Anti Orihime Inoue Fc Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 80, 81, 82 ... 90, 91, 92, Sonraki |
Yazar
Mesaj
@tusako FC'ye hoşgeldin , üye sayımız 84 olmuş bulunmaktaa bu kadar ileri gidebileceğimizi hiç düşünmemiştim mutluyum *-*

Ureshii desu
Gerçekten anti olarak büyük başarılara imza attık. 80 sayfa 84 üye.

Gerçekten anti olarak büyük başarılara imza attık. 80 sayfa 84 üye.

Everyone is alone. Everyone is empty. People have no longer any need of others. You can always find a substitute for any talent. Any relationship can be replaced. I've grown sick of a world like that… - Shougo Makishima


Ulaşmalıyız da... Site biraz ölü gibi aslında, hareketli olan "yaz sezonu" gelse burası da renklenir. Sonuçta YGS'si olan var veya benim gibi SBS'si olan, o olmasa bile dersleri ağır olan işe giden var...
Dolayısıyla bir hareket yok pek ama buralar hareketlenince üyeler de artar diye umut ediyorum.
Dolayısıyla bir hareket yok pek ama buralar hareketlenince üyeler de artar diye umut ediyorum.


Everyone is alone. Everyone is empty. People have no longer any need of others. You can always find a substitute for any talent. Any relationship can be replaced. I've grown sick of a world like that… - Shougo Makishima




@*-Kira-* ve Cyne FC'ye hoşgeldiniz ^.^
Diyorum ya gereksiz karakter.
Diyorum ya gereksiz karakter.



Fiyuvv *iç çeker*
Uzun zamandır Orihime hakkında görüşlerimi yazmayı planlıyordum ama vaktim yoktu. Kısmet bugüneymiş. Orihime hakkında birkaç değerlendirme yaptım ve buraya koymak istedim:
1) Önce söveceğimiz karaktere bakalım: * İnoue * Orihime. İnoue diye bir soyadı duyan var mı? O zaman size kısaca, *mangada bahsedilen* olayları hatırlatayım:
- Orihime’nin babası bir ayyaştı.
- Orihime’nin annesi bir fahişeydi.
- İkisinden Orihime ve ağabeyi dünyaya geldi.
Fakat onların evli olup olmadığını bilmiyoruz değil mi? İlk bölümlere bakalım: Orihime’nin ağabeyi ailesinden bahsederken, “Beraber yaşıyorlardı,” demişti. Yani evli bile değildiler. Orihime’yi sürekli döverlerdi ağlayana kadar. Cahil anne, cahil baba… Olmayan bir evlilik... Bu kızın kime çektiği anlaşılıyor buradan. Bir tek ağabeyi akıllıymış anlaşılan, kaçıp bir iş bulurken kardeşini yanında götürdü. Onu en değerli varlığı olarak gördü. Ölmeden önceki son gününe bakalım: Ağabeyi Orihime’ye bir çift toka almıştır, çok sevineceğini düşünür. Yüzsüz kardeşi gider ve bağırarak onların çok çirkin olduğunu söyler. Hangi ağabey üzülmez ki bu duruma? O akşam hiç konuşmamışlardı. Orihime ağabeyinin dönüşünü beklerken hala kızgındı ona. Fakat ağabeyi dönmedi. Ağabeyi ölmüştü ve kıt zekalı Orihime, ağabeyinin huzur bulamadan ölmesini sağlamıştı. Neden bir insan ruhu buralarda dolaşıp dursun ki?! Orihime’nin başının çaresine bakamayacağını biliyordu, sonunda Hollow olup bunu kardeşine söylediğinde, kardeşi yine hiçbir şey yapmadan ağladı.
Peki Orihime’nin arkasını kim topladı? Tabii ki zavallı ağabeyi, iyilik ettiklerini düşünen İchigo ve Rukia.
Yani Orihime, daha güçlerini kazanmadan, sıradan bir insanken ve hatta çocukken, bebekliğinde bile başkalarına yük olan, sadece ağlayan bir karakterdi. Bu yaptıkları sadece ağabeyine, İchigo ve Rukia’ya zarar verdi. Peki sonra ne oldu? Unuttu Orihime onları. “Rukia hafızasını sildi ama…” dediğinizi duyuyorum. Evet, doğru, sildi ama ileride hafızası geri gelmedi mi? Orihime’nin, hasta yatağında dinlenmeye çalışan İchigo’nun başında dikilip kafasını şişirdiği sahneye (sözde aşkını itiraf ediyormuş) bakalım: Orihime İchigo’nun üzerine eğildiğinde, onu Hollow’dan kurtardığını anımsamaktadır. Onu Hollow’dan sadece İchigo değil, Rukia da kurtarmıştı. Peki Rukia’yı hatırladı mı?! Hayır! İchigo’nun ne kadar yaralandığını hatırladı mı? Hayır! Ne kadar zavallı göründüğünü hatırladı mı? Hayır! Sadece “beyaz atlı prensinin” sözde “onu kurtardığını” hatırladı. Hafızası yerine gelince de “Kurosaki-kun” dan başka bir şey demedi. Onun için hayatlarını riske atmış kişilere bir teşekkür bile etmedi.
2) Geçtik. Şimdi sırada Orihime’nin güçlerini fark ettiği an. Bir Hollow saldırısına uğramıştı ve arkadaşları tehlikedeydi. Fakat aralarında güçlere sahip olan ne Tatsuki, ne de Chizuru’ydu. Orihime’nin güçleri vardı. Fakat yine, Tatsuki ve Chirzuru tarafından korundu. O ikisinin ne güçleri vardı ki?! Sadece insanlar onlar. Fakat cesurlar, arkadaşlarını korumak istiyorlar. Orihime’de bu yok işte. Arkadaşlarını korumak istemiyor. Tatsuki de Chizuru da onun yüzünden yaralanırken Orihime’nin tek yaptığı ağlamaktı. Nihayet güçleri açığa çıktığında, arkadaşlarının tehlikede olduğunu unuttu ve, “Periler benimle konuşuyor!” dedi. Buna ShunShunRikka’dakiler bile sinirlendi. Orihime’ye güçlerini nasıl kullanacağını söylediler. Beceremedi. Tekrar anlattılar. Denedi, baktı ki vurdu Hollow’a hemen ağlamaya başladı. O sırada perilerinden biri devreye girdi. “Kadın, ağlayacak vaktin yok! Odaklan şu savaşa!”
Yani, Orihime ne güçlerini kullanabilen, ne arkadaşlarına değer verip onları korumaya çalışan, ne de anlatılanı anlayan biridir. Bunu her savaşta ağlamasından anlıyoruz. Orihime güçlerini kontrol etmeyi başaramadı, yine korundu.
Peki ne yaptı?! Tatsuki’nin hafızası da yerine gelmişti. Ne söyledi?!
“Tatsuki-chan, sence Kurosaki-kun…”
Orihime yine onu koruyan arkadaşlarına bir teşekkür bile etmedi, sadece ağladı ve “beyaz atlı prensini” düşündü.
3) İçinizde bir umut mu var? “Daha ilk bölümler, o kadar uzun bir seride mutlaka güçleniyordur Orihime.” Dediğinizi duyar gibiyim. Pekala, Soul Society arc’ından biraz öncesine bakalım:
Rukia gitmiştir, Orihime ve İchigo hariç kimse Rukia’yı hatırlamamaktadır. Orihime onun yokluğunu fark etmiştir ve içinden biraz mutludur. Bunu nereden mi anladım? Kız resmen Rukia’nın yerini doldurmaya çalıştı! İchigo’ya yaklaşmalar, “Kurosaki-kun”lar… Aradan birkaç gün geçince söyledi bunu zaten İchigo’ya. Belki de tamamen gitmesini umuyordu. İchigo’nun şaşırdığını görünce de sevindi. İchigo’nun onu kurtarmaya gideceğini öğrendiğinde, onun yanında gitmek istedi. Kuchiki-san’ın bir önemi yoktu. Sadece Kurosaki-kun’una yakın olacaktı. Tek amacı buydu.
Orihime yine onu koruyan bu kişiye –Rukia’ya- ihanet etti, onun yokluğunu fırsat bilerek onun yerini almaya çalıştı.
4) Soul Society Arc’ına bakalım:
Kuukaku’nun evlerine gittiklerinde, Orihime reiatsusunu kürenin içine hemen koyabildiği için sinirlenmişti. Çünkü Kurosaki-kun uzun çalışacağa benziyordu. O yüzden ona iyilik edip de yemek verenleri bile zorla geri çevirdi. Arkadaşları onun iyiliğini düşünerek, “Yemeyecek misin?” diye sorduklarında inatla gitmedi. Fakat Kurosaki-kun ona, “Sen de git, İnoue,” dediğinde hem sinirlenmiş hem de bozulmuştu, fakat Kurosaki-kun’un sözlerine itaatsizlik edemezdi. Gitti.
Orihime yine onun iyiliğini düşünen insanları umursamadı, onlara karşı terbiyesizce davrandı. Düşüncesizce, çalışmaya çalışan arkadaşının başında dikilip onu rahatsız etti. Orihime’nin ne kadar anlayışsız bir insan olduğunu da anladık.
5) Soul Society’e girdiklerinde neler oldu peki? Açıkça söyleyeyim, en başlarına biraz değiştiğini düşünmüştüm Orihime’nin. Güçlerini geliştirmek için antreman falan yapıyordu. Bakalım:
Orihime’nin orantısız vücudu ayrı bir olay, ama sonuçta fiziksel –ve zihinsel- dayanıklılığı olmayan bir kız. Daha Soul Society’e iner inmez yere çakıldı. Ne oldu? Bayıldı tabii. Daha hiçbir şey yapmadan yaralanmıştı. Yanında İshida vardı. Orihime’ye yardım etmek istedi ve kolunu bandajladı. Peki o öyle yaparken –sözde- uyuyan Orihime ne diyordu?
“Kurosaki-kuunn…” Ve Orihime uyandı. İshida’nın yüzüne bakıp, “Kurosaki-kun?” dedikten sonra İshida olduğunu görmesi onda sinir ve hayal kırıklığı yaratmıştı Baktı ki kolu bandajlı. İshida ona yardım etmiş. Bu sefer ne düşünüyor Orihime?
“İshida-kun çok güçlenmiş, neden benden güçlü?”
Orihime yine, onu korumaya çalışan arkadaşını kıskandı. Ne kadar da berbat bir arkadaş!
6) Şimdi İshida vs Mayuri dövüşüne bakalım:
Orihime de İshida’nın yanında. En başta kalkanını kullanarak bir işe yaradı. Fakat o sırada ne yapmıştı? Düşmanı korumuştu. İyi insanlık falan değil bu, düpedüz düşüncesizlik! O düşman sana saldırmayacak mı? “Çok teşekkürler, minnettarım, haydi gelin size Rukia Kuchiki’nin yerini söyleyeyim,” mi diyecek?! Orihime düpedüz İshida’nın işini zorlaştırdı.
İshida ne de olsa Orihime’nin ağlayacağını ve ayak bağı olacağını biliyordu. Zaten İshida iyi biri. Onun güvenliğini de düşünmüş olmalı. Her neyse. Orihime’yi resmen kovdu. Fakat Orihime de inatçı, bir şeyler yapacağını düşünmüş olmalı. Belki de Kurosaki-kun’u gelip onu kurtaracak diye düşündü. Her ne düşündüyse, inat mı inat illa İshida’ya zorluk çıkarıyordu. Yardım edeceğini mi düşünüyordu? Hem de koskoca 12. Takım Kaptanı onu tehdit etmişken. Olacakları hiç aklına getirmemişti. Orihime’yi rehin alıp İshida’yı tehdit edebilirdi. İshida onu kurtarayım derken ölebilirdi. Hem de İshida’nın kendi intikamını almasına engel olacaktı. Başkasının dövüşüne karışılmaz, bunu da öğrenememiş Orihime.
Yani Orihime, yine arkadaşlarına değer vermedi. Yine onların güvenliğini hiçe sayıp İchigo’yu düşündü. Yine bir terbiyesizlik yaparak İshida’nın dövüşüne engel olmaya çalıştı. Ne kadar da bencil biri!
7) Geldik İchigo vs Zaraki dövüşüne… İkisinin de reiatsusu çok fazlaydı, herkes etkilenmişti. Orihime de uzaktan onun dövüşünü izliyordu. Orada arkadaşlarının güvenliği söz konusuyken Orihime yine İchigo’yu düşünüyordu. Ne dedi Orihime?
“Kurosaki-kun’un kokusunu alabiliyorum.”
Şimdi Orihime’ye “hayvan” desem haksız sayılmam, değil mi?
Yani Orihime, yine arkadaşlarını umursamadı. Ve bu sefer kendini aştı, İchigo’yu gördükten sonra nasıl bir evrim geçirdiyse koku alma duyusu değişmiş.
8) Rukia kurtarıldı. Soul Society’de dinleniyor hepsi. İshida hepsine kıyafetler dikmişti, hatırladınız mı o bölümü? Şimdi bakalım Orihime neler yapmış:
O sırada İshida, Rukia’ya da Gerçek Dünya’da giydiği ve sevdiği elbisenin benzerini dikmişti. Orihime ne yaptı? Hemen elbiseyi İshida’nın elinden aldı. İzinsizce koridorlarda dolaştı, kim bilir kimlerin odasına girdi. Bu başlı başına bir terbiyesizlik! Bu kızda edep ahlak da yok, her şey bir yana başkalarının odalarına çat kapı izin almadan giriyor. Neyse, geçelim bunları. Koridorda, hastanenin koridorunda pata küte yürüyüp, bağıra bağıra:
“Ne güzel bir elbise… İshida-kun bunu Kuchiki-san için mi dikti? Belki de İshida-kun, Kuchiki-san’a aşıktır… Evet evet, kesin öyle!”
Sonuçta Orihime kafasından aşk hikayeleri uyduruyor, gerçi daha olgun bir davranış da beklenemezdi ondan. Fakat her şey bir yana, ne İshida’nın, ne de Rukia’nın bir şeyler hissedip hissetmediğini bilmiyordu. Buna rağmen, Rukia’ya söylediği sözleri anımsatalım:
“ Bu elbiseyi İshida-kun için giymelisin, Kuchiki-san!” İmalı imalı bakar. Rukia ne demek istediğini anlamıştır. Gerçi anlayıp anlamadığı mangada/animede belirtilmedi ya, olsun! Anti olarak değil de tarafsız olarak yorum yapmak daha doğru olur.
Burada Orihime, büyük bir yanlış anlaşılmaya sebep olmuştur. Bunu nerden mi anlıyoruz?! Diğer arc’ta İshida’nın Rukia’yı görüp, kızarark: “Kuchiki-san, sen ne zamandır buradasın?!” diye bağırmasından anlayabiliriz. Burada İshida belki de Orihime yüzünden Rukia’nın ona bir şey diyeceğini, yanlış anlayacağını düşünmüş olabilir. Sonuçta sadece bir elbiseydi diktiği. İshida Orihime gibi biri değil ki, arkadaşlarını mutlu etmeyi seviyor!
Sonuçta Orihime, yine arkadaşlarının duygularını umursamadı. Sadece Rukia ve İchigo’nun arasını açmaktı istediği. Bu yüzden İshida’yı kullandı. Bu onun aynı zamanda “dedikoducu” olduğunun bir göstergesi değil mi?
İlk arc hakkında yaptığım Orihime değerlendirmesi böyle. Uzun zamandır böyle bir şey yapmayı planlıyordum ama bir türlü vakit bulamamıştım. Diğer arcları da yazacağım yakında
İçim ferahladı, oh be
Katılıyor musunuz

1) Önce söveceğimiz karaktere bakalım: * İnoue * Orihime. İnoue diye bir soyadı duyan var mı? O zaman size kısaca, *mangada bahsedilen* olayları hatırlatayım:
- Orihime’nin babası bir ayyaştı.
- Orihime’nin annesi bir fahişeydi.
- İkisinden Orihime ve ağabeyi dünyaya geldi.
Fakat onların evli olup olmadığını bilmiyoruz değil mi? İlk bölümlere bakalım: Orihime’nin ağabeyi ailesinden bahsederken, “Beraber yaşıyorlardı,” demişti. Yani evli bile değildiler. Orihime’yi sürekli döverlerdi ağlayana kadar. Cahil anne, cahil baba… Olmayan bir evlilik... Bu kızın kime çektiği anlaşılıyor buradan. Bir tek ağabeyi akıllıymış anlaşılan, kaçıp bir iş bulurken kardeşini yanında götürdü. Onu en değerli varlığı olarak gördü. Ölmeden önceki son gününe bakalım: Ağabeyi Orihime’ye bir çift toka almıştır, çok sevineceğini düşünür. Yüzsüz kardeşi gider ve bağırarak onların çok çirkin olduğunu söyler. Hangi ağabey üzülmez ki bu duruma? O akşam hiç konuşmamışlardı. Orihime ağabeyinin dönüşünü beklerken hala kızgındı ona. Fakat ağabeyi dönmedi. Ağabeyi ölmüştü ve kıt zekalı Orihime, ağabeyinin huzur bulamadan ölmesini sağlamıştı. Neden bir insan ruhu buralarda dolaşıp dursun ki?! Orihime’nin başının çaresine bakamayacağını biliyordu, sonunda Hollow olup bunu kardeşine söylediğinde, kardeşi yine hiçbir şey yapmadan ağladı.
Peki Orihime’nin arkasını kim topladı? Tabii ki zavallı ağabeyi, iyilik ettiklerini düşünen İchigo ve Rukia.
Yani Orihime, daha güçlerini kazanmadan, sıradan bir insanken ve hatta çocukken, bebekliğinde bile başkalarına yük olan, sadece ağlayan bir karakterdi. Bu yaptıkları sadece ağabeyine, İchigo ve Rukia’ya zarar verdi. Peki sonra ne oldu? Unuttu Orihime onları. “Rukia hafızasını sildi ama…” dediğinizi duyuyorum. Evet, doğru, sildi ama ileride hafızası geri gelmedi mi? Orihime’nin, hasta yatağında dinlenmeye çalışan İchigo’nun başında dikilip kafasını şişirdiği sahneye (sözde aşkını itiraf ediyormuş) bakalım: Orihime İchigo’nun üzerine eğildiğinde, onu Hollow’dan kurtardığını anımsamaktadır. Onu Hollow’dan sadece İchigo değil, Rukia da kurtarmıştı. Peki Rukia’yı hatırladı mı?! Hayır! İchigo’nun ne kadar yaralandığını hatırladı mı? Hayır! Ne kadar zavallı göründüğünü hatırladı mı? Hayır! Sadece “beyaz atlı prensinin” sözde “onu kurtardığını” hatırladı. Hafızası yerine gelince de “Kurosaki-kun” dan başka bir şey demedi. Onun için hayatlarını riske atmış kişilere bir teşekkür bile etmedi.
2) Geçtik. Şimdi sırada Orihime’nin güçlerini fark ettiği an. Bir Hollow saldırısına uğramıştı ve arkadaşları tehlikedeydi. Fakat aralarında güçlere sahip olan ne Tatsuki, ne de Chizuru’ydu. Orihime’nin güçleri vardı. Fakat yine, Tatsuki ve Chirzuru tarafından korundu. O ikisinin ne güçleri vardı ki?! Sadece insanlar onlar. Fakat cesurlar, arkadaşlarını korumak istiyorlar. Orihime’de bu yok işte. Arkadaşlarını korumak istemiyor. Tatsuki de Chizuru da onun yüzünden yaralanırken Orihime’nin tek yaptığı ağlamaktı. Nihayet güçleri açığa çıktığında, arkadaşlarının tehlikede olduğunu unuttu ve, “Periler benimle konuşuyor!” dedi. Buna ShunShunRikka’dakiler bile sinirlendi. Orihime’ye güçlerini nasıl kullanacağını söylediler. Beceremedi. Tekrar anlattılar. Denedi, baktı ki vurdu Hollow’a hemen ağlamaya başladı. O sırada perilerinden biri devreye girdi. “Kadın, ağlayacak vaktin yok! Odaklan şu savaşa!”
Yani, Orihime ne güçlerini kullanabilen, ne arkadaşlarına değer verip onları korumaya çalışan, ne de anlatılanı anlayan biridir. Bunu her savaşta ağlamasından anlıyoruz. Orihime güçlerini kontrol etmeyi başaramadı, yine korundu.
Peki ne yaptı?! Tatsuki’nin hafızası da yerine gelmişti. Ne söyledi?!
“Tatsuki-chan, sence Kurosaki-kun…”
Orihime yine onu koruyan arkadaşlarına bir teşekkür bile etmedi, sadece ağladı ve “beyaz atlı prensini” düşündü.
3) İçinizde bir umut mu var? “Daha ilk bölümler, o kadar uzun bir seride mutlaka güçleniyordur Orihime.” Dediğinizi duyar gibiyim. Pekala, Soul Society arc’ından biraz öncesine bakalım:
Rukia gitmiştir, Orihime ve İchigo hariç kimse Rukia’yı hatırlamamaktadır. Orihime onun yokluğunu fark etmiştir ve içinden biraz mutludur. Bunu nereden mi anladım? Kız resmen Rukia’nın yerini doldurmaya çalıştı! İchigo’ya yaklaşmalar, “Kurosaki-kun”lar… Aradan birkaç gün geçince söyledi bunu zaten İchigo’ya. Belki de tamamen gitmesini umuyordu. İchigo’nun şaşırdığını görünce de sevindi. İchigo’nun onu kurtarmaya gideceğini öğrendiğinde, onun yanında gitmek istedi. Kuchiki-san’ın bir önemi yoktu. Sadece Kurosaki-kun’una yakın olacaktı. Tek amacı buydu.
Orihime yine onu koruyan bu kişiye –Rukia’ya- ihanet etti, onun yokluğunu fırsat bilerek onun yerini almaya çalıştı.
4) Soul Society Arc’ına bakalım:
Kuukaku’nun evlerine gittiklerinde, Orihime reiatsusunu kürenin içine hemen koyabildiği için sinirlenmişti. Çünkü Kurosaki-kun uzun çalışacağa benziyordu. O yüzden ona iyilik edip de yemek verenleri bile zorla geri çevirdi. Arkadaşları onun iyiliğini düşünerek, “Yemeyecek misin?” diye sorduklarında inatla gitmedi. Fakat Kurosaki-kun ona, “Sen de git, İnoue,” dediğinde hem sinirlenmiş hem de bozulmuştu, fakat Kurosaki-kun’un sözlerine itaatsizlik edemezdi. Gitti.
Orihime yine onun iyiliğini düşünen insanları umursamadı, onlara karşı terbiyesizce davrandı. Düşüncesizce, çalışmaya çalışan arkadaşının başında dikilip onu rahatsız etti. Orihime’nin ne kadar anlayışsız bir insan olduğunu da anladık.
5) Soul Society’e girdiklerinde neler oldu peki? Açıkça söyleyeyim, en başlarına biraz değiştiğini düşünmüştüm Orihime’nin. Güçlerini geliştirmek için antreman falan yapıyordu. Bakalım:
Orihime’nin orantısız vücudu ayrı bir olay, ama sonuçta fiziksel –ve zihinsel- dayanıklılığı olmayan bir kız. Daha Soul Society’e iner inmez yere çakıldı. Ne oldu? Bayıldı tabii. Daha hiçbir şey yapmadan yaralanmıştı. Yanında İshida vardı. Orihime’ye yardım etmek istedi ve kolunu bandajladı. Peki o öyle yaparken –sözde- uyuyan Orihime ne diyordu?
“Kurosaki-kuunn…” Ve Orihime uyandı. İshida’nın yüzüne bakıp, “Kurosaki-kun?” dedikten sonra İshida olduğunu görmesi onda sinir ve hayal kırıklığı yaratmıştı Baktı ki kolu bandajlı. İshida ona yardım etmiş. Bu sefer ne düşünüyor Orihime?
“İshida-kun çok güçlenmiş, neden benden güçlü?”
Orihime yine, onu korumaya çalışan arkadaşını kıskandı. Ne kadar da berbat bir arkadaş!
6) Şimdi İshida vs Mayuri dövüşüne bakalım:
Orihime de İshida’nın yanında. En başta kalkanını kullanarak bir işe yaradı. Fakat o sırada ne yapmıştı? Düşmanı korumuştu. İyi insanlık falan değil bu, düpedüz düşüncesizlik! O düşman sana saldırmayacak mı? “Çok teşekkürler, minnettarım, haydi gelin size Rukia Kuchiki’nin yerini söyleyeyim,” mi diyecek?! Orihime düpedüz İshida’nın işini zorlaştırdı.
İshida ne de olsa Orihime’nin ağlayacağını ve ayak bağı olacağını biliyordu. Zaten İshida iyi biri. Onun güvenliğini de düşünmüş olmalı. Her neyse. Orihime’yi resmen kovdu. Fakat Orihime de inatçı, bir şeyler yapacağını düşünmüş olmalı. Belki de Kurosaki-kun’u gelip onu kurtaracak diye düşündü. Her ne düşündüyse, inat mı inat illa İshida’ya zorluk çıkarıyordu. Yardım edeceğini mi düşünüyordu? Hem de koskoca 12. Takım Kaptanı onu tehdit etmişken. Olacakları hiç aklına getirmemişti. Orihime’yi rehin alıp İshida’yı tehdit edebilirdi. İshida onu kurtarayım derken ölebilirdi. Hem de İshida’nın kendi intikamını almasına engel olacaktı. Başkasının dövüşüne karışılmaz, bunu da öğrenememiş Orihime.
Yani Orihime, yine arkadaşlarına değer vermedi. Yine onların güvenliğini hiçe sayıp İchigo’yu düşündü. Yine bir terbiyesizlik yaparak İshida’nın dövüşüne engel olmaya çalıştı. Ne kadar da bencil biri!
7) Geldik İchigo vs Zaraki dövüşüne… İkisinin de reiatsusu çok fazlaydı, herkes etkilenmişti. Orihime de uzaktan onun dövüşünü izliyordu. Orada arkadaşlarının güvenliği söz konusuyken Orihime yine İchigo’yu düşünüyordu. Ne dedi Orihime?
“Kurosaki-kun’un kokusunu alabiliyorum.”
Şimdi Orihime’ye “hayvan” desem haksız sayılmam, değil mi?
Yani Orihime, yine arkadaşlarını umursamadı. Ve bu sefer kendini aştı, İchigo’yu gördükten sonra nasıl bir evrim geçirdiyse koku alma duyusu değişmiş.
8) Rukia kurtarıldı. Soul Society’de dinleniyor hepsi. İshida hepsine kıyafetler dikmişti, hatırladınız mı o bölümü? Şimdi bakalım Orihime neler yapmış:
O sırada İshida, Rukia’ya da Gerçek Dünya’da giydiği ve sevdiği elbisenin benzerini dikmişti. Orihime ne yaptı? Hemen elbiseyi İshida’nın elinden aldı. İzinsizce koridorlarda dolaştı, kim bilir kimlerin odasına girdi. Bu başlı başına bir terbiyesizlik! Bu kızda edep ahlak da yok, her şey bir yana başkalarının odalarına çat kapı izin almadan giriyor. Neyse, geçelim bunları. Koridorda, hastanenin koridorunda pata küte yürüyüp, bağıra bağıra:
“Ne güzel bir elbise… İshida-kun bunu Kuchiki-san için mi dikti? Belki de İshida-kun, Kuchiki-san’a aşıktır… Evet evet, kesin öyle!”
Sonuçta Orihime kafasından aşk hikayeleri uyduruyor, gerçi daha olgun bir davranış da beklenemezdi ondan. Fakat her şey bir yana, ne İshida’nın, ne de Rukia’nın bir şeyler hissedip hissetmediğini bilmiyordu. Buna rağmen, Rukia’ya söylediği sözleri anımsatalım:
“ Bu elbiseyi İshida-kun için giymelisin, Kuchiki-san!” İmalı imalı bakar. Rukia ne demek istediğini anlamıştır. Gerçi anlayıp anlamadığı mangada/animede belirtilmedi ya, olsun! Anti olarak değil de tarafsız olarak yorum yapmak daha doğru olur.
Burada Orihime, büyük bir yanlış anlaşılmaya sebep olmuştur. Bunu nerden mi anlıyoruz?! Diğer arc’ta İshida’nın Rukia’yı görüp, kızarark: “Kuchiki-san, sen ne zamandır buradasın?!” diye bağırmasından anlayabiliriz. Burada İshida belki de Orihime yüzünden Rukia’nın ona bir şey diyeceğini, yanlış anlayacağını düşünmüş olabilir. Sonuçta sadece bir elbiseydi diktiği. İshida Orihime gibi biri değil ki, arkadaşlarını mutlu etmeyi seviyor!
Sonuçta Orihime, yine arkadaşlarının duygularını umursamadı. Sadece Rukia ve İchigo’nun arasını açmaktı istediği. Bu yüzden İshida’yı kullandı. Bu onun aynı zamanda “dedikoducu” olduğunun bir göstergesi değil mi?
İlk arc hakkında yaptığım Orihime değerlendirmesi böyle. Uzun zamandır böyle bir şey yapmayı planlıyordum ama bir türlü vakit bulamamıştım. Diğer arcları da yazacağım yakında


Katılıyor musunuz


~ Katekyo Hitman Reborn ~
Roleplay'e sardım. Aranızda lit. olan varsa pm atabilir.
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Getsu..., Alara_usagi
81. sayfa (Toplam 92 sayfa) [ 914 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |