İsimsiz Kitap(10. Bölüm! ) Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4 ... 12, 13, 14, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
Psikoloji bu mu? Benim o kadar öğrendiğim şey boşaymış o zaman... Şimdi utandım kendimden... Psikolojik denilince aklıma türlü türlü şeyler geldi, ama bir yarı sapık karakterin şu Beyaz Show'daki Psikopat olacağını hiç düşünmemiştim..
(Kesinlikle bu yorum yazana özel bir yorum içermemektedir.. Sonra yanlış anlaşılıo )
Herneyse, ben çok fazla beğenmedim, yani hikaye böyle giderse hiç okumayalım bence eğer daha farklı bir şeye dönüştüreceksen birden ver derim atıyorum bu bir mektupsa, hepsini bir yazardın diğer bölümde de hikayeyi başlatırdın.
Hikayeyi değiştirirsen devam ederiz onun dışında böyleyse, açıkçası hiç sarmadı.
(Kesinlikle bu yorum yazana özel bir yorum içermemektedir.. Sonra yanlış anlaşılıo )
Herneyse, ben çok fazla beğenmedim, yani hikaye böyle giderse hiç okumayalım bence eğer daha farklı bir şeye dönüştüreceksen birden ver derim atıyorum bu bir mektupsa, hepsini bir yazardın diğer bölümde de hikayeyi başlatırdın.
Hikayeyi değiştirirsen devam ederiz onun dışında böyleyse, açıkçası hiç sarmadı.
Spoiler:
Resim mükemmel ama etek yapişik xd ama yinedeee mükemmel ötesi
cakal_akin@hotmail.com <----- isteyen ekleyebilir Çekinmeden ekleyin xD
Teşekkür ederim Akıncığım beğenmene sevindim
Biohazard, tam olarak nasıl birşeyden bahsettiğini anlayamadım. Hikayenin ilk başlangıcı böyle. Gerisini de diğer bölümle birlikte anlayacaksınız dedim.
Biraz sabır!
Hikayenin kapağını, ilk resmini ve de şu anlardaki baş kahramanı tanıttım. Artık birazcık düşünün nasıl gideceğini. Böyle size hitaben birşey yazmıyorum, hikaye yazıyorum...
Yorum için teşekkürler
Biohazard, tam olarak nasıl birşeyden bahsettiğini anlayamadım. Hikayenin ilk başlangıcı böyle. Gerisini de diğer bölümle birlikte anlayacaksınız dedim.
Biraz sabır!
Hikayenin kapağını, ilk resmini ve de şu anlardaki baş kahramanı tanıttım. Artık birazcık düşünün nasıl gideceğini. Böyle size hitaben birşey yazmıyorum, hikaye yazıyorum...
Yorum için teşekkürler
Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥
Yok, şunu anlatmak istedim: Hikaye bu mu? Yani "Hey sen! ... " li bir giriş ancak bir makale olabilir (o da olamaz ya neyse), ya bir diyalog cümlesi olabilir (eğer hikaye ise) veya bir kişiye ithafen yazılmış, hikayenin ana cümlesi olan bir tepkidir ki bu da diyaloga girer.
Bu nasıl dönücek bunu merak ettim bu yüzden bekliyoruz. Sabır derken, yorumumu kastetmiştim aslında, sabırlık bir durum göremedim Herneyse, bekleyelim bakalım =)
Bu nasıl dönücek bunu merak ettim bu yüzden bekliyoruz. Sabır derken, yorumumu kastetmiştim aslında, sabırlık bir durum göremedim Herneyse, bekleyelim bakalım =)
Spoiler:
Bölüm-1- Kütüphane
''Bırakamıyorsun değil mi?
Merak ediyorsun. Ama aynı zamanda da korkuyorsun...''
Genç kız elindeki kitabı hızlı bir şekilde kapattı. Kapatmasıyla birlikte, uzun zamandır tozlu raflarda bulunması nedeniyle, kitabın içinde biriken toz yüzüne geldi. Aceleyle kitabı aldığı yere koyarken, diğer yandan önündeki tozu dağıtmaya çalıştı.
Yan tarafta kitap okumakta olan orta yaşlı bir bayan genç kıza dönüp, alçak sesle:
-Evladım!'' dedi. ''Burası uzun zamandır hiç kullanılmayan kitaplarla dolu. Biraz daha özenli bak onlara. Çok eskiler ve ayrıca yaydığı tozlarla da etrafı rahatsız ediyorsun!'' Genç kız korku dolu bakışlarla, kekeleyerek:
-Ç-çok üzgünüm! Affedersiniz!'' dedi. Kitabı yerine sokmaya çalıştı, olmadı. Bayan hala rahatsız ve azarlayan bakışlarla, gözlüklerinin üzerinden hala genç kıza bakmaya devam ediyordu.
-Rahatsızlık verdiğim için çok üzgünüm!'' dedi. Bu sefer kolundaki süslü çantayı yere bıraktı. Kitaplara sağa sola itip, kitabı yerine koydu.
-Şimdiki zamanın çocukları da kütüphanede nasıl davranılması gerektiğini de bilmiyorlar'' dedi bayanın karşısında oturan yaşlı beyfendi. Orta yaşlı bayan gözlerini devirdi, '' ah , hiç sormayın. Varsa yoksa internet. Herşeyi sanal ortamdan karşılamaya alıştılar. Hiç ellerine kitap alma zahmetinde bulunmuyorlar...'' İlerde oturan ve çokça kitap okuduğu da her halinden belli olan genç bayan:
-Ama tüm suç ailelerde! Çocuklarını oturtuyorlar bilgisayarın başına. Ödev mi yapıyor yoksa başka şeylerle mi ilgileniyor, evladı umrunda değil. Al eve bir bilisayar, bu kadar sanki ebeveyn sorumlulukları'' diye konuşmaya katıldı. Kütüphanede birden herkes konuşmaya başladı. Pelin de uğradığı şoktan kurtulunca yavaş yavaş konuşanları arkada bırakıp kütüphaneden çıktı.
Dışarıya çıkınca aslında aradığı kitabı unuttuğunu hatırladı. Ama tartışmakta olanların bakışlarına mağruz kalmamak için geri dönmeye cesaret edemedi.
[Bir dahaki sefere Serdar ile gelirim. Kitabı onunla birlikte ararım,] diye düşündü.
Kitaptaki yazılar onu çok ürkütmüştü. Kitabı hatırlamaya çalıştı. Üstünde ne bir resim vardı ne de yazı. Kitabı zaten bu yüzden açmıştı. Üstünde yazan birşey yoktu ve içeriğini merak etmişti.
[Alt tarafı bir kitap. Eminim birisi dalga geçmek için yazıp, gereksiz yere koydu onu oraya] diye kendi kendini sakinleştirmeye çalıştı. Cebinde telefonu titriyordu. Alıp baktığında, telefonun üzerinde , Aşkım arıyor yazıyordu. Yüzünde tatlı bir gülümseme yayıldı. Hemen telefonu açtı:
-Aşkım?'' dedi sesine neşe katarak.
-Güzelim nerdesin? Cafe'deyim hala. Seni bekliyorum. Birşey mi oldu? Kitabı bulamadın mı?''
-Şey.. Umm.. Evet, bulamadım''
-Tamam canım, o kadar uğraşma. Gider satın alırız. Sen de her kitaba ihtiyacın olduğunda o kütüphaneye koşuyorsun''
-Ama bütün harçlığım hep kitaplara gidiyor'' Karşı tarafta küçük bir kahkaha duyuldu.
-O kadar tatlısın ki!!! Ben alırım sana aşkım. Dert etme bunu''
-Olmaz!''
-Aşkım, daha böyle konuşacak mıyız? Dışarısı soğuk ve ben tatlımı görmek istiyorum. Çabuk gel''
Pelin gökyüzüne baktı. Hava buz gibiydi. Grimsi bulutlar akşamı getiriyordu. Kar bekleniyordu şehirde.
-Haklısın canım, geliyorum hemen''
-Tamam tatlım, bekliyorum'' Pelin tam telefonu kapatacaktı ki,
-Dur, dur!''
-Ne oldu?''
-Birşey unuttun!'' karşıdan gelen ses azarlayan tondaydı. Pelin bir an duraksadıktan sonra gülümseyerek:
-Seni seviyorum aşkım!'' dedi. Aynı yumuşaklıkla karşı taraftan sevgilisi de ''Ben de seni seviyorum birtanem!'' diye cevap verdi.
Haberlerde şehirde karın beklendiği duyruluyordu. Belki de okullar tatil olacaktı. Öyle olursa Serdar'la beraber ne güzel zaman geçirecekti. Soğuk, buz gibi havada onlar sıcacık kahvelerini Cafe'de karşılıklı oturup, dışardaki büyüleyici manzarayı seyrederek geçireceklerdi. Sinemaya gidecelerdi.
Kış manzarası eşliğinde, el ele dışarda dolaşacaklardı.
[Tanrı'm! Ben neden O'nu bu kadar çok seviyorum?] diye kendi kendine gülümsedi.
Böyle hülyalı düşünceler içerisindeyken biri ona çarptı. Omzu acımıştı. Ama suçu kendisinde gördü. Çünkü aklı kaç karış havadaydı.
-Çok affedersiniz!'' dedi.
[Bugün de ne kadar çok özür diliyorum!] diye düşündü. Kafasındaki kapişonu kaldırıp, çarptığı kişiye baktı. Ama simsiyah giyinmişti karşısındaki adam. Kapişonundan dolayı yüzü de görünmüyordu. Ayrıca bereyle yüzünü de kapatmıştı. Birden gözlerini gördü. Işıklar saçıyordu. Pelin korkuyla geriye doğru iki üç adım attı.
-Af-ffedersiniz beyefendi!'' dedi ve hızlı adımlarla ondan uzaklaştı. Ama hala adamın bakışlarını sırtında hissediyordu. Arkasına dönüp baktı.
Adam yoktu!
Pelin önüne dönüp yürümeye devam etti. Sonra durup tekrar arkasına döndü.
[Bu kadar çabuk nasıl ortadan kayboldu?] diye düşündü. Kitaptaki sözcükler geldi birden aklına. Korktu!
Ne yapacağını bilmiyordu. İlerde korna çalarak gelen boş taksiyi gördü. Taksici ısrarla 'boş taksi!' dercesine kornaya basıyordu. Her zaman böyle yapanlara sinir olmasına rağmen bu sefer tam zamanında gelmişti taksici.
