Yazıma başlarken şunu söylemek istiyorum: Twilight'a dair duygu ve düşüncelerimi yeteri kadar net ifade edemeyeceğim. Buna rağmen elimden gelen en iyi şekilde anlatımımı yapmaya çalışacağım.

Yazıma, kendimle ilgili biraz bilgi vererek başlamak istiyorum. Bundan yaklaşık yedi sene önce, yani ortaokula başlayacağım yaz ilgi alanlarım ortaya çıkmaya başladı. İçinde efsaneler olan, doğaüstülük olan ve fantastik kitaplar okumaya başladım. Okuduğum 2-3 kitaptan sonra dinlediğim müzik türü, oynadığım oyun türü değişip şekillendi. Hatta bir ara kendimi o kadar kaptırdım ki, kütüphaneye gidip araştırmalar yapmaya başladım "Acaba böyle şeyler gerçekten de var mı?" diye. Tabi sonuç doğal olarak yazarların eski inanışlardan ve halk uydurmalarından esinlenmesi olarak çıktı. Ancak ben bununla da yetinmedim. Bir sonraki yaz, bilgisayarda doğru düzgün araştırma yapmayı öğrendiğimde, bir internet cafeye gitmeye başladım. Günde en fazla iki saat oturup site site dolaşarak detaylı bilgi aramaya çalıştım. Bazı forum sitelerine üye oldum, birçok yabancı insanla tanıştım. Satanist olduğunu söyleyen, vampir olduğunu iddia eden, hatta böyle insanlar tanıdığını söyleyen kişiler oldu. Onlarla aramda geçen yazışmalardan sonra insanların ne derecede psikopatlaşabildiğini öğrenmiş oldum.

Belki bileniniz vardır. Eskiden ogrish.com diye aşırı sadist bir site vardı (sanırım sonradan cinsel içerikli bir site haline geldi). Bir şekilde duymuş veya görmüşsünüzdür, +18 kategorisinde aşırı şiddet ve korku içeren resimler vardır o siteden çıkma (bir adamın kafasını baltayla yararken videoya çekilen adam gibi). Site kurulmadan önce kurucuların sahip olduğu forumda vampir olduğunu iddia eden ve satanik ayinler yaptığını söyleyen insanlar vardı. Birkaç video da koymuşlardı foruma. Sonra öğrendiğim kadarıyla aşırı şiddet ve sapkınlık içerdiği ve gençleri kötü davranışlara teşvik ettiği için kapatılmış ve yöneticileri para cezasına çarptırılmıştı.

Neyse, bunların dışında, mitolojileri ve efsaneleri de araştırdım. Bütün efsanelerde vampirlerin özellikleri aynı çıktı. Değişim gösteren şey, efsanenin başlangıç noktası veya özelliklerin üzerine eklenmiş birkaç süs. Örneğin vampir benzetmesi vampir denilen yarasa türünden gelmektedir. Asya inanışlarına göre vampirler de yarasalar gibi kördür ve çıkarılan en ufak sesi bile duyabilirler.

Şimdi bilinen temel özellikleri bir arada toplayayım:
*Hangi efsane olursa olsun, vampirlerin elderları (ilk vampir) çok büyük bir canilik yapmış ve iyiyi savunan tanrı tarafından lanetlenmiştir.

*Lanete göre bir insandan daha güçlü olacaktır ama aynı zamanda da bir insandan daha aciz olacaktır. Bunun anlamı, doğaüstü güçlere sahip olması ama gün ışığını görmeye lanetlenmiş olmasıdır. Altında yatan gerçek ise şudur: Transilvanya bölgesinde çok eski yıllarda sık görülen bir hastalık. Belirtileri güneş ışığına duyarlılık (güneş ışığının deride iz bırakması, buna yanmak da diyebiliriz sanırım), kansızlık ve derinin normalin ötesi bir şekilde beyazlaşması.

*Vampirler iblistir. Şeytanın oğullarıdır. Vlad Tepes bu yüzden şeytanın oğlu anlamına gelen Dracul lakabını edinmiştir.

*Kötü olan, içinde şeytanlık olan herkes gibi vampirler de büyücüdür. Bu bazı toplumlarda geçerli olmayan bir özelliktir.

*Vampirlerin algıları bir insandan kat kat iyidir. Önce de dediğim gibi Asya vampirleri kördür ancak çok iyi işitirler.

*Vampirlerin doğaüstü bir fizikselliği vardır. Çok hızlı koşarlar, kas güçleri çok yüksektir.

*Vampirlerin sarımsaktan korkmaları sadece ilkel inanışlarda geçerlidir.

*Vampirler dine düşmandır, saf inanca ve kutsallığa karşı zaafları vardır. Tahta bir haç her zaman etkili olmayabilir.

*Kalbe saplanan gümüş bir kazık veya bedenin yakılmasından başka vampirleri öldürmenin yolu yoktur.

*Vampirler kanla beslenirler, kan dışında herhangi birşey yiyemez/içemezler.

*Vampirler her ne kadar ölü beden kullanıyor olsalar da, lanetlerinden dolayı yansımaları yoktur.

*Vampirler bir kurda, vampire veya dumana dönüşebilirler. Bu, onlar için çok enerji kaybettirecek bir eylem değildir.

*Vampirlerin ilginç alışkanlıkları vardır. Bunlar, üzerlerindeki lanetin getirisidir. Örneğin, etraflarındaki sayılabilecek herşeyi sayarlar. Bu sayma işini bitirmeden başka bir eylem yapamazlar. Kendi inleri dışında hiçbir yere davet edilmeden giremezler. Uyumak için tabut kullanırlar, eğer tabutlarıyla ilgili birşey olursa (evine dönünce tabutunu bulamamak, tabutunu farklı yerde bulmak gibi) sinirden deliye dönerler ve gerekirse ölüm pahasına gün ışığına bile çıkarlar.

*Güneş ışığının iki farklı etkisi vardır. İnanışların çoğunda deriye direkt olarak temas ettiği zaman yakar ve küle dönüştürür. Diğeriyse çok ufak bir topluluğun inanışındadır: deri kristalize olup patlar (parlamaz)

Uykulu kafayla yazdığım için biraz eksik olabilir ama özelliklerin temelinde halkın "bu kötüdür, bunu da yapar" şeklinde düşünmesi yatmaktadır. Vampirlere karşı savaşan bir grup insanın, yüzyıllar önce bütün vampirleri yeryüzünden sildiğiyse efsane olarak dolaşmaktadır.

Bütün bu efsanelerin birleştiği ve ünlendiği nokta, Bram Stoker'ın yazdığı Dracula adlı kitaptır. Kitap birçok dile çevrilmiş ve dünyanın birçok ülkesinde yayınlanmıştır. Bundan sonra olanlar da mağlum, aynı vampir üzerine farklı kurgular kurularak olayların tamamen fantastik kurgu halini alması...

O zamanlardan bu zamanlara yapılan birçok araştırma var. Arkeolojik kazılarda vampir kafatası bulunması, araştırmacı gazetecilerin Transylvania'da araştırma yapmaya çalışması gibi. Bunların her birinin açıklaması yapılmış, kaybolan gazeteci davalarının ardında vampir olduklarını iddia eden satanist gençler olduğu tespit edilmiştir.

Beyaz perde konusunda da birşeyler söylemek istiyorum. Vampir filmi projelerinden önce, vampirleri fazla basite alıyorlar. Bu yüzden sanki her yaşa hitap edebilirmiş gibi görünüyor. Yaptığım araştırmalar ve edindiğim bilgiler doğrultusunda şunu söyleyebilirim ki, bir vampir filminde konu bütünlüğünden çok vampirin sadistliği ön planda olmalıdır. Vampir aslında sevilecek, aşık olunacak birşey değildir. Ancak bakışlarıyla birini etkilediği zaman kişi ona aşık olabilir. Bunun altında duygusal bir bağ yoktur, olay tamamen vampirin egosunu tatmin etmesi üzerinedir. Ancak nedense filmlerde bir yerden duygusallık sıkıştırmaya çalışıyorlar. Bu bana anlamsız ve mantıksız geliyor. Buna rağmen yapımlar oldukça güzel olabiliyor tabi.

Twilight olayına gelirsek;
Teenage filmlerinde doğaüstülük kullanma olayı sanırım Buffy: The Vampire Slayer ile başladı. Aslında bunlar hatalı işler, iki karakter için de. Eğer bir vampir öldürmesi gereken birini öldürmüyorsa diğeri öldürür. Eğer bir avcı bir vampiri öldürmezse bir diğeri öldürür. Olayın mekanizması budur. Yine de rating kaygısı herşeyi ucuzlaştırıyor...
Teenage filmi olarak güzel bir film olabilir Twilight (izlemedim, okumadım ama bilgi topladım, sonuç bu) ama kesinlikle fantastik bir film olarak ele alınamaz. Belki fantezi filmi olabilir, o da vampir fantezisi olana... Açıkçası yaptıkları şeyi birçok insan bilinen kalıpları yıkmak, olaya yeni anlam katmak olarak görüyor. Bana göreyse yapılan, efsanelere ve mitolojilere bir hakaret. Zeus'un elinden yıldırımını almak gibi birşey olmuş.

Bir arkadaşımdan farklı bir bakış açısı sunayım: Madem eleman ampul gibi parlıyor, o zaman neden Vlad Tepes zamanında "Ben mesihim ulan, bana tapacaksınız!" dememiş? Öyle olsaydı belki dünyanın kontrolü onun elinde olacaktı? Yani bazı şeyleri mantığa uydurmak gerekir. Ha bir de, filmi izlemiş başka bir arkadaşın söylediğine göre gündüz dışarıda baseball oynuyorlarmış, açıklama olarak da "Bulutlar güneşi kapadığı için güneş ışığı gelmiyor." diyorlarmış. Olay güneş ışığında değil ki, ışınında. Yeryüzü belki ışıktan yararlanmıyor ama ışından muhakkak yararlanıyor. Ayrıca gece dışarı çıkabilmelerinin sebebi, ayın güneşle dünya arasına girerek güneş ışınlarını kendi üzerine alması, güneşin yaydığı ışığı ise yansıtmasından kaynaklanıyor. Yani Twilight, mantık hatalarıyla dolu bir yapım.

Mantık hatası demişken, şunu da belirtmek istiyorum; Queen Of The Damned denen film, Interwiev With The Vampire filminin üzerine çekilmiş bir filmdir. İyi güzel de, abicim neden filmi izleyip detaylarına dikkat etmeden üzerine film çekersin ki? Çok fazla kurgu hatası olan bir film, kesinlikle beğenilebilecek seviyede değil. Buna rağmen sevebilen varsa eğer saygı duyarım.

Edit: Lowan, yazını takdir ettim abi. Aynen katılıyorum.

Güzel yazı Lowan U___U Yer yer katılmasam da, güzel bir yazı olmuş *-*


Yalnız şu fikirlerin toplandığı kitap;

Carmilla-Lefanu

Ünlenme meselesi de ona daynıyor; günümüzde Dracula kadar ünlü olmasa da. Bram Stoker ne de olsa Carmilla' nın etkisiyle yazmış Dracula' yı.

Edit; Carmilla, Dracula' dan yirmi beş yıl önce yazılmıştır.