Half Blood [melez]
Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, Sonraki

Anime Manga Forum -> Fan Fiction
 

Devam etsin mi?
Evet!
75%
 75%  [ 9 ]
Olabilir...
8%
 8%  [ 1 ]
Kendi bildini yap...(sürükleyici değil)
8%
 8%  [ 1 ]
HAYIR!
8%
 8%  [ 1 ]
Toplam Oylar : 12

Yazar
Mesaj
Yukiko
Mangaka
Mangaka



Yaş: 33
Kayıt: 04 Hzr 2008
Mesajlar: 943
Favori Anime & Manga: SailorMoon, İnuyasha, Bleach, Naruto...
Cinsiyet: Kız
Nerden: Darmadağınık odamdan =)))
Teşekkür: 3

Durumu: Çevrimdışı

Yukiko
Mangaka
Half Blood [melez] Konu: Yanıt: Half Blood [melez]
Alıntıyla Cevap Gönder
Çok güzeldi yaaa!
Öylece okuyup, dalmışım. Anlatım sürükleyici, hoş, akıcı ve merak uyandırıcı!
Devamını bekliyorum.
Ve son birşey. Su'yun biraz olsun mutlu olmasına çok sevindim. Ah bi de Tunç'a kavuşsa! Hayranlık Besliyor


Звезды ближе ко мне, чем когда-либо
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
11 Arl 2008 13:27
pink
Otaku (Level 2)
Otaku (Level 2)



Yaş: 27
Kayıt: 07 Ksm 2008
Mesajlar: 62
Favori Anime & Manga: School Days
Cinsiyet: Kız

Durumu: Çevrimdışı

pink
Otaku (Level 2)
Half Blood [melez] Konu: Yanıt: Half Blood [melez]
Alıntıyla Cevap Gönder
Bölüm 4: “Tunç!”

Kalbim yerinden fırlayacak gibi olmuştu. Haberi beş kere okumuştum ve bir yanlışlık yoktu! “Nasıl?” dedim kendime, “nasıl olabilir?” Ben annem ve babamın bir araba kazasında öldüğünü, “O”nla benim ise kurtulduğumuzu düşünüyordum daha önce… "O"nun gerçek kardeşim olmadığı aklımdan çıkmıştı! Peki tam olarak ne olmuştu? Tamam, Dünya’da olmama konusunu biliyordum ama kazada hafızamı kaybettiğimi düşünmüştüm. Haberi tekrar gözden geçirdiğimde kafamda olabilecek iki şık vardı. Birincisi: [doktorların düşündüğü gibi] başka bir şekilde hafızamı kaybetmiş olmam, ikinci şık: uzaylı olmam… İkinci şık tabiî ki imkansız olan şıktı ama birinci şıktaki “başka” kelimesinin karşılığını merak etmekten kendimi alamamıştım. Tertemiz yatağıma uzandım ve bir düşünce karmaşası içinde zar zor uykuya daldım.

Sabah, yatakhanedeki kızlardan birinin çalar saatinin dayanılmaz sesiyle gözlerimi araladım. Yetimhanedeki ilk günüm başlamıştı sonunda! Hala dün gece gördüklerini unutamamış gözler, ikinci ve diğerinden çok daha farklı olacağı kesin bir ilk gün heyecanıyla dün bana verilen yeni formalarımı üstüme geçirdim. Biraz elma kemirdikten sonra ders programında yazılana göre ilk dersimiz olan Fen ve Teknoloji eşyalarımı aldım. Yatakhaneden çıkarken aynı dün yaptığım gibi yatakhane aynasına göz attım. Ama bu sefer dünkü görüntü çıkmadı karşıma; kafasındaki karmaşayı saymazsak cıvıl cıvıl, güzel bir kızdı bu seferki…

Yatakhaneden aşağı kata uzanan merdivenden kayarcasına indim ve sonunda Fen sınıfına ulaştım. Sıraların üzerinde, kitaplarımızı koyup yazı yazabileceğimiz bir bölüm yanında, birer mikroskop ve üçlü prizler vardı. Sınıfın bu kadar modern olmasının şaşkınlığıyla sırama oturdum ve yanıma kurulmuş [dün tanıştığım kız] Deniz ile zilin çalmasını beklemeye başladım. Daha önceleri, bana bir yetimhanenin bu kadar modern olabileceğini söylenseydi inanmazdım… Asıl yaşam, şimdi başlamıştı işte! Şimdiden bir arkadaşım vardı ve diğer kızlarla da kısa sürede anlaşabileceğimi biliyordum. Penceredeki yansımamı süzerken bir anda gözlerim karardı.

Hissettiğim kadarıyla bir çift el gözlerimi örtmüştü. Bu ellerin sahibi bilindik soruyu sordu: “Bil bakalım ben kimim?”
Ses çok tanıdık gelmişti, yoksa – “Tunç!”

Tekrar görebildiğimi anladığımda hemen arkamı döndüm. Kuzgun karası saçlarıyla Tunç, bana dünkü gibi içtenlikle gülümsüyordu. Şaşkınlıktan dilim tutulmuştu adeta, “a- ama –ama nasıl?” diyebildim ancak...

“eee…- b-bir çeşit ailesel talihsizlik yaşadım diyelim…” – yüzü hafif pembeleşmişti – “Neyse sen orasını boş ver, şimdi birlikteyiz ya!”

“Evet,” dedim “evet ama-”, zil sesi konuşmamı böldü.

Tunç hemen önümdeki sıraya oturdu. Deniz meraklanmıştı, hemen cebinden bir tomar buruşuk not kağıdı çıkardı ve Tunç’la ilgili sorularını çiziktirdi. Yaşadıklarımı kağıda dökmeye koyuldum. Bunları okuduğunda epey etkilenmiş görünerek kulağıma iki kelime fısıldadı: “ çok romantik…”

Deniz’in bir şeyler fısıldadığını gören öğretmen bize tehditkar bakışlar fırlatınca dersin son on dakikası hücrelerle sıkıcı konuşmasını dinliyor gibi görünmeye çalıştık. Sonunda zil çaldı. Eşyalarımı almadan Tunç’un yanına fırlattım kendimi… Neler olduğunu öğrenmek istiyordum. Daha dün okulun ilk gününü yaşamış ve bugün kendini başka bir ilk günde bulmuş olan benim yaşadıklarım zaten çok karışıktı, o da aynılarını yaşamış olamazdı ya? Benim yanına geldiğimi fark etmesi için omzuna iki tıklattım. Arkasını döndü ve gene o şefkatli bakışlarıyla beni süzdü. Bu bakışlar bulunduğum durumu fark etmemi sağladı. Dün akşam dilediğim ve neredeyse imkansız olan isteğim bugün gerçekleşmişti. Tunç benimle birlikteydi işte! Gözlerimi devirdim bir an, sonra kendimi toparladım ve sorumu sordum. Ama daha demin sormayı planladığım soru değildi: “Bir dahaki derse birlikte gidelim mi?”

O andan sonra Tunç’la çok iyi arkadaş olduk. Derslere birlikte gittik, birlikte oturduk. Bakışları sormak istediğim soruyu sormamı hep engelledi ama halimden hoşnutsuzluk duymuyordum.

Okulun üçüncü haftası Pazar’ı, benimle ilgili haberi Tunç’a göstermeye karar verdim. Hilal biçimdeki ay, kızlarla erkeklerin bizim dışımızda boş olan ortak salonuna yüzünü göstermeye başladığı sıralarda onu bir bilgisayarın başına getirdim ve haberi gösterdim. O an beni çok şaşırtan bir şekilde beklediğim yüz ifadesiyle karşılaşmadım. Ciddiyet ve hüzün karışımı bir tavır içinde mırıldandı Tunç: “Sanırım artık bir şeyler bilmen gerekiyor.”

“N-ne?” Bu ne demekti? Onun benim hakkımda bilip de benim bilmediğim bir şeyler mi vardı?

“İlk önce – daha iyi anlaman için – sana tarih ve mitolojilerden bir şeyler göstermem gerekiyor.” dedi ve fare(Mouse)yi elimden aldı. Tam o anda da elektrikler kesildi, bütün oda karanlığa büründü.

Aşağı katlardan telaşlı ayak sesleri geliyordu. Kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. Elimle Tunç’un olduğu bölgeyi süzdüm ancak bu daha da kötü hissetmemi sağladı. Tunç bayılmıştı! Bu normal değildi. Tunç karanlığa fobi düzeyinde korku duyan biri değilse bayılması kesinlikle normal değildi, hem de hiç. Ayak sesleri gittikçe yaklaşıyordu, göğüs kafesim patlayacak kadar acıyordu. Sesler yükseldi, yükseldi ve sonunda – BUM!

Salon kapısı parçalanmıştı! İçeriye biri girdi. Salona ay ışığı vurduğunda da çığlığı bastım. Giren şey, biri değildi! İnsanla hayvan karışımı – bir çeşit canavardı! Kan kırmızısı gözleri, muazzam boyda kapkara yarasa kanatları vardı. Dine inanan insanların şeytan diye tanımladığı şeye olağanüstü derecede benziyordu – tek boynuzunun kırık olması hariç [tıpkı hell boy'un çocukluğu gibi.. Şaşırmış Durumda ]. Bana gittikçe yaklaşıyordu. Kaçmalıydım, bir şeyler yapmalıydım. Ne yazık ki korkum vücudumu felç etmişti. Hareketsiz, öylece kaldım. “Şeytan” hiç beklemeyeceğim bir şey söyledi(konuşmasını bile beklemiyordum!), “Korkma.”

Ne diyebilirdim(?), öylece bakakaldım.

Konuşmaya devam etti, “Şimdi dediklerimi yapmazsan ölebilirsin. Otuz saniye sonra burada bir patlama olacak. Masanın altına gir ve kollarını vücuduna siper et.”

Bir an yaşadıklarımın etkisiyle öyle kaldım ama sonra ölme korkusuyla dediklerini yaptım. Yirmi saniye kadar sonra salonun duvarları paramparça oldu ve “Şeytan”’ın aynısında bir tane daha içeriye daldı. İki “Şeytan” dövüşmeye başladılar. Birbirlerini kıvılcımlar fırlatıyor, etkisiz hale getirmeye çalışıyorlardı. Bense şu an yaşamakta olduğum sahneyi kavramaya uğraşıyordum – BAM! – ilk “Şeytan” yenmişti.

Bunlar neydi? Neden buradaydılar ve neden bir tanesi beni korumaya çalışıyordu? -- Neden?...

DEVAM EDECEK…

biraz gecikti üzgünüm Şaşırmış Durumda , diğer yorumlar için çok saolun!! Kahkaha Atıyor




En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
14 Arl 2008 22:11
ay_prensesi_usagi
Otaku (Level 4)
Otaku (Level 4)



Yaş: 28
Kayıt: 06 Tem 2008
Mesajlar: 499
Favori Anime & Manga: sailor moon
Nerden: Eskişehir

Durumu: Çevrimdışı

ay_prensesi_usagi
Otaku (Level 4)
Half Blood [melez] Konu: Yanıt: Half Blood [melez]
Alıntıyla Cevap Gönder
hmmmmm...Olalar iyice kızışmaya başladı demek.Harika gidiyor.Dewamını bekliyorum.

Bu arada ödewler yüzünden yorum yapmaya waktim olmuyor,anca okumak zorunda kalıyorum.Kusura bakma. Şaşırmış Durumda

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
16 Arl 2008 22:12
Kara Kedi
Mangaka
Mangaka



Yaş: 31
Kayıt: 03 Nis 2007
Mesajlar: 1,106
Teşekkür: 37

Durumu: Çevrimdışı

Kara Kedi
Mangaka
Half Blood [melez] Konu: Yanıt: Half Blood [melez]
Alıntıyla Cevap Gönder
evet kusura bakma geciktim Şaşırmış Durumda
Çok güzel ve meraklandırıcı bir bölüm olmuş Hayranlık Besliyor

Tunç a noldu Çıldırmış Durumda devamı çabuk gelsede bizde öğrensek Tunça ne olduğunu.

Bu arada seni kutluyorum on bir yaşında olmana rağmen o kadar iyi yazaıyorsun ki... Hayranlık Besliyor

"Yağmurlu bir günde,
Yola fırlayan yeşil, sarı kertenkele.
Bir otomobilin lastiği o koca kafanı dümdüz ettiğinde,
Yine bu kadar mutlu olabilcek misin sence!"

(Roberto Totaro-Nirvana)

Trafik kurallarına uyalım ^^
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
16 Arl 2008 22:56
mangaka_sym
Mangaka
Mangaka



Yaş: 36
Kayıt: 31 Tem 2008
Mesajlar: 2,085
Teşekkür: 983

Durumu: Çevrimdışı

mangaka_sym
Mangaka
Half Blood [melez] Konu: Yanıt: Half Blood [melez]
Alıntıyla Cevap Gönder
Güzel olmuş yine...
Zaten Tunç'la işimizin bitmediğini tahmin etmiştim ben. Tabi bir sürü soru işareti de var. Devamını bekliyorum...

http://www.youtube.com/watch?v=LuRuLqzuhbM
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
17 Arl 2008 11:19
ErzaScarlett
Mangaka
Mangaka



Kayıt: 05 Eyl 2008
Mesajlar: 613
Favori Anime & Manga: kamikaze kaitou jeanne,shugo chara,code geass,kamisama kazoku,full moon wo sagashite, junjou romantica, kamichama karin, Naruto, Bleach , Fairy Tail, NANA
Cinsiyet: Kız
Nerden: Fairy Tail
Teşekkür: 16

Durumu: Çevrimdışı

ErzaScarlett
Mangaka
Half Blood [melez] Konu: Yanıt: Half Blood [melez]
Alıntıyla Cevap Gönder
hmm güzel olmuuş. ben bişiler tahmin ediyorum... spoiler şeklide veriyim de Çok Mutlu
Spoiler:

yeni bölümü istiyorum... çabuk gelsin ki sorularımızın cevaplarını bulalım Çok Mutlu Kahkaha Atıyor

***VeRa TePeS***
Eski Maron_Rei Çok Mutlu

Karin Axelsson
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
18 Arl 2008 16:48
pink
Otaku (Level 2)
Otaku (Level 2)



Yaş: 27
Kayıt: 07 Ksm 2008
Mesajlar: 62
Favori Anime & Manga: School Days
Cinsiyet: Kız

Durumu: Çevrimdışı

pink
Otaku (Level 2)
Half Blood [melez] Konu: Yanıt: Half Blood [melez]
Alıntıyla Cevap Gönder
şu sıralar accaip işim war o yüzden çok fazla biligsayara giremiyrm ama haftasonuna yetiştirmeye çalışcam,,

yorumlar gerçekten çok güzel, yorum yapanlara çok teşekkürler Hayranlık Besliyor




En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
18 Arl 2008 22:43
Yukiko
Mangaka
Mangaka



Yaş: 33
Kayıt: 04 Hzr 2008
Mesajlar: 943
Favori Anime & Manga: SailorMoon, İnuyasha, Bleach, Naruto...
Cinsiyet: Kız
Nerden: Darmadağınık odamdan =)))
Teşekkür: 3

Durumu: Çevrimdışı

Yukiko
Mangaka
Half Blood [melez] Konu: Yanıt: Half Blood [melez]
Alıntıyla Cevap Gönder
Su'yu korumaya çalışna bence Tunç!!!
O canavara dönüşmüş olabilir!!!
Ah yeni bölüm ah! Nerelerde kaldın Çok Mutlu


Звезды ближе ко мне, чем когда-либо
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
24 Arl 2008 20:03
pink
Otaku (Level 2)
Otaku (Level 2)



Yaş: 27
Kayıt: 07 Ksm 2008
Mesajlar: 62
Favori Anime & Manga: School Days
Cinsiyet: Kız

Durumu: Çevrimdışı

pink
Otaku (Level 2)
Half Blood [melez] Konu: Yanıt: Half Blood [melez]
Alıntıyla Cevap Gönder
yaaa çok üzgünüm biraz gecikti, birkaç güne koycammmm!!!!!




En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
24 Arl 2008 20:15
pink
Otaku (Level 2)
Otaku (Level 2)



Yaş: 27
Kayıt: 07 Ksm 2008
Mesajlar: 62
Favori Anime & Manga: School Days
Cinsiyet: Kız

Durumu: Çevrimdışı

pink
Otaku (Level 2)
Half Blood [melez] Konu: Yanıt: Half Blood [melez]
Alıntıyla Cevap Gönder
Bölüm 5: Şeytanlar, Melekler ve Melezler

Masanın altında büzülmüş halde duruyordum. 2. “Şeytan” düştükten sonra yılmayıp tekrar ayağa fırlamış ama en sonunda gene kendini yerde bulmuştu. “Şeytan” derin bir soluk aldıktan sonra bana döndü ve kalkmama yardımcı olmak için elini uzattı. Bense karşılık vermek yerine daha da geriledim. Titreyen bacaklarımın arasına gömdüğüm yüzümü onu görebilecek konuma getirdim, gözlerimi üstünde gezdirdim. Yüzü garip bir şekilde aşina geliyordu… sanki daha önce karşılaşmışız gibi…

“Ama bu olamaz.” diye düşündüm, “karşılaşmış olamayız.” Üzerinde derin bir yara izi ve damgaya benzer bir çeşit dövme bulunan elini hala önümden ayırmamıştı. Birkaç saniye süren sinir bozucu bir sessizlik sonunda bana delilik gibi gelen bir hamleyle elini kavradım ve beni ayağa kaldırmasına izin verdim. Zeminin üstünde birkaç adım sendeledim, sonunda dengemi buldum. Derin soluklarım bir anda (büyük ihtimalle pencerenin parçalanması sonucunda oluşan) gelen soğuğa karışıp somut hale geliyordu. Tam bir iki kelime etme cesaretini bulmuştum ki, “Şeytan” konuşmaya başladı:

“Biliyorum, korktun, ancak şimdi yapmayı planladığım açıklama sonunda aslında birbirimize her açıdan ne kadar yakın olduğumuzu anlayacaksın…” dedi tanıdık gelen bir sesle.

“Sen kimsin?” diye fısıldadım, aslında içimden “Sen nesin?” demek geliyordu ama kabalık olacağını düşünmüştüm bu sözlerden sonra.

“Benim adım Aran,” diye başladı sözüne “ ben Tunç’um ve ben bir melezim…”

Bu basit tümce kafamda karmakarışık bir hal aldı. “melez”in tümcedeki anlamını kavrayamamam bir yana, “ben Tunç’um” bölümünü bir parça bile anlamamıştım. Yanımda baygın halde uzanmış olan Tunç’a diktim gözümü ve o anda kafamdaki her şey berraklaştı.

“Şeytan”ın neden aşina geldiğini anlamıştım. Yüzünün kıvrımları, dudakları, burnu, gözlerinin şekli, hepsi Tunç’unkiyle aynıydı! Yüzümdeki şok ifadesini süzdü, sözlerine aklımdakini okumuşçasına ve her zamanki gibi gülümseyerek devam etti:

“Melezler, bir şeytan ve bir meleğin birbirine gönderdikleri zıt güçlerin bağlanmasıyla oluşur. Biz” - baş parmağıyla kendisini ve beni işaret etti – “dışlanmış kimseleriz. Ancak senin benden bir farkın var. Sen melek biçimlisin ve bir kızsın. Ben ise sürgünden kaçmış olmam dışında diğer melezlerle aynıyım. Melezler genellikle şeytan biçimli olurlar. Senin böyle olman dış dünyayı sarstı çünkü bu farklı halin içinde bir güç barındırıyordu. Seni sürgüne göndermek için sana dokunan ilk ruh anında yok oldu. Liderimiz” – hafiften titredi – “ senin güçlerini ele geçirmeye çalıştı. Bunu başaramayınca seni yok etmek istedi, bunu da başaramadı. En sonunda seni insanların bölümüne gönderdi. Bunun güçlerini yok edeceğini düşünmüştü ama onun da şu an farkına vardığı bir şekilde yanıldı. Seni buraya göndermekle güçlerini bir süreliğine kısıtlamıştı sadece. Fani vücudun hazır olduğunda güçlerin, kanatların geri gelmeye başlayacak, bu dönem bittiğinde ise bizim dünyamıza büyük bir güçle geri döneceksin. Ama tabii ki bu dünyamızda yeni fark edildiğinden dolayı seni öldürmek için her şey yapılacaktır, tıpkı bugün olduğu gibi… Şimdi beni iyi dinle… Tunç artık benim… Sen yetimhaneye gönderildiğin zaman onu ele geçirdim. Tehlikeli zamanlarda hep ortaya çıkıyorum ancak genellikle normal halinde… ayrıca, benim onu ele geçirmemi istemediği halde benim onu zorla ele geçirdiğimi bilmese de, o senin fani koruyucularından biri… Bugün ise, bir vücuda ihtiyaç duyduğum için onun ruhunu somutlaştırdım.” – gözlerini kırpıştırdı – “şimdi gitmem gerek. Bu dediklerimi iyi düşün çünkü kavraman gerçekten önemli…” dedi ve buharlaştı.

Aran’ın dediklerini kafamda toparlamaya çalışsam da, daha demin yaşadığım sahne hemen anlayamayacağım karışıklıktaydı. Ama çok garip bir şekilde şaşkın değildim. Çoğu şey çok daha belirgindi artık.

Tunç kıpırdanmaya başlamıştı. Vücudum uyuşukluğa yenik düştü ve kendini salıp, rüyasız çok derin bir uykuya bıraktı kendini… Yerde öylece büzüldüm ve sonunda uyudum…

Sabah uyandığımda kendimi yatağımda buldum. “Belki sadece bir rüyaydı.” diye düşündüm bir an ama Aran’ın anlattıkları yaşamımdaki çoğu garip olayı mantıklı boyuta getirmişti. Yatağımdan kalktım, pembe, yumuşacık terliklerimi ayağıma geçirdim, ortak salonumuza gidip oradaki minik buzdolabından koca bir armut aldım. Pencereden göründüğü kadarıyla şafağın sökmesine bir-iki dakika vardı daha… Kendimi yakınımdaki masanın yanındaki puf koltuğa bıraktım ve yorgun gözlerimi armuda diktim.

Bir melez miydim ben şimdi? Hem de diğerlerinden farklı bir melez… daha güçlü… Acaba ne zaman kanatlarım çıkacaktı? --…ya da öyle kıvılcımlar fırlatabilecektim? “Keşke bir tarih falan verseymiş.” diye geçirdim içimden. Öbür dünyayı çok merak ediyordum. Aran’ın anlattıklarına bakılırsa somut bir yerdi, güzel bir yer… “Ama” dedim “liderleri kötü ve gaddar olmalı… “lider” derken nasıl ürpermişti öyle!” Evet, o kötü “lider” beni öldürmek, yok etmek istiyordu şimdi. Armudumdan koca bir ısırık aldım. Beni koruyanlar da vardı, hem... – ben de sonunda güçlenecektim! Koltuğumu iyice derinleştirdim ve sabahın ilk güneş ışınları karşısında gözlerimi kırpıştırdım. Acaba Tunç bana sadece korumam olduğu için mi iyi davranıyordu? “Yooo…” diye mırıldandım. Asıl soru bu değildi; asıl soru: “Tunç bana iyi davrandığı zamanlar kendinde miydi?” Tunç’un dün yattığı yere bir göz attım, hüzünlendim. Bunu ancak Aran’dan öğrenebilirdim, onu da bir daha görebilecek miydim, bilemiyordum… Yavaşça ayağa kalktım, o gün ihtiyacım olan ders kitaplarını içinde bulunduran çantamı elimi aldım ve Müzik sınıfına doğru ilerlemeye başladım.

“O” da benim korumamdı acaba? Ama neden bırakmıştı beni? Bu sorular asla cevaplanamayacak gibi görünmeye başladı gözüme. Tek kenarı camdan olan eğik biçimli, müzik odasındaki sırama oturdum ve camın arkasından bana taze taze göz kırpan çimenleri gözleyerek zilin çalmasını beklemeye başladım. Neyse ki bu çok uzun sürmedi çünkü biraz daha sürseydi beynim herhalde ikiye yarılacaktı. Kızıl saçlı pejmürde müzik öğretmeni selamımızı aldıktan sonra, tahtaya birkaç nota karaladı, flütünün ucuna üflemeye başladı. Daha dersin on dakikası geçmişti ki[öğretmen Efe adlı gözlüklü bir çocuğu azarlarken] dersliğin kapısı çalındı, daha cevap almadan da savruldu. Tunç gelmişti. Onun gelmediğini fark etmemiştim! Öğretmenden azar yemesinin bitmesini sabırla bekledim ve sonunda –

“Tunç! Dün neler olduğunu hemen öğrenmen lazım!”

“Ne?” dedi şaşkın bir yüz ifadesi ile…

Derin bir nefes aldım ve anlatmaya başladım. Bitirdiğimde Tunç’un yüzünü hüzünlü bir ifade aldı: “Olamaz…”

“Noldu k—AAAAAAAAAAAAAAAAAAUUUUUUUUUUUUUHHH!!!” Belime korkunç bir ağrı saplanmıştı. Öyle bir acıydı ki gözlerimi kör ediyordu, sınıftakilerin hepsi sessizdi artık… Ben ise belimdeki acıyı dindirmek istercesine yerde kıvranıp duruyordum. Sanki birisi belime kızgın bir çubuk tutmuştu ya da yarmaya kalkışmıştı. Tunç’un elimi kavradığını hissettim o anda da bütün o acı dindi. Alnımdan soğuk ter boşalıyordu ve derin nefes alıp veriyordum. Tunç’un öğretmene bir şeyler dediğini işitmiş gibi oldum ama beni hiç ilgilendirmiyordu. O an beni ilgilendiren tek şey bu öldürücü acının nedeniydi. Müzik odasının dışına zar zor sürüklendim. Gömleğimin ucundan kan süzülüyordu. Tam konuşmaya başlayacaktım ki Tunç, “Şşşşş…” diye fısıldadı. Beni yakınlardaki boş bir odanın içine tıktı. Kapı kapandıktan sonra yüzüne nedenini anlayamadığım gaddar bir ifade yerleşti. Gözümü birkaç kez kırpıştırdım, dördüncü kırpışımda karşıma çıkan görüntü hiç de hoşuma gitmedi. Karşımda bir “gerçek şeytan” vardı. Onun gerçek olduğunu hemen anlamıştım çünkü Aran’dan bir metre kadar uzundu ve “kötü” bakışlıydı. Ne yapacaktım?

DEVAM EDECEK…




En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
26 Arl 2008 18:19, Değiştirme: 27 Arl 2008 14:41 (Toplamda 1 kere)
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, Sonraki
4. sayfa (Toplam 7 sayfa) [ 65 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız