Niara-Ölüm öpücükleri- 17 bitti Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 5, 6, 7 ... 30, 31, 32, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
ayyh olmazzz
ama olsun ben yinede onu tüm kalbimle sevejeiiim
nağyıq
ayrıca sna msn de istediğin kadar tüyo verebilrim



ayrıca sna msn de istediğin kadar tüyo verebilrim

*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]


alışırsın xunlai nin tüm serileri böylee
hem istediğin bölüm olsun ben yazarım ama xunlai 9 bölümde bitirio
uzat diyorum "cık" dio
birlik olup yüklenmemiz lazım 




*TRUST&BETRAYAL*
[img]http://www.imgplace.com/[/img]
[img]http://www.imgplace.com/[/img]

Alıntı:
Daha yeni koyduk ya





saol bu arada

Alıntı:
Ah canım çok saol. Bu arad altın tavisyen için saol. Uygulayacağım ama bir kaç bölümü elimde hazır olduğu için daha sonra göreceksin ^^ senin tavsiyen gerçektende çok değerli benim için.
Alıntı:
yaşasın tüyolar



Alıntı:
gerçektende çok sevindim seras. sen iste biz sana öyle çok bölüm yetiştiririz ki


Alıntı:
her biri diğerinden uzun oluyor.






çok saol bu arada



İşte canım yeni bölüm
Ona iyice yakınlaştım. Onu öptüm; onunla, hiç bilmediğim bir diyarda konuştum. Genç bir peri olduğum için gücümü tam manası ile kontrol edemiyor, gittiğimiz diyarın onun için ne ifade ettiğini anlayamıyordum.
Yemyeşil bir ova…
Göz kapaklarını yavaşça araladı. Nerde olduğunu sordu. Cevaplayamadım. Bilmiyordum ki cevaplayayım.
Gerçek bir yerde olamayacağımızı anlayacak kadar uyanık bir çocuktu.
—kurtar beni, melek. Bunun için buradasın. GÖTÜR BENİ!
Gözyaşlarıma hâkim olamadım. Ona gülümsedim.
Gözleri koyu, sıcak ve üzgün bir kahverengiydi.
—Kaç yaşındasın?
—On dokuz.
Yorgun ve hüzünlü sesiyle beraber ona daha sıkı, sanki hiç bırakmayacakmışım gibi sarıldım. O bir çocuktu. O lanet gemide ne işi vardı ki?
Sırtına dokundum. Eskiden kalma işkence izlerini soğuk parmaklarımla hissettim. Ona ne yaptıklarını sordum. Cevap veremedi. Dizlerinin üzerine çöktü. Etrafına şaşkın şaşkın baktı. Bir ümit doğdu içime. Nerde olduğumuz biliyordu.
—Burası neresi?
Sesim deki şefkat tınısı beni bile şaşırtmıştı. Artık cevap verebilecek gücü vardı.
—Anya ile burada-kardeşimi gömerken tanıştım.
Dedi. “Anya” derken gözleri sevgiyle parlamıştı. Anya’ nın kim olduğunu sormama gerek yoktu. Belliydi cevabı, onun yaşama amacı, onun tek kıymetli varlığı.
Anya…
—Senin adın ne?
—Nate.
Nate ve Anya.
Ellerimi tuttu. Bana sorduğu soru kalbimi kırmış, içimi bir kez daha boş bir öfkeyle doldurmuştu. “Anya da orada mı?”
Nate, onun için döktüm gözyaşlarımı.
Kimsesi yoktu.
Hayatının bir kısmında işkence gördüğünün kanıtlayan izli bedenine baktım. Sarıldım.
Karşımda yalnız, çökmüş onu yaşatırsam benden nefret edecek genç bir çocuk duruyordu.
—Anlat bana. İzin ver bana yaşayayım seni
*********
Nate ne annesini ne de babasını görmüştü. “Ailem” diyebileceği sadece dişlek ve şeker bir kız kardeşi vardı.
Sarı buklelerini sallaya sallaya kelebek avına çıkar, kelebek öldüğünde onlar için ağlar, onu sakinleştirmekte bu işi çok iyi bilen Nate e düşerdi.
Beş yaşında, panik içinde koşuşturan kalabalığın arasında ezilmiş ve korkunç bir biçimde can vermişti küçük Mary Anna.
Nate tek varlığının cansız bedenine sarılarak saatlerce göz yaşı dökmüştü. Kardeşinin son bakışları, ona gülümsemeye çalışması Nate’ in onun kanlar içindeki bedenini öpücüklere boğması ve Aynanın gelişi…
Zorda olsa yeniden doğmuştu Nathaniel.
Anya’ nın gülüşü, konuşması, öpüşleriydi Nate’ e hayat veren.
Sonra Anya da çekip gitmişti uzaklara.
Beş yıllık her şeyini on sekizine girerken kaybetmişti, Nate. Acı ve karanlık yaşamında Anya nın hayallerini, anılarını ve hayatını yaşıyordu Nate.
Karadan uzakta, kadın görmeyen tayfaların oyuncağı olarak geçirmişti bir yılını. Giydiği kıyafetler, kendisi hakkındaki hayaller ve alaylar, uğradığı tacizler, gördüğü işkenceler ve akıttığı gözyaşları, hepsi toprağa karışmış Anyası içindi.
Anya, nerde olursa olsun o hep çilli yüzü, yeşil gözleriyle en güzel kızdı.
***
—Gidelim lütfen.
Diye inledi.
Beni onu almaya gelmiş olan melek zannediyordu. Bıraktım öyle düşünsün. Onu yaşatacaktım, böyle bir hayat yaşamış olarak gidemezdi. Güzellikleri hiç tadamamıştı. Onu kurtaracaktım Diğer insanlar ile aynı kaderi paylaşmayacaktı. O benimle tadacaktı tatlı ve uzun yaşamı.
Onu yaşamaya ikna etmem çok kolay oldu;
—Anya, bunu senin gömmeni isterdi. Benim değil.
Dedim, bana vermiş olduğu çınar tohumlarını göstererek. Çınar tohumları… Bir aileydi Anyanın rüyası.
Ölürken istemişti Nate’ten, çınar tohumlarını dünyadaki en güzel topraklara ekmesini.
Buydu işkencelere rağmen bu topraklara gelmesinin sebebi.
Dünyanın en güzel topraklarında yaşarız biz.
Simgesiydi çınar bir ailenin.
Ona bir kez daha baktım. Bir simge için çektiği acı… Sadece bir simge miydi gerçektende?
Gözlerimi açtığımda tekrar zindandaydık. Ona baktım. Bilinçsiz bir şekilde duvarda asılıydı.
Ona yaklaştım. Soğuk boynunu öptüm ve ona kurtulacağını-onu kurtaracağımı söyledim.
Aşkla dolu öpücükler kondurmaya devam ettim.
Gece- geç olmuştu, o diyarda o kadar çok vakit geçirmiştim ki.
Jin’ i her zamanki gibi tertemiz yatağımı dağıtmış, ayakkabılarıyla yorganımın içine girmiş pasta yerken buldum.
Yatağımda kıyafet ve ayakkabılarıyla yemek yemek belki de Jin’ in en büyük fantezisiydi.
Her zamankinin aksine ona ne bağırdım nede alay edip kırıcı sözler söyledim.
Yatağa oturdum. İnanılmaz derecede neşeli bir ses tonuyla;
—Gece gece gelmeler ne oluyoruz?
Nasıl bir alaycılık…
O kimdi ki beni sorgulayacak. Huysuzluk edemeyecek kadar yorgun ve mutsuzdum. Mesafeli ve kibar bir şekilde “defol git” manasına gelen “yorgunum” dedim.
İrkildi. Ağzını alaycı bir şekilde açtı; ancak yaşlı gözlerimi görünce ciddi ifadesi döndü. Aniden bana sarıldı. Kulağımı öptü.
—bana anlatmak istediğin bir şey varsa, biliyorsun her zaman buradayım.
Dedi ve elini kalbimin üstüne koydu.
Beni yavaşça öptü, öptü ve öptü.
Ah o öpücükler beni öldürüyor, küçüklüğümden beri en zor zamanlarımda yanımda olan, beni koruyan ve koruyacak olan sevgilime,Jinime nasıl ihanet ettiğimi hatırlatıyordu.
_____________________________________________________________
tavsiyelerinize bu bölümde uyamadım çünkü önceden hazırdı
bu bölüm... bilmiyorum .
Karışık olabilir yorumlarınızı bekliyorum

Ona iyice yakınlaştım. Onu öptüm; onunla, hiç bilmediğim bir diyarda konuştum. Genç bir peri olduğum için gücümü tam manası ile kontrol edemiyor, gittiğimiz diyarın onun için ne ifade ettiğini anlayamıyordum.
Yemyeşil bir ova…
Göz kapaklarını yavaşça araladı. Nerde olduğunu sordu. Cevaplayamadım. Bilmiyordum ki cevaplayayım.
Gerçek bir yerde olamayacağımızı anlayacak kadar uyanık bir çocuktu.
—kurtar beni, melek. Bunun için buradasın. GÖTÜR BENİ!
Gözyaşlarıma hâkim olamadım. Ona gülümsedim.
Gözleri koyu, sıcak ve üzgün bir kahverengiydi.
—Kaç yaşındasın?
—On dokuz.
Yorgun ve hüzünlü sesiyle beraber ona daha sıkı, sanki hiç bırakmayacakmışım gibi sarıldım. O bir çocuktu. O lanet gemide ne işi vardı ki?
Sırtına dokundum. Eskiden kalma işkence izlerini soğuk parmaklarımla hissettim. Ona ne yaptıklarını sordum. Cevap veremedi. Dizlerinin üzerine çöktü. Etrafına şaşkın şaşkın baktı. Bir ümit doğdu içime. Nerde olduğumuz biliyordu.
—Burası neresi?
Sesim deki şefkat tınısı beni bile şaşırtmıştı. Artık cevap verebilecek gücü vardı.
—Anya ile burada-kardeşimi gömerken tanıştım.
Dedi. “Anya” derken gözleri sevgiyle parlamıştı. Anya’ nın kim olduğunu sormama gerek yoktu. Belliydi cevabı, onun yaşama amacı, onun tek kıymetli varlığı.
Anya…
—Senin adın ne?
—Nate.
Nate ve Anya.
Ellerimi tuttu. Bana sorduğu soru kalbimi kırmış, içimi bir kez daha boş bir öfkeyle doldurmuştu. “Anya da orada mı?”
Nate, onun için döktüm gözyaşlarımı.
Kimsesi yoktu.
Hayatının bir kısmında işkence gördüğünün kanıtlayan izli bedenine baktım. Sarıldım.
Karşımda yalnız, çökmüş onu yaşatırsam benden nefret edecek genç bir çocuk duruyordu.
—Anlat bana. İzin ver bana yaşayayım seni
*********
Nate ne annesini ne de babasını görmüştü. “Ailem” diyebileceği sadece dişlek ve şeker bir kız kardeşi vardı.
Sarı buklelerini sallaya sallaya kelebek avına çıkar, kelebek öldüğünde onlar için ağlar, onu sakinleştirmekte bu işi çok iyi bilen Nate e düşerdi.
Beş yaşında, panik içinde koşuşturan kalabalığın arasında ezilmiş ve korkunç bir biçimde can vermişti küçük Mary Anna.
Nate tek varlığının cansız bedenine sarılarak saatlerce göz yaşı dökmüştü. Kardeşinin son bakışları, ona gülümsemeye çalışması Nate’ in onun kanlar içindeki bedenini öpücüklere boğması ve Aynanın gelişi…
Zorda olsa yeniden doğmuştu Nathaniel.
Anya’ nın gülüşü, konuşması, öpüşleriydi Nate’ e hayat veren.
Sonra Anya da çekip gitmişti uzaklara.
Beş yıllık her şeyini on sekizine girerken kaybetmişti, Nate. Acı ve karanlık yaşamında Anya nın hayallerini, anılarını ve hayatını yaşıyordu Nate.
Karadan uzakta, kadın görmeyen tayfaların oyuncağı olarak geçirmişti bir yılını. Giydiği kıyafetler, kendisi hakkındaki hayaller ve alaylar, uğradığı tacizler, gördüğü işkenceler ve akıttığı gözyaşları, hepsi toprağa karışmış Anyası içindi.
Anya, nerde olursa olsun o hep çilli yüzü, yeşil gözleriyle en güzel kızdı.
***
—Gidelim lütfen.
Diye inledi.
Beni onu almaya gelmiş olan melek zannediyordu. Bıraktım öyle düşünsün. Onu yaşatacaktım, böyle bir hayat yaşamış olarak gidemezdi. Güzellikleri hiç tadamamıştı. Onu kurtaracaktım Diğer insanlar ile aynı kaderi paylaşmayacaktı. O benimle tadacaktı tatlı ve uzun yaşamı.
Onu yaşamaya ikna etmem çok kolay oldu;
—Anya, bunu senin gömmeni isterdi. Benim değil.
Dedim, bana vermiş olduğu çınar tohumlarını göstererek. Çınar tohumları… Bir aileydi Anyanın rüyası.
Ölürken istemişti Nate’ten, çınar tohumlarını dünyadaki en güzel topraklara ekmesini.
Buydu işkencelere rağmen bu topraklara gelmesinin sebebi.
Dünyanın en güzel topraklarında yaşarız biz.
Simgesiydi çınar bir ailenin.
Ona bir kez daha baktım. Bir simge için çektiği acı… Sadece bir simge miydi gerçektende?
Gözlerimi açtığımda tekrar zindandaydık. Ona baktım. Bilinçsiz bir şekilde duvarda asılıydı.
Ona yaklaştım. Soğuk boynunu öptüm ve ona kurtulacağını-onu kurtaracağımı söyledim.
Aşkla dolu öpücükler kondurmaya devam ettim.
Gece- geç olmuştu, o diyarda o kadar çok vakit geçirmiştim ki.
Jin’ i her zamanki gibi tertemiz yatağımı dağıtmış, ayakkabılarıyla yorganımın içine girmiş pasta yerken buldum.
Yatağımda kıyafet ve ayakkabılarıyla yemek yemek belki de Jin’ in en büyük fantezisiydi.
Her zamankinin aksine ona ne bağırdım nede alay edip kırıcı sözler söyledim.
Yatağa oturdum. İnanılmaz derecede neşeli bir ses tonuyla;
—Gece gece gelmeler ne oluyoruz?
Nasıl bir alaycılık…
O kimdi ki beni sorgulayacak. Huysuzluk edemeyecek kadar yorgun ve mutsuzdum. Mesafeli ve kibar bir şekilde “defol git” manasına gelen “yorgunum” dedim.
İrkildi. Ağzını alaycı bir şekilde açtı; ancak yaşlı gözlerimi görünce ciddi ifadesi döndü. Aniden bana sarıldı. Kulağımı öptü.
—bana anlatmak istediğin bir şey varsa, biliyorsun her zaman buradayım.
Dedi ve elini kalbimin üstüne koydu.
Beni yavaşça öptü, öptü ve öptü.
Ah o öpücükler beni öldürüyor, küçüklüğümden beri en zor zamanlarımda yanımda olan, beni koruyan ve koruyacak olan sevgilime,Jinime nasıl ihanet ettiğimi hatırlatıyordu.
_____________________________________________________________
tavsiyelerinize bu bölümde uyamadım çünkü önceden hazırdı

bu bölüm... bilmiyorum .
Karışık olabilir yorumlarınızı bekliyorum


Bir konuda başaralı olabildim artık uzun yazıyorsun ama biraz daha net yazsan ve açsan bölümleri
Ya bazı şeyleri anlayabilmem için iki üç defa okumam gerekiyor bu da biraz zaman alıyor
Onun dışında güzel bir bölüm acımasız ama güzel sirenlerin elinden nate'ciğinin kurtarabilecek mi
Aslında kurtarabilir bu o kadar zor bir şey deil jin'e ihanet etmeyi başarabilecek mi
İçimden bi ses evet diyo ama yine de dewamını bekliyorum 






Sewimlİ_HırsıZ'a bu güzel imzadan dolayı çok teşekkür eder ve minnetimi gönderirim
Spoiler:




6. sayfa (Toplam 32 sayfa) [ 320 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |