Parça parça son bahar |
Yazar
Mesaj
Ne olduğu belli olmayan yazılar yazacağım, defterimi paylaşacağım sayfam~~~
İlk Yazı
Herşeyi bırakıp şiir yazmaya başlıyorum yine. Binlerce sayfayı aştı belkide.
Şu dünyada kim anlatabilir bana aşkı?
Kimse ne olduğunu bilemezken, küçük bir çocuk nasıl bilir?
Dokunduğunda pır pır atar yüreği,
Bir can alıp bin can veren beyaz elleri.
Söyleyin nerden bilir bir çocuk?
Nasıl kendinden emin adımlarla yürür de,
Kafa tutar şu koca dünyaya,
Tek başına oyun oynarcasına.
İçim acıyor yine, çok acıyor.
Söyleyin kalbime bu iğneleri hanginiz sakladı ey insanlar?
Hanginiz bu gecede herkesi bırakıp şehir ışıkları eşliğinde,
Salıncakta sallanırdı bütün gece?
Tan ağrıyor görüyor musun aptal kız?
Tam altı saattir sallanıyorsun, o halde neden acıyor yüreğin.
Neden yalnızsın? Neden yalnız olmak istiyorsun ki bu gece.
Oysa yüzlerce dostun yok mu dertleşebileceğin?
O büyük ağacı hatırladın mı yine?
Yine dökülüyor mu gözünden yaşlar?
Sana kim ne yapsın söyle?
Feda olsun göz yaşlarına dünyadaki tüm başlar.
Çocukluktaki sevgileri hatırladım bu gün. Sevdiğim olmadığından değil. Belki okusa incinir. Ama umursamıyorum her zamanki gibi. Ve yazmaya devam ediyorum.
Ağacın altına ilk oturuşumuz.
Biz başkaydık. Bam başka. Keşke olsaydı.
”Seni bu ağacın altından gelin alacağım demişti. Kucağımda götüreceğim eve kadar. Ve yine pancar tarlasına kadar yarış yapacağız. Sonra ben eteklerine sinmiş pancar kokularını ta içime çekeceğim. Yanaklarında pancar gibi kızaracak utancından. Başını şimdiki gibi eğeceksin yere. Gözlerime bile bakamayacaksın. Ellerimle kaldırıp yüzünü, gözlerini değdireceğim gözlerine.”
Ne kadar özlüyor insan. Kim demiş çocukluk aşkı diye. Yıllar geçti. Bir sürü sevgi geçti ellerimin arasından. Hangisi çocukluk aşkın kadar saf oldu ki? Hangisi o kadar doğaldı. Hiç terlemeyi umursadın mı? Ya da ağlamayı. Biliyor musun, artık hiç gitmiyorum o ağacın altına. Ve pancar tarlasına da bir bina diktiler. Öyle özledim ki küçük gölün yanında öğlen yemeklerimizi balıklara atmayı. Eteklerimizi sıyırıp, suya girmeyi. Balık kokan üstümüzle okula kadar yarışmayı. İnkılap hocasının bakışlarını hatırlıyor musun? Bizi sınıftan çıkarttığında kütüphanede gizli gizli satranç oynadığımız günleri..........
İlk Yazı
Herşeyi bırakıp şiir yazmaya başlıyorum yine. Binlerce sayfayı aştı belkide.
Şu dünyada kim anlatabilir bana aşkı?
Kimse ne olduğunu bilemezken, küçük bir çocuk nasıl bilir?
Dokunduğunda pır pır atar yüreği,
Bir can alıp bin can veren beyaz elleri.
Söyleyin nerden bilir bir çocuk?
Nasıl kendinden emin adımlarla yürür de,
Kafa tutar şu koca dünyaya,
Tek başına oyun oynarcasına.
İçim acıyor yine, çok acıyor.
Söyleyin kalbime bu iğneleri hanginiz sakladı ey insanlar?
Hanginiz bu gecede herkesi bırakıp şehir ışıkları eşliğinde,
Salıncakta sallanırdı bütün gece?
Tan ağrıyor görüyor musun aptal kız?
Tam altı saattir sallanıyorsun, o halde neden acıyor yüreğin.
Neden yalnızsın? Neden yalnız olmak istiyorsun ki bu gece.
Oysa yüzlerce dostun yok mu dertleşebileceğin?
O büyük ağacı hatırladın mı yine?
Yine dökülüyor mu gözünden yaşlar?
Sana kim ne yapsın söyle?
Feda olsun göz yaşlarına dünyadaki tüm başlar.
Çocukluktaki sevgileri hatırladım bu gün. Sevdiğim olmadığından değil. Belki okusa incinir. Ama umursamıyorum her zamanki gibi. Ve yazmaya devam ediyorum.
Ağacın altına ilk oturuşumuz.
Biz başkaydık. Bam başka. Keşke olsaydı.
”Seni bu ağacın altından gelin alacağım demişti. Kucağımda götüreceğim eve kadar. Ve yine pancar tarlasına kadar yarış yapacağız. Sonra ben eteklerine sinmiş pancar kokularını ta içime çekeceğim. Yanaklarında pancar gibi kızaracak utancından. Başını şimdiki gibi eğeceksin yere. Gözlerime bile bakamayacaksın. Ellerimle kaldırıp yüzünü, gözlerini değdireceğim gözlerine.”
Ne kadar özlüyor insan. Kim demiş çocukluk aşkı diye. Yıllar geçti. Bir sürü sevgi geçti ellerimin arasından. Hangisi çocukluk aşkın kadar saf oldu ki? Hangisi o kadar doğaldı. Hiç terlemeyi umursadın mı? Ya da ağlamayı. Biliyor musun, artık hiç gitmiyorum o ağacın altına. Ve pancar tarlasına da bir bina diktiler. Öyle özledim ki küçük gölün yanında öğlen yemeklerimizi balıklara atmayı. Eteklerimizi sıyırıp, suya girmeyi. Balık kokan üstümüzle okula kadar yarışmayı. İnkılap hocasının bakışlarını hatırlıyor musun? Bizi sınıftan çıkarttığında kütüphanede gizli gizli satranç oynadığımız günleri..........
İnanılmaz gelebilir ama öm görme yeteneğim sıfır =_=
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 4 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |