Devil May Cry & Kamikaze Kaitou Jeanne Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 10, 11, 12, 13, Sonraki |
Yazar
Mesaj
ve yeni bölüm kusura bakmayın okuldu falan anca
Yıllar önce...Karşısındaki adam , kollarında ölmüştü... Kendi elleriyle ona ölümü tattırmıştı... Daha fazla dünyaya zarar vemesin diye kendi öz kardeşini öldürmüştü... Ve şimdi yine karşısındaydı... Zordu onu tekrar görmek... Yardıma ihtiyacı varmış gibi bir hali vardı adamın , gözleri Dante'den yardım diliyordu sanki.. Etten sarmaşıklar onu sıktıkça sıkıyordu , tüm güçleriyle onu parçalamaya çalışıyorlardı... Vergil , tüm güç kırıntısını toplayıp Dante'ye doğru elini uzattı ve ''Yardım et..'' dedi , donuk bakan gözlerle... Dante buruşmuş bir suratla ona doğru ilerleyecekken Trish eliyle engelledi:
''Dikkat et Dante...Bir tuzak olabilir!'' dedi Trish gergin bir ses tonuyla.
Dante acıyla suratını buruşturdu ve yavaşça beyaz silahını çıkardı.Acımasız bir surat ifadesiyle silahı ona doğrulttu...Ama silahı tutan eli biraz titriyordu sanki...
''Yıllar sonra...Vergil , sen görmek...Zor...'' dedi Dante , bunu söylemek için bayağı zorlamıştı kendini...Öyle bir şekilde silahı tutuyordu ki , sanki onu , Vergil'i , öldürecekti...Birden havayı yaran 3 el silah sesi duyuldu. Onu öldürmeye çalışan etten sarmaşıklar parçalara ayrılmıştı ve Vergil yavaşça yere kapaklandı... Dante onu öldürmek için değil , sarmaşıkları koparmak için silahını çekmişti. Yavaşça ayağa kalktı ve suratında psikopatça bir gülümse belirdi.
''Bana da zor geliyor...Dante.'' dedi Vergil nefretli bakışlarla.Ve aniden inci gibi mavi ışıklar Vergil'in etrafını kapladı... Dönüşüm geçiriyordu...Ve ışıklar sönünce , koskocaman , duman grisi cildi , gözleri kan kırmızısı yaratık alev gibi bakışlarını Dante'ye doğrulttu...
Ama bu haliyle Vergil , hiç Nelo Angelo haline benzemiyordu...
''Kandıracağını biliyordum...'' dedi Dante nefret dolu sesiyle. Sırtındaki kılıcı hızlıca eline aldı ve alır almaz kılıç , kırmızımsı bir ışıkla çevrelendi. Herkeste ona katılıp bu yaratığı haklamaya girişeceklerdi ki aniden Dante onları durdurdu.
''Siz hiçbirşey yapmıyorsunuz!'' dedi bağırarak.
''Dante!! Ne kadar engellemeye çalışırsan çalış , hatta beni kılıcından bile geçir , ama engelleyemezsin.'' dedi Trish bas bas bağırarak.Önlerindeki yaratık tüm gücüyle kükrerken birbirlerinin seslerini duymaları zordu...
''Lanet olsun'' dedi Dante sinirlice ve herkese ne-haliniz-varsa-görün bakışı atıp yaratığa yöneldi.
-----
Bu koskoca gri yaratık bir türlü ölmek bilmiyordu.Maron kaç kere beyaz kılıcını yaratığa saplamaya çalışsa hep geri fırlıyordu.Sanki yaratığın derisi beton gibiydi...Bu yüzden kılıcı tüm gücüyle bile saplasa aynı hızla gerisingeri arkaya düşüyordu.Ayrıca yaratığın mızrak gibi simsiyah , pençeli ellerine de yakalanmamak büyük uğraş istiyordu. ''Bu yaratığı indirmek kolay olmayacak!'' dedi Maron bezgin bir şekilde.Ve birden hızlıca önünden yaratığın pençesi geçer ama Maron zamanlamayı tutturup panter gibi bir atlayışla o pençeden kurtuldu.Havadayken onun boş anından faydalanmayı akıl etti ve daha ayakları yere basmamışken kılıcı hemen kurşunla yarışacak bir hızıda ona fırlattı. Yere düşünce , tam duymak istediği , kılıcın ete saplanma sesini duydu ve içinde aniden bir başarmışlık duygusu kabardı.Onun işini bitirmişti...Artık başarmıştı... Ama gerçekte öyle değildi.Maron da bunu kısa sürede anladı ; yaratığa hiçbirşey olmamıştı...
''Maron! Kılıcı saplamayı başardın ama pek etki ettiği söylenemez çünkü kabuğunda sıkıştı!'' diye bağırdı Lady sesini duyurmaya çalışırcasına.Bunu duyan Maron tam harekete geçecekken bir ses onu durdurdu ; Chiaki...Elinde mor bumerangı ve suratında hınzır bir gülüşle ''Bunu bana bırak...'' dedi ve bumerangı havadar bir biçimde kılıca fırlattı.Güçlü bir tok sesiyle bumerang kılıca çarptı ve kılıç , kabuğunu delerek içeriye ulaştı...
Her yerinden beyaz ışıklar fışkıran yaratık , acı dolu kükremelerle ışığın içinde kayboldu...Ve yokolur yokolmaz kulağı tırmalayan mekanizma sesleri duyuldu.Heykel yavaşça yukarı çekildi ; gizli bir kapı açılmıştı...Ucu gözükmeyen , zifiri karanlık bir tünel.
Maron bu karmaşa bittikten sonra Dante'ye şöyle bir göz attı : Donuk ve ifadesiz bir suratı vardı:
''Dante...O kimdi? Sana çok benziyordu...Yoksa...'' dedi Maron sessizce.Aniden Dante onun sözünü kesti.
''O benim kardeşimdi...Daha doğrusu savaştığımız , kardeşim kılığına bürünmüş bir yaratıktı...Hah..Sadece birbirimize benziyorduk hepsi bu. Aramızda bir bağ yoktu...Aileme ihanet ettiğinden beri...''
''Cehenneme kadar yolu var.Gerçi cehennemden gelmişti ama ...'' dedi Dante gergin bir gülümsemeyle. Ve arkasına bakmadan önündeki karanlık tünele girdi.
''Ne kadar acı.'' diye düşündü Maron.Gerçekten de acıydı.Ama Dante acıya alışkındı nasıl olsa...
Yıllar önce...Karşısındaki adam , kollarında ölmüştü... Kendi elleriyle ona ölümü tattırmıştı... Daha fazla dünyaya zarar vemesin diye kendi öz kardeşini öldürmüştü... Ve şimdi yine karşısındaydı... Zordu onu tekrar görmek... Yardıma ihtiyacı varmış gibi bir hali vardı adamın , gözleri Dante'den yardım diliyordu sanki.. Etten sarmaşıklar onu sıktıkça sıkıyordu , tüm güçleriyle onu parçalamaya çalışıyorlardı... Vergil , tüm güç kırıntısını toplayıp Dante'ye doğru elini uzattı ve ''Yardım et..'' dedi , donuk bakan gözlerle... Dante buruşmuş bir suratla ona doğru ilerleyecekken Trish eliyle engelledi:
''Dikkat et Dante...Bir tuzak olabilir!'' dedi Trish gergin bir ses tonuyla.
Dante acıyla suratını buruşturdu ve yavaşça beyaz silahını çıkardı.Acımasız bir surat ifadesiyle silahı ona doğrulttu...Ama silahı tutan eli biraz titriyordu sanki...
''Yıllar sonra...Vergil , sen görmek...Zor...'' dedi Dante , bunu söylemek için bayağı zorlamıştı kendini...Öyle bir şekilde silahı tutuyordu ki , sanki onu , Vergil'i , öldürecekti...Birden havayı yaran 3 el silah sesi duyuldu. Onu öldürmeye çalışan etten sarmaşıklar parçalara ayrılmıştı ve Vergil yavaşça yere kapaklandı... Dante onu öldürmek için değil , sarmaşıkları koparmak için silahını çekmişti. Yavaşça ayağa kalktı ve suratında psikopatça bir gülümse belirdi.
''Bana da zor geliyor...Dante.'' dedi Vergil nefretli bakışlarla.Ve aniden inci gibi mavi ışıklar Vergil'in etrafını kapladı... Dönüşüm geçiriyordu...Ve ışıklar sönünce , koskocaman , duman grisi cildi , gözleri kan kırmızısı yaratık alev gibi bakışlarını Dante'ye doğrulttu...
Ama bu haliyle Vergil , hiç Nelo Angelo haline benzemiyordu...
''Kandıracağını biliyordum...'' dedi Dante nefret dolu sesiyle. Sırtındaki kılıcı hızlıca eline aldı ve alır almaz kılıç , kırmızımsı bir ışıkla çevrelendi. Herkeste ona katılıp bu yaratığı haklamaya girişeceklerdi ki aniden Dante onları durdurdu.
''Siz hiçbirşey yapmıyorsunuz!'' dedi bağırarak.
''Dante!! Ne kadar engellemeye çalışırsan çalış , hatta beni kılıcından bile geçir , ama engelleyemezsin.'' dedi Trish bas bas bağırarak.Önlerindeki yaratık tüm gücüyle kükrerken birbirlerinin seslerini duymaları zordu...
''Lanet olsun'' dedi Dante sinirlice ve herkese ne-haliniz-varsa-görün bakışı atıp yaratığa yöneldi.
-----
Bu koskoca gri yaratık bir türlü ölmek bilmiyordu.Maron kaç kere beyaz kılıcını yaratığa saplamaya çalışsa hep geri fırlıyordu.Sanki yaratığın derisi beton gibiydi...Bu yüzden kılıcı tüm gücüyle bile saplasa aynı hızla gerisingeri arkaya düşüyordu.Ayrıca yaratığın mızrak gibi simsiyah , pençeli ellerine de yakalanmamak büyük uğraş istiyordu. ''Bu yaratığı indirmek kolay olmayacak!'' dedi Maron bezgin bir şekilde.Ve birden hızlıca önünden yaratığın pençesi geçer ama Maron zamanlamayı tutturup panter gibi bir atlayışla o pençeden kurtuldu.Havadayken onun boş anından faydalanmayı akıl etti ve daha ayakları yere basmamışken kılıcı hemen kurşunla yarışacak bir hızıda ona fırlattı. Yere düşünce , tam duymak istediği , kılıcın ete saplanma sesini duydu ve içinde aniden bir başarmışlık duygusu kabardı.Onun işini bitirmişti...Artık başarmıştı... Ama gerçekte öyle değildi.Maron da bunu kısa sürede anladı ; yaratığa hiçbirşey olmamıştı...
''Maron! Kılıcı saplamayı başardın ama pek etki ettiği söylenemez çünkü kabuğunda sıkıştı!'' diye bağırdı Lady sesini duyurmaya çalışırcasına.Bunu duyan Maron tam harekete geçecekken bir ses onu durdurdu ; Chiaki...Elinde mor bumerangı ve suratında hınzır bir gülüşle ''Bunu bana bırak...'' dedi ve bumerangı havadar bir biçimde kılıca fırlattı.Güçlü bir tok sesiyle bumerang kılıca çarptı ve kılıç , kabuğunu delerek içeriye ulaştı...
Her yerinden beyaz ışıklar fışkıran yaratık , acı dolu kükremelerle ışığın içinde kayboldu...Ve yokolur yokolmaz kulağı tırmalayan mekanizma sesleri duyuldu.Heykel yavaşça yukarı çekildi ; gizli bir kapı açılmıştı...Ucu gözükmeyen , zifiri karanlık bir tünel.
Maron bu karmaşa bittikten sonra Dante'ye şöyle bir göz attı : Donuk ve ifadesiz bir suratı vardı:
''Dante...O kimdi? Sana çok benziyordu...Yoksa...'' dedi Maron sessizce.Aniden Dante onun sözünü kesti.
''O benim kardeşimdi...Daha doğrusu savaştığımız , kardeşim kılığına bürünmüş bir yaratıktı...Hah..Sadece birbirimize benziyorduk hepsi bu. Aramızda bir bağ yoktu...Aileme ihanet ettiğinden beri...''
''Cehenneme kadar yolu var.Gerçi cehennemden gelmişti ama ...'' dedi Dante gergin bir gülümsemeyle. Ve arkasına bakmadan önündeki karanlık tünele girdi.
''Ne kadar acı.'' diye düşündü Maron.Gerçekten de acıydı.Ama Dante acıya alışkındı nasıl olsa...
--Kamina-sama is love--
Deviantart: [Bağlantı]
Spoiler:
heheee çok güzel düzenlemişsin hikayeyiiii
Shana~ Arigatou!! :3
Spoiler:
my_dream_jeanne@hotmail.com
Anam ne yaratıkmış o öle bi türlü gebermedi gitti şimdi bi ara acabe ben mi gebertsem die düşündüm falan Gittikçe kkj den kopuyor gibisin kkjye dön canım onun dışında yine fırtına gibi estirmişsin harika olmuş
Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:
^_^'' evet hikaye biraz dmc ye kaydı ama hikayenin devamında daha neler olacak ve özellikle maron'un başına baya büyük birşey gelecek ama bun vaatler daha sonraki bölümlere şu okul yüzünden pek yazamıyorum ama en kısa zamanda yazmaya çalışacam
--Kamina-sama is love--
Deviantart: [Bağlantı]
Spoiler:
Tüm herkes bu açılan karanlık tünelden içeri girdiler...İçerisi bayağı dardı ; tek sıra bile gidince duvarlar arasında az biraz sıkışıyorlardı.
Ama birkaç adım sonrası bu tünelden kurtulacaklarını hiç tahmin bile etmemişlerdi.
Tünelden çıkar çıkmaz baya şaşırtan bir bölüme gelmişlerdi.İçerisi resmen buzdan yapılmıştı.Buzdan duvarlar , kristal gibi tavana uzanan upuzun sütunlar , elmas parlaklığındaki duvara oyunmuş figürler...Ama öylesine kırılgan duruyorlardı ki adım atttıkları anda üstlerine yıkılacakmış gibi duruyorlardı...Bu kusursuz güzellikteki yerin , tek bir kusuru vardı...İnanılmaz derecede kötü bir koku...
''Burada resmen burnumun direğini düşüren bir koku var.Öyle kokuyor ki burnumu hissetmiyorum.'' dedi Trish burnunu sıkı sıkı kapatarak.Bunu söyler söylemez herkeste tebessümler sıralandı.
''İnan bana Trish yalnız değilsin! Bende burada işkence çekiyorum.'' dedi Lady artık tutmaktan kıpkırmızı olmuş burnuyla.Gerçekten işkence gibi bir koku vardı.
''Seni bilmem ama ben bu kokunun kaynağını bulur bulmaz üstüne tonlarca parfüm dökmeyi planlıyorum.'' Trish dedi aynı şekilde.Gülüşmeler havada uçuşurken Maron bu ikisinin onca şeyden sonra hala daha alay edebilmesine ve Dante'nin bu esprilere gülebilmesine hayret ediyordu...
Aniden Chiaki birşey farketti ve bu farkettiği şey bayağı ilginç birşeydi...
''Şu espiri bombardırmanınızı bölüyorum ama...Karşımızda bayağı ilginç birşey var...'' dedi Chiaki boğuk bir sesle.Herkes karşısına bakar ve birden kıpkırmızı kesildiler...
Havada kayarcasına dans eden iki tane ruh gibi yaratık vardı karşılarında...Aslında onlara yaratık demek tam olarak onları tanımlamak sayılmıyordu.İnsan gibiydiler ;daha çok bir kadının vücut hatlarına sahiptiler...Mavi renkteydiler ; gözalıcı şekilde parıldıyorlardı.Ve insanı resmen alaşağı eden , çok güzel ve huzur veren sesleri vardı.Upuzun , boylarını aşan , kristal gibi buz mavisi saçları etraflarında uçuşuyordu...Bu mükemmel güzellik karşısında insanın ister istemez nutku tutuluyordu.
Dante karşısında bunları görür görmez gürültülü bir beğenme ıslığı çaldı.Ve aniden üstünde Trish ve Lady'nin ölümcül bakışlarını buldu.
''Ne!? Sadece şaka yapıyordum!'' dedi Dante gülerek.
''Neyse...Ama şu ''şeylerin'' ne olduğunu merak ediyorum'' dedi Trish elleri belinde ve tek kaşı kalkmış bir şekilde.Ve hızlıca siyah silahını onlara doğru çekti.Ama öyle ani bir biçimde yapmıştı ki , neredeyse gölgesinden hızlı çekmişti silahını...
''Onları vurmayacaksın değil mi?'' dedi Lady kaşlarını kaldırarak.
''Duruma göre değişir'' dedi Trish geçiştirircesine.
Birden büyük bir kükreme bu boğucu sessizliği bozar. Chiaki refleksle hemen bumerangını çıkarır ve kükremenin geldiği yere doğru döner. Ve suratında aniden -aman-tanrım-bu-da-ne- ifadesi kazınır.
''Vooov'' dedi Chiaki ağzını yuvarlatarak.Çünkü karşısında neredeyse 20 metrelik , sırtında kabuk gibi buzlar olan ve burnu sinirden açılıp kapanan , dev bir örümcek buldu.O ruh gibi insanımsı şeyler ise meğer o örümceğin püskülleriymiş...
''Gerçekten harika değil mi Trish?'' dedi Lady hiç şaşırmamışçasına.
Trish sadece gülümseyerek kaşlarını dahada kaldırdı.
''Vay...Görüyorum ki tekmelenecek koca popolu bir pislik daha da gelmiş...'' dedi Chiaki gülerek. Maron ise hem Chiaki'nin bu espirileri nasıl bulduğuna hem de bu koskocaman örümceğe şaşırıyordu.
Ve birden Lady eline bazukasını alır ve dalga geçerek ''Görüşürüz Bay 8 Bacak'' dedi ve hemen bazukasını ateşledi.
Çok şiddetli bir patlama oldu ; sanki kocaman bir alev topu gibiydi. Örümcek patlamaının etkisiyle havaya fırladı ve çok gümbürtülü bir şekilde yere çakıldı Düşer düşmez de yer cam gibi kırıldı ve oradaki herşey karanlık çukura doğru düştü.
Herkes ne olduğunu anlamadan buz parçalarıyla birlikte dibe doğru düşüyorlardı.Ve aniden etin kesilme sesi , ardından kulağı sağır eden bir kükreme duyuldu ; örümceğe bir şey girmişti. Kırılan yerin hemen altındaki kocaman , sütun gibi mızrağa saplanmıştı....Kükreme sesi onlar düştükçe daha da duyulmaz hale geliyordu ; gerçekten yüksek bir yerden düşüyorlardı.Maron son bir kez dibe baktı ve heryer karardı...
--------------
''Maron...''
''Maron!! Beni duyuyor musun?''
Maron kendinden geçmişçesine gözlerini zorlukla açtı...Chiaki'nin kollarındaydı ; ona çok endişeli bir biçimde bakıyordu.
''Maron , iyi misin?'' dedi Chiaki heyecanla.O ise hemen olduğu yerden kalkmaya çalıştı ama hemen gerisin geriye düştü ; bayağı yaralanmıştı.
''N-Ne oldu?'' dedi Maron yarı uyanık yarı baygın bir şekilde.Bir eliyle de başını tutuyordu ; sızım sızım sızlıyordu başı.
''Anlaşılan biz bayağı yüksekten düştük.'' dedi Trish belini tutarak.
''eh.. Ne olusa olsun... o örümcekten kurtulduk ya...'' dedi Lady kesik kesik.
biraz kötü bir bölüm oldu
ama bu bölümden sonra baya kafa yormaları gerekecek ahh ah maron nasıl çözecek bunu sonraki bölümü bekleyinnnnn......
Ama birkaç adım sonrası bu tünelden kurtulacaklarını hiç tahmin bile etmemişlerdi.
Tünelden çıkar çıkmaz baya şaşırtan bir bölüme gelmişlerdi.İçerisi resmen buzdan yapılmıştı.Buzdan duvarlar , kristal gibi tavana uzanan upuzun sütunlar , elmas parlaklığındaki duvara oyunmuş figürler...Ama öylesine kırılgan duruyorlardı ki adım atttıkları anda üstlerine yıkılacakmış gibi duruyorlardı...Bu kusursuz güzellikteki yerin , tek bir kusuru vardı...İnanılmaz derecede kötü bir koku...
''Burada resmen burnumun direğini düşüren bir koku var.Öyle kokuyor ki burnumu hissetmiyorum.'' dedi Trish burnunu sıkı sıkı kapatarak.Bunu söyler söylemez herkeste tebessümler sıralandı.
''İnan bana Trish yalnız değilsin! Bende burada işkence çekiyorum.'' dedi Lady artık tutmaktan kıpkırmızı olmuş burnuyla.Gerçekten işkence gibi bir koku vardı.
''Seni bilmem ama ben bu kokunun kaynağını bulur bulmaz üstüne tonlarca parfüm dökmeyi planlıyorum.'' Trish dedi aynı şekilde.Gülüşmeler havada uçuşurken Maron bu ikisinin onca şeyden sonra hala daha alay edebilmesine ve Dante'nin bu esprilere gülebilmesine hayret ediyordu...
Aniden Chiaki birşey farketti ve bu farkettiği şey bayağı ilginç birşeydi...
''Şu espiri bombardırmanınızı bölüyorum ama...Karşımızda bayağı ilginç birşey var...'' dedi Chiaki boğuk bir sesle.Herkes karşısına bakar ve birden kıpkırmızı kesildiler...
Havada kayarcasına dans eden iki tane ruh gibi yaratık vardı karşılarında...Aslında onlara yaratık demek tam olarak onları tanımlamak sayılmıyordu.İnsan gibiydiler ;daha çok bir kadının vücut hatlarına sahiptiler...Mavi renkteydiler ; gözalıcı şekilde parıldıyorlardı.Ve insanı resmen alaşağı eden , çok güzel ve huzur veren sesleri vardı.Upuzun , boylarını aşan , kristal gibi buz mavisi saçları etraflarında uçuşuyordu...Bu mükemmel güzellik karşısında insanın ister istemez nutku tutuluyordu.
Dante karşısında bunları görür görmez gürültülü bir beğenme ıslığı çaldı.Ve aniden üstünde Trish ve Lady'nin ölümcül bakışlarını buldu.
''Ne!? Sadece şaka yapıyordum!'' dedi Dante gülerek.
''Neyse...Ama şu ''şeylerin'' ne olduğunu merak ediyorum'' dedi Trish elleri belinde ve tek kaşı kalkmış bir şekilde.Ve hızlıca siyah silahını onlara doğru çekti.Ama öyle ani bir biçimde yapmıştı ki , neredeyse gölgesinden hızlı çekmişti silahını...
''Onları vurmayacaksın değil mi?'' dedi Lady kaşlarını kaldırarak.
''Duruma göre değişir'' dedi Trish geçiştirircesine.
Birden büyük bir kükreme bu boğucu sessizliği bozar. Chiaki refleksle hemen bumerangını çıkarır ve kükremenin geldiği yere doğru döner. Ve suratında aniden -aman-tanrım-bu-da-ne- ifadesi kazınır.
''Vooov'' dedi Chiaki ağzını yuvarlatarak.Çünkü karşısında neredeyse 20 metrelik , sırtında kabuk gibi buzlar olan ve burnu sinirden açılıp kapanan , dev bir örümcek buldu.O ruh gibi insanımsı şeyler ise meğer o örümceğin püskülleriymiş...
''Gerçekten harika değil mi Trish?'' dedi Lady hiç şaşırmamışçasına.
Trish sadece gülümseyerek kaşlarını dahada kaldırdı.
''Vay...Görüyorum ki tekmelenecek koca popolu bir pislik daha da gelmiş...'' dedi Chiaki gülerek. Maron ise hem Chiaki'nin bu espirileri nasıl bulduğuna hem de bu koskocaman örümceğe şaşırıyordu.
Ve birden Lady eline bazukasını alır ve dalga geçerek ''Görüşürüz Bay 8 Bacak'' dedi ve hemen bazukasını ateşledi.
Çok şiddetli bir patlama oldu ; sanki kocaman bir alev topu gibiydi. Örümcek patlamaının etkisiyle havaya fırladı ve çok gümbürtülü bir şekilde yere çakıldı Düşer düşmez de yer cam gibi kırıldı ve oradaki herşey karanlık çukura doğru düştü.
Herkes ne olduğunu anlamadan buz parçalarıyla birlikte dibe doğru düşüyorlardı.Ve aniden etin kesilme sesi , ardından kulağı sağır eden bir kükreme duyuldu ; örümceğe bir şey girmişti. Kırılan yerin hemen altındaki kocaman , sütun gibi mızrağa saplanmıştı....Kükreme sesi onlar düştükçe daha da duyulmaz hale geliyordu ; gerçekten yüksek bir yerden düşüyorlardı.Maron son bir kez dibe baktı ve heryer karardı...
--------------
''Maron...''
''Maron!! Beni duyuyor musun?''
Maron kendinden geçmişçesine gözlerini zorlukla açtı...Chiaki'nin kollarındaydı ; ona çok endişeli bir biçimde bakıyordu.
''Maron , iyi misin?'' dedi Chiaki heyecanla.O ise hemen olduğu yerden kalkmaya çalıştı ama hemen gerisin geriye düştü ; bayağı yaralanmıştı.
''N-Ne oldu?'' dedi Maron yarı uyanık yarı baygın bir şekilde.Bir eliyle de başını tutuyordu ; sızım sızım sızlıyordu başı.
''Anlaşılan biz bayağı yüksekten düştük.'' dedi Trish belini tutarak.
''eh.. Ne olusa olsun... o örümcekten kurtulduk ya...'' dedi Lady kesik kesik.
biraz kötü bir bölüm oldu
ama bu bölümden sonra baya kafa yormaları gerekecek ahh ah maron nasıl çözecek bunu sonraki bölümü bekleyinnnnn......
--Kamina-sama is love--
Deviantart: [Bağlantı]
Spoiler:
kimse okumuo mu o kadar mı kötü oldu
--Kamina-sama is love--
Deviantart: [Bağlantı]
Spoiler:
11. sayfa (Toplam 13 sayfa) [ 128 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |