Alkol ve sigara? Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 9, 10, 11, 12, 13, 14, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Kıskançlık yazmış:
Bu insanların kafasına alkolün zararlı olduğu devlet yasa çıkartınca dank etmiyor ki, içen insan her türlü içecek yani.. Sen bu insana kısıtlamalar koyarak işini zora soktuğun için tepki alıyorsun sadece.. Her içki içen insanın da bahsettiğin gibi bir profil çizdiğini sanmıyorum..
@mangaka_sym Tamam, ö.m'den açıklayayım..
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): SanJi
Shanks yazmış:
Ama ben yanlış anlaşılmışım kendimi ifade edemedim galiba.
Yani şunu kast ediyorum; bazı insanlar diyor ki "Hapis cezası ağır olmuş!"
Sen bunu baştan hak ediyodun zaten. Devletin içki içene ses çıkardığı yok. Devlet içki içip sonra bir de yollarda masum insanlara saldıran canavarları atacak hapse. Her ne kadar daha kimseyi öldürmediyse de alkollü halde trafiğe giren bir insan katil olmaya aday değil mi? Hapse girmek çok mu ağır olmuş yani? Olup bitsin ölen ölsün sonra hapse atalım demek yerine baştan elimizden gelen tedbiri alalım da ölen insanlar çoğalmasın diyor devlet. Ve hala sokaklarda bu ağır olmuş diyen insanlar var. Acaba alkollü biri trafikte onun akrabasını öldürse hapse girmesi ağır olur diyecek mi?
Ahah, sanmayın ki devletimize körü körüne bağlıyım! Sadece bu yasayı çok mantıklı buldum.
Açıklayıcı oldu mu ki?
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): ustamelek
Uchihamessi , sen nasıl birisin anlam veremiyorum.Diyorum ki sana bu yazdığım ünlü kişilerin cümlelerini tarihin önemini vurgulamak için yazdığımı söyledim.Sen geliyorsun bana felsefe yapıyorsun tarihin %80'i siyasettir bunu bilmiyormusun gibisinden.Bu konu için değil başka bir konu için uyarı mesajı gelmesini istedim.Ve ben söylemek zorundada değildim kendimin şikayet ettiğini , ama sana diyorum ki uyarı mesajı almana rağmen hala devam ediyorsun , yapma etme diyorum ama sen nasıl anlıyorsun.Bunuda kişisel algılama diyorum ben bu forumda olduğumdan beri böyle konularda şikayet etmişimdir , sen kasıtlı olarak yapıyorsun çok bariz bu neyse uzatmayacağım dediğim gibi daha fazla..
^^cleric^^ yazmış:
evet cidden uzamasin son kez yazayim o zaman bundan sonra birini sikayet etmek istiyorsan:
1-cok istiyorsan konusulmamasini herkesi sikayet et..sadece benim ismimi kullanma ... takildigim nokta bu!!(yanlis yaptigini kabul etmek cok zor olmasa gerek,kusura bakma sirf sana yazmamaliydim gibi bir cumle bekledim.........herneyse yinede cok tepki vermemem gerekiyordu, ben kendi adima uzgunum bu kadar buyuttugum icin.)..
2-uyari mesajina cok dikkat etmeye gerek oldugunu sanmiyorum biz tartisirken diger uyelerin yazdiklarina bak istersen herkes konusmak istiyor bu konulari uygun bir ortam var .. ve fikrim oldukca bende yazmaya devam edecegim ...okuma gibi bir zorunlulugun yok:)
en onemlisi gercekten uzatmaya gerek yok..
konuyla ilgili yazayim:
aslinda sorun devlette degil birazda bizim milletimizde ... bazi ulkelerde uyusturucu bile yasal.. neden? cunku adam olculu bir sekilde kullaniyor .. ama bizde kaninin 4te 3 u uyusturucu olana kadar adam cekmeye devam ediyor.. alkol icinde aynisi gecerli... ipini koparmis insalarimiz var cok.. aslinda cogu seyin azi zararsizdir..Bunu kokten yasaklayacagina halki egitmeye calismak (ki bu ulkede imkansiz gibi bisey kendimle celistim:S)daha mantikli olurdu.. ama yinede bir avuc kendini bilmez icin alkolu kokten yasaklamak dogru degil..