Hemen taksiyi durdurup, içeriye geçti. Bir an önce Serdar'ın yanında olmak istiyordu.
Serdar Cafe'de saatine bakıyordu. Pelin'i bekleyeli bir saat oluyordu. Hava da kararmıştı. Kışın dörtten sonra hava kararıyordu ve bu durum Serdar'ın hoşuna gitmiyordu. Pelin'in yanında olduğunda rahattı ama onu yalnız bıraktığında, karanlık sokaklarda, sokak lamblarının altından tek başına geçtiğini hayal ettikçe kendini kötü hissediyordu.
Telefonu eline aldı ve mesaj bölümüne girdi. O sırada Cafe'nin önünde duran taksiye takıldı gözü. İçerden kapişonlu bir genç kız indi.
-Hele şükür!'' diye rahatladı. Ayağa kalkıp, kapıya geldi. Kapıyı açmasıyla buz gibi hava Serdar'ın tüm vücudunu kapladı. Ürpererek, '' senin için endişelenmeye başlamıştım'' dedi. Pelin ise gülümsedi. Serda'ın endişeli gözlerine baktı. Uzanıp alt dudağının kenarından öptü.
-Beklettiğim için üzgünüm!'' dedi. Serdar Pelin'in montunu çıkarmasına yardım edip, masayı gösterdi. İki genç sevgili, şehre gelmekte olan buz gibi kışın esintilerinin karşısında sıcak kahvelerini yudumlamaya başladı. Serdar Pelin'nin birşeylerden ürktüğünü anlamıştı. Karşısında oturmak yerine yanına gidip oturdu. Pelin'i yanına çekip elini omzuna attı.
-Seni seviyorum tatlım!'' dedi. Pelin de ona gülümsedi.
-Ben de seni seviyorum aşkım!''
Her an arkanda olacağım! Başına çok iş açacağım! Sen değil miydin hayattan sıkılan?
''Bırakamıyorsun değil mi?
Merak ediyorsun. Ama aynı zamanda da korkuyorsun...''
Genç kız elindeki kitabı hızlı bir şekilde kapattı. Kapatmasıyla birlikte, uzun zamandır tozlu raflarda bulunması nedeniyle, kitabın içinde biriken toz yüzüne geldi. Aceleyle kitabı aldığı yere koyarken, diğer yandan önündeki tozu dağıtmaya çalıştı.
Yan tarafta kitap okumakta olan orta yaşlı bir bayan genç kıza dönüp, alçak sesle:
-Evladım!'' dedi. ''Burası uzun zamandır hiç kullanılmayan kitaplarla dolu. Biraz daha özenli bak onlara. Çok eskiler ve ayrıca yaydığı tozlarla da etrafı rahatsız ediyorsun!'' Genç kız korku dolu bakışlarla, kekeleyerek:
-Ç-çok üzgünüm! Affedersiniz!'' dedi. Kitabı yerine sokmaya çalıştı, olmadı. Bayan hala rahatsız ve azarlayan bakışlarla, gözlüklerinin üzerinden hala genç kıza bakmaya devam ediyordu.
-Rahatsızlık verdiğim için çok üzgünüm!'' dedi. Bu sefer kolundaki süslü çantayı yere bıraktı. Kitaplara sağa sola itip, kitabı yerine koydu.
-Şimdiki zamanın çocukları da kütüphanede nasıl davranılması gerektiğini de bilmiyorlar'' dedi bayanın karşısında oturan yaşlı beyfendi. Orta yaşlı bayan gözlerini devirdi, '' ah , hiç sormayın. Varsa yoksa internet. Herşeyi sanal ortamdan karşılamaya alıştılar. Hiç ellerine kitap alma zahmetinde bulunmuyorlar...'' İlerde oturan ve çokça kitap okuduğu da her halinden belli olan genç bayan:
-Ama tüm suç ailelerde! Çocuklarını oturtuyorlar bilgisayarın başına. Ödev mi yapıyor yoksa başka şeylerle mi ilgileniyor, evladı umrunda değil. Al eve bir bilisayar, bu kadar sanki ebeveyn sorumlulukları'' diye konuşmaya katıldı. Kütüphanede birden herkes konuşmaya başladı. Pelin de uğradığı şoktan kurtulunca yavaş yavaş konuşanları arkada bırakıp kütüphaneden çıktı.
Dışarıya çıkınca aslında aradığı kitabı unuttuğunu hatırladı. Ama tartışmakta olanların bakışlarına mağruz kalmamak için geri dönmeye cesaret edemedi.
[Bir dahaki sefere Serdar ile gelirim. Kitabı onunla birlikte ararım,] diye düşündü.
Kitaptaki yazılar onu çok ürkütmüştü. Kitabı hatırlamaya çalıştı. Üstünde ne bir resim vardı ne de yazı. Kitabı zaten bu yüzden açmıştı. Üstünde yazan birşey yoktu ve içeriğini merak etmişti.
[Alt tarafı bir kitap. Eminim birisi dalga geçmek için yazıp, gereksiz yere koydu onu oraya] diye kendi kendini sakinleştirmeye çalıştı. Cebinde telefonu titriyordu. Alıp baktığında, telefonun üzerinde , Aşkım arıyor yazıyordu. Yüzünde tatlı bir gülümseme yayıldı. Hemen telefonu açtı:
-Aşkım?'' dedi sesine neşe katarak.
-Güzelim nerdesin? Cafe'deyim hala. Seni bekliyorum. Birşey mi oldu? Kitabı bulamadın mı?''
-Şey.. Umm.. Evet, bulamadım''
-Tamam canım, o kadar uğraşma. Gider satın alırız. Sen de her kitaba ihtiyacın olduğunda o kütüphaneye koşuyorsun''
-Ama bütün harçlığım hep kitaplara gidiyor'' Karşı tarafta küçük bir kahkaha duyuldu.
-O kadar tatlısın ki!!! Ben alırım sana aşkım. Dert etme bunu''
-Olmaz!''
-Aşkım, daha böyle konuşacak mıyız? Dışarısı soğuk ve ben tatlımı görmek istiyorum. Çabuk gel''
Pelin gökyüzüne baktı. Hava buz gibiydi. Grimsi bulutlar akşamı getiriyordu. Kar bekleniyordu şehirde.
-Haklısın canım, geliyorum hemen''
-Tamam tatlım, bekliyorum'' Pelin tam telefonu kapatacaktı ki,
-Dur, dur!''
-Ne oldu?''
-Birşey unuttun!'' karşıdan gelen ses azarlayan tondaydı. Pelin bir an duraksadıktan sonra gülümseyerek:
-Seni seviyorum aşkım!'' dedi. Aynı yumuşaklıkla karşı taraftan sevgilisi de ''Ben de seni seviyorum birtanem!'' diye cevap verdi.
Haberlerde şehirde karın beklendiği duyruluyordu. Belki de okullar tatil olacaktı. Öyle olursa Serdar'la beraber ne güzel zaman geçirecekti. Soğuk, buz gibi havada onlar sıcacık kahvelerini Cafe'de karşılıklı oturup, dışardaki büyüleyici manzarayı seyrederek geçireceklerdi. Sinemaya gidecelerdi.
Kış manzarası eşliğinde, el ele dışarda dolaşacaklardı.
[Tanrı'm! Ben neden O'nu bu kadar çok seviyorum?] diye kendi kendine gülümsedi.
Böyle hülyalı düşünceler içerisindeyken biri ona çarptı. Omzu acımıştı. Ama suçu kendisinde gördü. Çünkü aklı kaç karış havadaydı.
-Çok affedersiniz!'' dedi.
[Bugün de ne kadar çok özür diliyorum!] diye düşündü. Kafasındaki kapişonu kaldırıp, çarptığı kişiye baktı. Ama simsiyah giyinmişti karşısındaki adam. Kapişonundan dolayı yüzü de görünmüyordu. Ayrıca bereyle yüzünü de kapatmıştı. Birden gözlerini gördü. Işıklar saçıyordu. Pelin korkuyla geriye doğru iki üç adım attı.
-Af-ffedersiniz beyefendi!'' dedi ve hızlı adımlarla ondan uzaklaştı. Ama hala adamın bakışlarını sırtında hissediyordu. Arkasına dönüp baktı.
Adam yoktu!
Pelin önüne dönüp yürümeye devam etti. Sonra durup tekrar arkasına döndü.
[Bu kadar çabuk nasıl ortadan kayboldu?] diye düşündü. Kitaptaki sözcükler geldi birden aklına. Korktu!
Ne yapacağını bilmiyordu. İlerde korna çalarak gelen boş taksiyi gördü. Taksici ısrarla 'boş taksi!' dercesine kornaya basıyordu. Her zaman böyle yapanlara sinir olmasına rağmen bu sefer tam zamanında gelmişti taksici.
Hemen taksiyi durdurup, içeriye geçti. Bir an önce Serdar'ın yanında olmak istiyordu.
Serdar Cafe'de saatine bakıyordu. Pelin'i bekleyeli bir saat oluyordu. Hava da kararmıştı. Kışın dörtten sonra hava kararıyordu ve bu durum Serdar'ın hoşuna gitmiyordu. Pelin'in yanında olduğunda rahattı ama onu yalnız bıraktığında, karanlık sokaklarda, sokak lamblarının altından tek başına geçtiğini hayal ettikçe kendini kötü hissediyordu.
Telefonu eline aldı ve mesaj bölümüne girdi. O sırada Cafe'nin önünde duran taksiye takıldı gözü. İçerden kapişonlu bir genç kız indi.
-Hele şükür!'' diye rahatladı. Ayağa kalkıp, kapıya geldi. Kapıyı açmasıyla buz gibi hava Serdar'ın tüm vücudunu kapladı. Ürpererek, '' senin için endişelenmeye başlamıştım'' dedi. Pelin ise gülümsedi. Serda'ın endişeli gözlerine baktı. Uzanıp alt dudağının kenarından öptü.
-Beklettiğim için üzgünüm!'' dedi. Serdar Pelin'in montunu çıkarmasına yardım edip, masayı gösterdi. İki genç sevgili, şehre gelmekte olan buz gibi kışın esintilerinin karşısında sıcak kahvelerini yudumlamaya başladı. Serdar Pelin'nin birşeylerden ürktüğünü anlamıştı. Karşısında oturmak yerine yanına gidip oturdu. Pelin'i yanına çekip elini omzuna attı.
-Seni seviyorum tatlım!'' dedi. Pelin de ona gülümsedi.
-Ben de seni seviyorum aşkım!''
Her an arkanda olacağım! Başına çok iş açacağım! Sen değil miydin hayattan sıkılan?
Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥
yukiko, evet ilk okuduğum fanfict öykü.. ve evet ilk denememde güzel bir karşılama oldu öykün
normalinde kendi yazılarımdan başkasınınkini okumam, ve böyle garip bir başlangıç.. heh he.. iyi oldu yukika. bekliyoruz bir sonraki öykülerini.. şimdi açıp diğerlerininkini de okumaya çalışacağım.. garip değil mi pozitif yönde etki etmek komik - farip ikilisi..
hehe..
edit: hemen mesajımın üzerindeki öykünü şimdi okudum. devamını da getirirsen çok güzel olur. epey akıcı bir dil, ya da en azından benim için öyle
normalinde kendi yazılarımdan başkasınınkini okumam, ve böyle garip bir başlangıç.. heh he.. iyi oldu yukika. bekliyoruz bir sonraki öykülerini.. şimdi açıp diğerlerininkini de okumaya çalışacağım.. garip değil mi pozitif yönde etki etmek komik - farip ikilisi..
hehe..
edit: hemen mesajımın üzerindeki öykünü şimdi okudum. devamını da getirirsen çok güzel olur. epey akıcı bir dil, ya da en azından benim için öyle
Pelin ve serdar ne kadar şekerler öyle.
Hiç bu kadarını görmemiştim. Yeni evliler gibi belkide yeni sevgililerdir.
Devamını bekliyoruzz Yukiko
Hiç bu kadarını görmemiştim. Yeni evliler gibi belkide yeni sevgililerdir.
Devamını bekliyoruzz Yukiko
"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"
(Roberto Totaro-Nirvana)
Trafik kurallarına uyalım ^^
Bölüm-2- Ne Kadar Da Zavallısın!
Kar beklenen, soğuk ve ruhsuz şehirde iki genç sevgili buz gibi havaya rağmen el ele sokakta gülüşüyordu.
-Emre de dedi ki 'hocam ben ödevimi evde unuttum.' Hoca da bir kızdı, bir kızdı. Çocuğa o kadar zor ve uzun ödevin yanında, ceza olarak bir konu daha hazırlamasını istedi. Şimdi zavallım evde iki ödevi birden yapacak. Sabaha kadar uyku yok ona''
Pelin'in sesi, karanlık ve loş sokakta çınlıyordu. Akşam işinden eve dönen insanlar sık sık dönüp, genç çifte gıpta ediyordu. İçlernden 'Ah o eski günler' diye geçirip, derin nefes alırken, bazıları da ' ne güzel! Bir zamanlar biz de böyleydik' diye yorgun ve yaşlanmış gözleriyle gülümsüyordu.
Sokak lambalarının altından geçerken, hafifçe yağmurun yağdığını fark etti Serdar. Pelin'in sözünü kesip, ''taksi tutalım mı?'' dedi. ''Yağmur yağıyor. Bu havada biraz ıslansan çok fena hasta olursun''
Pelin'in canı taksinin içinde oturmak istemiyordu. Hava ne kadar soğuk olursa olsun Serdar ile el ele yürümek istiyordu.
-Hayır,'' dedi. Serdar gözlerini Pelin'e dikip, '' hasta olacaksın. Hadi kendini düşünmüyorsun. O zaman beni düşün. Ya ben hasta olursam? O zaman el ele nasıl dolaşacağız?'' dedi. Pelin gülümsedi.
-Yine başlıyoruz'' dedi.
-Sen de başlattırma o zaman. Zavallı ben. Sevgilimi ikna etmek için her türlü oyunlara baş vuruyorum'' diye yakınmaya başladı. Kaldırımda yürüyorlardı. Ve taksi geçmiyordu bir türlü. Sokak sessizleşmişti.
-Hey! Yakınmaya başlama bak'' diye Pelin Serdar'ın karnına şakacıktan yumruk attı. Serdar da, '' sen ha? Bana ha? Bana vuruyorsun! Şimdi görürsün!'' diye Pelin'in kafasındaki kapişonu kaldırıp, özenle toplanmış saçlarını bozdu.
-Yaaaa!! '' diye feryat eden Pelin, '' ben onları yapmak için çok uğraşmıştım! Çok kötüsün!'' diye saçlarını tekrar düzeltmeye çalıştı.
-Sen bana vurursan ben de saçını bozarım!'' diye yaramaz çocuk gibi gülmeye başladı Serdar. Etrafına bakınıyordu aynı zamanda. Pelin durup saçını yaparken, ''hey Yarabbim! Gerektiğinde de hiç geçmez bu taksiler!'' dedi. Yağmur biraz daha hızını artırmıştı.
Pelin etrafına baktı.
-Serdar,'' dedi. Serdar ise sokağa bakıyordu boş gözlerle. Sanki burayı daha önce görmemiş gibiydi.
-Evet?'' dedi.
-Burası fazla mı sessiz? Yoksa bana mı öyle geliyor?'' Bir süre cevap vermedi. Pelin saçını toplamaktan vazgeçip Serdar'ın cevap vermesini bekledi. Ama Serdar hala etrafına bakınıyordu. Kolunu tutup çekiştirdi.
-Serdar!'' Birden sanki nerde olduğunu şimdi anlıyormuş gibi Pelin'e baktı.
-Ne oldu?'' dedi.
-Asıl sana ne oldu? Burası çok sessiz! Hiç kimse yok. Hatta sokak lambaları dışında ışık yok'' dedi Pelin. Gözlerini kaldırıp, apartmanlara bakınca yanan ışıkların da olmadığını fark etti. Serdar da aynı şekilde apartmanlara bakıyordu. Sonra ikisi birden birbirine baktı. Serdar Pelin'in ürkmüş gözlerini görünce gülümsedi.
-Elektrikler kesilmiştir'' dedi kararlı ve kendinden emin bir sesle. ''Zaten hep kışın elektrik kesilmeleri çok olmaz mı?'' Pelin Serdar'ın bu rahat sesinden dolayı sevinmişti. Korkulacak birşey yoktu. Koluna girdi.
-Gidelim mi?''
-Evet''
Yağmur, buz gibi havayı sanki daha çok soğutuyordu. Serdar üşüyordu. Yağmurdan dolayı saçları ıslanmış, soğuk hava da eklenince donmaya başlamıştı.
-Kahretsin!''
-Ne oldu?''
-Hiç...''
-Serdar, doğru yolda olduğumuzdan emin misin?''
-Evet''
-Bence, hayır. Daha önce hiç buraya gelmedik. Ayrıca en azından bir insana rastlayabilirdik. Ama hala kimse yok'' Serdar Pelin'i ikna edecek bir açıklama bulamıyordu. Üstündeki montunun yakasını kaldırdı. Önünü kapattı.
-Bulacağız bir çaresini,'' dedi ve Pelin'in elini tuttu. Cebindeki telefonu çıkardı. Pelin birden, ''inanmıyorum! Nasıl aklımıza gelmedi?!''
-Şimdi abimi arar yerimizi söylerim. Gelir bizi alır...'' Serdar'ın konuşmasını Pelin böldü.
-O kütüphane...'' dedi alçak sesle. Serdar ise çoktan telefonda abisini arıyordu. Telefon çalıyordu ama açan yoktu.
-Hangi kütüphane?'' dedi Serdar şaşırarak.
-Ordaki işte, bak orda'' diye Pelin işaret etti. Serdar Pelin'in işaret ettiği tarafa baktı. Ama kütüphane yerine apartman görebildi. Telefonu kapatıp, Pelin'e baktı.
-Orda kütüphane falan yok. Sadece bir apartman var'' dedi.
Ne kadar da zavallısın!
Pelin'in yüzü birden soldu. Serdar onun baktığı yöne baktı. Hiç birşey göremedi. İyice baktı, [belki de apartmanda birini gördü] diye düşündü. Baktı ama apartmanın giriş kapısı karanlıktı.
-Ne oldu tatlım?'' dedi. Pelin ise hala karşıya bakıyordu.
Ne kadar da zavallısın!
İnsanlar çok acınası yaratıklar. Bu yazıyı, başlığından etkilenip okudun. Ya da meraktan nasıl birşey diye göz attın, değil mi? Ama ben senin kabusun olacağım. Fazla merak iyi değildir. Sen kaşındın!
-Pelin!'' Serdar Pelin'i omuzlarından tutup sarstı. Pelin'in bakışlarının normale döndüğünü görünce Serdar , ''neyin var senin? Apartmana bakıp kütüphaneyi görüyorsun ve şimdi de hayalet görmüş gibi yüzün soldu. Söylediklerimi de duymuyorsun'' dedi.
-Af-ffedersin canım'' dedi Pelin. Yine bakışlarını kütüphaneye çevirdi. Ama artık Serdar'ın da dediği gibi apartman bulunmaktaydı orda.
-Yorgun görünüyorsun'' dedi Serdar. Birşeyden şüpheleniyordu. Pelin'in rahatsız olduğu birşeyin olduğunu hissetmişti.
Pelin ise soğuk ve sessiz sokakta yankılanan ürkütücü sesten hala kendine gelememişti. O sırada Serdar'ın telefonu çaldı.
-Alo? Abi?''
-...''
-Evet, nerdeyiz ben de bilmiyorum. Garip bir yer.''
-...''
-Tarif edeyim sana, evet, evet. Tamam bekliyoruz'' Serdar telefonu kapatınca yüzünde mutlu bir gülümseme oluştu.
-Abim birazdan burda olur'' dedi. Ama Pelin hiç gülümsemiyordu. Serdar merak etmesine rağmen kendini tuttu.
-Üşüdün mü?'' diye sordu.Pelin başını her iki yana salladı. Serdar sevgilisinin korktuğunu çok iyi anlamıştı. Yavaşça sarıldı. O anda fark etti, Pelin titriyordu. Korkudan titrediğini biliyordu ama:
-Yaprak gibi titriyorsun, bir de bana üşümediğini söylüyorsun'' dedi yalancı gülümsemesiyle. Oysa kafasında bir sürü plan yapmıştı. Artık Pelin'i izleyecekti.
Aradan zaman geçti. Sıcak arabanın içinde Serdar yaşadıklarını abisine anlatıyordu. Abisi ise hala çözememişti olayları.
-Nasıl birader?'' diyordu. '' Kendinizi birden nasıl böyle ıssız, bilinmeyen sokaklarda buldunuz? En kötüsü de ben de hiç o sokağı görmedim. Asıl ilginç olan da bu''
-Valla bilmiyorum abi. Bir anda insanlar kayboldu. Her yer sessizleşti ve birden...''
-Yeter!'' Serdar meraklı bakışlarla Pelin'e döndü. Serdar'ın abisi durumu hemen anlayıp, başka konu açtı.
Araba sokaklardan geçiyordu. Pelin her an yine o kişinin sesini duyacak gibi oluyor ve diken üstündeydi.
[Tanrı'm! Neler oluyor? Deliriyor muyum?] diye düşündü. Serdar Pelin'in elini avucuna aldı ve gülümsedi.
-Geçti artık birtanem!'' dedi.
Kar beklenen, soğuk ve ruhsuz şehirde iki genç sevgili buz gibi havaya rağmen el ele sokakta gülüşüyordu.
-Emre de dedi ki 'hocam ben ödevimi evde unuttum.' Hoca da bir kızdı, bir kızdı. Çocuğa o kadar zor ve uzun ödevin yanında, ceza olarak bir konu daha hazırlamasını istedi. Şimdi zavallım evde iki ödevi birden yapacak. Sabaha kadar uyku yok ona''
Pelin'in sesi, karanlık ve loş sokakta çınlıyordu. Akşam işinden eve dönen insanlar sık sık dönüp, genç çifte gıpta ediyordu. İçlernden 'Ah o eski günler' diye geçirip, derin nefes alırken, bazıları da ' ne güzel! Bir zamanlar biz de böyleydik' diye yorgun ve yaşlanmış gözleriyle gülümsüyordu.
Sokak lambalarının altından geçerken, hafifçe yağmurun yağdığını fark etti Serdar. Pelin'in sözünü kesip, ''taksi tutalım mı?'' dedi. ''Yağmur yağıyor. Bu havada biraz ıslansan çok fena hasta olursun''
Pelin'in canı taksinin içinde oturmak istemiyordu. Hava ne kadar soğuk olursa olsun Serdar ile el ele yürümek istiyordu.
-Hayır,'' dedi. Serdar gözlerini Pelin'e dikip, '' hasta olacaksın. Hadi kendini düşünmüyorsun. O zaman beni düşün. Ya ben hasta olursam? O zaman el ele nasıl dolaşacağız?'' dedi. Pelin gülümsedi.
-Yine başlıyoruz'' dedi.
-Sen de başlattırma o zaman. Zavallı ben. Sevgilimi ikna etmek için her türlü oyunlara baş vuruyorum'' diye yakınmaya başladı. Kaldırımda yürüyorlardı. Ve taksi geçmiyordu bir türlü. Sokak sessizleşmişti.
-Hey! Yakınmaya başlama bak'' diye Pelin Serdar'ın karnına şakacıktan yumruk attı. Serdar da, '' sen ha? Bana ha? Bana vuruyorsun! Şimdi görürsün!'' diye Pelin'in kafasındaki kapişonu kaldırıp, özenle toplanmış saçlarını bozdu.
-Yaaaa!! '' diye feryat eden Pelin, '' ben onları yapmak için çok uğraşmıştım! Çok kötüsün!'' diye saçlarını tekrar düzeltmeye çalıştı.
-Sen bana vurursan ben de saçını bozarım!'' diye yaramaz çocuk gibi gülmeye başladı Serdar. Etrafına bakınıyordu aynı zamanda. Pelin durup saçını yaparken, ''hey Yarabbim! Gerektiğinde de hiç geçmez bu taksiler!'' dedi. Yağmur biraz daha hızını artırmıştı.
Pelin etrafına baktı.
-Serdar,'' dedi. Serdar ise sokağa bakıyordu boş gözlerle. Sanki burayı daha önce görmemiş gibiydi.
-Evet?'' dedi.
-Burası fazla mı sessiz? Yoksa bana mı öyle geliyor?'' Bir süre cevap vermedi. Pelin saçını toplamaktan vazgeçip Serdar'ın cevap vermesini bekledi. Ama Serdar hala etrafına bakınıyordu. Kolunu tutup çekiştirdi.
-Serdar!'' Birden sanki nerde olduğunu şimdi anlıyormuş gibi Pelin'e baktı.
-Ne oldu?'' dedi.
-Asıl sana ne oldu? Burası çok sessiz! Hiç kimse yok. Hatta sokak lambaları dışında ışık yok'' dedi Pelin. Gözlerini kaldırıp, apartmanlara bakınca yanan ışıkların da olmadığını fark etti. Serdar da aynı şekilde apartmanlara bakıyordu. Sonra ikisi birden birbirine baktı. Serdar Pelin'in ürkmüş gözlerini görünce gülümsedi.
-Elektrikler kesilmiştir'' dedi kararlı ve kendinden emin bir sesle. ''Zaten hep kışın elektrik kesilmeleri çok olmaz mı?'' Pelin Serdar'ın bu rahat sesinden dolayı sevinmişti. Korkulacak birşey yoktu. Koluna girdi.
-Gidelim mi?''
-Evet''
Yağmur, buz gibi havayı sanki daha çok soğutuyordu. Serdar üşüyordu. Yağmurdan dolayı saçları ıslanmış, soğuk hava da eklenince donmaya başlamıştı.
-Kahretsin!''
-Ne oldu?''
-Hiç...''
-Serdar, doğru yolda olduğumuzdan emin misin?''
-Evet''
-Bence, hayır. Daha önce hiç buraya gelmedik. Ayrıca en azından bir insana rastlayabilirdik. Ama hala kimse yok'' Serdar Pelin'i ikna edecek bir açıklama bulamıyordu. Üstündeki montunun yakasını kaldırdı. Önünü kapattı.
-Bulacağız bir çaresini,'' dedi ve Pelin'in elini tuttu. Cebindeki telefonu çıkardı. Pelin birden, ''inanmıyorum! Nasıl aklımıza gelmedi?!''
-Şimdi abimi arar yerimizi söylerim. Gelir bizi alır...'' Serdar'ın konuşmasını Pelin böldü.
-O kütüphane...'' dedi alçak sesle. Serdar ise çoktan telefonda abisini arıyordu. Telefon çalıyordu ama açan yoktu.
-Hangi kütüphane?'' dedi Serdar şaşırarak.
-Ordaki işte, bak orda'' diye Pelin işaret etti. Serdar Pelin'in işaret ettiği tarafa baktı. Ama kütüphane yerine apartman görebildi. Telefonu kapatıp, Pelin'e baktı.
-Orda kütüphane falan yok. Sadece bir apartman var'' dedi.
Ne kadar da zavallısın!
Pelin'in yüzü birden soldu. Serdar onun baktığı yöne baktı. Hiç birşey göremedi. İyice baktı, [belki de apartmanda birini gördü] diye düşündü. Baktı ama apartmanın giriş kapısı karanlıktı.
-Ne oldu tatlım?'' dedi. Pelin ise hala karşıya bakıyordu.
Ne kadar da zavallısın!
İnsanlar çok acınası yaratıklar. Bu yazıyı, başlığından etkilenip okudun. Ya da meraktan nasıl birşey diye göz attın, değil mi? Ama ben senin kabusun olacağım. Fazla merak iyi değildir. Sen kaşındın!
-Pelin!'' Serdar Pelin'i omuzlarından tutup sarstı. Pelin'in bakışlarının normale döndüğünü görünce Serdar , ''neyin var senin? Apartmana bakıp kütüphaneyi görüyorsun ve şimdi de hayalet görmüş gibi yüzün soldu. Söylediklerimi de duymuyorsun'' dedi.
-Af-ffedersin canım'' dedi Pelin. Yine bakışlarını kütüphaneye çevirdi. Ama artık Serdar'ın da dediği gibi apartman bulunmaktaydı orda.
-Yorgun görünüyorsun'' dedi Serdar. Birşeyden şüpheleniyordu. Pelin'in rahatsız olduğu birşeyin olduğunu hissetmişti.
Pelin ise soğuk ve sessiz sokakta yankılanan ürkütücü sesten hala kendine gelememişti. O sırada Serdar'ın telefonu çaldı.
-Alo? Abi?''
-...''
-Evet, nerdeyiz ben de bilmiyorum. Garip bir yer.''
-...''
-Tarif edeyim sana, evet, evet. Tamam bekliyoruz'' Serdar telefonu kapatınca yüzünde mutlu bir gülümseme oluştu.
-Abim birazdan burda olur'' dedi. Ama Pelin hiç gülümsemiyordu. Serdar merak etmesine rağmen kendini tuttu.
-Üşüdün mü?'' diye sordu.Pelin başını her iki yana salladı. Serdar sevgilisinin korktuğunu çok iyi anlamıştı. Yavaşça sarıldı. O anda fark etti, Pelin titriyordu. Korkudan titrediğini biliyordu ama:
-Yaprak gibi titriyorsun, bir de bana üşümediğini söylüyorsun'' dedi yalancı gülümsemesiyle. Oysa kafasında bir sürü plan yapmıştı. Artık Pelin'i izleyecekti.
Aradan zaman geçti. Sıcak arabanın içinde Serdar yaşadıklarını abisine anlatıyordu. Abisi ise hala çözememişti olayları.
-Nasıl birader?'' diyordu. '' Kendinizi birden nasıl böyle ıssız, bilinmeyen sokaklarda buldunuz? En kötüsü de ben de hiç o sokağı görmedim. Asıl ilginç olan da bu''
-Valla bilmiyorum abi. Bir anda insanlar kayboldu. Her yer sessizleşti ve birden...''
-Yeter!'' Serdar meraklı bakışlarla Pelin'e döndü. Serdar'ın abisi durumu hemen anlayıp, başka konu açtı.
Araba sokaklardan geçiyordu. Pelin her an yine o kişinin sesini duyacak gibi oluyor ve diken üstündeydi.
[Tanrı'm! Neler oluyor? Deliriyor muyum?] diye düşündü. Serdar Pelin'in elini avucuna aldı ve gülümsedi.
-Geçti artık birtanem!'' dedi.
Звезды ближе ко мне, чем когда-либо ♥
3. sayfa (Toplam 14 sayfa) [ 137 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |