XXX

Bende katılmak isterim Benim aklımdada bir senaryo var mahsuru yoksa paylaşayım. Biraz saçma gelebilir ama çoğu ün kazanmış serilerin başlangıcı başarısız oluyor.

Dünya'nın normal boyutu dışında birde enerjik boyutu var. Burası dünya'nın enerji kaynağını ve güzelliğini oluşturuyor fakat insanlar endüstrinin gelişmesi için doğayı mahfeden fabrikaları, makinaları falan üretiyor zamanla ışık kirliliği ve hava kirliliği çok artıyor ve Dünya'nın enerjik boyutu yok oluyor. Böylelikle Dünya Güneş'ten aldığı ışığı kaybediyor ve tek kaynakları yapay ışık oluyor. İlerde başka gezegenlerden yardıma gelen ya da başka amaçları olan ırklarda eklenebilir ileride.

Yıl olarak günümüzün biraz ilerisini düşünüyorum. Ve o enerjik boyutla Güneş ne alaka diyorsanız hep mantık aranması gerekmez aralarında bağ vardır vb vb uydurulur ona göre Yanlız tam bir başlangıç senaryosu yazmadım çünkü daha güzel bir senaryoyla ortaya çıkanları olabilir. Tabi benimki beğenilirse başlangıca uygun birşey yazarım. Bu senaryoya güzel deyip ''şöyle olsa daha iyi olurdu'' diyenlerde lütfen paylaşsın

Arkadaşlar hepinizin fikirlerini değerlendirdim. Daha sonra BlindWarrior benle özel olarak bu konuyu konuşmak istediğini belirtti. Onla yaklaşık 3 saat oturup konuştuk. Beraber şöyle bir senaryo kurduk:

Dünyayı yaratanlar atmosfer tanrısı, -havayı yaratmış, litosfer tanrısı -taş küreyi yaratmış- biyosfer tanrısı -canlıları yaratmış- hidrosfer tanrısı-su küreyi yaratmış ve aurosfer tanrısı dünyanın diğer enerjik boyutunu yaratmış. Dünya böyle oluşmuş.

Aslında hikayemizdeki ana tanrılar Aurosfer tanrısı ile Biyosfer tanrısı diyebiliriz.

Aurosferi ideal cennet olarak düşünebilirsiniz. Yeşil renkli bir enerji. Zamanla bu enerji çok küçülüyor nedeni ise Biyosfer..

Biyosfer yarattıkları sadece solunum alıp versin istemiyordu gelişsinler istiyordu kötü duygu besleyenleride olsun istiyordu. Böylece dostluklar ve gerçek saflık daha ön plana çıkar diyordu. Aurosfer tanrısının düşüncesinin aksine düzen sağlamak için kötü ve kaotik bir tarafta olmalıydı. Sonuç olarak rastgele duyguları olan insanları yarattı. İnsanlar zamanla kendi çıkarlarını düşüne düşüne savaş ortaya çıktı ve birbirleriyle yarışmak için saflığı bozdular. Artık saflık kavramı kalmadı.

Aurosfer küre yavaş yavaş yok olmaya başladı.

Zamanla ortalık kızışmaya başladı fakat diğer tanrılar sadece işlerini yapıyordu
zamanla hava kirliliği atmosferi kızdırdı, su kirliliği hidrosferi kızdırdı fakat onlar ses çıkarmadılar çünkü halen kirlenmemiş yerleride çoktu ama Aurosfer çok kirlendi .

Zamanla ülkeler birbirlerine çok kin tuttu ve savaş başladı bu aurosferin sabrını taşıran son damlaydı birbirlerine karşı kullanmak için ürettikleri silah havayı ve suyu çok kirletti atmosfer ve hidrosferde kızmaya başladı çok sayıda kömür ve yeraltı güzelliğini sağlayan materyaller silahlar için kullanılıyodu buda litosferi kızdırdı.

Bunun yanında insanlardan saflığa çok ulaşmış olanlar Aurosferin yaşam alanına gitmeyi başardılar ve Aurosfer onlara görev verdi eğer insanlığın bu gözü dönmüşlüğünü durdurmazsanız bütün insanlığı yok edeceğiz sadece ben değil diğer tanrılarda yanımda dedi

Bizim de karakterlerimiz Aurosfer'in seçtiği özel insanlar olacak. Aurosfer Biyosferle tek başına savaşamayacağını anlayınca bir plan kurdu. Bu planı ise Biyosfer'in reenkarnasyon ile hayatlarını sürdüregetirdiği insanlığın hücrelerine kendi saf enerjisinden katmaktı.

Bu saf enerji sayesinde bizim RP oyuncularımız Biyosfere yani diğer tüm insanlığa karşı savaşabilecekler.

Özellikler: Karakterlerimiz diğer toplum normlarına uymayan, gündelik işlerde çalışmayan, mutluluğu ve yaratıcılığı esas alan insanlar.

Zamanla Biyosferin küçülmesini ve Aurosfer'in savaşı kazanmasını umarlar..