... Show Me Love ...
Sayfaya git: 1, 2, 3 ... 10, 11, 12, Sonraki

Anime Manga Forum -> Fan Fiction
 
Yazar
Mesaj
Phoenix_Of_Hope
Otaku (Level 2)
Otaku (Level 2)



Kayıt: 23 Hzr 2008
Mesajlar: 70
Favori Anime & Manga: Shaman King, Vampire Knight, Elfen Lied, Angel Sanctuary
Teşekkür: 1

Durumu: Çevrimdışı

Phoenix_Of_Hope
Otaku (Level 2)
... Show Me Love ... Konu: ... Show Me Love ...
Alıntıyla Cevap Gönder
Şimdiden sizi uyarayım, okumaya karar verdiyseniz, sadece aşk var içinde, aksiyon bulamazsınız ^^. Hala okumak istiyor musunuz? Benden günah gitti...

Bölüm 1 - Neden Ben?

* Zırr! *

Çalar saate bir yumruk geçirmiştim. Lise 2'nin ilk günüydü. Eski okulumu ve arkadaşlarımı bırakmak istemiyordum elbette, ama büyükannem ve büyükbabam yüzünden okul değiştirmiştim. Neymiş efendim, okul arkadaşlarım beni kötü etkiliyormuş muş. Hem o dövmeler, piercingler de neymiş miş öyle. Hiç de sağlıklı değilmiş miş. Sırf piercing'imi gördüler diye okulumu değiştirdiler. Dövmelerimi giysilerle gizleyebiliyordum, ama piercinglerim... Zaten bir - iki aykırı davranışım da vardı. Bu da son damla olmuştu. Sonunda hazırlanmıştım. İçimde hiç bir heyecan ya da mutluluk yoktu. Donukluk... İçimi büyük bir donukluk kaplamıştı. Zifiri karanlık gibi ve bel altıma kadar uzanan saçlarımı tararken kapı sertçe açıldı. İçeri büyükannem girmişti. Her zamanki gibi somurtkandı. Yüzünde tek bir kırışıklık bile yoktu. Zaten şaşılmamalıydı buna, tonlarca krem kullanıyordu. Sarı saçlarını topuz yapıp fileyle tutturmuş, yaşına uygun olmayan bir giysiyle kapımda dikilmiş, bana somurtuyordu.

Büyükannem: Hazırlandın mı Ellaine?
Ella ( Ben ): Neden diğer ismim Franziska'yı kullanmıyorsun?
Büyükannem: Bu isim sana daha çok yakışıyor, Ellaine. Ve sallanma. Hemen saçlarını toplayıp kahvaltıya gel.


Büyükannem bunları söyledikten sonra arkasını dönüp çıkmaya kalktı ama ben hemen konuşmaya başladım.

Ella: Sakın bu isim sana annemi hatırlattığı için olmasın? Hani oğlunla evlenip beni doğurduğu için nefret ettiğin annem. Sen sırf annemi sevmediğin için hem oğlunu hem gelinini öldürdün.
Büyükannem: Saçmalama Ellaine! Ailenin bir yangında öldüğünü biliyorsun! Seninle sabah sabah nedensiz yere kavga etmek istemiyorum!
Ella: Nedensiz yere mi? İnan bana benim hayatım nedensizleşti! Hepsi senin suçun! Sen de ordaydın! Yangın çıkmadan bir - iki saat için de nasıl kayboluverdin? Söyle bana nasıl? Polisin söylediklerine de inanmıyorum, sana da!



Tam o sırada büyükbabam içeri girmişti. Bağırışımızı duymuş olmalıydı. Büyükbabam bana her zaman daha iyi davranırdı. Beni anlardı, benimle konuşmaya çalışırdı. Piercinglerime o da karşı çıkmıştı, ama iki ay arkadaşlarımla görüşmemek gibi bir saçmalığı engelleyebilmişti. En azından onun beni büyükannemden daha çok sevdiğinden emindim.

Büyükbabam: Ne oluyor burada? Neden siz ikiniz bağırıp duruyorsunuz?
Büyükannem: Onu asi torununa sor sen! Ben dışarı çıkıyorum!
Ella: Yaa, tabii. İşine gelmeyince hemen kaç sen! Zaten tek bildiğin bu!
Büyükbabam: Sakin ol benim şirin yüzlü torunum. Ne oldu anlat bana?
Ella: Sonra anlatırım büyük baba. Şimdi gitmeliyim, okulun ilk gününe geç kalmak istemiyorum.


Dedim ve siyah çantamı kaptığım gibi odadan fırladım. Aslında okula geç kaldığım felan yoktu. Daha yarım saat vardı okula. Zaten okula bile sadece kafa dağıtmak için gidiyordum. Bir şeyler öğrenmek için değil. Sokakta önüme bakmadan yürüyordum - Ve küt! Birisiyle çarpışmıştım. Benim yaşlarımda olmalıydı. Sinirden genci bile incelemmiştim.


Ella: Ah! İnsan önüne bakmaz mı ya!
Çarpıştığım şahıs: Aynı şeyi ben size söyleyecektim genç bayan!


Ancak o zaman çarptığım kişiye bakmayı akıl ettim. Uzun sarı saçlı ve çok güzel mavi gözleri vardı. Bir an öyle kalıvermişim. Gözleri beni büyülemiş gibiydi. Çarptığım kişi de ona baktığımı fark etmişti. Hemen bakışlarımı yola çevirdim ve kızardığımdan emin olarak yola devam ettim. Adımlarım oldukça hızlıydı. Durağa geldiğimde durabildim. Otobüse ucu ucuna yetişebilmiştim. Gideceğim yeri söyledim ve boş bulduğum yere oturdum. Otobüste dört - beş kişi ancak vardı. Onlarda işlerine yetişmenin derdinde, sürekli mırıldanan insanlardı. Oturduğum yer cam kenarındaydı. Otobüs hızlı gittiği için şanslıydım. Belkide okula erken bile giderdim. Saatime bakmak aklıma geldi. Beş dakikam kalmıştı. Otobüs bu hızdayken yetişebilirdim okula. Yayılarak camın dışındaki dünyayı izlemeye koyuldum. Çok az insan vardı sokakta. Aslında bu normal sayılırdı, çünkü okul sabahın yedisinde başlıyordu ve saat yediye beş vardı. Bir kaç durak sonra otobüs durdu. Durağa baktığımda onu gördüm. Evet oydu, çarpıştığım mavi gözlü dehşetti bu. Olabilecek en kötü şeydi. Ama ' mavi gözlü dehşet ' çoktan otobüse binmişti. Ve - Tanrı'm! Bana doğru yürüyordu. Hemen çantamı yanımdaki koltuğa koydum. Dehşet ( Ona koyduğum yeni isim buydu ) yanıma gelip şirin şirin gülümsemeye başlamıştı.

Dehşet: Oturabilir miyim?
Ella: Dolu olduğunu görmüyor musun? Yoksa kör müsün?
Dehşet: Çok şirinsin, Teşekkürler.


Dedi ve çantamı kucağıma verip yanıma oturdu. Bende oflayarak camdan dışarıyı izlemeye devam ettim. Kesinlikle ona bakmayacaktım. Kesinlikle. Ama onun bana baktığından emindim. Hemde alaycı bir biçimde. Sanki onu hissediyormuşum gibiydi. Durum giderek rahatsızlık vermeye başlamıştı. Ona neden bu kadar gıcık olduğunu sormak için başımı çevirdiğimde ise, onu koltuğun kol koymak için yapılmış yerine dirseğini koymuş, çenesinide eline daymış bir halde, gülümseyerek beni izlerken buldum. O kadar şirin gülümsüyorduki, bir an içimdeki öfkeyi sildi. Hatta içimden gülümsemek gelmişti. Dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken, yetişkinlerin bizi ne kadar ' ah nerde o günler ' dercesine izlediğini gördüm. Dudaklarım eski halini almıştı.

Ella: Neden bu kadar sinir bozucusun?
Dehşet ( Hala gülümsüyordu! ) : Ben sinir bozucu değilim. Ama sen çok şirinsin...
Ella ( Şoföre doğru ) : İlk durakta inebilir miyim?


Araba durmuştu. Dehşetin önünden geçtim. Sanki onun için hayatta hiç dert yoktu! Sürekli gülümseyebiliyordu. Giderken ona baktım. Aynı şirin gülümsemeyle bana el sallıyordu. Ben ' Bu çocuk şapşal ' der gibi başımı iki yana sallayıp indim. Okulum bir kaç sokak ilerideydi. Tamam, işte bu kadar, yürüsem bile fark etmez. Gerçi okula çoktan geç kalmıştım. Ama pek umrumda değildi. Biraz sonra okula varabilmiştim. Saatime baktım. Dersin yarına yetişmiş olmalıydım. Yavaşça kapıyı çaldım. İçerden sert bir kadın sesi ' Girin ' dedi. Kapıyı açıp içeri girdim. Bir an karşımda büyükannem var sandım. Aynı büyükanneme benzeyen, yalnızca kahverengi saçlı olan ve biraz daha genç olan bir kadın, öğretmen masasına oturmuş beni izliyordu sert sert.

Öğretmen: Geç kalmadınız mı Bayan...?
Ella ( Aceleyle ): Franziska Ellaine Minnengel.
Öğretmen: Bayan Minnengel... İlk günden geç kalmak güzel bir görünüm değildir. Umarım bunu biliyorsunuzdur.
Ella: Şey.. Ben.. Evet efendim. Biliyorum. Özür dilerim.
Öğretmen: Arkada boş bir sıra var. Lütfen oraya geçiniz. Başka yer yok. Ve lütfen acele edin, uyuşukluğunuzla zaman kaybedemeyiz. Biraz erken kalksaydınız, istediğiniz yere geçebilirdiniz.


Bu kadından onu görür görmez nefret etmiştim. Sınıftakiler beni gösterip gülüşüyorlardı. Hızlıca arka sıraya oturdum. Neyse ki sinir bozucu bir sıra arkadaşım yoktu. Aslında sırada tektim. Çantamı yanıma koyup kalemliğimi çıkardım. Tahtaya bakınca dersin fizik olduğunu anladım. Bir oflamayla defterimi çıkardım. Derste tamamen sessizdim. Aslında sadece tahtakileri yazıyor, ve düşünüyordum. Bu gün olanları, hayatımı ve... Dehşeti! Ne diye otobüse binip, yanıma oturmuş, ve bana öyle bakmıştı ki? En sonunda kendi kendime sordum, ' Neden ben? '. Dersin bitimine yakın kapı tekrar çaldı. Öğretmen aynı sesle ' Girin! ' dedi. İçeri giren kişi ise Dehşetten başka biri değildi!

Dehşet ( Tanrı'm! Yine o şirin gülümseme! ): Adım Robert Baumann... Geç kaldığım için özür dilerim.

***

Not: Eğer severseniz, devamını koyarım. Her şey yorumlara bağlı ^^.


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
17 Tem 2008 1:50
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): agita

lantis^^
Mangaka
Mangaka



Kayıt: 15 Hzr 2007
Mesajlar: 1,394
Cinsiyet: Kız
Nerden: istanbul'dan orda diilsem elfler diyarından...
Teşekkür: 19

Durumu: Çevrimdışı

lantis^^
Mangaka
... Show Me Love ... Konu: Yanıt: ... Show Me Love ...
Alıntıyla Cevap Gönder
yaz yazzz....romantizmmm oohhh tammm benlik dehşet de süper isim:)
ama çok çapkınmış anında yazmış kıza...bide bu dehşetler neden gerçek hayatta bir kere görünüp kaybolular bööle tesadüfler olmaz neden bööle sizin okulda okumaz mesela Üzgün ya da Ağlıyor

mucize istiorum çok mu:)
nesse ben depresyona girmeden 2. bölümü yaz cnm sen

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
17 Tem 2008 23:23
Phoenix_Of_Hope
Otaku (Level 2)
Otaku (Level 2)



Kayıt: 23 Hzr 2008
Mesajlar: 70
Favori Anime & Manga: Shaman King, Vampire Knight, Elfen Lied, Angel Sanctuary
Teşekkür: 1

Durumu: Çevrimdışı

Phoenix_Of_Hope
Otaku (Level 2)
... Show Me Love ... Konu: Yanıt: ... Show Me Love ...
Alıntıyla Cevap Gönder
İnan bana bu hikaye mucizelerle dolu xD İsteğe göre karakter ekleniiir! xP Aslında ciddiyim. Henüz belirli bi' kurgu yok. Aslında var galiba... Ama olsun sen hikayede olmak istersen pm at bana ben eklerim, sende mucizeyi hikayede gerçekleştirirsin, gerçek hayatta olmasa da...
Ama bi' kaç kişi daha yorum yazmazsa olmaz. Kimse sevmedi mi yaa Üzgün ya da Ağlıyor Muhteşem moral Üzgün ya da Ağlıyor ...


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
18 Tem 2008 1:28
Melodie Héroult
Otaku (Level 4)
Otaku (Level 4)

Avatar

Kayıt: 10 Şub 2008
Mesajlar: 339

Durumu: Çevrimdışı

Avatar
Melodie Héroult
Otaku (Level 4)
... Show Me Love ... Konu: Yanıt: ... Show Me Love ...
Alıntıyla Cevap Gönder
Phoenix_Of_Hope yazmış:
İnan bana bu hikaye mucizelerle dolu xD İsteğe göre karakter ekleniiir! xP Aslında ciddiyim. Henüz belirli bi' kurgu yok. Aslında var galiba... Ama olsun sen hikayede olmak istersen pm at bana ben eklerim, sende mucizeyi hikayede gerçekleştirirsin, gerçek hayatta olmasa da...
Ama bi' kaç kişi daha yorum yazmazsa olmaz. Kimse sevmedi mi yaa Üzgün ya da Ağlıyor Muhteşem moral Üzgün ya da Ağlıyor ...


Beroşum çok güzel bu hikayedeki Robert Baumann--Shin değil mi?Tabikide o ama ben seni kızdırıyım diye söyledim bu arada Hannes ile beni de ekle. 2 gün sonra görüşürüz.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
19 Tem 2008 21:54
Yukiko
Mangaka
Mangaka



Yaş: 33
Kayıt: 04 Hzr 2008
Mesajlar: 943
Favori Anime & Manga: SailorMoon, İnuyasha, Bleach, Naruto...
Cinsiyet: Kız
Nerden: Darmadağınık odamdan =)))
Teşekkür: 3

Durumu: Çevrimdışı

Yukiko
Mangaka
... Show Me Love ... Konu: Yanıt: ... Show Me Love ...
Alıntıyla Cevap Gönder
Ben romantiğe bayılırım ve burayı da kimse yorum yazmazsa bile onlar yerine ben yorum yazarım. Lütfen yeni bölüm gelsin, çok hoşuma gitti Hayranlık Besliyor Lütfennn Üzgün ya da Ağlıyor

Звезды ближе ко мне, чем когда-либо
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
20 Tem 2008 12:45
Phoenix_Of_Hope
Otaku (Level 2)
Otaku (Level 2)



Kayıt: 23 Hzr 2008
Mesajlar: 70
Favori Anime & Manga: Shaman King, Vampire Knight, Elfen Lied, Angel Sanctuary
Teşekkür: 1

Durumu: Çevrimdışı

Phoenix_Of_Hope
Otaku (Level 2)
... Show Me Love ... Konu: Yanıt: ... Show Me Love ...
Alıntıyla Cevap Gönder
Olleyy moralim yerine geldi =)
Tatilden tam şimdi geldik ama ben hemen yeni bölümü eklerim sizi bekletir miyim hiç Çok Mutlu
Bu ara da kuzucan'ım [ Usagi_Maron ] senide hemne eklerim, Robert'in Shin olduğunu biliyorsun sormaya ne gerek var >.<
animegirl sana da çok sağol ^^ Sen benim ikinci kuzucan'ım olucaksın galiba ^^


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
20 Tem 2008 23:51
Yukiko
Mangaka
Mangaka



Yaş: 33
Kayıt: 04 Hzr 2008
Mesajlar: 943
Favori Anime & Manga: SailorMoon, İnuyasha, Bleach, Naruto...
Cinsiyet: Kız
Nerden: Darmadağınık odamdan =)))
Teşekkür: 3

Durumu: Çevrimdışı

Yukiko
Mangaka
... Show Me Love ... Konu: Yanıt: ... Show Me Love ...
Alıntıyla Cevap Gönder
Dil Çıkartıyor Önemli değil canım. Burda aktif bi yazar adayı görürüm de rahat bırakır mıyım? Bırakmam Çok Mutlu
Yeni bölüm gelsin! Bu aralar romantizme baya kapılmış durumdayım Hayranlık Besliyor İyi geliyor !

Звезды ближе ко мне, чем когда-либо
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
21 Tem 2008 5:17
Begüm
Mangaka
Mangaka



Yaş: 32
Kayıt: 12 Nis 2008
Mesajlar: 612
Favori Anime & Manga: sailor moon, basilisk, shaman king,candy candy,...
Cinsiyet: Kız
Nerden: limon bahçesinden:P

Durumu: Çevrimdışı

Begüm
Mangaka
... Show Me Love ... Konu: Yanıt: ... Show Me Love ...
Alıntıyla Cevap Gönder
ay tam benlik aşk romantizm uwww XD çok güzel bayıldım valla atmosferin büyüsüne kapıldım yol uzun gidiorum.. Hayranlık Besliyor Kahkaha Atıyor


süpersin yaXD hadi üç ayı tin tin tin XD
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
21 Tem 2008 14:40
Phoenix_Of_Hope
Otaku (Level 2)
Otaku (Level 2)



Kayıt: 23 Hzr 2008
Mesajlar: 70
Favori Anime & Manga: Shaman King, Vampire Knight, Elfen Lied, Angel Sanctuary
Teşekkür: 1

Durumu: Çevrimdışı

Phoenix_Of_Hope
Otaku (Level 2)
... Show Me Love ... Konu: Yanıt: ... Show Me Love ...
Alıntıyla Cevap Gönder
Bölüm 2 - Bir Zengin Züppesi... Mi Acaba?

Dehşet ( Tanrı'm! Yine o şirin gülümseme! ): Adım Robert Baumann... Geç kaldığım için özür dilerim.
Öğretmen: Ah, Bay Baumann! Siz müdürün yeğeniydiniz değil mi? Ah geç kalmanız önemli değil! Ama şey sadece arka sırada yer kaldı. İsterseniz hemen ön sırayı-
Robert: Hayır, hayır. Benim için arka sıra daha iyi. Zaten oturmak istediğim yer orası. Lütfen rahatsız olmayıp dersinize devam edin.


O an ağzım açık kalmıştı. Öğretmene derse devam edebileceğini söyleyecek kadar burnu havada biriydi. Müdürün yeğeni olması neyi değiştirirdi ki sanki? Ah işte bittiğim an. Robert ( sonunda adını öğrenebilmiştim ) yanıma gelip eğilmiş tatlı tatlı gülümseyerek konuşmaya başladı. Bu arada öğretmen derse devam etmişti.

Robert: Oturmamda bir sakınca var mı?
Ella: Ne yazıkki yok...
Robert ( Çantasını koyup dibime oturmuştu ): Bana hayır diyemeyeceğini biliyordum.
Ella: Ne sana hayır diyememesi! Ben -
Öğretmen: Bir sorun var galiba Bayan Minnengel?


Başımı çevirince donup kalmam bir oldu. Tüm sınıf kıkırdıyordu ve öğretmen çok kötü bir biçimde bana bakıyordu. En ön sıradaki kız özellikle çok kötü bakıyordu. Ne diyeceğimi bile bilmiyordum ve Robert'ın yaptığı tek şey gülümsemekti! İçimden ' Tanrı'm bana yardım et! ' diye dua ediyordum.

Ella ( Ayağa kalkıp başımı öne eğdim ): Ben... Ben özür dilerim efendim.
En ön sıradaki kız: Yaa tabi, önce konuş sonra özür dilerim de! Çok basitti değil mi?
Öğretmen: Melissa Sindram! Konuşmak için izin almadın! Size gelince Bayan Minnengel... Cezalısınız! Bugün iki katı ödev vereceğim size!
Robert ( Sertçe ayağa kalkmıştı ): Bayan Monowitsch, o suçlu değil. Aslında olanlar çok basit. İlk günüm olmadığı için yanımda ne defter ne kitap ne de kalem var. Bende Bayan Minnengel'den istedim. Sizde bunu başka bir konuymuş gibi anladınız. Ve tüm sınıfta öyle. Değil mi Bayan Minnengel?
Ella: Ben... Evet. Evet efendim. Aynen R- Yani Bay Baumann'in dediği gibiydi. Sadece bir yanlış anlaşılma yani.
Bayan Monowitsch: Aa, öyle oldu demek. Bayan Minnengel, cezalı değilsiniz. E o zaman derse devam edelim.


Ama zil çalmıştı. Şükürler ederek sıraya oturdum. Robert ve ben dışında sınıfta kimse yoktu. Sıradan kalkıp pencerenin kenarına doğru yürümeye başladım. Robert de arkamdan geliyordu. Sınıfın penceresi büyüktü. Pencere kenarına oturdum. Sağ bacağımı sallıyordum. O kadar yoğun düşünüyordum ki yüz kaslarım ciddileşmekten ağrıyordu. Robert de bir sıraya oturmuş bana bakıyordu. Aniden yüzümü ona çevirdim.

Ella: Neden o an Bayan Monowitsch'e yalan söyledin?
Robert: Ne yani, söylemeyip senin ceza almanı mı sağlasaydım? Evet, bunu da yapabilirdim.
Ella: Peki neden yapmadın?
Robert: Baksana, yardım etmemden memnun değil misin? Teşekkür etmek yerine beni sorguya çekiyorsun.
Ella: Teşekkür ederim.
Robert: Ne yani kuru kuru mu?
Ella: Nasıl kuru kuru? Sen ne bekliyordun?
Robert: Yalan söyleyerek beni cezadan kurtardığın için teşekkür ederim var bir de?
Ella: İyi o zaman, o dediğinden.
Robert: Niye bu kadar sinirlisin?


Ama ben cevap veremen içeri Melissa denen aptal sarışın gelmişti. Melissa sapsarı saçlı, kahverengi gözlü bir kızdı. İnsan onu ilk gördüğünde gıcık biri olduğunu anlayabiliyordu. Saçları sırtının aşağısına kadar geliyordu, ve gözleri sinsilikle parlıyordu.

Melissa: Robert, neden gelip bizim grupla takılmıyorsun? Seninle tanışmak istiyoruz...
Robert: Yok ben burda iyiyim. Belki sonra.
Melissa ( Saçlarını savurarak Robert'ın yanına gidip, koluna yapışmıştı ): Hadi ama lütfen, lütfen, lütfen...
Ella: Evet bence de git. Hem orada arkadaş da bulursun bolca. Melissa ile kaynaşırsınız da...
Melissa: Ben sana adımı söyleyebileceğin gibi bir izin vermedim.
Ella: Normal, çünkü izin almadım.
Melissa: Salak ve eziksin. Hadi Robert gidelim.


Melissa Robert'ı tutup dışarı sürüklüyordu. Çıkarken de ' Bu okulun en havalı grubu biziz. Merak etme grubumuzda erkek de var. Yalnız olmayacaksın. Yeni gelenleri hep ezeriz. Ama sen farklısın. ' gibisinden şeyler söylüyordu. Robert onu dinlemiyor, bana ' kurtar beni! ' der gibi bakıyordu. Bense başımı yeniden pencerenin dışına çevirmiştim. Biraz sonra Melissa'nın aptal yandaşlarının kıkırdamaları arttı. Çünkü Robert ve Melissa onlara doğru yürüyordu. Bende gülerek onları izliyordum. Robert isteksizce onlarla tanışıyordu. Gruplarının hepsi kızdı ve bir tek erkek yoktu. Ne konuştuklarını duyamıyordum. Robert bir ara pencereye bakıp bana otobüsteki gibi gülümsedi. Demekki yerinde rahattı... Bende dil çıkarıp perdeyi çektim. Yerimden kalkıp sıraya geçtim. Defterimi açıp bir şeyler karalamaya başlamıştım. Ne yaptığımı bende bilmiyordum. İçimden ne geçiyorsa onu çiziyordum. Ve galiba içimden hiç iyi şeyler geçmiyordu. Çünkü resim bittiğinde ağzım bir karış açıktı. Ben kendimi şeytan gibi çizmiş, uzun ucu çatallı sopamla Melissa'yı kazanın birinde yakıyordum. Sayfayı yırtıp çöp kutusuna yöneldim. Neden Melissa'ya bu kadar nefret beslemiştim ki? Her zaman her sınıfta olduğu gibi gıcık bir kızdı. Kağıdı çöpe atmamla zilin çalması bir oldu. Şimdi ders beden eğitimiydi. Ders bahçede işleniyordu. Çantamı alıp soyunma odasına doğru yürümeye başladım. Ders çok sıkıcı olacağa benziyordu. Büyük ihtimalle öğretmen ilk gün olduğu için serbest bırakacaktı. Ve umduğum gibi olmuştu. Diğer kızlar voleybol, hentbol gibi şeyler oynarken, ben iPod'umu almış bir kenara geçmiştim. Okulun arka bahçesi çok güzeldi. Sonbahar olduğu için her yer sarı yapraklarla ve çıplak ağaçlarla kaplıydı. Duvara oturup müzğin sesini açtım. Çalan şarkı ise t.A.T.u'nun duygusal bir şarkısı olan 30 Minutes idi. Baştaki fısıltıyı duyunca içimi bir burukluk kapladı. ' Mama, papa, forgive me... ' Anne ve baba... Neden o şeylere sahip değildim sanki? Sorunarımı anlatacağım bir annem, giydiklerime ve arkadaşlarıma karışacak bir babam neden yoktu? Ne suçum vardı ki benim? Ne yapmıştım? Ne? Birden arkamda tanıdık bir ses belirdi.

Robert: Neden gelmiyorsun?

Robert yine benim yanıma gelmişti. somurtarak müziği dinlemeye devam ettim. O da yanıma gelip ne dinlediğime bakmıştı.

Robert: t.A.T.u dinler misin? Ben çok severim. Senin gibi birinin dinleyeceğini sanmıyordum.
Ella: Baksana sen neden Melissa'nın yanına gitmiyorsun? Daha çok eğlenirsin. Beni anılarımla rahat bırak olur mu?


Ağzımı telaşla kapadım. Anılar... Şimdi ne düşündüğümü soracaktı... İçimden lanetler okuyarak, sormaması için dua etmeye başlamıştım.

Robert ( Solgundu ): Anılar... Tabii, seni anlıyorum... Aslında, belkide hepimizin biraz anılarıyla başbaşa kalması gerek değil mi? Ama o zaman diliminde, hayattan kopmamak da gerekir. Neyse, sen devam et. Ben rahatsızlık vermek istemem... Görüşürüz.

Gözlerine baktım. Denize benzeyen gözlerinin üzerinde parlayan güneşi sanki bulutlar esir almıştı. Gözleri parlamıyordu. Robert ellerini cebine koyarak uzaklaşmaya başladı. Nedense içimde bir burukluk vardı. Onu kırmış mıydım? Yoksa o da önceden kırılmış mıydı? Benim gibi... Belkide bu ortak bir yöndü. İkimizin de yaraları vardı. O an içimden ' Robert bekle! ' diye bağırmak geldi. Neden bilmiyordum ama... Onu yanımda istiyordum. Gözlerini görmek istiyordum... Yalnız olmak istemiyordum. Ağzımı açmaya çalışıyordum zorladım kendimi. Kalbim acele edip onu çağırmamı söylüyordu. Beynim ise onu unutup susmamı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Robert tam dersin işlendiği yere dönecekken başını çevirip bana baktı. Yüzünde o parlak gülümsemesi yoktu. Gözlerime hüzünle bakıyordu. Denize benzeyen gözleri uzakta olsalar bile beni büyülüyordu. Ama o gözler bana hüzünle bakıyordu. Ne olabilirdi? Onun başına ne gelmişti? Robert ben konuşmayınca hızlı adımlarla erkeklerin yanına ilerledi. Bende müziğime döndüm. Şimdi daha da yoğun duygular içindeydim. Ne kadar şapşaldım ki Robert'i kırabilmiştim. Ama o hep bir zengin züppesi gibi görünüp, derdi yokmuş gibi davranırdı. Onun da sorunları, yaraları olabileceği aklıma gelmemişti. Belkide onula konuşmalıydım. Onu terslemeden... Evet bunu yapmalıydım.

***
Okul Çıkışı

Ella: Robert bekle!

Robert arkasını dönmüştü. Hala solgundu. Arka bahçede olanlardan sonra bir kelime bile çıkmamıştı ağzından. Ve benimde. İçimde hala o garip burukluk duygusu vardı. Hala hüzünlüydü içim. Ama Robert ile konuşmak istiyordum.

Ella: Eve gitmeden önce bir yere gitmeye ne dersin? Sadece konuşuruz. Arka bahçede olanlar hakkında...
Robert: Tabii... Neden olmasın...
Ella: Baksana... Lütfen gülümse olur mu? Hani otobüsteki gibi sinir bozucu biçimde... Ve ben sana yeniden kızayım olmaz mı?
Robert ( Hüzünlü bir şekilde güldü ): İnsan her zaman gülümseyemiyor, Ellaine.
Ella: Hey, hey, hey... Ben ne zaman Ellaine oldum? Adım Ella tamam mı?
Robert: Ah tabii nasıl istersen...
Ella: Hadi ama, kes somurtmayı... Benim için.


Robert başını kaldırıp bana baktı. Gözler, yine o gözler... Mavi bir denizdi. Ve bende her an boğulacak gibiydim. Çok derin bakıyordu mavi gözleri. Artık nefes alamıyordum. Büyülenmiştim... Neydi bu duygu? Neden kalbim küt küt atıyordu? Ve neden içimde kalbimden beynime doğru uyuşturucu gibi bir duygu vardı?

Robert: Senin için...

Şimdi gülümsemişti. O büyük deniz şimdi daha parlaktı. Sanki bulutlar güneşi serbest bırakmıştı. Gülüşü bana şimdi daha etkileyici geliyordu. Ne yaptığımı bilmeden gülmüştüm. Birden içimden kahkaha atmak geldi ve kendimi tutmadım. Daha doğrusu tutamadım. Robert'da benim yüz ifademi görüp gülmeye başlamıştı. Sokağın ortasında kahkahalara boğulmuştuk.

Robert ( Gülmekten zor konuşuyordu ): Eğ - Eğer içeri girmezsek bizi deli sanacaklar.

Dedi ve bileğimden tutup beni bir yere getirdi. Girişte koskocaman bir şekilde ' Melody of Ocean Cafe ' isimli bir yerdi. Her yerde mavi renk vardı. Deniz dekorlu bir yerdi burası. Mum dışında hiç bir ışık kaynağı yoktu. Sanki elektrik kullanılmıyormuş gibiydi. Müzik bile denizi hatırlatıyordu ve canlı bir orkestra tarafından çalınıyordu. Pencereler gemilerdeki yuvarlak, küçük pencerelerdendi, ve içeri pek az ışık giriyordu. Bu yüzden her yerde okyanus kokusu saçan mavi mumlar vardı. Robert da bende şaşkındık. Buraya ikimiz de ilk defa geliyorduk. Bir masaya oturduk. Menüler bile farklıydı. Deniz kabuğu şeklindeydi ve açmak için deniz kabuğu açar gibi açmanız gerekiyordu. Yemekler ise farklı değildi. Korsan görünümlü bir garson gelip ne istediğimizi sordu.

Ella: Okyanus-burger denen şey ve siyah yosun suyu.
Robert: Aynısından.


Okyanus-burger denen şeyin, bildiğimiz hamburger olmasını umuyordum. Siyah yosun suyu denen şeyde bildiğimiz kola olmalıydı. Bütçelerimize en uygun şey buydu ki, bunlar bile harçlığımı bitirmişti. Tabii Robert bir zengin züppesi olduğu için rahattı.

Ella: Şimdi bana ne olduğunu anlatacak mısın?
Robert: Nasıl ne olduğunu?
Ella: Arka bahçedeyken, herkesin anılarıyla babaşa kalması gerektiğini söyledin, ve gözlerin hüzünlüydü. Gayet iyi bilirim, onlar asla yalan söylemez...
Robert: Tamam o zaman. Aslında şimdi söyleyeceklirimi senden başka kimse bilmiyor. Neden bilmiyorum ama... Sana güvenmem gerektiğini hissediyorum... Ben annem ve babamı hiç bir zaman tanımadım. Beni doğururken annem ölmüş. Babam ise annemin ölümünden sonra ben daha bir kaç günlükken bir kadın için beni terk etmiş. Beni de eski bir yetimhaneye sanki bir hiçmişim gibi bırakmış. Ben on iki yaşıma kadar orada büyüdüm. Ne kadar kötü bir yer olduğunu bilemezsin. Sevgiden eser yok. Hiç bir zaman sevgi göremezsin... Kurallar ve baskı... Sonra bir aile beni bulup evlat edinmek istedi. Bir kaç ay onlarla yaşadım. Sonra bir amcam olduğunu öğrendim. Amcam çok zengindi. Bir hastanesi, okulu ve fabrikası var. Ama babamdan hep nefret etmiş. Çünkü zamanında o da annemi seviyormuş. Ve bu yüzden babamla hep kavga etmişler. Neyse, amcam beni öğrenince evlat edinmek, yanına almak istedi. Çünkü annemden kalan son parçaydım ben. Zengin olduğu için davayı kazandı. Ama o zaman dilimi içinde bende yeniden yetimhaneye bırakıldım. Orada iki yıl daha geçirdim. Sonra amcam beni aldı ve bu hale getirdi. Bir iki yıldır da onunla yaşıyorum. Beni zenginliğe alıştırdı. Hep şımarttı. Bir dediğim iki olmadı. Hep istediğimi kolayca buldum. Her şeyime ben karar verdim. Normal bir genç için mutlu olmam gerekirdi. Ama... Keşke anne ve babamla yaşasaydım diye aklımdan geçirmediğim tek bir gün bile yok...


Robert'ın engin denizi şimdi dalgalanıyordu. Gözleri buğulanmıştı. Bense onun hiç bu kadar hüzünlü bir hayat sürmüş olabileceğini düşünmemiştim. Bir an için kendi derdimi unuttum. Destek olmak ister gibi elimi Robert'ın omzuna koydum. Başını kaldırıp bana baktı. Gözleri hala doluydu ama gülümsüyordu.

Ella: Hey, ağlamayacaksın değil mi? Teselli etmekte beceriksizimdir. Hadi ama, kendine gel. Ben sabahki Robert'ı istiyorum. Ve biliyor musun, ilk defa henüz bir kaç saattir tanıdığım biriyle konuşuyorum.
Robert ( Gözlerinden bir kaç göz yaşı süzülmüştü ): Sen ağlamama bakma. Aslında bunu zayıflık olarak görürüm ben. Desteğin için teşekkürler...


Ben sadece gülümsemiştim. Elimi çekip yeniden o denize daldım. Yeniden boğuluyordum. Ama kapının açılmasıyla irkildim. İçeri giren kişi ise...

***
Yorumlar xD Umarım beğenirsiniz. Ki ben hiç sevmedim bu bölümü Madde Aslında daha yazıcaktım ama Angel In Disguise başladı, kendimi Miyavizme bağladım melankoliye girdim daha fazla yazamıyorum... [ Shin, hepsi senin suçun! Neden bu kadar tatlısın?.. ]


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
23 Tem 2008 2:54, Değiştirme: 23 Tem 2008 13:18 (Toplamda 1 kere)
Kara Kedi
Mangaka
Mangaka



Yaş: 31
Kayıt: 03 Nis 2007
Mesajlar: 1,106
Teşekkür: 37

Durumu: Çevrimdışı

Kara Kedi
Mangaka
... Show Me Love ... Konu: Yanıt: ... Show Me Love ...
Alıntıyla Cevap Gönder
aaa...Ben bayıldım.Çok güzel olmuş.Özellikle duyguları çook güzel anlatmışsın.Devamını bekliyorum Çok Mutlu

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
23 Tem 2008 10:12
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder Sayfaya git: 1, 2, 3 ... 10, 11, 12, Sonraki
1. sayfa (Toplam 12 sayfa) [ 118 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız