haa, zaten Nerden yazısından anladım.
Yok yaa, yazarınızın bi müzik sözlüsü kaldı, yarın da hiç bi aksilik olmadan yazıyı koyuyo çünkü sınavı yok.
Çok mutluyum bugün yaa, nden acep?
Size fragman: (
)
- Kazandığım tek savaşın yokoluş savaşı olduğunu bildiğim halde, ölümü ben seçmedim, Lavie. Seçemedim. O aptal Jas, beni ölüm ile yaşam arasına sıkıştırdı.
Lotus...
- Zamanın duruşunu hissettiğinde yaşamıyor olacaksın demiştin ya anne? Zaman durdu ve hala yaşıyorum. anne, ne oluyor bana? Anne, neden ben böyleyim? anne, aslında ben kimim, söylesene anne?!
Jas...
- Umutlar mı? Onların artık tükendiğini sanıyordum. Beni değiştiren şey Ay... Her şey onun yüzünden oldu. Artık farklı olacağım ve hayata renkler katacağım. Gökyüzümde asla bulutlar olmayacak artık... Güneş geri dönecek ve dönüşü, Ay'dan alacağı acı intikamla başlayacak...
Lavie...
- Niye, niye?! Ben aslında hiç bir şey yapmadım. Gereksizlik benim kanımda vardı ve bunu Lavie'ye de, Lotus'a da bulaştırdım. Bunu artık onlara açıklama vakti geldi..
Kintada...
- Bağımsız olmak... Eskisi gibi çayırlarda koşmak... Tek bir çarem kaldı, bu fırsatı da iyi değerlendireceğim.
Noda...
''Değişim rüzgarları esecektir mutlaka. ama rüzgar bu, geçip gittiğinde yaprakların yerinden de fazlası değişmiş olur.''
Uchichi
Biraz değişik bir fragman ama sadece bu bölümün değil, biras ileriki bölümlerin de
fragmanı oldu bu. İyi okuyun, ''metnin ana düşüncesini bulun.'' Türkçe dersi gibi oldu. En nefret ettiğim etkinlik, ana düşünce bulma...
Neyse, okuyun,anlayın, sonuçlar çıkarın, vs. , vs....
Uchichi

Yok yaa, yazarınızın bi müzik sözlüsü kaldı, yarın da hiç bi aksilik olmadan yazıyı koyuyo çünkü sınavı yok.

Size fragman: (

- Kazandığım tek savaşın yokoluş savaşı olduğunu bildiğim halde, ölümü ben seçmedim, Lavie. Seçemedim. O aptal Jas, beni ölüm ile yaşam arasına sıkıştırdı.
Lotus...
- Zamanın duruşunu hissettiğinde yaşamıyor olacaksın demiştin ya anne? Zaman durdu ve hala yaşıyorum. anne, ne oluyor bana? Anne, neden ben böyleyim? anne, aslında ben kimim, söylesene anne?!
Jas...
- Umutlar mı? Onların artık tükendiğini sanıyordum. Beni değiştiren şey Ay... Her şey onun yüzünden oldu. Artık farklı olacağım ve hayata renkler katacağım. Gökyüzümde asla bulutlar olmayacak artık... Güneş geri dönecek ve dönüşü, Ay'dan alacağı acı intikamla başlayacak...
Lavie...
- Niye, niye?! Ben aslında hiç bir şey yapmadım. Gereksizlik benim kanımda vardı ve bunu Lavie'ye de, Lotus'a da bulaştırdım. Bunu artık onlara açıklama vakti geldi..
Kintada...
- Bağımsız olmak... Eskisi gibi çayırlarda koşmak... Tek bir çarem kaldı, bu fırsatı da iyi değerlendireceğim.
Noda...
''Değişim rüzgarları esecektir mutlaka. ama rüzgar bu, geçip gittiğinde yaprakların yerinden de fazlası değişmiş olur.''
Uchichi
Biraz değişik bir fragman ama sadece bu bölümün değil, biras ileriki bölümlerin de
fragmanı oldu bu. İyi okuyun, ''metnin ana düşüncesini bulun.'' Türkçe dersi gibi oldu. En nefret ettiğim etkinlik, ana düşünce bulma...

Neyse, okuyun,anlayın, sonuçlar çıkarın, vs. , vs....
Uchichi

''Haruki suzukeru, Allen!''
''Zavallı şeytan, ruhunun kurtarılmasına izin ver!''

En enfret ettiğin ha!.
Ben ikinci dönem o ana fikirleri karşımda seldoşum olmadan bulacağımdan dolayı üzülüyorum.
Güzeldi.
Çok güzeldi.
Heralde görsel olmadan gördüğüm ilk ve en güzel fragmandı.
Cimcimeye bak sen
Bi de beni kıskanırmış.
Diyene bak diyene?
Kim kimi kıskanıyor acaba he? 











Dipnot: 24. bölüm tamamiyle lotus hakkında olacaktır. 25. bölüm ise tamamen Jas olacaktır. Yani anlayacağınız, fragmanlara göre herkese bir bölüm verilecektir. Ondan sonra da 29.bölüm karma olacaktır. Yani 29. bölümden itibaren normal devam edecektir.
Uchichi
Uchichi

''Haruki suzukeru, Allen!''
''Zavallı şeytan, ruhunun kurtarılmasına izin ver!''


Teşekkürler benim bidenem mangaka'cım.
Zaten şimdi yeni bölümü yazıyorum. Bence beğeneceksiniz de, bilemem yani.
Dipnot 2: Naruto'dan bağımsızlaştık, arada bağlanabiliriz oraya. Ama gelecek bölümlerde. Bu cephede işler bittikten sonra.
Uchichi


Dipnot 2: Naruto'dan bağımsızlaştık, arada bağlanabiliriz oraya. Ama gelecek bölümlerde. Bu cephede işler bittikten sonra.

Uchichi

''Haruki suzukeru, Allen!''
''Zavallı şeytan, ruhunun kurtarılmasına izin ver!''

23 – ASLA ÇOK GEÇ DEĞİLDİR
Kendi mezarının önünde durmak, kesinlikle hiç kimsenin isteyeceği bir şey değildi. O da istemiş miydi sanki? Hayır, ama duruyordu işte. Eskiye bir göz attığındaysa, sadece acınası anılar ve aptal küçük bir kız görüyordu. Belki olduğu şeyi kendisi seçmemişti ama yapılabilecek tek şey, buna uymak ve ‘’değişmekti.’’ Ne zaman olmuştu öleli? 3 yıl? Çok değildi. Sanki her günü aynıydı ve bu yaşam onu gittikçe çeliyor, insan dışı bir varlık yapmaya çalışıyordu. Zaten şimdi de öyle değil miydi sanki? Artık yine de bunları düşünmemeliydi. Ne var ki, Jas’ın yaptıkları ve onun gerçek yüzü, unutulacak gibi değildi.
Kafasını boşaltmak zorundaydı. Bu nedenle mezarlıktan çıktı, yağmurlu gökyüzünün altında yürümeye başladı. Onun cephesinde kazanılan tek savaş, yokoluş savaşıydı. Savaş yaralarından kalma olan yüzüne bakmak için aynasını çıkardı. Gözlerinin içindeki derin boşluk, onun sadece bir anlamsızlık abidesi olduğunu göstermeye yetmişti Lotus için. Sinirlendi ve aynayı yakınındaki ağaca fırlattı. Ayna, binbir parçaya ayrılmıştı. Tıpkı ruhu gibi. Kaybolan hayallerini bulmalı mıydı? Jas’ın aptallığı ona mal olsa bile, değişebilecek miydi? Bu yarı insanımsı şeyden kurtulacak ve yine normal olacak mıydı? Bilemiyordu. Saklamıştı, içinde tutmuştu şu ana dek. Artık boşalıyordu. Dizlerinin üzerine çöktü. Başını elleri arasına aldı. Gözyaşları, dindirilemez bir ruh seliydi. Dudaklarından dökülen sözcüklere bile dikkat etmiyordu.
- Anne! Artık acı çekmek istemiyorum! Lütfen kurtarın beni! Ben böyle olmak istemiyorum! Çok geç kaldım! ÇOK GEÇÇ!!!
Kafasını kaldırdı ve boşalan bulutlara baktı. İkinci bir gözyaşı seli aktı gözlerinden. Tüm gökyüzüne duyurdu hissettiklerini.
- ÇOK GEÇ! ARTIK ÇOK AMA ÇOK GEÇ!
Ellerini istemsizce boynuna götürdü. Boynundaki kolyeyi koparıp attı bir ağacın altına. Kolye açılmış, içindeki iki fotoğraf gözükmüştü: Lotus ve Lavie. Eskisi gibi değildi. Hiçbir şey, eskisi gibi değildi… Lavie artık ona inanmıyordu. En yakın sandığı kişi, artık ona inanmıyordu. Mezarlıktaki son sözlerini hatırladı: ‘’Senin ruhun, bulutlu bir gökyüzünden farksız; şimşeklerin her zaman bana çarpıyor çünkü. Sen sadece bir yaratıksın ve öyle kalacaksın. Asla değişemeyeceksin. Jas seni böyle bir şeye çevirmekle iyi yapmış!’’…
Ayağa kalktı. Katlanılmazdı. Nasıl da güçlüydü dışarıdan. Oysa ki… Tekrar başını gökyüzüne çevirdi. Kısa, siyah saçlarını çözdü. Gözlerini kapattı. Adınlar atmaya başladı. Yavaşça ve hissederek… Düşünerek ve kavrayarak… Nereye götürdüğünü bilmeyen adımlar, ruhunu yıkayan gökyüzüne bile çıkabilecek umutsuzluğa aitlerdi. Hala yağmur damlalarını yüzünde hissediyordu. Hala başı gökyüzüne dönüktü, çünkü bu ona güven veriyordu. İnandığı tek şey olan gökyüzüne gülümsedi. Adımlar atıyordu hala. Bu yolun nereye çıktığını biliyordu: Bir uçurum. Kenara vardığını hissedince durdu ve gözlerini açtı. Amansız yağan yağmurun düştüğü boş meralara baktı. Gülümsedi tekrar. Güven, tek isteği… Gökyüzünün altında güvendeydi. Ellerini, dua edermişçesine yanlara doğru açtı. Avuçlarına doluveren yağmuru başından aşağıya döktü. Sonra yine sözcükler döküldü o pembe dudaklardan…ama bu kez, o sözcükler, Lotus’un ruhunu ikiye ayıracak ve bilinen tek şeyi de değiştirecekti.
- Asla çok geç değildir… Asla çok geç değildir ve hiçbir zaman da olmadı. Sadece ben yapabilirim. Bunu başaracağım. Yapabileceğime inanmadım, bu yüzden yapamadım. Asla çok geç değildi. Asla çok geç olmayacak…
Başını kocaman gökyüzüne çevirdi tekrar Kocaman gülümsedi ve haykırdı.
- ASLA ÇOK GEÇ DEĞİLDİR!!! ASLA ÇOK GEÇ OLMADI!!! ASLA DA ÇOK GEÇ OLMAYACAK!!!
Saçlarına düşen yağmur damlaları, o salkımların rengini değiştirmeye başladı. Lotus’un simsiyah saçları, gittikçe kızıllaşıyordu. Sanki yeniden doğan bir Anka Kuşu gibiydi. Gözlerini kapatmıştı. Gülümsüyordu hala. Aniden gözlerini açtı. O masmavi gözlerini açtı. Gözlerinin rengine dek değişmişti. Ve yine rüzgara fısıldadı o sözcükleri: ‘’Asla çok geç değildir…’’
Yeni arkadaşları, yeni bir hayatı, yeni bir evi ve kesinlikle yeni bir ailesi olacaktı. Her şeye baştan başlanılacak, her şeye daha güzel bir gözle bakacaktı. Şu anki ölümsüzlüğünü iyi değerlendirmeliydi. Sadece tek bir şey kalmıştı: Şu Jas’ı yok etmek. Ama yine de bir süreliğine aklından intikam planlarını bile çıkaracaktı. Bıçaklarını ve diğer her şeyini atacaktı. Artık öldürmek yoktu. Yalnız kalsa bile, her gün yeni bir güneşle uyanacak, yeni bir şarkıda yaşayacaktı. Her şey değişecekti, çünkü…
‘’Asla Çok Geç Değildir…’’
************************************
İşte yeni bölüm...
Umarım beğenmişsinizdir...
Yenileri de gelecek... Bizi takibe devam...
Uchichi
(Fikirler şu şarkıdan geldi: Three Days Grace - Never Too Late)
(Dinleyin, süper yani. Tam coşmalık.
)
Kendi mezarının önünde durmak, kesinlikle hiç kimsenin isteyeceği bir şey değildi. O da istemiş miydi sanki? Hayır, ama duruyordu işte. Eskiye bir göz attığındaysa, sadece acınası anılar ve aptal küçük bir kız görüyordu. Belki olduğu şeyi kendisi seçmemişti ama yapılabilecek tek şey, buna uymak ve ‘’değişmekti.’’ Ne zaman olmuştu öleli? 3 yıl? Çok değildi. Sanki her günü aynıydı ve bu yaşam onu gittikçe çeliyor, insan dışı bir varlık yapmaya çalışıyordu. Zaten şimdi de öyle değil miydi sanki? Artık yine de bunları düşünmemeliydi. Ne var ki, Jas’ın yaptıkları ve onun gerçek yüzü, unutulacak gibi değildi.
Kafasını boşaltmak zorundaydı. Bu nedenle mezarlıktan çıktı, yağmurlu gökyüzünün altında yürümeye başladı. Onun cephesinde kazanılan tek savaş, yokoluş savaşıydı. Savaş yaralarından kalma olan yüzüne bakmak için aynasını çıkardı. Gözlerinin içindeki derin boşluk, onun sadece bir anlamsızlık abidesi olduğunu göstermeye yetmişti Lotus için. Sinirlendi ve aynayı yakınındaki ağaca fırlattı. Ayna, binbir parçaya ayrılmıştı. Tıpkı ruhu gibi. Kaybolan hayallerini bulmalı mıydı? Jas’ın aptallığı ona mal olsa bile, değişebilecek miydi? Bu yarı insanımsı şeyden kurtulacak ve yine normal olacak mıydı? Bilemiyordu. Saklamıştı, içinde tutmuştu şu ana dek. Artık boşalıyordu. Dizlerinin üzerine çöktü. Başını elleri arasına aldı. Gözyaşları, dindirilemez bir ruh seliydi. Dudaklarından dökülen sözcüklere bile dikkat etmiyordu.
- Anne! Artık acı çekmek istemiyorum! Lütfen kurtarın beni! Ben böyle olmak istemiyorum! Çok geç kaldım! ÇOK GEÇÇ!!!
Kafasını kaldırdı ve boşalan bulutlara baktı. İkinci bir gözyaşı seli aktı gözlerinden. Tüm gökyüzüne duyurdu hissettiklerini.
- ÇOK GEÇ! ARTIK ÇOK AMA ÇOK GEÇ!
Ellerini istemsizce boynuna götürdü. Boynundaki kolyeyi koparıp attı bir ağacın altına. Kolye açılmış, içindeki iki fotoğraf gözükmüştü: Lotus ve Lavie. Eskisi gibi değildi. Hiçbir şey, eskisi gibi değildi… Lavie artık ona inanmıyordu. En yakın sandığı kişi, artık ona inanmıyordu. Mezarlıktaki son sözlerini hatırladı: ‘’Senin ruhun, bulutlu bir gökyüzünden farksız; şimşeklerin her zaman bana çarpıyor çünkü. Sen sadece bir yaratıksın ve öyle kalacaksın. Asla değişemeyeceksin. Jas seni böyle bir şeye çevirmekle iyi yapmış!’’…
Ayağa kalktı. Katlanılmazdı. Nasıl da güçlüydü dışarıdan. Oysa ki… Tekrar başını gökyüzüne çevirdi. Kısa, siyah saçlarını çözdü. Gözlerini kapattı. Adınlar atmaya başladı. Yavaşça ve hissederek… Düşünerek ve kavrayarak… Nereye götürdüğünü bilmeyen adımlar, ruhunu yıkayan gökyüzüne bile çıkabilecek umutsuzluğa aitlerdi. Hala yağmur damlalarını yüzünde hissediyordu. Hala başı gökyüzüne dönüktü, çünkü bu ona güven veriyordu. İnandığı tek şey olan gökyüzüne gülümsedi. Adımlar atıyordu hala. Bu yolun nereye çıktığını biliyordu: Bir uçurum. Kenara vardığını hissedince durdu ve gözlerini açtı. Amansız yağan yağmurun düştüğü boş meralara baktı. Gülümsedi tekrar. Güven, tek isteği… Gökyüzünün altında güvendeydi. Ellerini, dua edermişçesine yanlara doğru açtı. Avuçlarına doluveren yağmuru başından aşağıya döktü. Sonra yine sözcükler döküldü o pembe dudaklardan…ama bu kez, o sözcükler, Lotus’un ruhunu ikiye ayıracak ve bilinen tek şeyi de değiştirecekti.
- Asla çok geç değildir… Asla çok geç değildir ve hiçbir zaman da olmadı. Sadece ben yapabilirim. Bunu başaracağım. Yapabileceğime inanmadım, bu yüzden yapamadım. Asla çok geç değildi. Asla çok geç olmayacak…
Başını kocaman gökyüzüne çevirdi tekrar Kocaman gülümsedi ve haykırdı.
- ASLA ÇOK GEÇ DEĞİLDİR!!! ASLA ÇOK GEÇ OLMADI!!! ASLA DA ÇOK GEÇ OLMAYACAK!!!
Saçlarına düşen yağmur damlaları, o salkımların rengini değiştirmeye başladı. Lotus’un simsiyah saçları, gittikçe kızıllaşıyordu. Sanki yeniden doğan bir Anka Kuşu gibiydi. Gözlerini kapatmıştı. Gülümsüyordu hala. Aniden gözlerini açtı. O masmavi gözlerini açtı. Gözlerinin rengine dek değişmişti. Ve yine rüzgara fısıldadı o sözcükleri: ‘’Asla çok geç değildir…’’
Yeni arkadaşları, yeni bir hayatı, yeni bir evi ve kesinlikle yeni bir ailesi olacaktı. Her şeye baştan başlanılacak, her şeye daha güzel bir gözle bakacaktı. Şu anki ölümsüzlüğünü iyi değerlendirmeliydi. Sadece tek bir şey kalmıştı: Şu Jas’ı yok etmek. Ama yine de bir süreliğine aklından intikam planlarını bile çıkaracaktı. Bıçaklarını ve diğer her şeyini atacaktı. Artık öldürmek yoktu. Yalnız kalsa bile, her gün yeni bir güneşle uyanacak, yeni bir şarkıda yaşayacaktı. Her şey değişecekti, çünkü…
‘’Asla Çok Geç Değildir…’’
************************************
İşte yeni bölüm...
Umarım beğenmişsinizdir...

Yenileri de gelecek... Bizi takibe devam...

Uchichi
(Fikirler şu şarkıdan geldi: Three Days Grace - Never Too Late)
(Dinleyin, süper yani. Tam coşmalık.


''Haruki suzukeru, Allen!''
''Zavallı şeytan, ruhunun kurtarılmasına izin ver!''

09 Oca 2009 0:57

Offffff aşkım süpersin ya.
Anlatacak kelime yok seni.
Yine harikalar çıkarmışsın ortaya.
Walla çok beğendim.
Gerçi sen yazarsın da ben beğenmem mi?
Di mi ama?
Bi de beni kıskanırmış,seni cimcime seni.
Asıl sen kıskanılacakların başını çekiyorsun bitanem.











lotuuuuuuuuuuuuuuus
ah ah ne güzel bölümdü bu yaaa
lotusuma odaklı, duygusal küçük lotusa
anti jas
devamı gelsin lütfen

ah ah ne güzel bölümdü bu yaaa

lotusuma odaklı, duygusal küçük lotusa

anti jas



devamı gelsin lütfen

"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^

24. sayfa (Toplam 30 sayfa) [ 296 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |