Destiny's Tears (Bölüm 10 ^^ ) Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5 ... 36, 37, 38, Sonraki |
Yazar
Mesaj
kek kahve olayı şöyle ; aizen şimdi garip bi insancık ya bu kızı da ev gibi bi yerde tutuolar h.m de o bakımdan o da zararlı bişi olmadığı sürece ne istiyosa ver gtsn demiş(maksat az da olsa evinde hissettrmek yani narumi öle dşünüyo) tabi bunların hepsinin nedeni açıklancak neyse sonuç olarak beğendiğine sevindim
Rhea nın bin bir zorlukla verdiği gazdan ötürü nihayet yeni bölümü bitirdim. umarım beğenirsiniz
*** ****** ******
#Bölüm 3#
Beyaz duvarlı oda yine aynı saatte tıklım tıkış olmuştu. Her tarafa konulan yemek masaları ise kalabalığı daha kötü hale getiriyordu.
“ Lanet olsun” diye homurdandı biri yemek sırasının arkasından. “ İki gündür aynı şeyi yemekten bıktım! “(çok uzunmuş)
Hiç kimse o adama cevap vermeyip kendi konuşmalarına devam ettiler. Her ne kadar kendileri de aynı şeyi hissetseler de korkularından konuşmuyorlardı. O ‘nun her yerde gözü kulağı vardı. Olan her şeyi biliyordu.
“ Vaaaaay “ diye bir ses yükseldi kapının arkasından. Koca odadaki herkes dönüp sesin geldiği tarafa baktı. “ Demek millet burada yemek yiyormuş ha ? “ dedi Gin. Sonra odadakilere dönüp ekledi “ Selam millet bugün halktan biri olup aranızda yemek yemeye karar verdim. Artık kanka olabiliriz ne dersiniz? “
Hiç kimse cevap veremedi. Onun ilk defa buraya gelişiydi bu. Onlar yıllardır kendi aralarında yemek yemişlerdi, espada olmayan rütbesiz arrancar lar. Zaten normalinde tüm espadalar kendi odalarında yemek yerlerdi. (malum sosyete hepsi)
Gin sıranın en önüne geçti tepsisini alıp aşçı nın önünde durdu. “ Her ne kadar kanki de olsak arkada durmam olmaz öyle değil mi ?” (gülümseyerek söyledi diyeceğim ama gülümsemediği zaman yok ki adamın )
Gin yemeğini aldıktan sonra bir masaya yöneldi. Geçtiği yerde bulunan herkes kenara çekiliyor ve saygıyla eğiliyordu. Oturduğu masa zaten boştu ve dolması da imkansız gibiydi. Herkes saygılı davranıyordu ama “sağı solu belli olmayan bu deli adamın “ ne zaman ne yapacağı belli olmadığı için yanına yaklaşmıyorlardı.(!)
“ Çok şaşırdınız? Tamam biliyorum bu karizmayla saraylarda oturmam lazım ama çok alçak gönüllü olduğumdan sizinleyim görüyorsunuz ya. “ dedi Gin . Bir yandan da yemeğini yiyordu. “Eeee. Kaname-chan hiç buralara uğruyor mu bakalım ? “
“ Hayır efendim .” diye cevap geldi kalabalığın arasından..
“Hmmm. Şaşırdım açıkçası. Tüm bu “eşitlik!!,adalet!!!(orda Kaname yi taklit ediyor)” laflarından sonra burada takılmasını beklersin öyle değil mi?” daha sonra çevresine bakındı ve herkesin ona baktığını, yemeklerini yemeyi unutmuş olduklarını gördü.
“ Hey çocuklar çok sağ olun. Bendeki ışığın böylesine çekici olduğunu bilmiyordum ama lütfen artık yemeğinize dönün. Çok da hoş bir şey değil biri size böyle bakarken yemek yemek ,anlarsınız ya .”
*** *** *** ***
Grimmjow odasından çıktığında çoktan doymuştu bile. O da diğer espadalar gibi odasında yemek yemeyi tercih ediyordu. Çünkü diğer “güçsüz sülükler” onu iğrendiriyordu.