23 May 2013 21:26
Bir kere "yasakla bu iş çözülür" mantığı yanlış bir mantık. Uzun yazmış Faust, geç geç demeyin, okuyun lütfen
1930'lar ABD'si örneğinde gördüğümüz gibi, yasak hiç bir zaman için soruna çözüm olmadığı gibi beraberinde yeni sorunlar getiren bir devlet düzenlemesidir. Milton Friedman'ın da dediği gibi “Şayet iki taraf arasındaki bir takas gönüllü olarak yapılıyorsa, bu işlem ikisi de bir fayda sağlayacaklarına inanmıyorlarsa gerçekleşmez.” ["Fayda"nın burada iktisadi anlamıyla kullanıldığını belirtmek isterim.]
Bu durumda devletin yaptığı tek şey aslında içki/sigara sektörünü yeraltına itmek. Yerüstü piyasasında ise durum çok daha korkunç olabilir; şöyle ki: Şu an varolan mekanlar artık MONOPOL konumundalar. Çoğunluğu zaten tek bir grubun elinde. Kalan grupların da birbirleriyle anlaşarak kartelleşmesi işten bile değil. Bu durumda bu şirketler vatandaşın sırtından astronomik karlar elde edecekler. Zaten kar etmeyecek olsalar en başta onlar lobi yapmaz mıydı sizce? Bu bir danışıklı dövüş aslında. Hükümet gündem değiştirip, vergi geliri kazanıp, üstüne bir de partizanlarının hoşnutluğunu sağlarken içki mekanı sahipleri de tüketici rantına el koyabiliyorlar.
Öte yandan bu yasakla ve son rezil cinayet olayının da etkisiyle bir kere Olimpiyatlara güle güle dedik. Dünya'ya da nasıl bigot bir ülke olduğumuzu ilan ettik. Şu an için sorun mu? Değil. İleride prestij sorunu olacak mı? Evet.
Bu arada sigara fiyatlarının artışının Türkiye'ye yegane katkısı esrar piyasasının canlanması oldu. Amsterdam'daki shop sahipleri bile İstanbul'daki "mal"dan bahsediyorsa bu işte bir terslik vardır zaten. Esrarı(ki bu da düzgün dozlarda-çok düşük- sağlığa yararlı olduğu bilinen bir maddedir) sigaradan kötü yapan unsur ise geçiş/gateway/başlangıç maddesi oluşudur. Bunun yerine ücretsiz ve "işleyen" sigara bıraktırma servisleri kurulabilirdi.
Uzatmadan: Özünde plansız, programsız iyi düşünülmemiş piyasa malları üzerindeki kotalar/yasaklar beklenmedik yan fonksiyon sonuçları doğurabiliyor. Tıpkı Çavuşesku'nun kürtaj yasağının Balkan Mafyası'nı doğurması gibi. Benzer bir örnek için ABD'de kürtajın yasallaşmasını takip eden uzun dönemde suç oranının azalması okunabilir. (Levitt; Dubner)
Son söz Hayek'ten gelsin “Piyasadaki tarafların değiş tokuş için bir muhattap bulabildikleri herhangi bir fiyattan almak ve satmakta özgür olmaları ve herhangi bir kimsenin üretmekte, satmakta ve üretilmiş ya da satılan herhangi bir şeyi almakta serbest olması bir gerekliliktir.”
Yukarıdaki kısım olayın sosyoekonomik boyutuydu. İşin "sana ne?" kısmı ise sosyolojik ve felsefik kısmı. Hobbes ile başlayalım: “İnsanın kendi gücünü/iktidarını(geniş anlamda karar verme yetisini) kontrol etme hakkı vardır.” Hobbes gibi Locke da insanın kendi kararlarını verme özgürlüğüne inanıyordu. Gerçi burada Locke'dan ziyade konu dağılmasın diye Hobbes'dan gideceğim. Hobbes, iktidarın kaynağı olarak insanları göstermişti. Bunu da yönetme yetkisinin verildiği iktidar sahibi "Leviathan" üzerinden aynı adlı kitabında anlatmıştı.
