Sinema mı okuyorsun ? hay ya acayip bi şekilde imrendim şuan sana hep sinema okumak istedim ama nasıl becerdiysem mühendis oldum

Neyse son izlediğim film Taken. Film inanılmaz bir şekilde akıcı işliyor. Tam bir aksiyon filmi, insana 1 saniye olsun sıkılmaya zaman tanımıyor. Eski bir filmmiş nasıl gözden kaçırmışım bilmiyorum ama hala izlememiş olan ve aksiyon seven arkadaşlara tavsiye ederim.

Hayır, şehir ve bölge planlama okuyorum. Ama okuduğum üniversite Mimar Sinan olunca absürt yerlerden konuya giriş yapabiliyorlar. Mesela sadece time lapse yöntemini görebilmemiz için -ki filmin çok az bir kısmında geçiyor, araştır dese daha çok bilgi sahibi olurdum- Smoke filmini izlettiler. Gerçi o filmi sevdim Roma'ya nazaran.
+ Ben de hep tiyatro okumak istedim ama mukadderat.

Neyse, August Rush'ı izledim son olarak ve -neredeyse- taptığım insan Robin Williams'ın ilk defa nispeten kötü bi' karakter canlandırdığına şahit olmuş oldum.

Kader kahpe kadar.

ParaNorman; bende tam olarak nasıl bir etki bıraktığını kestiremediğim bir film oldu. Çok eğlenceli ve ya komik bulmadım birkaç göndermesinin dışında o kadarda etkileyici bir film değildi. Animasyon filmler genellikle çocuklara yönelik olur ama bu filmdeki çoğu esprinin daha çok yetişkinlere hitap ettiğini düşünmekteyim. zaman geçirmek için fena bir film değil.

John Carter
Film hakkında daha çok olumsuz yönde duyumlarım vardı ancak genel anlamda beğendim diyebilirim. Biliyorsunuz seviyorum böyle bilimkurgu, fantastik işleri zaten :D. Filmin, uyarlandığı kitabın gerçekten de üstün bir hayalgücünün eseri olduğu hissediliyor. Beni şaşırtan nokta ise filmin 250 milyonluk bir bütçe ile hazırlanmış olması oldu. Doğruyu söylemek gerekirse filmi izlerken çağımız Hollywood'u için düşük bir bütçeye sahip olduğu izlenimine kapılmıştım. Bu hususta bilgili olarak izlemiş olsaydım beklentilerim bir hayli yüksek olacağı için sanırım filmi beğenmezdim. 250 milyon dolar hocam, dile kolay, bu mudur 250?.. Neyse, Mark Strong abimiz yine bir kötü adam rolünü başarıyla kotarmış. Ama John Carter'ı canlandıran başroldeki eleman için çok da iyi bir cast tercihi olmuş diyemeyeceğim. Pek değerli prenses rolü için de daha güzel bir ablamız bulunabilirmiş sanki.

Sözün özü: John Carter için bilimkurgu, fantastik severlerin beğenebileceği bir aile filmi diyebilirim.
Bence: 6,5/10

The Intouchables


Bu filmi hakkında hiçbir şey bilmeden izledim (not, dil, konu) öyle şans eseri izlenecekler listesinden seçmiştim. Film Fransız ve gerçek hayattan uyarlama bi' yapım çıktı. Ayrıca TOP 250'de 64.sırada. Tabi bunların hepsini film bittikten sonra öğrendim. Neyse filme gelecek olursak; film çok hoşuma gitti, resmen insana yaşama sevinci veriyor. Filmin konusundan ziyade oyuncular harikaydı. Özellikle Omar Sy olağan üstü bi' performans sergiledi.

Filme notum da 10/8 oldu.

Limitless

Son yılların revaçta oyuncusu Bradley Cooper... Gene güzel bi' performans sergilemiş. Hatta şu anda bi' filmi vizyonda ve gene baya bi' beğenilmiş. Film güzel bi' konuyu pek abartmadan aşırıya kaçmadan anlatmış. Bazı yerlerde kopukluklar vardı hatta çoğu yerde vardı fakat filmin gidişatını pek etkilemedi. Sonunu da iyi bağlamışlar. Bu filmden sonra ntz 48 hapı gerçekten çıkmış ve avrupa da satış rekorları kırmış. Ülkemize de gelmiş 49 tl'ye satılıyor.


10/7.7

Edit:

Layer Cake

Guy Ritchie yapmış gene yapacağını. Herhalde kendisinin izlediğim en ciddi filmi bu oluyor. (bkz:snatch ve lock stock and two smoking barrels, RocknRolla , Sherlock Holmes) Tabi kurgu itibari ile ''Snatch ve Lock and Two Smoking'' ile değerlendirmek lazım bu filmi. Bu ikisi ile değerlendirince yanlarında sönük kalıyor.

Film, uyuşturucu dünyasını çok iyi ve bi' o kadar da karmaşık fakat sonunu çok ama çok iyi birleştiren bi' senaryo ile anlatmış. Müzikleri de bi' o kadar güzel. Zaten Ritchie'nin diğer filmlerindeki müzikleri de şahaneydi. Hepsinin Soundtrack albümünü edinmişimdir.

Filmin içinde bi' cok ince ayrıntılar mevcut özellikle sonunda. Hatta o ayrıntıyı gördüğüm zaman dumur olmuş bi' vaziyette kala kaldım.

Boş ve sakin kafayla izlenirse daha çok keyif alınacağı kanaatindeyim.

10/8

dün cnbce de in dreams diye bir film vardı onu izledim dehşetti yaauw
gece bir süre uyuyamadım gözlerimi kapatınca gözümün önüne vivainne thompson(böyle yazılmıyordur garanti ama xd ben viviyın diyim xd) geldi

----------Benim babam 1 dolarlıktı.Yüz kuruş bile etmezdi-----------
----------Sakın benden başkası ile elma ağacının altında oturma---

(bayıldım bu iki repliğe)

Pamuk prenses e de gönderme yapmaya çalışmışlar bir yandan
bu arada film +18 likti ama bence en fazla +13 derim... gerçi kanlı sahneler falan dehşetti ama biz animelerde de görüyoz o kadarını hatta daha fazlasını neyse kısacası:
müthiş bir korku-gerilim filmi izleyin derim

bu arada filmi dün akşam ya da daha önce bir şekilde izleyenler şu soruma cevap verirlerse sevinirim


bir de bu tip karakterleri yaratan senaryosunu yazan adamları falan hep merak ediyorum haaa nasıl bir hayat yaşıyorlar nerden geliyor akıllarına bunlar xd

bir viviyın bir yagami raito bir gasai yuno bir zaraki kenpachi ....daha da uzar gider bu liste siz getirin devamını

Yüzüklerin Efendisi: İki Kule

tamam sakin olun evet daha yeni izliyorum bu seriyi izlemediğimi söylediğimdeki tepkiler şöyle oluyordu her zaman

"ben: yok izlemedim o seriyi. nasip olmadı bir türlü.
A: heyy B, bu yüzüklerin efendisini izlememiş allah bilir star wars u da izlememiştir."

Get the Gringo

Mel Gibson abiyi uzun süredir beyazperde de görmüyorduk. Bu filmde başarılı bi' oyunculuk çıkarmış. Ve bu film sayesinde, oyunculuğunu sık sık (nicolas cage kadar değil) beyazperde de sergilemesi gerektiğini gördüm. Filmin konusu hapishane temalı fakat Meksika da geçiyor, haliyle hapishane temalı filmlerden çok farklı bi' film ile karşılaşıyorsunuz. O nasıl hapishanedir arkadaş? Bildiğin yerleşim kenti. Filmi izlerken en merak ettiğim nokta şu oldu; ''acaba böyle bi' hapishane var mıdır?'' sık sık bu soruyu sordum filmi izlerken. Film klişe değil bi' kere en azından klişelikten kurtulmaya çalışma çabası sezdim filmde. Abartılacak kadar da iyi değil. Boş bi' zamanda iyi gider.

10/6.7


Pulp Fiction


Boş bir konu, ancak bu kadar izlenmesi zevkli bir hale getirilebilir. Bravo Tarantino... Bence ''seyredile seyredile bıkılmayan filmler'' listesine direk girer. Filmde çok dehşetengiz replikler vardı. O kadar tatlı geyik yapıyor ki adamlar, repliklerin süresi inanılmaz derece de uzun olmasına rağmen dikkatiniz dağılmadan pür dikkat kesilip izliyorsunuz ve çok ama çok eğleniyorsunuz. John ve Samuel resmen kendilerini bu film ile aşmış. John'un Samuel'e filmin başlarında Amsterdam'ı anlatması çok zevkliydi. Ayrıca Wolf'u çağırmalarına sebep olan arabada ki olay ve ardından gelişen repilikler gene harikaydı. Kısaca film harika, oyuncular harika, müzikler harika.

10/9


Ayrıca;

''f*ck kelimesinin ve türevlerinin (f*cking, f*cker...) 246 kere kullanıldığı film. hatta bu konuda kendine özel bir dil yarattığı ve bu özelliğiyle otomatik portakal'a benzediği bile söylenebilir.''

ekşi sözlük alıntı.



Gelecekten gelin edit:

Taxi Driver

Kült ağa !

10/8

Life of Pi

2-3 gün önce indirip izledim ama beklediğimden fazla sıkıcı geldi. Ben daha çok deniz yerine, bi adada, vahşi ortamda hayatta kalmaya çalışacağını düşünmüştüm. Robinson Crusoe ile Lost karışımı bişiler bekliyordum. Richard Parker için filmi sonuna kadar izleyebildim. Filmin ilk yarısı, çocuğun kaybolmadan önceki hayatını anlatan kısımları daha çok hoşuma gitti. Özellikle kendi adını açıklaması ve 3 dine birden inanması gerçekten ilginçti. Tabii diğer yarısı da görsellik açısından hoştu (özellikle çocuğun artık kendini kaybedip hayaller görmeye başlaması) ama bana sadece o yetmedi. Yine de fena değildi puanım 6,5'ten 7.