Yine siniri tepesine çıkmıştı. O lanet sülük niye yemeği doğru dürüst yapmamıştı yine? (Hepsini yerken iyiydi )Ama bu sefer haddini bildirecekti ona. Aizen ’in yeni bir aşçı bulması gerekecekti ‘ama bu kadar sülük arasından bulmak zor olmasa gerek ‘ diye düşündü Grimmjow . Gerçi umurunda da değildi zaten.
Büyük Salon ‘a girdiği zaman herkesin kıtlıktan çıkmış gibi yemeğine gömülmüş olduğunu gördü. ‘Hıh’ dedi kendi kendine ‘sülüklerden ne beklenirse artık…’(yemek yerken kendini görmüyor tabi)
Grimmjow içeri doğru birkaç adım attığında ilk başta yalnızca 2-3 kişinin kafası ona dönmüştü. Daha sonra fısıltılar başladı. Fısıltıların gürültüsü arttıkça ona dönen başların sayısı da artıyordu.
“Oi! Grimmjow-kun “ diye bir ses geldi kalabalığın arasından. Grimmjow sesin geldiği yöne baktığında Gin ’i gördü. Oturduğu masada ondan başka kimse oturmuyordu. Önündeki yemek ise yarı yenmiş yarı yenmemişti.
Grimmjow güldü. “Sonunda hak ettiğin yeri bulduğuna sevindim yaşlı adam (saçları beyaz ya hani Grimm de kendince takılıyor )
“Aaaah ah” dedi Gin “Sen de şaşırdın öyle değil mi ? Sıradan insanların arasında güneş gibi parlıyorum … Peki sen niye geldin? Üzgünüm ama ben buradayken kimse sana bakmaz ,ışığım altında sönüyorsun. “
“Kapa çeneni “ diye geçiştirdi Grimmjow onu. Etrafına bakınıp yemek verilen yeri aradı. Bulduğunda oraya doğru ilerledi ve yemek veren adamı gördü. İçindeki parçalama arzusunu bastıramıyordu bir türlü. Cezasını kendi elleriyle vermek onu deşmek, acı çekmesini sağlamak istiyordu. Adamın yanına vardığında adamın biraz sonra olacaklardan haberi varmış gibi tir tir titrediğini gördü. Bundan zevk alıyordu; insanların onun büyüklüğünden, gücünden korkması…
Ayağını masanın üstüne koyup adama doğru eğildi.” Yemekleri hazırlayan kişi sen misin?” Zaten çelimsiz olan adam titredikçe daha küçük, daha güçsüz görünüyordu.”E-evet efendim”
Grimmjow hırlama gibi bir ses çıkardı “ Peki neden yine gereğinden fazla tuz konulmuş? Koymamanı söylediğimi sanıyordum? “
“Ü-üzgünüm ef-endim”
Grimmjow önünde iki büklüm duran adama baktığında içindeki arzuyu daha fazla bastıramayacağını fark etti. Kırıp dökmek , can acıtmak istiyordu.
“ Üzgünüm? “ dedi gülümseyerek “ Pardon ama bizde geçerli değil” Bir anda adamın yakasından tutup onu karşıdaki duvara fırlattı. Onun kafasından damlayan kanı ve ifadesindeki acıyı gördüğünde artık duramayacağını biliyordu. 1 saniyede adamın yanında bitip kolundan tuttu ve havaya kaldırdı. Karnına bir tekme savurduktan sonra adamın yere düşüp nefes almaya çalışmasını izledi. Daha sonra yerde yatan adamın diz kapağına olağanca gücüyle bastırdı ve diz kapağından gelen ses, kırıldığını doğruladı. Adamın çığlıkları kulağını tırmalıyordu.
Yüzündeki zevk ifadesi bir anda genişledi ve adamın dizini tutmayan diğer elini bir anda kavrayıp ters çevirdi. Yine bir kırılma sesi ve adamın eli de kırılmıştı. Çığlıkları artık dayanılmaz bir hale gelmişti. Ama Grimmjow durmadı. Arkasından seslenen Gin ‘e aldırmadan kurbanının karnını eliyle deşmişti.
Artık adamdan boğuk inildemeler geliyordu sadece. Yanaklarından süzülen yaşlar acısının büyüklüğünü gösteriyordu.
“Offf” dedi Grimmjow kendi kendine. “Yine yemekten sonra çok hareket ettim” Arkasındaki adama aldırmadan en yakınındaki masaya gitti ve bardakta duran suyu eline döküp elindeki kanı temizledi. Arkasına dönüp baktığında ona doğru dönmüş olan başları gördü . Hepsi az önce gerçekleşen olaydan dolayı şok içindeydi. Grimmjow birden “BÖÖÖ “ diye bağırdı onlara doğru.
Gin hariç herkesin yerinden zıpladığını görünce kahkahasına hakim olamadı .” Puhaha!!! Hep bunu yapmak istemiştim.” Gülmeye devam ederek tatmin olmuş bir şekilde odadan çıktı.
İnsanlar yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı ve yaralı adamın üstüne üşüşüp yaralarına baktılar.
“Lanet olsun” diye fısıldadı aralarından biri. “Artık bu herife dayanamıyorum.” Yanındaki kişinin Gin olduğunu görünce birden dondu.
Gin gülümseyerek(!) “Merak etme ben de sinir oluyorum” dedi. Daha sonra yerde yatan kişiye doğru dönüp yaralarını incelemeye başladı. “Hmmm. Üzgünüm ama yaşayacağını sanmıyorum”
Kılıcını kınından kimsenin göremeyeceği bir hızla çekti ve adama doğru savurdu. 1 saniye sonra ise kapının yanındaydı. Arkada kalanların, Gin ’in adama son darbeyi vurup, öldürdüğünü anlamalarını sağlayan şey ise üstlerine yağan kandı.
***** **** **** ****
Grimmjow koridorda ilerlerken gözünün önüne yerde yatan adamın acınacak görüntüsü geliyor, iç parçalayan çığlıkları kulaklarında çınlıyordu. ‘Ben buyum’ dedi kendi kendine. ‘Artık değişemem, değişmek istemiyorum’
Durduğunda ayaklarının onu nereye getirmiş olduğunu gördü. Son bir aydır gizlice gelmiş olduğu yer. Son bir aydır nedenini bilmeden geldiği yer. Son bir aydır gelmek istediği yer…
Kapının önünde ne yapacağını bilemez şekilde duruyordu. Birkaç saniye önceki yırtıcılığından eser kalmamıştı. Elini yavaşça kapıya doğru götürdü ve ağır ağır kapının koluna asıldı. Korkakça başını içeri soktuğunda içerideki kişinin uyuduğunu gördü. Kanepedeydi ve başı yana doğru düşmüştü. ‘ Sanırım uyuyakalmış’ diye düşündü . Uzaktan bile belli olan kırmızılık gözlerinin etrafını ve burnunun ucunu çevrelemişti.
Yine ağlamış olabileceği geldi aklına Grimmjow ‘un. Bu da demek oluyordu ki uyanması daha zordu. İçeri doğru ilerleyip yavaşça onu ensesinden ve omzundan tutup yatırdı. Bir süre ona baktı. Neden böyle oluyordu onu gördüğünde? Kaderleri aynı olduğu için mi? Evet kaderleri kesinlikle aynıydı ve başka birinin daha onunla aynı kaderi yaşadığını görmek onu huzursuz ediyordu.
Ne yaptığını fark ettiğinde kendine lanet etti. Oturmuş birini izliyordu resmen! Hemen büyük adımlarla odayı geçip kapıya ulaştı ve arkasını dönmeden direk dışarı çıktı. Hızlı adımlarla yürümeye başladı Bu kadarı yeterdi! Bir daha buraya gelmeyecekti. Geldiğinde başka biri oluyordu.
Odasının önüne gelmişti ki Nnoitra ‘nın yürüyerek kendi kendine güldüğünü gördü. ‘Salak ‘ diye geçirdi içinden. Ve büyük bir şokla onun az önce gelmiş olduğu yere doğru gittiğini gördü.
******* *********** *******
*** ****** ******
#Bölüm 3#
Beyaz duvarlı oda yine aynı saatte tıklım tıkış olmuştu. Her tarafa konulan yemek masaları ise kalabalığı daha kötü hale getiriyordu.
“ Lanet olsun” diye homurdandı biri yemek sırasının arkasından. “ İki gündür aynı şeyi yemekten bıktım! “(çok uzunmuş)
Hiç kimse o adama cevap vermeyip kendi konuşmalarına devam ettiler. Her ne kadar kendileri de aynı şeyi hissetseler de korkularından konuşmuyorlardı. O ‘nun her yerde gözü kulağı vardı. Olan her şeyi biliyordu.
“ Vaaaaay “ diye bir ses yükseldi kapının arkasından. Koca odadaki herkes dönüp sesin geldiği tarafa baktı. “ Demek millet burada yemek yiyormuş ha ? “ dedi Gin. Sonra odadakilere dönüp ekledi “ Selam millet bugün halktan biri olup aranızda yemek yemeye karar verdim. Artık kanka olabiliriz ne dersiniz? “
Hiç kimse cevap veremedi. Onun ilk defa buraya gelişiydi bu. Onlar yıllardır kendi aralarında yemek yemişlerdi, espada olmayan rütbesiz arrancar lar. Zaten normalinde tüm espadalar kendi odalarında yemek yerlerdi. (malum sosyete hepsi)
Gin sıranın en önüne geçti tepsisini alıp aşçı nın önünde durdu. “ Her ne kadar kanki de olsak arkada durmam olmaz öyle değil mi ?” (gülümseyerek söyledi diyeceğim ama gülümsemediği zaman yok ki adamın )
Gin yemeğini aldıktan sonra bir masaya yöneldi. Geçtiği yerde bulunan herkes kenara çekiliyor ve saygıyla eğiliyordu. Oturduğu masa zaten boştu ve dolması da imkansız gibiydi. Herkes saygılı davranıyordu ama “sağı solu belli olmayan bu deli adamın “ ne zaman ne yapacağı belli olmadığı için yanına yaklaşmıyorlardı.(!)
“ Çok şaşırdınız? Tamam biliyorum bu karizmayla saraylarda oturmam lazım ama çok alçak gönüllü olduğumdan sizinleyim görüyorsunuz ya. “ dedi Gin . Bir yandan da yemeğini yiyordu. “Eeee. Kaname-chan hiç buralara uğruyor mu bakalım ? “
“ Hayır efendim .” diye cevap geldi kalabalığın arasından..
“Hmmm. Şaşırdım açıkçası. Tüm bu “eşitlik!!,adalet!!!(orda Kaname yi taklit ediyor)” laflarından sonra burada takılmasını beklersin öyle değil mi?” daha sonra çevresine bakındı ve herkesin ona baktığını, yemeklerini yemeyi unutmuş olduklarını gördü.
“ Hey çocuklar çok sağ olun. Bendeki ışığın böylesine çekici olduğunu bilmiyordum ama lütfen artık yemeğinize dönün. Çok da hoş bir şey değil biri size böyle bakarken yemek yemek ,anlarsınız ya .”
*** *** *** ***
Grimmjow odasından çıktığında çoktan doymuştu bile. O da diğer espadalar gibi odasında yemek yemeyi tercih ediyordu. Çünkü diğer “güçsüz sülükler” onu iğrendiriyordu.
Yine siniri tepesine çıkmıştı. O lanet sülük niye yemeği doğru dürüst yapmamıştı yine? (Hepsini yerken iyiydi )Ama bu sefer haddini bildirecekti ona. Aizen ’in yeni bir aşçı bulması gerekecekti ‘ama bu kadar sülük arasından bulmak zor olmasa gerek ‘ diye düşündü Grimmjow . Gerçi umurunda da değildi zaten.
Büyük Salon ‘a girdiği zaman herkesin kıtlıktan çıkmış gibi yemeğine gömülmüş olduğunu gördü. ‘Hıh’ dedi kendi kendine ‘sülüklerden ne beklenirse artık…’(yemek yerken kendini görmüyor tabi)
Grimmjow içeri doğru birkaç adım attığında ilk başta yalnızca 2-3 kişinin kafası ona dönmüştü. Daha sonra fısıltılar başladı. Fısıltıların gürültüsü arttıkça ona dönen başların sayısı da artıyordu.
“Oi! Grimmjow-kun “ diye bir ses geldi kalabalığın arasından. Grimmjow sesin geldiği yöne baktığında Gin ’i gördü. Oturduğu masada ondan başka kimse oturmuyordu. Önündeki yemek ise yarı yenmiş yarı yenmemişti.
Grimmjow güldü. “Sonunda hak ettiğin yeri bulduğuna sevindim yaşlı adam (saçları beyaz ya hani Grimm de kendince takılıyor )
“Aaaah ah” dedi Gin “Sen de şaşırdın öyle değil mi ? Sıradan insanların arasında güneş gibi parlıyorum … Peki sen niye geldin? Üzgünüm ama ben buradayken kimse sana bakmaz ,ışığım altında sönüyorsun. “
“Kapa çeneni “ diye geçiştirdi Grimmjow onu. Etrafına bakınıp yemek verilen yeri aradı. Bulduğunda oraya doğru ilerledi ve yemek veren adamı gördü. İçindeki parçalama arzusunu bastıramıyordu bir türlü. Cezasını kendi elleriyle vermek onu deşmek, acı çekmesini sağlamak istiyordu. Adamın yanına vardığında adamın biraz sonra olacaklardan haberi varmış gibi tir tir titrediğini gördü. Bundan zevk alıyordu; insanların onun büyüklüğünden, gücünden korkması…
Ayağını masanın üstüne koyup adama doğru eğildi.” Yemekleri hazırlayan kişi sen misin?” Zaten çelimsiz olan adam titredikçe daha küçük, daha güçsüz görünüyordu.”E-evet efendim”
Grimmjow hırlama gibi bir ses çıkardı “ Peki neden yine gereğinden fazla tuz konulmuş? Koymamanı söylediğimi sanıyordum? “
“Ü-üzgünüm ef-endim”
Grimmjow önünde iki büklüm duran adama baktığında içindeki arzuyu daha fazla bastıramayacağını fark etti. Kırıp dökmek , can acıtmak istiyordu.
“ Üzgünüm? “ dedi gülümseyerek “ Pardon ama bizde geçerli değil” Bir anda adamın yakasından tutup onu karşıdaki duvara fırlattı. Onun kafasından damlayan kanı ve ifadesindeki acıyı gördüğünde artık duramayacağını biliyordu. 1 saniyede adamın yanında bitip kolundan tuttu ve havaya kaldırdı. Karnına bir tekme savurduktan sonra adamın yere düşüp nefes almaya çalışmasını izledi. Daha sonra yerde yatan adamın diz kapağına olağanca gücüyle bastırdı ve diz kapağından gelen ses, kırıldığını doğruladı. Adamın çığlıkları kulağını tırmalıyordu.
Yüzündeki zevk ifadesi bir anda genişledi ve adamın dizini tutmayan diğer elini bir anda kavrayıp ters çevirdi. Yine bir kırılma sesi ve adamın eli de kırılmıştı. Çığlıkları artık dayanılmaz bir hale gelmişti. Ama Grimmjow durmadı. Arkasından seslenen Gin ‘e aldırmadan kurbanının karnını eliyle deşmişti.
Artık adamdan boğuk inildemeler geliyordu sadece. Yanaklarından süzülen yaşlar acısının büyüklüğünü gösteriyordu.
“Offf” dedi Grimmjow kendi kendine. “Yine yemekten sonra çok hareket ettim” Arkasındaki adama aldırmadan en yakınındaki masaya gitti ve bardakta duran suyu eline döküp elindeki kanı temizledi. Arkasına dönüp baktığında ona doğru dönmüş olan başları gördü . Hepsi az önce gerçekleşen olaydan dolayı şok içindeydi. Grimmjow birden “BÖÖÖ “ diye bağırdı onlara doğru.
Gin hariç herkesin yerinden zıpladığını görünce kahkahasına hakim olamadı .” Puhaha!!! Hep bunu yapmak istemiştim.” Gülmeye devam ederek tatmin olmuş bir şekilde odadan çıktı.
İnsanlar yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı ve yaralı adamın üstüne üşüşüp yaralarına baktılar.
“Lanet olsun” diye fısıldadı aralarından biri. “Artık bu herife dayanamıyorum.” Yanındaki kişinin Gin olduğunu görünce birden dondu.
Gin gülümseyerek(!) “Merak etme ben de sinir oluyorum” dedi. Daha sonra yerde yatan kişiye doğru dönüp yaralarını incelemeye başladı. “Hmmm. Üzgünüm ama yaşayacağını sanmıyorum”
Kılıcını kınından kimsenin göremeyeceği bir hızla çekti ve adama doğru savurdu. 1 saniye sonra ise kapının yanındaydı. Arkada kalanların, Gin ’in adama son darbeyi vurup, öldürdüğünü anlamalarını sağlayan şey ise üstlerine yağan kandı.
***** **** **** ****
Grimmjow koridorda ilerlerken gözünün önüne yerde yatan adamın acınacak görüntüsü geliyor, iç parçalayan çığlıkları kulaklarında çınlıyordu. ‘Ben buyum’ dedi kendi kendine. ‘Artık değişemem, değişmek istemiyorum’
Durduğunda ayaklarının onu nereye getirmiş olduğunu gördü. Son bir aydır gizlice gelmiş olduğu yer. Son bir aydır nedenini bilmeden geldiği yer. Son bir aydır gelmek istediği yer…
Kapının önünde ne yapacağını bilemez şekilde duruyordu. Birkaç saniye önceki yırtıcılığından eser kalmamıştı. Elini yavaşça kapıya doğru götürdü ve ağır ağır kapının koluna asıldı. Korkakça başını içeri soktuğunda içerideki kişinin uyuduğunu gördü. Kanepedeydi ve başı yana doğru düşmüştü. ‘ Sanırım uyuyakalmış’ diye düşündü . Uzaktan bile belli olan kırmızılık gözlerinin etrafını ve burnunun ucunu çevrelemişti.
Yine ağlamış olabileceği geldi aklına Grimmjow ‘un. Bu da demek oluyordu ki uyanması daha zordu. İçeri doğru ilerleyip yavaşça onu ensesinden ve omzundan tutup yatırdı. Bir süre ona baktı. Neden böyle oluyordu onu gördüğünde? Kaderleri aynı olduğu için mi? Evet kaderleri kesinlikle aynıydı ve başka birinin daha onunla aynı kaderi yaşadığını görmek onu huzursuz ediyordu.
Ne yaptığını fark ettiğinde kendine lanet etti. Oturmuş birini izliyordu resmen! Hemen büyük adımlarla odayı geçip kapıya ulaştı ve arkasını dönmeden direk dışarı çıktı. Hızlı adımlarla yürümeye başladı Bu kadarı yeterdi! Bir daha buraya gelmeyecekti. Geldiğinde başka biri oluyordu.
Odasının önüne gelmişti ki Nnoitra ‘nın yürüyerek kendi kendine güldüğünü gördü. ‘Salak ‘ diye geçirdi içinden. Ve büyük bir şokla onun az önce gelmiş olduğu yere doğru gittiğini gördü.
******* *********** *******
offf dehşet olmuş O__O o Gin'li sahne nedir ya, acayip IC olmuş söyliyim, tam Gin'in yapıcağı türden bi hareket. off etraftakilerin üstüne kanın sıçraması falan gözümde canlandı *titrer* Oyyy grimm her zamanki gibi psikopat x'D heyooo kızımızı ziyarete gittii vuu huu Nnoitra geliyiii xD
Arbeit macht frei.
hayır artık bu hikayeyi okuyamayacağım ne yani grimm bu kıza mı aşık olucak? hayıııııııııııııııııııııııııııııııııııırrrrrrrrrrrrrrrrrrr. mirate bunu bana yapamazsın bunu kendine de yapamazsın bu grimm hayır lütfen hissettiği sadece acıma olsun. T.T T.T T.T T.T T.T
espada dante <3
uzak doğu rock kardeşliği imzaya geeelll
uzak doğu rock kardeşliği imzaya geeelll
Yalnız Gin'i cidden süper yansıtmışsın *-* Heralde animede falan böyle bi sahne olsa aynı şekilde olurdu. "Evet, Gin bu!! Kesinlikle o!" diye haykırıyodum az kalsın monitor başından xD Çok ufak bi ricada bulunabilirmiyim yafz?? Araya ufaktan şöyle minnacık bi GinxRangiku veyahutta GinxKira *yaoi sevmiyosan sorun diil xP* sıkıştırırsan beni çok sevindirisin kardeş ^^ Neyse efenim bi sonraki bölümü merakla beklemedeyiss!
4. sayfa (Toplam 38 sayfa) [ 371 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |