Uyanış mı?, Diriliş mi? -> Sezon Sonu! Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 26, 27, 28, 29, 30, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
Ya arkadaşlar canım Jas'ın bölümünü yazmak istemedi, yani öyle bir havada değilim. O yüzden ben de gecikme olmasın diye Lavie'nin bölümüne geçiyorum. Özledim keratamı.
Size bir ipucu vereceğim şimdi...
Lavie, Noda ve daha görmediğiniz bir kişi arasında çok büyük olaylar geçti, o yüzden Lavie'nin psikolojisi bozuk.

Size bir ipucu vereceğim şimdi...
Lavie, Noda ve daha görmediğiniz bir kişi arasında çok büyük olaylar geçti, o yüzden Lavie'nin psikolojisi bozuk.


''Haruki suzukeru, Allen!''
''Zavallı şeytan, ruhunun kurtarılmasına izin ver!''

(Bu bölümü mangaka'ya ithaf ediyorum. Beni enn başından takip ettiği için. Hem de Lavie'yi seviyor. )
(Bu arada canım istediği için ve aha güzel bir söylenişi var diye başlığı İngilizce yaptım. )
24 - BLUE SKY MAY DOWN
Belki başka biri olsa, gökyüzünün bile üzerine düşebileceğin aklının ucundan bile geçirmezdi. Yalnızlık ile anlamsızlaşmış bir hayatta, ayakta kalma savaşı içindeydi. Gezsin de hava alsın diye bir köpek gibi götürüldüğü parklarda, yanına oturacak tek kişinin olmaması, açık havayı bile engelliyordu. Daralan ruhunun içinde, hala özlem duyduğu çocukluk günlerini taşıyordu.
Yatağında yalnız oturuyordu yine. Alışmıştı böyle yağmurlu gecelerdeki yalnızlığın sesine. Üzüntüsüne eşlik edebilecek tek şeyin yağmur damlaları olduğunu bilmek sıkıcıydı belki ama yine de şansı yoktu. Yavaşça oturduğu yerden sıyrıldı ve aşağıya indi. emekleyerek kapının önüne dek gitti. Çıkış yolu oradaydı ama çıkarsa ne olacaktı ki. Kintada bile artık ona bakmak istemediğini yüzüne karşı söylememiş miydi? İstenmeyen varlık gibi hissetmek, o olmak demekti.
Bir darbeyle kapıyı ardına dek açtı. Yere inen şimşeklerin ışıkları gözlerini alınca, tekrar arkasını döndü kapıya. Yalnız olmaya mahkum mu kalmıştı yoksa? Bir daha asla bir arkadaşı olmayacak mıydı? Acı acı güldü kendi kendine. Zaten hayatında topu topu kaç arkadaşı olmuştu ki böyle söylüyordu? Ruhuna mı işlenmişti bu kader?
Sinirlendi. Anlamsızca sinirlendi. Çok üzgün ve kızgındı. Ahayata kızmıştı, küsmüştü tüm evrene. Bırakıldığı bu tek odalı kulübenin masasına doğru ilerledi. Haftadır orada duran gümüş işlemeli bıçağı eline aldı. Yansıyan bıçaktan yüzüne baktı. Gözleri bile içine çökmüştü, teni normalinden de beyazdı. Artık yetmişti, canına tak etmişti. Bu kadardı bu iş. Kulübede bulunan tek aynaya fırlattı önce bıçağı. Ayna kırıklarından biriyle de, o güzelim upuzun siyah saçlarını kesiverdi. Yere düşen tutamları da bir nefeste yağmur ile rüzgarın dansına kattı. Doğumundan beri bileğinde bulunan bileziğe baktı. Ejderha ve ay işlemeli bileziği çıkarttı ve masanın üzerine atıverdi. Gidip dolabı açtı. İçinden çıkan kırmızı balo elbisesini elindeki ayna kırığıyla yırttı. Geriye kalan kumaş parçalarını dört bir yana savurdu. Kimsi şimşeklerin acısına, kimsi rüzgarın yeniliğine karıştı. Saç tokalarının bulunduğu kutudaki tüm eşyaları da dağıttı. Kutuyu da paramparça yaptı. Bu kutu da gümüştendi ve bunu da Kintada vermişti. Artık hiç bir anı ismetiyordu. İstemiyordu yaşanamamış bir çocukluğun acılarını. İstemiyordu geri dönmeyi o umutsuzluk arşivine.
Dolapta geriye sadece küçük bir kutu kalmıştı. Onu olduğu gibi orada bıraktı. O kutunun içinde, Sasuke'nin hediyesi olan küçük bir kolye duruyordu. Ay şeklindeki kolyenin içi açıldığında çıkan notta ''Karanlık gecelerimde bana ışık göstermeyi bilen değerli kalp hırsızına...'' yazıyordu düzgün bir el yazısıyla. Bırakamadı Lavie onu orada. Unutamadı aşkalrı. Yaşanamamışlıın etkisiyle gitti ve kutuyu açtı. Bari o kolye yalnız kalmamalıydı. Boynuna geçirdiği kolyeyi sıkı sıkı tutarak çıktı o kulübeden. Kapıyı bile kapatmadı. Çünkü geçmişinin onu kovalayacağından korkmuyordu ve korkmayacaktı da.
Biraz ilerledikten sonra karşısına çıkan kumsala baktı. Artık kimse onu umutlarından esirgeyemezdi. Ayışığında yıkanan denize baktı. Sol elinden destek alarak ayağa kalkmaya çalıştı. Kolyeyi sıkı sıkı tutuyordu hala. Köpük gibi beyaz geceliğinin rüzgarda dalgalanışını izledi bir süre ayakta. İşte taşıyordu o incecik bilekler bu ağır ruhu. Yavaş yavaş yağmurun içine attı adımlarını. Gittikçe denize yaklaşıyordu. Buz gibi suyu teninde hissettiğinde bile bir tepki vermedi. Yavaşça kapattığı gözleri, artık ağlamayacaktı. Sıkı sıkı tuttuğu kolyeyi de bırakmamaya kararlıydı. Sessizce mırıldandı denize doğru...
- Mavi gökyüzü üzerimize düşer mi? eğer düşerse ruhumun yaraları kapanır mı? Bir daha gözlerim görebilir mi umudu?
Denizin yumuşak suyu, beline dek geliyordu artık. Kulübeden denize gelene dek elinde tuttuğu bıçağı iyice kavradı. Önce elindeki saç tutamlarını savurdudenize doğru. Uçuşan siyah kelebekler gibiydiler. Binlerce kelebek... Hepsi de acı bir çocuğun kırık ayna parçalarını taşıyordu. Ayna parçalarını yansıtıyordu ruhunu.
Sonra da kolyeyi iyice sıktı avcunun içinde. Cesaret alıyordu bundan. Elindeki bıçağı yavaş yavaş batırıyordu o narin tene. Bembeyaz gecelik bile dayanamamıştı kanın hükmüne. Gözleri hala kapalıydı ama dudaklarına bir gülümseme yayılmıştı Lavie'nin. Acı duyumsamadığından değildi bu. Hep istediği gibi, bir melek olacaktı artık. Katil bir şeytan değil. İçindeki ejderhanın yavaş yavaş eridğini, her kan damlasında yenilendiğini hissediyordu. En sonunda bıçağın girebileceği son noktaya gelmişti. O bıçağı olduğu gibi bedeninde bıraktı ve elini yavaş yavaş çekti kabzadan. Kolyeyi tutan eli ise daha da sıkıydı şimdi. Yavaş yavaş suya batmaya başlamıştı. Dudaklarına yayılan gülümseme daha da belliydi şimdi. Kısacık saçları da suyun içine girince, bedeni denizin içinde kaybolmuştu. Oysa Lavie, denizin bir köpük seli gibi bembeyaz olduğunu ve göküyüzünün siyahtan koyu maviye döndğünü görememişti. Artık görmek istemeyen gözleri, hayata açılamayacaktı. Dudaklarından son sözleri döküldükten sonra, bembeyaz bir akıntıya kapılarak gülümsedi son kez.
'' When the blue sky may down, my soul will be arise to beyond from sky...''
İşte yeni bölüm...
Açıklamaya gerek yok herhalde...
Umarım beğenirsiniz...
Mangaka_sym... SEni çok seviyorum birtanecik ablam...
Uchichi
(Bu arada canım istediği için ve aha güzel bir söylenişi var diye başlığı İngilizce yaptım. )
24 - BLUE SKY MAY DOWN
Belki başka biri olsa, gökyüzünün bile üzerine düşebileceğin aklının ucundan bile geçirmezdi. Yalnızlık ile anlamsızlaşmış bir hayatta, ayakta kalma savaşı içindeydi. Gezsin de hava alsın diye bir köpek gibi götürüldüğü parklarda, yanına oturacak tek kişinin olmaması, açık havayı bile engelliyordu. Daralan ruhunun içinde, hala özlem duyduğu çocukluk günlerini taşıyordu.
Yatağında yalnız oturuyordu yine. Alışmıştı böyle yağmurlu gecelerdeki yalnızlığın sesine. Üzüntüsüne eşlik edebilecek tek şeyin yağmur damlaları olduğunu bilmek sıkıcıydı belki ama yine de şansı yoktu. Yavaşça oturduğu yerden sıyrıldı ve aşağıya indi. emekleyerek kapının önüne dek gitti. Çıkış yolu oradaydı ama çıkarsa ne olacaktı ki. Kintada bile artık ona bakmak istemediğini yüzüne karşı söylememiş miydi? İstenmeyen varlık gibi hissetmek, o olmak demekti.
Bir darbeyle kapıyı ardına dek açtı. Yere inen şimşeklerin ışıkları gözlerini alınca, tekrar arkasını döndü kapıya. Yalnız olmaya mahkum mu kalmıştı yoksa? Bir daha asla bir arkadaşı olmayacak mıydı? Acı acı güldü kendi kendine. Zaten hayatında topu topu kaç arkadaşı olmuştu ki böyle söylüyordu? Ruhuna mı işlenmişti bu kader?
Sinirlendi. Anlamsızca sinirlendi. Çok üzgün ve kızgındı. Ahayata kızmıştı, küsmüştü tüm evrene. Bırakıldığı bu tek odalı kulübenin masasına doğru ilerledi. Haftadır orada duran gümüş işlemeli bıçağı eline aldı. Yansıyan bıçaktan yüzüne baktı. Gözleri bile içine çökmüştü, teni normalinden de beyazdı. Artık yetmişti, canına tak etmişti. Bu kadardı bu iş. Kulübede bulunan tek aynaya fırlattı önce bıçağı. Ayna kırıklarından biriyle de, o güzelim upuzun siyah saçlarını kesiverdi. Yere düşen tutamları da bir nefeste yağmur ile rüzgarın dansına kattı. Doğumundan beri bileğinde bulunan bileziğe baktı. Ejderha ve ay işlemeli bileziği çıkarttı ve masanın üzerine atıverdi. Gidip dolabı açtı. İçinden çıkan kırmızı balo elbisesini elindeki ayna kırığıyla yırttı. Geriye kalan kumaş parçalarını dört bir yana savurdu. Kimsi şimşeklerin acısına, kimsi rüzgarın yeniliğine karıştı. Saç tokalarının bulunduğu kutudaki tüm eşyaları da dağıttı. Kutuyu da paramparça yaptı. Bu kutu da gümüştendi ve bunu da Kintada vermişti. Artık hiç bir anı ismetiyordu. İstemiyordu yaşanamamış bir çocukluğun acılarını. İstemiyordu geri dönmeyi o umutsuzluk arşivine.
Dolapta geriye sadece küçük bir kutu kalmıştı. Onu olduğu gibi orada bıraktı. O kutunun içinde, Sasuke'nin hediyesi olan küçük bir kolye duruyordu. Ay şeklindeki kolyenin içi açıldığında çıkan notta ''Karanlık gecelerimde bana ışık göstermeyi bilen değerli kalp hırsızına...'' yazıyordu düzgün bir el yazısıyla. Bırakamadı Lavie onu orada. Unutamadı aşkalrı. Yaşanamamışlıın etkisiyle gitti ve kutuyu açtı. Bari o kolye yalnız kalmamalıydı. Boynuna geçirdiği kolyeyi sıkı sıkı tutarak çıktı o kulübeden. Kapıyı bile kapatmadı. Çünkü geçmişinin onu kovalayacağından korkmuyordu ve korkmayacaktı da.
Biraz ilerledikten sonra karşısına çıkan kumsala baktı. Artık kimse onu umutlarından esirgeyemezdi. Ayışığında yıkanan denize baktı. Sol elinden destek alarak ayağa kalkmaya çalıştı. Kolyeyi sıkı sıkı tutuyordu hala. Köpük gibi beyaz geceliğinin rüzgarda dalgalanışını izledi bir süre ayakta. İşte taşıyordu o incecik bilekler bu ağır ruhu. Yavaş yavaş yağmurun içine attı adımlarını. Gittikçe denize yaklaşıyordu. Buz gibi suyu teninde hissettiğinde bile bir tepki vermedi. Yavaşça kapattığı gözleri, artık ağlamayacaktı. Sıkı sıkı tuttuğu kolyeyi de bırakmamaya kararlıydı. Sessizce mırıldandı denize doğru...
- Mavi gökyüzü üzerimize düşer mi? eğer düşerse ruhumun yaraları kapanır mı? Bir daha gözlerim görebilir mi umudu?
Denizin yumuşak suyu, beline dek geliyordu artık. Kulübeden denize gelene dek elinde tuttuğu bıçağı iyice kavradı. Önce elindeki saç tutamlarını savurdudenize doğru. Uçuşan siyah kelebekler gibiydiler. Binlerce kelebek... Hepsi de acı bir çocuğun kırık ayna parçalarını taşıyordu. Ayna parçalarını yansıtıyordu ruhunu.
Sonra da kolyeyi iyice sıktı avcunun içinde. Cesaret alıyordu bundan. Elindeki bıçağı yavaş yavaş batırıyordu o narin tene. Bembeyaz gecelik bile dayanamamıştı kanın hükmüne. Gözleri hala kapalıydı ama dudaklarına bir gülümseme yayılmıştı Lavie'nin. Acı duyumsamadığından değildi bu. Hep istediği gibi, bir melek olacaktı artık. Katil bir şeytan değil. İçindeki ejderhanın yavaş yavaş eridğini, her kan damlasında yenilendiğini hissediyordu. En sonunda bıçağın girebileceği son noktaya gelmişti. O bıçağı olduğu gibi bedeninde bıraktı ve elini yavaş yavaş çekti kabzadan. Kolyeyi tutan eli ise daha da sıkıydı şimdi. Yavaş yavaş suya batmaya başlamıştı. Dudaklarına yayılan gülümseme daha da belliydi şimdi. Kısacık saçları da suyun içine girince, bedeni denizin içinde kaybolmuştu. Oysa Lavie, denizin bir köpük seli gibi bembeyaz olduğunu ve göküyüzünün siyahtan koyu maviye döndğünü görememişti. Artık görmek istemeyen gözleri, hayata açılamayacaktı. Dudaklarından son sözleri döküldükten sonra, bembeyaz bir akıntıya kapılarak gülümsedi son kez.
'' When the blue sky may down, my soul will be arise to beyond from sky...''
İşte yeni bölüm...

Açıklamaya gerek yok herhalde...

Umarım beğenirsiniz...

Mangaka_sym... SEni çok seviyorum birtanecik ablam...

Uchichi


''Haruki suzukeru, Allen!''
''Zavallı şeytan, ruhunun kurtarılmasına izin ver!''











Not:Yorumun dewamı gelicek de, şimdi şoktayım kusura bakma


Çok teşekkür ederim... Bölümü bana ithaf etmiş olman beni çok sevindirdi. Bir de bölüm o kadar güzel olmuş ki.. Yani bana ithafen yazılmış olması daha tuhaf etti beni...
Lavie'nin ölmesine üzülmüş olsam da denizde kayboluşunu çok güzel işlemişsin gerçekten. Yazdıklarında şiirimsi bir hava var. Tabi bu daha da etkili yapmış bölümü... Bir dünya hayatının sona ermesi ancak bu kadar hisli anlatılır herhalde...
Uchichi'ciğim... Kalpler karşılıklı.... Ben de seni çok seviyorum...
Mangaka_sym


Lavie'nin ölmesine üzülmüş olsam da denizde kayboluşunu çok güzel işlemişsin gerçekten. Yazdıklarında şiirimsi bir hava var. Tabi bu daha da etkili yapmış bölümü... Bir dünya hayatının sona ermesi ancak bu kadar hisli anlatılır herhalde...

Uchichi'ciğim... Kalpler karşılıklı.... Ben de seni çok seviyorum...

Mangaka_sym


AYYY! Dünyada çok sevdiğim birkaç insandan ikisi de ilham gecikmesi nedeniyle düzgün yazamadığım bölüme yorum yapmış! Hem de ithaf edilen kişi! Ayy içim içime sığmıyoooooooo!!!!
Ay beğenmenize o kadar çok sevindim ki anlatamam.
Ve bu arada, evet Lavie öldü.
Neyse, çok teşekkür ederim hepinize.
Sevgiler..
Uchichi





Ay beğenmenize o kadar çok sevindim ki anlatamam.
Ve bu arada, evet Lavie öldü.

Neyse, çok teşekkür ederim hepinize.
Sevgiler..
Uchichi


''Haruki suzukeru, Allen!''
''Zavallı şeytan, ruhunun kurtarılmasına izin ver!''

fiyuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuu
ahhhh çok mükkemel o kadar çok kelime sanatı yapmışsın ki
ve bunlar fazlasıyla iyi
ayy kıskanadım
ben niye sanat yapamıyorum
ben bölümdeki olaydan çok bölümdeki edebyata takıldım sanırsam
neysem ohhh seevindim. lavie de öldümü oleeeey öldü
ahhhh çok mükkemel o kadar çok kelime sanatı yapmışsın ki


ayy kıskanadım



ben bölümdeki olaydan çok bölümdeki edebyata takıldım sanırsam

neysem ohhh seevindim. lavie de öldümü oleeeey öldü

"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^

XD Oley öldü diyor bi de yaa.
Valla edebiyat kısmını atla, harbi güzel yazmışım yaa. Ben böyle yazar mıydım?
Neyse, duyuru: Artık ana kahraman Lavie değil, maalesef hayatını kaybetti. Ana kahramanımız Lotus olarak değişti. (Sevin bakalım pisicik.
)
Neyse, Jas bölümünü atlamıştık ya, belki onu yazmayabilirim. ama bilemeyeceğim, ilham gelirse.
İşte yorumlar...
Uchichi

Valla edebiyat kısmını atla, harbi güzel yazmışım yaa. Ben böyle yazar mıydım?

Neyse, duyuru: Artık ana kahraman Lavie değil, maalesef hayatını kaybetti. Ana kahramanımız Lotus olarak değişti. (Sevin bakalım pisicik.

Neyse, Jas bölümünü atlamıştık ya, belki onu yazmayabilirim. ama bilemeyeceğim, ilham gelirse.
İşte yorumlar...
Uchichi


''Haruki suzukeru, Allen!''
''Zavallı şeytan, ruhunun kurtarılmasına izin ver!''

yihhuuuuu
parti zamanı
lotus ana karkter
olley olley sonunda hakketiği merbeye ulaştı kızımız



lotus ana karkter



"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^

lavie ne olacak peki
gitti gitti bugün herkes ölüyor
ama anlatımın çok güzeldi muhteşem süper kelimeler kifayaetsiz gümleler yetersiz kalıyorrrr
ama lavie ye üzüldüm
severdim zilliyi
Ne olur arayı çok uzatma olurmu




ama anlatımın çok güzeldi muhteşem süper kelimeler kifayaetsiz gümleler yetersiz kalıyorrrr


severdim zilliyi

Ne olur arayı çok uzatma olurmu

İnanılmaz gelebilir ama öm görme yeteneğim sıfır =_=


27. sayfa (Toplam 30 sayfa) [ 296 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |