***Amy*** Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5 ... 10, 11, 12, Sonraki |
Yazar
Mesaj
walla bizde kabiliyet yokki hikaye yazalim olsa aslinda bende soyle gusel bir romantik hikaye yazmak istiorum ama nerdee biz anca okuruz.Gecen gun gectim basina baya bir ugrastim yazayim diye sonra moralim bozuldu yirtip attim.Bu yuzden cook zor gozukuor belki bir aylik bir calismadan sonra kafama yatarsa koyarim foruma...
beklediğiniz bölümü yazdım bakalım beğenicek misinizXD Bu arada İan,Elton ve Ozzy o üç gizemli yabancılar
---------
5.BÖLÜM
Amcam bana yol boyunca eşlik etmesi için o üç yabancıyı ve Samuel’i göndermişti yanıma...
Şimdi ise çakıl taşlarıyla yıpranmış, engebeli, uzun bir yolda ilerliyoruz... nereye gittiğimi bile bilmeden... Sadece çevreme ve çevreden gelen tekerleğin, yoldan geçen insanların seslerine, atların eğerlerinden ve nallarından gelen seslere kulak vererek...
Aradan geçen günlere aldırmadan herkes suskunluğunu sönmemecesine yanan bir meşale gibi koruyordu....Tam olarak 15 gün geçmişti aradan, bunca zamandır ne o üçünün sırrını çözebildim nede onlarla konuşabildim.Her defasında korkarak ya da ürkerek Samuel’in yanına sığındım ...
Günler gitgide kısalıyordu.Nede olsa Kış gelmişti artık.Soğuğun esirleri gibi yerlerimizde öylece titriyorduk.Dağın tepesine doğru çıktığımızda soğuk iliklerimize kadar işlemişti.Yavaşça herkesi tanımaya başladığımdan eminken bugün uyuduğumda cennetin derinliklerinde kendimi bulacağımı sanıyordum...İşte bugün uykuya daldığımda aklıma bile getiremeyeceğim hatıralarım canlandı, bütün güzelliklerden mahrum şeytansi rüyalarımda...
‘Küçüktüm hemde baya küçük...Tıpkı 12 aylık bebekler gibi. Ellerimde ve ayaklarımda küçük, şirin eflatun rengiyle dikkat çeken patikler vardı.Üzerimdekileri tam olarak hatırlayamıyorum ama buğday tenli, sempatik ,bana o taze gülücüklerini ve öpücüklerini doya doya hissettiren dünya güzeli bir kadın vardı.Ağladığımda nazlanmadan, söylenmeden kucağına aldı beni.İşte o zaman o sıcaklığa anlayamadığım bir bağla ona bakarak parmağını ellerimle tüm kuvvetimle kavradım.Ben uyurken bile beni kucağından, sıcaklığından, neşesinden mahrum etmemişti o kadın....Bana hiç hatırlamadığım annemi hatırlatmıştı...
...
...Acaba o kadın annem miydi?*’
O anda vücudumu garip bir ürperti kaplamıştı, ellerimin kollarımın bacaklarımın yerlerinden zıpladığını hissediyordum. Sertçe ‘prensesim uyanın’ diyen bir ses beni dürtüyordu.Gözlerimi açtığımda at arabasında değilde Samuel’in kucağında olduğumu farkettim.Hızla koşuyordu.Tanıdık o üç ses ‘Samuel acele et yetişmek üzereler!!!!!!!’ dercesine bağırıyordu.Samuel ise soluk soluğaydı kollarından kayıpta düşmeyeyim diye beni kendisine kenetlemşti.Şaşkındım ne diyebilirdimki...Diyebileceğim tek şey *Neyden kaçıyoruz?* yada *Peşimizde kim var?* olucaktı.Samuel uyandığımı farkedince daha hızlı koşmaya vücudumu daha fazla sıkmaya başladı.O anda Ozzy ‘Bu tarafa!!!!!!’ diye bağırdı.Onun gösterdiği yere yöneldikten sonra karşımızda eski, ilk bakışta odun topluluğunu andıran bir mağara gözüktü.
-*Elton* hafifçe ‘Hadi çabuk!!!!!’ diye seslendi elleriyle gelin işareti yaparak.
Birkaç saniye sonra mağaranın içindeydik.Samuel beni yere bırakmıştı.Her yer karanlıktı.Samuel bana hafifçe ‘Prensesim, iyi misiniz?’ dedi, bense o durumda konuşmamayı tercih etmiştim.Elton bize birkaç saat yada birkaç gün burada kalmamız gerektiğini ve bir süreliğinede olsa hiçbirimizin konuşmaması gerektiğini söyledi...Tam olarak ne olduğunu bilmediğim için susmak zorundaydım.O karanlıkta sadece, herkesin bana baktığını hissedebiliyordum...
Etraftan sadece;
-‘Her yere baktınız mı!!!!’
-‘Hey!!!!!!! Toplanın çabukk!!!’
Gibi sesler, çalılıklardan çıkan haşırtılar, kılıçların keskin sesleri ve birtakım haykırışlar geliyordu...
...
...
...
3 Saat Sonra...
Artık gittiklerinden emindim.İan uzun bi uğraştan sonra mağaranın içinden bulduğu bazı çalılık ve odun parçacıklarıyla ateşi yakmıştı.Samuel ve diğerlerine dönerek,
-‘Onlar kimdi ve bizden ne istiyorlardı!!!’ uzun süren bir suskunluktan sonra sertçe ‘Evet beyler????’dedim ama kimsenin konuşmaya niyeti yok gibi gözüküyordu ...
-*Elton* bana bakarak ‘Şey bunu size nasıl açıklayacağımızı düşünüyorduk efendim...’ uzun süren sessizliğin ve durgun bakışlardan sonra ‘Onlar Joshua’nın adamlarıydı...’dedi başını artık yere doğru çevirmişti.
-Kararlılıkla‘...Joshua bizi nasıl bulabilir ki...Onların Joshua’nın adamları olduğundan emin misiniz?’
-*Samuel* büyük bir ciddiyetle ‘Evet kesinlikle onlardı o yüzleri asla unutamam!’,
-‘... Sen önceden onları görmüş müydün ki?’
Samuel bunları söylememle ayağa kalkarak dizlerinin önüne çöktü ve ‘Öz-özür dilerim!!’
-‘Ne için!!?’
-‘Bütün bunları size çok önce anlatmadığım için...’
-‘Yeter sus lütfen...Soruma cevap verir misin!!!!Onları daha önce nerede gördün!!!??????’
Samuel, Elton’a baktı ve tekrar bana dönerek ‘Köşkün yakınındaki ormanlıkta...’
-‘Ne yani bizim yaşadığımız yerde mi!’
Şaşırmıştım, aklıma söyleyebilecek tek bişey bile gelmiyordu.O anda sadece Cascada’yı düşünebiliyordum...O hala oradaydı ya ona bişey yaptılarsa.....
Ayağa kalkarak ‘Cascada orda, onun yanına gitmeliyim’ deli gibiydim her defasında gözlerim doluyordu ama ağlamamak dahada hırçınlaşmamak için kendimi sıkıyordum, sıkmalıydım...Mağaranın dışına yönelmiştim ki bir el kabaca kolumu tutuyordu gitmemi engelliyordu.Çok tanıdıktı...Evet evet bu kapıyı tutan Cascada’yla at arabasına binip ordan uzaklaşmamızı engelleyen eldi...Sertçe onu kendimden uzaklaştırdım tekrar kolumu tutarak
-‘Hiçbir yere gidemezsiniz!’dedi
-Artık kendimi zapdedemiyordum...Ağlıyordum onun yüzüne baktığımda kendimi tutamayarak şaşkınlıkla ‘Elton...Demek o sendinn...’ ‘Ahhhhh!!!!!’canım yanıyordu ama bu Elton’un kolumu tutmasından değildi...Elime baktığımda sekiz rakamına benzer bir şekil vardı, parlak bir ışık çıkıyordu, gitgide şiddetleniyor her defasında daha fazla acı çektiriyordu bana...Elton artık kolumu bırakmıştı.Aniden yere düştüm canım o kadar yanıyorduki yerde kıvranıyordum bazı sesler kulağıma geliyordu ama o kadar kötüydümki sadece
‘Prenses!!!!’........................... ‘Gelmiş olmalı!!!!!!!’sesleri kulağımı tırmalıyordu...
Gözlerimi açtığımda karşımda Elton vardı elimdeki sargıyı değiştiriyordu.Uyandığımı farkedince
-‘Uyandı, uyandı!!!!!!’diye sevinç çığlıkları attı.Pek aldırış etmeden dağılan saçlarımı arkaya attım.Kalbimin atışlarını duyabiliyordum...Bir süre sonra herkes etrafıma toplanmıştı.Meraklı bakışlarla beraber olanları kısa zamanda hatırladım.Acıyı, elimden çıkan ışıltıyı... ... ...
---------
5.BÖLÜM
Amcam bana yol boyunca eşlik etmesi için o üç yabancıyı ve Samuel’i göndermişti yanıma...
Şimdi ise çakıl taşlarıyla yıpranmış, engebeli, uzun bir yolda ilerliyoruz... nereye gittiğimi bile bilmeden... Sadece çevreme ve çevreden gelen tekerleğin, yoldan geçen insanların seslerine, atların eğerlerinden ve nallarından gelen seslere kulak vererek...
Aradan geçen günlere aldırmadan herkes suskunluğunu sönmemecesine yanan bir meşale gibi koruyordu....Tam olarak 15 gün geçmişti aradan, bunca zamandır ne o üçünün sırrını çözebildim nede onlarla konuşabildim.Her defasında korkarak ya da ürkerek Samuel’in yanına sığındım ...
Günler gitgide kısalıyordu.Nede olsa Kış gelmişti artık.Soğuğun esirleri gibi yerlerimizde öylece titriyorduk.Dağın tepesine doğru çıktığımızda soğuk iliklerimize kadar işlemişti.Yavaşça herkesi tanımaya başladığımdan eminken bugün uyuduğumda cennetin derinliklerinde kendimi bulacağımı sanıyordum...İşte bugün uykuya daldığımda aklıma bile getiremeyeceğim hatıralarım canlandı, bütün güzelliklerden mahrum şeytansi rüyalarımda...
‘Küçüktüm hemde baya küçük...Tıpkı 12 aylık bebekler gibi. Ellerimde ve ayaklarımda küçük, şirin eflatun rengiyle dikkat çeken patikler vardı.Üzerimdekileri tam olarak hatırlayamıyorum ama buğday tenli, sempatik ,bana o taze gülücüklerini ve öpücüklerini doya doya hissettiren dünya güzeli bir kadın vardı.Ağladığımda nazlanmadan, söylenmeden kucağına aldı beni.İşte o zaman o sıcaklığa anlayamadığım bir bağla ona bakarak parmağını ellerimle tüm kuvvetimle kavradım.Ben uyurken bile beni kucağından, sıcaklığından, neşesinden mahrum etmemişti o kadın....Bana hiç hatırlamadığım annemi hatırlatmıştı...
...
...Acaba o kadın annem miydi?*’
O anda vücudumu garip bir ürperti kaplamıştı, ellerimin kollarımın bacaklarımın yerlerinden zıpladığını hissediyordum. Sertçe ‘prensesim uyanın’ diyen bir ses beni dürtüyordu.Gözlerimi açtığımda at arabasında değilde Samuel’in kucağında olduğumu farkettim.Hızla koşuyordu.Tanıdık o üç ses ‘Samuel acele et yetişmek üzereler!!!!!!!’ dercesine bağırıyordu.Samuel ise soluk soluğaydı kollarından kayıpta düşmeyeyim diye beni kendisine kenetlemşti.Şaşkındım ne diyebilirdimki...Diyebileceğim tek şey *Neyden kaçıyoruz?* yada *Peşimizde kim var?* olucaktı.Samuel uyandığımı farkedince daha hızlı koşmaya vücudumu daha fazla sıkmaya başladı.O anda Ozzy ‘Bu tarafa!!!!!!’ diye bağırdı.Onun gösterdiği yere yöneldikten sonra karşımızda eski, ilk bakışta odun topluluğunu andıran bir mağara gözüktü.
-*Elton* hafifçe ‘Hadi çabuk!!!!!’ diye seslendi elleriyle gelin işareti yaparak.
Birkaç saniye sonra mağaranın içindeydik.Samuel beni yere bırakmıştı.Her yer karanlıktı.Samuel bana hafifçe ‘Prensesim, iyi misiniz?’ dedi, bense o durumda konuşmamayı tercih etmiştim.Elton bize birkaç saat yada birkaç gün burada kalmamız gerektiğini ve bir süreliğinede olsa hiçbirimizin konuşmaması gerektiğini söyledi...Tam olarak ne olduğunu bilmediğim için susmak zorundaydım.O karanlıkta sadece, herkesin bana baktığını hissedebiliyordum...
Etraftan sadece;
-‘Her yere baktınız mı!!!!’
-‘Hey!!!!!!! Toplanın çabukk!!!’
Gibi sesler, çalılıklardan çıkan haşırtılar, kılıçların keskin sesleri ve birtakım haykırışlar geliyordu...
...
...
...
3 Saat Sonra...
Artık gittiklerinden emindim.İan uzun bi uğraştan sonra mağaranın içinden bulduğu bazı çalılık ve odun parçacıklarıyla ateşi yakmıştı.Samuel ve diğerlerine dönerek,
-‘Onlar kimdi ve bizden ne istiyorlardı!!!’ uzun süren bir suskunluktan sonra sertçe ‘Evet beyler????’dedim ama kimsenin konuşmaya niyeti yok gibi gözüküyordu ...
-*Elton* bana bakarak ‘Şey bunu size nasıl açıklayacağımızı düşünüyorduk efendim...’ uzun süren sessizliğin ve durgun bakışlardan sonra ‘Onlar Joshua’nın adamlarıydı...’dedi başını artık yere doğru çevirmişti.
-Kararlılıkla‘...Joshua bizi nasıl bulabilir ki...Onların Joshua’nın adamları olduğundan emin misiniz?’
-*Samuel* büyük bir ciddiyetle ‘Evet kesinlikle onlardı o yüzleri asla unutamam!’,
-‘... Sen önceden onları görmüş müydün ki?’
Samuel bunları söylememle ayağa kalkarak dizlerinin önüne çöktü ve ‘Öz-özür dilerim!!’
-‘Ne için!!?’
-‘Bütün bunları size çok önce anlatmadığım için...’
-‘Yeter sus lütfen...Soruma cevap verir misin!!!!Onları daha önce nerede gördün!!!??????’
Samuel, Elton’a baktı ve tekrar bana dönerek ‘Köşkün yakınındaki ormanlıkta...’
-‘Ne yani bizim yaşadığımız yerde mi!’
Şaşırmıştım, aklıma söyleyebilecek tek bişey bile gelmiyordu.O anda sadece Cascada’yı düşünebiliyordum...O hala oradaydı ya ona bişey yaptılarsa.....
Ayağa kalkarak ‘Cascada orda, onun yanına gitmeliyim’ deli gibiydim her defasında gözlerim doluyordu ama ağlamamak dahada hırçınlaşmamak için kendimi sıkıyordum, sıkmalıydım...Mağaranın dışına yönelmiştim ki bir el kabaca kolumu tutuyordu gitmemi engelliyordu.Çok tanıdıktı...Evet evet bu kapıyı tutan Cascada’yla at arabasına binip ordan uzaklaşmamızı engelleyen eldi...Sertçe onu kendimden uzaklaştırdım tekrar kolumu tutarak
-‘Hiçbir yere gidemezsiniz!’dedi
-Artık kendimi zapdedemiyordum...Ağlıyordum onun yüzüne baktığımda kendimi tutamayarak şaşkınlıkla ‘Elton...Demek o sendinn...’ ‘Ahhhhh!!!!!’canım yanıyordu ama bu Elton’un kolumu tutmasından değildi...Elime baktığımda sekiz rakamına benzer bir şekil vardı, parlak bir ışık çıkıyordu, gitgide şiddetleniyor her defasında daha fazla acı çektiriyordu bana...Elton artık kolumu bırakmıştı.Aniden yere düştüm canım o kadar yanıyorduki yerde kıvranıyordum bazı sesler kulağıma geliyordu ama o kadar kötüydümki sadece
‘Prenses!!!!’........................... ‘Gelmiş olmalı!!!!!!!’sesleri kulağımı tırmalıyordu...
Gözlerimi açtığımda karşımda Elton vardı elimdeki sargıyı değiştiriyordu.Uyandığımı farkedince
-‘Uyandı, uyandı!!!!!!’diye sevinç çığlıkları attı.Pek aldırış etmeden dağılan saçlarımı arkaya attım.Kalbimin atışlarını duyabiliyordum...Bir süre sonra herkes etrafıma toplanmıştı.Meraklı bakışlarla beraber olanları kısa zamanda hatırladım.Acıyı, elimden çıkan ışıltıyı... ... ...
süpersin yaXD hadi üç ayı tin tin tin XD
4. sayfa (Toplam 12 sayfa) [ 112 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |