Amanın Barkın. Yani yorumunu çok bekledim, seni çok tehdit ettim ama beklediğime gerçekten değdi.
Öncelikle senin uzun yazarken zorluk çektiğini biliyorum, yine de emeğimi göz ardı etmeden uzun uzun yazdığın için teşekkür ederim.

Evet Mellyn tam anlamıyla dış görünüşünü bomba yapmak istediğim bir karakterdi, nitekim öyle de oldu. Shiliew ile Mellyn birbirlerini sürekli yiyen, aslında iyi arkadaş olan kedi köpek gibi iki kişi.

Yuetsu, Mellyn'in aksine pek dakik değil, işlerini ya çok erken bitiriyor ya geciktiriyor, Mellyn de hep onun zamansız işleri yüzünden zor durumda kalıyor. Ama genellikle çok yararlı biri.
Ve evet Yuetsu ileriki bölümlerde çok gözükecek, kilit karakter olmasa da Mellyn ne zaman bir şeye ihtiyacı olsa -hani kendi yapabileceği her şeyi halletmiş ama birtakım formaliteler mevcut değil- işte o zaman Yuetsu hayat kurtarıcı olacak.
Zaten bu bölümde de o roldeydi yine.

Shiliew'in şüpheciliğine gelince, oradan istediğin anlamı çıkartabilirsin hikaye ilerledikçe Shiliew haklı mı değil mi göreceğiz.

Çok fazla gülünç sahne koymuyorum ama elbette arada komik sahneler olacak. hele tüm karakterler gelsin. Shiliew'in sıradışı kişiliği ve Lennon'un suskun adamı oynaması sırasında o kadar çok şey olacak ki...
Bu seni güldürdüyse onlar da güldürür sanırım.

Eh, beğendiğine çok sevindim.

Mellyn X Shiliew

Anında çift buldum kendime

Hepsini okudum ^^

Anlatım dilini çok beğendim, konuyuda çok sevdim, çok güzel yazmışsın eline sağlık ^^

Karakterleride uzun uzun anlatmışsın ama ben mel ile shi dışındakileri unuttum bile şimdide asdf hikaye arasında sırf bahsetmek yeterli ondan bence saki ^^

Lennon geldiği zaman onu unutamayacaksın bence.
Ve yorumun için çok çok çok teşekkürler Nami.
Bir de Mellyn x Shiliew olmayacak, Shiliew playboy ve Mellyn da tamamen çocukluk arkadaşı olduğu için mafeles.

Yaaa zıt karakterleri hep yakıştırmışımdır beğenmiştim halbuki tüh

LOLLL çok isterdim ama çok fazla olumsuz tepkiyle karşılaşabilirim, okuyucu kaybedebilirim, shounen ai yazmaya izin varsa bir başka shounen ai yazarım ama yani onu yaparım.
Ve Shiliew ile Mellyn aslında o kadar zıt değil.
Esas Lennon gelince kim zıtmış görürsün. (Tehdit gibi oldu asdhjk)

Peki Lennonu bekleyeceğim

Shounen ai yasak değil yaoi yasak. Ben bi ara serenitye sormuştum bu konuyu ^^

Tamamdır o zaman Nami. Yakında, Shounen ai bir şeyler ile burada olurum.
Ya da istersen beraber de yazabiliriz.

Her türlüsü uyar bana bi el atarız beraber olmadı Forum FF, romantizm görsün

3. Bölüm: Sarıldığımız Tek Kanıt

-“Evet?” diyordu Mellyn sesinde bir zafer tonuyla. “Artık elimizde kanıtlar var. Aklıma gelen fikirler de var. İşin geri kalanını halledeceğim. Ama önce birkaç dosyayı ele geçirelim ve konuşalım istedim.” Shiliew ilk defa böyle tatlı tatlı gülümsüyordu –en azından içten olarak- ve başına gelecekleri bilmediği için çok keyifli görünüyordu.

Hastaneden ayrılmışlar ve Mellyn’in laboratuarına gelmişlerdi, şimdi Mellyn kanı tahlil ediyor olmalıydı.
-“Daha çalışmaya yeni başladık ama bir-iki açık yakaladık bile. Fakat, polislerin ellerindeki kadar ayrıntılı dosyalara ihtiyacımız var Mellyn. Bunu bize niye versinler?”
-“Bir Adli Tıp Uzmanı’nın ne kadar çok bilgi elde edebildiğini bilsen şaşardın Shi. Ama zaten polisin dosyaları bizzat elimizde olacak, benim eksik bilgilerim üzerinden çabalamamıza gerek olmayacak.”
İkisi de ayağa kalkıp laboratuardan çıkarken Mellyn eldivenlerini ve steril kıyafetlerini çıkardı.
-“Öğle yemeğine benimle gel, Shiliew.”
* * *

Öğle yemeğine Mellyn ile giden Shiliew, baş başa yiyeceklerini ve her zamanki yemeğe çıkmalarından biri olacağını zannediyordu. Ama oldukça güzel bir yerde ve zaten bir adamın oturduğu masada yemeyi kesinlikle beklemiyordu.
Restoran şıktı, yol üstünde bir yerdi ama pahalıydı. Kahverengi, bej ve bordo renklerinin ağırlıkta olduğunu gördü. Tıpkı bej rengi masa örtüsü gibi…

-"Merhaba Bay Kane." dedi Mellyn. Bir yandan da ince parmaklı büyük ellerini resmi bir tavırla el sıkışmak için uzatmıştı. Masanın öbür tarafında oturan adam kollarını kavuşturmuş, başını hafifçe öne eğmişti, Mellyn'in sesini duyduğunda gözlerini açtı.

Epey ürpertici bir gümüş rengiydi bu. Siyah ve çene hizasından daha kısa, hafif dağınık saçları vardı adamın, hatları keskin ama yakışıklı ve biraz uzun bir yüzünde oldukça resmi bir ifade vardı. Shiliew, adam hakkında hiçbir şey bilmemesine rağmen o adama bulaşmanın akıllıca olmayacağını düşünmeden edemedi.

-"Merhaba, Bayan Vespertino." dedi, Mellyn'in İtalyan kökenli soy adını diğer İngilizlerin aksine mükemmel telaffuz etmişti. Genç kadın yaralı dudaklarıyla nazikçe gülümsedi ve sandalyelerden birini çekerek oturdu. Basbayağı sersemlemiş olan Shiliew de Mellyn'i taklit etti.

-"Bay Kane-" diye başladığında gümüş gözlü adam tarafından sözü kesildi.
-"Dava boyunca beraber çalışacağımız varsayılırsa, çok fazla resmi hitap etmek zorunda değilsiniz." Bunun üzerine mavi gözlü bayan, biraz daha samimi bir tonla devam etti.

-"Bu, Shiliew Grady, kendisi benim çocukluk arkadaşım ve epey başarılı bir avukattır. Bu davaya da onu atadılar." Sonra nazik ifadesi silindi ve didaktik bir tarzla konuya epey yabancı kalmış olan adama döndü. "Shiliew, Lennon Kane de bu davaya atanmış bir polis. Daha doğrusu bu olaylarla ilgilenen ekibin lideri desem daha doğru olur. Kendisi, sana bahsettiğim dosyaları ele geçirmemizde bize yardımcı olacak." Sonra kafasını çevirerek Lennon'a baktı.

-"Lennon, aslında bu kadar direkt bir şekilde amacımızı belli etmemiz biraz kaba görünmüş olabilir. Ama ölen tek kurban bizim yakın arkadaşımızdı ve dava da ilgimizi çekmek için yeterince tuhaf. Bu sebeple, yapabileceğimiz kadar destek olmak istiyoruz."

Mellyn, konuya direk giriş yapmıştı. Lennon da başını sallayarak onu onayladı.
-"Sadede gelmenizi tercih ederdim zaten." Bunun üzerine Shiliew dikkatle adamın yüzüne baktı. Hiçbir şey okumak mümkün değildi, adam da dosyaları vereceğine ya da yardımlarını kabul edeceğine dair hiçbir şey dememişti. Polislerin hepsi bu kadar soğuk olmuyordu, değil mi?

-"Madem sadede gelmemizi tercih edersin Lennon," dedi Shiliew, "O zaman ben de senin sadede gelmeni tercih ederdim." Mellyn'i bu sözüyle adeta yok saymıştı. "Sorumuzu cevaplamadın. O dosyaları bakmamıza izin verilecek mi?"
-"Hiçbir soru sormadınız. Amacınızı söylediniz." dedi Lennon, hala cevap vermemişti.

-"O zaman şimdi soruyorum." Mellyn'i hala yok sayıyordu.
-"Hey, ben de buradayım." dedi kız hafif kızgın bir sesle. "Bunu konuşmak için erken diye düşünüyorum. Daha davanın kendi kısmımıza düşen payını bile tam yapmadan bir polisle buluştuk, ben sadece önceden kendimizi tanıtmak istediğim için buluştum. Bu olayı daha sonra konuşacağız!" Shiliew, ona çıkışan kadına aldırmadı. Meydan okuyan bakışlarını polise çevirdi

-"Pekala. Bu düşüncemize kendi yaklaşımını açıklamamakta kararlı gibisin. Bu sadece iki tarafın da işini zorlaştıracak, emin ol."
Shiliew'in hala kendisini ve sözlerini yok saymasına öfkelenen Mellyn, sessiz, alçak ancak epey tehlikeli bir sesle konuştu:
-"Sus." Shiliew onun bu tepkisinden pek etkilenmişe benzemiyordu. Belki de alışkın olduğu için bu durum böyleydi. İkisi de birbirine baktılar, Shiliew gayet aldırmaz ve eğlenir bir ifadeye sahipti, Mellyn'in ifadesi ise onun aksine buz gibiydi.

-"Tamam, tamam susuyorum. Ama buraya öğle yemeği için gelmedik mi? Yiyecek bir şeyler alalım. Açıkçası gece de hiçbir şey yemedim zaten."
Lennon, konuşmanın son kısmına hiç mi hiç katılmamıştı. Geçen bir garsonu hafif yüksek bir sesle durdurdu önce genç adam, ardından her zaman yediği şeylerden birini söyledi.

-"Siz, efendim?" dedi beyaz önlüklü ve siyah takım elbiseli erkek garson, başıyla da masadaki tek hanımı işaret etmişti.
-"Ben de onun aldığından alayım." Garson bu defa başını polise, yani Lennon'a çevirmişti.
-"Ben de." dedi sadece, sözlerinden çok yüzündeki katılır ifade ne yemek istediğini belli ediyordu.
Üçünün de sipariş ettiği paella, bir İspanyol yemeği olmakla beraber içine sayısız deniz ürünü karıştırılmış bir çeşit pilavdan başka bir şey değildi. Tavuklu, balıklı, çok çeşidi vardı.
Ancak bu restoranda yapılan şekli deniz mahsulleri ile yapılıyordu.

-"Öğle yemeği için paella biraz masraflı ve abartılı olabilir ama en azından karnımız doyar, ha?" dedi Shiliew sırıtarak, az önceki gerginlik sanki hiç yaşanmamış gibiydi. Ancak ne kadın, ne de Lennon ses vermeyince somurttu. Mellyn'in zaten genelde çok konuşmayan biri olduğunu biliyordu, ancak Lennon da hiç konuşmayan, hatta hiç renk belli etmeyen biriydi. Oluşan garip sessizlik ve kendi laflarının havada asılı kalması, genç avukatı çok rahatsız etmişti. Bu sessizliği doldurmak istedi, ancak masadaki diğer iki kişi öylesi ilgisiz görünüyorlardı ki, ağzını açamadı. Zaten onlar sessizlikten rahatsız olur gibi de görünmüyorlardı. Çenesini eline dayayarak, düşüncesi bile ağzını sulandıran yemeğinin gelmesini bekledi.
* * *

Restorandan çıktıklarında, Lennon hızlı hızlı lacivert bir arabaya yürümüştü, arabanın sürücü koltuğunda oturan birisi ona el sallıyordu. "Sürücü koltuğu değil." diye düşündü Shiliew. "Burası İngiltere. Sürücü koltukları öbür tarafta." Başını iki yana salladı, ne kadar garip bir şeydi bu böyle.

Mellyn'e döndü, genç kadın ayağında epey kocaman topuklu ayakkabılar olduğu için uzun adımlar atamıyor ve hızlı adımlar atarak ona yetişmeye çalışıyordu. Birazcık yavaşladı.

-"Ona güvenmeyi düşünüyorsun değil mi Mellyn?"
-"Hemen değil." dedi kadın, sesinde profesyonel bir eda vardı. Shiliew bir şeyden emindi ki, o da Lennon'dan hiç hoşlanmadığıydı. Mellyn birden durdu, garip bir alarmsı ses eşliğinde arabanın kilidi açıldı ve sonra kadın, onu şaşırtarak anahtarı kendisine verdi.

-"Unut gitsin." dedi. Gururuna yediremezmiş gibiydi. "İstiyorsan sürebilirsin."
Shiliew zaferle sırıttı. Oysa ki bilmiyordu, Mellyn bunu onun aklını Lennon'dan uzaklaştırmak ve burnunu bu meseleye sokmasını engellemek için yapıyordu. Uyanık kızdı, şu Mellyn. Öte yandan Shiliew hala ayakta uyumaya devam ediyordu.

Siyah deri koltuğa oturup keyifle sırıttı ve anahtarı sokarak çalıştırdı, her ne kadar bu koltuk biraz tersine gelmiş olsa da sonuçta o sürüyordu, değil mi?
Mellyn'in aksine, debriyaja gayet kontrollü bir şekilde basıyordu Shiliew ve böyle hiçbir hoplama vakası yaşanmadan yola çıkmayı başarmışlardı. Bir yandan da bu durum üzerine konuşuyorlardı, genç kadın hem arkadaşının aklını öğle yemeğinden çekmek istiyor, hem de Shiliew ile ellerine geçen yeni bilgileri tartışmak istiyordu.

-"Pekala. Şu anda elimizde olan en önemli bilgi, adam ile dosyanın yaklaşık 2-3 metre farklı yerlerde bulunmuş olması. Değil mi?" Kahve gözlü adam başıyla onu onayladı, bir yandan dikkatle yola bakıyordu. Kafasını önünden ayırmadan, kadını yanıtladı:

-"Ancak dediğim gibi, sen de biliyorsun ki dosyayı kendisi düşürmüş de olabilir." Garip bir sessizlik oldu.
-"Eğer ufak bir ayrıntı bilgimiz olsaydı, düşürüldüğüne ya da çalındığına karar verebilirdik. Ya da en azından daha emin olurduk." Sıkıntıyla nefesini bıraktı. Bunu, Lennon'dan öğrenebilmeyi isterdi. Koltuğunda geri yaslandı, bir müddet sonra sol eli emniyet kemerine gitti ve seri hareketlerle kemeri taktı. Araba içinde emniyet kemerinin çözülü olmasından hiç hoşlanmıyordu.

-"Peki." dedi Shiliew. "O da neymiş?"
-"Ne, neymiş?"
-"Ayrıntı bilgi." Mellyn, bir an duraksasa bile cevap verdi:
-"Eğer dosya bulunduysa kağıtları dağılmış ise, bu onun yere düşürüldüğü anlamına gelir. Eğer değilse, bu onun oraya bırakıldığı anlamına gelir. Fırlatıldığı demiyorum, bırakıldığı diyorum. Çünkü bu olaylar bir uzmanın işi gibi duruyor. Ve bir uzman o dosyayı çalmak yerine ihtiyacı olanları alıp kaçardı, değil mi? Telaşa gelecek bir iş değil."

Şimdi Shiliew, ona gözlerinde çok garip bir ifadeyle bakıyordu.
-"Dosyayı ele geçirmek zorundayız. Adama nelerin eksik nelerin tam olduğu sorulmalı. YOLA BAK SHILIEW!" Genç adam tekrar önüne döndü.

Lennon, onlarla çalışacak mıydı?
Ve daha da önemlisi… Mellyn'in teorisi doğru olabilir miydi?

SÖZCÜK SAYISI: 1260.