Özetle bir devletin, buna bağlı olarak hükümetin temel amacı insanlara nasıl yaşamaları gerektiğini dikte etmek değil, düzenli ve uyumlu yaşamalarını sağlayacak ölçüde Doğal Düzen'de bulunan belli hakları(öldürme gibi) kısıtlamaktır. Ancak devletin kendisine gücü devreden Toplumsal Sözleşme'yi oluşturan ana haklara(özgürlük, eşitlik, düşünme gibi) dokunmaması gerekir. Çünkü bu haklar, sözleşmenin güvence altına aldığı haklardır. Henry David Thoreau'nun da dediği gibi “En iyi hükümet, en az hükmedendir.”
Kişinin hak ve özgürlüklerini kısıtlamaya çalışmak, bir devletin totaliteryanlaşmaya başladığının göstergesidir. Bunu "çoğunluğa" dayanarak yapmak ise en basit haliyle "argumentum ad populum", en ağır haliyle ise düpedüz devlet terörü yahut faşizmdir.
Yasakların bir başka sorunu ise çizginin nerede çekileceği sorunsalıdır. Örneğin yasakların sebebini sağlığa ya da insan kayıplarına yol açan olaylara bağlamak, tümevarımsal bir çıkarım yapılırsa çok geniş kapsamlara uyarlanılabilir. Spor yapmayanlara ceza getirilmesi, profesyonel futbol müsabakalarının yasaklanması, fast food ürünlerine ek vergiler gibi...
Din konusu: Din bir inanç meselesidir. Bu nedenle tüm inanç meselelerinde olduğu gibi masaya yatırılması doğru değildir. Öte yandan dini, tartışmalarda argüman olarak kullanmak en hafif haliyle "yanlış" en ağır haliyle ise "şirk"tir. Dini dogmaların dayatılması ise düpedüz zorbalıktır. Bentham'ın Panopticon dediği olguyu Şerif Mardin'in "Mahalle Baskısı" saptamasında görebiliriz. Çoğunluk, azınlığı "gözleyerek" kendi gücünü empoze ediyor ve kendi hakimiyetini kuruyor.
1930'lar ABD'si örneğinde gördüğümüz gibi, yasak hiç bir zaman için soruna çözüm olmadığı gibi beraberinde yeni sorunlar getiren bir devlet düzenlemesidir. Milton Friedman'ın da dediği gibi “Şayet iki taraf arasındaki bir takas gönüllü olarak yapılıyorsa, bu işlem ikisi de bir fayda sağlayacaklarına inanmıyorlarsa gerçekleşmez.” ["Fayda"nın burada iktisadi anlamıyla kullanıldığını belirtmek isterim.]
Bu durumda devletin yaptığı tek şey aslında içki/sigara sektörünü yeraltına itmek. Yerüstü piyasasında ise durum çok daha korkunç olabilir; şöyle ki: Şu an varolan mekanlar artık MONOPOL konumundalar. Çoğunluğu zaten tek bir grubun elinde. Kalan grupların da birbirleriyle anlaşarak kartelleşmesi işten bile değil. Bu durumda bu şirketler vatandaşın sırtından astronomik karlar elde edecekler. Zaten kar etmeyecek olsalar en başta onlar lobi yapmaz mıydı sizce? Bu bir danışıklı dövüş aslında. Hükümet gündem değiştirip, vergi geliri kazanıp, üstüne bir de partizanlarının hoşnutluğunu sağlarken içki mekanı sahipleri de tüketici rantına el koyabiliyorlar.
Öte yandan bu yasakla ve son rezil cinayet olayının da etkisiyle bir kere Olimpiyatlara güle güle dedik. Dünya'ya da nasıl bigot bir ülke olduğumuzu ilan ettik. Şu an için sorun mu? Değil. İleride prestij sorunu olacak mı? Evet.
Bu arada sigara fiyatlarının artışının Türkiye'ye yegane katkısı esrar piyasasının canlanması oldu. Amsterdam'daki shop sahipleri bile İstanbul'daki "mal"dan bahsediyorsa bu işte bir terslik vardır zaten. Esrarı(ki bu da düzgün dozlarda-çok düşük- sağlığa yararlı olduğu bilinen bir maddedir) sigaradan kötü yapan unsur ise geçiş/gateway/başlangıç maddesi oluşudur. Bunun yerine ücretsiz ve "işleyen" sigara bıraktırma servisleri kurulabilirdi.
Uzatmadan: Özünde plansız, programsız iyi düşünülmemiş piyasa malları üzerindeki kotalar/yasaklar beklenmedik yan fonksiyon sonuçları doğurabiliyor. Tıpkı Çavuşesku'nun kürtaj yasağının Balkan Mafyası'nı doğurması gibi. Benzer bir örnek için ABD'de kürtajın yasallaşmasını takip eden uzun dönemde suç oranının azalması okunabilir. (Levitt; Dubner)
Son söz Hayek'ten gelsin “Piyasadaki tarafların değiş tokuş için bir muhattap bulabildikleri herhangi bir fiyattan almak ve satmakta özgür olmaları ve herhangi bir kimsenin üretmekte, satmakta ve üretilmiş ya da satılan herhangi bir şeyi almakta serbest olması bir gerekliliktir.”
Yukarıdaki kısım olayın sosyoekonomik boyutuydu. İşin "sana ne?" kısmı ise sosyolojik ve felsefik kısmı. Hobbes ile başlayalım: “İnsanın kendi gücünü/iktidarını(geniş anlamda karar verme yetisini) kontrol etme hakkı vardır.” Hobbes gibi Locke da insanın kendi kararlarını verme özgürlüğüne inanıyordu. Gerçi burada Locke'dan ziyade konu dağılmasın diye Hobbes'dan gideceğim. Hobbes, iktidarın kaynağı olarak insanları göstermişti. Bunu da yönetme yetkisinin verildiği iktidar sahibi "Leviathan" üzerinden aynı adlı kitabında anlatmıştı.
Özetle bir devletin, buna bağlı olarak hükümetin temel amacı insanlara nasıl yaşamaları gerektiğini dikte etmek değil, düzenli ve uyumlu yaşamalarını sağlayacak ölçüde Doğal Düzen'de bulunan belli hakları(öldürme gibi) kısıtlamaktır. Ancak devletin kendisine gücü devreden Toplumsal Sözleşme'yi oluşturan ana haklara(özgürlük, eşitlik, düşünme gibi) dokunmaması gerekir. Çünkü bu haklar, sözleşmenin güvence altına aldığı haklardır. Henry David Thoreau'nun da dediği gibi “En iyi hükümet, en az hükmedendir.”
Kişinin hak ve özgürlüklerini kısıtlamaya çalışmak, bir devletin totaliteryanlaşmaya başladığının göstergesidir. Bunu "çoğunluğa" dayanarak yapmak ise en basit haliyle "argumentum ad populum", en ağır haliyle ise düpedüz devlet terörü yahut faşizmdir.
Yasakların bir başka sorunu ise çizginin nerede çekileceği sorunsalıdır. Örneğin yasakların sebebini sağlığa ya da insan kayıplarına yol açan olaylara bağlamak, tümevarımsal bir çıkarım yapılırsa çok geniş kapsamlara uyarlanılabilir. Spor yapmayanlara ceza getirilmesi, profesyonel futbol müsabakalarının yasaklanması, fast food ürünlerine ek vergiler gibi...
Din konusu: Din bir inanç meselesidir. Bu nedenle tüm inanç meselelerinde olduğu gibi masaya yatırılması doğru değildir. Öte yandan dini, tartışmalarda argüman olarak kullanmak en hafif haliyle "yanlış" en ağır haliyle ise "şirk"tir. Dini dogmaların dayatılması ise düpedüz zorbalıktır. Bentham'ın Panopticon dediği olguyu Şerif Mardin'in "Mahalle Baskısı" saptamasında görebiliriz. Çoğunluk, azınlığı "gözleyerek" kendi gücünü empoze ediyor ve kendi hakimiyetini kuruyor.
Bu mesaja teşekkür edenler (6 kişi): obuzi, Kawa No Uta, vivi, Gama_Sennin, Monkey D. Luffy, Soul King Brook
Faust13 yazmış:
Merak ettiğim şu:
Tartışmada dini argüman olarak kullanmanın bu başlıkta bir örneği var mı? Ya da dini dogmaların dayatılması olayına örnek bir mesaj? He yoksa ve sen sadece paylaşmak için bunları yazdıysan peki...
Burada bir örneği yoksa dini argüman olarak kullanmakla şirk kavramının buluştuğu bir örnek vermeni isterim... İstersen bununla ilgili öm atabilirsin... Çünkü örnek burada yoksa şayet, konu dağılmasın...
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): prenses serenity
10. sayfa (Toplam 14 sayfa) [ 133 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |