Pirates in Love
Sayfaya git: 1, 2, Sonraki

Anime Manga Forum -> Fan Fiction
 
Yazar
Mesaj
sailor V
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Yaş: 29
Kayıt: 17 Ağu 2011
Mesajlar: 188
Nerden: Konoha Gakure
Teşekkür: 36

Durumu: Çevrimdışı

sailor V
Otaku (Level 3)
Pirates in Love Konu: Pirates in Love
Alıntıyla Cevap Gönder
İçeri iki yabancı girmişti. Onları daha önce görmediğine emindi, Anvly. Yabancılar buralara pek uğramazlardı. En son korsan istilasından beri, çoğu kişi evlerini terk etmişti.
İlk korsan istilasını hatırlıyordu, Anwly. Henüz küçük bir çocuktu o zaman. Babası her zamanki gibi denizlere açılmaya gitmişti. Babası bir savaş gemisin de Generaldi ve her zaman çok çalışması gerekiyordu. Anvly, o gün yine camdan bakıyor ve babasının ne kadar çok çalıştığını düşünüyordu. Annesinin tatlı mırıldanışlarını dinliyordu aynı zamanda. Oturduğu koltuğa iyice kıvrılıp, babasının onu nasıl sevgiyle kucakladığını gülümseyerek düşündü. Bir süre sonra uyku Anvly'i sıcak kollarıyla yavaşça sardı.
Uykusu acı bir çığlıkla bölündü. Yavaşça gözlerini açtı, ne olduğuna anlam veremeyecek kadar sersemlemişti. Aynı çığlığı tekrar duydu ve hızla oturduğu koltuktan kalkıp, çığlığın geldiği yöne doğru koştu. Annesinin çığlığıydı bundan emindi. Koşarken bir şey onu kendisini durdurmaya zorladı. Korkulu gözlerle bulunduğu kapının eşiğinden, mutfağa bir göz attı.
Birileri vardı. Tanımadığı birileri. Annesini korkutuyorlardı. Anvly'nin küçük yüzü korkuyla gerilmişti. Neden annesini korkutuyorlardı ki? Annesi ne yapmıştı onlara? Adamlardan birinin konuştuğunu duydu.
'' Sana, son bir şans veriyorum. Bize yerini söyle. Eğer söylemezsen canını yakmak zorunda kalacağız''.
''Yerini bilmiyorum, bizi terk etti. Beni aldattı o adama artık ihtiyacım yok!''
''Bana yalan söyleme, Kadın! Öyleyse bu mektup niye?!''
Anvly, annesinin gözlerinin şaşkınlıkla büyüdüğünü ve korkuyla yutkunduğunu gördü. Adamlar, annesinin korku dolu ifadesiyle istedikleri cevabı almış gibilerdi ve annesinin karnına sert bir yumruk attılar. Annesi acıyla yere çöktü,saçları yüzüne dağılmıştı.
''Eğer, söylemezsen çok daha sert davranacağız! Söyleyip kurtulmak bu kadar kolayken neden inat ediyorsun ?!''
Annesi kızgınlıkla başını kaldırdı,pes etmemiş gibiydi.
''Öldürün beni! Ama yerini söylemeyeceğim!
Adamlar annesinin bu sözüne şaşırmış gibi oldular ancak kısa süre sonra hepsi iğrenç kahkalar atmaya başladılar. Annesini ciddiye almamışlardı.
Adamlardan biri kahkayı kesti ve daha kimse anlamadan öne çıkıp annesine sert bir tokat attı. Annesinin dudaklarından yavaşça kan döküldü ancak ağlamıyordu, gülüyordu. Anvly kendisine tokat atılsa, ağlayacağını düşündü. Annesi yavaşça yerden kalktı ve adamın yüzüne tükürdü. Korsanın yüzüne birkaç kandamlası ve tükürük yapışmıştı.
''Seni küçük yılan!'' Adam annesini boğazından tutup duvara sertçe yapıştırdı ve yüzüne birkaç kere yumruk attı. Anvly'nin korkudan büyümüş gözleri şimdi daha da büyümüşlerdi. Ağlamaya başladı, annesine vurduklarını daha fazla görmek istemiyordu. Babası neredeydi. Tam ileri bir adım atmıştı ki; keskin Kılıç’ın kınından çıkarken ki sesi ve kılıcın ete batması Anvly'i olduğu yere mıhladı. Anvly hızla ileri atıldı ve küçük elleriyle adamı ittirdi, ancak tek yapabildiği adamı annesini öldürürken biraz daha desteklemek oldu. Adamlardan biri hızla başını çevirip küçümseyen gözlerle Anvly’e baktı.
''Küçük yılan'ın bir de kızı varmış. Yakalayın onu! '' Anvly korkuyla geriledi ve evin kapısından son hızla kaçtı. O günden sonra evine bir daha asla dönmedi...
Anvly yabancıları sessizce süzdü. İkisi de uzun boylulardı. Yüzleri ifadesizdi. Yabancı oldukları belliydi. Biri korsanı andırırken, diğeri daha çok bir İngiliz Lorduna benziyordu.
Adamlardan biri ifadesiz yüzüyle etrafa bakınmaya başladı. Sanki birilerini arıyormuş gibi bir hali vardı. Bir süre sonra gözleri Anvly’e çevrildi ve durdu. Anvly yavaşça adama yaklaştı ve çekinerek;
‘’Yardımcı olabilir miyim, Efendim?’’ dedi
‘’Bu sabah buraya garip giyinmiş birileri geldi mi ?’’
‘’Hayır, efendim. Bu sabah buraya sizden başka garip kimse gelmedi.’’ Anvly sözünü bitirir bitirmez kendisine lanet okudu. Ne diyordu böyle ?!
Adamın kaşları kızgınlıkla çatıldı.
‘’Sanırım, sen garip görünümlü kimse görmedin hayatında ?’’
Bu bir soru değil, daha çok kendinden emin birinin vardığı kanıydı. Anvly utançla başını eğdi.
‘’Ben öyle demek-‘’
‘’Her neyse, hadi gidelim Thomas. Aradığımız şey burada yok, vakit kaybetmemeliyiz. ’’Thomas gitmeden Anvly ‘e garip bir bakış attı ve diğer adamı takip etti. Anvly’nin aklına o anda sabahki garip adamlar gelmişti. İkisi de berbat kokuyorlardı ve bir o kadar da çirkindiler.
‘’Bekleyin, şimdi hatırladım. Sabah buraya iki tane iğrenç görünümlü adam geldi ve birkaç bardak brendi içip gittiler.’’
Adamların ikisi de durdular. Biri dönüp hızla Anvly’e yürüdü. Anvly yutkunarak geri çekildi.
‘’Birkaç bardak brendi mi? Parayı nereden bulmuşlar?’’
‘’B-ben bilmiyorum. Zaten parayı eksik ödediler. Peşlerinden koştum ancak … yetişemedim.
Thomas adlı adam yanlarına gelerek;
‘’Parayı nereden bulmuş olabilirler dersin?’’
‘’Çalmışlardır. O pislikler her şeyi yaparlar.’’
Adam Anvly’e baktı.
‘’Buraya geldiğimizi kimseye söyleme. Eğer söylersen seni öldürürüm. Anladın mı?!’’
Anvly adamın kendisini tehdit etmesine kızmıştı.
‘’Bayım, siz kimsiniz ki beni tehdit ediyorsunuz?!’’
Adam Anvly’nin boğazına gümüş renkli bir silah dayadı ve dişlerini sıkarak;
‘’Ben ciddiyim bayan. Eğer söylerseniz dünyanın öbür ucuna da kaçsanız sizi bulurum ve öldürürüm. Bilmem anlatabildim mi?’’
Anvly yavaşça başını salladı. Adam gülümsedi.
‘’Akıllı kız.’’
Ve gittiler...

Birkaç saat sonra Anvly sinirle yıkadığı bulaşıkları kuruluyor, bir yandan da söyleniyordu.
‘’Akıllı kızmış. O silah olmasa ben sana yapacağımı bilirdim. Lanet herif! Canın cehenneme!’’
Sinirinden gözleri dolmuştu. Bardağı tezgâha bırakıp gözlerini sildi. Lanet adam onu küçük düşürmüştü. Birden gözlerinin önüne adamın kömür gibi simsiyah gözleri geldi. Ne de siyahlardı. Anvly daha önce hiç öylesine derin siyah gözler görmemişti. Sanki gözbebekleri bile yoktu. Nedense tüm siniri birden uçup gitmişti. Anvly elindeki son bardağı da barın rafına yerleştirdikten sonra gazetesini ve hırkasını alıp barı kapattı. Yorucu bir gün olmuştu.
Anvly yavaşça yürümeye başladı, ne garip bir gündü.
‘’Hey sen, oradaki kız dur. Bana Leonard’ın yerini söyle. Bugün seni onunla konuşurken gördüm.’’
Anvly yavaşça arkasını döndü ve bugünkü pis kokan adamlardan birini gördü. İçinde karşı konulamaz bir kaçma isteği uyandırmıştı bu adam. Birkaç adım geriledi ve tüm gücüyle koşmaya başladı…


Nerede olabilirlerdi ki! O adamların canına okuyacaktı. Leonard o gibi adamların karakterini bilirdi. Önce iyi gibi gözükür sonra da sırtından bıçaklarlardı insanları. O bu konular hakkında can sıkıcı derecede düşünceliyken Thomas halinden memnun gözüküyordu. Elindeki kâğıt parçasına bakıp doğru adreste olduklarını düşündü.
Adresi bu sabah aradıkları sahtekârları tanıyan bir balıkçıdan almışlardı. Bunun için yüklü bir miktar da para kaybetmişti ama o iki sahtekârı öldürebilecekse buna değerdi. Balıkçı da tıpkı onlar gibiydi. İyi görünüp sonradan insanları satanlardandı. Adam en başlarda inat etse de parayı gördüğünde, hepsi gibi o da değişmişti.
Leonard elindeki kâğıda tekrar baktı ve barı gördü. İçeri girdiler. Leonard’ın ilk gördüğü barcı kız oldu. Kendisini ve Thomas’ı süzüyordu. Buralara yabancıların pek uğramadığını az çok biliyordu. Katledilmişti. Korsanlar tarafından. Kendisi de bu listeye giriyordu öyle değil mi? Etrafta göz gezdirmeye başladı. Adamlar burada değillerdi. Gitmişler diye düşündü Leonard. Kız sessizce kendisine yaklaştı.
‘’Yardımcı olabilir miyim, efendim ?’’
‘’Bu sabah buraya garip giyinmiş birileri geldi mi ?’’
‘’Hayır, efendim. Bu sabah buraya sizden başka garip kimse gelmedi.’’
Leonard’ın kaşları şaşkınlıkla çatıldı. Ne diyordu bu kız, onun tatlı nefesini hemen şuracıkta kesebileceğini bilmiyor muydu?
‘’Sanırım, sen garip görünümlü kimse görmedin hayatında ?’’
Kız kıpkırmızı kesilerek başını öne eğdi. Bir şeyler gevelemeye başladı.
‘’Ben öyle demek-‘’
Leonard burada vakit kaybedemeyeceklerini biliyordu. Kızı umursamayarak Thomas’a döndü.
‘’Her neyse, hadi gidelim Thomas. Aradığımız şey burada yok, vakit kaybetmemeliyiz. ’’
Burada oturup küçük cadıyla flört etmeye niyeti yoktu. Daha önemli işleri vardı. Çok daha önemli işleri.
‘’Bekleyin, şimdi hatırladım. Sabah buraya iki tane iğrenç görünümlü adam geldi ve birkaç bardak brendi içip gittiler.’’ Demek küçük cadı onları görmüştü. Leonard hızla dönüp kıza yürdü. Kız korkuyla geri çekildi. Leonard biraz abartılı mı davranmıştı ne?
‘’Birkaç bardak brendi mi? Parayı nereden bulmuşlar?’’ Soruyu kızdan çok kendisine sormuştu.
Ama kız yine de cevapladı.
‘’B-ben bilmiyorum. Zaten parayı eksik ödediler. Peşlerinden koştum ancak … yetişemedim.
Bu kız gerçekten aptaldı. Kim birkaç Sterlin için haydutların peşinden koşardı ki, başına neler gelebileceğini bilmiyor muydu? Yüzünde ki tatlı saflığa bakılırsa fikri bile yoktu.
Thomas yanlarına gelerek;
‘’Parayı nereden bulmuş olabilirler dersin?’’dedi.
‘’Çalmışlardır. O pislikler her şeyi yaparlar.’’
Leonard kıza baktı.
‘’Buraya geldiğimizi kimseye söyleme. Eğer söylersen seni öldürürüm. Anladın mı?!’’
Kızın yüzünde ki ifade değişimi inanılmazdı. Çok masum görünürken birden kızgın bir ejderhaya dönüşüvermişti sanki.
‘’Bayım, siz kimsiniz ki beni tehdit ediyorsunuz?!’’
Leonard kızı daha da kızdırmak umuduyla boynuna silahını dayadı. Ancak kız beklediği tepkiyi vermeyerek korkuyla yutkundu. Leonard ciddileşmeye karar verdi.
‘’Ben ciddiyim bayan. Eğer söylerseniz dünyanın öbür ucuna da kaçsanız sizi bulurum ve öldürürüm. Bilmem anlatabildim mi?’’
Eğer onları aradıklarını öğrenirlerse, bunu mutlaka Rory pisliği de öğrenirdi ve planlarını suya düşürmek için elinden geleni ardına koymazdı.
Kız korkuyla olduğu yerde sindi ve yavaşça başını salladı.
Leonard gülümsedi kızı daha fazla korkutmanın anlamı yoktu. Silahını kızın boynundan çekti ve yerine koydu. Sonrada arkalarına bakmadan gittiler.
Birkaç saat sonra yatağından uzanmış bugün olanları düşünüyordu. Küçük cadı onu çok etkilemişti. Sıcacık bakan mavi gözleri, kızınca buz kesilmişlerdi sanki. Daha önce hiç onunki kadar güzel saçları olan biri görmemişti. Sanki altın peri ipliklerinden özenle dokunmuş gibi parlak ve uzunlardı. Eğer bir kere dokunabilseydi… Ama onu en çok cezbeden porselen gibi beyaz yüzündeki minik burnu ve gül rengi dudaklarıydı.
Bir gürültü koptu. Bir daha. Leonard yataktan kalkarken sert bir küfür savurdu. Sertçe odasının kapısını açtı ve karanlık boşluğa seslendi.
‘’Hangi, lanet herif böğürüyor! Kapayın çenenizi!’’
İleriden aceleci ayak sesleri geldi ve yaklaştıkça, Leonard gelen kişinin Colin olduğunu anladı. Onun ayak seslerini nerede olsa tanırdı Leonard. Colin nefes alırken aynı zamanda konuşmaya çalışıyordu. Ancak Leonard onun hiçbir dediğini anlamamıştı. Colin’in bu çabası ona konuşmaya çalışan bir ayıyı anımsatıyordu.
‘’Onun… Nasıl… Geldiğini…’’
‘’Colin… Colin! Colin kapa çeneni ve nefes al! Seni lanet adam, gecenin bu saatinde senin böğürmeni dinleyecek değilim!’’
Colin derin bir nefes aldı ve konuşmak yerine Leonard’a bakmaya başladı. Karar vermeye çalışıyormuş gibi görünüyordu. Tekrar derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
‘’Kaptan, gemide bir kız var efendim!’’
‘’NE! Gemide bir kız mı var?! Nereden gelmiş ?! Adı neymiş?
‘’Bilmiyoruz efendim.’’
‘’Lanet herifler, siz ne bilirsiniz ki zaten! Git ve kızı sorgula, söyle kimse kıza dokunmasın. Anlaşıldı mı?’’
Colin elini alnına koyarken aynı zamanda ‘’Anlaşıldı, efendim!’’ dedi. Sonrada arkasına bakmadan koşar adımlarla uzaklaştı.
Leonard bir süre kaşları çatık bir biçimde kapıda dikildi. Acaba ziyaretçileri kimdi. Gemilerinde tek bir kadın dahi yoktu. Leonard hep bunun akıl sağlıkları için daha iyi olduğunu düşünürdü, ancak bugün birden bire neden bu şekilde düşündüğünü sorgulamaya başlamıştı. Tanıdığı çoğu korsan gemilerinde erkekler olduğu kadar kadınlar da vardı. Ya da diye düşündü Leonard, belki de gemide kadın olmamasının sebebi kendisi kadar tayfalarının da ne kadar ahlaksız olabileceğiydi. Eğer kendisini zerre kadar tanıyorsa, ne kadar ahlaksız olabileceğini biliyordu. Belki hovarda değildi, ama yakın sayılırdı. Sessizce gülümsedi. Gidip üzerine düzgün bir şeyler giyse iyi olacaktı. Bayan misafirinin karşısına pijamalarıyla çıkmak istemezdi, Leonard.
Birkaç dakika sonra hazırdı. Artık gidip misafirini görebilirdi. Odasının kapısını kapatıp, loş koridorda ilerlemeye başladı. Uzun bir gün olmuştu. Bütün günlerini adamları arayarak geçirmişlerdi ancak, ellerine geçen tek şey sadece koca bir ‘sıfır’ dı. Aslında o kadar da kötü değil, diye düşündü Leonard. Bugün küçük cadıyla tanışmıştı. Daha adını bile bilmiyordu. Ondan ne çok etkilendiğini düşündü. Daha önce de etkilendiği kadınlar olmuştu ama onlar ‘kadın’dı. Hiç biri dokunulmamış zarif bir çiçek gibi değildi. Onun gibi değillerdi.
Leonard kapıyı açtı ve tahmin ettiği gibi karşısında bayan misafirlerinin, etrafını sarmış olan tayfalarını gördü. Birinin sesini duydu. İnce bir sesti. Sanki bu sesi daha önce de duymuştu. Yakın bir zamanda duyduğuna emindi, Leonard.
‘’Ne yani, sizler korsan mısınız ?’’
‘’Evet, öyleyiz küçük bayan bunda bir sorun mu var?’’

Bir yer bulmalıydı. Saklanacak bir yer. Neresi olacağı umurunda değildi. Sadece peşinde ki bu adamlardan kurtulmak istiyordu, Anvly.
Bir gemi. Evet, ileride bir gemi vardı. Orada saklanabilirdi. Adamlar gidince de çıkardı. Anvly son gücüyle gemiye doğru koştu. Geminin önüne gelince hafif bir duraklama yaşadı ve sessizce geminin güvenli olması için dua etti. Gemiye girdi ve koşar adımlarla ilerlemeye başladı. Önündeki ilk kapıdan girdi. Etrafı görmeyen gözlerle kolaçan etti ve geminin depo bölümünde olduğunu düşündü. Yavaşça odanın içinde ilerledi. Belki burada bir süreliğine güvende olabilirdi. Koşacak gücü kalmamıştı. Hepsi o iki herif yüzündendi. Eğer bugün onları umursamamış olsaydı şu anda güvenli bir şekilde yatağında uyuyor olacaktı. Birden Nathan amcanın onun için ne kadar korkmuş olabileceğini düşündü. Evini terk etmesi gerektiği günden beri Nathan amcanın yanında kalıyordu, Anvly. Gülümseyerek ilk tanıştıkları günü hatırladı.
Yine yağmurlu bir gündü. Evinden kaçtığı günden beri pek bir şey yememişti. İstemediğinden değildi, yiyecek hiçbir şey yoktu. Son bir çare olarak çöp tenekelerinin içine bakmayı denemişti ancak, orada da sokak kedilerinin saldırılarına uğramıştı. Hiç nazik değilsiniz, diye düşünmüştü, Anvly.
Eli karnında restoranların camlarından bakmaya başladı. Bir süredir yaptığı gibi yine güzel yiyecekleri yediği zamanı hayal etmeye başladı. Annesi ona her zaman tabağında yemek bırakmamasını söylerdi. Aç çocukların onun tabağında bıraktığı birkaç kaşık yemeği dahi yemek isteyebileceklerini söylemişti, annesi. Birkaç hafta öncesine kadar annesinin ne demek istediğini anlamamış olsa da Anvly, şimdi anlıyordu. Gözleri dolmuştu. Ağlamak istiyordu ancak, ağlamayacaktı. Ağlamak ona yiyecek ya da sığınacak bir yer sağlamıyordu. Arkasında birinin olduğunu fark ederek döndü. Yaşlı bir adam şefkatle kendisine bakıyordu. Anvly kendisine baktığından emin olmak için arkasını kontrol etti, kimsecikler yoktu.
‘’Sana, bakıyorum çocuğum. Kim olduğunu biliyorum. Sen Lord St. Vience’nin kızı, küçük Anvlysin. Annene olanları duydum. Uzun bir zamandır dışarıdasın, değil mi? Seni ilk gördüğümde güçlü bir çocuk olduğunu anlamıştım ve sen şimdi bunu kendinde kanıtladın. Bundan sonra sana ben bakacağım. Hadi gel evime gidelim.’’
Yaşlı adam ona nazikçe elini uzattı. Anvly en başta tereddüt etti, ancak içinin adama ısındığını hissediyordu. Yavaşça minik elini adamın nasırlı avucuna koydu. Adam tekrar şefkatle gülümsedi. Anvly bu yaşlı amcadan hiç ayrılmak istemediğini düşündü o gün. Ayrılmamışlardı da ta ki bu güne kadar.
Sinirle kaşlarını çattı. Eğer o adamı görürse yapmadığını bırakmayacaktı. Önce onu herkesin için de küçük düşürmüştü sonra da peşine iki haydutu takmıştı.
Kapalı kapının ardından gelen gürültüler onu düşüncelerinden sıyırdı. Anvly panikle karşısındaki büyük tahta kutunun içine girdi. Kutunun kapağını kapattı ve hiç ses çıkarmadan durdu. Onu takip mi etmişlerdi? Yoksa bu gemi zaten onlara mı aitti? Anvly korkuyla yutkundu. Birileri konuşmaya başladı.
‘’Bir ses duydum gibi geldi. Sanırım yanıldım.’’
‘’Ben de bir ses duyduğumu sandım. Her neyse artık gitmeliyiz.’’
‘Artık gitmeliyiz’ demekle neyi kastediyorlardı? Odadan çıkmayı mı yoksa, yola koyulmayı mı? Ah Tanrım, lütfen birincisi olsun diye, düşündü Anvly. Birkaç dakika sonra odanın kapısı kapandı ve ayak sesleri uzaklaşmaya başladı. Anvly biraz bekledikten sonra eliyle kutunun kapağını kaldırmaya çalıştı ancak, kalkmıyordu. Sıkışmıştı. Anvly panikle kutunun kapağını tekrar açmayı denedi. Ama olmuyordu. Belki de daha sert ittirmesi gerekiyordu ama mümkün değil gibiydi. Zaten gücü de kalmamıştı. Tek çare olarak bağırmayı düşündü. Ama eğer gemi az önce kaçtığı adamlarınsa o zaman bağırmak intihar etmek demekti. Ancak diye düşündü, Anvly eğer gemi onlarınsa zaten bu kutuları açmaları gerekecekti. O zaman da sonu şimdikinden daha kötü olmayacaktı. Kararını vererek bağırmaya başladı.
‘’Kimse var mı? Burada sıkıştım. Biri yardım etsin lütfen!’’
Biraz bekledi, tam tekrar bağıracaktı ki odanın kapısının açıldığını duydu. Nefesini tutarak bekledi. Gözlerini kapatıp beklese mi yoksa korkusuzmuş gibi yukarımı baksa karar verememişti. Ancak Anvlyden bekleneceği gibi merakına yenilerek yukarı bakmaya başladı. Birkaç saniye sonra kutunun kapağı açıldı ve Anvly karşısında iğrenç görünümlü adamlardan biri yerine, bronz tenli, yeşil gözlü bir adam gördü. Anvly kendisini dili tutulmuş gibi hissetti. Adam da kendisi kadar şaşırmış gözüküyordu.
Adam Anvly’nin aksine şaşkınlığını çabuk atlatarak, onu omuzlarından tutup kutunun içinden çıkarttı. Işık gözlerini yakmıştı, ama umursamadı. Anvly sonunda ayakta durabildiğine sevinmişti. Aslında şu anda tek istediği şey bayılmaktı, ama bu onu sadece aptal gibi gösterirdi. Adama daha dikkatli baktı. Az önce gördüğü gibi bronz tenliydi, ancak gözleri yeşilin aksine kahverenginin değişik bir tonuydu. Tokayla tutturulmuş saçları açık kahverengiydi.
‘’Kimsin sen? Burada ne arıyorsun? Gemimize nasıl girdin’’?
Gemimize mi demişti? Onlardan daha var mıydı? Anvly cevap vermeye hazırlanırken adamın üstündeki giysiler dikkatini çekti. Tıpkı bugün bara gelen adamlara benziyordu. Korsan gibi. Bu düşünce anvly’i baştan aşağı titretti. Yanılıyor olmalıydı.
Adam tutup onu sarsmaya başladı. Anvly kendisini sersemlemiş hissediyordu.
‘’ Kaçıyordum. Kaçtım ve bu gemide saklandım. Sonra ayak seslerini duyunca korktum ve… ve kutunun içine saklandım, odada kimsenin olmadığından emin olduktan sonra çıkmaya çalıştım ancak kutunun kapağı sıkışmıştı.’’
‘’Kimlerden kaçıyordun?’’
Anvly sersemlemiş bir ifadeyle adamın yüzüne bakmaya başladı. Daha fazla dayanamıyordu. Ağlayacaktı. Kendini tutmayı bıraktı ve ağlamaya başladı. Bugün başına sürekli kötü şeyler gelmişti zaten. O sadece normal sakin bir hayat yaşamak istiyordu. Daha fazlasını değil.
Adam onun ağlamaya başlamasıyla şaşırmış gibiydi. Beceriksizce onu teselli etmeye çalışıyordu.
‘’Hey, seni korkutmak istemedim. Ağlama.’’
Adam ne söylerse söylesin Anvly ağlamayı kesmiyordu. Çok yorulmuş ve korkmuştu.
Adam yavaşça Anvly’nin koluna dokundu.
‘’Hadi gel seni dışarı çıkartayım. Biraz hava al. Ayrıca seni kaptana göstermemiz gerek.’’
Anvly birden paniğe kapıldığını hissetti. Adam onu anlamış gibi;
‘’Merak etme sana zarar vermez, hiç birimiz vermeyiz.’’
Anvly tereddütle başını salladı ve odadan çıkarak uzun bir koridorda ilerlemeye başladılar. Önlerine bir kapı çıktı ve Anvly’nin yemek odası olduğunu düşündüğü bir odada ilerlemeye başladılar. Tekrar bir kapıdan girdiler ve geminin güvertesine çıktılar. Orada da birkaç adam vardı. Aslında bir kaçtan da çoktular. Anvly korkuyla sinmemek için kendisini zor tuttu.
‘’Çocuklar, bir misafirimiz var hadi ona ‘merhaba’ diyin.Nazikçe.’’
Adamların yüzlerini döndüler ve donup kaldılar. Sonra hepsi birden ayaklanıp Anvly’nin yanına geldiler.
‘’Colin, git ve kaptanı çağır.’’
Colin adlı tayfa başını sallayıp, hemen oradan ayrıldı.
‘’Onu nereden buldun, Simon? Biliyorsun gemiye kadın sokmamız yasak.’’
‘’Onu ben getirmedim, Hughes. Onu depoda bir kutunun içinde saklanırken buldum.’’
‘’Kutunun içinde saklanırken mi? Neden saklanıyormuş?’’ Adam sorusunu sorduktan sonra Anvly’e bir bakış fırlattı.
‘’Dediğine göre birileri peşindeymiş?’’ Simon bunu soru sorar gibi söylemişti.
‘’Hırsızlık mı yaptın, güzelim?’’
Anvly hayır anlamında başını salladı.
‘’Öyleyse neden kaçıyordun?’’
Anvly tek tek adamlara baktı. Hepsi de uzunlardı ve tehlikeli gözükmüyorlardı. Ama Anvly onlara pek güvenemeyeceğini biliyordu.
‘’ Ben tam olarak bilmiyorum. Bir barda çalışıyorum ve bugün çalıştığım yere iki adam geldi, birilerini sorup gittiler. Sonrada adamlardan biri aradıkları kişilere bir şey belli edersem, beni dünyanın öbür ucuna da kaçsam bulup öldürmekle tehdit etti.’’
Adamlar hep bir ağızdan gülerek ‘’Leonard’’ dediler. Anvly dediklerinden hiçbir şey anlamamıştı. Ama bu ismi onu kovalayan adamlardan biri de söylemişti. Zaten herşey o bu adı duyduktan sonra başlamıştı. Adamlardan biri anvlye;
‘’Öyle bile olsa, gemimize kaçak olarak girdin ve bu yüzden seni öldürmemiz gerekecek. Yoksan kendin denize mi atlamayı seçerdin?’’
Anvly’nin korkuyla gözleri büyüdü.
‘’Başka seçenek sunamaz mısınız?’’
‘’Kes şunu, Mark! Onu korkutuyorsun!’’ Adamlar gülüştüler.
Anvly birden bire herkesi şaşırtarak soru sordu.
‘’ Sizler korsan mısınız?’’
‘’Evet, öyleyiz küçük bayan. Bunda bir sorun mu var?’’
Anvly de dâhil herkes sesin geldiği yöne döndü. Oydu. Sabahki adam. Anvly içinde yükselen ateşe kapılmamaya çalışssa da içindeki yumruk atma duygusuna engel olamayarak, adama doğru beceriksizce bir yumruk savurdu. Adam kolaylıkla yumruktan kaçtı. Anvly’nin beceriksiz yumruğunu büyük eliyle etkisiz hale getirdi.
‘’ Yavaş ol, küçük hanım. Seni gemisinde misafir eden insanlara böyle mi teşekkür ediyorsun?’’
‘’Seni lanet herif! Bugün başıma ne geldiyse hep senin yüzünden geldi zaten! Bir de bana teşekkür et mi diyorsun?!’’
Adamın kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. Anvly sinirle dişlerini birbirine kenetledi.
‘’Demek başına bela oldum, öyle mi ?’’
‘’Evet, öyle!’’
Adamlar gülüşmeye başladılar. Anvly sinirle onlara bir bakış attı.
‘’Seni gemimize kadar getiren şey nedir, küçük hanım?’’
‘’Senin aradığın adamlar peşime düştüler. Bugün beni seninle ve arkadaşınla konuşurken görmüşler.’’
Adamın birden kaşları çatıldı ve tüm şakacı ifadesi kayboldu.
‘’Onlara söyledin mi?’’
‘’Hayır, sadece... kaçtım. ’’
‘’İyi.Pekala, bir dahaki durağımıza kadar gemimizde bizimle seyahat edeceksin. Sonrasında gideceksin.
‘’Ne yani, beni hiç bilmediğim bir adada tek başıma mı bırakacaksınız?!’’
‘’Bizimle mi kalmayı tercih ederdin? Biliyorsun bizler korsanız. Ama eğer sorun olmayacaksa, istediğin kadar kalabilirsin.’’
Anvly başını iki yana salladı.
‘’Hayır, gideceğim. Başımın çaresine bakabilirim.’’
Adam da başını salladı.
‘’Öyle diyorsan. Her neyse sanırım tanışma faslına geçmemizin zamanı geldi. Ben Leonard. Bu geminin kaptanıyım. Beyler hadi sizde kendinizi tanıtın.’’
‘’Ben Simon. Geminin ikinci kaptanıyım.
‘’Ben Hughes. Geminin düzeni ve temizliği bana aittir.
‘’Ben Thomas. Geminin gözcüsüyüm.
‘’Ben Colin. Geminin teknik işleriyle uğraşırım.
‘’Ben Mark. Geminin Aşçısıyım.’’
‘’Ve ben de Steve. Geminin en genç tayfası.’’ Çocuk dişlerini göstererek srıttı. Anvly kendisini ona gülümsemekten alamadı.
‘’Ve ben de Anvly St. Vience’’ diye kibarca tanıttı kendini Anvly.
‘’Hepimiz tanıştığımıza memnun olduk.’’ Dedi adamlar.
‘’Pekala, gideceğimiz yere varana kadar, benim odamda, benimle kalacaksın.’’diyerek söze başladı Leonard gülümseyerek.
Bu söz üzerine Anvly’nin narin kaşları çatıldı.
‘’Seninle mi?’’
‘’Tabi, yemek odasındaki sandalyelerin üzerinde uyumak istemiyorsan.’’
Pis pis sırıttı adam. Anvly daha şimdiden önlerindeki birkaç günün ona eziyet gibi geleceğini biliyordu. Aslında kibar olmamalıydı, ancak kendisine engel olamıyordu. Bunu yorgunluğuna verdi Anvly. Yarın her şey çok daha değişik olacaktı.
İstemeyerek de olsa başını salladı, Anvly.
‘’Yalnız, benimde bir şartım var. Sen yerde ve ben de yatakta uyuyacağım.’’
Adam konuşamadan Anvly sözüne devam etti.
‘’Unuttun mu? Ben misafirim.’’
Adamlar gülüşmeye başladılar. Günlerinin belki de o kadar kötü olmayacağını düşündü Anvly, gülümseyerek…

Umarım beğenirsiniz Çok Mutlu

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
07 Ağu 2012 13:24
sailor usagi
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Kayıt: 17 Ağu 2011
Mesajlar: 131
Favori Anime & Manga: Sailor Moon, Naruto,İtazura na Kiss, Fairy Tail Beast Master,Dengeki Daisy.
Teşekkür: 9

Durumu: Çevrimdışı

sailor usagi
Otaku (Level 3)
Pirates in Love Konu: Yanıt: Pirates in Love
Alıntıyla Cevap Gönder
Çok değişik bir fanfic olmuş devamını da beklerimm Çok Mutlu

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
07 Ağu 2012 23:43
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): sailor V

RollerCoaster
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Yaş: 27
Kayıt: 09 Ekm 2011
Mesajlar: 155
Favori Anime & Manga: Saçma olmasın yeter, ben yeterince saçmayım çünki *.*
Nerden: Ankara
Teşekkür: 51

Durumu: Çevrimdışı

RollerCoaster
Otaku (Level 3)
Pirates in Love Konu: Yanıt: Pirates in Love
Alıntıyla Cevap Gönder
ehiehi çok güzel olmuş Çok Mutlu Devamını istiyorum Çok Mutlu

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Anime Listesi  
08 Ağu 2012 0:17
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): sailor V

Gama_Sennin
Mangaka
Mangaka



Yaş: 33
Kayıt: 22 Eyl 2009
Mesajlar: 4,619
Tanıtımlar: 46
Teşekkür: 2676

Durumu: Çevrimdışı

Gama_Sennin
Mangaka
Pirates in Love Konu: Yanıt: Pirates in Love
Alıntıyla Cevap Gönder
Adından dolayı okumak için girdim de çok fazla uzun geldi ya Şaşırmış Durumda

Spoiler:
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et Anime Listesi  
08 Ağu 2012 3:29
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): sailor V

sailor V
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Yaş: 29
Kayıt: 17 Ağu 2011
Mesajlar: 188
Nerden: Konoha Gakure
Teşekkür: 36

Durumu: Çevrimdışı

sailor V
Otaku (Level 3)
Pirates in Love Konu: Yanıt: Pirates in Love
Alıntıyla Cevap Gönder
Beğenmenize çok sevindim Çok Mutlu

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
08 Ağu 2012 14:24
sailor V
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Yaş: 29
Kayıt: 17 Ağu 2011
Mesajlar: 188
Nerden: Konoha Gakure
Teşekkür: 36

Durumu: Çevrimdışı

sailor V
Otaku (Level 3)
Pirates in Love Konu: Yanıt: Pirates in Love
Alıntıyla Cevap Gönder
Yeni bölüm geldii Çok Mutlu


Ertesi gün gülümseyerek uyandı, Anvly. Perdelerin arasından ince çizgiler halinde gelen, güneş ışıkları göz kapaklarını hafifçe ısıtıyordu. Yatağında doğruldu ve gerindi. Yavaşça gülümsedi ve gülümsemesi yüzünde dondu birden. Rüya değildi, gerçekten de bir korsan gemisindeydi.
Aman Tanrım! Dün neler olmuştu! Hızlıca etrafa bir göz gezdirdi ve yerde uyuyan Leonard’ı gördü. Dün kendisini bu şekilde tanıtmıştı adam. Kaptan Leonard diye. ‘Korsanların’ kaptanı Leonard, diye düşündü Anvly.
Buradan hemen gitmek istiyordu. Gemiye binmeden önce neden bayrağa dikkat etmemişti ki sanki. Aptallığıyla kendisine lanet okudu. En azından elbisem üzerimde, diye düşündü Anvly. Ama değillerdi. Onun yerine eski bir pantolon ve neredeyse yırtılmış bir gömlek vardı üzerinde. Yeniden aptallığıyla söylendi, Anvly. Dün gece yatarken elbisesiyle yatamayacağını söylerek, başka birşeyler giymekte ısrar etmişti. Eğer diye düşündü, Anvly bu kadar inatçı biri olmasaydım, şimdiye buradan çoktan tüğmüştüm.
Oturduğu yataktan kalktı ve etrafta göz gezdirerek elbisesini nereye koymuş olabileceğini düşündü. Neyseki Leonard horluyordu. Bu onun uyuduğunun bir işaretiydi.
Elbisesini gördü, Anvly. Tam da Leonard’ın uyuduğu yerdeydi. Aksilikler bu günde peşini bırakmayacak gibiydi. Derin bir nefes aldı ve ses çıkartmadan parmaklarının ucunda yürümeye başladı. Ne kadar sessiz olmaya çalışırsa altındaki tahtalar da o kadar gıcırdıyordu.
Yavaşça leonard’ın yanına yaklaştı ve eğilerek elbisesini desenli koltuğun üzerinden aldı. Evet, işte bitmişti. Şimdi giyinecek ve-
Bacağında bir şey hissetti. Sanki bir şey bacağını yavaşça sarıyormuş gibiydi. ‘Yılan’, diye düşündü Anvly korkuyla. Bacağını saran şey onu çekti ve sertçe poposunun üstüne oturdu.
‘’Bir yere mi gidiyordun, canım?’’
Hızlıca gözlerini açtı, Anvly. Sinsi bir gülümsemeyle kendisine bakıyordu, Leonard.
‘’ Ben. Evet gidiyorum.’’
‘’Ah öyle mi? Denizin ortasında olduğumuzu unuttun galiba? Köpek balıklarına yem mi olmak istiyorsun?’’
‘’Beni burada zorla tutamazsınız!’’
Leonard şaşırmış gibi ona bakıyordu.
‘’Seni burada zorla tutmak gibi bir niyetim yok, güzelim. Dediğim gibi-‘’
‘’İstemiyorum.’’
‘’Anlamadım?’’
‘’Dedim ki, sizin gibi lanet korsanların yanında kalmak istemiyorum!’’
Söylediklerini Leonard’ı şaşırtmış hatta biraz da kızdırmış gibiydi. Umursamadı, Anvly. Korsanlardan nefret ediyordu. Hepsinden!
Leonard kaşlarını çatıp ona baktı.
‘’Hatırlatmama gerek var mı güzelim? Gemimize bir kaçak gibi binen ve saklanan sendin. Hiç birimiz seni kolundan tutup zorla getirmedik buraya.’’
‘’Senin yüzünden geldim buraya, lanet herif! Eğer sen ve o arkadaşın olmasaydı, şu anda evimde olacaktım. Ama karşıma çıktınız ve tüm hayatım sayenizde değişti. Birde seni buraya getiren biz değildik diyorsun. Keyfimden gelmedim değil mi?’’
Anvly ağzına ne gelirse söylemek ve onun kalbini toza çevirene kadar kırmak istiyordu. Ama lanet herif aldırmıyordu bile.
‘’Madem seni buraya ben getirdim, öyleyse ben gidebilirsin diyene kadar hiçbir yere gitmiyorsun.’’
‘’Sen bana emir veremezsin!’’
‘’Unuttun mu canım? Ben bu geminin kaptanıyım. Yani tayfalarım benden emir alırlar. Senden veya bir başkasından değil. Benden.’’
Son sözünü üzerine basarak söylemişti, Leonard.
‘’Ben senin tayfan değilim. Bana ne yapacağımı söyleyemezsin.’’
‘’Öyleyse git ve denize atla. Bu gemide kaldığın sürece benim emirlerimi dinleyeceksin. Son sözüm budur. Konu kapanmıştır.’’
‘’Sen… Sen çekilmez bir adamsın!’’
Anvly koşarak çıktı kapıdan. Bu yüzden Leonard’ın arkasından ne söylediğini ve kahkasını duyamamıştı.
‘’Ah, o kadar kötü mü?’’

Uyurken Anvly’i izliyordu, Leonard. Çok huzurlu ve kırılgan görünüyordu. Orada o yastık yerine ben yatıyor olmalıydım, diye düşündü Leonard kızgınlıkla. Orada yatan o olmalı ve Anvly’nin yüzüne dökülen altın saçlarını yumuşakça yüzünden çekmeli ve sonra… Tanrım! Neler düşünüyordu böyle.
Anvly masumiyetin somut hali gibiydi. Kimse onun yalan söylediğine inanmazdı. Tekrar gülümsedi, Leonard.
Kararını vermişti. Saçlarını yüzünden çekmeden rahat edemeyecekti. Tam kalkmaya yeltenmişti ki, Anvly sessizce yatağında doğruldu ve gülümseyerek gerindi. Leonard horlamaya başladı. Bir yandan da yarı kapalı gözlerle Anvly’i izliyordu. Gülümsemesi yüzünde dondu, Anvly’nin. Ve panik yaparak ellerini saçlarının arasından geçirdi. Sonra da etrafı taramaya başladı. Bakışları bir süre kendisinin üzerinde durakladı sonra da odaya bakınmaya devam etti. Aradığı şeyi bulmuş gibi yataktan kalktı. Parmak uçlarında ilerlemeye başladı. Ne kadar çok ses çıkardığının farkında değil gibiydi. Anvly ayağa kalkınca, kalbinin sıkıştığını hissetti, Leonard. Dün gece giymekte ısrar ettiği pantolon bacaklarının mükemmelliğini ortaya çıkartırken, gömleği de belinin narin inceliğini gözler önüne seriyordu. Birden elbisesini hemen ona vermek geldi Leonard’ın içinden. Tayfalarının onun bu güzelliğini görmelerini istemiyordu. Ama yapmadı. Sonuçta kız onun değildi. İstediği kişiye âşık olabilirdi. Bu düşünceyle kalbi tekrar sıkıştı, Leonard’ın.
Kız Leonard’ın üzerinden uzanıp elbisesini alırken gömleği biraz daha gerildi. Aman Tanrım! Bakamayacaktı, Leonard. Gözlerini sıkıca kapatıp daha yüksek sesle horlamaya başladı, ancak kızın bacağı Leonard’ın koluna değince, kendini tutamadan kolunu kızın narin bacağına dolayıp, kızı aşağı çekti. Kız küçük bir çığlık atıp yere, poposunun üzerine düştü. Gözlerini sımsıkı kapatmıştı.
Leonard her ne kadar dalga geçmek istemese de tutamamıştı kendisini.
‘’Bir yere mi gidiyordun, canım?’’
Hızlıca gözlerini açtı, Anvly. Karşısında Leonard’ı gördüğüne şaşırmış gibiydi.
‘’ Ben. Evet gidiyorum.’’
‘’Ah öyle mi? Denizin ortasında olduğumuzu unuttun galiba? Köpek balıklarına yem mi olmak istiyorsun?’’
‘’Beni burada zorla tutamazsınız!’’
Leonard kızın söylediğine bir anlam verememişti. Onu kaçırmamıştı ki. Aksine kızı gemisinde misafir edip koruması altına almıştı. Bu kötü bir şey miydi? Neden bu kadar sinirlenmişti. Leonard sorunlarını açıklığa kavuşturmak için söze başladı.
‘’Seni burada zorla tutmak gibi bir niyetim yok, güzelim. Dediğim gibi-‘’
‘’İstemiyorum.’’
Neyi istemiyordu?
‘’Anlamadım?’’
‘’Dedim ki, sizin gibi lanet korsanların yanında kalmak istemiyorum!’’
Söyledikleri Leonard’ı şaşırtmış hatta biraz da kızdırmıştı. Kız resmen kendisinden nefret ediyordu. Kabul, kızın buraya gelmesine o sebep olmuştu belki, ama bunu isteyerek yapmamıştı. İşleri bu hale getiren Rory’nin şapşal adamlarıydı. Ama nefret edilen kendisi oluyordu. Belki de kızın konuşmasına aldırmadan ‘adalet nerede?’ diye bağırsa iyi olacaktı. Ama yapmadı, aptal değildi.
Leonard kaşlarını çatıp ona baktı. Artık bu konuyu açıklığa kavuşturacaklardı. Sıkılmaya başlamıştı.
‘’Hatırlatmama gerek var mı güzelim? Gemimize bir kaçak gibi binen ve saklanan sendin. Hiç birimiz seni kolundan tutup zorla getirmedik buraya.’’
‘’Senin yüzünden geldim buraya, lanet herif! Eğer sen ve o arkadaşın olmasaydı, şu anda evimde olacaktım. Ama karşıma çıktınız ve tüm hayatım sayenizde değişti. Bir de seni buraya getiren biz değildik diyorsun. Keyfimden gelmedim değil mi?’’
Kız kalbini kırmak istiyordu. Bunun farkındaydı, ancak pek başarılı olamıyordu.
‘’Madem seni buraya ben getirdim, öyleyse ben gidebilirsin diyene kadar hiçbir yere gitmiyorsun.’’
‘’Sen bana emir veremezsin!’’
‘’Unuttun mu canım? Ben bu geminin kaptanıyım. Yani tayfalarım benden emir alırlar. Senden veya bir başkasından değil. Benden.’’
Son sözünü üzerine basarak söylemişti, Leonard. Artık kimin patron olduğunu öğrenmesi gerekiyordu bu küçük cadının.
‘’Ben senin tayfan değilim. Bana ne yapacağımı söyleyemezsin.’’
‘’Öyleyse git ve denize atla. Bu gemide kaldığın sürece benim emirlerimi dinleyeceksin. Son sözüm budur. Konu kapanmıştır.’’
‘’Sen… Sen çekilmez bir adamsın!’’
Anvly koşarak çıktı kapıdan. Leonard kahka atmaya başladı ve arkasından seslendi.
‘’Ah, o kadar kötü mü?’’
Yavaşça yerinden kalkıp kendisine bir bardak brendi koydu. Küçük cadı onun sabrını zorluyordu. Ne yani diye düşündü Leonard, onu gemisinde misafir etmesinin karşılığı bu muydu? Yere baktı. Elbisesini yerde unutmuştu. Keşke onu sinir etmeseydim dedi kendi kendisine. Böylece üzerinde elbisesi olacaktı. Ve tayfalarının gözünde çekici, mükemmel Anvly yerine masum, tatlı Anvly olarak kalacaktı. Ama artık çok geç gibiydi. Derin bir nefes alarak üzerini değiştirdi ve yatağını baştan sağma bir şekilde kapattı. Canı kahvaltı etmek istemiyordu. Gidip Anvly’i görecekti ama ondan önce yapması gereken birkaç işi vardı. Nerede olduklarını sormak gibi. Sonra da belki dümeni kendisi ele alır ve Anvly’i bir süreliğine kafasından uzaklaştırmaya çalışırdı.
Sessizce odadan çıktı. Uzun bir gün olacağı kesindi…
Kızgınca çıktı odasından, Leonard. Küçük cadı haddini aşmıştı. Güvertede ilerlemeye başladı ve Simon’u gördü. Ona doğru yaklaştı.
‘’Kaptan kızgın görünüyorsunuz. Sorun nedir?’’
Dişlerini sıktı, Leonard. Küçük cadıyı düşünmek istemiyordu ama beynine örümcek gibi ağ örmüştü sanki.
‘’Kızgın değilim sadece sinirlendim.’’
‘’Bu ikisi aynı şey değil mi kaptan?’’
‘’Hayır, değil. Artık değil.’’
Leonard tam arkasını dönmüş gitmeye hazırlanıyordu ki, Simon onu durdurdu.
‘’Efendim, size bir şey söylemeliyim.’’
‘’Önemli değilse söyleme, Simon.’’
‘’Önemli kaptan. Kraldan haber geldi. Sizi ve tayfalarınızı iki hafta sonraki baloya davet ediyor. Eğer kabul ederseniz, mektup yazıp yollayacağım efendim.’’
‘’Mektubu kim getirdi, Simon?’’
‘’Bir güvercin, Efendim.’’
‘’Güvercin mi?! Her neyse buradan Edinburg bir buçuk hafta sürüyor. Ona kabul ettiğimi ancak bir de misafirimiz olduğunu söyle. Bir bayan misafirimiz. Ve Simon, Anvly’e hiçbir şey söylemeyin. Ona kendim söylemek istiyorum.’’
Simon hafifçe gülümsedi. ‘’Peki, kaptan nasıl isterseniz.’’ Başıyla hafif bir selam verdikten sonra uzaklaştı.
Demek kral bizi baloya çağırıyor, diye düşündü Leonard gülümseyerek. Ne yazık ki küçük Anvly biraz daha beklemek zorunda kalacaktı. Çünkü Edinburg’a gidiyorlardı…

Anvly daha önce hiç bu kadar sinirlendiğini hatırlamıyordu. Korsanlardan nefret ediyordu. Elinde olsa gemiden aşağı atlardı, ama yüzme bilmiyordu. Ne yazık ki. Küçükken geçirdiği bir kaza yüzünden sudan korkuyordu. Bu yüzden de hiçbir zaman yüzme öğrenmek istememişti. Ama keşke öğrenseydim, diye düşündü Anvly. O zaman denize atlar ve hiç durmadan yüzerdi. Ta ki eve varana kadar. Gülümsedi. Bu imkânsızdı. En dayanıklı insan bile o kadar yüzmeye dayanamazdı. Eğer o kazayı geçirmemiş olsaydı belki… Hatırladı Anvly. Korkunçtu.
Nathan Amcaya söz verdiği halde arkadaşlarıyla gölün kenarına oynamaya gitmişlerdi. Arkadaşları onu bir şekilde ikna etmiş ve peşlerine takmışlardı.
‘’Hadi, Anvly sen de bizimle gel. Zaten yaşlı adam uyuyor. O uyanana kadar biz çoktan geri dönmüş oluruz. Bu kadar korkak olma.’’
Kararsızdı, Anvly. Nathan Amca ona güveniyordu. Ama o da yüzmek istiyordu. Hem denemekten ne çıkardı ki. O uyanmadan önce geri dönmüş olurdu. Başını salladı, Anvly. Yanına birkaç parça bir şey aldı ve tam kapıdan çıkarken Nathan Amcayı kontrol etmesinin iyi olacağını düşündü. Eşyalarını kapının önüne bırakıp yaşlı adamın yanına gitti sessizce. Koltuğun önünde durdu ve horlayan yaşlı adamın önünde küçük elini sağ sola salladı ve bekledi. Hiçbir tepki yoktu. Anvly sinsice gülümsedi ve eşyalarını alıp çıktı evden.
Koşarak göle gittiler. Çok heyecanlıydı, Anvly. İlk defa yüzecekti. Gölün önüne geldiler ve hepsi kıyafetlerinden birer parçasını çıkarttılar. Böylece tam olarak ıslanmayacaklardı. Anvly de ona çok bol gelen hırkayı çıkarttı ve yere koydu. Hepsi beraber tahta iskeleye çıktılar ve bir süre orada durdular. Hepsi suyun çok soğuk olduğunu biliyordu. Birbirine baktılar.. Gülümsediler. Çocuklardan biri Anvlynin arkasına geçti.
‘’Önce sen’’ dedi ve gülerek Anvly’i suya itti. Anvly daha ne olduğunu anlayamadan sudaydı. Arkadaşlarının hepsi ona gülüyorlardı. Anvly çırpınmaya başladı. Bağırmak istiyordu ancak çok fazla su yutmuştu. Ciğerleri patlayacak gibi hissediyordu.
‘’Numara yapmana gerek yok, Anvly. Yüz hadi bizde geleceğiz.’’ Çocuklar tekrar gülüştüler ancak Anvly’nin yavaşça suyun içine gömülmesiyle tüm kahkaları kesildi.
‘’Çocuklar, sanırım numara yapmıyor. Geçekten boğuluyor! Ona yüzme bilip bilmediği sormalıydınız. Aptallar.’’
Leo hemen suya atladı ve Anvly’i suya batmadan önce kendisine doğru çekti. Geç kalmamış olmasını umuyordu. Tüm gücüyle Anvly’i kıyıya çekmeye başladı. Yavaşça kıyıya yaklaştı ve arkadaşları da onlara yardım ederek Anvly’i kıyıya çıkarttılar. Leo hiç dinlenmeden Anvly’e kalp masajı yapmaya başladı. Neyse ki babası ve annesi doktordu. Ve onları birkaç kez boğulan kişileri kurtarırken görmüştü. Bir gün işine yarayabileceğini nerden bilebilirdi ki.
Bir süre kalp masajı yaptı. Bu süre de Anvlyden bir tepki bekliyordu ama yoktu. Kalp masajı yapmayı kesip Anvly’e baktı. Suni teneffüs yapacaktı. Tek eliyle Anvly’nin burnunu kapattı ve dudaklarını Anvly’nin dudaklarına yapıştırarak suni teneffüs yapmaya başladı.
Ah, lütfen ölmesin, diye düşündü panikle. Dudaklarını hızla çekti ve tam tekrar eğilecekken Anvly öksürmeye başladı. Deli gibi öksürüyor bir yandan da nefes almaya çalışıyordu.
‘’Ah tanrım sana şükürler olsun. Yaşıyor!’’
Anvly yavaşça olduğu yerde doğruldu. Titriyordu. Leo hemen havlusunu onun titireyen vücuduna sardı ve alnına ufak bir öpücük kondurdu. Çok korkmuştu.
‘’İyi misin? Bir yerin acıyor mu?’’
‘’Boğazım yanıyor.’’
‘’Merak etme birazdan geçecektir.’’
‘’Ne oldu? Yani nasıl oldu?’’
‘’ Henry, seni göle itti. Yüzme bilmediğini bilmiyorduk. Suda çırpınırken şaka yapıyorsun sanmıştık ama değildi. Ben de hemen suya atladım ve seni çıkarttım.’’
‘’Çok üzgünüm, Anvly. Ben bilmiyordum…’’
Anvly hafifçe gülümsedi. Gerçekten de bilmiyordu. Hepsiyle çok iyi dosttu ve kimsenin ona bir şey olmasını istemeyeceğini biliyordu.
‘’Sorun değil, Henry. Bilmiyordun.’’
Sophie sevinçle gülümsedi.
‘’Leo sen uyanasın diye seni öptü. Buna inanabiliyor musun? Tıpkı ‘Uyuyan Güzel’deki gibi.’’
‘’Onu öpmedim. Suni Teneffüs yaptım. İkisi aynı şey değil.’’
Anvly şaşkınlıkla küçük elinin dudaklarına götürdü. Öpülmüştü. Hem de Leo tarafından. Keşke uyanık olsaydım, diye düşündü üzgünce.
‘’Beni kurtardın, teşekkür ederim Leo. Sanırım sen olmasaydın ben şimdi-‘’
‘’Hey, bunları düşünme artık. Geçti. Gel seni eve götüreyim. Korkmuş olmalısın.’’
Leo Anvly’nin hırkasını yerden alıp ona kalkarken yardımcı oldu ve eve gittiler. Evin önünde Leo onun alnına yine ufak bir öpücük kondurdu.
‘’Kendine dikkat et. Ve seni zorladığım için üzgünüm.’’
‘’Bilmiyordun.’’
Ama iyi ki de zorlamışsın diye düşündü Anvly. Onu öpmüştü. Yavaşça gülümsedi.
‘’Görüşürüz.’’
‘’Görüşürüz.’’
Neyse ki bu olanlardan Nathan Amcanın hiç haberi olmamıştı…
‘’Neden ağlıyorsun?’’
Anvly panikle arkasını döndü. Steve ona bakıyordu. Ağlıyor muydu? Hızlıca gözlerini sildi, Anvly.
‘’Eski anılar’’ dedi Anvly kısaca.
Steve ona Leoyu hatırlatıyordu. Onun da tıpkı Leo gibi hafif sarıya çalan saçları ve karamelimsi gözleri vardı.
Steve kendinden emin bir şekilde gülümsedi.
‘’Eğer seni üzen birisi olursa bana her zaman söyleyebilirsin.’’
Anvly bir kahkaha attı. Ve Steve’e hafifçe sarıldı.
‘’Tamam.’’
‘’Küçücük bir çocuğa mı asılıyorsun?’’ dedi Leonard alayla.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
08 Ağu 2012 21:06
sailor usagi
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Kayıt: 17 Ağu 2011
Mesajlar: 131
Favori Anime & Manga: Sailor Moon, Naruto,İtazura na Kiss, Fairy Tail Beast Master,Dengeki Daisy.
Teşekkür: 9

Durumu: Çevrimdışı

sailor usagi
Otaku (Level 3)
Pirates in Love Konu: Yanıt: Pirates in Love
Alıntıyla Cevap Gönder
Yine çook güzel olmuş o leonarda gıcık kaptım hep dalga geçiyor kızla zavallı kız çekiceği var galiba steve i gözüm tuttu iyi çocuğa benziyo neyse devam devam...

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
10 Ağu 2012 14:42
sailor V
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Yaş: 29
Kayıt: 17 Ağu 2011
Mesajlar: 188
Nerden: Konoha Gakure
Teşekkür: 36

Durumu: Çevrimdışı

sailor V
Otaku (Level 3)
Pirates in Love Konu: Yanıt: Pirates in Love
Alıntıyla Cevap Gönder
Hışımla döndü, Anvly. Ne diyordu bu adam böyle ?! Tabi ki de küçücük bir çocuğa asılmıyordu.
‘’Evet, Steve de tam bana evlenme teklif ediyordu. Öf be adam! Git dalga geçecek başkasını bul!’’
‘’ Tayfalarım her şeye inanacak insanlar değiller. Kısacası şapşal değiller.’’
Anvly sinirle öne atıldı ve Leonard’ın suratına sert bir şaplak attı. Bu sefer gerçekten hak etmişti.
‘’Seni hayvan herif! Sen kim oluyorsun da bana şapşal diyorsun! Ben St. Vience Leydisi-‘’

Panikle durdu Anvly. Ne diyordu. O artık bir leydi değildi ki. Annesi korsanlar tarafından öldürüldüğünden beri değildi. Gözleri dolarak yere bakmaya başladı.
‘’Leydi mi? Ahahaha! Sen leydi misin? Hiç güleceğim yoktu, gerçekten.’’
Anvly daha da sinirlenmişti. Ağlamak istiyordu ama ağlamayacaktı. Pislik korsanın karşısında kendisini küçük düşürmeyecekti. Sinirle korsanın gözlerinin içine baktı.
‘’Sen ne bilirsin ki! Senin annen gözlerinin önünde öldürüldü mü ki!! Baban seni bırakıp gitti mi bir başına! Sokaklarda ağlayarak yemek aradın mı sen!’’ Sesi gittikçe alçaldı Anvly’nin.
‘’Sen benim nasıl hissettiğimi anlayabilir misin?’’
Koşarak uzaklaştı, Anvly. Artık burada kalmak istemiyordu. Lanet herif onu sürekli aşağılıyordu. Geminin arka tarafına gitti. Burada en azından kimse yoktu. Biraz yalnız kalmak istiyordu. Neden öyle söylemişti ki sanki? Artık bir leydi olmadığını en iyi kendisi biliyordu. Ama eğer babası hayatta olsaydı… Babasının öldüğünü düşünüyordu, Anvly. Ondan hiç haber alamamıştı. Bir sürü mektup yazmıştı ancak hiç birine cevap gelmişti. Anvly de sonunda umut etmeyi bırakıp hayatına devam etmişti. Ama biliyordu ki, her geri dönen mektup kalbini biraz daha parçalıyordu.
Anvly yüzünü kapatıp ağlamaya başladı. Bu kadar zayıf olmaktan nefret ediyordu. Eğer zayıf biri olmasaydı, babasını bir şekilde bulur ve…
‘’Anvly ?’’
Kararsız bir ses duydu, Anvly. Sesi hemen tanımıştı. Ama arkasını dönmedi. Omuzunda bir el hissetti.
‘’Anvly, yüzüme bak.’’
Umursamadı, Anvly.
Leonard’ın eli çenesine uzandı ve onu kendisine bakmaya zorladı.
‘’Ağlıyorsun? Seni kırmak istemedim. Sadece takılıyordum. Kırılacağını tahmin etmedim. Özür dilerim.’’
Bir şey söylemedi, Anvly. Kötü korsan ondan özür diliyordu. Anvly utanarak gözlerini kaçırdı. Neden utanıyordu ki? Bu çok aptalca değil miydi? Ama korsanın gözleri onu utanmaya zorluyordu sanki. Leonard kıkırdadı.
‘’Neden gülüyorsun ?’’
‘’Kızardın.’’
‘’Hayır, kızarmadım.’’
‘’Evet, kızardın. Hatta bir domatese benziyorsun.’’
Anvly onu gülerek ittirdi. Şaşkınlıkla fark etti. Tüm siniri ve üzüntüsü geçmişti. Kızgınlığının sebebi karşısındaki adamdı, ama aynı zaman da onu birden bire güldüren de bu adamdı. Anvly Leonard’a baktı. Onu elinden tutarak odalarına götürdü. Kapıyı arkalarından sıkıca kapattı. Önce Leonard’ın şapkasını yavaşça çıkarttı. Sonra ceketinin düğmelerini yavaşça çözdü. Ve sonra da kılıcını aldı…

Leonard Anvly’i arıyordu. Nerede bu kız diye düşündü. O kadar ufak tefekti ki örümcekler gibi, her yere sığabileceğini düşündü Leonard. Az ileride Anvly’i gördü. Steve ile konuşuyordu. Leonard biraz daha yaklaştı. Bir şeye gülüp birbirlerine sarıldılar. Leonard çok meraklanmıştı. Neden birbirlerine sarılıyorlardı ki? Dur biraz yoksa ilk görüşte aşk mı yaşıyorlardı? Steve çok uyanık bir insandı. Kızı mutlaka sözleriyle büyülemişti.
‘’Küçücük bir çocuğa mı asılıyorsun?’’
Steve şeytanca baktı. Kızı umursamıyordu. Neden umursayacaktı ki zaten? Sadece onu arzuluyordu. Ama, diye düşündü böyle bir şey asla olmayacaktı. Kızı Edinburg da bırakacak ve balodan sonra yoluna devam edecek. Küçük cadıya sadece bir buçuk hafta daha katlanması gerekiyordu. Sonra herşey bitecek ve eski haline geri dönecekti. Eski sessiz günlerine…
‘’Evet, Steve de tam bana evlenme teklif ediyordu. Öf be adam! Git dalga geçecek başkasını bul!’’
İşte yine başlıyorlardı. Leonard dalga geçerdi ve Anvly de lafı onun ağzına tıkardı. Bu kızın her zaman kendisini savunacak sözleri vardı. Asla altta kalmıyordu. Gülümsedi Leonard sinsice.
‘’ Tayfalarım her şeye inanacak insanlar değiller. Kısacası şapşal değiller.’’
Kendisiyle gurur duydu, ancak bu çok kısa sürdü. Yüzüne yediği sert bir tokat şaşkınca duraksamasına neden oldu.
Tanrım! Bu kız bir gün gerçekten elinde kalacaktı. Leonard sinirli bir şekilde içini çekti ve kıza baktı. Bir duraksama daha.
‘’Seni hayvan herif! Sen kim oluyorsun da bana şapşal diyorsun! Ben St. Vience Leydisi-‘’
Kız panikle duraksadı. Panik yüzüne yansıyordu. Sessizce başını öne eğdi. Leonard bir kahkaha patlattı. Kız onunla dalga geçiyor olmalıydı. Bu kötü görünümlü kızın bir leydi olmasına imkân yoktu. Oldukça bakımsızdı. Ayrıca mükemmel bir güzelliği de yoktu. Küçük bir yüz, sarı saçlar, deniz mavisi gözler… Tanrım kız mükemmeldi. Güzellikten anlamayan Leonarddı. Ama yine de o bir leydi değildi.
‘’Leydi mi? Ahahaha! Sen leydi misin? Hiç güleceğim yoktu, gerçekten.’’
Leonard tekrar kahkaha atmaya başladı. Eğer o bir leydi olsaydı, özellikle de St. Vience leydisi, ki buna imkan yoktu, çünkü Lord St. Vience’nin kızı yıllar önce korsanlar tarafından öldürülmüştü. Bunu Leonard’a Lord St. Vience’nin kendisi söylemişti. Eğer o bir leydi olsaydı…
Anvly kızgınlıkla Leonard’a baktı.


‘’Sen ne bilirsin ki! Senin annen gözlerinin önünde öldürüldü mü ki!! Baban seni bırakıp gitti mi bir başına! Sokaklarda ağlayarak yemek aradın mı sen!’’ Sesi gittikçe alçaldı Anvly’nin.
Leonard’ın gülüşü yüzünde dondu. Olabilir miydi? Leonard Anvlye dikkatle baktı. Babasına gerçekten de benziyordu. Tanrım Lord St. Vience’nin kızı ölmemişti. Aksine… Kaçmıştı. Leonard bir şey söylemek üzereyken Anvly yanlarından koşarak uzaklaştı. Leonard sadece arkasından bakakaldı.
‘’Onu bu kadar kırmak zorunda değildin, Kaptan.’’ Dedi Steve üzgünlükle.
‘’Şu anda seni dinleyemem, Evlat. Öğrenmem gereken gerçekler var.’’
Leonard hızla Anvly’nin arkasından koştu. Nereye gitmişti. Etrafa bakındı. Geminin arkasında olabilir miydi?
Dişlerini sıktı. Azıcık çenesini tutsa ne olurdu ki? Of Tanrım! Ne yorucu bir gün bu böyle, diye düşündü. Kız daha dün gelmişti ama şimdiden ortalık karışmıştı. Kim bilir bir hafta da ne hale gelirlerdi.
Anvly’i gördü Leonard. Ağlıyordu. Göründüğünden daha hassastı. Yavaşça yanına yaklaştı. Çekinerek seslendi.
‘’Anvly?’’
Kız dönmedi. Leonard ona biraz daha yaklaştı. Yavaşça omzuna dokundu.
‘’Anvly, yüzüme bak.’’
Kız onu umursamadı. Demek zoru oynamak istiyordu.
Kızın yanına biraz daha yaklaştı ve çenesinden tutarak kendisine bakmaya zorladı kızı. Ağlamıştı.
‘’Ağlıyorsun? Seni kırmak istemedim. Sadece takılıyordum. Kırılacağını tahmin etmedim. Özür dilerim.’’
Leonard sesinin yumuşak çıkmasını istemişti, ancak sesi daha çok yalvarıyormuş gibi çıkmıştı. Neydi o gemisinin korkulan kaptanı mı yoksa bir kıza yalvaran şapşal bir erkek mi? Gözlerinin devirmemek için kendisini zor tuttu. Ne hallere düşmüştü. Hem de sadece bir günde. Birkaç gün sonra da etek giyip gösteri yaparım, diye düşündü sinirle.
Ama düşünüce, kızı gerçekten de kırmak istememişti. Belki kızdırmak istemişti, ama kırmayı asla.
Kıza ne kadar süredir baktığını bilmiyordu, ama kız sonunda utanarak gözlerini kaçırdı. Leonard gülümsedi. Kızarmıştı. Leonard hafifçe kıkırdadı. Ne de şeker olmuştu.
‘’Neden gülüyorsun ?’’
‘’Kızardın.’’
‘’Hayır, kızarmadım.’’
‘’Evet, kızardın. Hatta bir domatese benziyorsun.’’
Anvly bir kahka attı ve Leonard’ı hafifçe ittirdi. Gülerek Leonard’a baktı. Sonra da Leonard’ın hiç beklemediği bir anda elinden tutup, onu bir yerlere çekmeye başladı. Nereye gidiyorlardı. Sormasına gerek kalmadan Leonard’ın odasının içine girdiler.
Leonard şaşırmıştı. Ne yapıyordu bu kız?
Anvly kapıyı arkalarından sıkıca kapattı. Ah tanrım! Sen bana yardım et, diye düşündü Leonard.
Kız utanarak yanına geldi ve şapkasını aldı. Sonra da ceketinin düğmelerini çözdü ve kılıcını elinden aldı. Leonard ne yapacağını şaşırmıştı. Kız tahmin ettiğinden daha da aceleci çıkmıştı. Hayır, dur biraz. Leonard hiç tahmin etmemişti. Kendisini hazırladı ve kızın onu öpmesini bekledi, ancak kız kıyafetlerini bir kenara fırlatmak yerine her birini yavaşça üzerine giydi, kılıcını eline aldı, şapkasını başına geçirdi ve aynada kendisine bakmaya başladı. Ne yapıyordu böyle. Tanrım! Bu kız deliydi. Yemin ederim, deli bu kız, diye düşündü Leonard sinirle.
‘’Anvly, söyler misin ne yapıyorsun?’’
‘’Belli olmuyor mu?’’
‘’Hayır, olmuyor.’’
Kız gülümseyerek ona baktı. Leonard kızın bugün kendisine ondan nefret ettiğini söylediğinden emindi. Yanlış mı anlamıştı?
‘’Üzerinde ki bu kıyafetleri gördüğümden beri denemek istedim. ‘’
‘’Şu anda gösterdiğin yakınlık ve sabahki korsanlardan nefret ettiğin hakkındaki konuşma birbirine hiç uymuyor. Umarım bunun farkındasındır. Ayrıca sürekli bana ‘Lanet Herif’ dediğini de unutmamak lazım, şekerim. Kız önce kaşlarını çattı sonra da umursamadan kendisine aynada bakmaya devam etti.
‘’Püf, kime anlatıyorum ki?’’
Leonard botlarını çıkartıp yatağa yattı. Uyuyacaktı. Kız hızla yanına geldi.
‘’Hey orada ben yatıyorum. Unuttun mu?’’
‘’Hayır, unutmadım. Ama yer o kadar sertti ki bir dakika bile uyuyamadım. Bırak şimdi uyuyayım.’’
Kız üzgünce ona baktı.
‘’Yaa… Demek yer çok sertti. Sanırım uyumana izin vereceğim. Pekala akşam yemeğinde görüşürüz öyleyse.’’
Kız üzerindeki giysileri koltuğa bıraktı. Sonrada Leonard’a seslendi.
‘’Kıyafetlerimi değiştirebileceğim bir yer var mı?’’

‘’Evet, burada değiştirebilirsin.’’
‘’Burada mı? Kesinlikle olmaz!’’
Leonard homurdanarak arkasını döndü ve başını yumuşak yastıklara gömdü.
‘’Şimdi oldu mu, küçük hanım?’’
‘’Hayır.’’
‘’Tanrım görmüyor musun arkam dönük! Ne istiyorsun, yastıkların arasında boğulmamı mı?
Kız kıkırdadı.
‘’Peki, tamam bakmak yok.’’
Leonard sessizce onayladı. Uyku onu çoktan sıcak kollarına çekmeye başlamıştı. Son duyduğu Anvly’nin tatlı mırıldanışları ve eline dokunan eli oldu…
Umarım beğenirsiniz Gülücük Dağıtıyor

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
11 Ağu 2012 22:56
RollerCoaster
Otaku (Level 3)
Otaku (Level 3)



Yaş: 27
Kayıt: 09 Ekm 2011
Mesajlar: 155
Favori Anime & Manga: Saçma olmasın yeter, ben yeterince saçmayım çünki *.*
Nerden: Ankara
Teşekkür: 51

Durumu: Çevrimdışı

RollerCoaster
Otaku (Level 3)
Pirates in Love Konu: Yanıt: Pirates in Love
Alıntıyla Cevap Gönder
Devamı yokmu *.* lütfen yazmaya devam et, lütfeen lütfeeen *.*

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Anime Listesi  
31 Ağu 2012 0:18
Griffith
Otaku (Level 4)
Otaku (Level 4)



Kayıt: 19 Ksm 2010
Mesajlar: 292
Cinsiyet: Erkek
Nerden: California, Compton
Teşekkür: 58

Durumu: Çevrimdışı

Griffith
Otaku (Level 4)
Pirates in Love Konu: Yanıt: Pirates in Love
Alıntıyla Cevap Gönder
Birleştir kitap yap Çok Mutlu epey uzun yazıyosun güzele benziyor ama okuyucam bi ara.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
20 Eyl 2012 17:53
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder Sayfaya git: 1, 2, Sonraki
1. sayfa (Toplam 2 sayfa) [ 13 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız