One piece'yi Neden Seviyoruz? Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6 |
Yazar
Mesaj
bleach seyrettim şüyle 40 50 bülüme kadar eyvallah sonrası tambir şaçmalık :xkim kimi seviyo kim kimi niçin öldürüyo iyice sıktı. Neyse naruto ya başladım shippuden den şüyle bi baya izledim ama oda sasgey kortarçam ha kortarçam diye diye bıktırdı.nefret ettim kardeşim arkadasın kendi isteğiyle kendini şeytana satıyo sen onnu nasıl kurtarçam diye çırpınıyorsun ne saçmalık ama.ONE PİECE 'ye başladım sadece bunu süyliyim bu anime yukarıdaki animelere 100 çeker tabi her kesin gürüşüne saygımız sonsuz. GERÇEKTEN SADECE LUFFY NAMİ SANJİ ZORU İÇİN BİLE İZLENİR BU ANİME.gerisini saymama gerek yok. EĞLENCE AKSİYON DÜVÜŞ DRAMA KOMİK AZDA OLSA ROMANTİK OLSUN HERŞEY VAR BU ANİMEDE izlemek isteyenler kesinlikle tavsiyemdır.
Aksiyon Macera Komedi dram iyi harmanlandığı için. Birde topluca Mugivara tayfasını sevmemden de kaynaklı. Ve tabi ki baba karizma karakterler çok olduğu için. Kötü karakterlerinde bile sevilebilecek tipler çıktığı için. Çok karakter var ve hepside birbiriyle bağlantılı hemen hemen. Hiç bir karakter çöp ve gereksiz değil hikayede hepsinin yeri önemli bu çok önemli bir unsur. Diğer animelerde özellikle arkadaşın verdiği örnekteki gibi Naruto'da pek sevdiğim yan karakter yoktu karakter çeşitliliği azdı. Ve hepsi kopuktu sanki. Ve One Piece'ten sonra haksızlık etmişimdir belki diye Shippuden'i izleyeyim dedim tekrar çok ruhsuz geldi. One Piece kadar dinamik değil çoğu anime. One Piece orta ayarda başlıyor. 100'lerden sonra yükselişe geçiyor 300'lerden sonra uçuşa geçiyor. One Piece'in heyecanı bölüm sayısı arttıkça artıyor mübarek hele Marineford arc'ta 400 -500 civarlarında tavan yaptı heyecan. İvme artıyor sürekli.
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Law, SanJi
yaban yazmış:
Aynen Bleach konusuna katılıyorum bir kere filler bölümlere girince sıkıldım atlaya atlaya dikkatimi çeken yerleri izledim. Bleach'in sevdiğim tek yönü harika müzikleri ve İchigo karakterinin karizması. Ama filllerler yüzünden atlamaktan izlenmiyor. Kesinlikle One Piece'teki karakter renkliliği ve hikaye akışı sürükleyiciliği yok. Naruto'yu kesinlikle çok sevdim ama Shippuden'de bozdu o da bence. Shippuden'de soğudum. En iyisi One Piece tayfadaki karakterler yeterde artar bile diğer animeler de ki toplamdaki tüm karakterlere bence.
Arz-talep meselesi. Normal şartlar altında, shounen izleyicisi değilim. Seinen tipi yapımlar daha ilgi çekici benim için.
Lakin, One Piece uzun süre bir şey takip etmek istediğinize ortaya çıkan yegane seçenek olarak öne çıkıyor. Çoğu shounen yapımın aksine tamamen ayrıntıar üstüne kurulu bir senaryosu var. Ana karakterler tek boyutlu tipler olarak değil, yaşayan kişilikler olarak sivriliyor. (ramen adam ya da benzeri gereksiz üç beş karakteri saymazsanız öyle).
Tip olarak çizilmiş yan karakterler ise en fazla 1 arc içinde görünüp gidiyor. Bütün serinin içine etme gibi bir lüksleri kesinlikle yok.
Ayrıca, tipik shounen animelerde bulunan komedi unsurları daha dengeli. Adamı çileden çıkartmıyor. Gerçekten isteyerek gülüyorsunuz.
Çizimler ise bence büyük çekici yanlarından biri. Öyle absürdler ki, oluşan aşırı gerilimi emiyorlar. Sadece eğlencesine de olsa kutunun içine sıkışmış bir adam bir adam çizeceksiniz ve ekran başındakileri yaracaksınız.
Kolay değil.
Bir de Hasır Şapka tayfası tipik bir golden trio + diğer yoldaşlar çözümlemesi değil. Herkesin bir görevi ve yeri var. En korkak karakter bile çok kritik anlarda duruma el koyabiliyor. (bkz: usopp'un mum anıtını ateşe verdiği ya da enies lobby de elbaf'ın devlerini kendi safına çektiği yer)
Her şeyden önce, tayfadaki en küçük karakter 15 yaşında. Dizi ana karakterin çocukluğundan değil, 17 yaşındaki ergen halinden start alıyor. Buna rağmen, tayfadakiler ergen triplerine girmiyorlar. Bir çocuk kadar neşeli ve bir yetişkin kadar sorumluluk sahibi oluyorlar.
Çok uzun süre devam eden serilerde seinen tipi gerilim, shoujo tipi ergen muhabbetleri ve bütün ilerleyişini power upa dayamış aksiyon sahneleri çiğ bir hava yaratıyor. One Piece de bu yok, o sebeple benim taleplerimi karşılıyor.
(350 bölüm izledim, nice olay gördüm ama şu ana kadar ilk ciddi power up luffynin gear açması oldu)
Ayrıca, seri iyiler vs kötüler çizgisinde değil. Korsanlar her zaman kötü ya da denizciler her zaman iyi diye bir şey yok. Toplumsal olaylar da bu tip bir çizgide gitmiyor. Birbirileriyle ve denizcilerle mücadele eden korsanların haricinde, senaryonun içinde hepsine birden karşı çıkan devrimciler de var ve bu da senaryoya çok kutuplu bir dünya bahşediyor.
Henüz güncelde değil, Thriller Bark Arc'ındayım ama Dragon daha şimdiden favorim oldu mesela.
Hadi ARV
Lakin, One Piece uzun süre bir şey takip etmek istediğinize ortaya çıkan yegane seçenek olarak öne çıkıyor. Çoğu shounen yapımın aksine tamamen ayrıntıar üstüne kurulu bir senaryosu var. Ana karakterler tek boyutlu tipler olarak değil, yaşayan kişilikler olarak sivriliyor. (ramen adam ya da benzeri gereksiz üç beş karakteri saymazsanız öyle).
Tip olarak çizilmiş yan karakterler ise en fazla 1 arc içinde görünüp gidiyor. Bütün serinin içine etme gibi bir lüksleri kesinlikle yok.
Ayrıca, tipik shounen animelerde bulunan komedi unsurları daha dengeli. Adamı çileden çıkartmıyor. Gerçekten isteyerek gülüyorsunuz.
Çizimler ise bence büyük çekici yanlarından biri. Öyle absürdler ki, oluşan aşırı gerilimi emiyorlar. Sadece eğlencesine de olsa kutunun içine sıkışmış bir adam bir adam çizeceksiniz ve ekran başındakileri yaracaksınız.
Kolay değil.
Bir de Hasır Şapka tayfası tipik bir golden trio + diğer yoldaşlar çözümlemesi değil. Herkesin bir görevi ve yeri var. En korkak karakter bile çok kritik anlarda duruma el koyabiliyor. (bkz: usopp'un mum anıtını ateşe verdiği ya da enies lobby de elbaf'ın devlerini kendi safına çektiği yer)
Her şeyden önce, tayfadaki en küçük karakter 15 yaşında. Dizi ana karakterin çocukluğundan değil, 17 yaşındaki ergen halinden start alıyor. Buna rağmen, tayfadakiler ergen triplerine girmiyorlar. Bir çocuk kadar neşeli ve bir yetişkin kadar sorumluluk sahibi oluyorlar.
Çok uzun süre devam eden serilerde seinen tipi gerilim, shoujo tipi ergen muhabbetleri ve bütün ilerleyişini power upa dayamış aksiyon sahneleri çiğ bir hava yaratıyor. One Piece de bu yok, o sebeple benim taleplerimi karşılıyor.
(350 bölüm izledim, nice olay gördüm ama şu ana kadar ilk ciddi power up luffynin gear açması oldu)
Ayrıca, seri iyiler vs kötüler çizgisinde değil. Korsanlar her zaman kötü ya da denizciler her zaman iyi diye bir şey yok. Toplumsal olaylar da bu tip bir çizgide gitmiyor. Birbirileriyle ve denizcilerle mücadele eden korsanların haricinde, senaryonun içinde hepsine birden karşı çıkan devrimciler de var ve bu da senaryoya çok kutuplu bir dünya bahşediyor.
Henüz güncelde değil, Thriller Bark Arc'ındayım ama Dragon daha şimdiden favorim oldu mesela.
Hadi ARV
Ben yahu ben. Eski Jazz Lambası. Nick değişikliği oldu sadece.
ab imo pectore - γνῶθι σεαυτόν
Bu mesaja teşekkür edenler (6 kişi): Parabatai~, Rukia, Enel, SanJi, Soul King Brook, Law
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Nekomamushi
Biz önce sever, sonra neden düşünürüz. One Piece'i normal hayatta bulmanın imkansız olduğu arkadaşlık bağlarını yaşattığı için, Luffy'nin bitmek bilmeyen şebeklikleri, neşesi, kendine olan orantısız güveni için onca bölüm güldürüp bi ağladığında karşısındakini dumur ettiği, paramparça hale getirdiği için, Sanji'nin centilmenlikleri için şu her animede gördüğümüz ses tonu iç gıcıklatan cinste ince olan kawaii kızlar olmadığından, erkeklerin de aynı şekilde kızımsı karakterler olmadığından , bir de en azından benim için geçerli olan sebep; deniz aşığı olmaktan dolayı seviyor olabiliriz.
It wearies me; you say it wearies you;
But how I caught it, found it, or came by it,
What stuff ’tis made of, whereof it is born,
I am to learn;
And such a want-wit sadness makes of me,
That I have much ado to know myself.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Nekomamushi
Jazz Lambası yazmış:
İlk dediğine sonsuz katılmakla birlikte ikinci dediğine katılamayacağım sanırım çünkü, benim için en güzel arc Thriller Arc idi. Brook gelmişti. O mutfakta yemek yiyişlerini arada açıp tekrar tekrar izlerim
It wearies me; you say it wearies you;
But how I caught it, found it, or came by it,
What stuff ’tis made of, whereof it is born,
I am to learn;
And such a want-wit sadness makes of me,
That I have much ado to know myself.
Evet, Perona biraz sıkıntılı. İşin aslı ben de sadece Brookla tanışma kısmını seviyorum ^^
It wearies me; you say it wearies you;
But how I caught it, found it, or came by it,
What stuff ’tis made of, whereof it is born,
I am to learn;
And such a want-wit sadness makes of me,
That I have much ado to know myself.
6. sayfa (Toplam 6 sayfa) [ 60 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |